Yeni Üyelik
6.
Bölüm

🌺V. 5 Zorunlu misafirlik

@azamet_29_2

Derken çıktık kapıdan. Bizi bekleyen arabaya doğru yürüdük. Beni Bekir'in açtığı kapıdan arka koltuğa bırakıp yanıma oturdu.

" Sığ düşünüyorsunuz Alâ hanım.

Ali, bizim eve gidiyoruz."

" Ne?
Neden? "

"Bu gece bu ayakla hiç bir yere gidemezsin. Annemle konuştum. Bize getir bu gece misafirimiz olsun yarını yarın düşünürüz dedi."

" İstemiyorum. Bana iyilik yapacaksanız otelime bırakın yeter. "

" Dediğim gibi annem bize getir dedi. Üzerine bile basamadığın ayakla otelde kendine nasıl bakacaksın? "

" Orası beni ilgilendirir.
Yarına kadar idare ederim. Yarında Almanya'ya dönerim."

" Tabi tabi. Yapamayacağın bir şey için boş yere inat etme. Bu gece misafirimizsin. Yarın daha sakin kafayla düşününce sende hak vereceksin."

Somurtarak sustum.
Haklıydı aslında. Aptal gibi olayın içine atlamış sonunda da kendimi yaralamıştım. Üstelik ayakta bile duramazken kendime bakabileceğimi iddia ediyordum. Dahası da vardı. Almanya'ya dönmeyi başarsam bile büyük bir ceza beni bekliyor olacaktı. Babam başını belaya sokarsan bozuşuruz küçük hanım demişti. Yaşadığım stres ve sıkıntının başıma sapladığı ağrı ile elim başımda inledim.

" İyi misin Alânur? "

" Kendini kötü hissediyorsan hastaneye dönelim."

" Hayır iyiyim." Dedim pes ederek.

" Ali sağa çek de ilaçları alalım."

Önünde durduğumuz eczanenin nöbetçi olması şans mıydı. Yoksa tesadüf mü bilmiyorum ama iyi olmuştu. Mehmet inip eczaneden ilaçları mı alıp geldi. Tekrar arabaya bindiğinde elimi uzattım. Araç yeniden hareket ederken Mehmet bir elime bir bana bakıyordu.

" Ne? "

" Fatura.
Borcumu ödemek için."

" Borcun yok! " dedi önüne dönerek.

" Olmaz borcum neyse veririm."

" Borcun yok dedim ya! "

" Faturayı ver dedim! "

" Borcun yok dedim! "

Nasıl insanlardı bunlar. Ben olsam harcadığım her kuruşu alırdım onlardan.

&

Kısa süre daha yol aldıktan sonra aynı mahallede başka bir evin önünde durduk. Önden Mehmet indi. İlaç poşetini elime verdi. Bekirden çantamı alıp tek omuzuna taktıktan sonra elimde çizmemin teki ve poşetle birlikte beni indirip kucağına alırken,

" Ali, Bekir
Dikkatli olun. O Cavit'in ne yapacağı belli olmaz. "

" Tamam sen merak etme."

Diyen Ali gaza basarak uzaklaşırken bizde yol kenarındaki tek katlı evin bahçesine girdik. Daha bir kaç adım atmıştık ki kapı açılıp Firdevs hanım karşıladı bizi. Mehmet'in kucağında kapıya geldik.

" Kusura bakmayın Firdevs hanım. Sizi rahat..s.."

Demiştim ki Mehmet,

" Rahatsız etmek istemedi. Hatta kafamın etini yedi ama ben dinlemedim. "

Firdevs hanım kısa bir bakış atıp gülümsedi.

" Estağfurullah kızım ne rahatsızlığı. Makbule hanımın torunu bizimde kızımızdır. Hoşgeldin. Geçmiş olsun! "

Dedikten sonra diğer elimdeki ilaçları ve ayağımdaki çizmeyi çıkararak elimdeki teki ile birlikte vestiyere bıraktı. Ardından Mehmet'in kucağında içeriye girip oturma odasındaki koltuğa bırakıldım. İki ayağımı koltuk üzerine uzatırken arkamızdan Ömer bey ve kızı Elif girdiler odaya. Sonra da Firdevs hanım.

" Geçmiş olsun kızım. Hoşgeldin."

Diyen Ömer Bey'in ayağına baktım. Alçısı yoktu.

" Hoşgeldin Alâ abla geçmiş olsun. Montunu alayım sende rahat et."

