Yeni Üyelik
10.
Bölüm

S.9 Beni arıyor

@azamet_29_2

Volkan Karadağlı'nın kucağında çıktım hastaneden.

" Bırak artık.
Kendim yürürüm, bu bir.
Seninle gelmek istemiyorum bu da iki."

Birden durup çatık kaşlarına eşlik eden kara gözlerini dikti gözlerime.

" Kesin kafanada darbe almışsın sen!"

" Ne? "

Yürümeye devam etti.

" Hava atmakta üstüne yok ama akıllı olduğun söylenemez.

" Ne?" dedim yine.

" Şu haline bir bak.
Kamyon çarpmış gibisin. Morarmadık yerin kalmamış. Üstelik seni öldürmek isteyen birileri var. Hastaneye kadar girmişler.
Peşindeki kim ve neden peşinde onu da bilmiyorsun. Onları görmemişsin bile. Gece yarısı bu halde evine gidemezsin. Seni takip ediyorlarsa eve gelip aynı şeyi yeniden yaparlar. Hatta bu sefer öldürürler. Bu yüzden iyileşene kadar benim evimde kalacaksın. Sonrasına bakacağız."

Sözlerine şaşırsam da,

" Diyelim öyle.
Bundan sanane.
Neden yardım ediyorsun bana?"

Gözlerime baktı.

" Bana iki kere yardım ettin. Geçicide olsa ağrılarımdan kurtardın. Bu yüzden yardım ediyorum diyelim.

Şimdi. Sessizce bin şu arabaya."

diyerek arabanın yanına gelip yere indirdi. Ben hareketsiz beklerken,
başı ve gözleriyle bin işareti yapsada kıpırdamadım. Bu sefer kolumdan tutarak arabaya tepti resmen.

" Bin dedim sana! "

Zorla oturtulduğum yerde kendi kendime homurdanırken oda diğer kapıdan girip yanıma oturdu.

" Gidelim Servet."

" Tamam abi."

Hastane önünden hareket eden araç az sonra trafiğe girerek ilerlerken sessizce dışarıyı izliyordum. Bir ara saniyelik bir bakış attığım Volkan ise bacak bacak üstünde bir kolu göğsüne dayalıyken bir eli çenesinde kısık gözlerle boşluğa bakıyordu. Düşünüyordu...
O anda aklıma gelen şeyle,

" SEN.! " Dedim, yönümü yanımdaki adama dönerek.

Onunda aklına birşey gelmiş olmalı ki işaret parmağını bana doğru uzatarak ve benimle aynı anda bana bakarak,

" SEN.! " Dedi oda.

Aynı anda aynı kelimeyi söyleyerek birbirimize bakmıştık.

" Önce sen.." Dedi.

" Sen söyle." Dedim.

Sinirle, " Söyle! " Diyince

" Ihıımm.." diyerek genzimi temizledim önce.

" Ben en son evimde ve yalnızdım.
Nasıl geldim buraya ve neden seninle muhatap oluyorum şuan? "

" Evine geldiğimde seni yaralı ve baygın buldum."

Yüzü cama dönük konuşuyordu

" Alıp hastaneye getirdim hemen. "

" Evime mi?
Evime mi geldin?
Neden? "

" Ücretini verip bir daha gelmene gerek yok diyecektim."

O zaman hatırladım dün geceki eğlenceli sohbetimizi. Boynuna baktım dişlerimin izleri nerdeyse geçmişti. Artık daha iyiydi ve yürüyordu. E yinede yalandan da olsa şaşırmam gerekiyordu.

" Bi dakika. Ama sen..
Nasıl yürüyorsun?
Nasıl bu kadar hızlı kalkabildin? "

Dedim yalandan bir şaşkınlıkta ekleyerek. Sonra devam ettim.

" Düşündüğümden daha yetenekliymişim ben."

Dedim yaptığım uyduruk masajı kastederek. Gözlerini devirdi.

" Seninle alakası yok. " dedi kaşları çatık. Gülümsedim.

" Öylemi? "

" Öyle."

" Neyse. Sebep ne olursa olsun ayağa kalkmışsın işte.
Şimdi sen ne söyleyecektin bana? "

Anında gözleri gözlerimi buldu.

