Yeni Üyelik
30.
Bölüm

💎Y.E 29 Kabus💎

@azamet_29_2

 

Hatalarım varsa affola. Valla şaşı görüyorum şuan. Sabah düzeltirim artık.

Hepinizi seviyorum ♥️

💎💎💎

Hastanedeki ani öpüşünde hiç bir şey hissetmezken şuan çatlayacak gibi atan kalbimi kulaklarımda duyuyordum.

Sonunda sıcak dudakları dudaklarımı bulduğunda kaşlarım havada gözlerim kocaman öylece kala kalmıştım. Uyguladığı baskıyla beni yine geriye doğru iterken kendimi yatakta yatar şekilde buldum.

Dudakları yavaşça uzaklaşırken,

" Uyu dinlen. "

Dedi ve elleri ceplerinde yürüyerek odadan çıkıp kapıyı kapattı.

Arkasından ne kadar süre mal gibi baktım bilmiyorum.
Bu olanlara inanamıyordum. Sanki bir yerde zaman ve mekan kaymış, yanlamasına başka bir evrene geçmiş, kendimi aynı insanlarla bir arada bulmuş gibi hissediyordum..

Bu adam ya delirmiş olmalıydı yada niyeti bozmuştu. Beni gönüllü öpmesi için başka türlüsü mümkün değildi. Bunu ciddi ciddi düşünürken niyeti bozmak mı dedim kendi kendime.

Hadi amaaa! Seninle niyet mi bozulur. Kendini fasulye gibi nimetten sayma Elmas. Adam seninle oynuyor işte, anlasana dalga geçiyor basbaya. Sayısız kadınla birlikte olan Derman Kurtoğlu seni ne yapsın!
Salak sende! Derken az önceki dudakların hissini hatırlayınca omuzlarımdan sırtıma doğru bir ürperme hissettim.

Ulan millet öpülünce ateş basar beni üşüme alıyor. Nasıl bir vücut lan bu. Odadaki saate çevirdim gözlerimi. 3 ü biraz geçmişti.

Yat zıbar Elmas. Senin ayarların iyice bozuldu. Zıbar da aklın başına gelsin. Gelsin de, ne bok döndü hatırlayıp siktir git evine.

Üzerimdeki ince yorganı kafama kadar çekip olanları hatırlamaya çalışarak kapattım gözlerimi.

&

Uyku ile uyanıklık arası karışık kafa yatakta kıvranıp durdum. Aradan ne kadar geçti bilmiyorum ama sonunda başımdaki ve göz çukurlarımda hissettiğim ağrıyla araladım gözlerimi.

Koduğumun kafası dedim zonklama başlayan kafamı ellerimin arasına alırken. Yerimden yavaşça kalkıp yatakta oturdum. Gözlerimi duvardaki saate çevirdim yeniden. Beşe geliyordu. Hangi beş ama. Sabah mı akşam mı?

Yan tarafıma döndüm. Pencereden kararmaya başlayan havayı görünce akşam beş dedim sesli. Ardından hissettiğim baskıyla banyoya girmek için ayağa kalktım. Hep bu serumlar yüzündendi. Banyoya ilerlerken başımdaki ağrı azalacağına artıyordu. İçeri girip kapıyı kapattım. İşimi halledip ellerimi yıkamak için lavaboya geçtim. Ellerimi güzelce sabunladıktan sonra yüzümü de soğuk su ile yıkayıp doğruldum. Lavabo aynasında kendime baktım. Hâlâ hastane pijaması vardı üzerimde. Allah aşkına bu nasıl bir renk derken bir anda şakağıma giren ağrıyı hissettim. Zihnimde canlanan anıyla kendimi cafede buldum.

Arka arkaya zihnimde anlık görüntüler canlanmaya başlayınca o ana yeniden ışınlandım sanki.

Doğum günü pastası kesilmiş herkes dans ediyordu.

Çalmayı bırakmıştım. Disco müziğine geçilmişti.

Sonra bir an lavabodaki aynaya bakarken buldum kendimi.

Ardından hemen arkamda beliren Sancar'ın kan çanağı gözleri gözümün önünde belirince irkikerek arkama döndüm.

O an gerçekten arkamda olduğunu sanacak kadar etkilenmiştim. Korkuyla sendeleyince dengemi kaybedip olduğum yere kıç üstü düşecek kadar hemde.