Diyen Elif'in yardımı ile momtumu çıkartıp kıza verdim. Bu sırada kolçağa dayalı sırtımın arkasına yastık koydu Firdevs hanım.

Teşekkür ederim dedim sıkıntılı. Gece gece bu insanlara rahatsızlık verdiğimin farkındaydım ama gönüllü gelmemiştim. Az sonra Firdevs hanım ve Ömer bey karşı koltuğa otururken Mehmet odadan çıktı.

" Nasılsın kızım?
Çok ağrın var mı? "

" İyiyim Ömer bey sağolun. Sizi de bu saatte rahatsız ettim kusura bakmayın. Ama otele gitmek istesem de. Bu."

Demiştim ki sözüm kesildi.

" Olur mu kızım ne rahatsızlığı? "

" Sağolun Ömer bey.
Bu arada sizede geçmiş olsun. Alçınız çıkmış. "

" Sende sağol kızım. Çıktı da rahatladım. Ama amca.. "

" Efendim."

" Bey değil. Amca.
Ömer amca!
Firdevs teyze!
Tamam mı? " Dedi gülümseyerek.

" Tamam." Dedim.

" Karnın açtır ben hemen birşeyler hazırlayıp geliyorum."

Diyerek odadan çıkan Firdevs teyzenin ardından Mehmet girdi içeriye. Montunu çıkarmak için çıkmıştı. Babasının ve Elif'in yan tarafında kalan berjere geçip oturdu. Ömer amcanın gözleri Mehmet'i buldu.

" Neler oldu anlatacak mısın?
Efehan gelince hiç birşey söylemeden çıkıp gittin."

Hepimizin gözü Mehmetteydi.

" Cavit...
Efehan' ın babası Selim'i sıkıştırmış sokakta. Gırtlağına çökmüş, illede dükkanı satacaksın diyordu. Yanlarına gidip Cavit'i uyardım. O sırada Ali ve Bekir geldiler yanımıza."

" Nerden haberleri olmuş? "

" Tamamen tesadüf.
Bizi görüp gelmişler."

" Eee! Sonra? "

" Önce tehdit etti Cavit. Sonra bıçak çektiler."

" Neh? "

Dedi kapıdan elinde tepsiyle giren Firdevs teyze dahil herkes.

" Adi herife bak! "

Diyen Ömer amca sinirle ayağa fırladı.

" İyice azıttı bu pislik. Bu kadar!
Yarın ilk iş karakola gidip olanları anlatacağım. Artık bilmeleri ve tedbir almaları gerekiyor. Yoksa birileri zarar görecek. "

" Gördü bile." dedi Mehmet çenesiyle beni işaret ederek.

" Ne? Alânur kızım onların yüzünden mi bu halde? "

Yerine oturdu tekrar.

" Hem onların hemde kendi yüzünden aslında. Biz tartışırken konuya dahil etti kendini. Adamlardan biri üzerine yürüyünce kaçarken düştü."

" Ah be kızım.
Yine de şanslısın daha kötü de yaralanabilirdin."

Diyerek tepsiyi kucağıma bıraktı Firdevs teyze ilaç poşetini ile birlikte.

" Teşekkür ederim elinize sağlık."

Önümdeki sıcak çorbadan içerken,

" Afiyet olsun kızım."

Diyen Firdevs teyze Ömer amcaya döndü.

" Haklısın Ömer. Hemen yarın karakola gidin. Şikayetçi olun. Hatta Selim beyde gelmeli."

Elif girdi araya.

" Öyle diyorsunuz da o adamlar kolayca suçlarını kabul etmezler ki."

" Doğru."

Dedi Mehmet.

" İlk iş inkar edecekler. Oradaki biz değildik diyecekler. Selim korkudan ifade de veremez. Tehditlerinden korkar. Karakoldaki polisler de delil bulamazlarsa mecbur bırakacaklar. Zorla tutamazlar. "

O an aklıma gelen şeyle,

" Delil var!" Dedim.

Bir anda bütün gözler bana döndü.

" Nasıl delil var? "

Bir elimle tepsiyi tutarken diğer elimle telefonumu çıkardım. Bir yandan galeriye girip videoyu bulurken bir yandan konuştum.

" Siz orada tartışırken saklandığım yerden sizi videoya aldım."

" Ne? " Dedi Mehmet ayağa kalkarak.

