Yeni Üyelik
19.
Bölüm

💎Y.E 18 Bela💎

@azamet_29_2

Merhaba canlarım.

Oylarda fazla yükselme olmamış maalesef. Sadece bir bölüm daha yayınlıyorum ve günlük birer bölümle devam. Keyifli okumalar dilerim 🤗

💎💎💎

..." Ne oldu?
Neden titriyorsun? "

Derken gözleri gözlerimde kaşları sonuna kadar çatıktı.
Ardından bir bana bir depoya gidip geldi gözleri.

" Sen yoksa arabadan mı indin?"

Dedi elindeki sigarayı dudağına bırakarak.

" Seni gördüm." dedim kasılan sesimle.

" Acımasız Kurtoğlu.
Hem manyak, hem acımasızsın! "

Adım adım geriye giderken devam ettim.

" Hiç acımadan suratının ortasından vurdun onu! Nasıl yaptın? Sen çok... Çok..."

Bir anda kükreyip,

" Bana ihanetin affı yok! "

Diye bağırdığında yerimde sıçradım.

" Arkamdan kuyumu kazanın affı yok! "

Gözleri kısılırken üzerime doğru bir adım attı.

" Bana ihanet eden adamın canlı canlı ciğerini sökerim ben! Şimdi!
Yeniden hastanelik olmadan hemen bin şu arabaya! "

Bir Derman'a bir de bizi izleyen adamlarına baktım. Tabi ki bana yardım etmeyeceklerdi.
Derman üzerime geldikçe ben titreyerek geriliyordum.
Bakışları, öfkesi ve hareketleri bambaşka bir Derman'a aitti.
Tamam mafyaydı ama benim şuana kadar tanıdığın Derman'ı ikiye katlardı. Bu halini ilk kez görüyordum. Bu yüzden olsa gerek içimdeki ses yaklaşma ona diyordu.

Titrememi durduramazken başımı iki yana salladım. Çünkü dişlerim birbirine kenetlenmiş titremekten konuşamıyordum.

" Elmas! "

Yine yerimde sıçradım.

"Kes şunu ve elimden bir kaza çıkmadan bin şu arabaya! "

Derken bir adımda yanıma gelip beni tuttuğu gibi arabaya tepti. Koltuğa oturduğum gibi kollarımı kendime sararken dizlerimi kendime çektim. Derman diğer taraftan bindiğinde Sefa ve Batur da arkamızdan bindiler.

" Batur ısıyı fulle." Derken üzerinden ceketini çıkarıp üzerime örttü.

" Gidelim."

Batur ısıyı açarken Sefa gaza bastı. Hâlâ üşüyordum. Sebepte bu adamdı.
Derman üzerimdeki ceketini bana iyice sararken,

" Seni aptal!
Sana arabadan inme demedim mi? Ne diye peşimden geliyorsun. "

Şuna bak ya. Birini öldürmesi normal gibi benim görmemden şikayetçi bide. İçimdeki sese uymalı geri dönmeliydim aslında. Kafama sıçayım ben. Bok mu vardıda inip arkalarından gittim. Merak kediyi öldürür diyen boşa dememiş.

Başımı çevirmedim, yüzüne bakmadım. Sadece sessizce oturup ısınmaya çalışıyordum. Bir süre sonra,

" Daha iyimisin? " Dedi.

Cevap vermedim.

" Sana söylüyorum. Daha iyimisin?
Üşüyor musun? "

Yine cevap vermedim. Bir anda Elmas! Diye bağırınca korkuyla başımı aşağı yukarı salladım.

" İyiyim." dedim sadece.

Yolun kalanında benim bakışlarım önümde onun bakışları ise benim üzerimdeydi. Görmüyordum ama hissediyordum. Siniri bir elektrik dalgası gibiydi. Etrafındaki herkes kolaylıkla algılayabilir di. Yol boyunca bu şekilde sessiz kaldık. Ne o konuştu ne ben, ama burnundan aldığı sinirli soluklarını duyabiliyordum. Bana olan kızgınlığı devam ediyordu.

&

Bir süre daha yol aldıktan sonra nihayet Çam Cafe'nin önüne gelip durduk. Arabadan inmeden önce üzerimdeki ceketini kaldırıp yanıma bıraktım. Teşekkür falanda etmedim.

Ben indikten sonra o indi diğer taraftan. Yanıma geldi yeniden. Elleri ceplerinde,

" Daha iyimisin?" Dedi.

