@azamet_29_2
|
Uyku ile uyanıklık arası kendime geldiğimde bir karanlığın içinde buldum kendimi. Nerede olduğumu düşündüm önce. Yattığım yataktan yavaşça kalkarken etrafımdaki karanlıkda yavaşça sıyrılmaya başladığında kendimi babaannemin evindeki sobalı olan odada buldum. Nasıl oluyordu bu? Duyduğum şaşkınlıkla kendi etrafımda bir tur dönerken evdeki eşyalar çekti dikkatimi. Soluk, mat renkleri... Oysa bu eşyaların gerçek renkleri bu değildi. Dahası zaten soğuk olan evi daha fazla soğutuyordu sanki. Neden buradayım. Dedim kendime. Ne zaman geldim buraya? " Soğuk!" Duyduğum tanıdık sesle ve korkuyla arkama döndüm. Babaannem... Babaannemin sesini duymuştum. Ama kendi yoktu. Rüya...Dedim. Soğuk! Aynı kelimeyi bir kez daha duyduğumda seslendim. " Babaanne buradamısın? " Alânur çok soğuk. Üşüyorum. " " Tamam." Dedim panikle etrafıma bakarak. " Merak etme. Hemen sobaya yaklaştım. Önünde yerde gördüğüm kibrit kutusunu alıp içine baktım. Bir tane, sadece bir tane çöp vardı içinde. O kibrit çöpünü parmaklarımın ucuyla alıp sobanın kapağını açtım hemen. Elimdeki küçük çöpü hızla sürttüm kuyuya. Ama yanmadı. Bir daha denedim. Yine olmadı. Bir daha ve bir daha denedim. Olmuyordu işte. Yanmıyordu. " Yanmıyor. " Bu kez üzgün. " Babaanne yanmıyor. Bir anda korkuyla açtım gözlerimi alnımda boncuk boncuk ter uyuduğum odadaydım. Rüya... Babaannem bana sobayı yak üşüyorum demişti. Ama yapmamıştım. Çok istemiştim ama yapmamıştım. O aptal sobayı yakamamıştım. Yerimde doğrulup kenara oturdum. Ellerimle alnımdaki teri silerken yüzümü sıvazladım. Gördüğüm bu rüya ne anlama geliyordu bilmiyordum ama düşünürken aklıma yine Mehmet'in sözleri, Babaannenin evinde Kur'an okunmasına izin ver. Deyişi geldi. Sonra diğer sözü geldi aklıma. Farkında mısın bilmem ama Allah seni engelledi. Hemde ayağını burkmanı sağlayarak. Gördüğün gibi bu senin için bir mesaj. Olabilir miydi. Uyuyamıyorum kızım. Aklım karışmıştı. Bu kadar önemli ve gerekli birşeydi, neden çocukları yapmamıştı. Birden kendi kendime gülmeye başladım. Sinirim bozulmuştu. Kendime mi gülüyordum yoksa Mehmet'in haklı çıkma ihtimaline mi bilemedim. Ne demişti bana. " Babaannen Allah'ın sevdiği bir kulmuş ki Allah senin buraya gelip öldüğünü duyurmanı sağlamış. Şimdi bu gece bütün evlerde Yasin ve Mülk suresi okuyacaklar onun için. Ruhuna hediye edecekler. Babaannenin ruhu huzur bulacak. Böylece sevabı sanada olacak. Sende üzerine düşeni yap ve evinde Kur'an okunmasına müsade et. Kendi evinin içinde de okunmasını isterdi oda eminim. " Sonra şey demişti. " Allah istenmeden kul isteyemez. " Gözlerimi kapatıp geçmişe döndüm. Onu kaybetmenin üzüntüsü ve boşluğu ağır gelmişti. Fakat kendimi daha fazla üzmemek için aklımı dağıtıp bu bunalım hâlinden çıkmak için uğraşıyordum. Dünyadaki hiç bir şey için kendini üzme kuralım vardı benim. Ne zaman bir şeylere gerekenden fazla üzülsem kendime