Yeni Üyelik
25.
Bölüm

💎Y.E 24 Tartışma ile gelen sürpriz💎

@azamet_29_2

Katlarda bir saat kadar dolaştıktan sonra gördüğüm yeni açılmış müzik aletlerinin bulunduğu dükkanı görünce gözlerim bir anda parlayıverdi. Yeni bir gitara ihtiyacım olduğu için sadece fiyatlara bakmak için bile olsa girip dolaşmaya karar verdim. Dükkana balıklama daldıktan sonra gitar bölümüne yöneldim. Gördüğüm göz alıcı renkleri ile al beni diye bağıran gitarların fiyatları alma uzak dur diyordu. Kaliteli ve sağlam bir gitar almak bir kaç aylık birikim gerektiriyordu.

Beğendiğim birkaç gitarı zihnime yazdıktan sonra dükkandan ayrılıp birkaç dükkan ötedeki takıcı kızın olduğu yere doğru ilerledim.

Küçük mağazanın karşısına geçip şöyle bir baktım. Dışarıdan kuyumcuları andıran ama ürünleri tamamen özel taşlardan yapılmış olan güzel, farklı bir mağazaydı.

Kapıyı açıp içeriye girdiğinizde değişik bir hava karşılıyordu insanı. Belki de burada satılan taşların etkisinin mağazaya dağılması yüzünden böyle hissediyordum ya da bana öyle geliyor, sadece kendimi kandırıyordum. Çünkü kolyeler bileklikler künyeler şifalı olan taşlarla yapılmış insana değişik bir his katıyordu.

" Buyurun nasıl yardımcı olabilirim." diyen genç kıza.

" Şey özel bir bileklik bakıyorum."

" Kendiniz için mi, hediye mi? "

" Hediye olacak."

" Peki bir bayan için mi, bir erkek için mi? "

" Bir erkek."

" Anladım."

" İstediğiniz özel bir taş var mı? "

O an aklıma Derman'ın sinirlenmiş ve psikopat hali gelince kıza,

" Şööylee insanın sakinleştiren negatif enerjisini alan bir taş var mı? "

Diye soruverdim.
Gülümseyerek cevap verdi. Erkek arkadaşınız biraz sinirli sanırım, tam size göre bir bilekliğim var emin olun beğeneceksiniz siz de."

" Erkek arkadaş? Mı? "

Kendi kendime gülerek konuştum,

" Erkek arkadaşım değil.
Sadece bir tanıdık."

Yine de sinir bir şekilde gülümseyerek,

" Buyurun bunlardan birini önerebilirim." Diyerek cam tezgahın altından birkaç bilekliğin olduğu tabakayı çıkardı.

" Onyx ve ametist taşları birlikte kullanılmış modeller. Çok sattığımız modellerdendir. Hem onyx hemde ametist negatif enerjiyi alır."

Önümdeki modeller arasında kararsız şekilde yarım saat kadar düşünüp sonunda onyx taşı ağırlıklı bir tane beğendim. Kız gülümseyerek ve güzel bir zevkiniz var diyerek bilekliği alıp önce bir kutuya sonrada kadife bir keseye hediyelik şekilde hazırladı.


Aldığım hediyenin ücretini ödedikten sonra mağazadan çıkıp kolumdaki saate baktım. Hâlâ az da olsa zamanım olduğu için bir kat daha gezebilirim diye düşünüp üst kata yöneldim.
Yürüyen merdivenlerle yavaş yavaş üst kata çıkarken karşı taraftaki aşağı inen merdivenlerde Derman'ı gördüm. Yanında bir de kadın vardı. Arkalarında da birkaç kişi daha. Alt kata iniyorlardı. Güncelleme yapan beynim bana bu adamın üst katın sahibi olduğunu hatırlattığında neden burda olduğunu anlasamda yanındaki kadın ne ayaktı onu anlamamıştım.