Başımı önümden kaldırıp tepeden tırnağa süzerek Derman'a baktı. Ay Ocak hava soğuk ama adam yaka açık gömlekle kılı kıpırdamıyor üşümüyordu.

Bu erkeklere özel bir şeymiydi yoksa o na özel bir şeymiydi. Zira diğerleri kabanla duruyordu.

Cevap ver hemen dercesine bakıyordu gözlerime.

" İyiyim."

" İyi. Hadi gir içeri daha fazla üşüme."

Cafe'ye doğru yöneldiğimde o da arabaya doğru döndü.

" Görüşürüz." dediğini duyunca durdum. Anında geriye döndüm.

" Görüşmeyelim." dedim sesimin net çıkmasına dikkat ederek.

" Bundan sonra görüşmeyelim. Bundan sonra beni bir yerlerde görürsen tanıma, konuşma. Çünkü ben öyle yapacağım."

Duyduğu şeylerden sonra kaşları iyice çatılırken, mavilerine kan yürüdü. Gözlerindeki öfke bariz şekilde görünüyordu. Ama geri adım atmayacaktım. Bu mafya adamı ne görmek ne duymak istemiyordum bundan sonra.

1 Ocak tan önce nasıl yaşıyorsam aynı şekilde yaşamak istiyordum.

" Hayatımda daki belalı adam kadrosunun boş kalmasını istiyorum.
Önce o sapık sonra manyak mafya Derman.
Gırtlağıma kadar geldi artık. Sessiz sakin huzurlu bir hayat istiyorum.
Anlatabildim mi?"

Bir süre öylece yüzümü izledi.
Düşünüyordu. Neyi düşünüyordu? Sonra da arabaya doğru döndü, yürüdü ve bindi. Batur kapısını kapatıp ön koltuğa geçip oturunca araç hareket etti. Önden siyah sedan ardından diğer araç ve korumaları geçip gittiler.

Arkasından bir kaça saniye baktıktan sonra derin bir nefes alıp verdim. Sonrada arkamı dönüp Cafe'ye girdim. Direk Cevahir abiyi bulmak için kasaya yöneldim.

Beni görünce hem şaşırdı hem sevindi.

" Elmas.
Nasılsın? Ne zaman çıktın. Anıl düşüp yaralanmış diyince çok üzüldüm. Şimdi nasılsın? "

" İyiyim abi.
Sakarlık işte."

" Neden geldin dinlenseydin evde."

" İyiyim abi. Hem evde sıkılırım? Hâlâ kovulmadıysam çalışıp kafa dağıtmaya geldim. " Dedim gülümseyerek.

Gerçektende kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı. Bunu ya sevdiğim işle yapacaktım yada kafamı duvardan duvara vurarak. Şuan gitar çalmak daha mantıklı geliyordu.

" Ne kovulması.
Müşteriler sürekli seni sordular. Herkesin gözü seni ararken seni kovmam merak etme." dedi şaka karışık gülerek.

" Ama kendini zorlama."

" Birde bir kahve içip öyle başlasam olur mu?"

" Olur olur rahat ol. "

Sağol abi diyerek kahve barına yöneldim.

" Selam Orhan."

" Selam Elmas. Nerelerdesin?
Müşterileri kendine alıştırıp kayboldun.

Cevahir abiye sorduk bir kaç güne gelecek dedi o kadar. Nerdeydin bakalım."

" Sorma ya. Merdivenden düşmüşüm."

" Müşüm? Derken."

"Gözümü bir açtım hastanedeyim. Başımı çarpmışım. Küçük bir sarsıntı geçirmişsin dediler. Düştüğüm ânı hatırlamıyorum."

" Ciddimisin üzüldüm bak. Bununla geçmiş olsun. Daha dikkatli ol."

" Sağol.
Bana da bir kahve verirmisin. Başlamadan bi kahve içip kendime geleyim. Şöyle, kafa açandan olsun ama."

" Tamam hemen geliyor kahven."

5 dakika sonra kahvem hazırdı. Alıp boş masalardan birine geçip otururken aynı anda telefonumun sesini duydum. Arka cebimden aldığım telefonumun ekranına baktım. Sevgi idi arayan.

Hadii. Kesin Anıl yada Eray kızları arayıp olanları söylemişlerdi. Şimdi yarım saat sorguya çekecekti beni.

Açmama gibi bir lüksüm de yoktu. Açana kadar arardı. Yine açmazsam çocukları yollardı.