Elimdeki telefonu uzattım, aldı. Videoyu açtıktan sonra başına toplanan diğerlerinin gözü videoda olanları izliyorlardı. Ömer amca,

" Vay adi herif! " derken Firdevs teyze,

" Allah'ın cezaları! "

Dedi sinirle.

" Ne ara çektin sen bu görüntüleri."

Soruyu soran Mehmetti.

" Taksi için aşağı caddeye iniyordum. O sırada bu adamları duydum. Ne olduğunu anlamak için saklanıp izlerken videoya çekiyordum. Sende gelince tartışma dahada büyüdü. Videoyu kapatıp polisi arayacaktım ama numarayı hatırlayamadım. Baktım ki adamlar bıçak çekiyor ortaya çıkıp polisi aramış gibi numara yaptım."

" Yaptığın şey çok tehlikeliydi. O herif bıçağı sana takabilirdi."

" O an bu ihtimal aklıma bile gelmedi. Korkup kaçarlar sandım."

" Yanlış sanmışsın.
Böyle bir durumda oradan hemen ve sessizce uzaklaşman gerektirdi. "

" Neyse."

Dedi Ömer amca.

" Allah'a şükür ikinize de birşey olmadı. Ama bu video iyi bir delil olur.

Mehmet...Sende Uğur ile birlikte işe gidip belirken dikkatli olun."

" Merak etme sen baba.
Videoyu hem sana hem kendime atıyorum. Yarın karakola gidince polislerede gösterelim. "

" İyi olur."

Ömer amca ayağa kalkarken Mehmet'te birilikte kalktı. Hadi herkes odasına. Alâ kızımızda yatıp dinlensin."

Erkekler çıkarken Firdevs teyze,

" Elif kızım. Sen kullanılmamış pijamalarında bir tane getir Alânur'a. Bende koltuğa yatak hazırlayayım."

Elif önümdeki tepsiyi alıp ilaç poşetini koltuğa bırakıp odadan çıkarken,

" Elinize sağlık." Dedim.

" Gerçekten güzeldi çorba."

" Afiyet olsun abla. "

Firdevs teyze karşımdaki koltuğu açıp düzledi. Elif geri geldiğinde Firdevs teyze çıktı odadan.

" Yardım edebilirim istersen."

" Teşekkür ederim.
Kendim hallederim."

Diyerek aldım pijamaları.

" Peki o zaman.
Kahvaltıda görüşürüz.
Hayırlı geceler. Allah rahatlık versin."

Diyip çıktı odadan.
Bu sırada Firdevs teyze girdi elinde çarşaf, yorgan ve yastıkla. Karşıdaki koltuğa benim için yatak hazırladı. Sonra odadan tekrar çıktı. Bir dakika olmada geri geldi. Bu kez elinde koltuk değneği vardı.

Bir koltuk değneğine bir kadına baktım.

" Bu Ömer amcanındı. Mehmet ayağının üzerine basmaması gerekiyormuş diyince ihtiyacın olur diye getirdim."

Gerçekten iyi düşünmüştü.

" Sağolun.."

Yerimden yavaşça kalkıp elime aldığım koltuk değneği ile ayağımı yere basmadan diğer koltuğa geçip oturdum.

" Teşekkür ederim."

" Rica ederim. Gece bir ihtiyacın olursa çağırmaktan çekinme. Allah rahatlık versin kızım. "

Diyen Firdevs teyze de çıktıktan sonra üzerimdeki kıyafetleri gri renkli penye pijamalarla değiştirdim.

Ardından kendimi yatağa bıraktım.
Gerçekten yorgun hissediyordum. O kadar ki gözlerim kendiliğinden kapanırken iki gündür yaşadığım herşey bir bir aklımdan geçmeye başladı. Son olarakta bu insanlara takılı kaldı.

Nasıl insanlardı bunlar. Fazla iyilerdi. Yardım sever, kibar... Ve karşılık beklemiyorlardı.

Şuana kadar etrafımda benim için karşılıksız bir şey yapan hiç kimseye rastlanmamıştım. Bu insanlara erkek kardeşim de dahil. Bazen annem bile karşılığını almadan benim için birşey yapmazdı. Ama bu insanlar öyle değillerdi. İyilerdi...Gerçek olmayacak kadar hemde.

Hiç kimse bu kadar iyi olamazdı. Belkide numaradandı bu hâlleri. Bilemedim. Bunu düşünmeyi sonraya bırakırken gözleri kapatıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.