bunu hatırlatırdım. Fakat benden istediği şeyi hatırladığım o an düşüncelerim de duygularım da ikiye bölündü. Bir tarafım bunu çekmek zorunda değilsin. Çık dolaş arkadaşlarınla takıl kendini üzmeyi bırak. Babaannen öldü ve bu dünyadan ayrıldı. Bütün sıkıntılarından kurtuldu. Derken diğer yanım bu kadar basit biri değildi senin için. Ankara'ya git ve isteğini yerine getir diyordu. Arkadaşlarımla zaman geçirmek mi daha iyiydi yoksa bir vasiyet için o kadar yolu gitmek mi diye baya baya düşünmüştüm. Sonunda ayağa kalkıp omuz silkerek, babaannem kendimi üzmemi istemezdi. Dedim. O andan sonra da normal hayatıma dönmeye karar verdim. Sonuçta şuan benden daha rahattı babaannem Yani öyle düşünüyordum. Yerimden kalkıp odadan çıktım. Kollarımı iki yana açıp gerinerek derin bir nefes alıp verdim. Salona inen merdivenlere yöneldim. Biraz dışarı çıkmayı arkadaşlarımla kulube gitmeyi düşünüyordum. Ama gördüğüm şey ile merdivenlerin başında kaldım. Babaannemin kullandığı tekerlekli sandalye evden çıkarılıyordu. Götüren kişi annene dönüp, " Bunu ne yapmamızı istiyorsunuz." Dedi. Annem, " Atın. Bir daha görmek istemiyorum." Dediğinde, işte o anda karar verdim Ankara'ya gelmeye. Odadan beş dakika sonra çıksaydım bu sahneyi görmez böyle bir karar almazdım. Ama o sahne... & Histerik şekilde bir gülümseme oluştu dudaklarımda. Allah istemeden kul istemez. Kendi kendime kırık bir gülümseme ile yerimden kalktım. Koltuk değneğini kolumun altına alıp odadan çıktım. Salona doğru ilerlerken dışkapı açıldı. Elinde valizim ile Mehmet girdi içeriye. Birkaç saniye göz göze geldikten sonra bakışlarımı devirdim haline. Hiç üşenmeden gidip valizimi almıştı gerçekten. Arkasından da Ömer amca girdi. " İyi akşamlar. " Dedi ikisi birden. " İyi akşamlar." Dedim. " Hoşgeldiniz abi." " Hoşbulduk Elif." " Ver ben alayım valizi abi. Alâ ablanın odasına bırakayım." " Sağol Elif. " Elif elinde valiz odaya giderken bizde salona geçtik. " Hoş geldiniz." Dedi Firdevs teyze. Masa hazır siz içeri geçin bende yemekleri getireyim. Firdevs teyze mutfağa geçerken, " Ayağın nasıl oldu kızım." " Sağol Ömer amca. Daha iyi." " İlaçlarını alıyor musun? " Dedi Mehmet. " Aldım." Dedim gözlerine bakarken. Onu gördüğüm ilk andan beri aramızda geçen her konuşma sahne sahne gözümün önünde belirdi. Gördüğüm rüyalar ve hatırladığım sözleriydi bu görüntüleri tetikleyen bundan emindim. " Hayırdır. Koltuğa doğru dönüp oturdum. " Biraz uyuyayım demiştim ama kâbus gördüm. Korkarak uyandım ondandır." Hiç gereği yokken birde açıklama yapmıştım. " Hayır olsun kızım ne gördün. Anlatmak istermisin? " Dedi Ömer amca. Başım önümde kaçamak bakışlar attım Mehmet'e. Anlatıp anlatmakta kararsızdım. Bakışlarıma karşılık, " Yoksa Makbule hanımı mı gördün? " Tutan tahminine şaşırırken sessizce başımı salladım. Rüyamda ki çaresiz tondaki sesi hâlâ kulaklarımdaydı. " Nasıl gördün? " Diyen Ömer