Yeni Üyelik
26.
Bölüm

💎Y.E 25 Haydarlı intikam💎

@azamet_29_2

💎💎💎💎💎

" Neden bu kadar kıskandın.
Yoksaa..."

Diyerek yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdığında gözlerim gözlerinde kala kaldım.

Büyük ellerini yüzümün iki yanına koyarken bileğindeki bilekliği gördüm. Diğerini çıkarmış, benim aldığım bilekliği takıyordu.

Tam, atmamışsın diyecektim ki...

Bir anda dudaklarıma kapanan dudaklarla donup kaldım.

Öyleki şoke olmuş, Derman dudakları dudaklarımda beni geriye doğru yatırırken tepki bile verememiştim.

Ellerinini yüzümden, dudaklarını dudaklarımdan ayırdığında alık alık mavilerine bakıyordum hâlâ.
Ben alık alık baka durayım o kulağıma doğru kavis alırken tenime değen nefesiyle fısıldadı.

" O sarışın için ölürüm de, öldürürüm de!"

Diyerek geri çekildi.

Beynimin bir yerinde kısa devre olmuştu kesin. Çünkü beynim durmuş karma karışık düşünceler arasında mal gibi kala kalmıştım.

Derman biraz geri çekilip büyük elini gözümün önüne getirerek parmağını şıklatıp pis bir bakışla,

" Hey! Bu kadar çok mu etkilendin kıskanç cüce? "

dediğinde kendime geldiğim gibi yattığım yerden bütün gücümle bir tekme geçirdim koluna gelen. O yediği tekmeyi umursamazken ben,

" Seni adi pislik torbası!
Taş kafalı Kocaayak!"

Diye bağırdım. Ardından ikinci tekmeyi geçirecekken bacağımı havada tuttuğu anda kasığıma saplanan acıyla ellerim karnımda kala kaldım. Acıyla dişlerimi sıkıyordum. Ellerim kasıklarımda yanıma dönüp dizlerimi kendime çekerken,

" Rahat dur! " Dedi.

Dişlerimin arasından hırlayarak,

"Burdan bi kalkayım seni ellerimle gebertecem! "

Diye hırladım.

" Tabi tabi.
Kıpırdayıp durma da yat! "

Diyerek yanımdan uzaklaşırken yan tarafındaki masada gördüğüm baticon şişesini kapattığım gibi bütün gücümle arkasından fırlattım.

Şişe sırtına çarparak yere düşerken olduğu yerde durduğunda yeni farkettiğim Ramo'nun tuttuğu çantam yeri boylarken elleri yanlarında ağzı açık bir ona bir bana bakıyordu.
Ramo,

" Eşhedü enlaaa ilahe..."

Diyerek kelime-i şehadet durumu alırken, ben,

" Kahretsin ıskaladım! "

Dedim yine hırlayarak.

Zira kafasına atmak istemiş ama tutturamamıştım. Yumruklarını sıktığını görsemde geriye dönmedi. Sadece,

" Batur sizi bırakacak." dedi ve yürümeye devam edip çıkıp gitti.

" Kocaayaaak! "

Diye haykırdım arkasından. Sonra inleyerek olduğum yerde acıdan iki büklüm oldum. Derman'n gidişinin ardından Ramo transtan çıkarak hızla yanıma gelip,

" Kız maan YAAAKK!!!"

Diye cırladı.

" Allah'ın cezası zırdeli!
Canına mı susadın!
Geri zekalı ördek. Canın ölmek istiyorsa benden uzakta öl!
Ben etrafında yokken! Seninle birlikte ölmek için çok gencim ben!"

Ramo'yu yakasından tutup kendime çektim.

" Bana bak Ramo!
Burada olanları bir kişiye bile anlatırsan karışmam.
Defileni bok etmek için ne gerekiyorsa yaparım. Benzin döküp yakmak da buna dahil.! "

" Ne? Neyi?
Seni nasıl öptüğünü mü?
Nasıl alık alık baktığını mı? Yoksa adama nasıl tekme atıp kafasına şişe fırlatıp tutturamadığını mı? "

" RAMO!! "

Dedim ellerimi çekip kollarımı karnıma sararken.