*****

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Uyku ile uyanıklık arası bir hâlde kendime gelmeye çalışırken kulağıma pencerenin dışından rüzgar uğultusu aynı zamanda pencere çerçevesinin arasından ince bir ıslık sesi geliyordu.

Yine ayaz ve soğuk artmıştı sanırım. Yerimde yan dönüp yeniden uykuya dalmaya çalıştığım sırada saçlarımda bir el hissettim. Yumuşak ve narin.

" Babaanne! " Dedim.

Babaannem bazı geceler uykusu kaçınca yanıma gelirdi. Yani bacakları daha iyiyken ve tekerlekli sandalye kullanmazken. Saçlarımı okşar anam benim derdi.

" Yine uykun mu kaçtı."

" Uyuyamıyorum kızım.
Rahat değilim."

" Neyin var. "

Dedim uyku sersemi.

" Yine bacaklarınmı acıyor. İlacını almayı mı unuttun? "

" Bacaklarım değil kuzum ruhum acıyor. Çok acıyor."

Ruhum? Bir anda gözlerim kocaman açıldı. Benim babaannem...
Ölmüştü! Yaşamıyordu! O halde ben... Ben kiminle...

Hızla yerimden doğruldum. Arka arkaya aldığım hızlı nefeslerle ellerimi patlayacak gibi hızlı atan kalbimin üzerine koymuş etrafıma bakışlar atarken kendime gelmeye çalışıyordum.

Ne oluyordu. Ne olmuştu az önce. Bir kâbus muydu yaşadığım şey yoksa gerçek mi? Hayır hayır kabustu. Kâbus görmüştüm. Yani kâbus olmalıydı. Bir ölüyle konuşacak değildim ki.

Ellerimi terli alnıma koyup silerken bir anda duyduğum sesle kala kaldım.

Allahu Ekber, Allaaaahu Ekber!

Ezan...
Ezan sesi. Sabah ezanı okunuyordu.
Üstelik o kadar net duyuluyordu ki ses, sanki evin içindeydi okuyan kişi. Ve yine o büyülü tını.
Kim okuyordu bilmiyorum ama o kadar güzel bir sesle okuyordu ezanı. Bu mahalleye ilk geldiğim anda duyduğum o his ile yine kıpırdayamadan dinlerken bulmuştum kendimi.

Bu çok... Çok!

Devam edemedim. Hangi cümle karşılık gelebilirdi hissettiğim duyguya bulamadım.

Bir süre sonra devamı gelecek hissi içimde durmaya devam etsede biten ezan ile geldim yine kendime. Derin bir nefes çekip başımı pencereye çevirdim. Soğuk ayaz yüzünden gökyüzünde tek bulut kalmazken ayın parlak beyazlığı bir cila çekmişti sanki semaya. O kadar parlak, o kadar pürüzsüz...

Yerimden ayağımı yere basmamaya dikkat ederek yavaşça kalkmaya çalışırken yanımdaki koltuk değneğinden destek aldım. Ardından kolumun altına dayayıp ihtiyaç üzere kolay bulmayı umut ettiğim lavabonun yolunu tuttum.
Sağ ayak bileğim havada sol ayağım ve koltuk değneği ile zorlukla yürüyerek odanın dışına çıkıp holdedeki küçük lambanın ışığı ile lavabonun nerede olduğunu bulmaya çalıştım. Keşke yatmadan sorsaydım.

Gözlerim önümdeki dört kapı üzerinde bir tur dolaştı. Yanılmıyorsam uzun holün sonundaki kapıydı.

Yani mantıken öyle olurdu. Yavaş adımlar ilerleyip kapının önünde durdum. Sonrada kapı kolunu tutup açtım ama gördüğüm şeyle bir anda kala kaldım.

Yanlış kapı! Dedim içimden şansıma saydırırken. Banyo sandığım kapı Mehmet'in odasının kapısıymış meğer. Olduğum yerde öylece kalmış gördüğüm manzarayı izlerken zihnim hemen çık odadan diyordu ama bedenin kabul etmiyor gözlerim takılı kaldığı görüntüyü izlemekte inat ediyordu. Uzuvlarım ve beynim tamamen ayrı işliyordu şuan.

Karşımda gördüğüm adam odanın loş ışığında seccade üzerinde önünde rahle, Kuran-ı Kerim okuyordu. Ezan sesinde olan şey olmuştu yine. Ve yine öylece kalakalmış mırıltıyla gelen güzel ezgileri dinlerken bulmuştum kendimi. O an kalbimin titrediğini gözlerimin dolduğunu hissettim nedenine bilmeden.

