Yeni Üyelik
7.
Bölüm

S.6 Vampir kız.

@azamet_29_2

Yerimde biraz doğrulup kasılan yüzünü izlerken bana çevirdi yüzünü ve gözlerini.

Bir sürelik bakışın ardından hareket eden bacaklarını hissetmemle birlikte bir anda beni yana devirip üzerime çıktı. Bacaklarının arasına aldığı bedenimle elleri iki yandaki ellerimin bileklerinde keskin bakışları gözlerimdeydi.

Gözlerine bakarken dudaklarımdaki ve dişlerimdeki kanı zevkle yaladım.

" Çabuk iyileştin." Sırıtıyordum.

" Kimsin? "

" Kanının tadı çok güzel... "

" Sana kimsin dedim?
Neden bana yardım ediyorsun?

O saldırı gecesi ve bu gece..."

Gülümseyerek izliyordum yüzünü.

Üzerime doğru eğildi yavaşça.
Korkmuyordu benden. Kara gözlerini gözlerimde gezdirirken gayet sakin devam etti.

" Gerçekten vampirsin değilmi? "

Dilimle dudağımın kenarını tekrar yalarken cevabımı başımı sallayarak verdim evet anlamında.

" Söyle!
Neden bana yardım ediyorsun? "

" Immm...
Cevap vermelimiyim?

Hayır istemiyorum." dedim yine alayvari gülümsememle.

Şuan çok eğleniyordum.

" Peki Fikret'in boynundaki iz ve çektiği acıların sebebide mi sensin? "

Yüzüm anında asılırken kaşlarımı çattım. O adi insanın adını duyunca canım sıkılmış bütün keyfim kaçmıştı.

Hızlı bir hamle ile Volkan'ın elinden kurtulup kollarını tuttum. Ardından bacağımı karnına dayadığım gibi üzerimden savurarak yatağın yan tarafına doğru attım. Az önce üzerimdeyken bir anda kendini yerde bulmuştu.

Saniyesinde yataktan kalkmış diğer tarafta ayaktaydım. Hiç bir şey olmamış gibi yattığı yerden doğrulup ayağa kalktığında yüzü asık kaşları çatık bana bakıyordu.

" Bütün keyfimi kaçırdın." dedim sinirle.

" Soruma cevap bekliyorum."

Ağır adımlarla balkon kapısına doğru yürürken, oda bana doğru geliyordu.

" Fikret cezalı!
Ben bu dünyadan gidene kadar benim oyuncaklarımdan biri olacak o adi insan artığı."

Geriye doğru balkon kapısına baktım. Geldiğim yerden geri dönecektim.

" Neden? " Dedi sakin ama meraklı.

" Neden cezalı? Ne yaptı? "

Sorduğu soruyla karşımda bana bakan adamı yukardan aşağıya süzdüm. Elleri ceplerinde ayakta durmuş keskin bakışlarla bana bakarken, gecenin ve ayın karışan gri aydınlığının yansıdığı kaslı vücudu ve kemikli yüzü çok davetkar görünüyordu.

Bu görüntü bende onunla biraz daha oynama isteği yarattı.

İki adımda gelip tam önünde durdum. Gözleri her an üzerimdeydi.

" Gerçekten merak ediyormusun o farenin ne yaptığını? "

Bunu söylerken gözlerim vucudunda gezmeye devam etti. O ise hâlâ sessiz bana bakıyordu.
Dahada yaklaştım. Dahada ve dahada..

Gözlerimi gözlerine çevirip yüzümü yüzüne doğru iyice yaklaştırdım. Kara gözleri gözlerime bakmaya devam ederken sıcak nefesini yüzümde hissettim.

Kıpırdamadı.
Kıpırdamıyordu. Sanki kıpırdasa yok olacakmışım gibiydi bakışlarındaki kararlılık.

