Yeni Üyelik
21.
Bölüm

💎Y.E 20 Başka şansın yok 💎

@azamet_29_2

" Yapamam dedim. Çünkü o Kocaayak'ı başımdan siktir ettim.
Benden uzak dur, ben senden uzak duracam dedim. Gördüğün yerde beni tanıma ben seni tanımam dedim. Öylede yapıyor."

" Sikimde bile değil lan! Ya canınız ya o kasadakiler!"

Son sözleriyle kala kaldım. Bu pislik herif hiç acımadan hepimizi öldürebilecek biri olarak bana seçme şansı bırakmıyordu. Ne söylesem kabul etmeyecekti. Nasıl yapacaktım bilmiyordum ama,

" Tamam." Dedim.

" Tamam la*et herif tamam! "

Ardından dolu gözlerimle kazağımın yanan kolunu yukarıya sıyırdım. Maşanın değdiği yer kıpkırmızı olurken alev alev yanıyor, acısını beynimde hissederken üfleyerek ve elimi saklayarak soğutmaya çalışıyordum. Hayvan herif.

" Ha şöyle akıllı ol.

Naci bira getir."

Naci koşar adım odadan çıkıp bir dakika olmadan geri geldi. Elinde soğuk bira kutusu vardı. Yanıma gelerek tak diye önüme bıraktı.
Hemen alıp titreyen elimle acıyan yere bastırdım soğuk kutuyu. Canım yansada az sonra soğukluğu acımı geçicide olsa hafifletmişti.

" Sonrakinde bu kadar şanslı olamazsın."

Dişlerimi sıkarak baktım yüzüne.
Yanıma gelip bir dizinin üzerine çöküp diğer kolumdan tuttu. Gözlerini gözlerime dikti.

" Bu akşam İstanbul'a dönüyoruz. Gider gitmez hemen bir yolunu bulup adamın evine gireceksin. "

" Tabi tabi..
Zaten İstanbul sokaklarında yana yana beni arıyordur kesin."

Sinirle baktı yüzüme. Tuttuğu kolumla beni sarsarak,

" O zaman sen onu ara bul!
Şunu unutma, gözüm her dakika üzerinde olacak. Arkadaşlarına yada bir başkasına en ufak bir şey söylersen o günden beter ederim seni."

Elimde bira kutusu yüzüne baktım tekrar.

" Nerdeyse 3 gündür yokum. Mutlaka sorguya çekecekler."

Gülümsedi yine pispis.

" Orasını kafana takma. Telefonuna gelen mesajlara bir kaç gün kafa dinlemeye ihtiyacım vardı. Şehir dışındayım yazdım."

" Ne yaptın?

Sen gerçekten pisliğin tekiisin. Ver telefonumu! "

Halil Naci'ye bir bakış atınca Naci diğer odadan montumu ve telefonumu getirip verdi.

Hemen telefonumu açıp mesajlara ve aramalara baktım. Dedikleri doğruydu. Anıl'a Ramo'ya ayrı ayrı mesajlar çekmişti.

" Kalk yemeğini ye. Sonrada çıkıyoruz. Akşam İstanbul'da olacaksın."

" Ben kendim giderim uzak dur benden."

" Yok öyle yağma küçük hırsızım. Bundan sonra gölgen gibi sürekli etrafındayım. En ufak hatanda bütün söylediklerimi bırakır direk kafanıza sıkarım."

" Şansımı sikeyim ben."

Dedim öfkeyle. Hayatımdaki boş kalmayacak tek kadro bela adam kadrosuydu galiba.

Ben neden bu kadar şanssızdım.
Neden yılbaşı gecesi o otelin damından atlayıp gebermemiştim.

Hayatımın içine eden adamların arasında top gibi sekmekten bıkmıştım artık.

" Allah hepinizin belasını versin!"

Sinirle kollarımdan tutup kaldırarak masanın yanındaki sandalyeye oturtdu beni.

Kanepenin üzerindeki yemeği alıp önüme koydu. Ye!

Elimdeki soğuk bira kutusu yanık yerin üzerinde zorlukla bir kaç lokma yerken,

" Naci arabayı hazırla. Toparlanıp çıkacağız."

" Tamam." derken pis pis gülümsedi Naci.

Yarım saat kadar sonra evden çıktık. Yine kar yağıyordu. Ankara'nın karı hiç bitmez gibi geliyordu bana. Soğuk ayaz yüzünden montuma sarılırken acıyan kolumla inleyerek arabaya doğru yürüdüm.
Tam arabanın önüne geldiğimde durup geriye dönerek o eski, dahada virane olmuş eve ve arka bahçesine baktım.

