Yeni Üyelik
12.
Bölüm

💎Y.E 11 İçimde bir ses💎

@azamet_29_2

Hatalarım varsa affola canlarım.

DERMAN'DAN

31 Aralık...

Hayatımın en acayip yılbaşı gecesini yaşadığım ve görüp görebileceğim en acayip kızı tanıdığım gece.
Elmas Demirsoy... Ve olaylarla dolu geçen gecenin sonunda bana ihanet eden adamlarımdan biri olan Gökhan'n yüzünden geceyi bacağından vurulmuş şekilde hastanede bitirdi. Kızı yarı baygın şekilde hastaneye getirdiğimde hemen ameliyata alındı. Ameliyatına ölen babamın zamanından beri tanıdığım, babamında doktorluğunu yapmış olan İdris girdi. İdris aynı zamanda benimde doktorumdu. Bendende 3-5 kurşun çıkarmışlığı vardı. 55- 60 yaşlarında has karadenizli bir cerrahtı.

Ameliyathanenin önündeki 1-2 saatlik bekleyişin sonunda önce İdris çıktı içerden. Yüzündeki maskesini çözerken koşar adım yanına gelerek,

" Nasıl." Diye sordum.

" Bacağundaki kurşunu çıkarduk. Şansu varmiş kizin. Kemuğe gelmemuş kurşun. Biraz fazla kan kaybetmuş. Kan değerleri düşuktu. Zaten kansızliğida varmiş. Ufak bir takviye gerektu. Şuan durumu stabil odaya alacağuz."

İdris'in cümlesi biterken arkasından Elmas'ı çıkardı hemşireler. Önümden geçerken yüzüne baktım. Teni o kadar soluktuki kaşlarının ve kirpiklerinin karalığı dikkat çekiyordu. Hemşireler Elmas'ı asansöre alırlarken bende arkalarından gitmek istedim ama İdris engel oldu kolumdan tuttuğu eliyle.

" Uşak, de hele bağa, bizzat kucağunda getirdiğun bu kiz kimdur."

" Yılbaşı hediyesi." dedim gözlerim asansörde gülümsememe engel olamazken. Ardından bir adım attım asansöre doğru ama İdris yüzünden yine durmak zorunda kaldım. Kaşlarım çatık kolumdaki eline baktım önce, sonrada gözlerine...

" Ne? "

" Kizin şiddet görduğunden haberun varmi? "

Duyduğum şeyle şoke oldum. İdris'i kolundan tuttuğum gibi kendime çekerek,

" Ne? " Dedim.

" Demek haberun yok.
Sırtinda eski olduğu belli olan yanuk izleri var. Ama öyle ataş yada kaynar su yaniğı gibi değul. Kizgin demurle yapilmiş izler. Şiş yada maşa benzeru birşeyle yapılmişa benziyor."

Ne söyleyeceğimi ne düşüneceğimi bilemedim. Kolundan tuttugum gibi peşimde sürükleyerek asansöre yürüdüm.

" Dur uşak nâpiyusun? "

" Göster! " Dedim sadece.

İdris'i çeke çeke asansöre getirerek birlikte binip yatan hasta katına çıkarken yumruklarımı sıktığımı ancak asansörden inince farkettim. Odaya yürürken İdris'in söylediği cümleler sürekli kulaklarımda ve beynimde yankılanıp duruyordu. Nihayet kızın olduğu odaya geldiğimizde hemşireler kızı yatağına almışlar üzerine hastane pijamalarından giydiriyorlardı. Tamda üst kısmını giydirilirken girmiştik odaya. İdris,

" Kizlar pi dakka."

Diyerek hemşireleri durdurdu.

" Gel." dedi Elmas'ın yanına yaklaşarak. Bacağına dikkat ederek kızı yavaşça yanının üzerine çevirerek açıktaki sırtını bana çevirdi. Gördüğüm şeyle bütün damarlarımın alev alev yandığını hissettim.