Kaçmadıda, irkilmedide. Sadece bakıyordu ve bu hoşuma gitmişti.
Şuan tam önünde dudaklarını izliyordum. İşaret parmağımı sert karın kasına dayadım. Uzun tırnağımla küçük bir daire çizip yukarıya doğru ilerlerken yavaş yavaş ve iyice yaklaştım..
Dudaklarım, sıcaklığını çok rahat algıladığım dudaklarının hemen önündeydi. Dilimi yavaşça dudaklarının üzerinden geçirdiğimde şaşıran bakışlarıyla kaşları havaya kalksada vucudu tepki vermedi. Fazla sakindi. Oysa ben büyük bir haz almıştım. Birden aklıma yaşlı cadalozun sözleri geldi.

Dikkat et.
Bir gün anneni anlamak zorunda kalma.

O anda kapı önünde duyduğum ayakkabı sesiyle Volkan anında kapıya dönerken ben saniyesinde balkona ordan aşağıya geçmiştim.

*****

Gördüğüm kabus yüzünden kanter içinde uyandığımda gecenin ortasıydı.
Hızlı nefeslerimi düzenlemeye çalışırken yanı başımda duyduğum nefes sesiyle hızla silahımı alıp o yöne çevirdim.

Ama gördüğüm şey gerçek üstü bir görüntüydü. Hâlâ rüyadamıyım, yoksa o vampir kızı şuan gerçekten odamda mı görüyorum diye anlamaya çalışırken,

" Merhaba Karadağlı." Dedi.

Ben hâlâ onun gerçekliğini sorguluyorken saniyeler diyebileceğim bir sürede elimdeki silahı alıp gerilemişti bile. Elimi aşağı indirip,

" Sen... " Dedim.

Gerçekten o gece gördüğüm, ama hayalmi gerçekmi açıklayamadığım vampir kızdı. Elindekini berjere atıp yavaş hareketlerle yaklaşarak,

" Evet ben..
Şuan şaşkın olduğun için konuşamadığını var sayıyorum." dedi tutuk halime bakıp.

" Fazla vaktim yok. Bu yüzden,
kimsin, nesin, gerçekmisin, sen vampirmisin vs.vs. hepsini geç.

Yarım kalan bir şeyi düzeltmeye gedim. O gece sana yardım ederken yarım kalmış yardımım."

O konuşuyor ben hâlâ durumu anlamaya çalışıyordum.

" Bu durumu düzeltmemi istiyormusun? "

Dediğinde dikkatimide çekmiş oldu.
Anında cevapladım.

" Nasıl yaparsın bilmiyorum. Ama bu ağrı ve bu durumdan kurtulmalıyım."

Dedim kararlı...
Çünkü bu durum artık beni delirtiyordu. Ağrılar bir yana ayağa kalkamamak, yürüyememek ağır geliyordu. Bu güne kadar kendim için hiç kimseden yardım istememiştim ben. Beklememiştim de. Bütün adamlarım ve çalışanlarım ya korkarlar, ya sayarlardı beni. Hem rakiplerim, hem düşmanlarım çekinirdi benden. Oysa şimdi bu halimi duymayan kalkamamıştı eminim.

Ağır hareketlerle yanıma gelip yatağa çıktı. Bacaklarını iki yana açarak bacaklarımın üzerine oturdu.

Korku hissetmem gerekirken bu duygunun aklıma bile gelmeyişi yanı sıra gülümsemesi ilginçti. Sanki yaptığı şey şuan onu eğlendiriyordu. Omuzlarımdan tutup geriye bastırdığında sırtım yeniden yatakla buluştu.

Az sonra parmağını ve tırnağını hissettim temimde. Bilerek bastırdığı tırnağı tenimi yırtıyordu. Bense verdiği acıya aldırmadan ona bakıyordum.

" Ne yapacağımı biliyormusun? "

Dediğinde sessizce başımı salladım.
Biliyordum. Az sonra alev çukuruna girmişcesine yanacaktı damarlarım ve etlerim. Ama geçecekti. Yani ilk seferinde öyleydi.
Böyle bir durumda olup bu vampire güvenmek ne kadar doğru birşeydi oda tartışılırdı.