Çaresiz açtım.

" Alo Sevgi."

"Alo Elmas.
Nerdesin neden açamıyorsun?"

" Elim doluydu Sevgi.
Cafedeyim. "

" Eray aradı.
Kaza gecirmişsin, merdivenlerden düşmüşsün.
Nasıl becerdin?
İyimisin? "

" İyiyim Sevgi.
Söylediğim gibi Cafedeyim."

" Korktuk valla. Sana o kadar söyledim keşke bizimle gelseydin sende."

" Sevgi, sizinle gelseydim orda ölürdüm. Hem korkacak bişey yok. Beni merak etmeyin rahatınıza bakın siz."

Sevgiyle konuşurken bu kez arkadan İlknur'un aramasını gördüm. Arka arkaya arıyorlardı.

" Sevgi kapatmam lazım İlknur arıyor."

" Tamam canım kenine iyi bak bizde haftaya geleceğiz gibi görünüyor."

" Tamam hadi görüşürüz."

Sevgi'nin aramasını kapatıp İlknur'un aramasını açtım.

" Alo Elmas!
Neden meşgul telefonun neden açmıyorsun? "

Gözlerimi devirip kahvemden büyük bir yudum alıp içtim.

" Sevgi aramıştı."

" Odamı aradı."

" O Eray salağı senide mi aradı. "

" Evet.
Düşmüşsün.
Hastanede kalmışsın.
Ha bide o mafya yanındaymış. Yanında kalmış falan.

Neler oluyor hemen anlat."

" Anlatacak bir şey yok İlknur. Olan herşeyi zaten anlatmış o geveze ve gereksiz Eray.

Derdi ney anlamadım ki. Adet görmüş kızlar gibi bir asabi bir asabi görsen. En son attığı tiriple çekti gitti.

Gerçi benimde hatam vardı ama. Elimde olmayan şeyler oldu.

Ya boşver işte. Neyse ne. Geçti gitti."

Sevgi hafta'ya geleceğinizi söyledi."

" Evet buluşup birlikte dönelim diyoruz."

" Hani uzun kalacaktınız."

" Öyleydi ama burda da hocalardan daha fazla disiplin var.

Bide sorma, ninem bana koca bulmuş. İstemeye geleceklermiş. Koca adayından kaçıyorum anlayacağın. Arayıp Sevgi'ye ben dönecem dedim.

Oda bende sıkıldım. Bende dönerim birlikte dönelim diyince haftaya dönmeye karar verdik.

Okul hazırlıkları falanda var anca yani. "

" İyi tamam haftaya görüşürüz o zaman."

" Buralardan istediğin bir şey varmı? "

" Teşekkür ederim yok."

" Tamam o zaman görüşürüz." Diyerek kapattı.

İlknur la konuşurken kahvemde bitmişti. Yerimden kalkıp telefonu arka cebime koyacakken Ramo'yu arayacağımı hatırlayınca bir yandan hazırlık odasına yürürken bir yandan Ramo'yu aradım..

İkinci çalışta açtı.

" Alo.
Kız çirkin ördek.
Sabahtan beri aramanı bekliyorum. Aramak için meraktan ölmemi mi bekliyorsun."

Gözlerimi devirdim. Bu Ramo da ayrı pazardı.

" Ne oldu neden arayacam dedin?"

" Şuan nerdesin Ramo? "

" Eve geldim neden.? "

" Yanında biri varmı? "

" Hıı. 3 harfliler var. Çaya gelmişler.

Ayol şimdi çığlık atacam ha!
Söylesene kız, neler oluyor? "

" Ya Ramo ben senden birşey isteyeceğim."

" Ne isteyecen kız.
Borç para falan mı.?

" Yok beh! Musaitsen bir iki gece sende kalabilir miyim.? Diyecektim."

Kısa bir süre sessizlikten sonra.

" Ne oldu yoksa bir sorun mu var? Yoksa o Kocaayak yüzünden mi? Kız Kocaayaktan mı saklanıyorsun yoksa! "

" Ebenin gözü Ramo."

" Tamam kız tamam gel."

" Ramo! "

" Hıımm! "

" Sağol."

" Gelirken çayın yanına birşeyler alda yiyelim. Misafir beklemediğim için ev boş. "

" Tamam."

Telefonu kapatıp hazırlık odasına geçerek çantamı bırakıp saçımı başımı düzeltip gitarımı alarak çıktım.