İdris haklıydı. Bu izler eski ve çizgi şeklinde izlerdi. Yanan yerler kapartı şeklinde iyileşmişti. Elmas'ı yeniden sırt üstü yatırdı. Hemşireler kızı giydirmeye devam ederken biz dışarın çıktık. Çıktık ama o görüntü zihmime kazınmıştı bir kere.
İdris elleri önlüğünün ceplerinde bana bakarken ben boşluğa bakıyor, nasıl olmuş olabilir diye düşünüyordum. Derin bir nefes alıp,

" Ne zaman kendine gelir." Dedim.

" 2-3 saate tamamen ayılur. Neden? "

" İlaç ver uyanmasın.
Bir kaç saat sonra çıkarıp eve götüreceğim. Birde kızla özel ilgilenecek bir hemşire ayarla."

" Eve mu?
Delirdun mu uşak. Ne evu? "

" Hee delurdum! " Diye taklit ettim şivesini sinirli şekilde.

" Ne dediysem onu yap İdris. "

Değişik şekilde yüzüme bakıyordu hâlâ.

" Hayirdur uşak. Ne bu ilgi."

Aklından geçeni tahmin ederek,

" Bana bir iyilik yaptı." Dedim sadece.

Benim bugün evde olmam gerekiyordu. Olanlardan sonra bu kızında benim yanımda olması gerekiyordu. Uyandığında bana vermesi gereken cevaplar vardı çünkü.

&

3 saat sonra Elmas'ı ambulansa alarak, ambulans önde biz arkada eve gitmek üzere yola çıktık. Kısa bir süre sonra eve geldik. Ambulans evin girişine en yakın yere kadar geri geri gelerek durdu. Görevlilerin ve adamlarımın yardımıyla Elmas'ı ambulanstan indirirken,

" Durun!" Dedim.

Elmas'ın yağan kardan üşümemesi ve ıslanmaması için üzerindeki battaniyeyi yüzünüde örtecek şekilde yukarıya kadar çektim.

" Tamam devam edin."

Hızlı şekilde içeriye girip üst kattaki 2. odama çıkardık Elmas'ı. Burda hastaneden daha rahat olacaktı. Görevlilerin yardımıyla yatağa yatırdılar kızı. Hemşire tekrar bir serum taktı ve dinlenmesi için yalnız bıraktık.

&

2 gün boyunca sadece uyudu. Ama bu süre içinde uykusunun arasında sık sık ağladı ve mırıltı şeklinde sesler çıkardı durdu. Ne kadar uğraşsamda ne söylediğini anlayamadım. Bu içli ağlayışların sebebini merak edip bilememek canımı sıkıyordu.

2. inci gün nasıl olduğuna bakmak için odaya girdiğimde uykusunda iç çekerek ağlıyor kendi kendine mırıldanıyorken buldum yine. Yanına kadar gelip yatağın kenarına oturdum. Kapalı gözlerinden akan gözyaşları yanağından aşağı süzülüyordu. Elimi yanağına koyarak başparmağımla akan yaşları silerken bu kez ne söylediğini net şekilde duydum. İlk kez anlaşılır şekildeydi cümleleri.

" Anne.. Anne aç!
Baba...Baba aç kapıyı!
Ne olur korkuyorum!

Bi daha yapmayacam.
Ne oluur... Üşüyorum!
Çok üşüyorum...
Açın ne olur!
Bi daha yapmayacağım.
Bi daha yapmayacağım..."

Üst üste kabuslar görüyordu. Söylediklerinin ne anlama geldiğini çözmeye çalışırken iç çekişlerle açtı gözlerini. Açar açmazda bastı küfürü.

" Hassiktir.
Azrail..."

Dedi hızla gerilerken ama acıyan canıyla durmak zorunda kaldı.
Bide Azrail etmişti beni.

" Kıpırdamasana.
Dikişlerin açılacak!"

Bir bana bir etrafına bakındı.

