Yeni Üyelik
7.
Bölüm

🌺V. 6 Çözülen kalp

@azamet_29_2

" Bileğin düzelene kadar buradasın."

Bu emir kipli cümlenin üzerinden geçen on beş dakika sonra hep birlikte salondaki masada kahvaltıdaydık. Herkes sessizce kahvaltısını yaparken göz ucuyla Mehmet'e baktım. O an sabah ki hâli geldi gözümün önüne. Huşu içinde kur'an okurken sesi sanki huzur yayıyordu etrafına.

Sonra başka bir şey düştü aklıma beni tedirgin eden. Şimdi deseki sabah odama giren kimdi. Masadaki herkes ben değildim derdi. Sonra gözler beni bulurdu herhalde.

Allah'ım! Dedim içimden. Ne olur sormasın böyle birşeyi.

Sadece çatal tabak sesi olan masada sessizliği bozan Mehmet'le çıktım düşüncelerimin arasından. Babası Ömer amcaya döndü.

" Kahvaltıdan sonra karakola gidelim ve konuşalım. Bence bu Cavit tek başına değil baba. Senin belediyeden öğrendiklerinden sonra insanlar yer satmaktan vazgeçince birden delirmeye başladı bu Cavit."

" Bence de öyle.
Zaten onda o kadar para olması da normal değil. Bu herif pis işlerin içinde. Karakola ve emniyete bilgi verelim. Devriye isteyelim. Elimizde video da var nasılsa. Söylediklerimizi ciddiye alırlar eminim."

" Şikayetçi olanın mahalle muhtarı olması ve o video ciddiye alınmak için yeterde artar bile.
Oradaki işimiz bittikten sonrada Uğur ile birlikte işe geçerim ben. Bugün mobilya malzemeleri gelecekti."

Bana verdiği kartı hatırladım. Mehmet mobilya yapıyordu. Ve kendi yeri vardı.

" Tamam oğlum. "

" Aman oğlum dikkat edin."

Dedi Firdevs teyze.

" Ben o adamlara hiç güvenmiyorum. Çok tehlikeliler. Aklım sizde kalmasın."

" Merak etme annem.
Bizim şikayetimizden sonra en kısa sürede yakalanırlar eminim."

" İnşallah abi.
Ama siz yine de gözlerinizi açık tutun."

" Hadi baba kalkalım. "

Diyen Mehmet ile baba oğul masadan kalkarken Firdevs teyze bana döndü.

" Alânur kızım kaldığın otelin adını söylede Mehmet akşam gelirken valizini getirsin."

Bu kadın ciddi ciddi göndermeyecekti beni anlaşılan.

" Siz şakamısınız?
Yani ciddi misiniz?
Hiç anlamıyorum ben sizi."

Dördü de alık alık bana bakıyorlardı.

" Hısım değilim, akraba değilim!
Aynı mahallede yaşayan komşu bile değilim! Aileden biri zaten değilim! Dahası babaannemin evinde size hiç hoş davranmadım! Mehmet'e laf bile soktum! "

Dedim göz ucuyla gözlerini deviren Mehmet'e bakarak.

" Ama sanki anne babammışsınız gibi benimle alakadar oluyorsunuz. Bu işte bir gariplik yok mu? "

Ömer amcanın sesini duyunca başımı kaldırıp yüzüne baktım.

" Bak kızım. Hısım akraba olmayabilirsin. Aileden biri de olmayabilirsin. Ama tanrı misafirisin kızım. Allah seni bize misafir olarak yolladı. Allah'ın yolladığı misafirinde başımızın üzerinde yeri vardır. Hem seni bu halde bırakmak yakışır mı bize."

" Siz normal değilsiniz bence.
Bu devirde sizin gibi insanları müzeye koymak lazım."

" Neden." Dedi Ömer amca gülümseyerek.

" Öyle işte."

" Otelin adı ne? "

Dedi Mehmet babasından aşağı kalmayan bakışlarıyla.

" Büyük otel."

