Yeni Üyelik
13.
Bölüm

💎Y.E 12 Buldum seni💎

@azamet_29_2

Hatalarım varsa affola canlarım.
Keyifli okumalar dilerim.

Uykulu gözlerimi kitaptan kaldırıp saate baktım. 06:30 u gösteriyordu.
Gecenin 2 sinde Derman tarafinda eve getirilmiş o saaten beride bugünkü sınav için yorganımın altında ders çalışıyordum. Ama bu kadar, daha fazla okuyacak hâlim kalmamıştı. Zaten uykusuzdum. Baygın geçirdiğim 1-2 saatten başka uyumamıştım çünkü. Bu arada başımın arkasındaki acı hâlâ tam geçmemişti.

Bu sabah kahvaltı hazırlama sırasının bana geçtiğini hatırlayınca kitapları yatağa bırakıp hiç istemeye istemeye yorganımın altından çıktım. Önce kalın yün hırkamı sonra pandiflerimi giydim. Kollarımı kendime sarıp odadan çıkarak banyoya yürüdüm.

Çiş işini hallederek bıçak saplama hissi veren soğuk suyla ellerimi ve yüzümü güzelce sabunlayıp duruladım. İşim bittiğinde ellerimde kalan his felç geçirmiş hissiydi. Yada gerçekten tamamen donmuştu. Bilemedim.

Allah'ım ne bu soğuk yaa..

Zar zor kurulanıp banyodan çıkarak mutfağa yöneldim. Küçük çaydanlığı su ile doldurup ocağa bırakıp altını fulledim. Çabuk kaynasınki ilk olarak kendime zift gibi bir kahve yapabileyim. Yoksa atlar gibi ayakta uyuyacaktım.

Suyu beklerken dolaba yöneldim. Önce yukardan aşağı bi göz gezdirdim. Manzara hüzün vericiydi. Yani dolabın içine fare düşse başı yarılırdı kesin. Tam takır kuru bakır. Derin bir nefes alıp verdim sıkkın.

Bugün günlerden neydi? Perşembe. Genelde hafta sonu yapardık alış verişi ama görünen oki hafta sonunu bekleyecek durumda değildik. Dünkü ve bugünkü yevmiyemi birleştirip ufak bir alış veriş yapsam iyi olacaktı.

Ben yaralı yatarken kızlar yeterince masraf yapmışlardı. Sonuçta hepimizin durumu belliydi. Zar zor geçiniyorduk. Şimdi sıra bendeydi. Onları daha fazla zora sokamazdım.

Dolapta kalan son kahvaltılıkları çıkarıp masaya bıraktım. Kalan yumurtalardan 3 tanesinide küçük tencereye alıp su ile doldurup ocağa bıraktım. Onlar haşlana dursun bende bu sırada kaynayan sudan kahve için bir fincan ayırıp çayı demledim ve altına su ekledim.
Çaydanlığı ocağa bırakıp tezgâhtaki kahve kavanozundan bir kaşık kahve alıp fincana katıp güzelce karıştırdım. Imm... Mis gibi kokmuştu.

Bir yandan kahvemi içerken bir yandanda ekmeği dilimledim. Yumurtalar kaynarken antreye gidip,

" Kızlaaaar kahvaltı hazır kalkııın!!" diye böğürdüm.

Vallahi hiç o da o da gezecek halim yoktu. Mutfağa geri dönüp birkaç dakikadır kaynayan yumurtaları tencereden alıp soğuk suyun altına tutarak soymaya başladım.

Ben yumurtaları soyarken kızlarda kalkmıştı. Mutfağa giren İlknur,

" Aşkolsun. Ben seni böylemi kaldırıyorum? Yerimde sıçradım korkudan."

" Kusura bakma canım ya. Vallahi oda oda gezecek halde değildim. Ayakta zor duruyorum. Söz bir dahaki sefere seni öperek uyandıracağım. "

Gözlerini devirerek baktı yüzüme. Sonrada arkasını dönüp Sevgi'nin yanından geçerek banyonun yolunu tuttu. Bu sırada Sevgi elini yüzünü yıkamış, mutfağa gelmişti.

Elimdeki yumurtalarıda dilimleyip masaya bıraktıktan sonra kendi sandalyeme geçip oturdum. Bir dakika kadar sonra da İlknur geldi ve sandalyesine geçti. Sevgi çayları doldurdu ve birlikte kahvaltıya başladık.

