Yeni Üyelik
23.
Bölüm

💎Y.E 22 PSiKOPAT Kurtoğlu💎

@azamet_29_2

 

Hatalarım varsa affola canlarım. Keyifli okumalar dilerim.

 

" Hemen yanıma gel! " Dediğinde hızla yanına gelip arkasına geçtim.

 

Gözleri etraftaki adamları tararken önündeki adamın kulağına doğru eğilerek fısıldadı.
Demek kuyruğumdaki sendin, Franko Matteo De costa. Namı diğer Silver...

 

Sana söylemediler mi Mati? Ben düşmanlarımın elinde ölmemeye yemin ettim! "

 

Aynı anda dışarıda silahlar patlamaya başladı. Bir Derman'a bir dışarıya açılan kapıya gidip geldi gözlerim.

 

Sanki savaş çıkmış gibiydi. Arkadaki adama dönerek,

 

" Gel lan buraya! " Diye hırladı.

 

Adam arkadan ön tarafa geçerken üçüde korku dolu gözlerle bakıyordu Derman'a.

 

" Çıkarın silahları."

 

Karşımızdakiler ellerini bellerine atarken,

 

" Şsstt...
Yavaşça." Dedi Derman.

 

Adamların aniden ateş edebileceklerini tahmin edebilecek kadar deneyimliydi.

 

Halil dahil hepsi silahlarını çıkardılar.

 

" Boşaltın! "

 

Emriyle, şarjörler çıktı.

 

" Ateşe atın."
Diyince varilin içine atıldı silahlar. Derman emrediyor diğerleri uyguluyor, ben sadece izliyordum.

 

Şerefsiz Halil'i Derman'ın her dediğini yaparken izlemek hoşuma gidiyordu doğrusu. Hemen önündeki adından bir İtalyan olduğunu tahmin ettiğim adam hırlayarak,

 

" Hata yapıyorsun Kurtoğlu! "

 

Dediğinde Derman'ın şeytani gülüşünü duydum. Bir psikopat gibi kahkaha atarken, tekrar önündeki adamın kulağına doğru eğildi.

 

" Senin o dilini, kestiğim gırtlağından çıkarıp boynuna kıravat yapacam Mati. Bu alemdeki Silver lakabını kıravatlı Mati olarak değiştirecem lan!"

 

Kimin hata yaptığını herkes görecek. Sen mi ben mi? "

 

" Yapamazsın!
Arkamdaki ailemde kimler var bir bilsen! "

 

" Öyle mi?! " Dediği anda tetiğe bastı aniden. Attığım çığlıkla birlikte karşımızdaki adam suratına yediği kurşunla yere devrilirken kanının hemen yanında duran Halil'in yüzüne sıçradığını görünce bir anda gelen mide bulantısıyla birlikte ellerimi ağzıma kapattım.

 

Derman'ın sesini duydum yine.

 

" Senide yedi sulalenide sikerim lan! "

 

Dediği anda büyük kapı açıldı aniden. Derman'ın elindeki silah hızla kapıya döndü gözlerimizle birlikte. Ama içeri girenler Sefa ve Baturdu. Baskını verenler onlardı.

 

" Abi iyimisiniz? "

 

Derken hızla yanımıza geldiler.
Ardından Sefa gördüğü adamla,

 

" Matteoo?
Şerefsiz piç. Senmiydin lan kıçımızdaki soysuz! "

 

Derman, Sefa ve Batur'a döndü.

 

" Ne yaptınız? "

 

" Dışarda kimse kalmadı abi."

 

Derken Matteo'ya bakarak devam etti Sefa.

 

" Hepsini geberttik!"

 

Derman ellerinin arasındaki adamı öne doğru savurdu önce. Dengesini zor sağlayan adam ayakta durarak Derman'a döndü nefret dolu gözlerle.

 

" Eveet kaldık baş başa! "

 

Gözlerimi adamlardan Derman'a doğru çevirdim. Benim açtığım yaradan gözünün üzerine akan kanla karışık psikopat bakışları öyle korkutucuyduki doğal olarak korkmuştum bu bakışlardan. Hatırladığım o depodaki hâli bir an mülayim gibi geldi.

 

Elindeki gümüş silahı hızla Matteo'nun kafasına geçirdi birden. Adam olduğu yere yığıldığında tıpkı Derman gibi başından aşağı kan akmaya başlarken elleri başında acıyla inliyordu.

