@azamet_29_2
|
" Eski zayıf melez değilim artık Badly." Yerde çığlık çığlığa kıvranırken bütün bedeni bir kağıt gibi yanarak kule dönüştü ve rüzgarda savrularak yok olup gitti. İlk kez kendi cinsimden birini ellerimle yok etmiştim. Bir saf kanı yok etmiştim. Artık o zayıf Melinda değilim. Diye tekrar ettim içimden. Bir safkanla savaşmış ve kazanmıştım zira. Kanımda dolaşan adrenalin hâlâ etkiliyken kendime ve ellerimdeki kana bakarak yavaşça yerimde doğrulurken sendeledim önce. Badly giderken bende kendine ait izler bırakmıştı çünkü. Aldığım darbelerin izleri.. Yavaşca attığım ilk adımdan sonra yürümeye başladım. Her yerim ağrıyordu. Umarım Badly gibi başkaları da gelip peşime düşmezdi. O an aklıma gelen şeyle olduğum yerde durdum. Hızla arkama ve etrafıma bakındım. Aaa! Hadi ama! Başımı iki yana sallayarak saçma sapan düşüncelerimden kurtulmaya çalışarak yoluma devam ettim. İnsan bedeni daha dayanıksız olduğu için olmalı diye düşünürken, düşünce ipimin bir ucu benim elimde diğer ucu melez kanıyla cadı bir anneden kanlar içinde doğan bebeğe kadar gidiyordu. Bu dünya ve bu bedene 1001 gün mahkumluğumu bir kez daha hatırlayarak kahırlar ve belalar okumalarımın eşliğinde yürümeye devam ettim. Nihayet eski ve tek katlı evin önüne geldiğimde şafak söküyordu. " Ahh... Ayakta zor durduğum için dayadığım omuzumla kapının kasasından destek alarak cebimden anahtarımı çıkardım. Kapıyı açıp içeri girdiğimde Gece'de peşimdeydi. İçeri girip kapıyı kapattım. Direk mutfağa yöneldik. Gece çok acıkmış olmalı ki sürekli miyavliyordu. Buzdolabını açıp içinden bir kutu süt aldım ve kapıyı ayağımla kapattım. Mutfaktan antreye çıktığımda Gece'de iştahla peşimden geliyordu. Dış kapının arkasına gelip sütü Gece'nin tabağına boşalttım. Resmen içine atlayarak içmeye başladı. Bir ara mama almalıyım sana. Kutuyu oraya bırakıp ağrıyan bacaklarla banyoya doğru yürüdüm. Kendimi içeri atar atmaz aynaya baktığımda yüzüme yediğim yumrukların Melda'da'nın bedeninde daha belirgin şekilde olduğunu gördüm. Kanları söylemiyorum bile. Suyu açıp elimi yüzümü güzelce yıkayıp kurulduktan sonra odama doğru ilerledim. Tam içeri girecekken takılan ayağımla yüzü koyu kapaklanacakken yere bir karış kala havada asılı kaldım. Ne oluyor demeye kalmadanda saniyeler içinde yerdeydim. Ama daha yavaş. Kadim bilgiler için kalp kazanmak gerekir diyen Cadaloz geldi gözümün önüne. Bu güçler işini düşünmeyi yarına bırakıp yerimde sırt üstü döndüm. Yere bıraktığım sırtımdaki kemikler sızlıyordu resmen ve yorgundum, hemde çok. Gözlerim kapanırken Gece'yi duyuyordum. İnce miyavlamalarıyla yanıma kadar gelip üzerime çıktığını hissetsemde ne bakacak ne kıpırdayacak halde değildim. Karnımın üzerine kıvrılan Gece ile birlikte uykunun kollarına bıraktım kendimi. ***** Yüzümdeki ıslak pürüzlü dil ile açtım gözlerimi Gece benden önce uyanmış beni uyandırmaya çalışıyordu. sanırım. Gözlerimi açmış aklımı toparlamaya çalışırken dış kapının şiddetli şekilde vurulmasıyla