" Aynı acıyı çekmeye hazır mısın? "

" Şuanki halim daha katlanılmaz."

Ellerini omuzlarımın iki yanına koyarak açtığı ağzında gördüğüm iki beyaz sivri diş biraz daha uzadı.

Saniyelik şekilde hâlâ kabus olabilirmi sorusu döndü beynimin içinde. Kabus yada gerçek. Yürüyebileceksem herşeye razıydım.

Gözlerimi kapatıp başımı yana doğru çevirip, yapmak istediği şeye izin vererek beklemeye başladım.

" Uslu çocuk..." cümlesi kulağımı yalayıp geçti.

O sivri dişleri boynumda hissetmemle etime ve damarıma girmesi aynı anda oldu. Az sonra damarlarımda beklediğim ama katlanması zor, müthiş bir acı ve yanma hissi ile kasılarak kıvranmaya başladım.

Bu nasıl bir acıydı? O kadar zorluyorduki dişlerimi birbirine gececek kadar sıkarak inledim.
Ardından dilini hissettim.. Yine. Acı duyduğum noktanın üzerinden geçerken acıda yavaş yavaş azalıp yok oldu.

Her yaptığı hayret vericiydi.
Geçen acı hissinden sonra başımı çevirerek karşımdaki kızıl gözlerine baktım. Bacaklarımı hissetmemle birlikte hareket ettirebildiğimde içten içe rahatlamıştım. Dediği olmuş iyileşmişmişti bacaklarım.

Şimdi sıra bendeydi.
Hızlı bir hamle ile kızı yanıma devirip bacaklarını bacaklarımın arasına alarak kollarını bileklerinden kavrayıp yatağa bastırdım.

Gözlerine bakarken dudaklarındaki ve dişlerimdeki kanımı keyifle ve gülümseyerek yaladı.

" Çabuk iyileştin."

" Kimsin? "

" Kanının tadı çok güzel..."

Cevabı hem alay, hem keyif içeriyordu.

" Sana kimsin dedim?
Neden bana yardım ediyorsun?
O saldırı gecesi ve bu gece..."

Bu kez cevap vermek yerine gülümseyerek bakıyordu.

Üzerine doğru eğilerek,

" Gerçekten vampirsin değilmi? "

Dediğimde diliyle dudağının kenarını tekrar yalarken cevabı başını sallayarak verdi. Artık iyice emin olmuştum. Hayatımı ve iyileşmemi bir vampire borçluydum. Ama nasıl veya neden?

Vampir denen mahluklar gerçekten varmıydı yokmuydu emin değilim. Ama kan emip insan öldürmüyorlarmıydı. Yoksa sadece filmlerdemi böyleydi. Öyleyse bu kız neden...

" Söyle!
Neden bana yardım ediyorsun? "

Diye tekrar ettim.

" Immm...
Cevap vermelimiyim?

Hayır istemiyorum."

Aklıma Fikret serserisi geldi.
Sonradan öğrenmiştim ama ben hastanede ameliyattayken onuda acil getirmişler. Servet'in bana anlattığına göre gece 1001 akşamın yanında bulmuşlar. Acılar içinde kıvranıyor ve titriyormuş. Boynunda iki delik ve sebebi belli değil..

" Peki Fikret'in boynundaki iz ve çektiği acıların sebebide mi sensin? "

Yüzü aniden değişti. Birden ve tek hamle ile elimden kurtulup bacağını karnıma dayadı. Ne olduğunu anlamadan bir anda kendimi yerde buldum. Hızlı ve güçlüydü.

Ayağa kalktığımda sinirli yüzü yatağın diğer tarafından bana bakıyordu.

" Bütün keyfimi kaçırdın."

" Soruma cevap bekliyorum."

O geriye doğru ben ona doğru
yürüdük.