 

Ardından kuzgun siyah görünen gözleri saniyelik bana bakıp Halil ve Naci'ye döndü.

 

Bir adımda Halil'in önüne gelip durdu. Aniden öyle bir yumruk indirdiki yüzünün ortasına yemin ederim çene kemiğinin kırılma sesini duydum. Yerde eli çenesinde acı içinde kıvranırken bas bas bağırıyordu Halil.

 

" Bu Elmas'a attığın tokat içindi."

 

Duyduğum şeyle şaşırırken bu kez en sertinden bir tekme geçirdi kaburgalarına. Aynı sesi yeniden duyarken,

 

" Buda bana attığın tekme için."

 

İnanamadım. O anlarda baygın değilmiydi. Değildi demek ki.
Bir an bile kaybolmamıştı bilinci. Ama çok iyi rol yapmış hesap sormak için son ana kadar sabırla beklemişti.

 

Yere bir dizinin üzerine çöktü.
Elleri karnındaki Halil'i saçlarından kavradı yolarcasına.

 

" Bunlar iyi anlarınız!
Bu gece sizin için çok uzun olacak! "

 

Dedi. Sesindeki tınıyı duyanın kalbî sekteye uğrardı.

 

Yavaşça yerinde doğrulurken hemen önündeki Naci'nin bacaklarının titrediği gördüm.
Bana acımadan vuran, döven, işkence yapan bu iki adam şuan o kadar aciz ve acınası görünüyorlardı ki.

 

Derman bana doğru baktı bir kaç saniye. Sonra Halil ve Naci'ye dönerek,

 

" Sefa!! " dedi gür sesiyle.

 

" Çırıl çıplak soyun ve bağlayın bunları! "

 

Dediğinde şok olmuş kocaman açılan gözlerimle kala kalmıştım. Amacı ne olabilir diye düşünürken, Halil'e doğru bakarak konuşmaya devam etti.

 

" Ateş kullanarak işkence etmekten zevk alıyormuş sunuz! Bakalım kendinize yapılırkende zevk alacakmısınız?
Sizde aynı işkencenin tadına bakacaksınız! "

 

Batur ve Sefa yüzlerinde en az Derman kadar korkutucu bir gülümseme ile bakarken Halil ve Naci'nin gözlerinde dalga dalga korku vardı.

 

Yerdeki Halil'i hızla kaldırıp üzerindeki kıyafetleri bir bir çıkararak varilde yanan büyük kalasların arasına atmaya başladıklarında, hem Halil hem Naci yalvar yakar olmuş Derman'a yalvarmaya başlamışlar, bense gördüğüm bu görüntü karşısında şok içinde lâl olmuş ne yapacağımı şaşırmıştım.

 

Onlar yalvarıyor Derman oralı bile olmuyordu. Bir ara Naci kaçmaya yeltendiğinde Derman acımadan bacaklarına sıkarken olduğum yerden geriye sıçradım. Naci can acısıyla yerde kıvranırken Batur geldi yanına. Önce sıkı bir tekme geçirdi karnına. Adamları da Derman kadar acımasız olabiliyorlardı.

 

Ardından Batur da Naci'nin üzerindekileri çıkarmaya başladı. Derman'ın sesi yankılandı depoda.

 

" Bu gece burdan hiçbiriniz sağ çıkmayacak lan!!" Diye haykırdı.

 

" Sizi inim, inim inletecem lan! Öyle ki, öldür beni abi diye yalvaracaksınız!"

 

Dedi acımasız Derman. Bir kaç dakika sonra iki adam üzerlerinde sadece boxerla kaldılar. Derman kin ve öfke dolu gözlerle bakarak,

 

" Onlarıda çıkarın! " dediğinde anında arkamı döndüm. Hızla kapıya doğru yürümeye başladım. Bir an önce burdan gitmek istiyordum. Tam bir kaç adım atmıştım ki üzerinde kelepce takılı iki eliyle Derman tarafından tutulan kollarımla durmak zorunda kaldım.

 

Aniden önüme geçip bileklerimden tutmaya devam ederek konuştu.