" Gözlerin kıpkırmızı elinde kahve.. Yoksa sen hiç uyumadın mı? "

Diye sordu Sevgi.

" Maalesef öyle oldu." dedim kahvemden bir yudum alarak. Gece ikiden sonra sabaha kadar ders çalışmak zorunda kalmıştım zira ve bugünkü sınavı veremezsem alttan almak zorunda kalacaktım.

İlknur yan gözlerle bana bakarak çayını yudumlarken " Ne? " diye sordum. Ne yani.

Önce sevgiye baktı sonra bana döndü gözleri.

" Elmas sana bir şey söyleyeceğim. Eve geç gelmenin ve uykusuz kalmanın sebebi olan bu Derman Kurtoğlu var ya. "

" Ee ne olmuş Kurtoğlu'na. "

" Kızım bu adam bence seninle ilgileniyor."

Duyduğum şeyle kahkaha atma isteği gelince ağzımdaki kahveyi püskürterek gülmeye başladım. Resmen kahkaha atmış kapalı gözlerimle ve karnımdaki ellerimle gülüyordum. Bir kaç saniye daha bu şekilde güldükten sonra gözlerimi açtığımda karşımda ruhsuzca bana bakan İlknur'u gördüm.

Kaşlarını çattığında yüzünden süzülen kahve damlasını farkedince hemen peçeteye sarılıp,

" Özür dilerim. Ama senin suçun." dedim silerken.
Masadan bir peçete daha alıp kazırcasına yüzünü silerken,

" Elmas YA! " dedi kızgın şekilde.

Yerinden kalkıp banyoya yürüdü. Yüzünü yıkayacaktı muhtemelen.
Arkasından tekrar,

" Özür dilerim." diye bağırdım üzgün.

" İsteyerek olmadı! Senin yüzünden oldu! "

Sevgi, " İlknur haklı bu adamın işi gücü yokmuda seni yanına istiyor, sonrada eve bırakıyor. "

Bu sırada İlknur yüzünü silerek geri geldi.

" Saçmalamayın kızlar. Sapık olanından zor kurtuldum. Bide mafya olanını çekemem. Bugünden sonra onu bir daha asla görmeyeceğim.

Yılbaşı gecesi yüzünden görmek zorunda kaldığım biri o kadar. Devamı yok!
Olmayacak!
Finish!
Okey! "

İki kız yüzüme bakıyordu.

" Hadi yiyip kalkalım daha soğukta kat edecek yolumuz var. Ve sınav."

Hızlıca yaptığımız kahvaltıdan sonra birlikte masadakileri toplayıp tezgaha bıraktık. Odalarımıza geçip üzerilerimizi değiştirdik. Çantalarımızı aldık ve dış kapının önünde buluştuk. Önden kızlar arkadan ben kapıyı kilitleyip çıktık. Koşar adım indik merdivenleri. Binanın dışına çıktığımızda kırmızı kabanıma dahada sarılıp siyah atkıma gömdüm kendimi. Durağa doğru yürürken yine aynı nakaratı tekrar ediyordum içimden.

Soğuktan nefret ediyorum!
Soğuktan nefret ediyorum!
Soğuktan nefret ediyorum!

Bu nefreti bana aşılayanlardan daha çok nefret ediyordum.

Gelen otobüs, durağın önünde durduğunda itiş kakış 15 kişilik bir grup ile birlikte otobüse bindik sırayla. Kızlarla birlikte bulduğumuz ilk boş koltuklara oturduk. Şanslıydık doğrusu. Yoksa bu şehirde boş koltuk.. Mümkünü yok!

" Kızlar okula gelince beni uyandırın." diyerek gözlerimi kapattım. Ne kadar uyursam o kadar kâr dı benim için.

Ne kadar uyudum bilmiyorum ama rüya görmeye bile fırsat bulamadan Sevgi'nin sesi ve İlknur'un dürtmeleri ile gözlerimi açtım

Ne kadar uyudum bilmiyorum ama rüya görmeye bile fırsat bulamadan Sevgi'nin sesi ve İlknur'un dürtmeleri ile gözlerimi açtım.

" Geldik uyan hadi."

Sersem tavuk gibi kalkıp biz gelene kadar balık konservesine dönüşen otobüste insanların arasından itiş kakış geçerek iniş kapısının önüne geldik. Durakta duran otobüsle 10 kişilik grup halinde indik.