Her zamanki yerime geçip oturarak gitarı dizime yerleştirdim. Ardından cafenin içine şöyle bir göz gezdirdikten sonra parmaklarımı tellere yerleştirerek çalmaya başladım.

&

Saat 9 olunca, birazda yorgunluk çökünce çalmayı bırakıp derin bir nefes alıp verdim. Yerimden kalkıp Cevahir abinin yanına gidip erken çıkmak için izin istedim.

Sağolsun oda izin verdiği gibi yevmiyemide verdi. Teşekkür ettikten sonra, hazırlık odasına gidip gitarımıbırakıp eşyalarımı aldım. Montumu giyip çantamı takıp mekandan çıkarak otobüs durağına doğru yürüdüm.

Bir süre sonra duraktaydım. Benden bir kaç dakika sonra da otobüs geldi. Ön kapıya doğru yürüdüm. Tam adımımı atmıştım ki birden aklıma o gece geldi. Spor şapkalı adamla ilk karşılaştığım gece. Hızla etrafıma bakındım gayri ihtiyari. Tüylerimin diken diken olduğunu hissedebiliyordum."

" Binmeyeceksen in."

Diyen şoförle önüme döndüm. Basamağı çıkıp kartımı bastım ve ilerledim.

O sırada bir kadın, şoför bey biri geliyor. Dediğinde korkuyla dışarıya bakarken adam kapıyı tekrar açtı. Başımı yine korkuyla kapıya çevirdim. Ama binen kişinin yaşlı bir amca olduğunu görünce derin bir oh! Çektim.

Son olayla kafayı sıyıracak gibi hissetmeye başlamıştım.
Allah'ın belası Halil. Dedim içimden. Aşağı yukarı bir saat kadar süren otobüs yolculuğunu binenleri, inenleri, duranları herkesi inceleyerek geçirdim.

Nihayet Ramo'nun oturduğu evin durağına gelince koşar adım indim otobüsten. Bu saatten sonra birde otobüs fobin olursa sıçtın kızım Elmas. Dedi içimdeki bela çıgırtkanı ses.

Montumun şapkasını kafama çekip kollarımı göğsümde birleştirerek kendime sarıldım.
Soğuktan nefret ediyorum. Derken bir yandanda ne olur ne olmaz diye etrafıma bir kez daha bakındıktan sonra hızlı adımlarla evin yolunu tuttum.

Yol üstündeki kendine münhasır, Meşhur Tan-tanatuni'den kendime ve Romo'ya 2. Şer tane tantuni, hemen yanındaki büfeden de fındık, fıstık, çikolata falan alıp yürümeye devam ettim.

15 dakika sonra Ramo'nun kapısındaydım. Zile basıp açmasını beklerken nefesimi düzenliyordum. Kapı açıldı.

" İyi geceler Ramo."

Dedim siyah eşofman takımıyla beni karşılayan arkadaşıma bakarak. Eşofmanlar pek bi yakışmıştı.

Elimdeki poşetleri alıp,

" İyi geceler. Hoşgeldin kuşum gir."

Dedikten sonra kahkaha atarak gülünce yüzüne baka kaldım.

" Ay sen bana aldırma gir hadi." diyip beni kolumdan çekerken,

"Kendimi kocasını kapıda karşılayan ev hanımları gibi hissettim, ona gülüyorum." Dedi.

Kapıyı kapatıp kilitledikten sonra mutfağa geçerken.

" Rahatına bak, ben bunları hazırlayıp geliyorum."

Montumu çıkararak vestiyere bıraktım.

" Ellerimi yıkayıp geliyorum."

Diyerek banyoya girdim. Ellerimi güzelce yıkayıp kurulayıp oturma odasına döndüm.

" Evin sıcak." dedim sesli şekilde.

" İçimden bir ses şimdi bu kız soğuktan nefret ediyorum diye diye geliyordur. Kombiyi aç da kıçı ısınsın dedi."

" İçindeki sese selam söyle beni iyi tanımış."

Elinde küçük bir tepsi ile çay ve tantunileri yanında çerezleri getirip geldi. Kısa bacaklı orta sehpanın üzerine bıraktı hepsini.

" Otur."

Sehpanın yanına çöktüm Ramo gibi. Büyük kupadaki sıcak çayı alıp bir yudum içtikten sonra kupayı ellerimin arasında tutarak ısınmaya çalıştım.

Gözlerimi kaldırıp arkadaşıma baktım.