" Koduğumun ağrısı."

derken dizlerimi kendime çekip iki büklüm oldum yine.

" Tamam ayol. Söylemem!
Defilemi bok etmeni göze alamam."

" Ha alsan söyleyecektin yani? "

Yerde kalan çantamı eline alıp yatağın yanındaki koltuğa oturdu.

" Garanti veremem ördek. Ülkenin en yakışıklı adamlarından mafya Derman, çirkin ördeğin dudaklarına yapıştı desem herkesin ağzı açık kalır. Tehtid etmesen bunu nasıl içimde tutardım. "

" Ramo bir konuş senin içini oyar dinamit koyarım."

" Tamam dedikya ayol!
Ay neyse!
Gitgide rahatladım bari.
Sen şimdi hem yat hem beni dinle kuşum. Fırsat bu fırsat sana defile ile ilgili yaptığım programımı anlatayım."

" Bana niye anlatıyon ya.
Ben ne anlarım? "

" Kuşum sana anlatırken kendi kafamada yazıyorum. O yüzden. Ayol hiç mi duymadın? Aklına kazımak istediğin şeyleri başkasına anlatmak aklında kalmasına yardımcı olur.
Sen şimdi yarına kadar düzelmeye bak. Çünkü kızlar olarak sizinle bizim atölyeye gideceğiz."

İçimden bir ses, yandın kızım Elmas. Bitmez bu Ramo'nun moda işkencesi. Derken, sana uyan aklımı sikeyim ben dedim içimden.

Bıkkın şekilde gözlerimi kapattım. Ramo kendi kendine anlatmaya başlarken benim aklım Derman'ın yaptığı şeye geri dönmüştü.

Nasıl yapardı.
Beni nasıl... Nasıl?
O Kocaayak resmen beni gafil avlayıp öpmüştü. İnanamıyorum ya! Bu resmen tacizdi. Ben hayatım boyunca hiç bir erkekle yakınlaşmamış, kimsenin öpmek bir yana, dokunmasına dahi izin vermemişken... O anda aklıma gelen şeyle gözlerim kocaman oldu.

" Laann!! " Diye cırlayarak yatakta doğrulup oturdum.

" Ayh! " Dedi Ramo koltukta yerinde sıçrayarak. Ardından parmağını damağına basarak,

"Allah cezanı versin emi!
Manyak mısın ayol!
Ne bağırıyorsun öyle kıçı yanmış kedi gibi."

Boştaki elimi saçlarıma daldırdım.

" O..
O Kocaayak benim..."

" Senin ne? "

Eli kalbinin üzerinde bana bakan Ramo'ya döndüm. Cevap vermek yerine susup kendimi yatağa bıraktığımda hem dişlerimi hem yumruklarımı sıkarken, öfkeden gözlerimin yandığını hissediyordum.

" Yok birşey."

O Kocaayak benim ilk öpücüğümü çaldı desem Ramo bana ağzıyla değil kıçıyla gülecekti bana bundan adım kadar emindim.

" Allah canımı alsın bir tane akıllı yok etrafımda. Hepsi manyak bunların ayol! "

Ramo kendi kendine konuşurken ben kafamın içimde ona neler yapacağımın planlarını yapıyordum.

&

Bir süre sonra ağrım hafifletmeye başladığında nihayet daha iyiydim.
İlk geldiğimizde kaçar gibi giden hemşire yanında doktor ile gelip nasıl olduğumu sordular.

" Daha iyiyim. Ne zaman çıkabilirim? "

Dedim. Bir an önce burdan çıkıp o Kocaayak'tan sinirimi çıkarmalıydım yoksa hırsımdan kendi kendimi yer bitirirdim.

Doktor, " Başka bir rahatsızlığın yoksa serum bitince çıkabilirsin."

Diyince rahatladım.
Gözlerimi seruma çevirdim hemen. Bitmek üzereydi. Doktor geçmiş olsun diyerek diğer hastaların yanına giderken ben sabırsızca serumun dibini sıyırmaya devam ediyordum.

💎💎💎

Kolumdaki serum kelebeğini çıkarıp yerine bir bant yapıştırdı hemşire. Geçmiş olsun diyip uzaklaşırken yataktan inip Ramo'nun yardımıyla kabanımı giydim. Sonra da birlikte çıkışa yöneldik.