Dedim başım önümde ağzımın içinde.
Az sonra erkekler çıkarken biz hâlâ masadaydık. Son birer keyif çayından sonra kahvaltımız bitti. Ne Firdevs teyze ne de Elif az önce söylediğim şeylerin üzerinde bile durmadılar.

" Elif kızım ben buraları toparlarken senden Sami bakkaldan un alıp gel hadi."

" Tamam anne. "

Firdevs teyze elinde tabaklar mutfağa giderken bende masaya yakın olan koltuğa geçip oturdum. Bu tek ayak yürüme işi iyice canımı sıkmaya başlamıştı ama iyileşmek için mecburdum. Elif yanıma gelip üzerim doğru eğildi.

" Bugün annemin sırası."

" Anlamadım. Annenin ne sırası."

" Gün...
Altın günü. "

"Altın günü mü? "

" Evet sizin orada yapan yok sanırım."

Derken askıdan bir baş örtü alıp geldi.

" Annem ve mahalleden arkadaşları gün yapıyorlar."

Bir yandan konuşurken bir yandan başörtüsünü takıyordu.

" Her ay bir kişinin evinde toplanıp çay, kahve, ikramlıklar yenir içilir sohbet edilir ve gelen herkes bir çeyrek altın getirir. Böylece her ay bir kadın kendi için on çeyrek biriktirmiş olur. "

Dedi gülümseyerek.

" Bu ay sıra annemde ve on çeyrek altını benim üniversitem için saklayacağını söylüyor annem.

Alâ abla bilmiyormusun. En büyük hayalim tıp okumak. Cerrah olmak. İnsanlara faydalı olmak. "

" Elif kaç yaşındasın."

Dedim konuyla alakasız ama kafama takılan şey yüzünden.
Önce bir baktı.

" On altı. Neden sordun Alânur abla? "

" Neden baş örtü takıyorsun annen yada yaşlı kadınlar gibi."

Gözleri açılırken kaşları havaya kalktı. Soruma şaşırmıştı.

" Daha çok gençsin güzelsin. Neden saklanıyorsun o örtünün altına. Ailenin yüzünden mi. Yani onlar istiyor diye mi? "

" Yoo hayır.
Bu benim tercihim. Ne annem ne babam ne de abim bana kapan diye birşeyi hiç bir zaman söylemediler."

" Bu iş zorla olmaz zaten kızım. "

Firdevs teyze kapıdan girdiğinde bir an bocaladım. Anne kızın arasına fitne sokuyor gibi hissettim kendimi.

" Ben Elif'e kapanacaksın demedim. Zor kullanmadım. Ben kendi ailemi örnek alıp kapanmıştım. Kızımda bizi örnek aldığı için kapandı. Bizden gördüğü için abdest almayı namaz kılmayı Kur'an okumayı öğrendi. Hatta kendi arkadaşlarına öğretti."

Elif devam etti.

" Abdest almak temizliktir, sağlıktır.
Namaz kılmak Allah ile konuşmak, kur'an okumak Allah'ın sözlerini tekrar etmek, okunan Kur'an-ı dinlemek Allah'ı dinlemektir.

Bu üçünü yapmaya devam etmek ise insanın hem ruhuna hem bedenine iyi gelir. Sağlık verir güçlendirir ve güzelleştirir. Üstelik hem dünyasını hem ahiretini güzelleştirir. Ben böyle düşünüyorum ve buna inanıyorum.

Kimse kimseyi hiç bir şeye zorlanamaz. Yani yaşam tarzım, giyim tarzım ve hayatım benim tercihimdir. Ben kimseninkine karışmam. Kimsede benimkine karışamaz."

Yaşından daha büyük ve olgun aklı olan bu kızın söylediği şeyler basit görünse de büyük anlamlar barındırıyordu içinde.

" Hadi ben kaçtım. On dakikaya gelirim. İstediğin bir şey var mı Alânur abla. "

Başımı iki yana sallayarak verdim cevabı. Zira sesim içime kaçmıştı.