Hâlâ devam eden ağrı yüzünden başım ellerimin arasında otururken devamını hatırlamaya çalıştım. Dahada zorladım zihnimi.

Lavabodan çıkacakken önümde durarak bana engel olan Sancar'ı hatırladım sonra.

Beni bedeniyle lavabo arasına sıkıştırınca kafasına geçirdiğim sıvı sabun şişesini hatırladım.

Gözlerim kocaman açıldı. Piç herif beni taciz ediyormuş o yüzden kafasına vurmuşum.

Devam et, devam et dedim kafamı yumruklayarak. Ama yok görüntüler uçup kaybolurken başımdaki ağrı keskin şekilde arttı. İki elle lavabodan tutunarak ayağa kalkarken bu kezde kolundaki dikişli yer acıdı. Koduğumun şansı. Dedim hrlayarak. Ağrıdan kapanan gözlerim yüzünden el yordamıyla açtım kapıyı.

Kocaayak'tan ilaç istemeliydim.
Banyodan çıkıp odaya, oradan da kapıyı açıp koridora geçtim. Basamaklara yöneldiğimde aşağıdan konuşma sesleri geliyordu. Kocaayak aşağıda biriyle konuşuyordu. Bu evde ondan başka biri var mıydı ki kiminle konuşuyordu acaba?

Merdivenlerin başına geldiğimde Derman ve bir adam salonda orta sehpa üzerine doğru eğilmiş birşeylere bakarken devirden falan söz ediyorlardı. Sanırım önlerinde bazı kağıtlar vardı. Elim sargılı yerde ovalayarak aşağı inmeye başladım.

Konuya o kadar dalmışlardı ki merdivenlerden aşağı inerken beni fark etmediler bile.

" Yarın akşam Amerika'ya dönerim abi."

Dedi adam. Hı! Abi mi? Ne abisi lan! Dedim kendi kendime. Kız kardeşten sonra birde erkek kardeş mi çıktı?
Bana ne olduysa bu arada.

" Bir kaç gün içinde de geri gelir sana devrederim herşeyi. "

Yanlarına doğru gelirken tanımadığım adam cebinden telefonunu çıkararak bir arama yaptı.

" Alo Tayfun.
Yarın 15 uçağına Michael Honest adına iki kişilik yer ayırt."

Michael Honest! Mi?
Bu Adam arabasını parçaladığım adam değilmiydi. Hani şu beni arayan, arabasına verdiğim zarar yüzünden beni dava edecek olan adam. Ama şuan karşımda bu evde ve Derman Kurtoğlu'na abi diyordu. Neler oluyor lan!

Tam ağzımı açacakken bir anda burnumda bir ıslaklık hissettim yine. Sanırım yine kanıyordu. Elimi burnuma götürürken arkamda duyduğum ayak sesleri ile geriye döndüm.

Elim burnumda Derman'ın kız kardeşi olarak bildiğim kadınla şaşkın birbirimize bakıyorduk. Kızın elinde tuttuğu bardağı görünce ve Derman'a duyduğum öfkeyle bardağı aldığım gibi Derman'ın arkasına geçtim.

Karşısındaki adam elini kaldırıp beni işaret ederken konuşmasına fırsat vermeden Derman'ın tepesinden aşağı boşalttım dolu bardağı.

Arkamdaki kız yine tiz bir çığlık atarken Derman'ın saçları boynu omuzları, her yeri içki olmuştu. Duyduğu ses ve ıslaklıkla bir anda öfke ile kalkıp Laann! Derken yumruğu havada sıkılı şekilde bana döndü.

Beni gördüğüne şaşırmış şekilde ne olduğunu anlamaya çalışırken. Bağırarak,

" Kafayı mı yedin sen!? Manyak!!"

" Yapsana, vursana!
Bir bu kaldı zaten! "

Elim hâlâ burnumda beynimden konuşuyordum sanki.

" Dua et bardağı kafanda kırmadım."

Dedim sinirle. O an elimi burnumda ve kanı fark edince bir anda öfkesi söndü. Elimi burnundan çekerek,

" Yine mi kanıyor?!" Dedi.

Al işte bide bana manyak diyordu. Sağı solu belli olmayan kendiydi aslında. Beni omuzlarımdan tutup getirip kanepeye oturttu. Sonra da başımı geriye doğru eğerek iri parmaklarından ikisini burun kemerine bastırdı. Kolundan tutup,

" Çek elini istemiyorum yardımını falan, yalancı Kocaayak! "

" Kıpırdamada dursun kan."