bir anda yerimde sıçradım. Başımda hissettiğim ağrıyla birlikte yerimde doğrulurken aceleyle etrafima bakındım. Gün doğalı çok olmuş pencereden içeriye sızan gün ışığı odamın tabanını sarıya boyarken ısıtmayada başlanmıştı. Tekmelere dönüşen kapı sesiyle hızla kalkıp odadan çıktım. Uyuya kalmışım diye düşünürken antreden geçip kapıya yöneldim. Kapıyı son hız açıp, " Ne var." Diye bağırdım kim olduğuna bakmadan. Karşımda Eda'yı görünce şaşırsamda onun gözlerindeki şaşkınlık benimkilerden daha fazlaydı. " Melda! " Diye cırladı önce. Sonra, " Ne oldu, ne bu halin? " Ne varmış halimde." " Ne mi var. Elin yüzün mosmor. Diyerek koluma sarıldığında, " Eda! " Diye bağırarak elimi ağzına kapattım. " Başım ağrıyor bi sus! " İyisinde bu halin Ne o zaman? Seni bıraktığımda böylemiydin. " İyiyim dedim." Kaşları çatıldı " O zaman 3 gündür neden telefonlarıma cevap vermiyorsun! " " 3 gün mü? " Seninle hastaneye gittiğimizden beri 3 gün oldu. 3 gündür sana ulaşamıyorum. Yoksa... Gözlerimi devirdim. " Madem ulaşamadın neden 3 gün bekleyip yeni geliyorsun. Önce gelseydin daha iyi olmazmıydı? " Kızgın gözleri gözlerimi buldu. " Kusura bakma arkadaşım. Dedi suratını iyice asarak. " Madem iyisin ben gideyim." Diyerek gitmek isteyince kolundan tuttum. Küsmesini istemedim. " Kusura bakma Eda. İyiyim merak etme sadece düştüm. Tabiki yalandı. " Endişelendirdiğim için üzgünüm." Yumuşadı yüzü. " Eminmisin? " İyiyiiimm merak etme. " Tamam." Dedi Eda sarılarak. " Bak bir şey olursa hemen ara tamam mı? " " Tamaam Eda. Eda'yı aklı bende yollayıp kapıyı kapatarak sırtımı kapıya yasladım. Sonrada karşımdaki boy aynasına baktım. Elimi yine çeneme dayayarak ki.. Bunu son günlerde sık sık yapar olmuştum, düşündüm. Aklıma cadalozun evinde 3 gün uyuduğum geldi. Yani bir vampir tarafından yaralandığımda 3 günden önce kendime gelemiyordum öylemi. Bak bunu hiç beğenmedim işte. Derken dahada yaklaştım aynaya ve sönmeye başlayan morluklara baktım. 3 gün içinde biraz olsun sönmüş olmaları iyiydi. Derin bir nefes alıp mutfağa yönelmiştim ki, " İyiyim dedim ya. Neden..." Demiştim ki bu kez karşımda adının Servet olduğunu öğrendiğim adamı ve arkasında bir adam daha gördüm. " Melda Güler." Demiştiki baka kaldı. Şimdi o bana ben ona şaşkın şekilde bakıyorduk. " Ne oldu? Gözlerimi devirdim. " Kedim yaptı." Dedim alayvari. Bir kediye bir bana baktı. " Ne bu halin dedim." Diye tekrar etti. " Saldırıyamı uğradın?" Neydi bu ilgi anlamazken, " Birimi dövdü? " Dediğinde, " Hayır! Neden burdasınız? Diye kestirip attım. " Volkan bey seni ona götürmemi istedi. " O öyle diyince dank etti. " Bi dakika. Biz herkesi buluruz bakışıyla, " Hastane kayıtlarından. " Gelemem işlerim var. Dedim ve kapıyı suratlarına kapattım. Ama kapı arasındaki kocaman ayak yüzünden kapı kapanmadı. " Volkan bey seni görmek istiyor. Dedim." Sesindeki tondan itiraz kabul etmiyoruz vurgusunu anlamamak imkansızdı. 