amcaya döndüm yeniden. " Karışık şeyler pek hatırlamıyorum." Evet bal gibi de yalan söylemiştim. " Hadi ellerinizi yıkayıp oturun." Diyince konu kapandı. Erkekler ellerini yıkamak için çıktılar. Az sonra da ilk gelen Mehmet oldu. " Babam üzerini değişip geliyor." Diyerek sandalyesine oturdu. Sonra koltuktaki bana baktı. " Sen neden oradasın? " " Ben acıkmadım size afiyet olsun." " Biz biraz fazla kaçırmışız abi." Diyen Elif önündeki çorbayı içiyordu. " Haa anladım! Güldü Elif. " Galiba benim midemde canavar var abi. " " Sadece büyümekte olan bir kızsın sen o yüzden. " " Abi.." " Hımm. " " Bugün Pelin hanım ve kızı Sevde de buradaydı." Duyduğum cümle ile Mehmet'e kaydı gözlerim nedense. Başı önünde yavaş hareketlerle çorbasından içiyordu. " Eee? Onlarda günde değilmiydi zaten? " " Pelin hanım bir ara alelen senin damadı olmanı istedi." Elif'in söylediği şeyle çorba Mehmet'in boğazında kalınca eli ağzında öksürük krizine girerken Firdevs teyze sırtına vurmaya başladı. Yeni yetme gibi görünen haline gülmeden edemedim. " Helal oğlum helal. Elif sende ne dediğine dikkat etsene kızım. Öyle mi dedi kadın? " Elif yine kıkırdayarak. " Aynen böyle demedi ama basbaya ima etti anne. Açıkça Mehmet gibi damadım olsa demedi mi? Bence sende gözleri var abi. Yakında seni istemeye gelirlerse şaşırmam. " Diyerek bir kahkaha patlattı. " Akıllarında öyle birşey varsa unutsunlar. Ben Sevde'yi ancak kardeşim olarak görebilirim. " " Hmm! Gözleri bir anlığına gözlerimi bulup bir kaç saniye oyalandıktan sonra geri döndü önüne. Ne? " Geldim." Diyen Ömer amca ile önüme döndüm. " Alânur kızım sen niye oturmadın. Gelsene masaya." " Sağolun bugün fazla yedim acıkmadım. " " Haa şu altın günüü. & Bir yandan yemekler yenirken bir yandan konuşuyorlardı. Firdevs hanım sonunda Cavit meselesini açtı. " Ne oldu? " Gittik. Olan biten herşeyi anlattık. Videoyu da gösterdik. Komser bey sabah akşam devriye vereceğini söyledi. Bir yandan da Cavit'i ve adamlarını arayacaklarmış. Savcılığada suç duyurusunda bulunduk." Mehmet devam etti. " İşin ucu mafya adamlara kadar uzanıyormuş meğer. Arazi mafyaları dadanmış buralara. Cavit itide onların adamı olmuş. Dönüşüme girecek ya buralar üçe beşe alıp milyonlar vuracaklar. " " Neyse. İş polise ve savcılıga gitti. Bundan sonra birşey yapamazlar. " Diyen Firdevs teyzenin yüzünde bir rahatlama vardı. Yemek Faslı bittiğinde tabaklar kalkıp yerine bugünkü ikramlıklardan geldi yine. Tok olduğumu söylesem de bir tabakda benim önüme koydu Elif. " Az yersin Alâ abla. Ne demişler biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar. " Teşekkür edip çatalın ucuyla kekten küçük bir parça alarak yerken bir yandan düşünüyordum. Kafamın ve kalbimin içindeki karışıklık brni rahatsız etmeye başlamıştı çünkü. Hastanelik olduğum geceden beri yaşadıklarım bünyeme ters şeylerdi. Gördüğüm rüyalarda çabası. Almanya'ya dönerken