 

" Nereye?
Eğlence yeni başlıyor daha.
Sana yaptıklarını bir bir ödetirken burda olacaksın! "

 

Gözlerindeki hipnoz olmuş ürküten bakışları beni korkutmaya yetmişti.

 

" Bırak." Dedim.

 

" Kalmak istemiyorum.
Görmek istemiyorum."

 

Gözleri gözlerimde beni kendine çekerken uzun boyu sayesinde üzerimden arkama doğru bir bakış attı. Aynı anda deponun içinde bir haykırış koptu, kulaklarımı patlatacak şekilde. Arkamdaki Sefa ve Batur iki adamı yakarak işkenceye başlamışlardı ve Halil'in acıyla çıkan haykırışını duymuştum.

 

Hızla ellerimi kulaklarıma götürmek, kapatmak istedim ama Derman'ın sıkı sıkı bileklerimi tutan elleri izin vermedi bunu yapmama. Debelenerek kendimi kurtarmaya çalışırken,

 

" Bırak!
Bıraksana beh!"

 

Demiştim ki bir haykırış daha koptu. Naci'nin sesiyle gözlerim kocaman, Derman'a bakarken o hâlâ üzerimden arkamda olanları izliyor, resmen sadistçe zevk alıyordu. Sonra yine Halil, yine Naci... Haykırışları peş peşe gelmeye başladı. Bir yandan bağırıyor, bir yandan ağlayarak Derman'dan merhamet istiyorlardı.
Derman şuan onlara işkence edilirken dinleterek banada işkence ettiğinin farkında bile değildi. Kollarımı daha kuvvetli çekerek yine bırak! Dedim, bu kez gözlerimde yaşlar...

 

Ben onlar gibi değildim. Acımasızca ne izleyebilir ne dinleyebilirdim. Duyduğum haykırışla bir kez daha bırak! Dedim bacağına geçirdiğim tekmeyle. Ama acıyı ruhu bile duymadı. Bir anda beni kendine çekip sıkıca sardı kollarıyla.

 

" Sana dokunan elleri kökünden kesecem. Seni ağlatanların gözlerini parmaklarımla oyacam."

 

Dünden beri yaşadıklarım, duyduklarım ve hissettiklerim birbirine geçmiş, araya karışan korkumla birlikte acı yüklü anılarım zihnime hücum ederken nefret ettiğim la*et titrememle dişlerim birbirine vurmaya başladı.

 

Yumruklarımı sıkarken dişlerimi durdurmaya çalışsamda başaramadım. Arkamdan gelen çığlıklar devam ederken kararan gözlerimle sığınabileceğim tek yer olan karanlığa sığındım.

 

💎💎💎

 

Aradan geçen kayıp zaman diliminden sonra gözlerimi açmaya çalışırken duyduğum sesler tanıdık geliyordu.

 

Bir tanesi Derman'a ait olan seslerden diğeri İdris denen hamsi amcaya aitti.

 

" Ateşu düşmuş uşak. İyi."

 

Ateş mi?
Ne ateşi?
Ateşim mi vardı?

 

Ne oluyor diye düşünürken olanları hatırladım.

 

" Küçuk bir sinir krizi geçurmuş."

 

" Ne zaman uyanır? "

 

" Çok sürmaz da! "

 

" Tamam sağol."

 

" Bir şey olursa ararsun yina gelirum."

 

Konuşmaların ardından önce açılan, sonra kapanan kapı sesini duyunca, nihayet gittiler diye düşünüp gözlerimi açmamla birlikte kollarını göğsünde birleştirmiş ayakta ve bana bakan Derman'la göz göze geldim.

 

" Hassiktir! " Derken geriye doğru ama yerimde sıçradım.

 

Gözleri gözlerimde bana bakarken ilk günkü kadar soğuk ve acımasız görünüyordu. Gözlerinin psikopat karaları silinmiş yerine kendi mavileri gelmişti. Ama hâlâ ürkütüyordu insanı. Ben yine mi bu devin evindeyim diyerek etrafı incelerken,

 

" İyimisin? " Dedi.

 

Sessiz başımı aşağı yukarı salladım. Konuşmak istemiyordum.

 

" Üşüyor musun?"

 

Bu kez başımı iki yana salladım.

 

" Dilini mi yuttun? "

 

Dedi bu kez sıkkın sesiyle.
Başımı yine iki yana salladım.
Ayağa kalktı. Derin bir nefes alıp verdikten sonra,

 

" Korkuttun beni.
Dün gece yine atak geçirdin.
Bayıldın."