Neden böyle olduğumu anlamaya çalışırken az sonra kendime geldim.
Ne oluyordu böyle. Ne yaşıyordum ben.

İzlemeye devam ettiğim Mehmet avuçlarını havaya kaldırdı. Dua ediyordu sanırım. Duası bitip elleri yüzüne doğru hareket ettiğinde panikle kapıyı örtüp odama doğru yürüdüm olabildiğince hızlı. Odasını izlediğimi anlarsa kimbilir ne düşünürdü hakkımda. Bunu istemiyordum. Hızla odama girip kapımı örttüm. Dışardaki ayak seslerinden sonra onun sesini duydum.

" Elif! Sen misin? "

Beni Elif sanmıştı. Ellerim kalbimin üzerinde yatağa bıraktım kendimi. Neredeyse yakalanıyor olmak korkusu ve paniği kalbimi zorlamıştı.

" Abi...
Ne oldu? "

" Elif! Sen miydin odama giren? "

" Yoo. Ben yeni kalktım namaza."

" Kimdi o zaman? "

" Bilmem annem olabilir."

Allah'ım banyoya falan gitmekten vazgeçip utanç verici şekilde saklıyordum şuan. Sesler kesilince bende yatağıma dönüp kafama kadar çektim yorganı. Kalbim hâlâ küt küt atarken gördüğüm o sahne zihnimde olduğu gibi duruyordu.

Gördüğüm şey neden bu kadar etkilemişti beni? Mehmet'in o hâli? Okuduğu Kur'an sesi...

Uyu Alâ uyu! Uyu da aklını başına topla. Yaramadı buralar sana.

*****

Burnuma gelen mis gibi çay ve pankek kokusuyla uyandığımda önce nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Çünkü kafam karışmıştı. Düşünürken önce dün akşam olanları, hastaneye gidişimi ve buraya gelişimi sonra gece olanları hatırladıkça zihnim yerine oturdu. Başımı kaldırıp
duvardaki saate baktım. Sekizi yeni geçmişti.

Yavaşça doğrulup yerime oturdum. O sırada duyduğum kapı tıklama sesiyle gece olanlar saniyelik şekilde aklımdan geçip giderken Elif girdi içeri.

" Günaydın Alâ abla."

Dedi gülümseyerek.

" Uyandın mı diye bakmaya gelmiştim."

" Günaydın.
Yeni uyandım. "

" Annem bir ihtiyacı varmı sor dedi. Bu arada kahvaltı hazır olmak üzere."

" Yok sağol."

Dedim yerimden kalkarak.

" Sadece banyonun yerini gösterirsen yeter."

" Tabi gel. "

Elif önde ben koltuk değneği ile arkada çıktık odadan. Gözüm anında holün sonundaki odaya kaydı. Bu Sabah gördüğüm görüntü yeniden zihnime dolarken,

" Bu taraftan." Diyen Elif' e döndüm. Aksi yöne, evin girişindeki kapıya yürüyordu. Gözlerimi devirdim. İçimden, Allah aşkına buradaki evler nasıl yapılmış böyle. Herşey ters.

Diye diye yürüyüp banyoya girdim. İşlerimi halledip elimi yüzümü yıkayıp, kurulanıp çıktım. Yine aynı şekilde odaya dönerken Firdevs teyzeyi gördüm.

" Günaydın kızım.
Gel salona geç. Önce bileğine krem sürelim sonrada kahvaltıya oturalım."

" Ben getirdim kremlerii."

Diyen Elif ile salona geçtik.

" Yardım edeyim mi Alâ abla. "

" Sağol ben yaparım. Zaten yeterince rahatsız ettim sizi. Ama bugün döneceğim. Yani daha fazla rahatsızlık vermeyeceğim. "

" Olur mu öyle şey kızım? Bir daha duymayayım bak. Bileğin düzelene kadar seni bırakmaya niyetimiz yok. "

Saf saf baktım yüzlerine. Ayakta bile duramayan birine bakıcılık için gönüllü olmak neydi. Hemde hiç bir yakınlıkları olmayan birine.

" Ama.. Ama ben otell..."

" Aması maması yok.
Annem bırakmam diyorsa bırakmaz."

" Cümlenin sahibi Mehmet ti.

Elinde taze ekmek ve simitlerle girmişti kapıdan.

" Bileğin düzelene kadar buradasın."

****************************
5. Bölüm bitti.
6. Bölümle devam.

Loading...
0%