" Fikret cezalı!
Ben bu dünyadan gidene kadar benim oyuncaklarımdan biri olacak o adi insan artığı."

İnsan artığı? Tam tarif ediyor gibi gelsede,

" Neden? " Dedim.

" Neden cezalı?
Ne yaptı? "

Cevap vermek yerine beni izliyordu.
Bir anda gelip tam önümde durdu.

" Gerçekten merak ediyormusun o farenin ne yaptığını? "

Bunu söylerken gözleri vucudumda geziyordu. Ardından gözlerini bana çevirip yüzünü yüzüme dudaklarını bana doğru iyice yaklaştırdı.

Şuan tam önümde dudaklarımız arasında belki milim vardı. Öpmek mi istiyor? Isırmak mı?

Ben bunu düşünerken parmağını hissettim yine. Uzun tırnağıyla bir daire çizdi sonra yukarıya göğsüme doğru ilerledi. Aynı anda dilini yavaşça dudaklarımın üzerinden geçirdiğinde şaşırdım. Şuan ki saçma halimize ayrı, dudağının yerine dilini hissetmeme ayrı şaşırdım.

O anda duyduğumuz sesle hızla döndüğüm kapı açılıp Servet girdiğinde beni ayakta görmesiyle,

" Abi." dedi şaşkın ve mutlu.

Bense bir Servet'e bir odaya bakıyordum. Kimse yoktu. Saniyelik kafam karıştı. Yoksa rüyamıydı diye düşünerek. Hızlı adımlarla balkona çıkıp aşağıya ve etrafa baktım. Ama kimse yoktu.

Etrafımdaki boşluk ve yokluk rüya olduğunu düşündürecek kadar inandırıcıydı.

" Abi! Sen...
Sen nasıl ayaktasın!? "

Servet inanamaz ve şaşkın şekilde bakıyordu hâlâ.

" Kâbus görerek uyandım.
Sonra bi baktım ağrı sızı yok. Kalktığımda yürüyebiliyordum. "

Yalanını sikeyim Volkan. Dedim kendi kendime. Ama odama giren dişi bir vampir ısırdı onun sayesinde diyecek değildim.

Sakat Volkan lakabını bırakıp deli Volkan lakabı almak istemiyordum.
İyiydim. Buda yeterliydi.

" Saat kaç Servet? "

Sabahın 5 buçuğu abi.

Bu saatten sonra yatamaz, uyuyamazdım.

" Beni aşağıda bekle. Giyinip geliyorum. Giderken sandalyeyide al."

" Tamam abi." diyen Servet sandalyeyi yatağın yanından alıp çıkarken bende banyoya girdim.
İşlerimi hallettikten sonra sıcak bir duş almaya karar verip suyu sıcağa ayarlayıp ısınmasını beklerken aynada kendime baktım. Bıraktığı tırnak izi yerli yerindeydi.
Rüya değildi!

Kabine, sıcak suyun altına girip bir süre bekleyerek iliklerime kadar işlemesini izin verdim. Yaşadığım şey normal değildi. Hâlâ merak ediyordum. Neden bana yardım etmişti.

Duşumu tamamlayıp işim bitince siyah bornozu üzerime geçirip çıkarak giyinme odama geçtim. Kurulanıp üzerime siyah ev eşofmanlarımı giyindim.
Saçlarımıda kurulayıp elimle geriye doğru gelişi güzel şekillendirip saate baktım. 7 buçuğu geçiyordu. Baya oyalanmıştım.

Odadan çıkıp merdivenlerden aşağı inerken Servet salonda bir ileri bir geri yürüyor bu arada eli çenesinde düşünüyordu. Mutfaktaki kadın çalışana seslendim.

" Birsen kahve getir."

" Hemen efendim."

Beni duyan Servet hâlâ şaşkın, yanına geldi.

" Abi yardım edeyim."

" Gerek yok Servet iyiyim."

" Eminmisin abi.
Ağrın falan..."