" Allah'ım soğuktan nefret ettiğim kadar kalabalık otobüslerdende nefret ediyorum sanırım."

Demiştim ki.. Esen buz gibi rüzgarın yüzümü yalayıp geçmesiyle,

" Hayır." Dedim.

" Soğuktan daha çok nefret ediyorum. Otobüslerin içi sıcak en azından."

Gülen Sevgi ve İlknur ile birlikte hızlı adımlarla diğer öğrencilerin arasına karışarak bina girişine kadar geldik. Güvenliğin yanından tesbih boncuğu gibi sırayla geçerek nihayet içeriye girebildik. Eğer sınav ilk ders olmasaydı şuan ilk Ahmet abinin yanında alırdım soluğu sıcak bir salep içebilmek için.

Dersliğe giden merdivenleri hızlı hızlı çıkarken arkamızdan,

" Sevgi! " diye bağıran Anıl'ın sesini duyunca durup geriye baktık.

" Bizi bekleyin beraber çıkalım."

Yanında Eray'da vardı ama yüzü asık ve sessizdi. Bu neydi şimdi. Tafrası bana mıydı? Dün gece yüzünden tiriplimiydi hâlâ.

Anıl gayet normal,

" Günaydın." derken Eray dan çıkan ses son nefesi veriyormuş gibiydi.
Saçma haliyle uğraşacak halde değildim. Günaydınlaşıp önüme döndüm. Merdivenleri çıkıp dersliğin yolunu tuttuk. Önümüzde sorularla cebelleşecek dakikalar beni, yani bizi bekliyordu.

İçeriye girip yerlerimize geçerek hocayı beklemeye başladık. Bu sırada gözlerimi kapatarak okuduğum sayfaları hatırlamaya çalışıyordum. Ama şuan neyi bilmediğimi bile bilmiyordum. İçimde bir ses sınavın boktan geçeceğini fısıldıyordu kulağıma.

Az sonra hoca girdi kapıdan. İşte başlıyoruz. Allah'ım yardım et hepimize çok çok amin.

💎💎💎

Dakikalar sonra sınav bitip derslikten çıktığımızda kapı önünde beynimiz yanmış gibi birbirinize bakıyorduk.

" Nasıl geçti."

Sorusu Anıl'dan gelince Eray Efendi,

" Benimki iyi geçti." Dedi.

Artist hava atmak için söylüyordu.
Kızlara baktım ikiside canı sıkkın sağa sola bakıyorlardı. Sevgi, eli saçlarında,

" Çok emin değilim." derken İlknur kollarını göğsünde birleştirdi ve
" Aynen." Dedi.

" Ben ne yaptığımı yada neyi yapmadığımı yada yapıp yapmadığımı bile bilmiyorum.

Saldım çayıra mevlam kayıra artık.

Hadi gidip birşeyler içelim."

Eray, " Siz inin benim başka işim vardı. Öbür sınavda görüşürüz."

Diyerek uzaklaştı.

" Bu da iyice abarttı."

Dedim koridorda merdivenlere doğru ilerlerken. Merdivenlerden inip binadan çıktığımızda hemen yan taraftaki Ahmet abinin cafeye girerek genelde aynı masaya denk geldiğimiz için en yakın yere oturduk. Anıl,

" Ne içerseniz kızlar alıp geleyim." diyerek Ahmet abinin yanına doğru yürürken hepimiz aynı anda,

" Kahve." Dedik.

Kabanları sandalyelere bırakıp Anıl'ı ve kahveleri beklerken çantamdan diğer sınavın kitabını ve notlarımı çıkardım. Masaya bırakırken İlknur kısık sesle,

" Ben bi lavaboya gidip geliyorum." Diyerek kalkarken Sevgi,

" Dur bende geliyorum. " Dedi ve oda kalktı.

" Kahveler ne olacak." Dedim.

Sevgi Anıl'a bakarak,

" O kahve kuyruğu bitene kadar geliriz biz."

Haklıydı. Kuyruk baya uzundu. Bu gece herkes sınav yüzünden sabahlamış ayakta durabilmek için kahve kuyruğuna girmişti sanki.