 

" İdris.." demişti ki kopası çenem yine durmadı ve araya girdim.

 

" Sen mi?
Korktun?
Sen korkarmıydın!

 

Asıl ben korktum dün gece.
Manyak bir psikopat gibi olan hareketlerin yüzünden depodan kaçmak istedim ama onada izin vermedin. Delirmiş gibiydin! "

 

Bir anda üzerime doğru eğilip ellerini iki yanıma koyarken bileklerine kaydı gözlerim. Kırmızı kesik izlerini gördüm. Kelepçeler yüzünden kesik izleri vardı bileklerinde. Lakin umru bile değildi. Ardından başındaki yarayı merak ederek gözlerimi başına çevirdim hızla. Küçücük bir bant vardı. Yavaşça yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdığında kendimi yatağa bastırdım iyice. Hemen önümdeki içi yıldırımlarla yüklü mavilere bakarken,

 

" Benim değer verdiğim birine kim zarar verirse, derisini ellerimle ve hiç acımadan canlı canlı yüzerim."

 

Söylediği şeyle kala kaldım. Ne düşünsem bilemedim. Bana mı... Değer mi? Veriyormuş? Neden veriyormuş? Bunun için iyi mi hissetmeliydim. Peki ya deliliği? Onu ne yapacaktık.
O psikopat hâli ne olacaktı. Manyak birinin bana değer verdiğine inanıp mutlu mu olmalıydım.

 

Zaten sert, zalim, manyak acımasız biriydi ama Psikopat Derman diğer Derman'dan daha beterdi bunu görmüştüm.

 

İrice açılan gözlerim gözlerinde gezdi. Derman yavaşça yerinde doğrulurken depodaki Halil ve diğerleri geldi aklıma.

 

Onlara ne olmuştu? Yada ne yapmıştı? Sormak istiyordum, ama ne yalan söyleyeyim korkuyordum da.

 

Dün gece gördüğüm manyak Derman'ı hayatım boyunca unutamayacaktım anlaşılan.

 

" Ateşin düşmüş. Yemeğin gelene kadar dinlen. Sonrada yemeğini yiyip ilacını al."

 

Dedikten sonra arkasını dönüp kapıya yöneldi.

 

" Benim dışarda biraz işim var. Bir saate gelirim."

 

Yerinde doğrulup yatağın kenarına oturduktan sonra ayağa kalktım.

 

"İyiyim ben.
Gitmek istiyorum."

 

Diyerek iki adım atmıştım ki bir anda bana döndü.

 

Ani bir dönüş beklemediğim için bir anda kala kaldım gözlerim gözlerinde. Kaşları çatık elleri ceplerinde ağır adımlarla üzerime doğru gelirken ben geri geri yürümeye başlamıştım.

 

Sonunda bacaklarım yatağa dayandığında burnumun ucundaki Dermanla kendimi yatakta otururken buldum.

 

" Sana!
Yat!
Dinlen!
Dedim! "

 

Diyerek omuzlarından tutup yatağa devirdi beni.
Sonrada üzerimi örttü ve yeniden kapıya yöneldi. Aynı anda üzerindeki örtüyü açıp kalkarak,

 

" Ben iyiyim git.m.."

 

Demiştim ki, " ELMASS! " diyen kükremesini duyduğumda anında yatıp yüzüme kadar çektim örtüyü. İkinci bir psiko Derman'ı çekecek hâlde değildim.

 

Derman hızlı adımlarla odadan çıkıp kapıyı çektiğinde sinirle,

 

" Manyak herif! "

 

Diye bağırdım arkasından.

 

" Seni duyuyorum cüce! "

 

Duyduğum cümle ile geri pıstım resmen. Tabi o dedi diye öylece yatacak değildim. Az sonra örtüyü kaldırarak yerimden kalktım. Komodinin üzerindeki telefonumu da alıp hızlı şekilde ayakkabılarımı giyip, parmak uçlarımda basa basa ilerleyerek kapının önüne geldiğimde, önce kulağımı kapıya dayadım. Dışardan gelen hiç bir ses olmadığı için gitmiş olduğuna kanaat getirip yavaşça kapıyı açarak kafamı uzatıp önce etrafı kolacan ettim. Ardından antreye çıkarak merdivenlere doğru yine parmak uçlarımda yürüyerek geldim. Tam aşağıya inecekken salondaki Derman'ı ve Sefa'yı görünce hassiktir çekip geri vitese takakarak geriledim.