" Bıraksana be istemiyorum yardımını falan. Bırak.! "

" ELMAS!! "

Diye kükreyince anında sustum yine. Ama hâlâ öfkeyle bakıyordum. Resmen oyuna getirmişti beni. Kimbilir nasıl da keyif almıştı benimle oynarken.

" Kıpırdama! Diyince bi kıpırdama! "

Hâlâ bağırıyordu. Kör şeytan at bir kafa onunda burnu aksın diyordu.

Burnumda iki dolma parmak, başım geride sinirle oturdum.
Derya barın üstünden ıslak mendil alıp getirdi.

" Ne oldu neden kanadı burnun?"

" Seni görünce tansiyonum çıkıyor yalancı Gulliver! "

Derman'ın arkasındaki ikili gülmemek için zor sabrederlerken Derman'ın kaşları çatıldı. Gözleri gözlerime kurşun sıkıyordu sanki.

Az sonra, " Durdu." Diyerek geri çekildiğinde ıslak mendilden bir tutam alıp yüzümü ve burnumun kenarlarını sildim. Sonra bir tutam daha alıp ellerimi sildim.

Kanayan burnumla baş ağrım hafiflesede içimden bir ses yeniden ağrıyacak diyordu.

" Ne oldu?
Neden kanadı burnun."

Bütün sinirimle yerimden kalkıp koltuğa çıkarak tam karşısında gözlerine dikdim gözlerimi. Önce yaptığıma alık alık baktılar. Ne yapayım adam neredeyse iki metre. Hesap sorarken merdiven dayayacak halim yoktu ya.

" Kim bu? " dedim hâlâ yan tribünden bizi izleyenlerden erkek olanı gösterirken.

Bir ona bir bana baktı Derman.
Kocaayaktan ses çıkmayınca adama döndüm. İşaret parmağımı yüzüne uzatarak,

" Hemen cevap ver bana! Parçaladığım araba seninmiydi?"

Adam şaşkın ne diyeceğini bilemediği gibi Derman'a bakıyor, gözleri, " Vallahi abim bilir! " Diyordu.

" Söylesene!"

Demiştim ki,

" Horoz gibi diklenip durmada otur yerine."

Diyen Derman'ın koca elleriyle tutularak kendimi koltukta oturur hâlde buldum.

" Sen ne bela bişeysin ya! "

Derken elleriyle saçlarındaki ve üzerindeki içkiyi silkeliyordu.

" Asıl bela sensin.
Hem bela hem yalancı."

" Ben yalan söylemem. Ne dersem odur. Sanada yalan söylemedim manyak! "

Dedi oturarak.

"Oturun sizde." Dedi diğerlerine.

" Sana araba Amerika'lı bir avukatın arabası dedim. Yani bu kişinin. Michael Murat Honest. Kardeşimin nişanlısı Amerika'lı bir avukat kendi. Ben engel olana kadar dava açacaktı. Seni tanıdığımı söyleyince vazgeçti. Arabayı benim servise yollayıp konuyu kapattık."

Gözlerimi kısarak ve sırayla baktım ikisine. Kollarını göğsünde birleştirdi.

" Yani hâlâ bana borçlusun. Şimdi horoz gibi kabarmadan konuş."

Bir kaç saniye sinirle baktım yüzüne. Hatırladıklarımı söylemekten vazgeçtim. İlaçtan da. Sonrada yerimden kalkıp,

" Yalan söylememiş miş!
Doğruyu da söylemedin ama. Gözümde hâlâ yalancısın. Dev Kurtoğlu."

Diyerek üst kata yöneldim.
Arkamdan saf saf bana bakanlara aldırmadan önünden geçtiğim barın rafındaki şişelere elimi takarak hepsini yere indirdikten sonra,

" Borcuma bunlarıda eklersin."

Diyerek merdivenleri çıkmaya başladığımda arkamdan,

" ELMAAASSS!!! "

Diye bağıran Derman hızlı adımlarla peşimden gelmeye başlayınca koşarak bitirdiğim merdivenlerle odaya girdiğim gibi kapıyı kapatıp kilitledim.