" Gerek yok dedimya Servet!
İyiyim! "

" Abi kusura bakma benim aklım almıyor, nasıl oldu bu?
Sanki sihirli bir değnek değmiş gibi ayağa kalkmış görünce...
Adnan bile uzun bir tedavi süreci diyordu. "

" Ne önemi var Servet. İyiyim yürüyorum... Şimdi bana bunu yaşatan piçler düşünsün.
Kim olduklarını bulduğumda öldürmeyeceğim onları. Bacaklarından vurup sürünerek yaşamalarını sağlayacağım.

Tam koltuğa oturacakken arkamdan Birsen geldi. Beni ayakta görünce şaşkın,

" Volkan Bey siz..."

" İşine bak Birsen."

" Emredersiniz efendim.
Buyrun kahveniz."

diyerek önümdeki orta sehpaya bıraktı fincanı. Birsen mutfağa dönerken Şamil girdi içeri.

" Volkan Bey Meral hanım burdalar."

" Meral mi? "

" Baş belası kadın." dedim dişlerimin arasından.

" Gelsin bakalım. "

Şamil kenara çekilip kapıyı açtığında her gördüğümde hem sinirimi hem sınırımı zorlayan kadın içeri girdi.

" Meral Ertek Karadağlı...

Sabah sabah neden burdasın Meral?
Ben sana benim haberim olmadan kapıma dayanmayacaksın demedim mi? "

Suratı asık bana bakıyordu.

" Burası senin evin değil Volkan efendi. Burası benim kocamın evi.
Sen kim oluyorsunda benim girmeme engel oluyorsun?

Buraya gelmeme ve çocuklarımı görmeme engel olamazsın. Buna hakkın yok."

" 2 çocuk peydahladığın babamın karısı olduğunu, 28 yaşında ki adamın oğlun olduğunu, 20 yaşındaki kızın, kızın olduğunu babam kaza geçirip bitkisel hayata girince mi hatırladın.

10 sene evvel babam kocan, Fikret ve Pelin çocuğun değilmiydi. Sonradan mı geldi aklın başına."

" Bana bak sen bana hakaret edemezsin! "

" Ne yaparsın edersem?
Babama mı şikayet edersin." dedim alayla.

" Et! Git ve et!
Hâlâ aynı hastanede, aynı odada aylardır yattığı gibi bilinçsizce yatıyor.

Madem keyfini bozup Antalya'lardan buraya kadar gelmişsin hem ziyaret, hem şikayet edersin."

" Anne!
Volkan... " dediği anda sinirle baktım yüzüne merdivenlerin başında durmuş bizi izleyen Fikret'in.

Hemen düzeltti cümlesini.

" Abi."

Bana adımla seslenecek kadar hadde sahip değildi tabiki.
Babamın oğlu olabilirdi ama bana saygısızlık yapamazdı. Bu evin ve bu ailenin reisi bendim. Herkes hadddini bilecek, ayağını denk alacaktı.
Yoksa hiç birine acımaz donsuz kapıya koyardım.

" Ne oluyor burda? "

" Anacığınız sizi görmeye gelmiş."

" Anneee! " dedi arkadan gelen Pelin.
Zavallı Pelin, anne manyağı olmasa bu kadını bahçeye bile sokmazdım.

Ne bu kadına ne de oğluna zerre itimad etmiyordum. Babamın kazasında bu kadının parmağı olduğuna adım kadar emin olsamda ispatlayamıyordum.

Oğlu Fikret ise görüntüsünün altında başka bir karakteri vardı eminim.
Bu evdeki en saf kişi zavallı Pelin'di.

Meral sözlerime dahada kinlenmiş olacak ki, iki kardeş salona indiklerinde öfkeli gözleri hâlâ bana dönük,

" Bu yüzden düşmanın çok Volkan Karadağlı. Buzdan bir kalbin ve ruhun var. Bu kötürüm halinde bu yüzden. Bir gün öleceksin ve düşmanların bayram edecek."

