Yeni Üyelik
14.
Bölüm

💎Y.E 13 Sen sıcaksın💎

@azamet_29_2

Hatalarım varsa affola diyor ve keyifli okumalar diliyorum.

💎💎💎💎

.... Buz gibi olan eli hâlâ sırtımda geziyordu. Kalbim korkudan çatlama noktasına gelmişti artık. Aniden elini çekip tekrar boğazıma yapıştı. Şimdi bir eli ağzımda bir eli boğazımdaydı.

Yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. O anda o tanıdık kokuyu aldım. O sigara ve bergamut kokusunu...
Bu o adamdı. Otobüse binmesine yardım ettiğim adam. Bu adamın beni takip etmesine bizzat ben yardım etmiştim. Allah'ım!

O an kalın sesini duydum.

" Sırtına bıraktığım izler hâlâ duruyor. Nihayet buldum seni."

Duyduğum cümlelerle beynimden vurulmuşa döndüm.

Oydu..
O. Halil..
Ama..
Ama nasıl?
Beni nasıl bulur?
Hayır bu bir kabus olmalıydı.
Yine rüya görüyordum. Eminim rüyaydı. Rüya olsun Allah'ım!

Yerden kalkarken benide kaldırdı.
Hızla duvara çarparak duvarla arasına alıp sol kolunu üzerime dayayarak sabitlerken belinden çıkardığı bıçağı boğazıma dayadı.

" Sakın sesini çıkarma!"

Hâlâ şok şekilde ona bakıyordum.
Sesim çoktan kesilmiş, nefesimin kesilmesine az kalmıştı.

" Bu ânı o kadar bekledim ki anlatamam.

Hatırladın mı bunu? " dedi bıçağı kaldırıp bana gösterirken.

Hatırladın mı bunu? " dedi bıçağı kaldırıp bana gösterirken

Hatırlamıştım.

" Seni o akşam öldürmediğim ve bir çöplüğe gömmediğim için o kadar çok pişman oldum ki bilemezsin."

Yüzünü yüzüme dahada yaklaştırırken tıslayarak konuştu.

" Seninle konuşacak çok şeyimiz var küçük hırsızım."

O anda üst kattan ayak sesleri ve konuşmalar gelmeye başladı. Birileri aşağı iniyordu.

Bir anda panikle merdivenlere kaydı gözleri. Sonra bana döndü hızla.

Tekrar görüşeceğiz küçüğüm. Birilerine benden bahsedecek olursan!

Bu sefer de konuşursan!

Öldürmeye arkadaşların olan İlknur ve Sevgi'den başlarım küçük ispiyoncu."

Duyduklarımla korkum dahada artmıştı. Arkadaşlarımı nerden biliyordu.

Merdivenlerdeki sesler dahada yaklaşırken gözleri bir üst kata bir bana döndü. Ardından yakamdan tuttuğu gibi beni hızla yan tarafa savurduğunda kendimi başımın arkasındaki müthiş acıyla yerde buldum. Yaşadığım şokun ve çarpmanın etkisiyle bilincimin kaybolduğunu hissederken son duyduğum sesler 3. Kattaki Metin amcayla karısı Elif teyzenin sesiydi.

" Metin ambulans çağır çabuk."

💎💎💎

O günü hiç unutmadım. Özgürlüğümün bedeli olarak hem bedenime hemde ruhuma izler bırakan o insanlarıda.

Aklım ermeye başladıktan sonra bana ilk öğretilen hırsızlık nasıl yapılır olmuştu. Ve en iyi yaptığım şey.
Ailem tarafından bir hırsız olmaya zorlanıp yapmadığım zamanlar ceza alan, dayak yiyen, aç ve susuz bırakılan, soğuk iskencesine maruz kalan Elmas.. Bakımsızlıktan yaşıtlarından daha kıza ve zayıf kalan Elmas.