" Ne- Nerdeyim? "

Yataktan kalkıp berjere oturarak bacak bacak üstüne attım. Kollarımı göğsümde birleştirerek,

" Benim evimde." Dedim.
Tabi beklemediği cümle ile afalladı. Kekeleyerek,

" Ne!?
Se- se nin.. Evin mi?
Ne- den burdayım? "

Sonrada panikle,

" Gitmek istiyorum! " Diyerek yataktan kalkmaya çalışınca,

"Kıpırdama dedim sana! "

Diye bağırdım. Zira kibarlıktan anlayacak biri gibi değildi.

" Kıpırdama karışmam.." Dedim tekrar. Ardındanda, " Nefes al! " Korkuyla nefesini tutmuştu çünkü.

Benden korkmuştu. E haklıydı. Karşılaştığımız andan beri korkması için bir çok sebebi olmuştu.

Sonra yutkundu. İçimdeki gülme isteğimi bastırarak geriye yaslanıp kollarını göğsümde birleştirerek tepeden tırnağa süzdüm kızı.

" Nasılsın, ağrın varmı.?

Şanslısın kurşun kemiğe gelmemiş."

Dediğimde bir kaç saniye düşündü. Yeni dank etmiştiki üzerindeki örtüyü açıp bacağına baktı. Geri örttüğünde,

" Şimdi...
Uyandığına göre herşeyi bir bir anlatmaya başla...
Elmas Demirsoy... "

Şaşırdı. Çünkü 2 günde hakkındaki herşeyi araştırmış öğrenmiştim.

" Aa-adımı.."

" Hakkındaki herşeyi biliyorum.
Adın Elmas Demirsoy.
21 yaşındasın.
Yetiştirme yurdunda büyümüşsün.
Sosyal bilimler okuyor, küçük bir mahallede 2 kız arkadaşınla, Sevgi Çevik ve İlknur Boralı ile birlikte aynı evde yaşıyorsun.
Keyif sofrası isimli bir yerde garsonluk yapıyorsun."

Evet hakkındaki herşeyi biliyordum...
Sırtındaki izler hariç.
Yetiştirme yurdunda büyüdüğüne göre ailesi yoktu yada ailesinden alınmıştı. Tahminimce o izler aile içi şiddet gördüğündendi. Şimdilik bunu sormamaya karar vermiştim.

" Kaç diş dolgum var onuda öğrendin mi bari." Dedi sinirle.

Tabiki öğrenmiştim.

" 3 azı dişinde dolgu.
Bir dişinde kanal tadavi."

" Ooha! Yok artık! "

" O diline dikkat et Karakız..." diye yükseldim. Ardından,

" Hastane kayıtlarından." Diyerek,

" Anlat.." Dedim.

" Neyi? "

" 2 gece öncesini.."

" 2 Gece mi? " dedi hayretle.

" Ayın kaçı ki? "

" Bugün 2 Ocak Pazartesi."

" Neeee?
2 Ocakk?! "

Anında yerinde doğrulup hızla kalktı yataktan ama dönen başıyla sendeleyince kollarından tutarak,

" Sana kıpırdama dedim! "

" Bırak, gitmem lazım! "

" Hayır!
Bu bacakla gidemezsin! "

" Arkadaşlarım...
Arkadaşlarım beni merak etmişlerdir, korkmuşlardır.
Bırak! "

Kızı tuttuğum gibi kaldırıp yatağa bırakırken,

" Haberleri var." Desemde inanmadı.

" Doğru söyle."

" Doğru..
Adamımla haber gönderdim.
Bir daha da kıpırdarsan seni yatağa bağlarım."

Diyerek üzerini örtüp kapıya doğru yürürken, "

Dinlen." Dedim.

" Dur! "

Durdum ve ona döndüm.

" Neden burdayım? "

Pis bir gülümseme ile bakarak,

" Hesap..." dedim yatağın yanında durup ellerimi ceplerime sokarak.

" Seninle görülmemiş bir hesabımız var. Bana ettiğin küfürleri unutmadım. Hepside kelimesi kelimesine aklımda."

Yine yutkundu.

" Ya ben onları o pislik sapığa ettiğimi sanıyordum. Bi dakika! Yoksa o numara gerçekten senin mi!? "

Hâlâ anlayamamış olması sinir bozucuydu.