Bir anlığına yıllar öncesine dönerek o demir kapıyı yumruklayarak ağlayan kızı gördüm. Ayakları ve üstü çıplak yine titriyor bir daha yapmayacağım diye ağlıyordu. Gözlerimin dolduğunu hissederken kolumdan tutan Halil ile kendime geldim.

" Bin artık geç kalıyoruz!"

Diyerek arabaya tepti beni. Kendide öne binip hareket ettiğimizde yol boyu ayrıldığım eski mahalleye baktım.

Oynadığım yerler. Düştüğüm yerler. Halil'in beni döverek paramı aldığı yer...

Kalbimde bir sızı peydah oldu.
Her insan çocukluğunu özlerdi. Benim gibiler hariç. Benim gibi acı çekenler büyüdüklerinde şükrederdi. Başımı geriye yaslayarak gözlerimi kapattım.

💎💎💎

Kapının çalan zili ile açtım gözlerimi. Önce rüyamı yoksa gerçek mi diye düşündüm bir anlığına.

Dün Ankara'dan yola çıkıp akşam İstanbul'a dönmüş o şerefsiz Halil ve Naci tarafından evime getirilmiştim. Sabaha kadar kolumdaki yanık acısından ve yaşadıklarımı düşünmekten uyumamış, başta şansıma, şahsıma ve dahi hayatımdaki erkeklerin alayına küfürler ve beddualar ederken aldığım ağrı kesiciler sayesinde sabaha karşı sızıp kalmıştım.

Bu yüzdende uyansamda ayılamadığın için kapı gerçekten çaldımı anlayamamıştım.

Bir kaç saniye sesiz kalarak evin içini dinledim. Sessizlik devam edince rüya olmalı diye düşünerek başımı yastığa koymuştum ki anahtar ve Sevgi'nin sesini duydum.

Hızla yerimden kalkarak antireye çıktığımda kapı açık Sevgi ve İlknur'un girdiğini görünce, aynı anda,

" Süpriizz." Diyen kızlarla hem şaşırdım hem sevindim. Kızlar erken gelmişlerdi. Kaç gündür yaşadığım olaylar ve yalnızlık, dahası Halil den sonra gözlerim dolarak kızların yanına koştum. İkisine aynı anda sarılarak,

" Hoşgeldiniz kızlar. " Dedim ağlamaklı. Çok özlemiştim onları.

" Bak sana söylemiştim." dedi Sevgi.

" Bizi özlemiştir diye."

İlknur güldü.

" Vallaha özlemiş."

" Hemde çok özledim.
İyi ki erken geldiniz." Dedim özlemle.

Her an arkalarında Halil'in adamlarının olduğunu biliyor, onlar için endişe duyuyordum. Bu yüzden yanımda olmaları beni biraz daha rahatlatacaktı.

İlknur elini koluma koyarak,

" E hoşbulduk." Derken kolumdaki yanan yere dokununca acıyla inledim.

" Elmas." dedi Sevgi.

" Koluna ne oldu? "

" Kız yine mi düştün?" dedi İlknur.

Ne diyeceğimi düşündüm anlık. Sonra aklıma gelen ilk yalanı söyledim.

" Kızgın ütüye değdim."

" Kızgın ütüye mi değdin? "

" Evet ya sakarlık işte. Bugünlerde bir şanssızlıktır peşimi bırakmıyor.

"Neyse hadi siz girin bende çay koyayım."

" Evet ya, acıktım valla."

Dedi İlknur.

" Hem simitte aldık."

Diye ekledi Sevgi.

Onlar içeri girerken ben banyoya girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa geçip çayı koydum.

Yarım saat sonra mutfak masasında simitli çaylı kahvaltıdaydık. Bir yandan yerken bir yandan konuştum.

" Ee.. Anlatın bakalım nasıl geçti tatiliniz."

" Ninemi görene kadar iyiydi." Dedi İlknur.

" Kadın 2 gün yatıya kalıp 3 gün bana koca bulmuş. 4. Gün bana söyledi 5. Gün istemeye gelecekler dedi. Adamlar beni görmeden kaçtım. Oh ya! Evim evim güzel evim."

Sevgiyle birlikte gülmeye başladım. Sonra Sevgi'ye sordum.

" Ya senin? "

" Ben daha rahattım.
Tabi misafirlik çıkana kadar. Sonra markete git Sevgi, yemek yap Sevgi, misafir geldi Sevgi, çay Sevgi, çorba Sevgi bulaşık Sevgi. Yetmedi birde sapığım oldu."