Sadece babamdan değil. Abimdende şiddet görüyordum. Babam hırsızlık yapmak istemediğim zamanlar yada karşı geldiğim zaman beni döverken abim çoğu zaman babamdan yediği dayakların hırsını almak için beni döverdi. Bazende babama vermem gereken paraların içinden para almak için.

Babasından farkı yoktu abiminde. Küçük canımın ise onlar için bir anlamı yoktu. Sadece çalsın çırpsın eve para getirsin. Sefil ve şiddet dolu bir hayatın içinde küçük bir kız çocuğuydu adı değerli canı değersiz Elmas. Aslında bu dünyada bir fazlalıktı Elmas.

&

Başımı gökyüzüne doğru kaldırmış, titreterek izliyordum lapa lapa yağan karı. Soğukta geçen bir gün daha bitiyordu. Bir çocuk nasıl hergün sokakta olmak zorunda olur anlamıyordum. Her sabah yarı aç yarı tok havanın soğuk olması, yarı çıplak olmak, ayakları yalın olmak, hiç önemli değildi.

Önemli olan çalmak. Para çalmak yiyecek çalmak eve para getirmek o ayyaşın bir gün daha içebilmesini sağlamaktı.

Yine çok soğuktu ve kâr yağıyordu. Bu şehri sevmiyordum ben. Hiç de sevmeyecektim. Hemen her sabah annem olacak kadından hep aynı şeyi duyuyordum.

" Ankara'nın ayazı soğuğu bitmez. Yere tükürecek olsan dudağında donar. Birgün zengin olursam zenginler gibi Bodrum'a yerleşecem."

Babam olacak ayyaş kahkaha ile güler,

" Lan salak karı. Ne gezer bizde o kadar para."

Sonrada gözleri abim olacak pislikle bana döner,

" Bu ikisinin getirdiği parayla karnımız zor doyuyoruz."

Diye hırlardı. Adam karısını hamile bırakırken kendine işçi peydahlıyormuş meğer.

Ben bildim bileli hep evdeydi babam. Arada bir dışarı çıkar arkadaşlarıyla içerler gece geç saatlerde ayyaş arkadaşları kapıya atar giderlerdi. Onun dışında sürekli evde oturup içerdi. Başkalarının babaları çalışıp eve ellerinde hiç bir şey olmasa 2 ekmekle gelirken babam bizim gelişimizi beklerdi.

O gün de evde beni bekliyordu. Getireceğim parayı alıp kendine içki ve tavuk alıp zıkkımlanacak masasından artanlarıda bizim önümüze koyacaktı.

Kendime sararak ısınmak için kollarımı ovduğum elim eski, yırtık, sökük hırkamın cebine gitti. Bugün çaldığım paraları sıkıca tutarak kontrol ettim. Hâlâ cebimde olan parayı çıkarıp baktım. Çaldığım bir kaç cüzdandan çok olmasada o adamı susturacak kadar para çıkmıştı. Bugün bana ilişmezdi.

Karar vermiştim. Büyüdüğümde bu insanların yanından ve burdan kaçıp çok uzaklara gitmek istiyordum. Uzak ve sıcak biryerlere. Paraları cebime sokuşturdum.

Bu hayattan da, Ankara'dan da fakirlikten de, soğuktan da, kardan da bu küçük gece kondu mahallesinden de, nefret ediyordum. Hayat bana çok acımasız davranıyordu.

Ama en çok soğuktan...
Kardan ve titremekten nefret ediyordum. Bu soğuk etime, kanıma, ruhuma öyle işlemiştiki yaz aylarında bile üşür olmuştum. Bütün suç o babamındı.
Bazen korktuğumda yada panik olduğumda bile tir tir titrerken buluyordum kendimi. Bu insanlar benim ruhuma bile zarar vermişti. Sayelerinde sadece bedenim değil ruhum bile üşür olmuştu artık.

Başımı önüme eğip çıplak ayaklarıma giydiğim burnu yırtık ayakkabılarıma bakarken gözlerim doldu, taştı.