Sekreterliğin önünde durup işlemleri yaptıktan sonra kapıdan çıktığımızda acil servisin önünde bekleyen lüks sedandan inen Batur hızla arka kapıyı açarak bekledi.

" Geçmiş olsun.
Buyrun."

Dedi eliyle arka koltuğu işaret ederek. O Kocaayaktan gelecek hiç bir şeyi istemiyordum.

" Hayır!
Gerek yok!
Kendimiz gideriz."

Dedim sinirle. Yanından geçip bir kaç adım atmıştım ki yine hızla ve aniden önüme geçip durdu.

" Abi sen bırak dedi."

Göz ucuyla arabaya baktıktan sonra burnumu Batur'a doğru uzatarak,

" İstemiyorum! "

Dedim dişlerimin arasından. Hızla yana geçip bir adım daha atmıştım ki. Yine hızla önüme geçti.

" Eğer binmezseniz sizin çıktığınız acil bölüme ben gelmek zorunda kalırım."

Anlamaz şekilde yüzüne bakarken devam etti.

" Abi beni vurur.
Anlayış göstermenizi rica ediyorum."

Rica? Bu adam bir kaç gün önce acımasızca Hâlil'e işkence eden adam değilmiydi. Şimdi nasıl bu kadar kibar ve rica eder olmuştu.
Gözlerinin içine baktım.
Aa Hayıır.
Dili rica ediyor olabilirdi ama gözlerindeki bakış o gece depodaki acımasız Batur'a aitti.
Arkamdan dürten Ramo,

" İnat etme çirkin ördek. Bin işte. Bitsin bugün yoksa stresten ölecem burda. "

Söylediği şeye rağmen kıpırdamadım. Baktı yine olmuyor Ramo kolumdan tutarak çekerken.

" Madem bu kadar ısrar ediyorsunuz memnuniyetle."

Diyerek beni çeke çeke arabanın yanına getirip ittirince kendimi arka koltukta buldum. Ramo da yanıma binip kapıyı çektiğinde, Batur da öne geçip oturdu. Ramo,

" Size zahmet bizi aldığınız yere bırakırsanız seviniz. Malûm arabam orada kaldı."

Batur motoru çalıştırıp gaza bastı. Sessizce yol alırken geveze çenem yine durmadı.

" Seni bıraktığına göre Kocaayak neyle gitti? "

Batur gözleri yolda,

" Sefa gelip aldı abimi."

" Aa! Öyle ya unutmuşum.
Adamda bok gibi para, emir kulu adamlar ve araba var tabi.
Parmağını şıklatınca anında kapıda belirmiştir Sefa."

Ramo yine yandan dürterken
Batur ne anlatıyor bu tarzında bir bakış atıp önüne dönerek yola devam etti.

Derman'a sokamadığım laflarımı itina ile sivriltip adamı Batur'a sokuyordum.

Batur söylediklerimi duysada umursamaz şekilde devam etti yoluna. Tabi tepki vermediği için şişim inmemişti. Ama indirecektim o şişi. Derman olmaz Batur olur. Batur olmaz Derman olur. Oda olmadı Sefa olur! Ama olurdu.

Bir süre yol aldıktan sonra okulun önünde durduk. Teşekkür bile etmeden arabadan inip kapıyı çarptım. Kolundan tuttuğum Ramo'yu çeke çeke arabasının yanına getirken Batur basıp gitti.

" Hadi Ramo kızlar çıkıp bizi görmeden hemen gidelim burdan. Bide onlara dert anlatmakla uğraşamam valla."

Ramo hızla direksiyon tarafından binerken bende diğer taraftan bindim. Hemen hareket edip eve doğru yola çıktık. Yarım saat kadar sonrada eve gelmiştik.

"Sağol Ramo."

" Ne demek.
Ama yarında böyle olacaksan otur kıçının üzerinde bide yarın çekemem seni."

" Çok komik..
Ha! Sakın unutma!
Bugün olanlardan kimseye bahsetmeyeceksin!"

"Tamam dedikya ayol! "

" Hadi görüşürüz."