Dedi sesli gülerek.

" Nee? " Dedim şaşkın.

" Sorma senin sapığın sessiz modeli Sevgi'ye sarmış."

Şaşkın şaşkın bir İlknur'a bir Sevgi'ye baktım.

" Güzel karıyım vesselam. Ama zorla sevgili olmaz dimi."

Aklıma gelen şeyle,

" Nasıl biriydi." Dedim.

" Sende merak ettin değilmiii? "

Dedi keyifle. Oysa benim derdim merak değil Halil'in adamı olup olmadığıydı.

" Ne yalan söyleyim yakışıklıydı. Uzun boylu. Esmer yakışıklısı. Bööyle kirli sakalı falan vardı. Gözleri kahve rengi buğday tenliydi. Siyah kot ve siyah deri montuyla dahada yakışıklı görünüyordu. "

İlknur, " Kız hem zorla sevgili olmaz diyorsun hem kalıbını çıkaracak kadar ezberlemişsin adamı."

Derken beni içten içe yine o korku sardı. Tarif ettiği adam fotoğraflarda gördüğüm Halil'in adamıydı.

" Hemen polise haber verseydin ya." Dedim sinirle.

" Bende öyle yapacaktım." dedi Sevgi elinde bardak geriye yaslanarak.

" Ama birden bire göremez oldum."

" Öyleleri görünmez olmaz. Gizlice takip etmeye devam eder. Dikkati elden bırakmayın ve yalnız kalmayın."

" Tamam kız tamam sakin ol. Zaten şikayette bulunacam yarın."

" İyi edersin."

" Nasıl sakin olsun Sevgi?
Az mı çekti kıçındaki adamdan. Yani kız haklı.

A! Kız bu arada sen ne yaptın onu anlat asıl? "

Diyerek bana döndü dedi kodu meraklısı İlknur.

" Düşmüşsün. Hastanelik olmuşsun. O Kocaayak yanında kalmış, yemeğe çıkmışsınız. Ramo da kalmışsın. Eray'la aranız bozulmuş."

Saf saf yüzüne bakarken olan biten herşey tekrar tekrar geçti gözlerimin önünden.

Üstüne birde Halil'in yaptıklarını hatırladım. Ve tehditlerini. Benden Derman'ın kasasını boşaltmamı istemişti. Allah aşkına nasıl yapacaktım. Beni tanıma. Ben seni tanımayacam diyip birde evine nasıl girecektim. Adam AVM de beni görmezden gelmişti.

" Huu Elmas sana diyorum.

Sevgi görüyor musun? Kocaayağ'ın adını duyunca bile dalıp gidiyor. Var bunlarda birşey."

Dedi kahkaha atarak. Ardından yine,

" Elmas Demirsoy sana diyorum. Anlat hadi."

Dedi dürterek.
Kendime gelerek,

" Anlatacak birşey yok İlknur. Herşeyi duymuşsun işte." Dedim.

Mikrofonu Sevgi aldı.

" Eray'la ne geçti aranızda peki. Çocuğu AVM de mal gibi bırakmışsın."

" Yuh artık. Kim söyledi sana? "

" Anıl anlattı. "

İlknur araya girdi.

" Buraya bir virgül atıyoruz. Anıl Sevgi'ye yazıyor."

" Yazıyor derken? "

" Hoşlanıyor işte."

Gözüm Sevgi'ye kaydı.

" İnanma abartıyor."

" Ne abartması? Bal gibide sana aşık. Sık sık mesajlar atıyor. Arada söylemiş sizin olayıda."

" Bunlarda iyice dedi koducu karılara döndüler ha! "

" Hadi anlat ne oldu?"

Derin bir nefes alıp bıraktım.

" Eray...

Eray benden hoşlanıyormuş."

" Hadi ya! Oda sana mı yazıyormuş. Nerden anladın? Kendimi itiraf etti? "

" Evinde kaldığım ilk gece Ramo söyledi...

Sizde biliyorsunuz kızlar. Ben onları abi kardeş gibi görünüyorum. Aramızda öyle bir şeyin olması mümkün değil yani. O gün ona da söyledim bunu.

Ama ne dedi biliyor musunuz? "

" Ay ne dedi kız! "

" Senin dikkatini çekmem için bende mi katil olmalıyım dedi. Derman'ı soktu gözüme."

" Hadii!
Ayıp etmiş ama ha!"

" Çok zoruma gitti hareketi ve konuşma şekli. Benden bundan sonra ne arkadaşımsın ne kardeşim diyerek resti bastım."