3 gün uyumuş ve zaman kaybetmiştim. Oysa en az 3 kalp toplamam gerekiyordu bu 3 günde. Yani 3 günüm boşa gitmişti. Aaahh. Kahrı bela. " Tamam." Önce Volkan'ın yanına gider sonrada kendi işime bakarım diye düşündüm. " Bekleyin üzerimi değişip geliyorum." Tabi kıyafet bulabilirsem. Diye mırıldanarak içeri girdim. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp banyoya atarken, bir ara şu kıyafetleri yıkamalıyım artık diye aklıma not ettikten sonra dolaptan temiz kıyafetler ve çamaşır aldım. Giyinirken bacaklarımdaki ve kollarımdaki sönmüş olsada göze batan morluklara baktım. İyi dayak yesemde kazanan ben oldum dedim sırıtarak. Gülümseyerek giyinmeye devam edip ardından saçlarımı önce arkadan bağladım sonra ördüm uçlarına kadar. Ayna önündeki parfümden bir kaç fıs sıkıp çantamı da alıp geldiğimde Servet sıkılmış olacak ki bahçede ileri geri yürüyerek tur atıyordu. " Gidelim." Dediğimde kolumdan tutarak bahçenin önündeki araca doğru çekiştirerek, " Hadi acele et biraz." Dedi. Bu insanlar birilerini çekiştirmeye neden bu kadar meraklılardıki. Aracın yanına geldiğimizde diğer adamın açtığı arka kapıdan bindik. Biner binmez şoför gaza basarken hızlı şekilde hareket ederek bir süre sonra ana yola çıktık. Yağan yağmur eşliğinde yol alırken arabanın içinde çıt çıkmıyordu. Geçtiğimiz yolları izledim camdan. Aceleci insanlar kaldırımda olduğu gibi yollarda da hızlı hareket ediyorlardı. " Neden bu acele." " Anlamadım? " İçimden sorduğumu sandığım soruyu dışımdan sormuştum anlaşılan. " Neden bu acele? Cevap vermezken ilerlediğimiz yolun hastaneye giden yol olmadığını fark edince Servet'e döndüm yönümü. " Bu yol hastane yolu değil." " Volkan bey hastanede değil. " Neden? " " Hastaneleri sevmez." Bu arada aklıma Fikret geldi. " Kardeşi nasıl oldu? " İyi, iyileşti. Cevap vermedim. Sürgülü demir kapı yana doğru kaydığında şoför aracı sürmeye devam etti. Bir süre daha ilerledi araç. Servet yine, " Acele et. " Dedi yanıma gelerek. " Acele, acele.." Diyerek yürürken oda yanımda yürüdü. Servet önden ben arkadan büyük oyma desenli ve sırmalı, beyaz giriş kapısından içeri girdik. Bu dünyadaki en şâşâlı yer olduğunu düşündüğüm evde göz gezdirirken geniş salonda tekerlekli sandalyede oturduğunu görünce şaşırdığım Volkan'ı, yanında ayakta duran neydi adı, Ha! Adnan! Dr. Adnan ve karşı koltukta dizlerini kendine çekerek oturmuş genç bir kız gördüm. İçeri girdiğimizi farketmemiş olacakki bayağıdır sürüyor gibi görünen tartışmaları üzerinde devam ediyorlardı. Daha doğrusu Volkan ve Adnan tartışıyor o genç kız da onları izliyordu. Aslında Volkan son ses bağırıyor desem daha doğru olurdu. Bu hâli bana sırtında gördüğüm ejder dövmesinden olsa gerek öfke dolu gözlerle ağzından buzdan alevler çıkan bir ejderi hatırlattı. " Senin vereceğin ilacı sikeyim. " Fizik tedavi zaman isteyen birşey öyle hemen olacak birşey değil." " Zamanım yok! Servet çekinerek genzini temizleyerek geldiğimizi belli edince salondaki herkes bize döndü. " Gel yaklaş.." Dedi ardından. Abi Melda Güler'i getirdim. " SERVET!! " diye