Uzun boylu sarışın yüzünde bir kilo boya olmayan doğal bir güzelliği olması dikkatimi çekmişti. Ben üst kata geldiğimde onlarda alt kata inmişlerdi. Ben onları görsem de o beni görmemişti. Merdivenlerle inerek katta yürürken yan taraftan Derman'ı izlemeye devam ettim. Yanındaki kadın her kimse gerçekten güzel görünüyordu. Üzerindeki kürk yaka mantosu zengin olduğunu gösteriyordu. Gülerek konuşmasına bakılırsa oldukça samimiydiler. Arkalarında dört adam vardı. Adamlardan ikisi Sefa ve Batur olduğuna göre diğerleri yanındaki kadının adamları olabilir diye düşündüm.

Ayak üstü yaptığım analizden sonra,

" Bak sen Derman efendiye. Hiç boş durmuyor."

Diyerek derin bir nefes aldıktan sonra arkamı dönüp mağazalara yöneldim. Gıcık herif dedim sinirle. Sonra durdum.

Yahu bana ne oluyordu ki.
Kiminle gezerse gezsin di. Kızlarla gezmek istiyorsa gezebilirdi beni bağlayan bir şey yoktu ki.

Sana ne oluyor Elmas, sana ne oluyor. Ver hediyeni siktir git.

💎💎💎

Bir kaç mağaza daha dolaştıktan sonra AVM den çıktım. Yediğim bir kaç dakikalık yağmur ve soğuk yüzünden yine arka arkaya hapşırmaya başlayınca restoranta gitmek için taksiye binmeye karar verdim. Otobüsle falan uğraşacak kadar iyi hissetmiyordum. AVM önündeki taksilerden birine binerek mekânın adını söyledim. Allah'tan yakındı da fazla para vermem gerekmedi.

Taksiden inip restoranta doğru ilerledim. Tam önünde durup alıcı gözle baktım.

Uzun bir ıslık çaldım ardından. Anasını satayım biz boş yere yer kaplıyoruz bu dünyada. Abi ne bu zenginlik, şaşâa. Buradaki yemeklere altın tozu mu serpiyorlar. Diyerek kapıdan içeriye girdim. Kapı önündeki, en az gelen müşteriler kadar iyi giyimli olan görevli yanıma gelerek, masa ayırtıp ayırmadığımı sordu.

" Derman Kurtoğlu ile." Demiştimki,

" Elmas hanım mı? " Dedi.

Elmas ve Hanım? İki kelimeyi yanyana bile hayal edemiyordum. Yinede,

" Evet." Dedim.

Adam önce tepeden tırnağa bir baktı. Ardından,

" Lütfen buyrun." Diyerek denize bakan tarafta cam önündeki, manzarası harika olan masaya yönlendirdi. Yan tarafıma geçerek kabanınızı alayım dediğinde çıkarırken,

" Teşekkürler. Yanımda kalmasını istiyorum." Diyerek vermedim.

" Nasıl isterseniz."

Otururken beni bekledi.
Ardından,

" Beklerken birşeyler alır mısınız? "

" Hayır. Derman beyi bekleyeceğim."

Demiştim ki arka arkaya yeniden hapşırmaya başladım. Cebimden çıkardığım mendille akan burnumu silerken gözlerim sulanmaya başlamıştı. Gözlerimin ve başımın ağrımaya başlayacağını hissediyordum.

Yandın kızım Elmas. Gribin babasını buldun galiba.

Diyerek arkama yaslanıp yanımdaki camdan dışarıya bakmaya başladım. Boğaz her zamanki gibi yine çok güzel görünüyordu. Elimi çeneme dayayarak ağırlaşan göz kapaklarımla manzarayı izledim bir süre. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Kulağıma gelen ayakkabı sesiyle,

" Nihayet gelebildin." Diyerek arkama döndüm.
Ama gördüğüm kişi beklediğim kişi değildi.

Derman beyefendi değil Baturalpti gelen. Burnumu çekerek yüzüne bakarken Batur,

" İyi akşamlar.

Bu akşam Derman Bey'in önemli bir işi ve yurtdışından misafiri olduğu için gelemeyecek.