 

Daha iki adım atmıştım ki takılan ayakkabımla geriye düştüm. Çığlığımı yutmak için dudaklarımı birbirine bastırırken kendimi sırt üstü yerde buldum.

 

" Koduğumun halısı!" diye içime içime hırlarken Derman'ın sesini duydum. Hızla yerimden kalkıp duvar dibinde dört ayak çökerek aşağıyı dikizlemeye başladım.

 

" Ne yaptınız, anlat!? "

 

Sefa'ya soruyordu.

 

" Herşey istediğin gibi yapıldı abi.
Depoyu içindekilerle birlikte ateşe verdik. Artık ne depo nede o adamlar var. "

 

Duyduklarıma inanamadım. Oradaki herkesi yakmışlar mı? Halil'in ve Naci'nin de sonunu öğrenmiştim artık. İkiside birer ölüydüler. Hatta yanmış birer ölü. Bir an gözümün önüne yanmış cesetleri gelirken burnuma yanık et kokusu gelince, bulanan midemle birlikte yine dört ayak geri geri yürüyerek arkamdaki duvara yaslanırken, dizlerimi kendime çekip yüzümü dizlerimin üzerine dayadım.

 

Ama değişen birşey olmadı. Mide bulantım daha da artarken hızla yerimden kalkıp odaya koştum. Midem daha fazla dayanamayacaktı.
Kapıyı hızla açıp yine hızla kapattım. Odadaki banyoya zor yetişip kendimi klozetin önüne bırakmamla kusmam bir oldu.

 

Öğür öğür canım çıkarken boş midemden artık sadece safraydı çıkan. En son dün sabah birşeyler yemiştim çünkü.

 

" Yine mi kustun!? "

 

Duyduğum sesle irkilirken gelen yöne doğru bir bakış attım. Kapı önünde dikilmiş beni izleyen Derman'a aitti ses. Kesin kapı sesini duymuştu. Sinirle önüme dönerken aklıma tekrar gelen görüntüler yüzünden bir posta daha kusarken yanıma gelip bir dizi üzerine çöktü.

 

Yüzüme düşen saçlarımı toplayarak arkama aldı.

 

" Git!
Senin yüzünden! "

 

Dedim yutkunarak.

 

" Neden benim yüzümden?
Benmi dedim sana içip içip yanıma gel diye."

 

Dedi, kusmam bitip, beni kaldırıp lavaboya getirdiğinde. Leğen kadar büyük eliyle iki seferde nerdeyse duş aldırdı yüzüme. Sonrada parfüm kokulu kağıt havluyla kuruladı yüzümü ve dudaklarımı.

 

" İçmemle ne alakası var!
Sorun senin çok acımasız olman!"

 

Diyiverdim. Dün geceden sonra bu adamla bu şekilde konuşmam ne kadar doğruydu bilemiyorum.
Bir anda Derman'ın kucağında buldum kendimi.

 

" Bırak kendimde yürürüm! "

 

" Yine beni dinlemeyip odadan çıktın ve yine bizi dikizledin değilmi ayyaş cüce!? "

 

" Nasıl bu kadar acımasız ve zalim olabiliyorsun?
A! Pardon ya! Bir an unuttum. Sen Kurtoğlusun değilmi? "

 

Dediğimde beni sertçe yatağa oturttuktan sonra iri parmağını alnıma dayayarak aniden ve sert şekilde beni geriye doğru itince kendimi sırt üstü iki kolum iki yanda yatakta buldum.

 

Ardından ellerini iki yanıma dayayarak sinirli bakışlar ve dev gibi görünen bedeniniyle üzerime doğru eğildiğinde ikimiz arasında sadece bir kaç santim kalmıştı. Bir eli hâlâ yanımda yatağa dayalı diğer elini kaldırıp işaret parmağını burnumun ucuna getirerek öfkeli şekilde,

 

" Evet!
Zalimim!
Evet!
Acımasızım!
Dün gece gördüklerin görmediklerinin yanında hiç kalır!
Kimse beni hafife alamaz!