" Birincisi yaran nasıl bu kadar hızlı iyileşmeye başladı. Adnan dikişlerin çok hızlı kaynadığını söyledi ve karnındaki yara izi. Adnan onun bir kurşun yarası izi olduğunu söylüyor ama vücut içinde yara yok. "

Elimi boynuma koyarken vücuduma baktım. Sorularının cevabını biliyordum ama söyleyemezdim. Onun yerine kolaya kaçtım.

" Öylemi olmuş.
Bilmem, farkında değilim.
Nedenini de bilmiyorum. Belkide ben başka bir dünyadan geliyorumdur."

Şüpheli bakışlarını devam ettirdi.

" İkincisi. Ben seni daha önce bir yerde gördüm. NERDE? "

" Bunu biliyorum bak.
1001 Akşam'da." Dedim.

" Ben daha önce orada çalışıyordum. Seni orda görmüştüm.
Yanında kardeşin Fikret'te vardı hatta. Kaza geçirip hafızam gidince müdür tarafindan kovuldum. Daha doğrusu 1 ay gelme dedi. Tedavi ol dedi."

" Demek bu yüzden yüzün tanıdık geliyordu." Derken önüne dönerek elini çenesine dayadı yine.

" Peki kaza ile ilgili bir şey hatırlamıyormusun? "

" Hayır."

Derken istemeden de olsa kaşlarım çatıldı. Fikret'in Melda'yı nasıl öldürdüğünü hatırladım çünkü. Kaza, kaza dediğim şey aslında Melda'nın ölümüydü.
Sahi... Bu gece beni öldürmeye çalışan kadını tutanda oydu. Ona bir borcum daha vardı artık.

" Bu arada madem senin evinde kalmamı istiyorsun önce evime giymeliyim."

" Neden? "

" Bir kaç kıyafet ve kedimi alacağım."

Kaşları çatık bana baktı.

" Kedi mi?
Kıyafet neysede kedi? "

" Kedimi tek bırakamam.
Açlıktan ölür evde. "

" Tamam." Dedi sıkıntılı şekilde nefes alıp verirken.

" Servet duydun.
Kedisini almaya gidiyoruz. "

" Tamam abi."

Bir süre daha yol alarak tek katlı eve geldik. Arabadan inerken Volkan indi peşimden.

" Yemini ve kumunuda almalıyım yardım edersiniz heralde." Derken,

" Bekle." dedi Volkan belinden silahını çıkarıp yanıma gelerek.

" Hemen girme eve."

" Neden? "

" Birileri olabilir."

Bu adam ciddi ciddi beni korumayamı çalışıyordu. Kapının önüne geldiğimizde önce Servet ve Volkan girdi içeri. Birileri varmı diye bir bir kontrol ettiler odaları.

" Kimse yok." diyerek çıktıklarında içeri girdim.

" Gecee!
Gel kedicik.
Seni almaya geldim."

Ama ses soluk yoktu.
Gerçi bu güne kadar hiç çağırmamıştım. Hep kendi gelmişti yanıma.

" Nerdesin kara kedi? "

Ben Gece'yi ararken kapının önünde dikilen Volkan,

" Kedin çok akıllı." Dedi.

" Öyledir. De. Sen nerden anladın? "

Derken bir yandanda odalara bakıyordum.

" Buraya ilk geldiğimde kapı açıktı. İçeri girmeden önce seslendim. Ama cevap vermedin. Kapıyı açık unutup dışarı çıktığını düşündüm. Sonra tekrar geliriz diyerek tam kapıdan dönecekken kedinin dikkat çeken hareketleri sayesinde girdim içeri. Yani onun sayesinde buldum seni."

" Evet akıllı bir kedidir. De nerde bu?"

Evden çıkıp bahçeye geçtim.

" Gece nerdesin?
Ses ver yoksa seni burda bırakıp giderim."

Diyerek evin arka bahçesine yürürken gördüm karanlığa gizlenmiş gibi dolaşan kediyi. Miyavlayarak hızlı hızlı yanıma geldi.

" Gel benim kedim."

Gece'yi kucağıma alıp içeri girdim. Odama gelerek bir kaç parça kıyafet alıp dolabın yanındaki sırt çantasının içine koydum.

Gece'nin malzemelerinide alarak evden çıkıp arabaya döndük. Malzemeleri bagaja bırakıp kucağımdaki Gece ile arka koltuğa oturdum. Volkan da yanıma otururken,

" Servet gidelim. " Dedi.