Ayak parmaklarım soğuktan uyuşmaya başlarken cam kırıkları batmış hissi ağlamama sebep oluyordu. Soğuktan çatlayarak yer yer kanayan ve kabuk bağlayan yaralı ellerimin parmak uçlarını dudaklarıma yaklaştırıp nefesimle ısıtmaya çalıştım. Gözlerimi ve akan burnumu kazağımın koluna silerek önüme dönüp hızlandım; çünkü bir an önce eve gitmek, aç karnımı doyurmak ve ısınmak istiyordum.

Sabahtan bu yana hiç birşey girmemişti mideme. Sıcak ve tok bir akşam istiyorsam daha fazla para gerekiyordu. Getirdiğim parayı beğenmezse açlık ve soğuk beni beklerdi. Yani buna mecburdum.

Hızlandım. Mahalle girişine kadar donmuş karlara basarak yürürken bir yandan hâlâ yağan karın durması için dua etsemde yağmaya devam ediyordu. Sanki bana inat yağıyordu.

İyice akşam olmuş hava kararmış mahallenin elektirik direklerindeki lambalar bir bir yanmaya başlarken mahalleden gelen soba dumanı ve bazı evlerden gelen pişmiş balık kokusu, yüzümü yakan ayaz, kış mevsiminin gözüme gözüme giren olmazsa olmazlarıydı

İyice akşam olmuş hava kararmış mahallenin elektirik direklerindeki lambalar bir bir yanmaya başlarken mahalleden gelen soba dumanı ve bazı evlerden gelen pişmiş balık kokusu, yüzümü yakan ayaz, kış mevsiminin gözüme gözüme giren olmazsa olmazlarıydı.

Dahada üşürken, iyice hızlandım. Sokağın sonunda gördüğüm demir kapılı içi huzurdan yoksun eve doğru yürürken bir anda kolumdan tutan elle çığlık attım. Kolumu çekerek geriye döndüğümde karanlıkta pis pis gülerek bana bakan abimi gördüm. Halil'i. Yanında da kendine benzeyen arkadaşı Naci vardı.

Abim benden 5 yaş büyüktü. Ben yeni girmiştim 8 ime. O ise 13 yaşındaydı.

" Bırak kolumu bıraksana be!"

Dedim ağlamaklı. Çok korkmuştum.

" Nerdesin lan sen bu saate kadar! "

Dedi hırlayarak. Sonrada cevap vermeme fırsat vermeden, beni geriye iterek devam etti.

" Kaç papel yürüttün bakalım bugün."

Yine zorla para alacaktı benden.
Elim kazağımın cebinin üzerinde sıkıca tuttum cebimdeki paraları. Bu hareketimle gözleri cebime kaydı.

Daha rahat görebilmek için ıslak saçlarımı kulağımın arkasına çekip önüme döndüm. Hızlı adımlarla eve doğru yürümeye devam ettim.
Ama daha 3. Adımda yeniden elini kolunda hissettim.

" Bugün paraların hepsini bana vereceksin! "

" Hayır." Dedim.

" Vermem!"

Zaten küçücük yüreğime ağır gelen vijdan yüküyle kahrolarak ağlaya ağlaya hırsızlık yaparken aldığım o iğrenç paraları Halil'e vermek demek... Dayak yemek, soğukla cezalandırılmak ve acı demekti benim için.

Kendimi elinden kurtarıp koşarak kaçmak istedim ama saçlarımdan tutan elle geri çekildiğimde kendimi karların, Halil'i de kendi üzerimde buldum. Üzerime oturmuş zorla cebimdeki paraları almaya çalışıyordu.

" Ne demek lan vermem?
Vereceksin bana lazım o paralar."
Bir elim paraları tutarken diğer elimle vurarak engel olmaya çalışırken bir anda kollarımı Naci'nin ellerinde buldum.

Naci kollarımı tuttu Halil paraları aldı. Beni bıraktıklarında yerimden doğrulup paçalarından tuttum.
Ağlayarak paraları vermesini istedim.
Babam kızar, beni döver cezalandırır dedim. Ama dinlemedi. Cebinden nerden bulduysa bulmuş bir bıçak çıkardı. Boğazıma dayadı. Korkuyla kala kaldım yerimde.