Böyle bir tepki beklemiyordum bak. Gözlerim kapıda geri geri giderek soluklanırken kapıya inen yumrukları duydum. Ne de çabuk dayanmıştı kapıya. Tabi adamdaki adım mesafesi boyuyla orantılı. İki metre. Kocaayak işte. Nasılda tutturmuşum.

" ELMAS! Hemen aç kapıyı!! "

Diye kükredi dışardan.

" Yok ya!
Anan güzelmi?
Yalancı Kocaayak! "

Soluk soluğa gelen sesiyle,

" Bunların hepsini yazıyorum Karakız. Nasılsa çıkacaksın o odadan. Sorarım bunların hesabını bir bir senden.!"

Diyerek birde tekme geçirdi kapıya.

" Tabi tabi." Dedim.

Tıpkı hastanede aynı cümleyle benimle alay ettiği gibi. Ama kısık sesle söyledim tabiki.
Kısa süre sonra bir sessizlik oldu. Gitmişti sanırım. İstese kapıyı kırar yinede girerdi içeri ama yapmamıştı. Benim yüzümden masraf çıkmasını istememişti zaar.

💎💎💎

Aradan bir saatten fazla geçmiş bir daha sesi çıkmamıştı Derman'ın. Yada kükremeye aşağıda devam etmişti. Ki.. Kesin öyleydi.

Bu süre içinde odada turlayarak düşündüm. Hatta yattım düşündüm, kalktım düşündüm. Banyoda klozette bile düşünüyordum.

Derman'ın bana söylediği yalandan başlayıp Sancar piçinin beni taciz etmesi de dahil, götüme taktığım Halit'e kadar herşeyi düşündüm.
O kadar çok düşündümki sonunda düşüncelerimin arasında kaybolup imdat! Diye bağıracaktım neredeyse.

Arada Derman'a olan para borcumda aklıma geliyordu ama onu doğruyu söylemeyişine karşılık ödemeyecektim tabiki. Daha iyi bahane mi olurdu. Sonuçta adam para sıçıyor ona dokunmaz.

İşimi bitirip ellerimi iyice yıkandıktan sonra aynada kendime, daha doğrusu boynumda azda olsa belli olan parmak izine ve bıçak izine baktım.

Bunun oluşunu nasıl hatırlamam ya! Gırtlağımı kesseler öbür tarafta davacı olacak adamı tanımayacam lan!

Kesin Sancar yaptı. Ama nerde, ne zaman, nasıl?

" Aaahhııı! "

Dedim ellerimi saçlarımda.

" Kafama sıçayım ben. "

Acaba kafama falan mı vurdu bu piç? Diye düşünerek ellerimle kafamı yokladım. Ama acı falan hissetmedim. Yumruk yaptığım elimi kafama Çalış! Çalış! diyerek vururken odamın kapısı tıkladı.
Duyduğum sesle banyodan odaya geçtim.

" Boşa çabalama Kocaayak açmayacam."

" Elmas hanım benim Semra. Açar mısınız?
Arkadaşınız İlknur hanım sizin için çanta yollamış."

Nihayet kıyafetlerim gelmişti.

" O Kocaayak yanında mı? "

" Yanımda kimse yok efendim. Derman bey ve Murat bey çıktılar."

Kapıya yaklaşarak açtım. Dediği gibi kimse yoktu yanında. Elinde tipinden tanıdığım çanta vardı. Çantayı kadının elinden alıp içeri girerken,

" Derman bey bir de şey dedi."

Geriye dönerek sordum.

" Ne dedi Haşmetmahap!"

Yukarıdaki manyağa söyle aşağı inip yemeğini yesin. Ben gelene kadar da herşeyi hatırlasın. Dedi.

Yemek hazır.
Derya hanım da sizi bekliyor. "

" Derya hanım mı?
Hadii. Onunla mı yiyecem akşam yemeğini. "

" Sizinle yemek istedi. Sizi bekliyor."

Dedikten sonra arkasını dönüp merdivenlere doğru gitti. Bir bu eksikti. Ne diye benimle yemek yiyecamiş dedim dalga geçerek.

İçeri girip elimdeki çantayı yatağın üzerine bırakıp açarak içine baktım. Üzerimdeki hastane kokulu pijamadan sonra kendi kıyafetlerimi görünce mutlu olmuştum doğrusu. Sağolsun kızlar temiz çamaşır, eşofmanlarımdan bir takım ve günlük kıyafet koymuşlardı.