" Eve mi abi?

" Evet. Eve gidelim."

Sessizlik içinde ilerleyen araçtaki en rahat kişi Gece'y di sanırım. Kucağımda mışıl mışıl uyuyordu.

Nihayet büyük şatafatlı eve geldiğimizde saat çoktan gece 01 i geçmişti. Önden Volkan arkadan ben indik arabadan. Açılan kapıdan yine önden Volkan, ben ve Servet girdik eve. Şuan hiç kimsenin ayakta olmadığı evde yine önden Volkan çıktı merdivenleri.

" Beni takip et."

Kucağımda Gece ile etrafa baka baka dediğini yaparak arkasından çıktım basamakları. Hemen arkamda da Servet elinde eşyalarımla bizi takip ediyordu. Elleri ceplerinde koridorun sonuna doğru yürüyen Volkan'ı takip ediyordum hâlâ. Nihayet sona gelip durduk. Gösterdiği krem rengi kapıyı eliyle işaret ederek,

" Misafir odası..
Burda kalacaksın."

Dedikten sonra arkasını dönüp gerisin geri gitti. Sanki zorla gelmişim gibi hissetmeme neden olan bu tavrına sinir olmuştum. O giderken gelen Servet kapıyı açarak eşyalarımı içeriye bıraktı. Sonrada cebinden benim telefonumu ve cüzdanımı çıkarıp yatağın üzerine koyduktan sonra odadan çıkıp patronunu takip etti.

Bir kaç saniye arkalarından bakıp önüme döndüm. Bu soğuklukla bunlardada biraz vampirlik olabilir diye düşünmeden edemedim.

Odanın ortasında kucağımda Gece ile birlikte durarak şöyle bir baktım. Bir dolap bir yatak bir şifonyer bir komodin bir banyo. Klasik sade bir oda. Çok bile diyerek Gece'yi kucağımdan yere bıraktım. Sonrada odadaki banyoya yöneldim. Gece'nin kum kabını kapının yanına bırakıp ellerimi yıkadım.

Üzerimdeki pijamayı hızla çıkartıp aynanın karşısına geçtim.
Boynumdaki bandajı yavaşça açarken, Gece tek hamlede lavabo mermerine çıkarak oturdu. Nihayet bandajı açtığımda aynaya biraz daha yaklaştım. Nerden baksan 20 dikiş vardı. Sinirle çattım kaşlarımı.

" Kötü görünüyor."

" Evet gerçekten de kötü ısırdı o la*et olası kırma."

" Boğazını parçalamadığı için şanslısın."

" Bu safkanlardan gerçekten..nn.e"

Demiştim ki durarak donuk şekilde aynadaki kendime baktım.
Ben kiminle konuşuyordum. Hızla Gece'ye bakarak şaşkın ve kocaman gözlerle gerilerken arkamdaki kabine çarptım.

Gözlerimi dikip şuan yaladığı patisiyle yüzünü temizleyen kediyi izledim bir kaç saniye. Ben hâlâ şaşkın halde duyduğum şeyi gerçekten duydum mu diye düşünürken ayaklarını önüne yerleştirip sarı gözlerini gözlerime dikerek başını yana eğdi. Gözleri maviden sarıya dönmüştü.

" Hadi ama.
Bir cadı olarak bir kedinin konuşmasına şaşıramazsın."

" Sabahsız geceler aşkına."

Diyerek yana gerilerken deyim yerindeyse duvara yapıştım.

" Gece?
Se..
Sen ko..konuşuyor musun? "

" Neden bu kadar şaşırdın anlamıyorum."

Aklım başıma gelince hızla yanına gelip bir elimle ensesinden tuttuğum gibi havaya kaldırırken diğer elimi çeneme koyup gözlerimi kısarak,

" Bir daha yap." dedim merakla.

" Bırakırmısın beni hareket edemiyorum."

" İnanamıyorum gerçekten konuşuyorsun! "

"Ama nasıl? " derken parmaklarımı gevşetip havada bırakınca her kedi gibi yere dört ayağı üzerine indi.
Sonra tekrar çıktı mermere.

" Bende senin gibi geldim bu dünyaya.
Senin cadaloz yolladı beni, sana arkadaşlık yapmam için. O gece çöpte bulduğun 4 kediden biri ölmüştü...
Anladın mı? "

Gözlerim Gece'de baka kaldım.
Bir süre sonra kendime gelip,

" Anladım.." dedim sadece.

