Yeni Üyelik
20.
Bölüm

💎Y.E 19 Karabasan gibi💎

@azamet_29_2

💎💎💎

La*et olsun. Hayal falan değilmiş.
O, Halildi tam karşımdaki. Elindeki şırınga da ne vardı? Bana ne vermişti?

" Ba- bana ne verdin? " Diyebildim.

Karanlıkta sokaktaki tek lambanın ışığında zorlukla gördüğüm suret git gide bulanık bir hâl alırken dizlerimin gücü kesildi. Olduğum yere düşecekken onun kollarında buldum kendimi.

" Zamanı geldi küçük hırsızım.
Hadi gidiyoruz."

Ardından tek hamlede omuzuna attı bedenimi. Gözlerim kapanırken son hatırladığım şey başaşağı sarkan bedenim ve üzerime yağan yağmurdu.

&

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Bilincim gidip geliyor, ara ara sesler duyuyordum. Yatar hâlde hissettiğim deri ve sarsılan koltuktan bir araçta olduğumu anladığımda gözlerimi açmaya çalıştım. Ama olmuyor, yapamıyordum. Halil bana her ne verdiyse zihnim yarım yamalak uyansada göz kapaklarımı açamıyordum bir türlü.

O gece yaşadıklarım bir bir zihnimden geçmeye başladı.
Kahretsinki olanlar hayâl falan değildi. Merdivenden falan düşmemiştim. Bizzat Halil yapmıştı yaralarımı.

Karma karışık aklımla bir süre düşünmeye çalıştıktan sonra nihayet zorda olsa araladığım gözlerimle gördüğüm ilk şey, gerçekten bir araçta olduğum ve direksiyondaki adamın hemen yanındaki koltukta elinde sigara beni izleyen Halil'di.

Allah'ın cezası herif bir karabasan gibi çökmüştü üzerime. Beni zorla kaçırmış nereye götürüyor bilmiyordum. Yaşadığım korkunun tarifi, aklıma gelenlerin sınırı yoktu.

Onu tekrar görmemle birlikte bana yaptıkları gelmişti aklıma yine ve bir bir. O kızgın maşayı sırtımda tekrar tekrar hissederken, çektiğim acıları sadece bedenimle değil ruhumla da hissettim yeniden.

Hemen yerimden kalkmak, gerekirse arabadan atlayarak bile olsa kaçmak istedim. Ama yapamıyodum. Hareket edemeyen bedenim sanki felç olmuş, uzuvlarım bana ait değildi. İstesemde kıpırdayamıyordum.

Bu hal korkumu dahada arttırdı. Kolay kolay hiç bir şeyden korkmazken Halil'i ve o adamla kadını düşündüğümde korkularım mantıksızca tavan yapıyordu. Artık küçük değildim. Yetişkin bir insandım. Yinede hâlâ korkuyordum onlardan. Gerçekten korkuyordum hemde.

Çünkü bu insanlar hem sıcağı hem soğuğu kullanarak öyle anılar kazımışlardıki zihnime, korkmamak elimde değildi. Bu korku hem ruhuma hem bedenime kazınmış, kurtulabilecek gibide değildim.

İçimden, Allah'ım yardım et. Allah'ım ne olur bana yardım et! Diyerek zorla da olsa yerimde doğrulmaya çalıştım. Ama yine olmadı. Yerimden kalkmak bir yana kendimi karanlığa çekilirken buldum yeniden.

💎💎💎

Kulağıma gelen seslerle yeniden kendime gelirken zamanda ileri geri giden zihnimle ne olduğunu, nerede olduğumu, duyduğum bu boğuk seslerin kime ait olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Az sonra tamamen kendime geldiğimde gözlerimi aralayarak nerede olduğumu anlamak için atrafıma bakındım önce. Çoktan sabah olmuş gün ağarmıştı. Önce etrafıma sonra kendime baktım. Eski bir evde eski bir kanepede yatıyordum. Nerdeydim?

Bulunduğum ev bir yerlerden tanıdık gelirken karşımda yine onu gördüm Halil'i... Duvar dibinde yerde oturan bir kadını ve adamı tartaklayan Halil bir yandan,

" Seni İhtiyar bunak! Ben sana evden çıkmayacak sınız demedim mi!?
Şuna bak çıktığın yetmiyor gibi birde paraları da alıp gitmişsin pislik herif! Ya sen! Sen nerdeydin. " Dedi yanındaki kadına.