Hızlı adımlarla hemen banyoya girip kapıyı kapattım. Suyu en sıcağa ayarlayıp ısınmasını beklerken etrafıma bakarak saçlarım için bir şampuan aradım. Ama yoktu. E tâbi olmaz. Burası bizim ev değilki kabinin yanında şampuan olsun. Kocaman, oda kadar banyo. Anasını satayım dünya zenginlere güzel. Fakirin odasıda dar banyosuda. Birgün kendi evim olursa kocaman bir banyo yapıp küvete kaynar su doldurup içinde uyumayanın...

Aynanın yanındaki beyaz dolaba yöneliriken kesin burada vardır. Dedim. Kapağı açıp dolabın içine baktığımda kendimi altın dolu bir sandığa bakar gibi hissettim bir an.

Hassiktir! Bilseydim güneş gözlüğü takardım. Burada ışıl ışıl bir servet yatıyordu.
En ünlü şampuanlar ve bakım ürünleri ile dolu bir dolap...

Ama işime yarayacak tek şey elime aldığım içinde bilmem ne özü olan bu şampuandı.

Kapağı kapatıp kabine girerek kemiklerimi kaynar suyla buluşturdum. Beynime kan yürür umuduyla kısa süre sıcak suyun altında bekledikten sonra önce saçlarımı yıkadım, ardından güzel ve sıcak duşumu alırken bacağımdaki morluğu da kontrol ettim.

Artık mor değil çürük bir bacağım vardı. O piçden kaçarken birde araba çarpmıştı. Şanslıydım ki bu kadarla kurtulmuştum. Orada ölebilirdim de. Gerçi ölmek mi yoksa yaşamak mı benim için büyük şans olur orası muamma.

Duştan çıktıktan sonra dolapta katlı duran kullanılmamış siyah bornozu alıp giyindim. Uçları yeri silerken kolları bir metre falandı galiba. Kendimi battaniyeye sarılmış gibi hissediyordum. Bu adamın kullandığı herşey normalden büyüktü. Yine katlı olan küçük havluyuda alıp saçlarımı sardım. Odaya geçip iyice kurulandıktan sonra yemeğe geç kalmamak adına hızlıca giyinip, saçlarımı alelusul toplayıp odadan çıktım.

Salona, oradan da mutfağa geçtim. Ben geldiğimde Derya masada oturmuş Semra da servisi yeni yapıyordu.

" İyi akşamlar.
Otur lütfen."

Bir kaç saniye kızın yüzüne baktıktan sonra sandalyeye oturdum.

" Başla lütfen."

Dedikten sonra kendi de yemeye başladı.

Yüzü ve gözleri çok olmamakla birlikte Derman'a benziyordu. Saçları ise doğal sarıydı. Demekki kardeşlerden biri anneye diğeri babaya benziyordu. Boyu Derman kadar olmasada uzun, fiziği düzgündü.

" Nasıl oldun?" Bir yandan yerken bir yandan konuşmaya başladık.

" Daha iyiyim."

" Abim ve Murat çıktılar."

" Senide bana bekçi mi bıraktı abin. "

Kız bir anda sesli gülmeye başlayınca alık alık baktım yüzüne.

" Sevdim seni. Çok değişik bir kızsın."

Tek kaşım havada ağzımda lokma kıza bakıyordum hâlâ.

" Abimle seni izlerken gülmemek için zor tuttum kendimi. Ben abimi hiç böyle görmemiştim. Derman Kurtoğlu'nu delirtip de sağlam kalan tek kişi sen olmalısın. Başka biri olsa kesin bir tarafını kırardı.

Seni tanımak istedim. O yüzden birlikte yiyelim dedim.
Kaç yaşındasın.
Ne okuyorsun.
Anladığım kadarıyla kız arkadaşlarınla yaşıyorsun."

Öne doğru uzandı.

" Erkek arkadaşın varmı? "

Kız resmen sin sorgusu soruyordu.

Ağzımdaki lokmayı yutarken,

" E hadi anlat.
Abimin yanında olduğun gibi rahat ol. " Demez mi?

Sanki senden utanıyorum demedim tabi.

" 21 yaşımdayım."

" Bende 25
Abim de 28 "

" 28 mi. "

" Evet yaşından büyük gösteriyor. Ama 28 yaşında.
Sen ne okuyorsun? "

Derman'ın yaşına şaşırmaya devam ederek,

" Sosyal bilimler." Dedim.