Bunu haber vermem ve sizi eve bırakmam için görderdi beni. "

O an aklıma AVM deki kadın geldi. Yüzümde sinir yüklü bir gülümseme ile önüme baktım.
Resmen ekilmiştim.

" Tamam.
Önemli değil."

Kabanımı ve şemsiyemi alarak masadan kalktım. Bir yandan giyinip bir yandan yürüyerek restoranttan çıkarken Baturalp de arkamdan geliyordu. Aldırmadan şemsiyemi açıp caddeye doğru ilerlerken koşarak önüme geçti.

"Arabaya binin ben bırakacağım."

" Gerek yok.
Kendim giderim."

Dedim yine arka arkaya hapşırarak.

" Olmaz.
Abimin emrini yapmazsam hesabını sorar. Buyrun arabaya ben bırakayım."

Yüzüne baktım bir kaç saniye.
Tamam dedim. Canıma minnet bilecektim çünkü hastaydım. Gösterdiği arabaya yürüdüm. Açtığı arka kapıdan binip oturdum. Batur motoru çalıştırıp gazladığında geriye yaslanıp gözlerimi kapattım.
Başım ve gözlerim ağrımaya başlamıştı çünkü. Bir an önce eve gidip ilaç alıp uyumak istiyordum.

💎💎💎

Kapanan gözlerimi Batur'un," Geldik." Diyen sesiyle açtım.

Oturduğum yerde uyuya kalmıştım. Batur önden inip önce elindeki şemsiyeyi sonra kapıyı açtı. Şemsiyeyi üzerime tutaken indim. Kapının önüne kadar benimle yürüdü.

" İyi akşamlar. "

Diyerek dönerken,

" Dur."

Dedim. Aldığım bilekliği çıkarıp Batur'a uzattım.

" Bunu abine ver.
Bana yaptığı iyiliğe karşılık küçük bir şey. İster kullansın ister atsın."

Diyerek içeriye girdim. Ağır adımlarla merdivenleri çıkıp dairemin önüne gelip zile bastım.

Kapı anında İlknur tarafından açıldı.

" Elmas.
Hayırdır. Erkencisin? "

" Sonra İlknur lütfen.
Ayakta duracak halim yok ."

" Gel hadi gir."

Dedi koluma girerek. Bizi duyan Sevgi salondan çıkıp yanımıza geldi.

" AA! Elmas."

Koşarak diğer koluma girdi.

" Ne oldu? İyimisin? "

" Daha kötü oldum."

Derken kendini koltuğa bıraktım.
Sevgi eliyle ateşime bakarken başım geride uyumak istiyordum.

"Ateşin dahada çıkmış.
Gel hastaneye gidiyoruz."

Dedi kolumdan tutarak.

" Gerek yok dinlenirsem geçer."

" Saçmalama Elmas."

" İlknur lütfen.
Sen bana o sabahki ilaçtan ver yeter."

" Kızım ilaç o. Leblebi değil."

" Tamam ya istemiyorum!
Hiç birşey istemiyorum!
Sadece uyumak istiyorum. Bırakın uyuyayım bari. "

" Tamam ya tamam! "

On dakika kadar sonra İlknur'un getirdiği çorbadan bir kaç kaşık içip üzerinde o ağrı kesici ateş düşürücü ilacı içerek koltuğa uzanmıştım. İlknur'un,

" Ee yemek ne oldu? "

Sorusuna bıkkın ve sinirli şekilde,

" Uzun bacaklı ve sarışın olan acil bir işi çıkınca beni ekti."

Dedim. Sonrada ağırlaşan gözlerim kaymaya başlayınca birazcık uyuyayım diyerek kapattım gözlerimi.

💎💎💎

Aradan bir gün geçti. Hâlâ grip olmama rağmen bugün daha iyiyim. Ama hâlâ arada bir hapşırmaya devam ediyorum. Önceki gece yemekte ekilip eve daha hasta bir şekilde gelince sabaha kadar hasta yatmış, gece boyunca Sevgi ve İlknur ilgilenmişlerdi benimle. Onlar olmasa ne yapardım biliyorum.