 

Hiç kimse!
Ama hiç!
Kimse!
Benim arkamdan iş çeviremez! Hiç kimse.!"

 

Dedi ve sustu. Öfkeli ve çakmak çakmak bakan gözleri gözlerimde gezdi bir kaç saniye. Devam etti sonra.

 

" Yerden bitme bir ayyaşa karşı iyi davranıyorum diye kimseye pamuk şeker dağıtmıyorum."

 

" Yerden bitme mi? " Dedim kendi kendime, sanki tek sorun buymuş gibi.

 

" Benim adım, Derman Kurtoğlu!
Ben bir babayım! Benden korkmayıp bana kafa tutan hiç kimse hayatta kalmadı, kalamaz. Kim neyi hakediyorsa onu yaşatırım ona. O sikik piçler sana işkence yaparken acımadı.
Bende acımadım!
Yaşattıklarını yaşayarak geberdiler.

 

Şimdi dirilip geri gelseler yine aynı şekilde öldürmezsem şerefsizim. "

 

Duyduklarımla yeniden yutkunurken ne yaptınız onlara dedim merakla ve çekinerek.

 

Yüzünde korkutucu bir gülümseme ile baktı bana. Ardından havadaki elini diğeri gibi yanıma dayayarak üzerime doğru eğilirken kulağıma doğru kavis aldı.

 

" Ne söylemiştim sana? "

 

Dedi tıslayan sesiyle.

 

" Sana dokunan elleri kökünden kesecem. Seni ağlatanların gözlerini parmaklarımla oyacam. Dememişmiydim."

 

Yerinde geriye doğruldu.

 

" Dediğimi yaptım."

 

Dediğinde gözlerinin mavisi karanlık kuyulara dönüştü bir anda yine.
Yine gözleri gözlerimde,

 

" Ellerini kesip, gözlerini oydum. Oradakilerin hepsini tek tek ellerimle gebertip cehennemi görmelerini sağladım."

 

iki adım geriledi sonra.

 

" Babam öldüğünde bir yemin ettim. Ben onun gibi düşmanlarımın elinde ölmeyecem.

 

Şimdi, sende beni kızdırma! Dinlen, yemeğini ye ilacını iç.
Döndükten sonra seni evine bırakacağım."

 

Duyduklarımı sindirmeye çalışırken hâlâ aynı şekilde tavana diktim gözlerimi.
Derman kapıyı açtı çıktı ve çarparak kapattı. Sonra koridordan,

 

" SEMRA!! "

 

Diye bağıran sesini duydum.

 

" Yemek getirin! "

 

Tavanı izleyen gözlerimi kapattım. Çocukluğumdan itibaren yaşadığım her kış mevsimini düşündüm. Bana yapılanları, soğuk işkenceleri, aç yattığım geceleri, yediğim dayakları. Ve Halil'in hiç acımadan vücuduma bıraktığı ve ölene kadar geçmeyecek olan o kızgın maşa izlerini.

 

Sonunda belasını bulmuş ve ölmüştü işte. O da Naci de.
Dişlerimi sıktım.

 

" Üzülmedim."

 

Dedim kaşlarım çatık ve sinirli. Ölmeyi çoktan hak etmişlerdi. Cezalarını en az kendileri kadar acımasız olabilen bir adamın elinden çekmişlerdi hemde.

 

Gözlerimi açıp tavandan çekerek yerimden kalktım ve yatağa oturdum.

 

Az sonra kapı açıldı. Odaya yine genç bir kız girdi. Önceki genç kız değildi. Elindeki yemek tepsisini getirip yatağın üzerine bıraktı. Bu süre içinde birke bile kaldırmadı başını.

 

Lütfen bitirin ve ilaçlarınızı alın dedikten sonra odadan çıkıp gitti.

 

Başımı tepsiye çevirdim. 4 ayrı tabak vardı. Yatağın üzerine bağdaş kurup oturduktan sonra tabakların kapaklarını açtım.
Çorbanın dışındakiler tanıdık gelmedi doğrusu.

 

Imm... Zengin yemeği de bir tuhaf oluyor dedim aldığım kaşığı tabağa daldırırken.