" Babama parayı benim aldığımı söylemeyeceksin. Yoksa boğazını keserim senin! " Dedi.

Elindeki bıçağı boğazıma bastırdı. Korktum, hemde çok.

" Babam sorarsa düşürdüm de. Kaybettim de uydur bi yalan. Yoksa karışmam öldürürüm seni! "

Diyerek ayağa kalktı.
Bir de tekme attı karnıma. Sonrada Naci'yle birlikte koşarak kaçtı. Ağlayarak kalktım yerimden. Korku bir tarafdan, soğuk bir taraftan üzüntü bir taraftan titremeye başladım yine. Islak bir köpekten farksız halde yürüyemeyecek kadar titriyordum.

Yinede eve gitmekten başka bir çarem yoktu. Sürüdüğüm ayaklarımla ağlaya ağlaya geldim eve. İçeriye girdiğimde annem sobanın yanında çay babam masasında içkisini içiyordu yine.

" Nerdesin kız bu saate kadar?
Ne bu halin fare. " Diyen annem ayağa kalkıp yanıma geldi.

" Şu haline bak!
Bıktım sizin çamaşırlarınızı yıkamaktan ıslak sıçan! "

Derken bir yandanda üzerimdeki ıslak kıyafetleri bir bir çıkarmaya başladı. Evin içi dışarıya göre çok sıcaktı neyseki. Isınmaya başlarken titremem azalmaya başladı. Ama geçmiyordu. Çünkü birazdan paraları soracaklardı. Annem üzerimdekileri çıkarırken kıyafetlerimin ceplerine bakmaya başladı. Sonunda ben iç çamaşırımla kalırken annem paralar nerde dedi sinirle. Derdi kızı değil nede olsa paraydı.

Söylediği o cümle babamın dikkatini çekmeye yetti. Hızla kalkıp yanımıza gelerek annemi kenara itti.

" Paralar nerde? "

" Yok." dedim ağlarken.

" Nasıl yok lan!?
Ne demek yok! "

Babamın attığı tokatla elim yüzümde kendimi yerde buldum. Kardan ıslanan, ayazdan donan yüzüm yediğim tokatla öyle bir acımıştıki sanki etimi cam kesmişti. Yetmedi yanıma çöküp saçlarıma yapıştı. Sarsarak sordu,

" Nerde paralar? Ne yaptın lan?! Bütün gün aylak aylak gezdin mi?
Yoksa harcadın mı paraları?"

" Hayır."

Dedim ağlayarak.
Tam Halil zorla aldı diyecektim ama boğazıma dayadığı bıçak ve söylediklerini hatırladım. Korktum.

" Kaybettim." Diyebildim ağlamaya devam ederek.

İnanmadı.

" Seni yalancı fare!
Seni nankör köpek.
Seni ekmek düşmanı! "

Babam tekme tokat beni döverken annem sadece izledi. Yediğim dayak yetmedi tabi. Bu güne kadar yediği dayaklar, cezalar Elmas'a yetmezdi.
Yediği soğuklar yetmezdi. Daha fazlasını her zaman hak ederdi Elmas.

Kolumdan tuttuğu gibi beni sürükleyerek arka bahçeye kadar götürdü. Acımadan üzerimde sadece iç çamaşırım, yağan karın altına savurdu. Kendimi buz gibi bir karış karın içinde bulurken kapıyı üzerime kapattı. Yerimden kalkıp koşarak kapıya yapıştım. Ağlayarak ve yumruklayarak, bağırmaya başladım.

"Anne!
Anne aç!
Baba! Aç!
Korkuyorum!
Üşüyorum! Bi daha yapmayacam ne olur.. Açın kapıyı çok üşüyorum..."