Oda benim dünyamdan gelmişti ve ölü bir beden kullanıyordu.

" Üzerine birşey giyecekmisin yoksa böyle durmaya devam mı edeceksin?"

Kendime kaydı gözlerim. Yarama bakmak için çıkardığım pijama yüzünden üst kısmım tamamen çıplaktı.

" Kapat gözlerini! " dediğimde yerinden kalkıp arkasını döndü ve oturdu. Derin bir nefes alıp odaya dönerken,

"Neden şuana kadar konuşmadın."

Yatağın kenarına oturdum.
Halının üzerinde oturmuş bana bakan Gece,

Halının üzerinde oturmuş bana bakan Gece,

" Uyum sağlamak uzun zamanımı aldı. A! Bu arada Gece ismi çok hoşuma gitti."

Buna inanamıyorum.
Konuşabilen bir kedi. En azından artık rahatça konuşabileceğim biri vardı yanımda.

Üzerimdeki hastane pijamasının diğer parçasınıda çıkarıp banyoya attıktan sonra getirdiğim çantadan kendi pijama takımımı alıp giydim. Ardından yatağa bıraktım kendimi.
Gece yine gelip üzerime çıkarak kıvrılıp yattı.

" Ya merak ediyorum. Neden sürekli benim üzerimde yatıyorsun sen?"

" Kediler sıcak ve yumuşak yerleri severler. Cadılarda kedileri."

Evet kedileri severdim. Ama kendi dünyamda beni isteyen bir kedi hiç olmamıştı. Gece'nin yanımda olmasından memnun şekilde pes edip gözlerimi kapattım. Kapatır kapatmazda aklıma Murai geldi.

" Şuan her yerde beni arıyor olmalı."

" Bu bedendeyken seni bulamaz."

" Ama eninde sonunda karşı karşıya geleceğiz. O zamanda ya o ya ben... Birimiz ölecek."

Gece gözlerini saniyelik açıp kapattıktan sonra konuşmaya devam etti.

" O zamana kadar saklanmalı, iyileşmeli ve güçlenmelisin. Cadı güçlerin dahada gelişmiş olmalı."

" Tamamen değil." diyerek ellerimi havaya kaldırdım.

" Şuan tek yapabildigim tırnaklarımı uzatmak ve ellerimi alevlerle sarabilmek."

" Ya havada durmak."

" Ne? " dedim yerimden hızla doğrulurken. Karnımın üzerinden bacaklarıma yuvarlanan Gece,

" Yavaş ya! " Dedi önce devrildiği yerde. Kendini düzelttikten sonra,

" Havada durabilmen lazım." Dedi silkelenip oturarak.

" Ne demek havada durman lazım?
A!
Bir dakika!
Bir ara yere düşerken saniyelik şekilde olmuştu. O mu! "

" Hâlâ keşfedememiş olabilirmisin? "

Sesi sıkkın çıkmıştı.
Düşündüm, olabilirdim. Hızla yerimden kalkıp kendimi bir anda yere bıraktım. Tabi düşünmeden yaptığım şeyle kafamı yere çarptığımda yanlış yaptığımı anladım."

Yataktan karnımın üzerine atlayan Gece,

" Aptal mısın?

Ne diye kendini geriye atıyorsun? "

" Gece, hatırlatırım aynı zamanda bir vampirim. Abur cubur sevmem ama bir kereden birşey olmaz diyip seni ısırabilirim ona göre. "

Gece geriye pısarak,

" Pardon." Dedi.

" Önce konsantre olmalısın.
Daha sonra yerden yükselerek kalktığını düşün."

Gece'nin dediklerini yaptığımda aslında ne kadar kolay olduğunu gördüm. Yerden yükselerek ayaklarımın üzerine kalkmıştım. Dediği gibi bu gücümü henüz keşfedememişim meğer.

" Umarım Muari ile dövüşürken faydası olur." diyerek kendimi yeniden yatağa bıraktım.