" Tabiki değil! Şaşı!
O gece nerenle içtin sen, alkolik cüce!" Dedim sinirle.

" Cüce?
Sen aynada kendine baktın mı hiç Kocaayak!"

" Bana bak!" Diye hırlayınca geri adım attı.
İçimden ya sabır çekerken,

" Aslında içki içmem ben...
İçmemeyede çalışırım.
Dokunur bana.
Yani içince değişirim ben.. Ayh! Yani kişilik olarak değişirim."

Söyledikleri ilgimi çekince berjere oturup dinlemeye devam ettim.

" Bak!
Dert misin derman mı adın her neyse." Diyerek başladı anlatmaya.

Kız arkadaşlarıyla yine arkadaşlarının kulübüne gittiklerini kazara müşterilerden birinin içkisini içtiğini sonra nasıl olduysa kendini benim otelde bulduğunu önce adamımdan o belleği yürüttüğünü sonrada kendini terasta bulduğunu anlattı. Ama sarhoştum. Bilinçli değildi yani. Diye eklemeyide unutmadı.

Üstünede niye bana engel olmadınız diye otel çalışanlarına atıp tuttu. Bu kızla konuştukça beni şaşırtmaya ve sinirlendirmeye devam ediyordu.

Sinirle baktım.

" Cüceye bak hem suçlu hem güçlü! "

" Bide o sapık piç mesaj atınca arayıp küfürleri bastım.
Ne bileyim seni arayacağmı. Adam 3 aydır peşimde. Son mesajı sabrımı taşırdı işte."

" Seni rahatsız etmeyecek artık."

" Hı..!
Nasıl rahatsız etmeyecek artık?
O...nu da mı. Öldürdün? "

Merakla cevabımı beklesede bizzat kafasına sıktım demedim. Parmaklarını birbirine geçirdi.

" Yani o gece benim kötü gecelerimden biriydi o kadar.
Sana ettiğim küfürler için kusura bakma. Özür dilerim. "

Benden özür mü dilemişti o? Gördüğüm ilk andan beri küfür üstüne küfür eden bu kızdan özür duymak şaşırmama sebep olmuştu.

" Eğer beni öldürüp intikam almak gibi bir niyetin yoksa bırak gideyim. Hem arkadaşlarım da iyice merak eder."

O an aklıma uykusunda ağlayışı gelince, bu kez sordum.

" Neden ağlıyordun? "

" Ne?"

" Neden 2 gündür kabuslarında ağlıyordun. Sürekli üşüdüğünü söylüyordun. Bi daha yapmayacağım diyordun...

Neden? "

Bu ağlamaların ve anne babasına yalvarmalarının sırtındaki izlerle alakası varmıydı merak ediyordum.

" Ben.." Dedi, durdu.

" Ben hep üşüyorum. Yaz ayında bile üşürüm. Kansızlıktan sanırım."

Kansızlıkmış pöeh! İnanmamıştım.
O sırada kapı tıkladı.

" Gel! "

Gelen kişi evdeki çalışanlardan Sevde hanımdı.

" Derman bey.
Misafiriniz var.
Sefa Bey...Geldi.
Önemli olduğunu söyledi. "

Diyerek çıktı. Sessiz bir kaç saniye daha kızı izledim. Yerimden kalkıp ellerimi ceplerimde bir adımda yanına gelip durdum. Yavaşça üzerine doğru eğilirken kafasını yastığa doğru gömdü. Gözlerim gözlerinde,

" Yalancı Cüce! " Dedim.
Söyledikleri yalandı.
Bariz şekilde yalan söylüyordu.

" Ben gelene kadar kıpırdama karışmam." diyip yerimde doğrularak dönüp hızlı adımlarla odadan çıktım.

Sefa 3 gündür verdiğim önemli bir iş için dışarıdaydı. Merdivenlere geldiğimde beni merdivenlerin başında karşıladı.

" Anlat. "

" Duyduklarımız doğru.
Bizim mekanlardan haraç almaya çıkmış. Uyardım. Canına susama, dedim. Ama umursamadı.
Bu mekanlar artık benim.
Abin gelip alsın sıkıyosa. Dedi. "

Duydugum o kelime öfkemin alev almasına yetmişti.