bağırdı birden. Boş bulunup yerimde sıçradım yine. Volkan'ın gözleri Servet'i bulurken Servet, " Biz değiliz abi." Dedi. Anlamadım. Biz değiliz derken ne demek istemişti. Volkan bu kez sandalyeyi bana çevirip bakarak, " Melda Güler. Derken Adnan hızla yanıma gelmiş eliyle çenemden tutarak yüzümü inceliyordu. " Dayak yemiş." Gerçekten mi? Diyesim gelsede umursamadan sustum. Volkan'ın ve Adnan'ın gözleri aynı anda Servet'i bulunca adam korkuyla, " Valla biz değiliz abi. Sanırım döve döve getirdiğini düşündüler. Adnan'ın ellerini kenara iterek, " Bakın, benim başka işlerimde var. Dedim. Volkan soğuk bakışlarla, " Nasıl oldu? " Derdiniz benim sağlığım değil heralde." " Kim yaptı dedim! " Diye hırladı. " Karanlıkta merdivenlerden düştüm... Her yerim böyle. Artık ikna olsun, bende bir an önce gideyim istiyordum. Bu sırada ayağa kalkan kız Volkan'ın yanına kadar gelip bana baktı. Yukardan aşağı kadar beni süzerek, " Abi kim bu kız? " Abi mi? " Sana bir teklifte bulunmak için çağırdım seni." " Teklif mi ne teklifi? " " Bu ağrılar senin yaptığın masajla geçmişti. Ama tekrarlıyor. Hatta iyileşmek bir yana kötüye gidiyor. " Masaj mı? Şaşırmıştım doğrusu. " Evet. Elimi çeneme koyarak sertlikten taş kesen yüzüne bakarak bir süre düşündüm. Ama onun sandığı gibi ücreti değil. Neden tekrarlıyordu bu ağrılar onu düşünüyordum. Volkan kısa bir an bana baktıktan sonra, " Evet. " Tamam. " Dedim direk. Çünkü aklımda başka şeyler vardı. " Ücret ne istiyorsun söyle. Peşin peşin vereceğim.. " " Sonra söylerim. Şimdiii.." Dedikten sonra iki adım daha öne gelerek, " Burdamı soyunmak istersin bir odan varmı? " Söylediğim cümle ile yanındaki kız kaşları havada bakarken Volkan, " Odaya çıkalım." Dedi. Servet hızlı adımlarla yanına gelerek sandalyesini sürerken üst kata çıkan merdivenlerin hemen solundaki henüz gördüğüm iki kişilik asansöre yöneldiler. Bende arkalarından yürüdüm. Birlikte asansöre bindiğimizde evin içinde bir asansör oluşuna şaşırsamda sessiz kaldım. Üst kata gelip inerek koridora geçtiğinizde Adnan katta bizi bekliyordu. Merdivenlerden çıkmıştı. 2. Odanın önüne geldiğimizde önden Volkan arkadan biz girdik. Servet sandalyeyi odadaki yatağın yanına kadar getirip Volkan'ın yatağın kenarına oturmasına yardım etti. " Yarayı görmem gerekiyor." Sessiz şekilde kıyafetini çıkartıp yatağın üzerine attı sinirli. Sonrada dirseklerini dizlerine dayayarak öne doğru eğilerek el parmaklarını birbirine geçirirken gözlerini yere dikmişti. Sesi çıkmasada bu kadarcık hareketle bile dişlerini ve parmaklarının sıkıyordu. Çok ağrısı vardı. İyice yaklaşarak yarasına baktım iyileşmiş gibiydi. Bu sırada gözlerim sırt kaslarına işlenmiş o ejder dövmesine takılırken, kulağıma gelen fısırtılarla arkama baktım bu kez. Adnan Servet'i kenara sıkıştırmış fısır fısır sorguya çekiyordu. Yine bir elim çenemde ağrının neden devam ettiğini düşündüm, düşündüm ve buldum. Arkamdakilere dönüp, " Siz ikiniz. " Ne! " Dedi Servet. " Dışarı