Çığlık çığlık bağırdım. Üzerimde sadece iç çamaşırımla çıplak ayak karın içinde kapıyı yumrukluyor avaz avaz bağırıyordum. Üzerime yağan kar çıplak tenimde erirken sanki iğneler batıyordu etime. Soğuktan dişlerimi sıkarak ağlarken ölmek istiyordum...Ölmek ve kurtulmak.

Cezam bittiğinde içeriye aldılar. Koşarak ve ağlayarak, ıslak bir köpek yavrusu gibi titreyerek yanan sobanın arkasına koştum. Ellerimi kızgın oluşuna aldırmadan sobanın borusuna sararak ısınmaya çalıştım.

Sandalyesine kurulmuş masada rakısını içen o babalığın ne olduğunu bilmeyen adam,

" Bi daha olursa bu kadar merhametli olmam." Dedi. Ağlayarak anneme baktım. Halim zerre umrunda değildi.
Sonra odanın diğer köşesinde oturan abim olacak Halil'i gördüm. Benden zorla aldığı paralar yüzünden bütün acı, soğuk ve cezayı ben çekmiştim. O ise keyifle benden aldığı paralarla aldığı çerezlerini yiyordu. O an ondan daha çok nefret ettim.
Daha fazla dayanamadım.

" Paraları Halil aldı benden zorla Naci'yle." dedim ağlayarak.

Bıkmıştım artık. Babamla annem anında Halil'e döndüler.

Halil panikle, " Yalan." Dedi.

" Yalan söylüyor. Ben almadım. "

" Yalan değil.
Senin yüzünden ben dayak yedim."

Derken dahada arttı ağlamam.

O gece hayatımın hatasını yaptığımda değişti kaderim.

Babam abimin cebinde paraları bulunca benden sonra abimi de dövdü. Hemde daha fazla. Onuda sokağa attı. Sabaha kadar gelmedi abim. Kesin Naci'ye gitti dedi annem.

Sabah olduğunda annem sobayı yakıp bakkala ekmek almaya, babam para bulmak için kahve arkadaşına gittiğinde evde yorganımın altında sıcak sıcak yatıyordum. Bugün geç git demişti babam. Kendince vijdan yapmıştı belkide. Ama başıma gelecekleri bilseydim sabahın ilk ışıklarıyla kaçardım evden.

Gözlerimi açtığımda karşımda abim vardı. Yediği dayak yüzünden yüzünde morluklar vardı. O an gördüm elindeki sobada kızdırdığı maşayı. Üzerimdeki yorganı çekip alışı ve sırtımda hissettiğim ölümcül acılar.
O kızgın maşayla beni döverken çığlıklarımı kimse duymadı. O vurdu ben bağırdım.

" Bir daha yapmayacam!
Bir daha yapmayacam!"

Can acısıyla yalvardım ama gözü öyle dönmüştüki beni duymadı. O gün küçük Elmas'ı kimse duymadı.

💎💎💎

" İdris sen anladığından eminmisin bu işten."

" Ula uşak beğenmeisen al kendun kes.

Hem gecenun yarisi geliusun hem adam beğenmeusun! "

" Tamam be tamam.
Sanki evde boş boş oturuyorum. Sayende horul horul uyuyorken kural nizam kalmamış adamlarda. Yeni baştan onlarla uğraştım." dedim sinirle.

Sinirle baktı yüzüme,

" Sağada yaranamai insan.
Kipirdamada koluna deymaden kesek şu alçıyi."

" Dikkat et.
O testere koluma gelirse ne olacağını tahmin edersin heralde."

" Abi İdris'i korkutmasan.
Valla ben stres oldum burda."

" Sefa hakli.
Ha beni boöle korkutursan elim heran titremeye başlayabilur."

Sinirle soluyarak kolum İdris'in önünde sustum. Günlerdir kolumda alçıyla gezerken birazda sargıyla gezmeye niyetim yoktu.

10 dakika kadar sonra alçı nihayet kolumdan çıkmıştı. Diğer elimle kolumu ovalayarak,

" Sonunda." Dedim.