" Uuu kötü olmuş kız.
Üzüldüm. Aslında iyi çocuktur ama."

" Neyse ya boşverin Eray'ı. Hadi kahvaltımızı edelim."

Dedim bozuk moralimle.
Eray dan daha önemli sorunlarım vardı şuan. Dahası ne yapacağımı nasıl yapacağımı bile bilmiyordum. Derman ve kıymetli kasası. Başımın belası olmuşlardı.

Karşımda oturan iki arkadaşıma baktım. Ya onlara birşey yaparlarsa. Diye düşündüm. O piskopattan herşeyi bekliyordum. Hiç acımadan, bir saniye bile düşünmeden o kızgın maşayı koluma basan adam, dediğini yapmazsam arkadaşlarıma neler yapardı kimbilir. Elim istemeden koluma gidince Sevgi,

" Kolun çok mu acıyor? Açta bir bakayım çok mu yandı? Hastaneye gittin inşallah. "

Dedi elini uzatarak. Tabi anında geriye çektim kolumu.

" Gitmedim önemli bir şey değil. Küçük bir yanık." dedim yalan söyleyerek.

Evet büyük değildi ama küçük de değildi. Ve onların görmesini istemiyordum.
Tıpkı sırtımdaki izleri bu güne kadar görmedikleri gibi.

" Hadi bitirelim şu kahvaltıyı." Dedim konunun merkezini değiştirerek.

" Üstüne bide kahve içeriz." Dedi Sevgi.

" Sende falımıza bakarsın değilmi İlknur? "

" Olur.
Baya baya ilerlettim ben bu işi."

" Yok arkadaş ben istemem. Senin fallar bana yaramıyor.
Ben 3 ü bir arada içecem valla."

" Oyun bozanlık yapma be."

" Yaptım bile."

" Bırak şu mız mızı ya."

Dedi Sevgi. İlknur,

" Kızlar bakın ne diyecem.
Bugün dinlenelim, yarın da şu şikayet işini halledip bir şeyler yapalım. Tatil bitince hiç birşey yapmayacağız."

" Ne yapacağız? "

" Ne bileyim bir yerlere gidelim. Anıl'ın abisinin yerine mesela."

Benim canım hiç bir yere gitmek istemiyor İlknur. Mümkünse evden hatta yatağımdan bile çıkmayacağım ben. Siz gidin."

" Al işte. Aynı menapozlu kadınlar gibisin Elmas. Bunalım takılıyorsun."

" Yok ondan değilde regl oldum olacam. Ondandır. "

" Tamam o zaman. Sen bunalımına gir çık ondan sonra gideriz. Bu arada bizde okul için hazırlıkları yaparız. Malum valizdeki kıyafetler yerlerine takılacak, ütüler yapılacak, alınacaklar var. O işleri halledelim bizde."

" Bakarız. Siz yinede bana çok güvenmeyin."

&

Kahvaltı bittikten sonra ben masayı ve bulaşıkları hallettim. Kızlarda valizlerini boşalttılar. İşimiz bitince Sevgi kahve yapmak için mutfağa girerken ben de acıyan koluma ilaç sürmek için odama geçtim. Tuvalet aynasının önündeki pufa oturup kazağımın kolunu yukarı sıyırdım önce. Sonrada acıyan yanık koluma baktım. Şerefsiz Halil'in maşa bastığı yer su toplamıştı. Aynanın önündeki yanık kremini alıp parmağıma sıkdıktan sonra üfleyerek ve yavaş yavaş yaraya sürerken her dokunuşta canım yandı. Canım her yandığında belalar okudum Halil'e ve Naci'ye.

Adi orospu çocuğu. Derken bir anda unuttuğum şeyi hatırladım.
Ne demişti Halil, annem seni hastaneden yürütmüş. Kocaman gözlerle aynaya bakarken buldum kendimi. Doğrumuydu gerçekten. O kadının ve o adamın çocuğu değilmiydim. Halil'le kardeş değilmiydim. Allah'ım başka bir kadının kızıydım öylemi. Kahretsin neden bunu ona gelmeden önce sormamıştımki. Tabi korkudan aklım sıçrayinca beynim çalışmaz olmuştu..

Tabi ya bu yüzden bana o kadar acımasızca davranabiliyorlardı. Nede olsa tohumuma para saymamıştı.

Bir anda ayağa kalktım. Bu konuyu araştırmalı eğer gerçekse kendi öz ailemi bulmalıydım.
O an aklıma yaşadığım çocukluğum gelince bütün hevesim kayboldu gitti. Kendimi pufun üzerine bıraktım. Gerçek ailem başka insanlar olsa bile bunlar gibi olmadıklarını nerden bilecektim ki. Yada daha kötü olmadıklarını.