*****

Sabah gün doğarken uyandım. Karnımın üzerine yayılmış şekilde uyuyan Gece'yi yavaşça alıp yatağa bıraktım. Sonrada yerimden kalkıp banyoya ilerledim. Elimi yüzümü yıkayıp yakamı açarak omuzumdaki yaraya baktım. Gece bandajı çıkardıktan sonra geri takmamıştım. Daha iyi görünüyordu. Odaya dönüp çantadan üzerime ev içinde giyebileceğim kırmızı bir gömlek ve mavi bir pantolon çıkarıp giyindim. Ardındanda saçlarımı arkadan örüp ayakkabılarımı giydim. Odadan çıkarken kapıyı aralık bıraktım Gece çıkmak isterse diye.

Koridoru geçip aşağıya inen merdivenlere gelerek salona baktım.
Büyük salon bomboş kimse yoktu.
Yavaş adımlarla inerken mutfaktan gelen güzel kokular yönümü o tarafa çevirmeme sebep oldu. Daha önce hiç duymadığım bu koku çok hoştu.

Bu dünyadayken fazla acıkmıyordum ama bu koku midemde gurultulara sebep oluyordu.

Yavaş adımlarla içeriye girip tezgahın önündeki kadına doğru yaklaştım.
Tam arkasında durup,

" Çok güzel kokuyor."

Demiştim ki, korkarak attığı küçük çığlıkla arkasını döndü.
Beni görür görmez,

" Sen kimsin? " diyerek gerilerken elindeki bıçağı bana doğru çevirdiğinin farkında değildi.

Öyleya gece geldiğim için hiç kimse beni görmemişti.

" Birsen..." Arkamdaki ses tanıdıktı.

" Ne oluyor burda.? "

Oydu.
Fikret.
Oyun zamanı dedim içimden ve geriye doğru döndüm.

Beni gördüğü andaki şaşkınlığı her şeye değerdi. Kocaman olan gözleri yukardan aşağı beni süzerken,

" Senn..
Sen nasıl?
Nasıl burda?
Burdasın? "

Adamın beni öldüremedi dememek için zor tuttum kendimi.
Dudağımın kenarına bir gülümseme kırıntısı iliştirirken,

" Benim misafirim." diyen diğer tanıdık sesi duydum. Volkan...

" Melda hanım benim misafirim.
Bir süre burda bizimle kalacak."

Fikret bir bana bir Volkan'a bakarken Volkan elleri ceplerinde her zamanki gibi çatık kaşlarıyla Fikret'e baktı.

" Neden..
Neden burda kalıyor? "

" Çünkü ben öyle istiyorum! "

Fikret'in bana bakışları ve dudaklarının titremesi kendini zor tuttuğunu gösteriyordu.

" Her neyse.." Diyerek hızlı adımlarla çıkışa yürürken,

" Ben çıkıyorum. Şirkette görüşürüz." dedi ve gözden kayboldu.

Bu sırada Pelin'in sesi geldi merdivenlerden.

" Hey bakın eve ne girmiş! "

Kucağında Gece ile koşturarak indi merdivenleri. Gece Pelin'e yakalanmıştı ve surat bir karıştı.
Gülmemek için zor tuttum kendimi.

" Benim kedim." dediğimde şaşırarak baka kalırken Gece'yi Pelin'den alıp yere bıraktım.

Volkan girdi araya.

" Pelin, Melda hanım bir kaç gün misafirimiz olacak. Bu kedide onun.
Bırakacak kimse olmadığı için yanında getirdi."

*****

Fikret sabah sabah karşısında öldü haberini beklediği kızı sapa sağlam karşısında görmenin şokunu yaşarken aklında kızın nasıl olupta yaşadığı sorusu dolaşıyordu.

O sırada gelen Volkan yüzünden daha fazla bir şey soramamış sadece şirkette görüşürüz diyerek önce mutfaktan sonrada evden çıkmıştı. Çıkar çıkmazda dışarda bekleyen adamı Cengiz'i çağırdı yanına.

Adam hızlı adımlarla Fikret'in yanına geldiğinde Fikret yakasından tuttuğu gibi kendine çekerek dişlerinin arasından hırladı.

" Ulan dingil kız neden hâlâ yaşıyor? "

" Ne? Nasıl? "

Fikret sinirle silkeledi adamı. Sonra tekrar kendine çekti.

" Bana mı soruyorsun lan geri zekalı.
Bulduğun o karıya sorsana.
Kız hem yaşıyor hem de bu eve gelmiş. Adem'i ara öğren ne olmuş.."

" Abi Adem konuşabilse beni arardı.
Demekki durum uygun değil."