" Boşa beklemeyin. O gün hiç gelmeyecek." diyerek oturduğum yerden dimdik ayağa kalkıp ellerimi ceplerine soktum..

Hem Fikret hem Meral kaşları havada bana bakarken Pelin sevinçle bakıyordu.

" Abii! " diyerek yanıma gelip sarıldı.

" İyileşmişsin..."

Karşımda bana bakan ikilinin gözümden kaçmayan üzgün ve şaşkın hallerine tezat Pelin mutluydu.

Meral kendini hızlıca toparlayıp,

" Fikret. Yukarı çıkalım..." Dediğinde.

" Servet!" dedim yüksek sesle, gözlerim Meral ve Fikret'te.

" Mithat'a haber ver!
Hem babamın hem benim olayı yeniden araştırsınlar."

" Pelin! " dedi Meral yüksek sesle.

" Geliyorum! "

Pelin annesinin yanına gitmeden kısık sesle,

" Çok sevindim abi.." dedikten sonra koşarak merdivenlerden çıkan kadının peşinden çıktı.

Onlar yukarı çıkarken bu kez kapıdan Şamil ve Adnan girdi.

Adnan beni ayakta görünce elindeki çantası düşerken, gözleri alık ağzı açık kala kaldı.

" Volkan?
Sen.. Nasıl ayaktasın? "

Koşarak yanıma gelip etrafımda dolanarak beni inceledi.

" Ağrın yok mu? Ya bacakların uyuşuk değilmi?
Nasıl oldu bu?
Nasıl ayağa kalkabildin? "

Yerime otururken

" Sabaha karşı uyandığımda böyleydim." dedim yine yalan söyleyerek.

" Ne demek böyleydim.
Tıbben imkanı yok."

" Ne dememi bekliyorsun Adnan?

Vampir bir kız gelip ısırdı iyi oldum.. Oldumu? "

" Dalga geçme benimle, ben çok ciddiyim. İmkânı yok."

" İyiyim, ayaktayım, yürüyorum ve sınırsız öfkeliyim.
Servet ben birilerini vurmadan çıkalım şu evden. "

" Abi kahveni..."

" İçecek hal mi kaldı.
Şirkete geçelim orda içerim.
Giderkende Adnan'ı bırakırız."

Diyerek merdivenler yöneldim.

Merdivenlerden çıkıp kendi odama yürürken koridorun sonundaki dinlenme odasına baktım.

Meral ve çocukları o odadaydılar.
O kadını bu evdeSinirlerim dahada gerildi.

Hızla odama girip kapıyı çarparak kapattım. Giyinme odama yürürken sabah olanlar yeniden canlandı gözümün önünde.

Acaba dedim.
Yine çıkarmı karşıma. Ne yalan söyleyim, konuşmak tanımak isterdim.

Elimi alnıma bastırarak,

" Ne diyorum ben." diyerek giyinme odama geçtim.

Önce üzerime beyaz gömlek, koyulacivert takım elbise, kıravat ve siyah deri ayakkabılarımı giyindim.
Ardından dolabımın içindeki gizli kasamdan dolgun bir zarf alarak ceketimin iç cebine yerleştirdim.

Odadan çıkıp merdivenlere inerken Meral ile karşılaştım.
Bir kaç saniye göz göze kaldıktan sonra merdivenlere yöneldim.

" Bir daha gelmeden 3 gün önce haber vereceksin. Bu son uyarım." diyerek inmeye devam ettim.

" Servet! "

" Emret abi."

" Gidelim.

Birsen! "

" Buyrun."

" Misafir gidince evi havalandırın."

" E..
Emredersiniz efendim."

Sinsi bir gülümseme ile baktım geriye.

" Adnan hadi! "

Adnan ve Servet ile birlikte evden çıktım. Servet koşar adım arabaya giderek kapımı açtı. Ben arka koltuğa Adnan diğer kapıdan yanıma Servet direksiyona geçti.

Biz hareket ettikten sonra arkada bir araç ve adamlarda bizi takip etti.