Diyerek arabadan indim. Yağan yağmura siper ettiğim çantamın altında koşarak apartmana doğru ilerleyip hızlıca açıp içeri girdim.

Kızların gelmesi yakındı. Onlardan önce eve girip ev moduna girmeliydim. Dairemin önüne gelip kapıyı alelacele açarak içeri daldım. Kabanımı, ayakkabılarımı ve çantamı vestiyere bırakıp ev terliklerimi giyerek önce banyoya koşturdum. Hızla işlerimi halledip, üzerimi değişip ellerimi yıkadıktan sonra koşar adım odama ilerledim. Kıyafetlerimi de değiştirerek kalın eşofmanlarımı ve hırkamı giydikten sonra mutfağa geçtim. Öncelikle çay için çaydanlığı su ile doldurup ocağa bıraktım. Zaman varsa ocakta yavaş yavaş demlenen çayı tercih ediyorduk.

Eve geldim madem, bari bugün yemeği ben hazırlayayım diye düşünerek buzdolabına yöneldim. Kaç gündür kızlara binmişti mutfak ve yemek.

Şuan ağrımda yok, geçmişti. Rahattım. Dünden kalan çorba olduğu için çorba yapma işinden kurtulmuştum. Onun yerine fırında patatesli tavuk yapmaya karar verdim. Malzemelerimin hepsini dolaptan çıkarıp tezgaha bıraktım. Önce tavukları yıkayıp doğradım. Tavuk yıkanmaz diye birşeyler okumuştum ama yıkamadanda yenmez be kardeşim. Neyse işte, arkasından patatesleri soyup yıkayıp doğradım. Sonrada biberleri. Baharatlar, yağ, tuz salça derken hepsini sosla buluşturup tepsiye devirip üzerine yağlı kağıt sarıp fırına yolladım. Hızlı ama lezzetli bir yemek. O pişerken pilavı da yapmaya başlamıştım ki kapıdaki anahtar sesini duydum. Mutfak kapısından boynumu uzatıp kapıya baktım. Kızlar gelmiş gelirkende ıslak sıçan olmuşlardı.

" Hoşgeldiniz kızlar. Yağmur mu yağıyor? "

Dedim muzip şekilde.
İlknur gözlerini devirerek,

" Yooo nerden çıkardın." Dedi.

Galiba en çok o ıslanmıştı. Siniri bu yüzdendi.

" Ooo mutfaktan güzel kokular geliyor." Dedi Sevgi seke seke çizmesini çıkarırken.

" Erken geldim bari yemeği yapayım dedim. "

" Hani senin ağrın vardı?
Nasıl geziyorsun ayakta. "

" Eve gelirken ağrı kesici aldım. İyi geldi." Dedim.

Derman'ın kucağında acile nasıl gittiğimi ve neler olduğunu anlatmadan.

" İyi bari."

" Ee yemekte ne var Elmas hanım."

" Fırında patatesli tavuk, pilav ve çorba İlknur hanım.
Çayıda demlerim şimdi."

" Yaşa kız.
İyiki ağrın olmuş Elmas. " Dedi Sevgi.

" Yoksa çorba ve makarnaya talim edecektik."

" En azından bugün ben yapayım dedim. Kaç gündür size bindi bütün işler. "

" Sıkma canınıı.
Ne demişler parayla değil sırayla."

" Hadi ben çayı demlerken temizlenip gelin."

Kızlar içeri geçerken bende mutfağa döndüm. Yanan Ocak ve fırın yüzünden mutfak oldukça sıcak olmuştu. Bu iyiydi çünkü herkesin bildiği gibi soğuktan nefret ediyordum.

Bir yaz gelsin güneş kremi bile sürmeden derim yanana kadar güneş altında gezecem anasını satayım. Diyerek buzdolabının yanına geldim. Açıp çorbayı alarak ocağa bırakıp altını yaktım. Çorbada ısınınca herşey hazırdı.

Kısa süre sonra gelen kızlarında yardımıyla masayı hazırlayıp yemekleri sıcak sıcak servis edip masaya oturduk.

Bir yandan yerken bir yandan konuşuyorduk.