Beklerken notları önüme alıp üzerinden geçmeye başladım. Hâlâ yorgun ve uykusuz hissettiğim için ellerimi masaya koyup çenemi üstüne bıraktım. Bu şekilde okumaya devam ederken hemen yanıma sıcak bir kahve bardağı kondu.

" Bu kadar çabuk beklemiyordum Anıl. Kuyruk uzundu. " diyerek başımı kaldırdığımda daha önce görmediğim bir çocuk,

" Afiyet olsun." Dedi.

Ardından, " Oturabilir miyim." diyerek oturdu. Bir daha önce hiç görmediğim çocuğa bir kahve bardağıa baktım. Sonrada bardağı alıp önüne koyarak,

" Bana değil sana olsun. Benimki geliyor. Ayrıca masa dolu. Arkadaşlarım gelmeden kalksan iyi olur." Dedim saniyelik bir gülümsemeden sonra yüzümü asarak. O sırada Anıl kahvelerle geldi. Ardından da,

" Günaydın Elmas." diyen Ramo. Bugün sınav varya Ramo'da buralardaydı demek.

Çocuk bir onlara bir bana baktı. Umursamaz bir gülümseme ile bardağını alıp kalkarken,

" Neyse başka sefere.
Bu arada adım Eric Nelson. Memnun oldum."

Diyerek uzaklaştı.

" What?
Eric?
Türkçe?
Nelson?
Ne oluyor lan?!
Uyuyamı kaldım?
Rüya mı görüyorum? "

diyerek etrafa baktım. Ramo,

" Yok be kuşum. Bunlar öğrenci değişiminden gelen 1 aylık öğrenciler senin dünyadan haberin yok."

" Neeeyy..?
Vallaha mı? "

" Bak buda Ye-jun Park. "

Karşı gruptaki çekik gözlüyü gösterdi masaya otururken, Ardından,

" Hey! Ye-jun! " diyerek gel işareti ile yanımıza çağırdı yeni çocuğu.
Çocuk hevesli, hevesli geldi. Allah var yakışıklıydı bebe.

" Çocuklar bu Ye-jun Park lee.
Ye-jun bunlar da arkadaşlarım Anıl ve Elmas. Çocuk hafiften öne eğilip,

" Memnun oldum." Demez mi. Otomatik öne esnerken buldum kendimi. Biz türkler kore dizilerini izleye izleye bayâ uyum sağlar olmuşuz meğer. Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim şuan.

Ye-jun, " Sonra görüşürüz Ramozan." diyerek uzaklaşırken,

" Ramozan mı? " Bir anda kahkahayı patlattım.

" Şanslısın. Borazan da diyebilirdi."

Ramo yine gözlerini devirdi.
Ye-jun giderken kızlar geri döndüler. İlknur kafası arkaya dönük çocuğa baka baka yürürken nerdeyse düşecekti. Hâline bakarak dahada gülerken yanımıza oturarak,

" Oo çocuk öğrencimi." Diye sordu.

" Öyleymiş." Dedim gözümden akan yaşları silerken.

" Koreli öğrenci? Hemde burda? "

" Dünyadan haberi olmayan sadece ben değilmişim bak.

Bu ne ki az öncede Amarikalı bi dallama vardı burda.

Sahi ya okulmu kalmamış. Niye buraya gelmişler? "

" Bir kaç okul gezeceklermiş." Dedi Ramo.

" Neyse ne ya boşverin. Kahveler soğudu. İçip kalkalım."

Kahveleri içerken Ramo başka bir konu açtı.

" Ee kızlar.
Ara tatilde ne yapıyorsunuz bakalım."

" Ben memlekete gideceğim gibi." Dedi Sevgi.

İlknur,

" Bende. "

" Sen Elmas? " Soruyu soran Anıl'dı.

" Klasik şekilde evdeyim ben."

Dedim. Ne gidecek bir evim ne ailem ne de akrabam yoktu çünkü.

İlknur ellerini masaya vurarak,

" Elmas!" diye cırlayınca yerimde sıçradım.

" Sende gel bizimle."

" Ne? "

" Evet." Dedi Sevgi.

" Bir hafta bizde bir hafta İlknur'larda kalırsın. Yada hep bizde kal."

Gözlerimi devirerek cevap verdim.

" Çok sağolun kızlar ama beni öldürmek istiyorsanız direk kurşun sıkın daha iyi.