" Sıkıyorsa dedi!
Öylemi? "

Cevap vermedi Sefa. Tekrar etmek istemedi. Sinirden titreyen ellerimi yumruk yaparken,

" Hazırlıkları yap.
İzmir'e gidiyoruz." Dedim bütün öfkemle.

" Sikerim onun dayılığını.
Sen çık.
İnince Sevde hanımı yolla bana."

Sefa inip Sevde hanım benim yanıma çıkınca odaya döndüm. Yatağın yanına gelip durarak Sevde hanıma hitaben,

" Kızın pansumanını yap.
Sonrada yardım et hazırlansın.
Yarasına dikkat et."

Dedim Kıza da,

" Yemeğin ve ilaçların gelecek.
Yemeğini ye, ilacını iç.
İzmir'e giderken senide evine bırakacağım."

Başını salladı. Onları odada bırakıp çıktıktan sonra hızla diğer odama girdim. En hızlı şekilde üzerime temiz ve siyah hir takım giyinip odadan çıkarak Elmas'ın olduğu odaya dönerken cebimden paketimi çıkarıp bir dal sigara alarak yaktım. Derin bir nefes çekip bıraktım. Ardından kapının önünde beni bekleyen Sevde hanımla birlikte içeri girdim.

Sessizce yatakta bekleyen kıza bakarak,

" ilaçlarını içtin mi? " derken Sevde hanımda yaklaşarak tepsiyi alıp yatağın ucuna bıraktı.

" İçtim." Sevde hanım izin alıp ayakkabıları ve şalı giydirirken sonunda daha fazla duramadı.

" Ne oluyor yahu?
Öldürmeden önce prenses gibi mi hissetsin dedin. Ne bu ilgi? "

Sevde hanım aldığı tepsi ile odadan çıkarken elimdeki sigarayı tepsiye bırakıp kızın yanına geldim. Birşey söylemeden kucağıma aldım.

" Hadi evine Karakız."

" Bırak ben kendimde yürürüm! "

Dediğinde sinirle baktım yüzüne.

" Yürürmüş."

" Tamam, yürüyemem.
Taşı o zaman."

Dış kapının önüne geldiğimizde diğer çalışanımız Ali açtı kapıyı. Kucağımda Elmas ile dışarıya çıktığımda aniden,

" Soğuk.." diyerek kendini göğsüme bastıran kızla kendimi garip hissettim. Yüzüne baktım sonra. Gözleri kapalıydı göğsüme sinmişti. Üşüyordu. Neden bu kadar çok üşüyordu bu kız.

Hızlı bir kaç adımdan sonra arabanın arka koltuğuna bıraktım kızı ve kapıyı örttüm. Diğer tarafa geçerek yanına bindim bende.

" Harun kızın evine."

" Emredersin abi."

" Batur uçak hazır mı?"

" Hazır abi."

" Sefa nerde? "

" Hava alanına gitti. "

Biz konuşurken yanımdaki kızın sessiz kalışı dikkatimi çekince,

" Sessizsin." Dedim.

" Ha! Ne? "

" Sessizsin."

Cama döndü yönünü.

" Göt korkusundan."

Dediğinde sonunda dayanamayıp kahkahayı patlattım. Adamlarım hiç görmedikleri bu halime bakarken ben elim alnımda gülüyordum.

" Hayatımda senin gibisini görmedim." derken hâlâ gülüyordum. Bu kız çok acayipti.

" Benim kadar şansız olanını mı?
Yoksa mal olanını mı görmedin? "

Dediğinde sustum.
Gözlerine baktım. Kara gözlerine..

" Tuhaf olanını." Dedim.

" Ha.. Birde o vardı seçenekler arasında değilmi?

Neden bana iyi davranıyorsun.
Terastayken nerdeyse öldürmek üzereydin."

" Farkında olmadanda olsa bana büyük bir iyilik yaptın. O bellek benim için hayati değerdeydi.