" Hadi kızlar kahveler hazır salona gelin." Diye bağıran Sevgi'yle yerimden kalkıp kazağımı yanık yere dokundurmamaya çalışarak kolumu örttüm. Odamdan çıkıp salona geçtiğinde mis gibi kahve kokuyordu ev.

" E hani benim 3 in1? "

" Yok. Sende türk kahvesi içeceksin canım."

Suratım asık 3lü koltuğa geçip yan yana oturarak kahveleri içerken saate baktım. İşe gitme saatim gelmişti. Yokluğumda Cevahir abi beni işten atmamıştır diye umarak kahvemi içtim.

" Hadi kapatın da bakayım."

Diyen İlknur'a uysam mı uymasam mı diye düşünürken kapattım fincanı. Ama bir yandanda ya o günkü gibi yine olacak kötü şeyleri söylerse diye düşünmeden edemiyordum.

" Hadi ama fal diye birşey yok! " diyerek fincanı geri açarak yerimden kalktım.

" Ne yapıyorsun? " Dedi İlknur.

" Hazırlanıp cafeye gideceğim. Sana atmada başarılar."

Diyerek odama geçtim. Üzerime geniş kollu kırmızı bir kazak, altıma siyah kalın kumaş bir pantolon giyip saçlarımı açık bıraktım. Çantamı ve telefonumu alıp çıktım.

" Kızlar ben çıkıyorum." Dedim vestiyerden kısa botlarımı alarak.

" Tamam dikkatli ol. Gecikme."

Botlarımı giyerek kapıyı çekip çıktım. Bir yandan basamakları inerken bir yandan da kafamın içinde birşeyler bulmaya çalışıyordum.

Binadan çıkıp durağa doğru yürürken düşünmeye devam ettim. Cafeye giderken otobüste düşünmeye devam ettim. Kafamın içinde binlerce düşünce vardı bir birini kovalayan. Ama hiç biri sorunuma çözüm değildi.

Otobüsten inip cafeye yürürken bir an durdum. Düşünmekten başım ağrımaya başlamıştı artık. Ellerimle yüzümü sıvazlarken,

" Allah'ım ne yapacam ben ya! "

Diye bağırdığımda yanımdan geçenler bana bakıyordu. Umursamadan yürümeye devam ettim. Halil'in istediği şeyi yapmazsam Halil hem arkadaşlarımı hem beni öldürürdü.

Söylediği şeyi yaparsam ve yakalanırsam..Ki bu ihtimal yüksekti. Derman Kurtoğlu öldürürdü beni. Hemde suratımın ortasından vurarak. Adamın surat dağıtma fantazisi vardı.

Bunu arkadaşlarım için göze alsam bile Derman'ın evine girme şansım hiç yoktu. Ne yüzle ve hangi sıfatla girecektim ki.

Acaba hırsızken yaptığım gibi gizlice mi girsem dedim kendi kendime. Bu kezde evdeki alarmlara yakalanmaktan başlayıp korumalar tarafından kafamdan vurulma ihtimaline kadar herşeyi düşündüm.

Kahretsin. Neresinden bakarsam bakayım bir yol bulamıyordum.
Kahretsin!
Kahretsin!
Kahretsin!

Nasıl bu belanın içinde kaldım ben. Diye bağırırken cafeye kadar gelmiştim. Ama gördüğüm şeyle şok oldum. Tadilat dolayısıyla kapalıyız. Yazısıyla burun buruna geldim.

Ne zaman olmuştu bu. Tabi ya ben 4 gün ortalarda yoktum ki. Hemen cebindeki telefonumu çıkarıp mesajlara baktım.

Çocukların ve kızların mesajlarını ve yalancı Halil puştunun benim yerime yazdığı cevapları okudum önce. Sikik piç. Allah'ın belası. Adi orospu çocuğu. Diye diye mesajları kaydırırken sonunda Cevahir abinin mesajını buldum. Dün atmıştı.

" Elmas bir hafta kapalıyız. Yaz için tadilat yapacağız. Sende şehir dışındayken halledelim dedim. "

Cevahir abi mesaj atmış haber vermişti lakin ben yeni okuyordum mesajı. Gel bir posta daha sövme.

Başımı gökyüzüne çevirdim.
Allah'ım neden ben. Hiç mi sevmiyorsun bu kulunu.

Demiştim ki duyduğum telefonumun çalma sesiyle önüme döndüm. Elindeki telefonun kaldırıp ekranına baktım. İsimsiz bir numara arıyordu. Açıp kulağıma götürdüm.