aklımın babaannemin vasiyetine takılı kalmasını istemiyordum. Bu yüzden bütün cesaretimi toplayarak derin bir nefes alıp verdim ve karşımda oturan insanlara döndüm. " Ömer amca, Firdevs teyze. " Masadaki herkesin gözleri beni buldu. Bir an kaybolacak gibi hissettiğim cesaretimi yeniden toparlayıp bir nefes daha çektim. " Bana bir konuda yardımcı olur musunuz? " " Yapabileceğimiz bir şey ise tabiki kızım. Neymiş? " Başımı önüme eğdim. Söylemek zor geliyordu. Da. Niye zor geliyordu. Halbuki kararlıydım. " Imm. Göz ucuyla karşımdaki Mehmet'e baktım ilk olarak. Alttan alttan gülümsüyordu. Gözlerinde nihayet sözüme geldin bakışı vardı. Sinir olmuştum bu bakışına. Masanın altından sağlam ayağımla bir tekme geçirdim dizine. Ama yüzünde mimik oynamadı. Umursamadı bile. " Çok güzel düşünmüşsün kızım. Tabiki yardımcı oluruz." Ömer amca, " Ben camiye gider Ahmet hoca ile konuşurum. Sela verdirir evinde Kur'an okunacağını duyururuz. " Firdevs teyze, " Ben de bütün komşularına haber veririm. Bayanlar arasında yaparız. Fatma hocayada haber veririm gelir. " " Fatma hoca mı. Fatma hoca Ahmet hocanın eşi. Oda ilahiyat mezunu. İsteyenlere Kur'an okumayı öğretiyor. Bazen sohbetler yapıyor." İlk kez bir kadın hoca duymuştum. " Teşekkür ederim." " Ne zaman yapalım. " Ben pek anlamıyorum öyle şeylerden siz daha iyi bilirsiniz. Ama ne kadar çabuk olursa o kadar iyi olur. Malûm Almanya'ya dönmem gerekiyor." Dedim sıkıntılı. " Tamam o hâlde. ***** Sabah dinç bir şekilde erkenden kalktım. Gece boyunca güzel bir uyku çektiğimi farkettiğimde dün akşam doğru bir şey yaptığımı da anlamış oldum. Yerimden kalkıp odadan çıktığımda bir şeyi farkettim. Koltuk değneğini almayı unutmuştum ama ayağımın üzerine basmama rağmen acımıyordu. Gözlerim ayaklarımda acı hissini kontrol ederken Mehmet'in sesini duydum. " Alânur. iyi misin? " Ayağım.! " Sevindim. " Mutfaktan Firdevs teyzenin sesini duydum. " Çocuklar hadi kahvaltıya. " " Geliyoruz." diyen Mehmet salona ben banyoya yöneldim. Rutin işlerimi halledip elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Neden fısıltıyla konuşuyordu ki. " Bana yalan söyleme oğlum. Dün akşamki bakışlarını gördüm. O mu? Alânur mu? Kocaman gözlerle donup kaldım. Kim ben mi? Gönül çelmek mi. Hemde onunkini. Neden bahsediyorlardı bunlar? " İyice kulak kabarttım sessizlik hakim olan salona. Sessizlik devam ederken yine Firdevs teyzenin sesini duydum. " Biliyordum." Derken sesindeki tını keyifli olduğunu söylüyordu. " Ben Alânur kızımı çok sevdim. Ne zaman açılacaksın. Ne zaman konuşacaksın." " Hiç bir zaman anne." " Ne? O ne demek öyle? " " Anne. İlk tanıştığımızda ki konuşmalarını düşüncelerini ikimizde gördük. Beni bizi kabul etmeyecek bir kız o." Fısıldayarak devam etti. " Elini tutsam, seni ilk gördüğüm gün mavilerin beni benden aldı desem, senden etkilendim desem. Kıyıpta ikinci kere bakamadım, başım önümde