diyorum dışarı. Tabiki yalandı. Derdim beni izlemelerini istemeyişimdi. " Hayır. " Neden? " Dedim alayvari. " Abini yerim diyemi korkuyorsun? " Söylediğim cümleyle Servet sinirle, Adnan alık, Volkan sakin bana baktı. Kollarımı göğsümde birleştirerek Volkan'a döndüm. " Abin bir kızdan korkuyorsa kal tabi." Volkan'ın kaşları çatılırken sıktığı yumruklarıyla gözleri kıvılcım saçıyordu sanki. " Çıkın." Dedi sinirli. " Ama abi." " Çıkın lan! " Diye bağırdığında sinir bir gülümseme ile baktım ikiliye. Servet ve Adnan ağır adımlarla odadan çıkarken Servet'in gözlerinde sen bittin bakışı vardı ama umursayan kim. Ben sadece işim bitsin gideyim derdindeydim. İkili çıkıp kapıyı çekerken yeniden Volkan'a döndüm. " Çokmu korkutucusun, yoksa çok mu kıymetli. Neden bu ihtimam." Cevap vermedi. " Her neyse. Yavaşça yatarken bacaklarını yatağa kaldırmasına yardım ettim. Yüz üstü döndü. Elimi çıplak beline koyarak sadece masaj yapmaya başladım. " Çokmu ağrıyor." " Bu siktiğim ağrı yüzünden yürüyemiyorum. Derdim ağrı değil yürüyememek. Düşmanlarım arkamda aç kurtlar gibi düşmemi beklerken ben sikik bir kurşun yüzünden kahrolası bir sandalyede oturmak zorundayım. Alemi titreten Volkan Karadağlı felç oldu. Sikeyim böyle işi." Baş parmağımı dişlerimin arasına alıp ısırarak kanattım. Sızan kanı yaraya sürerek masaja devam ettim. Bu sırada gözlerim sırtındaki ejder dövmesinde geziyordu. Neden böyle bir dövme yaptırmıştı acaba. Bir süre sonra elimi belinden çekip iki adım yana kayarak yatağın yanındaki berjere oturup bacak bacak üstüne attım. " Nasıl hissediyorsun? " Daha iyi görünmekle birlikte, merak ve şüphe ile harmanlanmış bakışları gözlerimdeydi. " Nasıl yapıyorsun bunu? " Parmaklarımı gösterdim. " Atalarımdan geçen sihirli parmaklar." Yine yalan olsada başka birşey sormadı. Yalanlar kalplerimi silmez umarım. " Her neyse. Diyerek yerimden kalktım. " Ne kadar istiyorsun söyle." " Para istemiyorum. Dedim gülümseyerek. " Servet! " Kapı açıldı, Servet ve Adnan içeri girdi. " Nasılsın abi.? " " Hâlâ tek parça gördüğün gibi." Dedim gıcık bakışlarla. " Kızı evine bırakın. " " Eve gitmiyorum. " İstediği yere bırakın. " Olur." Desemde yarın bana ihtiyacı olmayacaktı. Bu gece halledecektim bu işi. Ben Servet ile kapıdan çıkarken Adnan'ın sesi geliyordu. " Nasıl oldun. " Kızın parmakları senin boktan ilaçlarından daha iyi Adnan." " Madem iyisin fizik tedaviye yeniden başlayabiliriz." Basamaklara doğru giderken Servet, " Nasıl yapıyorsun? " Tam ağzımı açacakken karşımda merdivenleri çıkmış olan Fikret'i gördüm. Sevdiği oyuncağı bulmuş çocuk gibi hissettim anlık. Beni gördüğü anda yere çakılı kalan bedeniyle irice açılan gözlerinde endişe, korku, şaşkınlık emareleri arka arkaya belirirken kas katı kesildi. Öldürdüğü kızı kendi evinde görmeyi beklemiyordu tabiki. Bu yüzdendi korku karışık şaşkın bakışları. Bense tanımazdan gelerek yanından geçerken bir anda kolumdan tuttuğunda elinin titremesini hissediyordum. " Senn... Anlamaya