" Benden sonra ders işlendimi? "

" Derse girdik ama ne derse benzedi nede boş geçti. Yani bişey kaybetmedin. " Dedi Sevgi.

İlknur devam etti.

" Ama yarın başlayacak.
Birde hocalardan biri değişmiş.
Aksi mi aksi biri gelmiş.
Çok kolay bırakıyor dersten diyorlar."

" Hadi ya. Adı ne? "

" Muzaffer Biçer. 55 yaşlarında galiba. "

" Sıçtık. Adamın soyadında bile meymenet yok."

" Tipini gör bide." Dedi Sevgi.

" Yüzü sirke satıyor."

" İnşallah gözüne batmayız."

Dedi İlknur.

Lan bendeki şansla bana sarmaz inşallah diye geçirdim içimden. Nerde dert, bela adam var mıknatıs gibi üzerime çekiyordum zira.

Yemeğimiz bitip masayı ve mutfağı topladıktan sonra çaylarımızı alıp salona geçtik.

" Kızlar Ramo yarın beden ölçülerinizi alacağız dedi. Okuldan sonra çıkmamız gerekebilir."

" Nasıl, nereye çıkacağız? "

" Atölye ayarlamış bu iş için. Öyle dedi. Yada ben öyle anladım."

" Yardım edeceğiz dedik bir kere. Mecbur uyacağız Ramo'ya."

&

Saat iyice ilerlemiş yatma vakti gelince hepimiz odalarımıza çekildik. Hastaneden geldikten sonra bir daha ağrım olmamıştı. Yediğim serum iyi gelmişti. Üzerimi tekrar değişip hırkamı yeniden giydikten sonra yorganımın altına girerek bacaklarımı karnıma çekip kollarımı kendime sardıktan sonra gözlerimi kapattım. Kapatır kapatmaz da gözümün önüne gelen görüntüyle anında yeniden açtım.

Derman'ın beni öptüğü ânı unutmuşken birden nereden de gelmişti aklıma. Koca kalas birde utanmadan sıkılmadan bu kadar çok mu etkilendin kıskanç cüce demişti. Sinirle kalktım yerimden.

Senin neyini, neden kıskanayım beh! Egosu boyundan büyük, sinir, gıcık, ukala, dev Kocaayak!
Hem Kocaayak hem Gulliver ne olacak!

O an bu kezde aklıma evinde uyandığım zaman geldi. Ben salak! Görmedik gibi onun yüzünü izlerken yakalanmış, hâlimi gören ukala da çok mu beğendin? Demişti. Hiç mi insan görmedik dediğimde ise gayet rahat benim gibisini görmemişsindir demişti. Lan adamda ne öz güven var ha!

Resmen kendini beğenmişin tekisin Derman Kurtoğlu. Dedim dahada sinirle. Kendi kendime sanki onunla konuşur gibi giydirmeye başladım.

Sen kendini ne sanıyorsun acaba? Ha!
Ne yani.
Uzun boylusun diye, yakışıklısın diye, kaslı fit bir vücudun var diye bütün kızların dibimi düşüyor seni görünce.
Bütün kızlar sıraya dizilmiş seni istiyor sanıyorsun heralde!

Hırlayarak kendimi yatağa bırakıp,

" Sana bu yaptığını ödetmeyenin ben taaa! "

Diyerek yeniden yorganlarımın altına gömüldüm. Gözlerim karşı duvarda boş boş bakarken farkında olmadan elim dudağıma gitti. Yeniden o âna döndüm.

Neden böyle bir şey yapmıştı? Neden olacak? Kesin beni gıcık etmek için. Yanındaki sarı uzun bacaklı işi kıskanmışmıştım ya güya. O yüzden.

Benden bir alacağın var Kurtoğlu! Diyerek kafama çektim yorganı.

💎💎💎

Gece boyunca saçma sapan rüyalar görüp durmuş en az on kere uyanıp geri uyumuştum. Sonundada kaçan uykumla erkenden kalkmış, kalkmışken de çaycıya su koyup açarak, yaptın bir hayır bacağını ayır, kahvaltıyı da hazırlayayım bari diyerek banyonun yolunu tutmuştum.