Sevgi sen Erzurum'a İlknur sen Sivas'a gidiyorsunuz. Ben İstanbul'da bile üşüyen biriyim insaf edin."

" Elmas haklı kızlar." Dedi Ramo.

" Bu kızı çöle yollayalım bence. Ancak orda ısınır. "

" Olur valla varmı arap akrabanız. "

Anıl araya girdi.

" Elmas ben sana birşey söyleyecem ama kızmak yok."

" Garanti veremem Anıl."

Ramo, " Dikkat et Anıl küfür yiyebilirsin."

Derken, " Söyle." Dedim.

" Bence sen bir psikoloğa falan görün."

Tam ağzımı açmıştım ki geri kapattım.

" Arkadaşa küfür edilmezdi dimi.
Ama nerenden çıkardın dememede kızmazsın heralde.. " Dedim.

Ramo ve kızlar gülmeye başlayınca Anıl sadece gülümsedi.

" Bu üşümelerin normal değil bence. Hiç bir sağlık sorunun yokken sürekli üşüyorsun. Titriyorsun..

Yada bir hastalığın var ama bizden gizliyorsun. Yada pisikolojik.
Bilinç altında başka bir şey var belkide. pisikolojik bir şey yani.
Söyle çaresine bakalım."

" Ammada abarttınız ha!
Doktora falan gerek yok.! " Dedim.

Aslında öyleydi. Altında başka şeyler vardı bu hâlimin. Sorumsuz zalim bir aile. Ve ben bunu zaten biliyordum. Bildiğim bir şeyide bir de doktorlardan duymama gerek yoktu. Başkalarının bilmesinede gerek yoktu.

Konuşurken, gözlerimin kendiliğinden kapandığını, yumruklarımı sıktığımı farkederken ruhumun geçmişe doğru çekildiğini hissettim.

Bir anda kendimi 8 yaşındaki Elmas olarak o soğuk demir kapıyı yumruklarken buldum yine.
Tıpkı kabuslarımdaki gibi.

"Anne!
Baba! Bi daha yapmayacam ne olur.. Açın kapıyı çok üşüyorum..."

Diye çığlık çığlık bağırırken 8 yaşında küçük bir kız çocuğu olduğumu, üzerimde sadece iç çamaşırımla olduğumu, çıplak ayaklarımın bir karış karın içinde nasıl donduğunu, üzerime yağan karın çıplak tenimde nasıl eridiğini hiç unutmadım. Unutamadım. Soğuktan titrerken dişlerimi nasıl sıktığımı nasıl ağladığımı ancak ölürsem unuturum.
Soğuktan moraran dudaklarım, etlerim unutulacak gibi değildi.

Cezam bittiğinde içeriye alınmamın ardından ağlayarak ve ıslak bir köpek yavrusu gibi titreyerek yanan sobanın arkasına nasıl geçdiğimi, ellerimi kızgın oluşuna aldırmadan sobanın borusuna sarışımı, nasıl ısınmaya çalıştığımı unutamam. Ve odanın bir köşesinde atlet pijama oturarak masada rakısını içerken bana iğrenç şekilde bakan adamı. Bi daha olursa bu kadar merhametli olmam deyişini, kocasının zulmüne kızını umursamadan göz yuman annemi ve babasından farkı olmayan bu işkencelerin sepebi olan abimi. Unutamam...
Unutamam...

" Elmas!
Elmas!
Elmas iyimisin? "
Elmas!

Duyduğum adımla açtım gözlerimi.
Herkes ayakta endişe dolu bakışlarla bana bakıyorlardı.

" Ü-ü..
Üşüyorum." Dedim yine kollarımı kendime sararak.
Anıl yanımdaki kabanımı hemen omuzlarıma ve sırtıma örttü. Sıkıca sardı beni.

" Ne oldu? " Dedim. Sanki bir süreliğine bende film kopmuştu.

Sevgi,

" Elmas korkutma bizi kızım. Hatırlamıyormusun? "

" Konuşurken birden titremeye başladın." Dedi Anıl.

" Sanki nöbet geçiriyor gibiydin."

Sonra devam etti.

" Bundan bahsediyordum işte!
Elmas...
Doğruyu söyle yoksa epilepsi misin? Bu yüzden mi psikolog'a gerek yok diyorsun. "

Diyerek bide üste çıktı. Herkes gözümün içine bakıyordu.