çalışıyorsun değilmi? Dedim içimden. Ölümüyüm, dirimi? Yoksa Melda'ya benzeyen başka birimi. Yada hayalet mi? Kafası karışmıştı. Her halinden belliydi bu. " Fikret bey bu kızı Volkan abi çağırdı. Ağrıları için." Önce Servet'e sonra bana baktı. " Sen kafedeki garson kızsın. " Evet." Dedim yalandan bir mutlulukla. " Siz... Söylediği cümleden pişman kaşları çatılırken kararsızlık bürüdü bakışlarını. Kolundan tuttum birden. " Beni en son ne zaman gördünüz. Üzgün gözlerle, " Sanki... Bilerek söylediğim şeyle gözlerinde saniyelik korku gördüm. " Çok uzun zaman oldu." Derken hızla çekti elini. " Demek öyle." Derken başımı öne doğru eğdim. " Bende bana birşeyler anlatabilirsiniz diye ummuştum. " Dedim yine üzgün. " O kadar tanımıyorum seni. " Diyerek devam etti yoluna. " Gidelim." Dedim hâlâ başım önde. " Söylediklerin doğrumu yalan mı? " " Doğru." Dedim tek kelime. Eminim Fikret şuan arkamdan beni izliyordu. Servet ile birlikte salona indiğimizde o kız hâlâ salonda oturuyor diktiği gözleriyle bana bakarak yanımıza gelip durdu. " Abim nasıl oldu? " " Daha iyi Pelin kardeş. " Hmm adı Pelin'miş. " Volkan abisine hiç benziyor. Daha çok Fikret abisine benziyor. " Dedim gülümseyerek. " Çünkü Volkan bey üvey abisi. " Öylemi? " Nasılda anladın. " Sende kinci... " Hadi binde gidelim." Arabaya binerken sinirli yüzüne bakarak gülümsedim. 1 saat sonra beni şehir merkezinde araçtan indirirken, " Sabah 9 da alırım seni evden. Dedi ve basıp gittiler. Gördümki çocukların kalbini kazanmak çok daha kolay. 992-3= 989 Günüm ve 969 kalp kaldı. Derken an itibarıyle hedefim çocuklardı. Onların kalbini kazanmak daha kolaydı çünkü. Eve dönerken keyfime diyecek yoktu. Eve gelip koca bir tabak mamayı önüne koyduğumda keyifle yediğini görünce gerçekten mutlu olmuştum. Afiyet olsun diyerek mutfağa yöneldim. Dolabı açarak atıştıracak birşeyler baktım. Dünyada olduğum sürede acıkma hissi duymasamda nadiren canım birşeyler çekiyordu. ***** Kulağıma gelen mırıltılarla açtım gözlerimi. Gece yine üzerime çıkmış uyuyordu. Hâlâ uyumakta olan kediyi alarak yavaşça yatağa bıraktım. Yerimden kalkıp, önce odadan sonrada evden, kapıyı çekip kilitleyerek çıktım. Aşağı yukarı 3 saat yürüdükten sonra büyük şaşalı evin büyük bahçesinin etrafını dolaşırken Melinda oldum yeniden. Evin arka tarafına kadar yürüyerek yüksek duvarın üzerinden tek hamlede atlayıp bahçeye indikten sonra, attığım bir kaç adım ve aradaki uzun mesafeyi yine tek hamlede atlayarak Volkan'ın odasının balkonuna çıktım. Bolkon kapısının kolunu yavaşça aşağı indirdim. Tahmin ettiğim gibi kilitli değildi. Bahçedeki adamlara güvenerek kapıyı kilitlememişti sanırım. Yavaş ve sessiz şekilde içeriye süzüldüm. Karanlık odada yatağında uyuyan adamın yanına kadar ilerledim. Başını sağa sola hareket ettirirken uykulu sesler çıkarıyordu. Alnında ve çıplak göğsünde terler vardı. Sanırım kâbus görüyordu. Yatağın yanındaki berjere oturarak elimi yüzüme, dirseğimi kolçağa koyarak bacak bacak