" Mesaj at ilk fırsatta arasın.
Bi boku da becerin lan! " diyerek arabaya yöneldi Fikret. Arkasından da Cengiz yürüyerek araca bindi.

*****

10 dakika sonra hepiniz kahvaltı masasındaydık.

Önümdekileri iştahla yerken karşımdaki Volkan ve Pelin beni izliyorlardı. Adının Birsen olduğunu öğrendiğim kadına,

" Bunun adı ne? " Diye sordum.

Kadın gülümseyerek,

" Pankek." Dedi.

" Peki bu üzerine sürdüğün şey...
Bu nedir? "

" Çikolata, reçel ve meyva."

" Bu hayatında yediğim en güzel şey olabilir."

Dudaklarına dayadığı kahve fincanı ile bana bakan Volkan,

" Hiç kek yemediğini düşünmeye başladım. " Dedi.

" Evet yemedim."

Dedikten sonra küçük bir parça koparıp yerde bana bakan Gece'ye uzattım. Aldığı keki keyifle yemeye başladı.

" Benim geldiğim yerde bunlardan yok."

" Uzaydan mı geldin? "

Gözlerimi devirerek baktım asık suratına. Şuanki duruşu ve bakışı ile kendisi uzaylılara daha çok benzesede beni sorguluyordu.

" Evet ben başka bir dünyadan geldim."

Dedim sırıtarak. Görünen ama anlaşılamayan gerçek.

Pelin yerinden kalkarak,

" Ben çıkıyorum okula geç kaldım."

Dedikten sonra koşar adım çıkarken bende yediğim enfes pankeklerden sonra geriye yaslanarak Birsen'e baktım.

" Çok güzel olmuşlar eline sağlık."

" Afiyet olsun."

Volkan yerinden kalkıp, cebinden çıkardığı paketinden bir dal sigara alarak dudaklarına bırakarak yaktı. Derin bir nefes çekip,

" Adnan aradı. Pansuman yapılması gerekiyormuş." Diyerek üfledi.

" Bitirdiğine göre gelde pansumanını yapalım. " Diyerek salona geçti sonra.

Yerimden kalkıp salona geçerken tek cümle,

" Gerek yok." Dedim.

Parmaklarıyla tuttuğu sigarası dudaklarının arasında arkasını dönüp bana baktı.

" Koltuğa otur ve bekle.

Birsen ilk yardım kutusunu getir. "

" Hemen getiriyorum Volkan Bey."

" Gerek yok dedim. İyiyim."

Bir nefes daha çekerek,

" İyimisin diye sormadım.
Yaranın pansuman yapılması gerekiyor ve yapılacak."

Ağzından dumanla birlikte çıktı cümleler.

" Ayrıca bu evde kalırken herkes gibi sende benim dediklerime harfiyen uyacaksın.
Şimdi otur... "

Yok artık. Sanki kendim isteyerek ve koşa koşa gelmiştimde.

Yinede sessizce oturdum koltuğa. Bu sırada arkamdan gelen Gece'de gelip koltuğun kolçağına oturdu. Neden gülüyormuş gibime geliyordu.

Birsen koşar adım elindeki kutu ile yanımıza gelerek elindeki kuyuyu Volkan'a uzattı.

Volkan kutuyu alıp koltuğun önündeki mermerde yapılmış orta sehpaya oturarak, elindeki sigarayı sehba üzerindeki küllüğe bırakarak,

" Yakanı aç." Dedi.

Ne yani. O mu yapacaktı pansumanı.

" Sen mi yapıcaksın? "

" Beğenemedin mi? "

" Ben yaparım. Yada o yapsın."

dedim çenemle alık alık bize bakan Birsen'i işaret ederek.

Volkan kaşları çatık döndüğü anda Birsen koşar adım mutfağa yöneldi.

Adam gözleriyle bile emir verebiliyordu.

" Aç." Dedi.

Puflayarak dediğini yaparak yakamdaki düğmeleri açıp gömleğin yakasını omuzuma doğru sıyırdım.

" Bandaj nerde? "

" Gece çıkardım. "

Sinirle soludu.

" Sen ne asabi biriymişsin."

Kutudan aldığı pamuk ve üzerine döktüğü kahve rengi sıvıyı yavaş şekilde yaramın üzerinde gezdirdi bir süre. Sonrada yeniden bandajladı.