 

Aldığım tattan sonra, tuhaf muaf ama lezzetliymiş diyerek devam ettim. Yemekleri hızlıca yiyerek küçük plastik kutudaki iki hapı içtikten sonra tepsiyi alıp odanın kapısının dışına bıraktım. Sonrada Derman'ın emrine uyarak büyük yatağa geri dönüp ayakkabılarımı çıkarıp yattım.

 

Dünkü stres ve yorgunluktan sonra birde yemeği hızlı hızlı yiyince üzerime bir ağırlık çökmüş gözlerim sanki bir aydır uykuya hasret kalmışcasına kapanmaya başlamıştı.

 

Yapacak bir şey yoktu. Sıcak evdeki, sıcak yatağın yorganını tepeme kadar çekip tamamen girdiğim yorganın altında gözlerimi kapattım.
Bir kaç saniye sonra tam uykuya dalacakken aklıma gelen şeyle hızla açtığım yorganla olduğum yerde doğruldum.

 

Allah kahretsin.! Dedim öfke ve pişmanlıkla. Ellerimi saçlarıma geçirirken, o adi, şerefsiz, piç herif gerçek anne babamla ilgili hiç bir şey soramadan geberip gitti mi?

 

" Aaahhhııı!" Diyerek kendimi gerisin geri yatağa bıraktım.
Halil'in söylediklerini tekrar tekrar hatırlarken , çok aptalsın Elmas dedim kendi kendime. En azından Derman'a karşılık bilgi ver demeliydim. Oynadığımız oyunu kendi lehime kullanmalıydım. Sinirle yorganı yeniden tepeme kadar çekip gözlerimi kapattım. Bir iki dakika sonra kendi kendime ettiğim küfürler eşliğinde uykunun kollarına doğru kayıp gitmişim.

 

💎💎💎

 

Gözlerimi yeniden açtığında dejavu yaşarcasına yine Derman'ı gördüm karşımda. Ardından etrafıma bakındım. Hava kararmış akşam olmuştu. Yeniden Derman'a kaydı gözlerim. Dönmüş ve yatağın yanındaki koltukta bacak bacak üstüne atmış oturuyordu. Ama tek farkla.
Kolcağa dayadığı dirseği, katladığı parmaklarına dayadığı yüzü ile gözleri kapalıydı.

 

Yine numara yapmıyorsa uyuyordu. Yada uyuya kalmıştı. Olanları yeniden hatırlarken iki gündür uyumadığını farkettim. Önceki gün anlattıklarım yüzünden dün gece de benim yüzümden uyumamamıştı.

 

Yerimden yavaşça doğruldum önce. Sonra ayaklarımı aşağı sarkıtıp yatağın kenarına oturdum. Önümde uyumakta olan Derman'ın yüzünü izlemeye başladım. Dün gecenin aksine yüzü ne kadarda masum görünüyordu. Yavaşça ayağa kalktım. Yine yavaşça yaklaşarak bandını çıkarmış olduğu alnındaki yara izine baktım.

 

Kafasına indirdiğim cam sürahi yüzünden olmuştu. Ama o ısrar etmişti. Bu yüzden suç onundu.
Bir süre sonra kendimi bu devin yüzünü izlerken buldum. Kaşlarında, saçlarında, şekilli burnunda ve sakalları da gezdi gözlerim. Sonrada yukardan aşağı bütün bedenine baktım. Kesin anne babası da uzun boylu babası kalıplı biri olmalıydı. Çünkü normal insan ölçüleri yoktu bu adamın.

 

Gözlerimi devirdim kendi düşüncelerime. Hadi ama kimi kandırıyorsun Elmas. Adam uzun kalıplı olabilir ama sende yerden bitmesin. Bu yüzden sana dev gibi geliyor belkide.

 

Ben kendi kendime yorum yaparken bir anda açılan mavi gözlerle ve yakalamanın verdiği şaşkınlıkla geriye sendeleyerek yatağa gerisin geri otururken,

 

" Çok mu beğendin?"

 

Dediğini duyunca kocaman gözlerle ve açık ağızla kala kaldım.

 

" Ne." Dedim salaklamış şekilde.

 

Ayağa kalkıp yanıma yaklaşarak yine elleri ceplerinde üzerime doğru eğilirken,

 

" Çok beğendin galiba. Zira on dakikadır yüzümü inceliyorsun Karakız. "

 

" Ne incelemesi be!?"