İşlerimi halledip elimi yüzümü yıkadım. Mutfağa geçtiğimde su da kaynamıştı. Çayı demlemiş, kahvaltılıkları hazırlarken kızlarda bir bir göründüler.

" Hayırdır Elmas ikide iki."

" Gece boyu saçma sapan rüyalar gördüm durdum. Uykum kaçıncada erken kalktım. Kalkmışken de kahvaltıyıda hazırlayayım bari dedim.
Hadi hazırlanıp gelin."

Kızlar hazırlanırken kahvaltılıkları buzdolabından alıp masaya taşıdım. Çayı da demlendiğimde her şey hazırdı.
Mutfak penceresinden bakıp odama geçerken,

" Sevgii omlet sendeee! " diyerek odama geçtim. Hava bugünde soğuk olacaktı belliydi. Buna uygun şekilde altıma siyah kot pantolon üstüme kırmızı oduncu gömlek giyip kalın çoraplarımıda ayağıma geçirdim.

Mutfağa geçtiğimde omlet hazır çaylar dolmuştu. Sandalyeye geçip kızlarla hızlı bir kahvaltı yaptıktan sonra montları ve çantaları alıp çizmeleride giyip birlikte evden çıktık.

Durağa yürürken ben yine aynı nakarata başlarken bu kez kızlarda eşlik etti. Üçümüz birlikte koro halinde söyledik.

" Soğuktan nefret ediyorum.!
Soğuktan nefret ediyorum.!
Soğuktan nefret ediyorum.! "

Arkasından da bir kahkaha patlattık.

Durağa otobüs ile aynı anda gelince koşarak itiş kakış bindik hemen ve okula doğru yola çıktık. Dışarda yağmur içerde ter kokusu, havasızlık ve sıkışıklık üçgeninde geçen kısa süreli bir yolculukdan sonra kapı açıldığında inip önce elhamdülillah dedim.

Nihayet gelebilmiştik. Hızlı adımlarla okul bahçesine ordanda binaya girip kediler gibi silkelenip yürümeye devam ettik.

" Hızlanın." dedi Sevgi.

" İlk derse gecikmeyelim."

" Muzo girecek derse."

Dedi İlknur.

" İlk günden biçmesin bizi."

Koşa koşa dersliğe çıktık. Tam biz girdik, sıraya geçerken Muzo girdi arkamızdan. Yani kılpayı kurtarmıştık kelleleri. Yerimize otururken Anıl ve Eray'ı gördük. Tabiki umursamadım. Eray ile muhatap olmuyordum artık. Anıl kısık sesle,

" Sevgi nerdesiniz be kızım. İlk günden göze batacaksınız! "

Derken Eray sadece bakmakla yetindi. Hâlâ bana ve gözlerime bakabilmesi sinirimi bozuyordu.

Muzo hocaya dönüp yukardan aşağı süzdüm adamı. Kızların söylediklerinin fazlası vardı da eksiği yoktu. Hadi bakalııım gazamız mübarek olsun.

&

Bütün günü derslikler arasında geçirdik. Arada sadece bir kez çay ve tost arası verebildik.
Dersler zor ve hızlı, hocalar azimli başlamıştı yeni döneme.
Sonunda kazan gibi bir kafayla bitirmiştik dersleri. Derslikten çıkıp aşağıya inerken merdivenlerin başında Ramo karşıladı bizi.

" Selâm güzel kuğularım.
Meleklerim. Aşkolarım."

Dedi ellerini çırparak.

" Bende sizi bekliyordum."

Neden diye sormayacaktım. Çünkü biliyorduk.

" Bir işiniz kalmadıysa oğlanlarıda alalım gidelim."

Oğlanlar?
Anında koluna yapıştım.

" Ramo bugün bizim işimiz bitsin oğlanları da sonra çağır."

" A. A. A!
O niye ayol!
Birde erkek kuğularımı toplayacağım!
Hep birlikte gidelim işte. "

" Evet Elmas gidelim bitsin işte."

" Sen manitanla olacan diye ben o Eray'ı çekemem Sevgi."

" AA. Delinin zoruna bak!
Ne alaka ya! "

Sevginin kaşları çatılınca anında geri vitese taktım.