İyi davranışımı karşılık olarak düşün.
Ettiğin küfürlere gelince...
Mazeretini ve özürünü kabul ettim. Hepsi bu. "

" Abi geldik."

Diyen Harun ile araba yavaşlayarak durdu. Batur inip kapıyı açtı. Önden inip diğer tarafa geçerek kızı kucağına alarak indirdim. Batur'un açtığı apartman kapısından içeri girdik. Birinci kata çıktık. Dairenin önüne geldik.

" Teşekkür ederim...

Yeni yıla benim gibi biriyle girdiğin için kusura bakma artık. "

Dedi. Sonra zile uzandı. O anda geri çektim. Şaşırarak yüzüme baktı.

Kara gözleri insanı bir girdap gibi içine çekiyordu. Beynim durdu dilim konuştu.

" YILBAŞI ELMAS-I..."

Anlamaz şekilde bakarken,

" Dönersem, görüşelim..." Diyiverdim.

Dönersem dedim çünkü mekanlarıma göz koyan Kara Kasım'a hesap sormak için İzmir'e gidiyordum. Oda beni elinde çiçekle beklemeyecekti elbette.

Görüşelim dedim çünküü...
Çünküsünü bende bilmiyordum. O an şiddetle onu tekrar görme isteği duydum sadece. Kızı arkadaşlarının kollarına bırakıp hızla merdivenlerden inip apartmandan çıkarak arabaya döndüm.

" Harun hava alanına."

" Emredersin abi."

İzmir'e gidip benim üzerimden bu alemde kendine yer edinmeye çalışan o piçin hesabını görüp gelecektim. Ve dönebilirsem ki.. Babam gibi genç yaşta düşmanlarımın elinde ölmemeye yemin etmiştim. İlk fırsatta bu Karakızı yeniden görmek istiyordum.

&

Son günlerde hareketli geçiriyordum geceleri. Gözlerimi omuzumdaki ağrı ve kolundaki acıyla açtım. Tanıdık olan oda şehir dışındaki evime aitti. Başımda İdris ve Sefa vardı. Uyandığımı İlk gören Sefa oldu.

" Abi. Nasılsın?
Nasıl hissediyorsun?"

Endişesi yüzünden okunuyordu.
İlk anda ne olduğunu algılayamadım. Ama biraz düşününce herşeyi hatırladım. Kara Kasım'la İzmir'i birbirine katarken o ve bana ihanet eden sözde adamlarım ölmüş ben yaralanmıştım. Sol omuzuma yediğim kurşun ve çatlak bir kemik ile gecenin karanlığında kaybolup gizlice ve en hızlı şekilde uçağıma dönüp İstanbul'a gelmek için havalanmıştık.

Kurşun hâlâ içerde olduğu için uçakta kan kaybından dolayı bayıldığımı hatırlıyorum en son. Gerisi yok.

" Ne oldu? " diye sordum beni izleyen Sefa'ya.

" Abi uçakta bayıldın.
Hava alanına iner inmez seni İdris'e yetiştirdik."

" Nereadeyse kan kaybindan olüyormuşsun uşak. Allah'tan hizli geldunuz...

Tikkat et uşak!
Sonun babana benzamesun! "

Sinirle baktım yüzüne. Gözlerini gözlerime dikip sesizce bakmaya devam etti. Bir tek o yapıyordu bunu. Sadece o öfkeliyken gözlerimin içine bakmaya çekinmiyordu. Hiç bir adamım bunu yapmazdı.

" Ne zamandır burdayız? "

" 10 gündür." Dedi Sefa.

Bu kez Sefa'ya çevirdim gözlerimi.

" 10 gün mü?
10 gündür uyuyor olamam! "

Gözüyle İdris'i işaret etti. Kollarını göğsünde birleştiren adam,

" Uyumana piraz yardum ettum. Yoksa iyileşemezdun."

" Ne yaptın.?!!

Kafayı mı yedin sen bunak herif!
Götümde o kadar düşman varken beni uyuttun öylemi...

" Öyle."

" Bi daha seni çağıranı sikeyim ben."