Ertesi sabah uyandığımda telefonum da üç arama vardı.
8 de. 8 buçukta ve 9 da arka arkaya üç kere arayan kişi Kocaayak Dermandı.
Hangisine daha çok kızsam bilmiyorum. Beni ekmesine mi?
Yoksa bir arama zahmetine bile girmemesine mi?

Gün boyunca bir kaç kez daha aradı. Ama cevap vermedim aramalarına. Ardından kapıma adam yolladı. Kapıyı Sevgi'ye açtırıp uyuduğumu iyi olduğumu söylemesini istedim.
Ama adamı bununla yetinmedi. Utanmadan içeri girip odada uyuduğumu görüp teyit ettikten sonra gitti.

Beni yemekte ekip sonrada merak ediyor numarasını yemezlerdi.

Mutfaktan bağıran Sevgi ile odadan çıkıp mutfağa yöneldim.

" Hadi kızlar biraz daha oyalanırsak geç kalacağız."

" Geliyorum!"

" Bende! "

İlknur ile arka arkaya girdik mutfağa.

" Elmas nasıl oldun? "

" Sayenizde daha iyiyim. Hakkınızı ödeyemem kızlar.
İyiki arkadaşımsınız. "

Dedim sırayla ikisine bakarak. Masaya otururken,

" Ne demek. Biz arkadaşız.
Biz hasta olsaydık sen bizimle ilgilenmez miydin. Hadi abartma da yiyip çıkalım."

Dedi Sevgi. İlknur,

" Okulun ilk gününde gecikmeyelim. Hadi."

Kahvaltımızı yapıp evden çıktık. Soğuk havada daha fazla üşümemek için hızlı adımlarla indik durağa. Gelen otobüse binip okulun yolunu tuttuk.

Okula geldiğimizden hafiften yağmaya başlayan karla, kendinizi içeriye attık. Dersliğe çıkar çıkmaz Anıl Sevgi'nin yanında biterken Eray bizden uzakta kalmaya özen gösteriyordu. Malûm adamı AVM de sap gibi bırakmış, reddi arkadaş ilan etmiştim.

İlk dersler boş geçmiş hocalarla lak lak ederek 2. Dönemde hangi dersleri nasıl göreceğimizden başka birşey konuşmamıştık.

Öğle arası olduğunda birlikte Ahmet abinin Cafesine indik.

Sevgi ve Anıl bizim için sandviç ve çay almaya giderken ben gribime eşlik eden o regl ağrısı ile bacaklarımı karnıma çekmiş sarılarak ağrımın geçmesini bekliyordum.

" Hâlâ mı ağrıyor? "

Diyen İlknur'a bakarak

" Evet." Dedim.

" Keşke gelmeseydin. "

" Dersin boş geçeceğini bilseydim vallaha gelmezdim."

" Selâm kızlaaar.
Ay! Sizi gökte ararken yerde buldum ayol! "

Sırıtarak ve salına salına gelen kişi Ramo'ydu.

" Kız çirkin ördek, hayırdır ne bu hâlin. Karadeniz'de gemileri yanmış Dursun gibi kala kalmışsın sandalye tepesinde."

" Ramo."

" Hımm."

" Hiç griple aynı anda regl oldun mu sen?"

" Saçmalama ayol.
Tabiki hayır. "

" Hah!
Olunca gel! Ancak o zaman anlarsın."

İlknur girdi araya.

" Hayırdır sen niye bizi arıyordun."

" Size işim düştü kızlar ve oğlan."

Dedi yanımıza gelen Anıl ve Sevgi'ye bakarak.

" Ha bide Eray lazım. "

Anıl elindekileri önümüze bırakırken.

" Ne oluyor ne işiymiş bu? "

Diyince,

" Küçük bir defile işim olacak.
E sizden iyi model bulamam. Bana yardım etmelisiniz."

" Defile mi? Ne defilesi? "

" Şimdi beni dinleyin.
Hocalardan birine elbise tasarımlarım olduğunu ve iddialı modeller olduğunu söyledim.