" Sen rahatına bak kızım. Bende mutfağa gireyim. Ha! Önce ilaçlarını içmeyi unutma. "

Firdevs teyze mutfağa geçerken bende yerimden kalkıp yavaş yavaş odama döndüm. Telefonumu alıp babamı aradım. Hâl hatır sohbetinden sonra başıma gelenleri anlatmadan bir kaç gün daha babaannemin evinde kalacağımı söyledim.

Babam önce onaylanmadı, hatta gel diye ısrar ediyordu ama o an annem ve erkek kardeşimin arasında bir kavga peydah olunca,

" Tamam ama bela istemiyorum küçük hanım."

Diyerek kapattı telefonu. Zira arkada patlak veren meydan muharebesini engellemeye gidiyordu.

&

Aradan bir kaç saat geçti. Evin içindeki kek, börek, yaprak sarma, salata ve çayın kokusu insanın karnını acıktıracak kadar yoğun ve güzel geliyordu. Firdevs teyze ve Elif oldukça maharetlikermiş. Az sonra mutfaktan çıkan anne kız yanıma gelip oturdular.

" Herşey hazır.
Kusura bakma kızım senide yalnız bıraktık sıkıldın. "

" Sorun değil Firdevs teyze. Bende merak etmesinler diye ailemi arayıp konuştum.. Birazda telefonda oyalandım. "

O zaman bize on dakika daha müsade et namazımızı kılıp gelelim. Çayımızı rahat rahat içeriz.

" Ta-tabi ki."

Anne kız yerlerinden kalkıp salondan çıktılar. Bende telefonumda bir kaç dakika daha oyalandım. Sonunda telefonumun biten şarjı yüzünden yine yavaşça yerimden kalkıp elimde koltuk değneği dün gece kaldığım odaya doğru yürüdüm.

Bu arada önünden geçtiğim odada, ki. Çalışma masasından ve kitaplardan Elif'in odası olduğu çok belliydi. Firdevs teyze ve Elif'i gördüm. Anne kız arka arkaya namaza durmuşlardı. Üzerlerinde boydan geniş birer elbise başlarında beyaz uzun başörtü vardı.

Yerimde durup izlemekten alamadım kendimi. Sanki yüzleri değişmiş simaları parlıyor gibiydi. Yada bana öyle geldi bir an.

Saf saf baktığımı farkedince anında toparlanıp odaya doğru döndüm. Zorlukla attığım adımlarla kendimi içeriye attım. Herşeyi de abartmayın diyerek eleştirdiğim insanları durup izlemek rahatsız etmişti beni. Ama onların hareketleri değil kendi hareketlerim.

Şarj aletimi çantamdan alıp ağır adımlarla yeniden salonun yolunu tutarken aynı kapının önünden yeniden geçtim. Ama bu kez gördüğüm şey yüzünden değil duyduğum şey yüzünden durdum. Elif'in ettiği duaydı beni yerime mıhlayan.

" Allah'ım gönderdiğin misafirimiz olan Alânur ablanın ayağını iyileştir, şifa ver. Sağlığı sıhhati hiç bozulmasın. Ben onu çok sevdim. Bize yine gelsin."

Önce Elif sonra annesi amin dediler.
İçime bir taş oturdu nedenini bilmediğim ama ağırlığı altında ezildiğim. Bir şey vardı. Yanlış birşey. Ben bu mahalleye gelirken başka bir dünyaya mı gelmiştim. Bu insanlar nasıl bu kadar saf temiz yürekli olabiliyorlardı. İçimde tam sol yanımda bir şey hissetmedim yine ateşten bir tomurcuk gibi. Ne oluyordu? Neydi bu bocalayan hâlim.

&

Başımı hızla iki yana sallayarak onlara görünmeden salonun yolunu tuttum. Oturduğum koltuğa geçip oturdum yeniden. Yanıbaşımdaki prize taktım telefonumu. Az sonra Firdevs teyze ve Elif görünürken hiç bir şey olmamais gibi telefonuma döndum. Aynı anda kapı zili duyuldu.

Elif bana doğru bir bakış atarak geldiler dedi. Kapıyı açmaya gittiğinde önce kapı sesini sonra da gelen misafirlerin keyifli seslerini duydum.