" Çatlak kaynamış ama zorlama."

Yerimden kalktım.

" Sefa gidelim.
Daha gidip o çıban başı Rıfat'a soluğunu götünden aldıracam. "

" Sen laf anlamaimusun uşak?
Şimdi dedum zorlama diye."

" Lazca bilmeirum. O yuzden anlamairum."

Dedim sinirle. Birilerinin bana ne yapmam gerekyigini söylemesinden hiç hoşlanmazdım.

" Yürü Sefa! "

" Geldim abi."

Sinirle çıktım acil katındaki odadan.
Dışarıya kadar kolunu ovalayarak çıktım. Kapının önüne gelince derin bir nefes alıp verdim. Cebimden paketimi çıkarıp içinden bir dal sigara alarak dudaklarına bıraktım. Sefa anında çakmağıyla yaktı. Derin bir nefes çekerken bahçeye giren ambulansla kenara doğru yürüdüm.

" Gidelim şurdan."

Tam arabaya doğru yürürken ambulanstan inen adamın endişeli sesini duydum.

" Elif sen Elmas'la git bende Sevgi'yi arayım. "

Duyduğum isimle olduğum yerde kaldım. Elmas mı demişti o?

Yoksa...

Hızla geriye dönüp ambulanstan inen sedyeye baktım. Koşar adım sadece uzun siyah saçlarını gördüğüm kızın yanına giderken Sefa da peşimden geldi.

Oydu. Elmas'tı. Ne olmuştu?
Nasıl bu hâle gelmişti?
Koşar adım içeri alınan Elmas'ın yanında içeri girdik.

" Sefa çabuk İdris'i çağır."

Sefa koşarak giderken Elmas muayene odasına alındığında dışarda bekleyen yanındaki kadını kolundan tutup kendime çektim.

" Ne oldu.
Ne oldu dedim!? "

Kadın korkuyla kekelerken içerden boş sedye ile çıkan ambulans doktoru ve hemşireyi görünce bu kez doktoru yakaladım kolundan.

" Nesi var? "

" Merdivenlerden düşerek başını çarpmış." Dedi adam.

" 112 yi şu komşusu aramış. "

Anında gösterdiği kadına döndüm.

" Anlat nasıl oldu? " diye bağırdım. Sabrım taşmıştı artık.

" Bilmiyorum merdivenlerin dibinde yatarken bulduk hemen ambulans çağırdık. "

Tekrar doktora döndüm kolundan tutarak,

" Şimdi nasıl?
Çokmu kötü."

" Uzman doktor daha doğru bilgi verecektir ama sarsıntı geçirmiş bence."

Doktor giderken İdris ve Sefa göründü.

" Uşak, ne..."

Demiştiki odada bir gürültü koptu.

" Uzak dur benden!! "

Diye son ses bağıran Elmas'la anında içeri daldım.

Gördüğüm şey yerde yatan doktoru kaldırmaya çalışan hemşire ve tam karşısında elinde makasla onu tehdit eden Elmas'tı.

Şaşkın şekilde bir kıza bir doktora baktım.

" Elmas...

Doktor ne oluyor."

Doktor, " Uyanır uyanmaz bana saldırdı. Baticon şişesini kafama geçirdi." Derken Elmas,

" Uzak dur!
Seni la*et herif!
Allah'ın cezası uzak dur benden. Yaptıklarınız yetmedimi lan şerefsiz piç. " Dedi. Ardından eliyle başını tuttu.

" Ne oluyor lan ne anlatıyor bu? "

İdris'e baktım.

" Ne oluyor İdris.?"

İdris, " Ali? " Dedi.

Adam eli başında ayağa kalkıp arkasına yaslandı.

" Beyin sarsıntısı geçirmiş. Kafa travması. Muhtemelen kafası karışmış. Halisünayon görüyor bile olabilir."