" Sonraki pansumana kadar dokunma."

" Emredersin."

İşi bittikten sonra yarım sigarasını alarak yerinden kalktı.

" Şimdi şirkete gitmem gerekiyor. Rahatına bak. İstediğin birşey olursa Birsen yardımcı olur sana."

Dedikten sonra evden çıkıp gitti.

*****

Şuan bir evde saklanarak iyileşmeyi beklemek sinirimi inanılmaz şekilde bozsada başka bir çarem yoktu. Sabahtan beri salondaki koltukta oturmuş açık olan televizyondaki gözlerimle öylece bekliyordum. Sadece bekliyordum ve dakikalar geçtikçe dahada bozuluyordu sinirlerim. Şuan beni sakin tutan tek şey yanımdaki Gece'nin tüyleriydi.

Sanırım bu yüzden her cadının etrafında bir kedi oluyordu. Sinir ve stres için birebir bu hayvanlar.
Burda oturduğum süre boyunca elim sürekli Gece'de, tüylerini okşuyordum. Oda bundan oldukça memnundu tabi.

Derin bir nefes alarak duvardaki saate çevirdim başımı. Akşam üzeri olmuştu. Bu evin sakinleri bir süre sonra bir bir gelmeye başlayacaklardı. Oda gelecekti. Yani Fikret...

Bu adam beni öldürmek istiyordu. Bunu hastanedeki kadında söylemişti. Peki neden?

O bir katildi çünkü.
Melda'yı öldürmüştü. Ama bu bedeni ben kullandığım için Melda'nın ölmediğini sanıyordu hâlâ ve bir gün hatırlayıp onu ele vereceğini düşünüyordu eminim.

Hatırlamasına fırsat vermeden gerçekten ölmesini istiyordu.

Bunu düşününce sinirle sıktım yumruklarımı. Aynı anda Gece'nin cırlamasını duydum. Meğerse o sinirle Gece'yi sıkmıştım.

" Ah! Afersin!" Dedim.

" Canımı yaktın, senin derdin ne? "

" Şşiit sessiz ol.
Duyan olacak."

Demiştim ki kapıdan önce Volkan arkasından o doktor girdi. Adnan..
Onların arkasından da Pelin...

Pelin önce bana baktı ardından sessizce üst kata yöneldi.

Adnan ve Volkan yürüyerek yanıma geldiler. Volkan karşımdaki koltuğa otururken Adnan yanıma gelerek,

" Melda, nasılsın?
Nasıl hissediyorsun?
Yaran nasıl oldu? " Diye soruyordu.

" Sıkıntıdan patlayacak kadar iyiyim.
Yarın evime gidebilirim bence."

" İzninle yarana bakıp pansuman yapacağım."

" Gerek yok iyiyim."

Demiştim ki ters ters bakan Volkan'ın gözlerini gördüm.

" Taamaam."

Dedim sinirle yakamdaki düğmeleri açarak.

" Yapta kurtulayım. "

Adnan yanıma oturup bandajı açarken gözlerimi televizyon izleyen Volkan'a çevirdim.

Bu adamın insanı sinir etmekte üstüne yoktu doğrusu. Yüzü dönük gözleri ekranı izlerken bende onu izliyordum.

Aklıma Melinda olarak karşılaştığımız o gece geldi birden. Karşımda gördüğüm davetkâr vücut tekrar gözlerim önünde canlanınca istemedende olsa dudaklarımın kıvrıldığını hissederken birden ayağa fırladı.

Kocaman şaşkın gözleri ekrana kilitlenmiş şekilde televizyona yaklaştığında merakla ekrana döndüm.

Son dakika yazısının altında,

Vampirler gerçekmi!
Aynı şekilde öldürülmüş 5 kişi.
Boğazlarında diş izleri ile kanları emilerek öldürüldükleri belirlendi. yazıyordu.

Bir hayvan mı yoksa sapık, manyak bir katil mi? Yoksa gerçekten bir vampir mi? Diye devam ediyordu. yazı.

Volkan'ın kısık sesini duydum o an.

" Vampir kız.."

Hayır ben değildim...

Murai...
Bunu yapan Murai'ydi.
Beni arıyordu.

********************************

Eveet canlar bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın. Hepinizi seviyorum.
Sizleride hayalet olmakta ısrar eden okurlarım ve yeni takipcilerim.

Loading...
0%