" Getir göster." Dedi ama bulamıyorum. Kesin o zilli Emel boku aldı çantamdan.

Tâbi hocaya bulamadım da diyemedim. Benim için büyük bir sans olacak bu fırsat, bir daha elime geçmez.. Beğenirse ünlü bir modacıyla tanıştıracak.

Hocaya bir ay sonra sürpriz olarak okulun spor salonunda sergileyeceği mi söyledim. Önce olmaz falan dedi ama zar zor kabul ettirdim.

Kızlar bana yardım edin ne olur."

" Ramo sen beynini nerde bıraktın? "

Ellerim karnımda devam ettim.

" Hadi bunlar neyse de benden manken falan olmaz."

" A öyle deme çirkin ördeğim!
Asıl sen lazımsın ayol! "

" Ne? "

" Kim demiş güzeller uzun olur diye. Kısa boylu ama afet gibi kızlar da var bu ülkede. Sen onlara hitab edeceksin kuzum! "

Önümdeki sıcak çayı iki elimle tutarak ellerimi ısıtırken,

" Çirkin ördekten kuğu çıkarmaya çalışıyorsun."

Dediğimde, " Ayh! İşte bu! " Dedi ellerini sevinçle çırparak.

" Defilenin adı Kuğu olacak."

Sonrada dudaklarını büzerek,

" Kızlar bu kardeşinize yardım edersiniz değil mi? "

Dediğinde önce birbirinize baktık sonrada kabul ettik. Çok iyiliğini görmüştük Ramo'nun şimdi yüz üstü bırakmak olmazdı. O zamana kadar ölemezsem tâbi. Ramo,

" Teşekkür ederim kuşlarım. Bu iyiliğinizi hiç unutmayacağım.
Şimdi bana müsade."

Diyerek kalkarken bende kalktım.

" Kızlar benden paso. Eve gidiyorum. Ramo benide bırakırmısın? "

" Olur kuşum gel. "

Kızları orda bırakıp Ramo ile çıktık.

" Senin ne işin vardı zaten.

Al sıcak su torbanı koy kıçına yat aşağı. Bu ağrıyla okulamı gelinir ayol.

Ay! Allah'tan öyle dertlerim yok."

Bahçeden çıkarken durdum.

" Ramo! "

" Ne? "

" Bi sus ya!
Ağrıyla aynı anda zehir etkisi yapıyorsun ha! "

" Ay tamam ya!

Kız bana bak o kadar kötüysen hastaneye gidelim. Kalp krizi gibi oluyormuş diyorlar öylemi?

Böyle giderse gitmek zorunda kalacaktım zaten. Elim kasıklarımda durmak zorunda kaldım. Sonra olduğum yere çöküp

" Biraz dur. " Dedim.

Bu ağrı neden bu kadar fazlaydı bugün. Resmen soluk aldırmıyordu.

" Böyle olmaz hadi hastaneye gidiyoruz."

Kolumdan tuttu. Tam ayağa kalkarken önümdeki deri ayakkabılar ve akabinde onun sesini duydum.

" Ne oluyor burda?
Neyin var? "

Başımı kaldırıp yüzüne bakacakken bir anda kendimi Derman'ın kucağında buldum.

" Hastamısın? "
Dişlerimin arasından konuştum.

" Sanane be adam.
İndir beni."

Sert sesiyle,

" Hastaneye gidiyoruz."

Diyerek arabaya doğru yürüdüğünde ben hâlâ bırak beni diye çemkiyordum.

Ramo'nun salak bakışları arasında kendimi büyük sedan aracın arka koltuğunda bulurken,

" Binsene lan Lale."

Diye çıkıştı Ramo'ya. Ramo korkuyla soluğu Batur'un yanındaki koltukta aldığında,

" Batur hastaneye çek."

" Emredersin abi."

" Ya sen kafayı mı yedin. Bu yaptığına adam kaçırma denir."

Derken ellerim hâlâ kasıklarımdaydı.

" Neyin var? "

" Sanane! "

" Hasta mısın? "

" Sanane ya!"