" Teşekkür ederim. Kalmama izin verdiğin için."

Ramo elindeki tantuniden kocaman bir ısırık aldı.

" Bende yemek için teşekkür ederim. De!
Neden evine gitmek yerine bana gelmek istedin. Kızlar yok diyemi yoksa başka bir sebep mi var.

Mesela Kocaayak gibi."

" Derman mı?
Derman ne alaka? "

" Oo adıyla mı hitap ediyorsun? "

" Ne? "

" Hadi hadi anlamamazlıktan gelme."

" Ne diyorsun Ramo ya! "

Dedim elimdeki tantuniden bir ısırık alırken.

" Odom goco boyonco boşondo dormoş."

" Ramo çakacam şimdi ha!
Ne söylüyorsan yutta söyle."

Ramo ağzındakini iki çevirip yuttuktan sonra. Bir yudumda çay içip,

" Dedim ki. Adam gece boyunca başında durmuş. Belliki gözünde kıymetin var.

E adıyla hitap ediyorsan sende de var bir şeyler. "

" Saçmalama Ramo.
Bugün resti çektim. Bundan sonra sen beni tanıma bende seni dedim."

" Niye, ne oldu?
Ay yoksa sıkıştırdı mı seni kız."

" Sende bizim kızlar gibi başlama Ramo. Adam bugün gözümün önünde birini suratının ortasından vurdu."

" Neeeyy!
Ay ciddi misin sen?!
Daha gündüz yanyanaydık ne ara gidip birilerini öldürdü. Senin ne işin vardı orda. "

" Oraları boşver.
Üst üste olanlardan sonra eve gidemedim. O yüzden buraya gelmek istedim."

" Anladım.
Ben zaten gündüzleri evde değilim. Akşamları da geç geliyorum. İstediğin kadar kalabilirsin sorun yok yani. Hadi karnını doyur."

" Bir iki gün yeter.
Hafta'ya geliyor kızlar."

" Öylemi.
E hani geç geleceklerdi? "

" Öyleydi. Ama kendilerince sebep bulmuşlar. Biri sıkılmış öbürüne ninesi koca bulmuş. İstanbul'a geri kaçıyorlar yani. Bide Eray malı arayıp benim düşme olayımı anlatmış. "

Ramo elindeki bardaktan bir yudum alıp gerisindeki koltuğa yaslandı.

" Bu günlerde iyice salakladı. Acayip acayip haller, gereksiz tiripler. "

Dedim çayımdan bir yudum alırken.

" Hanginiz daha salak acaba! O mu? Yoksa sen mi?
Ah benim çirkin ördeğim, çocuk sana olan aşkından ölüyor.
Bu halleri hep ondan anlamadın mı?"

Dediğini duyduğumda ağzındaki çayı zorlukla yutarken öksürük krizine girdim. Öğüre öğüre öksürürken bir ara nefessiz kalınca Ramo,

" Ay!
Ay kız gidiyor Allah'ım!
Kız sakin ol nefes al!
Allah canını almasın emi!"

Diyerek sırtıma vurmaya başladı.
Az sonra nefesim yerine gelince Ramo kendini yere bırakıp,

" Ay Allah cezanı vermesin. Kalbim götümde attı korkudan, manyak! "

" Ne aşık olması be!"

Dedim şaşkın.
Derin bir nefes aldı.

" Kendi söyledi ayol."

" Sana mı söyledi? "

" Yok be kuşum Anıl'a söylerken duydum."

" Kafayı mı yemiş? "

" Yemiş işte. Aşkından onuda yemiş."

Ramo'nun söylediklerinden sonra Eray'ın hareketleri anlam kazanmıştı.

" Demek derdi buymuş.
Saçmalamış. Benim onunla arkadaşlıktan öte bir ilişkim olamaz. Uzun zamandır tanıyoruz birbirimizi. Abi gibi görüyorum ben onları. "

" Saftirik ördek.
Aynı ananın kıçından çıkmadıysan hiç bir erkeğe abi gözüyle bakma. Zira onlar bakmaz."

Ramo bugün 2 gram aklım kalmıştı yerinde olan, onuda sen aldın valla. Kapatalım şu konuyu.
Eray'ı da gördüğüm yerde uyaracam. Benim nehrim ona ters boşa kürek çekmesin."

&

Biraz daha oturduk Ramo'yla çay içip çerez yedik. Saat artık iyice geç olup 2 ye gelirken kalktık yerden. Ben ortalığı toparladım oda bana iki yorgan yastık ve çarşaf getirip koltuğa yatacak yer hazırladı. Birde kendi pijamalarından birini verdi.