" Ne? Hayır! Yok öyle birşey!
Kansızlık o kadar. "

" Yalancı ördek." Dedi Ramo sinirli bakışlarıyla.

" Daha iyiyim.
Bakın geçti."

Titremem geçmişti işte.

" Ama illede istiyorsanız söz bi psikoloğa gideceğim. Olmadı bide doktora. Oldumu rahatladınız mı? "

" Söz mü? " Dediler hep bir ağızdan.

" Söz dedimya! Yahu!
Sınav saati geldi hadi gidelim."

Hep birlikte kalkıp dersliğe gitmek için cafeden çıktık. Beni düşünen böyle arkadaşlarım olduğu için çok şanslıydım. Allah'ım ailem olacak insanlardan alıp arkadaş olarak vermişti.

💎💎💎

2. Sınavdan sonra nihayet çıkış saati geldiğinde kızlarla bitlikte çıktık okuldan. Anıl ve Eray da bizimleydi. Eray hâlâ soğuk davranıyordu.

Daha ne kadar surat asacaktı acaba.

" Hadi iyi akşamlar." dediğimde Eray dile geldi sonunda.

" Binin ben bırakayım."

İnat değilmi binmeyecektim.

" Sağol biz otobüsle gideceğiz."

" Saçmalama otobüse yarım saat var nerdeyse."

" Olsun." Dedim kızların koluna girip çekiştirirken.

" Elmas! "

" Ne? " Arkamdan önümüze geçti.

" Özür dilerim fazla tepki gösterdim hadi inat etme. Arkadaşımı kaybetmek istemiyorum."

" Tamam özürün kabul edildi.
Hadi kızlar arabaya gidelim üşüdüm ben." diyerek bu kez arabaya doğru çekiştirdim kızları.

Bitlikte arabaya bindik.

" Eray yaptın bi hayır bacağını ayırda beni Çam Cafe'ye bırak."

" Tamam."

Kızları eve bıraktıktan sonra benide Çam Cafe'ye götürdü Eray.

Teşekkür edip indim arabadan. Hızlı adımlarla içeriye girip doğru hazırlık odasına geçip üzerimdeki kaban ve atkıyı çıkardiktan sonra saçımı başımı toparladım. Sonrada gitarımı alıp küçük sahneme geçtim. Önce slow bir parça ile başlayarak dışarda yağamaya başlayan kara uydum. Mekan sıcaktı bari. Müşteriler girdi çıktı ben çaldım. Bazı cömertce bahşiş bıraktı. Hoşuma gitmedi desem yalan olur.

Saat 9 olduğunda patroncuğumdan izin alıp erken çıktım. Eve gitmeden Önce ufak bir alış veriş yapacaktım. Hızlı adımlarla otobüs durağına yürüdüm. Aynı anda gelen otobüse beni soğukta bekletmedi için içimden teşekkür ederek bindim. Tam kapı kapanacakken birinin koşarak yetişmeye çalıştığını görünce,

" Şoför bey bekleyin gelen var."

Diye bağırdım. Şoför anında geri fren yapıp kapıyı açtı. Genç adam binerek kartı okuturken başını sallayarak teşekkür etti.

Sonrada spor şapkasını önüne doğru indirerek yanımdan geçtiğinde burnuma sigara karışık bergamut kokusu geldi
Sonrada spor şapkasını önüne doğru indirerek yanımdan geçtiğinde burnuma sigara karışık bergamut kokusu geldi.
Otobüs hareket ederken arkasından baktım. En arkaya kadar ilerleyip cama dönerek beklemeye başladı.
Omuz silerek önüme döndüm.
Yarım saat kadar süren yoldan sonra eve yakın olan durakta yine paldır küldür kalabalık şekilde indik. Duraktan az ilerde olan mavi markete gelip içeri girdim. Kahvaltılıklardan başlayarak acil ihtiyaçları ve birazda abur cubur, içecek alıp kasaya geldim.
Ürünleri kasadan geçirip ödemeyi yapıp poşetledim. Sonrada çıkıp yokuş yukarı yürümeye başladım. Söylemişmiydim yokuşlarıda sevmiyorum. Yazın yorucu kışın buz yüzünden tehlikeli.

Nihayet oturduğumuz binanın önüne geldiğimde derin bir nefes alıp dolu ellerim yüzünden burnumla kapı ziline bastım. Otomat açılınca kapıyı sırtım ve popomla iterek içeri girdim.
Allah'tan 1. Katta oturuyorduk. Merdivenleri çıkıp kapıya geldiğimde kızlar kapıda karşıladı.