" Ağrın mı var? "

" Seni ilgilendirmez."

Dedim huzursuz.

" Her şeyi de bilme! "

Tepeden tırnağa süzdü gözleri.

Bir süre sessiz kalarak bekledik. Bu süre içinde araç hızla devam etti yoluna. Sonunda dayanamayan Derman yine konuştu.

" Neden telefonlarımı açmıyorsun?"

" Açmak zorunda mıyım? "

" Zorundasın? "

" Değilim! "

" Seni aradığımda açacaksın."

" Yok ya!
Nedenmiş o? "

Biz tartışırken Batur aynadan Ramo ise arkasını dönmüş bize bakıyordu.

" Çünkü ben öyle istiyorum.

Dönün lan önünüze! "

" Beni adamlarınla karıştırma! Her aradığında açacak! Arkadaşıma da bağırma! "

Sinirle baktı yüzüme.

" Bağırırım! "

" Bağıramazsın! "

" Canım kime isterse bağırırım! "

" Bağıramaz. Sın! "

" Abi geldik."

Araç hastane bahçesine girip durduğunda Derman hırsla indi arabadan. Kapıyı çarparak kapattıktan sonra diğer tarafa geçip kapıyı açıp kucağına çekti beni. Hızlı adımlarla içeriye yürürken Ramo da inip peşimize takıldı.

" Arıyorum açmıyorsun.
Adam yolluyorum unursamıyorsun.

Derdin ne? "

" Senden âlâ dert mi olur? "

Dedim bana dönen gözlere sinirle bakarak.

" Alışmışsın gel diyince gel, git diyince git adamlara, yapmayan olunca bozuk atıyorsun."

Derken acil müdahale odasına girdik. Beni boş olan yataklardan birine yatırdıktan sonra devam ettim.

" Önce yemek için konum attın, sonra ektin beni! "

Diye bağırdım. Tam o sırada gelen doktor.

" Geçmiş olsun. Hastanın neyi var? "

" Baş belam var doktor, aldırabiliyormuyuz? "

Dedim hırlayarak.
Adam şaşkın bakarken, Derman girdi araya.

" Şiddetli regl ağrısı var! "

Dediğinde şok şekilde kala kaldım. Nereden anlamıştı.

Ben salak salak bakarken kollarını göğsünde birleştirdi ve devam etti.

" İşim olmasa gelirdim!
Sana Batur'u yollayıp durumu söyledim! "

O anda aklıma sarışın iş geldi.
Yanımıza gelen hemşire koluma serum için damar yolu açarken,

" Gördüm işinin ne olduğunu! "

Diyerek kıpırdanınca kolumun acısıyla bir Ahh! Çıktı dudaklarımdan..

Derman bu kez kıza döndü.

" Dikkat etsene biraz. Canını yaktın! "

" Bağırma kıza! "

" Ya sabır! "

Acil servisin ortasında birbirinize bağırıp duruyorduk. Allah'tan boştuda kimseye zararımız yoktu.

" Sarışın işin, verdiğin sözden daha mı önemliydi?! "

" Sarışın mı?
Ne sarışını? "

Hemşire kız serumu takıp kaçar gibi yanımızdan ayrılırken yerimde doğrulup oturdum.

" AVM deki uzun bacaklı sarışın iş."

Bir anda durdu.
Mavi gözleri gözlerimi bulduktan sonra aniden gülmeye başladı.

" Seni kıskanç cüce.
Sen beni mi kıskandın? "

Derken tam dibime gelip durdu.

" Neden bu kadar kıskandın.
Yoksaa..."

Diyerek yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdığında gözlerim gözlerinde kala kaldım.

Büyük ellerini yüzümün iki yanına koyarken bileğindeki bilekliği gördüm. Diğerini çıkarmış, benim aldığım bilekliği takıyordu.

Tam, atmamışsın diyecektim ki...

Bir anda dudaklarıma kapanan dudaklarla donup kaldım.

*****************************

Evet canlarım bölüm sonu.
Sonraki bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın

Loading...
0%