" Alo."

" Alo küçük hırsızım."

Halil. Halil'di arayan.
Kan beynime sıçradı.

" Neden aradın? Ne istiyorsun hâlâ? "

" Sana görevini bir kez daha hatırlatmak istetim. En kısa sürede işi bitir."

" O kadar kolaysa gel kendin yap o istediğini. "

"Maşa varken neden elimi yakayım? "

Aba altından sopa göstermek bu olmalıydı.

" Benimle düzgün konuş yoksa bir dahakine dudaklarına basarım o maşayı."

Yutkundum. Sonra oyalamak için,

" Derman'ı bulamadım.
Nerde olduğunu da bilmiyorum. Belkide yurt dışında."

Dedim yalan söyleyerek.

" Derman 3 gün sonra yeni mekanını açacak. Kurt otelin aşağı caddesindeki Ay ışığı Clup'te. Ne yap et adamı avucuna al ve evine gir. Sana söylediklerimi..."

Demişti ki sinirle suratına kapattım telefonu.
Beni aradığı numarayı,
SİKİK GÖT. diye kaydedip cebime koydum telefonu.

Bütün sinirimi yanıma alıp geri dönüş için durağa doğru dönmüştum ki bir anda yine onu gördüm karşımda.

Halil bir kaç metre uzağımda bana bakıyordu. Yanıma doğru yürüdüğünü görünce ister istemez geriye adımladım.

" Bir daha yüzüme kapatmayacaksın küçük hırsız."

" Senin ne işin var burda? "

" Sana söylemiştim gölgen olacağım diye."

Dahada yaklaştığı sırada telefonuma mesajlar gelmeye başladı. Halil çenesiyle cebimi işaret ederek,

" Mesajlarına bak.
Önemli olabilir!"

Dedi. Ardından cebinde bir paket çıkararak içinden bir dal sigara alıp dudağına bıraktı.

Yüzündeki ifadeyi hiç beğenmemiştim. Hemen telefonumu alıp açarak mesajlara girdim.

Arka arkaya 10 resim gelmiş iniyordu. İlk gelen resim açılınca kocaman gözlerle şoke oldum. Bizim kızlar dışarı alışverişe çıkmışlar bu şerefsizin adamlarıda arkalarındaydı.

Sonraki resimde kızlar bir marketin önünde ve bir araç içinden üzerlerine doğrultulmuş bir silah vardı.
Aynı karede hem arkadaşlarımı hem bir silahı görünce korkuyla bir telefona bir Halil'e baktım.

Sigarasından derin bir nefes çekerek havaya üflerken,

" Devam et" dediğinde. Resimleri bir bir kaydırdıkça Anıl'ın, Ramo'nun ve Eray'ın da aynı şekilde çekilmiş resimlerini gördüm.

Hırsla yakasından yutarak yüzüne hırlayarak konuştum.

" Arkadaşlarımdan uzak dur lan! Yemin ederim polisi ararım."

Sakin şekilde gözlerime bakarken bir anda kolumdaki yanık yerden tutarak sıkmaya başladığında tiz bir çığlık attım.

" Bırak, bırak kolumu! "

Diye bağırdım. Canım o kadar çok yanmıştı ki gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.

" Bana bir daha hırlarsan dilini keserim senin."

Beni geriye savurduktan sonra.

" Sana 5 gün süre
5.günün akşamı Derman'ı ve kasadakiler istiyorum. Yoksaa..." Dedi ve sustu.

" Kafayı mı yedin sen. O kadar sürede yapamam."

" Orası beni ilgilendirmez. 3 gün sonra yeni mekanında olacak. O günden sonra kalır 2 günün. Gözünü aç. "

Diyerek arkasını dönmüştü ki.

" Kendimi öldürürüm. Hepinizden kurtulurum! "

Dönüp kaşları çatık bana baktı.

" Öyle birşey yaptığında arkadaşlarını senden önce gömerim toprağa."

Dedikten sonra dönüp uzaklaşırken,

" Allah'ın cezası." Diye bağırdım arkasından.

Olduğum yere çökerek elim acıyan kolumda ağlamaya başladım. Ne yapacaktım ben.

💎💎💎

Aradan 3 gün geçmişti. 3 gün boyunca gece gündüz ne yapabileceğimi düşündüm durdum. Ama bir yol bulamıyordum. Arkadaşlarımla tehtid edilirken beynim çalışmaz olmuştu. Moralim o kadar bozuktuki dokunsalar hüngür hüngür ağlamaya başlardım.

" Elmas.."