" Hoş geldiniz teyzelerim, ablalarım."

Bir anda kapıdan arka arkaya altı kişi girerken her biri ile göz göze geldim bir bir. Üzerlerindeki kabanları çıkarıp vestiyere bırakarak içeriye girdiler.

" Firdevscim misafirin varmış."

" Evet Nigar abla. "

" Kim bu güzel kız."

Dedi kadın koltuğa geçerken.

" Eski bir tanıdığımın torunu. Buraya gezmeye gelmişti. Ama küçük bir kaza geçirdi. Bir kaç gün bizimle kalacak. "

" Öyle mi?
Hoşgelmiş sefa gelmiş. Çok geçmiş olsun kızım."

" Sağolun." Dedim yarım ağız.

Gelen misafirler yerlerine otururlarken Elif de benim yanıma oturdu.

" Şanslıyım." Dedi sırıtarak.

" Yarı tatil bitmeden güne denk geldim. Ben günleri çok severim. Aslında yemeyi çok severim."

Şöyle bir baktım.

" Hiç çok yiyen biri gibi değilsin zayıfsın."

" Evet en iyi tarafi da buya. Yiyerek zayıf kalıyorum."

Eli ağzında kıkırdarken ister istemez bende güldüm. Kadınlardan biri diğer dört kişinin gelemeyeceğini ve altınlarını yolladıklarını söyleyince ve yarım saat kadar daha hoş beşden sonra Elif ve Firdevs teyze servis için ayaklandılar. Bu sırada misafirlerin arasındaki benim yaşlarımdaki bir kızda ayağa kalktı.

" Firdevs teyzecim bende yardım edeyim size."

" Zahmet etme kızım.
Sen misafirsin."

" Olur mu ne zahmeti.
Bende sizin kızınız sayılırım."

Diyen kız peşlerinden mutfağa ilerlediler.

Kısa sürede çaylar ve hazırlanan ikramlık tabaklar herkesin önündeydi. Hem sohbet ediyorlar hemde çaylarını içiyorlardı. Bu arada ne yalan söyleyeyim ikramlıklar da çok lezzetli olmuşlar keyif alarak yiyordum.

Sohbet koyulaşırken arada bir bana yönelen sorularda oluyordu. Nereden geldim, kimin torunuyum. Okul ne alemde, kaç yaşındayım. Bekar mıyım. Falan filan. Her soruya usulünce cevap vermeye çalışıyordum. Normalde bu kadar bile cevap vermez size ne der kapattırdım konuyu. Bu sırada Sevde denen kıza takıldı gözüm. Firdevs teyzeye siz oturun diyerek sürekli çayları dolduruyor Elif ile birlikte servis yapıyordu. Sanki evin kızı gibi davranıyordu. Çayları vererek yanıma tekrar oturan Elif'e sokuldum.

" Elif bu kız kim? "

Elif gülümsedi. Fısıldayarak konuştu.

" Seninde dikkatini çekti değil mi? "

Ben anlamaz şekilde yüzüne bakarken devam etti.

" Bu kız Sevde.
Pelin hanımın kızı. Geçen yıl yan taraftaki eve taşındılar. O günden beride gözü hep bizim evde. Yani mecazi. "

Dedi yine kıkırdayarak.

" Ne? Neden?
Anlamadım."

Dedim onun gibi fısıldayarak.

" Anne kız gözleri abimde. Bir kaç kere Sevde'nin abime hayran bakışlarını yakaladım hatta."

" Mehmet'e mi? "

Bu sırada Pelin hanımın sesini duydum.

" Firdevs hanımcım."

Elif bir elinde tabak bir elinde çatal dirseği ile beni dürterken göz işareti ile Pelin'i gösterdi.

Çaktırmadan bakmaya başladık.

" Sen nasılsın?
Ömer bey nasıl?
Bacağı nasıl oldu? "

" Çok şükür iyiyim. Ömer beyde iyi. Şükür alçı çıktı. Şimdi daha rahat. Bununla geçmiş olsun."