" Ya ben o Eray dallamasıyla aynı ortamda olmam. O zaman siz gidin ben yarın gelirim okeyy!
Hadi baaay! "

Diyerek topuklarken kolumdaki elle durdum. Ramo' ydu kolumu tutan.

" Tamam ya tamam gel buraya çirkin ördek!
Sen bi kaçarsan bir daha bulamam seni. Hadi yürü oğlanlar sonra gelsin bari!

Allah'ım yarabbim nedir benim bu kaprisli kızlardan çektiğim.
Sen acı bu Ramo kuluna. "

" He Ramo he! "

Kızlar ve Ramo ile birlikte merdivenlerden inerek okuldan çıktıktan sonra bahçeye orada da arabaya, kızlar arkaya ben öne geçtik.

Ramo motoru çalıştırıp gaza yüklenirken arka koltuktaki Sevgi on parmak birşeyler yazıyordu telefonda. Kesin Anıl'a rapor veriyordu. İlknur,

" Ee!
Nereye kadar gidiyoruz Ramo? "

" Şöyle söyleyeyim kuşum. Ben şimdi sadece bu iş için bir atölye ve adamlar buldum. Parasını da çatır çatır ödedim. "

Hem arabayı kullanıyor hem konuşuyordu.

" Bir ay benimle çalışacaklar. Öncelikle bugün sizin ölçülerinizi alacağız. Herbirinize uyan özel tasarım elbiseler dikilecek. Ama arada provaya gelmeniz lazım kuşlarım ona göre. Sorun olmaz umarım."

" Onu bir şekilde ayarlarız artık."

Dedi sevgi.

" Ya Ramo."

" Söyle kuşum."

" Bu iş için çok masraf gerek.
İpekler, kumaşlar, makineler adamlar...
Parayı nerden buldun?
Ramazan'ın dedesinin para vereceğini sanmıyorum. "

Dedim birazda iğneli. Başı önüne düştü. Dudakları büzüldü.

" Vermedi zaten. Dedem ne okuduğumu bilse oturduğu yerden İstanbul'u kurşunlar. " Dedi üzgün.

" Ee nereden buldun o zaman?
Sponsor falan mı ayarladın? "

Başı hâlâ önünde yine üzgün iki yana salladı. Kızlarla birbirinize bakarken aniden başını kaldırıp gülmeye başladı bu kez.

" Anneannemle ablamı ayarttım!" dedi kahkaha atarak.

Önüme dönüp onunla birlikte gülmeye başladım. Alemdi bu Ramo. Ne yalan söyleyeyim hedefine ulaşmak için bu kadar şeye katlanmasını takdir ediyordum.

Farklı bir yaratılışta, farklı bir insandı Ramo. Ama candı. Bizim için yapamayacağı şey yoktu. Tabi bizimde onun için. Arada bir hırlaşsakta kardeş gibiydik.

" Helal olsun sana Ramocan.
Azmin taktire şayan doğrusu."

" Sağol kuşum.
Sizinde desteklerinizle başarcağım inşallah."

"Hadi inşallah! "

Dedim gülümseyerek. Bu sırada baya yol gelmiş, yağmur da kesilmişti.

Sıkışan trafik yüzünden yavaşlarken durduğumuz yer ve gördüğüm adam anında dikkatimi çekti.

Kurt otel'in önündeydik ve gördüğüm kişi Derman Kurtoğlu şuan kendi otelinden yanında o sarışın uzun bacaklı iş ile birlikte çıkıyordu.

İşte sana fırsat doğdu kızım Elmas. Diyen iç sesim ve aklıma gelen intikam hırsıyla gözlerim Derman da,

" Ramo! " Dedim.

" Hani bir ara senin bagajda bir haydar vardı.
Hani Emre bırakmıştı sokak köpeklerine karşı kendini korursun diye hatırlıyor musun?"

" Evet kuşum.
Salak Emre!
Sanki haydar kullanacak kas var da bende."

" Hah!
Oo haydar nerde kuşum!? "

Derken gözlerim hâlâ Derman'da ve yanındaki sarı kuştaydı.

" Bagajda. Da ne yapacaksın sen o haydarı? "

" Sokacam! "

" Ne! "

Dedi üçü aynı anda.