" Hımm.."

Dedim başımı kaldırıp ocaktaki yemeği karıştıran Sevgi'ye bakarak.

" Neyin var?
Kaç gündür yüzün bir karış. Canın sıkkın. Ne oldu anlat."

" Yok birşey.
Regl olamadımya sinirlerim bozuk. Hep bu hormonlardan."

Stresten regl bile olamamıştım.
Bu gece kulübe gidip Derman'ı bir şekilde kandırıp evine kadar girmeli o kasadakileri almalıydım.

O an Naci geldi aklıma. O adi,

" Hatta Derman'ı getirmeli." demiş Halil'de onaylamıştı.

Kör şeytan çık apartmanın damına atla diyordu. Ama o bile lükstü şuan.

Bu sırada İlnur kapıdan girip karşıma oturdu.

" Elmas yalan söylüyorsun. Ne oldu anlat, bak üstüne atlar tepinirim."

Yalan söylemeye hazırlanıp konuştum.

" Kızlar bana yardımcı olun. Gece randevum var."

Heykeli dikilecek bir yalan söylemiştim.

Nee! Dediler aynı anda.
Sevgi kepçeyi tencereye atıp hızla yanıma geldi.

" Ay inanamıyoruuum!
Elmas'ın randevusu vaaar! " dedi kocaman gülen gözlerle.

" Kiminle?
Yoksa Kocaayakla mı? " Dedi İlknur.

" Hı hı! " dedim sıkkın şekilde.

" Yeni kulüp açmış bu gece oraya davet etti."

" Kaçta alacak seni."

Dedi İlknur yine hevesle.

" Almayacak. Gelme dedim. Mahallelinin diline düşecem böyle giderse."

Önce şüpheli baksalarda inandılar.

" Tamam. " dedi Sevgi ellerini çırparak.

" Önce yemeğimizi yiyelim sonrada seni hazırlarız.
Benim kıyafetlerden birini ayarlarız sana."

" Bende makyajını yaparım. Kocaayak senden alamayacak gözlerini."

Bi an kahkaha atmak istedim ama arkasından gelen ağlama isteği gülme isteğimi bastırdı.

&

2 saat sonra yemeğimizi yemiş Sevgi'nin odasında kıyafet seçiyorduk. Bütün dolabın altını üstüne getirdikten sonra siyah deri diz üstünde biten bir etek, yine siyah göbeği açıkta bırakan crop kazak, üzerine siyah kısa kot ceket de karar kıldık.

Kendi cenazem için güzel seçimdi. Zira bu işin sonunda iki tarafyan birinin elinde ölecekmişim gibi hissediyordum.

Kızlarında yardımıyla hâlâ acıyan kolumdaki sargıya dikkat ederek giyindim.

" Eveet süper oldu valla. Hadi sıra mekyajda." diyen İlknur'la ayna önünde buldum kendimi.

Ayna önünde geçen yarım saatten sonra tam gece kulübüne uygun yapılmış koyu makyajlı kendime baktım.

" Hazırdım.."

Kızların alaylı bakışları eşliğinde yanıma sadece cüzdanımı ve telefonumu alarak kapının önüne çıktım. Kısa botlarımı giyerken Sevgi,

" Odun gibi durma Elmas. Biraz dişi olmayı dene."

Dedi göz kırparak.
Bu geceden sağ çıkabilecekmiydim ondan bile emin değilken kız bana dişi ol diyordu. Alışmadık göte don tut diyordu yani.

Merdivenlerden inip binadan çıktım. Soğukta aşağıdaki durağa kadar yürüyüp sıradaki ilk taksiye binip kulübün yerini söyledim.
Yol boyunca düşündüm düşündüm sonunda aklıma yatan bir plan yaptım.

Bunu yapmaya mecburdum.
Halil bana başka bir seçenek bırakmıyordu çünkü. İstediğini yapacaktım. Hem kendim hem arkadaşlarım için.

Kulübün önüne geldiğimizde duran taksiden inip ücretini ödeyerek bangır bangır müzik sesiyle inleyen mekanın kapısına doğru yürüdüm. Tam kapının önüne gelmiştim ki telefonumun titremesini hissederke ceket cebinden çıkarıp ekrana baktım.
Gelen mesajı açıp okudum. Halil'den di mesaj. Gözüm üzerinde yazıyordu. Geber. Diyerek kapıdaki kas yığını yarmaya kimliğimi gösterdim. Bir kimliğime bir bana baktı bir süre. Boyuma bakıp çocuk sanan tek kişi sen değilsin. Dedim.