Kaşlarım çatık Elmas'a dönmemle üzerime uçan ilaç şişesini görmem bir oldu. Anında yana dönerek şişeden kuruldum ama arka arkaya bulduğu herşeyi üzerimize fırlatmaya başladı. Bir yandanda avaz avaz,

" Uzak dur!
Rahat bırak çekil kenara." derken elinde tuttuğu makasla üzerimize doğru yürüdü.

" Çekil, yemin ederim gebertirim seni."

Yüzüne gözlerine baktım. Şuan kafasının içinde ne yaşıyordu bilmiyorum ama aklının yerinde olmadığı kesindi.

" Elmas...
Elmas önce bi sakin ol.
Beni dinle!
Bi kaza geçirmişsin. Şuan kafan karışık. Bırak yardım edelim."

Dedim ama beni duyduğundan bile emin değildim.

Elindeki makas hepimize sırayla bakarken gözleri kocaman olmuştu.

" Cehennemdeyim.
Kesin cehennemdeyim."

Derken elleri, ardından da vücudu ve dizleri titremeye başladı. Bir terslik vardı, netti.

" Elmas...
Sakin ol bak benim, Derman.
Beni dinle."

" Uzak dur!
Gitmek istiyorum, çekil! "

" Saçmalama Elmas, iyi değilsin bir yere gidemezsin. "

" Ben size ne yaptım? " derken gözleri dolmaya yumruklarını sıkmaya başladığında daha fazla duramadım.

Ellerimi yarım şekilde havaya kaldırarak bir adım öne çıktım.

" Abi dikkat et." Diyen Sefa'ya bir bakış atıp önüme döndüm.

" Elmas..."

Dedim sesimi yumuşak tutarak.

" Elmas bana bak...
İyi bak.
Benim Karakız...
Derman."

Hâlâ titrerken yaş dolu gözleri gözlerimi buldu.

" Karakız? " Dedi. Beni hatırlar gibiydi bakışları. Bu sırada yavaşça bir adım daha yaklaştım.

" Derman Kurtoğlu.
Hatırladın mı?"

Gözlerinden yaşlar akmaya başlarken,

" De-Derman.."

" Evet benim Derman.
İzin ver yanına geleyim. "

Bir adım daha ilerlerken gözleriyle beni takip ediyordu.

" Ü..Ü.üşüyorum!
Derman soğuk, çok soğuk.
Kar yağıyor."

Derken gözlerini tavana dikti. Kollarını kendine sardı.

" Ayaz, soğuk.. "

Kafası kesinlikle karışmıştı. Bu her halinden belliydi. Son adımla yanına geldim. Hâlâ elinde tuttuğu makasa uzanarak yavaşça alıp kenara attım. Yine yavaşça ellerimi uzatarak kollarından tuttuğunda yüzünü bana çevirdi. Titreyen bedenini kendime çekerek kollarımın arasına alarak sardım.

Çok titriyordu. Neden bu kadar titriyor, üşüyordu bu kız. Yavaşça kucağıma kaldırıp koltuğa oturduğumda dahada arttı titremeleri. Yüzünü göğsüme bastırırken dişlerini o kadar çok sıkıyordu ki gıcırtısını duyabiliyordum. Ve gömleğimden tuttuğu ellerini yumruk yapmış öyle sıkıyordu ki elleri beyazlamıştı. Nöbet geçiriyordu sanki.

İdris hızla yanıma geldi. Önce Elmas'a baktı. Ardından ilaç dolabından bir ilaç alıp enjektöre çekip geri geldi. Kazağının kolunu sıyırıp enjekte etti.

" Ne verdin? "

" Sakinleştirici.
Bu şekilde muayene edemeyiz."

Kollarımın arasındaki kıza bakıp sıkıca sarılmaya devam ederken ellerimi kolunda ve sırtında gezdirerek ısıtmaya çalışıyordum.

Kısa süre sonra Elmas'ın titremeleri azalmaya başlarken dahada sindi göğsüme. Kısık sesiyle konuştu.

" Sen... Sıcaksın.

*****************************

Evet canlarım bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere.

Loading...
0%