" Çıktığını görmedim."

" Zıkkım iç!
Nerede lan paralar? Hepsini mi yedin sıçtın lan! "

Diye avaz avaz bağırıp çağırırken bir yandan da tekme atıyor, adam sadece kollarını yüzüne kapatmış aldığı darbelerden kendini korumaya çalışıyordu. Anında yerine gelen aklımla herşeyi hatırlarken hızla yerimden kalkmak istedim. Fakat ağzımda bir bant takılı, ellerim arkadan ayaklarımla birlikte bağlıydı. Korkuyla kıpırdanırken bu kez diğer kişiyi duydum.

" Halil, seninki uyandı."

Gözlerim odanın diğer köşesindeki adamda saniyelik şekilde bu kim diye düşünürken Halil'in gözleri bir anda bana döndü.

O yaşlı adam ve kadın da Halil'in tartaklamasından kurtulduklarında adama ve kadına takıldı gözlerim. Kim olduklarını anladığımda ise artan korkumla beraber büyüyen gözlerle Halil'e baka kaldım.

Halil yakasından tuttuğu babamız olacak adamı bırakıp yerinde doğrularken bana dönerek konuştu.

" Çıkın lan odadan."

Adam ve kadın yerden zorlukla kalkıp çıkarken benim gözüm hâlâ o adamdaydı. Yaşlanmış, eski güçlü halinden eser kalmamış, bir zamanlar dayak attığı Halil'den dayak yer olmuştu. Ya karısı? O da öyleydi?

Odadan çıkarken bir kez olsun bana bakmadılar. Bu kız bizim kızımız, bu Halil ona ne yapacak demediler. Tanımadılar bile.

" Ooo uyuyan güzel de uyanmış."

Ağır adımlarla üzerime doğru yürürken bir Halil'e, bir o adam ve kadına, bir de bulunduğum odaya baktım.

Uyuşmuş beynime yeni dank etmişti. Gözlerim dahada büyüdü. Yine o titremeyi hissettim. Bu oda bu insanlar. Kahretsin! Dedim içimden.

Kabus gibi geçen günlerimi yaşadığım o evde Ankara'daydım.
İstanbul'dan Ankara'ya getirmişti bu adi şerefsiz beni. Aynı ev aynı oda, aynı insanlar.

Saniyelik şekilde neden burdayım diye düşündüm. Beni neden buraya getirmişti.

Bu sırada üzerime doğru yürüyen Halil yüzünden yaşadığım korkuyla gerilemeye çalışırken titremem dahada artmaya başladı.

Ağzımdaki bandın altından, uzak dur benden, yaklaşma bana diye bağırsam da boğuk bir sesten başka bir şey duyulmuyordu.

Halil'in halimden keyif alan bakışları ağlamam ve artan titremelerimle bir anda değişti.

" Hassiktir ya, yine mi ya?"

Arkasındaki Naci'ye döndü.

" İlacı ver! "

Gözlerimi arkasındaki çocukluk arkadaşı Naci'ye çevirdim. Cebinden küçük bir şişede ilaç ve enjektör çıkardı. Ardından ilacı enjektöre çekerek Halil'e verdiğinde dahada korktum.
Yine mi ilaç verecekti? Hayır istemiyordum.

Ağzımdaki bandın altından istemiyorum uzak dur benden. Diye bağırsamda nafile.

" Naci sobaya odun at. Bu aptalın hipotermiden ölmesini istemeyiz değilmi? "

Dedi pis bir gülümseme ile bakarak. Bana dahada yaklaştığında onu kendimden uzak tutabilmek için bağlı ayaklarımla Halil'e vurmaya çalışırken birden bacaklarımı tutup üzerine oturdu. Bir koluyla beni omuzumdan tutup kanapeye bastırarak,

" Merak etme küçüğüm ölmene izin vermeyecem. Seninle daha çook işimiz var. "

Debelenerek üzerimdeki vücudun baskısından kurtulmaya çalışırken bir yandan bağırmaya, sesimi birilerine duyurmaya çalışıyordum çabamın boş olduğunu bile bile.

" Rahat dur! " Dedi Halil bağırarak.

Durmadım. Ayağa kalkmaya, ondan kurtulmaya çalışıyordum. Tâki elindeki iğneyi kolumda hissettiğim o ana kadar.

O acı ile ilacın tamamını kolumdaki damara enjekte ettiğinde ve ilaç damarlarıma yayılmaya başladığında ped ederek kendimi bırakırken o hâlâ bacaklarımın üzerimde oturuyordu.