gezdim desem, gel bana eş ol,yoluma yoldaş ol desem kabul edermi sanıyorsun. Bana sen kimsin ki ben seninle evleneyim demez mi? İkimizin yoluda ayrı dünyası da demez mi? Benim huyum belli suyum belli annem. Evlendiğim kızdan isteyeceklerim belki. O bana uyamaz ben ona. Sonunda adım yobaza çıkar." " Sen öğretirsin oğlum. Sevginle saygınla sen öğrenirsin. Bir bakmışsın abdestinide alıyor namazını da kılıyor. Beraber cemaat olursunuz namazlarda." " Annem, güzel annem. Duyduklarım beynimin içinde duvardan duvara çarparak yankılanıyordu. Lan ne zaman oldu bu? Nasıl oldu? Kafayı ben çarptım bunun beyni hasar almış. Kafayı yemiş bu Mehmet. Ama ne yalan söyleyim beni iyi tanımış. O başka dünyadan ben başka. Tamam iyiler hoşlar ama bu kadar. Bu aileye misafir olmak başka bu aileden biri olmak başka. Ben öyle dara gelemem arkadaş. Neyse görmedim duymadım diyeceğim. Babannem için Kur'an okutup yarın sabah erkenden buradan giderim hemen. Konuda burada kapanır. Bir daha da sittin sene gelmem Ankara'ya. Açılan dışkapı ile Ömer amca ve Elif girdiler içeriye. " Eveeet çıtır ekmekler de geldi. Gelirken simitte aldım fırından. " Birlikte salona geçerken Mehmet ve Firdevs teyze suskun bize bakıyorlardı. Arkadan da Ömer amca girdi. Hadi masaya oturun bende çayı alıp geliyorum. & Birlikte yaptığımız kahvaltı boyunca hem Firdevs teyze hemde Mehmet hiç bir şey belli etmediler. Kahvaltı bittikten sonra Ömer amca çıkıp camiye gitti. Ahmet hoca ile konuşacağını söyledi. Oradan da muhtarlığa gidecekmiş. Firdevs hanımda eline telefonu alıp önce Fatma hoca dediği kadını sonra da tanıdığı kim varsa bir bir aradı. Bir kişi de benim bugün işim var ben gelemem denedi. Konuştuğu herkes geleceğini söyledi. Bu işin bir an önce bitmesini istiyordum. Çünkü birilerinin benimle ilgili kafası karışıyordu. Ve buna mahal vermek istemiyordum. Aradan yarım saat falan geçmişti ki cami minaresinden o sesi duydum. Bir anda ayağa kalkarken sese kulak kesilip dinlemeye başladım. İlk kez sela duyuyordum. Bu ezan gibi değildi. Daha farkı bir şeydi. Kapattığım gözlerimle bir anda kendimi Almanya'da mezarlıkta babaannemin cenazesinde bulmuştum. Hemen önümdeki kabrin içinde iki kişi, babam ve amcam... Babaannemin kefene sarılı bedenini kabrin içine indiriyorlardı. Zavallı kadının bedeni çocuk kadar kalmıştı. Bu yüzden indirmesi de kolay olmuştu. Önce amcam çıkmıştı kabirden. Tahtaları dizme işini babam yapmıştı. Üzeri tamamen kapanınca babamda çıkmışt. Sonra küreklerle toprak atılmıştı üzerine. Babaannemi orada o toprağın altında görmek canımı yakmıştı." Aynı sahneyi yeniden yaşarken kulaklarımda bir uğultu hissettim. Ardından bulanan şuurumu. Gözleri mi açarken dengem kayboldu. " Alânur! " Diyen Mehmet'in sesini duyarken bedenim birden boşluğa düştü. " Ala! " Yere çarpmayı beklerken iki kol yakaladı bedenimi. ****************************** 7. Bölüm bitti. |
0% |