" Sana biraz büyük gelecek ama, idare et."

" Sorun değil teşekkür ederim."

" Hadi iyi geceler çirkin ördek." Diyerek odasına giderken bende kapıyı kapatıp pijamaları giyip kendimi yorganın altına attım. O kadar yorgundum ki anında uyumuşum.

💎💎💎

Aradan 3 gün geçmişti. 3 gün boyunca gündüzleri cafe'ye gidip çalışmış, geceleri Ramo'nun evinde kalmış, sonrada cesaretimi toplayarak kendi evime gelmiştim. Gördüklerimin hayal olduğuna inanıp kabul etsem de az da olsa korkuyordum hâlâ.

Eve gelip kapıyı iyice kilitlemiş vestiyeri kapının arkasına çekmiştim. Sonra da kendimi banyoya atıp uzun sıcak bir duş almıştım. Bornozumla birlikte kendimi yatağa bırakıp kısa bir süre öylece bekledim. Sıcak duş iyi gelmişti.

Kızların gelmesine yakın biraz alış veriş yapayım dedim içimden. Evde yalnız olduğum için dışarda birşeyler yiyerek idare ederdim ama onlar gelince evde hazırlayacaktık ve dolap boştu.

Yatağımdan kalkıp kurulanıp, üzerime pijamalarımı giydim. Sonra saçlarımı kuruladım. Sonrada makineyle kuruttum. Yarın izin günümdü. AVM ye gidip biraz dolaşıp, kendime yeni birşeyler bakıp, sonrada kendime hamburger ısmarlayım diyordum. Bayağıdır yemiyordum ve özlemiştim.

" Tamam." Dedim kendi kendime. Sonrada kendimi yatağa atıp 2 yorgan 1 battaniye altına girip gözlerimi kapattım. Uzun zamandır sessiz ve sakin zaman geçirmemiştim. Ne bir sapık, ne Eray, ne Derman. Oh mis.

Allah'ım böyle gider inşallah çok amin. Diyerek uykuya daldım.

💎💎💎

Yarım saatimi balık istifi bir otobüste, geçtiğim yolu bile göremeden, itiş kakış şekilde geçirdikten sonra nihayet AVM durağında duran otobüsten inmeyi başararak derin bir nefes aldım.
Keşke yılbaşı bileti alsaydım. Belki para vurur kendime bir araba alırdım. Demeden edemedim. Gerçi İstanbul'da otobüs yolculuğu zulümken araba sürmek ölümden beterdi. Bunu hatırlayınca vazgeçip büyük AVM'ye doğru yürüdüm.

Dönen kapıya geldiğimde saatime baktım. Öğlen olmuştu. Kendi kendime plan yaparak kapıdan içeriye girdim.

Önce katları dolaşıp kıyafetlere bakarım. Bu süre içinde biraz daha acıkırım. Sonra yemek katına çıkıp kendime duble bir hamburger alıp yayıla yayıla yer, ardından o meşhur kahveciye geçer, kocaman bir kahve alır, içe içe katları dolaşarak iner çıkıp eve giderim.

Evet gayet güzel bir plan. Hadi bakalım. Önce yürüyen merdivenlerle 1kata çıktım. Bütün vitrinlere akvaryumlardaki çöp balıkları gibi yapışa yapışa bakarak gezdim.
Sonra 2. Kat. Sonrada 3. Kat. İç çamaşırların olduğu mağazalardan girip, ayakkabı mağazaları, teknoloji mağazaları, oyuncakcılardan, kitapevlerine kadar bütün mağazalarda en az 15-20 dakika kalmışımdır. Sonunda yorulan bacaklarım bana otur artık derken bir üst katta mola veririm diyerek bir kat daha çıktım. Fakat buradaki mağazaların yarısı boşaltılmış üzerlerinde tente ve tadilat yazısı vardı. Yeni mağazalar açılıyordu anlaşılan. Ne olduğunu merak etsemde üzerinde çok durmadım. Yoluma devam etmek için arkamı dönmüştüm ki bir anda onu gördüm karşımda.

Derman Kurtoğlu... Burda bu katta bu mağazaların önünde bir kaç adam ve 32 diş sırıtan bir kadınla konuşuyordu. Demekki o almıştı mağazaları. Yeni işlere giriyor olmalıydı.