Bir süre sonra düşüncelerim bulanmaya, hareketlerim yavaşlamaya, titremem azaltmaya başladı. Neydi bana verdiği? Kesin uyuşturucu bir şeydi.

Halil yavaşça üzerimden kalkarken bulanık gören yaş dolu gözlerimle zorlukla görüyordum. Bu sırada Naci sobaya bir kaç odun daha attı arka arkaya. Sıcak oda dahada ısınmaya başladığında üzerime doğru eğildi Halil. Önce gülümsedi iğrenç şekilde. Sonra arkada bağlı olan ellerimi çözerek beni biraz kaldırıp kollarımı önüme aldı. Sonra da ayaklarımı çözdü. Ağzımdaki bandı da çıkardığında cansız bir kuklaya dönüşen bedenimle öylece yatıyordum. Serbest kalsamda verdiği ilaç yüzünden kıpırdayamıyordum çünkü.

Odadaki masaya yöneldi sonra. Üzerindeki sigara paketinden bir dal alıp dudağına bıraktı. Elindeki çakmakla yakarken kısık gözleri bana bakıyordu.

" N-ne ve - er din bana."

Dedim dilim dolanarak.

" Sakinleştirici bir ilaç. Rahatla diye. Korktuğundan yada paniklediğinde atak geçiriyorsun biliyorum. Aslında hakkındaki herşeyi biliyorum.

Bir iki adım öne geldi.

" Şimdi o kulağını aç ve beni iyi dinle. "

Diyerek yanıma çekti masanın önündeki sandalyeyi.

" Benden korkmana gerek yok. Tâbi söylediklerimi yaptığın sürece. Nede olsa üvey de olsa kardeşiz.! "

Ne demişti o? Üvey mi?
Ben doğru mu duymuştum yoksa ilaç yüzünden mi öyle sanmıştım. Üvey kardeş mi demişti. Devam etti sözlerine.

" Bir süre burda ve bizimlesin. Korkmaya ve atak geçirmeye devam edersen sana sürekli ilaç vermek zorunda kalırım. Bu kezde bağımlı olursun. Sonra bana o ilaç için yalvarmaya başlarsın. O yüzden burda olmaya ve beni görmeye alış."

Sigarasından derin bir nefes çekti ve havaya üfledi.

" Önce yetimhane, sonra yetiştirme yurdunu bulmak, ardından nereye yollandığını öğrenmek ne kadar uzun sürdü biliyormusun?

Sonunda yetiştirme yurdundaki kadına ulaşıp ölmeden önce zorlada olsa yerini öğrendim. Hakkındaki herşeyi biliyorum artık. "

Dediğinde bir katile ait o gülümseme ile ürkmedim desem yalan olur. Gözlerim yavaş yavaş karanlığa kayarken,

" Şimdi uyu. Üvey kardeş. Sonra yeniden konuşacağız." Dedi.

💎💎💎

Gözlerimi yeniden açtığımda üzerimdeki eski bir battaniyenin altında yatıyordum. İlaç yüzünden uyu uyan, uyu uyan iyice salaklamıştım.

Gözlerimi bir kaç saniye tekrar kapatıp ne olduğu düşünürken Halil'in bana yeniden ilaç verdiğini hatırladığımda bir anda panikle yeniden açtığım gözlerle etrafıma baktım.

Şuan odada hiç kimse yoktu. Yalnızdım. Bu fırsatı iyi değerlendirmeliydim. Hızla yerimden kalktım. Ama aniden gelen baş dönmesi yüzünden olduğum yerde kala kaldım. Bir süre sürekli yattığım için bozulan dengemin ve kararan gözlerimin düzelmesini bekledim önce. Sonrasında hemen kapıya koştum. Hazır hiç kimse yokken hemen burdan kaçmalı, kaçıp gitmeliydim.

Kapıyı sıkıca tutup asılarak kendime doğru çektim. Açılan kapıyla sevinirken bir anda göz göze geldiğim iki kişiyle korkuyla yerimde sıçradım.

Naci denen pislik kucağında odunlar, hemen yanında Halil, elinde poşetler ile tam karşımdaydılar.

" Kahretsin!" Dedim bir adım geriye gelerek.