" Elmas.
Neden söylemedin birlikte yapardık alış verişi." Dedi İlknur poşetleri alırken.

" Dönerken aldım işte."

Dedim sadece. İçeri girip kaban, çanta ve atkımı vestiyere bırakıp kendimi koltuğa bıraktım. Yorgun ve uykusuzdum.

" Açmısın? " diye bağıran Sevgi bir yandan poşetleri boşaltıyordu.

" Sıcak hatta kaynar çorba var içermisin? "

" Olur valla sana zahmet..."

Yerimden kalkıp banyoya ilerledim.
Ellerimi yıkayıp kuruladım. Salona geçerken Sevgi elinde tapsi içinde bir kase çorba ve 2 dilim ekmekle geldi.

Kızlar yarınki son sınav için koltuklara yaydıkları kitaplara çalışmaya devam ederken bende sıcak çorbamı içiyordum.

Bu sırada göz ucuyla birbirine bakan kızlar dikatimi çekti.

" Hayırdır. Birşeymi var? "

Sevgi başladı konuşmaya.

" Şey Elmas.."

" Hımm."

" Biliyorsun ki yarınki sınav son. "

" Evet Allah'a şükür ki son sınav.
Eee."

Dedim arka arkaya çorbamı kaşıklarken.

" Cuma gecesine bilet aldık biz."

Kaşığı tepsiye bıraktım ve kızlara döndüm.

" Yani."

" Sende gel bizimle.
Sen burda tek kalınca biz rahat edemeyiz orda. Bu haftayı da sayarsak 3 hafta yalnız kalacaksın."

" Beni merak etmeyin siz. Rahatınıza bakın. Ben yalnızlığa alışığım. Hayatım 4 kişilik bir ailede ve devamında yalnızlık içinde geçti.
Bu yıl sizinle aynı eve gelene kadar hep yalnızdım ben.
Beni kafaya takmanıza gerek yok."

" Emin misin bak."

" Eminim. Zaten gündüzleri işte olacağım. Geceleride yatmadan yatmaya gelecem eve. Sıkılırsam da Anıl'ın abisinin barına giderim."

Dedim gülerek.

" Sonrada içip ortalığı karıştırırsın yine."

" Aa. Yok tövbeleyim. Sadece soda."

Hep birlikte gülmeye başladık bu kez.

" İyi o zaman."

" Üzerimi değişip geleyimde son sınava çalışmaya devam edelim. "

" Bende çayları ve abur çuburları getireyim." dedi İlknur.

Gece yarısına kadar hem sohbet ettik hem ders çalıştık. Bol bolda çay ve abur cubur yedik. Sonunda bu cipsler bize sivilce olarak dönecekti ama boş ver ölmeyecekmiyiz dedik gülerek.

💎💎💎

Gözlerimi açtığımda saat 11 e geliyordu. Sıcak yorganımın altında bir süre daha onaylandıktan sonra yine zar zor çıktım yataktan. Üzerime yün hırkamı atamalarına pandiflerimi giyip önce banyoya sonra mutfağa ilerledim. Kendime göre çay koyup dolaba yöneldim.

Dünkü sınavdan sonra kızlar gece otobüsleriyle memleketlerine gitmişlerdi. Böylece benimde 3 haftalık yalnızlığım başlamıştı. Neyseki çalıştığım için sıkılmayacaktım. Yinede bir yıldır ilk kez tek kahvaltı yaptığım için ne yalan söyleyeyim garip hissetmiştim.

Çayımı demleyip kendime bir omlet yapıp peynir zeytin ikilisiyle bir araya getirip oturdum. Hızlı şekilde karnımı oturup kalktım. Kirli bulaşıkları lavaboya bırakıp hazırlanmak için odama geçtim.

Siyah boğazlı kazak, mavi kot pantolon, siyah yarım botlarımı giydim. Saçlarımı tarayıp kırmızı beremi takıp, siyah atkımı sarıp çantamıda alıp çıkışa geldim. Vestiyerdeki lacivert kısa montu mu giyip kapıyı iyice kilitleyip evden çıktım. Tatil olduğu için erken saatte başlayıp biraz daha geç saatte çıkacaktım işten. Merdivenlerden hızlı hızlı inip binadan çıkarak kapıyı çekip yokuş aşağı yürümeye başladım. Otobüs 5-6 dakikaya durakta olacaktı. Koşar adım yürüyerek zorda olsa yetiştim. Yine kalabalıktı otobüs.