O an son konuşmamız geldi aklıma. Ne demiştim.

" Bundan sonra görüşmeyelim. Bundan sonra beni bir yerlerde görürsen tanıma, konuşma. Çünkü ben öyle yapacağım."

Evet böyle söylemiştim ve öyle yapacaktım. Kendimi toparlayıp derin bir nefes aldığımda aniden benden tarafa döndü.

O da beni görmüştü. Bir kaç saniye öylece birbirimize baktıktan sonra geri dönmek yerine yürümeye devam ettim.
Söylediklerimin arkasındayım ve geri adım atmayacaktım.

Bana bakarak taktı elindeki güneş gözlüğünü. Ardından bana doğru yürümeye başladığında hatırladığım cümleleri onunda hatırladığını anlamam zor olmadı.

O bana doğru yürürken ben ona doğru yürüdüm. Sanki zaman yavaşlamış durma noktasına gelmişti. Bir kaç adımlık mesafe bitmez, zaman geçmez olmuştu o anlarda.

Ağır geçen zamanda ilerleyen adımlarımız aynı hizaya geldiğinde ne o bana baktı ne ben ona. Ne o konuştu ne ben.

Birbirimizden sessizce uzaklaşıp devam ettik. Ben üst kata çıkan yürüyen merdivenlere binerken o diğer taraftaki merdivenlerden aşağı iniyordu. Ben göz ucuyla da olsa ona bakarken o yalnızca önüne bakıyordu.

Derin bir nefes alıp verdim yine ve önüme döndüm.

Yemek katına doğru ilerledim. Az önceki sahneyi zihnimden atmak için yanyana dizili Fastfood lara ve menülerine bakarak ilerlerken bir anda tosladığım kişiyle düşmekten aynı kişinin kolu sayesinde son anda kurtuldum.

" Elmas."

Bir sen eksiktin dedim içimden.
Karşımda gülümseyerek bana bakan kişi Eray'dı.

" Bu ne güzel tesadüf."

Yaa ne demezsin. Dedim yine içimden. Ama bir taraftan da iyi olmuştu. Eray'ın bu bana olan ilgisinin daha ileriye gitmemesi, daha fazla yanlış anlamalara dönüşmemesi için onunla konuşmak istiyordum. Kısmet bugüneymiş demek.

"Evet gerçekten güzel tesadüf. Bende seninle konuşmak istiyordum Eray."

" Öylemi?
Ne hakkında."

" Sen ve ben. "

Dediğimde yemin ederim gözleri parladı. Ama konuşma sonunda hüzün çökecek gibiydi o gözlere.

" Bende seninle konuşmak istiyordum Elmas.
Sen bir yere otur. Ben de sipariş vereyim. Ne yemek istersin. Ben ısmarlıyorum. "

"Gerek yok ben..."

" Hayır ben ısmarlıyorum dedim."

Pes ettim.
" Tamam. Madem illede ben ısmarlıyorum diyorsun hamburger."

" Tamam birazdan geliyorum." Dedi gülümseyerek sipariş vermeye giderken. O sıraya girerken bende boş masalardan birine geçip oturdum. 10 dakika kadar sonra elinde büyük boy kolalar ve hamburger ve patateslerle dolu iki tepsiyle gelip,

" Afiyet olsun." diyerek önümüze bıraktıktan sonra karşımdaki sandalyeye oturdu."

" Gerek yoktu ama sağol. Kesene bereket."

" Afiyet olsun."

Yavaş hareketlerle patateslerden birini alıp küçük küçük ısırarak yerken nerden başlasam diye düşünüyordum.

En iyisi uzatmadan direk söylemek dedim içimden. Uzadıkça daha çok acıtır.

" Eray. "

" Efendim."

" Nerden başlayacağımı bilemiyorum o yüzden de direk girecem konuya. Umarım bana kızmazsın. "

Gözlerindeki meraklı bakışlar eşliğinde devam ettim.

" Eray...
Benimle ilgili duygular besleme. Ben seni abiden, kardeşten yada arkadaştan öte görmüyorum.
Hiç bir zamanda göremem."

Dedim. Evet bodoslama olmuştu ama ne yapayım bende daha kibar konuşamıyordum.
Gözlerinde hayâl kırıklığı vardı.

" Madem açık konuşacağız o halde bende açıkca söylemek istiyorum.
Elmas...
Ben seni ilk gördüğüm gün senden etkilendim. Hareketlerinle, konuşma tarzınla, bakışlarınla, herşeyinle etkiledin beni. Sen diğer kızlardan çok, çok farklısın.