" Nereye küçük hırsız.
Burdan kaçabileceğini mi sanıyordun yoksa? "

Üzerime doğru geldiklerinde odanın ortasına doğru geriledim. Ellerimi yumruk yapıp sıkarken bedenim yine atak geçirmeye hazırlanıyordu. Naci sobanın yanına gecip üst kapağını açarak içine iki odun daha atarken, Halil odadaki masaya doğru adımlarken,

" Otur ve sakinleş. İki gündür ilaç alıyorsun. Bu gidişle ilaç manyağı olacaksın." Dedi alayla.

" İki gün mü?
Ne iki günü? "

Dedim etrafıma bakarak.
Pis pis gülümseyerek yürümeye devam ederken kanepeye doğru gerilediğimde yanımdan geçip elindekileri masaya bıraktı.
Poşettekileri çıkarışını izledim.
Dışardan yiyecek ve içecek almıştı sanırım.

" İlaç ağır geldiği ve sürekli uyuduğun için farkında değilsin. Geleli iki gün oldu."

"Allah belanı versin! " dedim dişlerimin arasından. Tabi umursamadı.

" Otur ve sakinleş konuşacağız. "

Dedi emir verircesine.

" Seninle konuşacak hiç bir şeyim yok!
Hemen bırak beni, gitmek istiyorum!
Yoksa avaz avaz imdat diye bağırırım!"

" İstediğin kadar bağır. Kimse duymaz, kimse gelmez!"

Dedi yine alayla gözlerime bakarken.

" Tıpkı o gün gibi! "

Neden bahsettiğini hemen anlamıştım. O sabahtan bahsediyordu. O işkence sabahından.

" Şimdi otur."

Hâlâ ayakta beklerken,

" OTUR! " Diye bağırdığında kendimi koltuğa bıraktım. Önümden geçen Naci masanın başına geçip diğer sandalyeye oturdu. İkisinede hem öfkeyle hem korkuyla bakıyordum.

Halil eline aldığı ekmek arası döneri ve kutu kolayı getirip kanepenin üzerine bıraktı. Elimle iterek,

" İstemez." Dedim.

Elleri ceplerinde tepemden bana bakarak,

" Sabrımı taşırma benim! Adam gibi yemeğini ye!"

" İstemez dedim!!"

O na bağırdığıma kendim bile inanamadım. Nerden geliyordu bu cesaret? Canıma susamıştım sanırım. Evet ondan korkuyordum hemde çok ama geri adım atmak istiyordum.

" Ne istiyorsun benden!
Neden beni zorla alıp buraya getirdin? "

Öfkeyle dişlerini sıkarak bana baktı bir süre. Başını aşağı yukarı titretircesine salladı.

" Terbiye olacaksın küçük hırsız..
Seni öyle bir terbiye edecemki.
Benim her istediğimi yapacaksın."

" Siktir git lan şerefsiz piç."

Sinirle söylediğime kendim bile şaşırırken bir anda üzerime çullanan Halil'in elini çenemde sırtımı kanepede hissettim.

" Bırak beni bırak! İmdaaat! "

Son ses bağırırken kimsenin beni duymayacağını biliyordum.

" Adi şerefsiz.!
Piç kurusu!
Bırak benii.! "

Derken bir yandan karşımdaki adamı yumrukluyordum.
Bir anda kırdığı dizini karnımın üzerine bastırarak nefesimi keserken çenemi bırakıp kendini yumrukladığım ellerimi bileklerimden tuttu. Başımın üzerinde birleştirip tek eliyle tuttuktan sonra diğer eli yeniden çenemi buldu. Hırlayarak,

" Adam gibi duracak ben ne istiyorsam yapacaksın. Yoksa senden önce arkadaşlarını gebertirim. Ardından da seni."

Dedi. Ardından,

" Elmas..."

Dedi kulağıma eğilip fısıldayarak.

" Sanma ki kolayca ölür kurtulurum. Seni işkenceyle inlete inlete öldürürüm."

Geri çekildi ve devam etti sözlerine.

" Düşünsene bir. Karşındaki adam seni kardeşi sanarken bile sana o işkenceyi yapmışsa, kardeşi olmadığın gerçeğiyle neler yapmaz."

Duyduklarımla gözlerim kocaman oldu.

" Şaşırdın değil mi? İlk öğrendiğimde ben de şaşırmıştım.
Ama gerçek bu. Kardeş değiliz Elmas. Seninle aramızda hiç bir kan bağı yok."

Dedikten sonra tekrar kulağıma doğru eğilerek yeniden fısıldadı.