Dedim yerimden kalkarak. Umru bile olmadan omuz silkti. Kapıya doğru yürürken,

" Sefa koluna askıyı tak."

Ardından dışarıya doğru yüksek sesle bağırdı.

" Batur ha bu manyak uyandu beni göturun artuk? "

Arkasından sinirle baktım. Ben bu kadar gıcık ve rahat başka bir adam tanımamıştım. Laflarım adamın umru değildi.

&

Aradan geçen saatlerden sonra daha iyiydim. 10 günde yaram neredeyse tamamen iyileşmiş, ama kolundaki çatlak hâlâ zorluyordu. Bu yüzden koluma askı takmıştım.

Şöminenin yanındaki koltuğuma kuruldum. Yaktığım puro elimde, sehbamın üzerinde viski bardağım ateşi izlerken Sefa gelerek karşımdaki koltuğa geçip oturdu.

" Ne yapmayı düşünüyorsun abi."

" Hiç birşey!
Bir süre daha bu evde kalacağız. Bu süre içinde ortalık durulur. Sonra eve geçeriz."

" Her yerde haberlerde çıktık. "

" Herşey gerçek olsada haberlerdekiler sadece dedi kodu olarak bilinecek.."

Dedim gülümseyerek.

" Biz burdan ayrılmadık.
Benim o adamları öldürdüğümü yer altındakiler herkes bilsede, üstündekiler ispat edemez. Siz yinede gözünüzü açın. "

" Tamam abi."

Sefa kalkarken,

" Bana Taner'i yolla." Dedim ona bir iş verecektim.

" Taner'i mi? Neden? "

" Takip etmesini istediğim biri var."

Sefa şüpheli bir bakış attıktan sonra dışarı çıkarken ardından Taner girdi.
Hızlı adımlarla yanıma gelerek karşımda durdu elleri önünde bağlı.

" Beni emretmissin abi."

" Kulağını iyi aç beni iyi dinle. Birini takip edeceksin. Her adımını! Gittiği heryere beraber gideceksin. Resimlerini ve video görüntülerini istiyorum. "

" Emredersin abi.
Kim bu adam? İsmi? "

" Elmas Demirsoy."

" Ne? Elmas?? Kadın mı.?
Bir kadını mı takip edeceğim? "

Öfkeyle baktım yüzüne. Kaldırdığı başı anında önüne geri indi.

" Emrimi mi sorguluyordu lan!? "

" Hayır abim.
Olurmu? Sadece şaşırdım.
Emredersin. Hemen gidiyorum. "

" Sana söylediğim zaman."

Dedim ve sessizce yüzüne baktım yine.

" Yapabileceğini sanmıyorum ama kibar bir dille davet ederek benim yanıma getireceksin."

" Emredersin abi."

" Taner! "

" Buyur abi."

" Dikkat et hata istemem.
Kızın canı yanmayacak yoksa karışmam. Oyarım seni."

" Anladım abi."

&

Aradan saatler geçti. İlk resimleri ve videosu ertesi sabah gelmeye başladı telefonuma. Videoda kız arkadaşları ile birlikte hafiften aksayarak otobüse doğru gidiyordu. O günden sonra ilk kez görmüştüm yüzünü. Yüzümde bir gülümseme oluşmasına kendim bile şaşırmıştım.

Daha iyi görünüyordu. Ardından okul önünde ve bahçesinde ve yeni işi olan Çam Cafe'den resimleri geldi. Gitar çalabiliyor olması bir kez daha şaşırttı beni. Müzikle ilgilenen insanların daha duygusal olduğunu biliyordum. Ama bu küfürbaz kızın gitar çalması gerçekten acayipti. Ekrandaki resmi biraz daha büyüktüm. Şimdi yüzünü daha iyi görebiliyordum.

Kaşları, gözleri, burnu, dudakları... Ama en çokta o bakışları.
Bu bakışlar...
Neden beni kendine çekiyordu.

İçimde bir ses bu kızın hayatımı değiştireceğini söylüyordu.

******************************

Evet canlar bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın Allah'a emanet olun.

 

Loading...
0%