Ben.. Ben sana âşık oldum. Bu güne kadar söyleyemesemde ilk günden beri aşığım sana. Bana bir şans ver. "

Hâlâ bir umutla benden bir şans istemesi beni üzmüştü. Anlamalıydı. Bizden iki düşman olurdu ama iki aşık olmazdı.

" Eray.
Bak, bizden olmaz.
Sen bana aşık olsanda ben seninle ilgili en ufak bir duygu hissetmiyorum. O yüzden duygularına uygun, o güzel duyguları hak eden başka bir kız bul. "

Kaşlarını çattı.

" İlgini ve dikkatini çekmem için gözünü kırpmadan adam öldüren biri mi olmam lazım. Ancak o zaman mı dikkatini çekebilirim."

" Ne? Neden bahsediyorsun sen?
Ne saçmalıyorsun? "

" Bal gibide anladın.
O mafya babasından bahsediyorum. Onun gibilerden mi hoşlanıyorsun. Bana bakman beni sevmen için bende mi katil olmalıyım."

Bak bu ağır olmuştu işte.
Elimi masaya vurarak ayağa fırladım.

" Kes şunu Eray! "

Yan masadakiler bize bakıyorlardı. Ama ikimizinde umrunda değildi.

" Bundan sonra ne kardeşimsin ne arkadaşım.."

Hışımla çantamı elime alıp masadan ayrıldım. Şansıma sıçayım ben. Diyerek yürüyen merdivenlere doğru koşar adımlarla yürüdüm. En hızlı şekilde aşağı inip, gelirken girdiğim kapıdan tekrar çıkıp dışarı attım kendimi. Önce etrafıma bakındım. Ne çabuk karanlık olmuştu. Derman'ın yanından geçerken duraklayan zaman bir anda 5. Vitese takmıştı galiba. Yüzüme vuran soğukla derin bir nefes çektim ciğerlerime.

İzin günü senin neyine.
Al sana izin günü. Allah'ım ne zaman düzelecek benim bu şanssızlığım. Diyerek durağa yöneldim. Hamburger yeme hevesiyle geldiğim yerden kızılcık şerbeti içip çıkmıştım.

Durağa gelen ilk otobüse atlayıp evin yolunu tuttum. Yol boyunca düşündüm durdum. Bir Derman'a bir Eray'a gidip geldi zihnim. 3 gün... Sadece 3 günü sessiz sakin geçirebilmiştim. Açlıktan guruldayan karnımla kendime geldim. Eve gider gitmez ilk iş makarna yapıp gömülecektim. Yarında adam akıllı bir şeyler alırdım eve.
Otobüs dur kalk, dur kalk ilerlerken bir yandan kafamda alış veriş listesi yapıyor bir yandan Derman ve Eray arasında gidip geliyor, arada bir ikisinede saydırıyordum.

Sonunda durağa gelince yine itiş kakış inmeyi başarıp yürüyerek evimin yolunu tuttum. Bozuk hava sinirlerimi dahada bozarken atıştıran yağmurla ben yine aynı nakarat soğuktan nefret ediyorum ile devam ettim yola, daha hızlı adımlarla.

Nihayet apartman girişine gelince elimi çantama attım. Nerde şu anahtar diye söylenirken çantamın içinde kazı çalışması yapıyordum. Sonunda bulduğum anahtarımı çıkarıp kapıya takmıştımki bir anda ensemde bir acı hissettim. Hızlı elimi enseme koyarken arkama döndüm. Gördüğüm adamla la*et olsun. Dedim. Hayal falan değilmiş.
O, Halildi tam karşımdaki. Elindeki şırınga da ne vardı. Bana ne vermişti?

" Ba- bana ne verdin? " Diyebildim elim hâlâ ensemde.

Karanlıkta sokaktaki tek lambanın ışığında zorlukla gördüğüm suret git gide bulanık bir hâl alırken dizlerimin gücü kesildi. Olduğum yere düşecekken onun kollarında buldum kendimi.

" Zamanı geldi küçük hırsızım.
Hadi gidiyoruz."

Ardından tek hamlede kaldırıp omuzuna attı bedenimi. Gözlerim kapanırken son hatırladığım şey başaşağı sarkan bedenim ve üzerime yağan yağmurdu.

***************************
Evet canlarım bölüm sonu.

Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

 

Loading...
0%