" Elmas...
Sana yapabileceklarimin sınırı yok. O yüzden rahat dur yoksa karışmam."

Duyduklarımla şoke olurken yutkunduğumu farkettim. Kafam iyice karışmıştı.
Üzerimden kalkarken keyfi yerindeydi. Bense bütün cesaretim ve sesim içimde kaybolmuş duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum.

" Şimdi kalk ve beni dinleyerek yemeğini ye."

Şuursuz bir kukla gibi dediğini yaparak yerimde doğrulup oturdum.

" Aferin. "

Dedi yanımdaki yemeği ve kolayı alıp kucağıma atarak. Titreyen ellerimle paketli ekmeğe uzandım ama ellerim öyle titriyordu ki tutamıyordum."

" Hay sikeyim böyle işi."

Dedi bıkkın ve sinirli şekilde beni izlerken.

" Sizin yüzünüzden."

Diyebildim zor çıkan sesimle. Onların yüzündendi.

" Hem ruhuma hem bedenime zarar verdiniz."

Derken göz yaşlarımı hissettim.

Sandalyeyi çekip önüme koydu. Oturarak kucağımdaki ekmeği aldı. Uç kısmını açarak küçük bir lokma bölüp aç ağzını dedi.
Sadece gözlerine baktım ıslak gözlerimle.

" Sana ağzını aç dedim...

Elmas, sabırlı olmaya çalışırken beni zorlama. Bana lazım olmasan bir dakika uğraşmam. "

Elindeki etli ekmek parçasını dudağıma dayadı. Hâlâ kapalı olan dudaklarım yüzünden,

" Aç!! " Diye bağırdı bir anda. Korkuyla yerimde sıçrarken dudaklarımı araladım. Hırlarcasına konuştu tekrar.

" Hem ye hem dinle!
Kısa öz ve bir kere anlatacağım.
Kardeş falan değiliz.

" Doğrumu? "

" Annem olacak kadın ve suç ortağı bir hemşire seni hastaneden yürütmüşler.
O yüzden ayağını denk al. Bu bir."
Duyduklarımla üzülecek değildim tabiki. Aksine sevinmeliydim.

" Yinede seni yıllarca aradım. Zar zor izini bulduğumda ne oldu bil."

Bir yandan ağzıma küçük lokmalar veriyor bir yandan konuşuyordu.

" Meğer bizim patronun işini bozan o esmer kısa boylu kız senmişsin."

Şaşkın yüzüne baktım. Neden bahsediyordu bu.

Yılbaşı gecesi bizimkilerin ölmesi senin yüzündenmiş. Gökhan'ı hatırladınmı. Seni vurup hastanelik ederken Derman itinin suratından vurduğu adamı?

O beceriksiz bize çalışıyordu. Derman'dan alacağımız o bellek bizi aleme kral yapacakken sayende uşak olarak kaldık.

Şaşırarak baktım yüzüne.

" Geçen gece seninle karşılaştıktan sonra sen hastaneye götürülürken seni takip edip hastaneye kadar geldim. Hastanede seni o Derman denen adamla görünce şok oldum önce.

O zaman anladım Gökhan'ın ölmeden önce bahsettiği o kızın sen olduğunu. Salak sonra Derman'a yakalanıp öldü. Gerçi iyi oldu. O belleği alsaydı başka birine satacakmış. Her neyse.

Derman Kurtoğlu bir an bile bırakmadı başını. Sana olan ilgisini görünce orda yaptım bütün planı.

Madem planlarımızı bozan sendin yeni bir planla o belleği bize yine sen getirebilirsin diye düşündüm. Sadece bellekte değil. O eve girmişken kasasında ne varsa hepsini alıp bana getireceksin! "

" Hatta Derman'ı da getirmeli bize."

Diyen Naci'ye baktım.
Bu ikiside pis işlere bulaşmışlardı demek.

" Düşünsene bir. Kurtoğlu'nu ellerimizle öldürüp tahtına biz geçebiliriz. Derman'ın kasasındaki o kağıtlar bizde olduğu sürece Kurtoğlu gibi bizede bulaşamazlar. Kral biz oluruz lan..."

Bozulan sinirlerimden olsa gerek bir anda bir kahkaha koptu dudaklarımdan. Naci'nin söylediği saçma sapan şeylere kahkaha ile gülüyordum. Bir süre sonra,

" Siz delir mişsiniz, kafayı yemişsiniz!"

Dedim hâlâ gülerken. Sonrada hırsla ayağa kalktım.