" Servet."

" Buyur abi."

" Kızın evine uğrayacağız."

" Kız? Derken abi? "

" Dün gelen kız Melda Güler.."

" Tamam abi."

" Volkan.
Neden kıza gidiyoruz."

" Kimseye borçlu kalmam ben. Parasını verip gelmemesini söyleyeceğim. "

" Hmm."

" Servet ev nerde? "

" Çok uzak değil abi. Az bir zaman alır."

" Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?
Hâlâ nasıl oldu anlamadım ama ayağa kalktığına göre rahat durmayacaksın."

Sinirle baktım Adnan'a.

" Rahat durmak mı?
İlk iş peşime takılan o şerefsizi bulmak bana yaşattığının aynısını ona yaşatmak olacak. Kim olduğunu bir bulayım yakaladığım yerde omuriliğine basacam kurşunu. Hayatı boyunca altına sıçacak."

" O salağın yerinde olmak istemem."

" Şirkete gider gitmez acil bir toplantı yapacağım. Yukardan aşağı herkes gelecek."

" Abi ev burası." diyen Servet ile kenar mahallelerden birinde durduk.
Önce camdan etrafa baktım.

Tek yada iki katlı evlerin olduğu sessiz bir mahalleydi. Eminim burda oturanlar yaşlı yada emekli, sessizliği seven gürültüden uzak olarak yaşamak isteyen insanlardı. Zira sokaklarda çocuk bile yoktu.

" Bu kız neden burda oturuyor acaba."

" Anneannesi ile yaşıyormuş abi."

" Neyse.." diyerek indim.

Bahçe kapısından içeri girerken Servet de arkamdan geldi. Adnan ise arabadan inmiş sigara yakıyordu.
Hem doktor hem sigara içen biri.
Gözlerimi devirerek bahçeden girip evin önüne kadar geldiğimde bir kaç basamağı çıkarken aralık olan kapı dikkatimi çekti.

Tam kapının önüne gelip aralık olsada kapıyı tıkladım.
Ses soluk gelmeyince yeniden ve daha güçlü şekilde tıkladım. Yine ses gelmeyince dayadığım elimle kapıyı iterken,

" Melda Güler!
Evdemisin? "

" Galiba evde değil abi."

Kapıyı açık bırakıp gidecek kadar aptalmıydı bu kız yani.

" Neyse sonra tekrar geliriz.
Gidelim."

Tam geriye dönecekken içerden gelen miyavlama sesiyle durdum.
Baktığımda küçük siyah bir kedi kapıya doğru koşarak gelip miyavlamaya başladı. Az sonrada yine koşarak içeriye doğru gitti.

" Hadi gidelim artık benim nöbetim var Volkan bey." diye bağıran Adnan ile dönerek merdivenleri indim.

Bahçe kapısına yönelirken arkamdan gelen kedi sesiyle geriye baktım. Küçük kedi yine miyavlıyordu. Tek fark bu kez kapının dışına çıkmış kendi etrafında dönüyordu.

Hareketleri tuhaftı. Sanki yardım istiyordu. Aklıma gelen ihtimal ile hemen geriye döndüm. Hızlı adımlarla yürüyerek tekrar kapının önüne geldiğimde kedi önden eve girdi.

Servet'in, " Abi nereye?" demesini umursamadan peşinden girdim bende.

Koridorun solundaki odaya dalan kedinin arkasından odaya girdiğimde onu gördüm. Melda denen kız yerde yüz üstü yatıyor, yüzü gözü kan içindeydi ve kendinde değildi. Kedisi endişeyle etrafında dolanıyordu. Meğer yardım istiyormuş hayvan.

Geriye dönüp,

" Servet Adnan'ı getir, kız yaralı çabuk!"

Diyerek kızın yanına gelip sırt üstü çevirdiğimde omuzunun boynuna yakın yerinde sanki köpek saldırmış gibi diş izleri gördüm.

Loading...
0%