üstüne attım. Bir dakika kadar o hâlini izledim. Birden sıçrayarak yerinde doğruluğunda nefes nefeseydi. Aynı anda varlığımı hissetmiş olacakki bir anda yastığının altından çıkardığı silahı yüzüme doğrultarak bana döndü. Gördüğü tanıdık gelen yüzle irkilirken gözleri kocaman oldu. " Merhaba Karadağlı." Dedim. Hâlâ şaşkın bana bakarken geçen bir anlık sürede yerimden kalkıp elindeki silahını alıp bir adım gerilemiştim bile. Eli kucağına indiğinde, " Sen.. " Derken tanımış ama gerçekliğimi sorguluyordu aklı. Elimdeki silahı berjere atıp yavaş hareketlerle yaklaşarak, " Evet ben.. Fazla vaktim yok. Bu yüzden, Yarım kalan bir şeyi düzeltmeye gedim. O gece sana yardım ederken yarım kalmış yardımım." Gözlerini kısarak bana bakarken devam ettim. " Bu durumu düzeltmemi istiyormusun? " Benimkide soru. Tabiki ister, yürüyemeyerek resmen işkence çekiyor. " Nasıl yaparsın bilmiyorum. Ama bu ağrı ve bu durumdan kurtulmalıyım." Yavaşça yanına yaklaşıp ağır hareketlerle yatağa çıkarak kaslı baldırlarının üzerine otururken kara gözleri kırmızı gözlerime sabitlenmişti. Gülümseyerek omuzlarından tutup geriye yatırırken o gece ve kanının tadı geldi aklıma. İlk kez kan çekti canım. Ama onunkini. Sol elim hâlâ omuzunda üzerine doğru eğildiğimde uzun siyah saçlarım sol yanımdan dökülerek tenine değerken sağ elimin işaret parmağını çıplak ve kaslı vücudunda gezdirirken tırnak izlerimi bıraktım. Verdiğim acıya rağmen tepki göstermiyor, sadece bana bakıyordu. Karanlık gözlerine bakarak, " Ne yapacağımı biliyormusun? " Dediğimde sessizce başını aşağı yukarı salladı. " Aynı acıyı çekmeye hazır mısın? " " Şuanki halim daha katlanılmaz." Uzun saçlarımı sağ tarafıma attım. Ellerimi omuzlarının iki yanında yatağa dayadığımda sivri dişlerimi biraz daha uzattım. Bunu görünce uslu bir kurban gibi başını yana devirerek dişlerim için boynunda yer açtı. Gülümsedim. " Uslu çocuk..." Yavaş hareketlerle eğilerek boynuna yaklaşıp şah damarının üzerinde yerimi alırken burnuma gelen parfümünün kokusu hoşuma gitti nedense. Dişlerimi boynuna geçirdiğimde küçücük bir inleme duydum. Kanını emerek ağzımın içinde biriktirirken başını geriye doğru itti. Aynı anda yüzüne çevirdiğim gözlerimle kapalı gözlerini izlerken tanıdık tat hoşuma gitti. Az sonra tekrar ittim damarlarına ağzımda biriken kanı. Altımdaki vucut duyduğu acıyla kasılarak kıvranmaya başladığında dişlerini sıkarak inleyen sesini duydum. Bir kaç saniye sonra dişlerimle açtığım iki yaranın üzerinden dilimle yalayarak geçtim. Yerimde biraz doğrulup kasılan yüzünü izlerken bana çevirdi yüzünü ve gözlerini. Bir sürelik bakışın ardından hareket eden bacaklarını hissetmemle birlikte bir anda beni yana devirip üzerime çıktı. Bacaklarının arasına aldığı bedenimle elleri iki yandaki ellerimin bileklerinde keskin bakışları gözlerimdeydi. Gözlerine bakarken dudaklarımdaki ve dişlerimdeki kanı zevkle yaladım. " Çabuk iyileştin." Sırıtıyordum. " Kimsin? " " Kanının tadı çok güzel... " |
0% |