" Bahsettiğiniz adam Derman Kurtoğlu. Hayır.
Yapmayacağım.
Ne istiyorsanız gidin kendiniz alın o Kocaayaktan.."

Halil'de benim gibi ayağa kalktı aniden.

" Yapacaksın." Dedi.

" Ben ne istersem yapacaksın.
Gerekirse o adamın altına yatacaksın ama o kasada ne varsa alıp bana getireceksin."

Duyduğum şeyle tepemden kaynar sular boşaldı sanki. Bütün sinirimle attığım tokat Halil'in suratında patladı.

" Lan şerefsiz! Beni yattığın karılarla karıştırma! Piç!!"

Bir anda aynı şekilde yediğim tokatla kendimi kanepenin üzerinde bulurken aynı anda elini boğazıma geçirerek sıkmaya başladı.

İki elimle kolundan tutarak kendimi kurtarmaya ve nefes almaya çalışsamda olmuyor, gücüm yetmiyordu.

" Naci! " Dedi Halil öfkeli gözlerle.

" Maşayı sobaya sok! "

Duyduğum cümle beynime elektrik patlaması yaşattı sanki. Korkuyla başımı iki yana sallayarak,

" Hayır..
Hayır! " dedim yalvarırcasına bir yandan debelenerek. Korkumu kullanıyordu şuan.

" Yapacaksın Elmas.
Ben ne dersem yapacaksın. Yoksa yemin ederim seni çırılçıplak soyup o kızgın maşayla vücudunda yanmamış tek nokta bırakmam. Öyle bir hâle getiririmki seni, öldür beni diye yalvarırsın.

Son bir iyilik olarak onuda yaparım. Seni acılarından kurtarmak için öldürürümde.

Ama önce arkadaşlarını gözlerinin önünde becerir, kızgın maşayla dağlar, gözünün önünde gırtlaklarımı keserim. Sanada zorla izletirim. Ancak ondan sonra ölürsün."

Elini boğazımdan çekerken korkum kat be kat artmış hem ağlıyor hem nefes almaya çalışıyordum.

" Piskopat manyak!"

Yerinde doğrulup masaya yöneldi. Üzerinden bir zarf alıp içinden bir top resim çıkararak üzerime attı.

" Yapamam sanma."

Elim boynumda yerimde doğrulup oturdum. Etrafa saçılan resimleri alıp tek tek baktım. Bazıları İlknur'un ve onu takip eden bir adamın resimleri, bazılarıda aynı şekilde Sevgi ve yine onu takip eden bir adamın resimleriydi. Kahretsin ikisininde peşine adam takmıştı.

" Bir telefonuma bakar Elmas. Bu gece ikiside elleri kolları bağlı kapımda olurlar."

Kocaman gözlerle bir resimlere bir Halil ve sobada maşa ile köz karıştıran Naci'ye baktım.

" Şimdi kararını ver. Arkadaşların ve canlarınız mı yoksa o Derman piçi mi.?"

Benden Derman'ın evine kadar girmemi ve kasasındakileri alıp ona getirmemi istiyordu.

" Yapamam." Demiştim ki, bir anda bağırarak,

" Demek yapmayacaksın, Ha!
Bunu sen istedin."

Dedikten sonra hızla maşayı alıp yanıma gelerek beni kolumdan tuttuğu gibi bir anda kıyafetimin üzerinden koluma bastığında kocaman bir çığlık koptu dudaklarımdan. Hissettiğim acıyla kendimi kurtarmaya çalışırken beni yere savurarak maşayı tekrar Naci'ye uzattı.

" Kızdır! "

" Allah belanı versin adi şerefsiz. Lâ*et piç." dedim elim acıyan kolumda ağlayarak.
Bağırarak konuştum,

" Yapamam dedim. Çünkü o Kocaayak'ı başımdan siktir ettim.
Benden uzak dur, ben senden uzak duracam dedim. Gördüğün yerde beni tanıma ben seni tanımam dedim. Öylede yapıyor."

" Sikimde bile değil lan! Ya canınız ya o kasadakiler!"

Son sözleriyle kala kaldım. Bu pislik herif hiç acımadan hepimizi öldürebilecek biri olarak bana seçme şansı bırakmıyordu. Ne söylesem kabul etmeyecekti. Nasıl yapacaktım bilmiyordum ama,

" Tamam." Dedim.

" Tamam la*et herif tamam! "

*****************************

 

Loading...
0%