" Sağolun."

" Mehmet oğlum nasıl? "

Elif'in gözleri beni buldu. Yine sırıtıyordu.

" İyidir inşallah."

" Çok şükür iyi kendi işinde gücünde. Mobilya işiyle uğraşıyor."

" Maşallah Firdevs hanımcım.
Mehmet oğlumu çok iyi yetiştirmişsiniz. Çok akıllı, çok efendi terbiyeli, yakışıklı. Kızların kalbini hoplatan türden. Keşke öyle bir damadım olsa. Kızıma iyi bir eş bana iyi bir damat. "

Bütün kadınlar Pelin'e bakarken ben
Firdevs teyzeye çevirdim gözlerimi. Alelen kızımı al gelinin yap tarzında ki bu konuşmaya ne cevap verecekti acaba.

" Sevde kızımda pek bir edepli, iyi huylu güzel bir kız. Pek de bir maharetli. Yaptığı yenir yıkadığı giyilir derlemiş ya eskiden işte öyle maşallah. Allah Sevde kızıma da hayırlı bir eş yazar inşallah. Boyu boyuna huyuna uygun."

Pelin hanımın yüzü asılırken,

" Amin inşallah." Dedi yarım ağız.

Sevde ye baktım bu kez. Üzüldüğü her halinden belliydi. Firdevs hanım kalp kırmadan usulünce ben kızını oğluma istemem tarzında cevabı vermişti.

Elif ayağa kalkıp,

" Ben çayları tazeleyim. "

Dedi araya girerek. Konuda bu şekilde kapanırken sohbet başka taraflara yöneldi. Elif yeniden dağıttı çayları. Üç saat yedikten içtikten kakara kikiri sohbet ettikten sonra çeyrek altınlar kırmızı bir keseye toplanıp Firdevs teyzeye verildi.

" Artık kalkalım akşam oluyor."

Diyen en yaşlı teyze ile kalktı misafirler. Her biri önce benimle sonra da Firdevs teyze ve Elif ile vedalaşıp çıktılar.

Geri dönen Elif bir yandan tabakları toplarken bir yandan da gülümseyerek,

" Evet bir günün daha sonuna geldiiik. İkramları yapanların ellerine sağlık. Altın getirenlerin kesesine bereket. "

Bu Elif gerçekten neşeli bir kızdı. Etrafına da yayıyordu pozitif enerjisini.

Yediğim pasta börekler yaprak sarmalar içtiğim çaylar etkisini göstermeye başlamış bir ağırlık çökmüştü üzerime. Fazla kaçırmıştım anlaşılan. Yerimden koltuk değneğinin yardımı ile kalkıp salondan çıkarken Firdevs teyze ile burun buruna geldik.

" Kızım. Bir şey mi istedin? "

" Yok Firdevs teyze.
Odaya geçiyordum. İlaçlarımı alıp biraz uzanacaktım. "

" Tamam kızım.
Sen dinlen. Akşam yemeğine kaldırırım ben seni."

" Akşam yemeğimi.
Firdevs teyze, akşam yemeğine yer kalmadı valla. Ellerinize sağlık. Her şey çok güzel olmuştu."

" Afiyet olsun kızım.
O halde akşam çayı içersin bizimle. "

Gülümseyerek, " Olur." dedim.

*****

Odama dönmeden önce içtiğim çaylar yüzünden önce banyoya uğradım. İşimi halledip ellerimi yıkadıktan ve oh be diyerek kurulandıktan sonra odama geçtim.

Yatak olan koltuğuma oturup ayağımdaki bandaji çıkardım önce. Şiş baya baya azalmıştı. Kremi sürüp masaj yaparak iyice bir yedirdikten sonra güzelce yeniden sardım. Ağrı kesici ilacı çıkarıp ağzıma atıp suzuz şekilde yuttum. Sonrada olduğum yere uzandım.

Ağırlık çöken göz kapaklarıma kapanmaları için izin verdim.

*****************************

6. Bölüm bitti.
7. Bölümle devam.

Loading...
0%