Bana ve kimliğime inanıp başıyla gir işaret verince içeri girdim.
Daha kapıdan girer girmez hoparlörlerin bas sesi beynimi esnetmeye başlamıştı bile.

Girişin önünde durup gözlerimle etrafı şöyle bir yokladım.
Kocaayak henüz gelmemişti sanırım. Dans eden kalabalığın arasından itiş kakış geçip bara kadar gelebildim.

Boş taburelerden birine oturup tekrar etrafa bakındım. Hâlâ göremiyordum onu.
Barmenlerden biri gelip ne alırsınız dediğinde,

" Derman bey geldimi? " Diye sordum.

Önce tepeden tırnağa süzerek baktı bana. Sonra da,

" Henüz gelmedi." Dedi.

" Ne zaman gelir? "

" Belli olmaz.
Ne içeceksin."

Diye sorarken oturmaya mı geldin dercesine bakıyordu gözlerime. Ben içmezdim. Ama şuan cesarete ihtiyacım vardı. Bir kadehin bana yardımı olur diye düşündüm ve orta birşeyler ver dedim. Fazlası beni yine dama çıkarabilirdi.

Bir kaç saniye sonra önüme gelen kadehi elime alıp önce kokladım. Ardından küçük bir yudum alırken bir yandan etrafa bakıyordum. Hâlâ görünmüyordu.

Nerdeydi bu adam. Zaten korku ve heyecandan kalbimin sesi kulaklarımı tırmalarken birde geç kalıp bana gerilim yaşatıyordu.

Sinirle elindekini tepeme dikip bir tane daha dedim.
2. Bardakta geldiğinde alıp yudumlamaya başladım. Vee kopuş!

Aradan kaç dakika geçmişti bilmiyorum ama loş kırmızı ve sarı ışıkların üzerinden kayarak geçtiği karanlık pistin ortasında elimde kadeh dans ederken buldum kendimi.

Bir kaç gündür o kadar bunalmış o kadar sıkmıştım ki kendimi, iyi gelmişti bu.
Yarım olan kadehimi yeniden doldurmak üzere bara doğru yürürken bir anda onu gördüm karanlıkta. Ne zaman gelmişti. Neden farkedememiştim. O kadarda bakmıştım etrafa oysa.

Özel locasında elinde purosu, kollarını deri koltuğun gerisine atmış bacak bacak üstünde oturuyordu. İki yanında iki hatun vardı. Kırmızı, askılı, mini elbiseli, sarkık memeli sarışın hatunlar.

Zevkine sıçayım senin. Dedim. Erkek olsam koynuma almayacağım kadar çirkinlerdi. Onların hemen yanında Sefa ve Batur vardı. Elinde purosu gözleri mekanı dolaşıyordu Derman'ın. Ben onu görmüştüm. Ya o... O da beni görmüşmüydü acaba. Elimde kadeh kalabalığın arasından geçerek locaya doğru yürüdüm.

Bir kaç adım kala vazmı geçsem diye düşünürken bar tarafındaki Halil'i gördüm. Dediği gibi gözleri üzerimdeydi. Bu düşüncede silinip giderken dahada yaklaştım, yaklaştım ve tam önünde durdum.

Beni görmeyi beklemediği bakışlarından belli oluyordu.
Gözlerimi gözlerine diktiğimde hâlâ bana bakarak bacaklarını düzeltip kollarını önüne aldı.

Yanındaki karılar ve adamları bir bana bir Derman'a bakıyordu. Dudaklarımdan kaçan hıçkırıklara aldırmadan gözlerine bakmaya devam ettim.

Başka şansın yok Elmas. Dedim dolan gözlerimle kendime.
Dahada yaklaşıp elimdeki kadehi çarparak önündeki sehbaya bıraktım. Gözleri önce kadehe sonra tekrar gözlerime kaydı.

Bir kez daha hıçkırarak sehbanın etrafından dolaşıp bacaklarının önünde durdum. Hâlâ gözlerine bakarken göz yaşlarımın taştığını hissettim.

Derman yanındakilere göz ucuyla bakarken kadınlar kalkıp uzaklaştılar.

Gözlerim hâlâ gözlerinde ellerimi eteğimin iki yanına koyarak biraz yukarıya çektim.
Bacaklarını bacaklarımın arasına alarak dizlerimi kırıp dizlerinin üzerine oturduğumda gözleri büyüdü. Hareketsiz baka kalırken kollarımı boynuna dolayıp dudaklarına bastırdım dudaklarımı.

**************************

Eveet canlar bölüm sonu.
Şaşırdınız itiraf edin😂

 

Loading...
0%