Yahu arkadaş,okul zamanı öğrenciler yüzünden kalabalık. Tatil zamanı dışardan belen öğreciler yüzünden kalabalık. Nedir bu İstanbul'un kalabalığından çektigimiz.

Nihayet dura kalka geldik iş yerine. Hızla inip derin bir nefes alıp cafeye yürüdüm. Bugün akşama kadar dinlene dinlene çalmaya devam ederim. Arada yemek molası ve kahve molası verir zamanı doldururum hesbıyla içeri girdim. Yine direk hazırlık odasına girip üzerimdekileri bırakıp gitarımla o küçük sahneye geldim.

Hadi bakalım. Saat 12 ve Elmas sahnede dedim kendi kendime.
Bütün gün hem çaldım, hem bir kaç çocuk müşteri ile sohbet ettim, hem yemek yedim hem kahve içtim. Bir ara 15 yaşınsa bir kızla yer değiştim. Gitar dersleri aldığını söyledi. Arada uğra yerime çal dedim.

Gayet güzel geçen günün sonunda yevmiyemi alıp cafeden ayrıldım.

" Eveet git gel konya altı saat kızım Elmas." diyerek otobüse binmek için durağa yürüdüm. Gelen otobüse binip boş bulduğum koltuğa oturdum hemen. Uyuklayarak geçirdiğim yol bittiğinde otobüsten inip yine üşüyerek evin yolunu tuttum.

Dairemin olduğu binanın önüne geldiğim de durup derin bir nefes aldım. Çantamda attığım 2 turdan sonra anahtarımı bulup kapıyı açarak içeriye girdim. Tam merdivenlere doğru ilerliyordum ki bir anda kapı aralığından içeri giren birini farketmemle birlikte daha arkamı dönemeden kendimi duvara çarpmış şekilde buldum. Yüzümün yan tarafı ve göğsüm duvardan ayrıldığında beni kendine çeviren benden uzun karalar içinde bir adam beni duvarla arasına almış büyük eli ağzımın üzerindeydi.

Kocaman açtığım gözlerle korkuyla bakarken elinin altında çığlık attım. Ama sesim çıkmadığı gibi diğer eli boğazıma yapıştı aniden. Sapıkmıydı, katilmi? Kimdi ne istiyordu benden?

Kendimi kurtarmak için arka arkaya yumruk atmaya başladım. Ama fayda etmiyordu. Sonunda boynuna taktığım tırnaklarımı hızla çekerek etini yırttım. O acıyla beni bırakır diye umuyordum ama aksine bir anda yediğim yumrukla kendimi yerde buldum.

Attığı güçlü yumruk beni sersemletmeye yetmiş eli ağzımda olmasa bile bağıracak takatim kalmamıştı. Araladığım gözlerimle ayakta bana bakan karanlık yüze baktım. Ne istiyordu benden.

Eli boynunda bir dizinin üzerine yere çöktü. Önce kollarımı bir dizinin altına alarak hareketsiz hâle getirdi. Tekrar bağırmak istediğimde bir elini yeniden ağzıma bastırırken diğer elini aniden belimden sırtıma doğru soktu.

Korkuyla duyulmaz çığlıklar atarken bacaklarımı kullanarak tekme atmaya başladım.
Ama işe yaramıyordu. Kurtulamıyordum elinden. Buz gibi olan eli hâlâ sırtımda geziyordu. Kalbim korkudan çatlama noktasına gelmişti artık. Aniden elini çekip tekrar boğazıma yapıştı. Şimdi bir eli ağzımda bir eli boğazımdaydı.

Yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. O anda o tanıdık kokuyu aldım. O sigara ve bergamut kokusunu...
Bu o adamdı. Otobüse binmesine yardım ettiğim adam. Bu adamın beni takip etmesine bizzat ben yardım etmiştim. Allah'ım.

O an kalın sesini duydum.

" Sırtına bıraktığım izler hâlâ duruyor. Nihayet buldum seni."

******************************

Evet canlar bölüm sonu. Gelecekbölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

Loading...
0%