 

Derken içimden, nasıl anladı lan? Yine numara yapıyor du kesin. Dedim ellerimi sert kaslarına bastırıp itekleyerek. Derman gerilerken devam ettim.

 

" Sanki hiç insan görmedik."

 

" Görmüşsündür tabi. Ama benim gibisini değil." Demez mi?

 

" Ay sevsinler.
Egoya bak arşı falan geçmiş. Kendini beğenmiş sende. "

 

Dedim kendimi kurtarmak için üste çıkarak.

 

" Her neyse uyandığına göre hadi kalk gidiyoruz."

 

" Nereye? "

 

" Evine gitmek istemiyormuydun? "

 

Anında ayaklandım.

 

" Evet gitmek istiyorum. Hemen gidelim."

 

Hızla ayakkabılarımı giyip kapıya doğru ilerleyerek odadan çıkıp aşağı merdivenlere yöneldim. Arkamdan gelen ayak seslerini duyarken merdivenleri iniyordum.

 

Salondaki Sefa'nın yanından hiç konuşmadan transit geçerek kapıya yöneldim. Açtığım kapıyla birlikte dışarda Batur karşıladı beni. Onunda önünden geçip bir kaç adım ileride durdum.

 

Derman'ın

 

" Batur gidelim."

 

Diyen Derman'la birlikte arabaya doğru yürüdüm.
Batur'un açtığı kapıdan arka koltuğa geçip otururken Derman da hemen yanıma oturdu. Sefa da öne geçince, hareket ettik.

 

Yol boyunca sessizce camdan dışarıyı izledim sadece. Olan herşey tekrar tekrar zihninde canlandı. Yanımda oturan bu dev kılıklı adama hayatlarımızı borçluydum. Artık..
Elimi alnıma dayayarak ovarken kendi kendime, herşeye rağmen yardım isteğimi geri çevirmeyip bana yardım etti dedim. Artık ona borcum çok büyüktü.

 

Kendi hayatını tehlikeye atarak bana yardım etti. E tabiki olanlardan sonra şunu daha iyi anlamıştım.

 

Ben aptal gibi onu kandırmaya çalışıp, belkide başarıp, onu Halil'e ve o diğer mafyaya gerçekten götürebilseydim ki.. Kesin bi boklar döndüğünü anlardı deneyimli eleman...
Bunu başarabilseydim bile o yinede kurtulurmuş. Kolay lokma olmadığını dün gece gözüme soka soka ispatlamıştı.

 

Ben kafamın içinde, düşünceler arasında gidip gelirken yol bitmiş eski mahalleme ve oturduğum eve gelmiştik.

 

" Geldik abi. " diyen Sefa arabadan inip benim kapımı açtı. Baturda inip Derman'ın kapısını. Aşağı inip benim olduğum tarafa gelen Derman yanımda durdu. Ben ona o bana baktık bir süre.

 

" Hadi gir. Camdan göreceğim seni."

 

diyerek apartman girişini işaret etti gözleriyle.

 

Sessizce apartman kapısına doğru yürürken durdum.

 

Bir elimle saçlarımı karıştırdıktan sonra geri döndüm. Derman'ın yanına gelerek önünde durup gözlerine baktım.

 

" Ne oldu." Dedi başını iki yana saklayarak.

 

" Yarın işin varmı? "

 

Bir kaç saniye durduktan sonra "

 

" Evet var." Dedi.

 

" Tamam." Dedim. Sonrada tekrar girişe yöneldim. Yine iki adım atmıştım ki kolundaki büyük eliyle durdum.

 

" Neden sordun? "

 

" Bana yemek borcun var. İlk seferinde ben ısmarladım." Dedim.

 

Bir kaç saniye sonra bir anda kahkaha attı yine sokak ortasında. Beni ilk kez eve bıraktığı gecede böyle neşe dolu bir kahkaha atmıştı arabada.
Bu gülüşü daha çok yakışıyordu işte yüzüne.

 

" Tamam borçlu kalmak istemem. Yarın akşam üzeri alırım seni."

 

" Alma ben gelirim."

 

Yine bir kaç saniye durdu ve
" Tamam." Dedi.

 

Anlaştık diyerek binadan içeri girdim. Basamakları çıkarken garip hissediyordum.

 

***************************
Evet canlarım bölüm sonu. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

 

Loading...
0%