" Ne saçmalıyorsun Elmas? "

Sevgi'ye aldırmadan devam ettim.

" Sen şimdi bana bagajı aç sonrada sağa çek ve bekle kuşum.

Sevgi kuşum, sende kameranı ayarla şov zamanı."

Diyerek arabadan inip trafiğe aldırmadan arkaya geçip bagaj kapağının açarak haydar babayı elime alıp pis pis gülümsedim.

Bagaj kapısını kapatıp haydarı arkama ve sırtıma doğru kaldırıp ıslak caddede ilerleryen araçların arasından geçerek otel'in önüne geldim.

Derman'ın olduğu bariz belli olan son model sedan aracın tam önünde durup aracı tepeden tırnağa iyice inceledim. Sonrada içerdeki muhabbete doymamış olacaklar ki hâlâ muhabbete devam eden ikiliye baktım.

Beni gören diğer adamlar bana bakarken Sefa'nın kısık gözleri beni bulunca yanındaki Derman'a doğru eğilip abi dedi.
Duymadım ama dudak okuyabiliyorduk.

Aramızda 7-8 metre olan Derman ve yanındaki sarışın kuş yana doğru dönerken gözleri gözlerimi buldu ikisininde. Derman sessiz birazda şaşkın bana bakarken neden burda olduğumu anlamaya çalışıyordu.

Gözlerinin içine baka baka önümde duran son model aracın kaputunun üzerine çıktığımda bana bakan bütün gözler kocaman oldu. Sol ayağım ön kaputta sağ bacağımı açıp tavana koydum sağ ayağımı.

Arkamda gizlediğim haydarıda yanıma alıp bacağıma dayadığım da pis pis gülümseyerek baktım her birine.

Sefa ve Batur panikle bana doğru birer adım atmışlardı ki Derman bir elini havaya kaldırarak engel oldu. Bu kendine güvenen hâli beni dahada sinir ediyordu.

" Vaaay! Artisim benim."

Dedim içimden. Sonrada elimdeki haydarı iki elimle sıkıca kavrayıp havaya kaldırarak onun gözlerine çevirdim gözlerimi. İçimden hırladım yine.

Demek beni öpersin ha! Seni gıcık Kocaayak. Yaptığını yanına bırakırmıyım sandın ha!

Mavileri kahvelerimde bir adım öne doğru gelip ellerini ceplerine sokarak gözleri gözlerimde ince bir gülümseme ile bekledi. Bakışları şöyle diyordu. Yapmazsan adam değilsin.

İşte o meydan okuma gibi gelen gülümseme ile elimdeki haydarı hızla ön cama indirdim. Patlayan cam çatır çatır ederken, Batur ellerini saçlarına geçirdi. Sefa elini alnına dayayarak cık cık çekerken sarı kuş tiz bir çığlık attı. Ama o...
Ondan hiçbir tepki gelmemişti.
Tabi tepki görmeyince benim hırsım geçer mi? Geçmedi!
Dahada sinir etti bakışları.

Elimdeki haydarı bir kez daha indirdim ön cama. Cam dahada dağılıp haydar içeri girdi.

Elimdeki haydarı hırsla çekip sağ omuzuma atıp aracın tavanına çıktım. İki adım sonrada arka camın önünde bagaj kapısının üzerindeydim. Her yaptığımı dikkatle izliyordu.

Bu kez sol ayağım tavanda sağ ayağım bagajda elimdeki haydarı arka cama geçirdim. Ben pis pis gülümserken o hâlâ sakin ve elleri ceplerinde bana bakıyordu.
Bir kez daha vurup arka camı da patlattıktan sonra bagajın üzerinden yere atladım. Sakin şekilde arabanın yanından geçerken son hamlemide kapı aynasına yaptım. Koca sedan aracın ön ve arka camları patlak kapı aynası kırıktı artık. Keyfime ise diyecek yoktu.

Sonra salına salına Ramo'nun arabasına doğru ilerlerken arkamdan gelen sesi duydum.

" Abi kim bu manyak neden engel olmadınız? "

Duyduğum şeyle anında geriye döndüm. Abi mi? Demişti o.

**************************

Evet canlarım bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın ♥️

 

Loading...
0%