" Hıımm... Bende işletme bitirdim ve doktora yapıyorum Amerika'da. Murat'la da orda tanıştık. Sonra da nişanlandık. "

O an dağıttığım arabanın nişanlısına ait olduğunu tekrar hatırlayınca,

" Şey araba için kusura bakmayın.
Arabanın başkasına ait olabileceği aklıma gelmedi. Derman'ın sandım."

Dedim. Yine gülmeye başladı. Ardından,

" Sahi neden o kadar kızdın abime? "

" Çünkü abin benim boş anımdan faydalanıp ilk öpücüğümü çaldı diyemedim. "

Onun yerine.

" Abin her fırsatta beni deli ediyor. O günde damarıma bastı." Diye uydurdum.

" Erkek arkadaşın varmı?
Peki ya abimle nasıl tanıştınız? "

Hadii. Dibine kadar araştırmaya çıkmış kız iyimi.

" Erkek arkadaşı olan birine mi benziyorum. Abinlede tesadüfen tanıştık." Diyerek savdım bu soruyu da.

Ben yılbaşı gecesi ona ana avrat küfür ettim oda otel damında suratıma silah doğrulttu. Diyemedim.

Yemek boyunca konuştuk. Konuştukça açıldı kız. Meğer konuşacak biri olsada kurtlarımı dönsem diyormuş.

Yemekten sonra bir de kahve içtik. Aslında ne yalan söyleyeyim baya baya kıza ısınmıştım. Kahvelerden sonra da odalarımıza çekildik. Çene yorğunu girerken yatağa gözlerim kapanıyordu.

İlk kez fazladan ve zorunlu şekilde zaman geçirmiştim bu evde. Doğrusu tuhaf bir histi. Derman'ın evinde ve yatağında yatmak garip gelmişti. Ama mecbur kalmıştım. O Erzurumlumudur ne karın ağrısıdır cesedimi istiyordu.

Aman ne güzel. Dedim sinirle. Derman herşeyi hatırlamamı, Erzurumlu ölmemi istiyordu. Bir dakika ya! Herşeyi hatırlayabilip, o adam Sancardı dediğimde ne olacaktı. Ne demişti Derman. Onu öldüreceğini söylemişti. Yapar mıydı?
Yapardı. Daha öncede yapmıştı. Halil'i ve arkadaşını işkenceyle öldürmüşlerdi. Yutkunurken kendime engel olamadım.

Benim yüzümden birinin daha ölmesine izin verebilir miydim? Ya yanlış hatırlıyorsam. Ama o Çetin denen adam...
Oydu beni vuran.
Çetin Halit'in adamı. Yani Sancar'ın yanındaki kişiydi. Cafedeki de oydu.
Cafe ve vurulma ânımın arasındaki saatte ne olmuştu.
Hatırlamıyordum işte.
Sonunda başıma yeniden ağrılar girmeye başlayınca düşünmeyi bırakıp yorganı kafama çektim.
Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.

💎💎💎

Olay gecesi

Disko müziğine geçince bende çalmayı bırakıp ayağa kalktım.

Herkes yanındakiyle dans ederken elimde gitar lavaboya doğru yürüdüm.

İçeriye girip işimi hallettikten sonra çıktım. Ellerimi yıkamak için lavaboya yaklaştım. Sıvı sabunu elime alıp güzelce sabunladıktan sonra durularken arkamda hissettiğim bedenle başımı kaldırıp aynadan arkama baktığımda kan oturan gözleriyle az önce gelenlerden biri olan genci gördüm. Hızla arkamı döndüğümde dahada yaklaşıp beni mermerle arasına almaya çalışırken elinde tuttuğu birşeyi ağzına atıp yuttu.

" Merhaba güzellik." Dedi.

Sinirle ve korkuyla,

" Höst lan geri bas! "

diyerek hızla ittirdim..

Geriye doğru sendeledi, hemde kolayca. Başını kaldırıp bana bakınca daha iyi anladım. Kafası iyiydi.

Çıkmak için hızla kapıya yönelirken aniden önüme geçip,

" Şşşiitt!
Acelen ne küçüğüm bekle. Ne güzel konuşuyorduk.
Ne diyordum. Hah! Geldiğimizden beri gözlerimi senden alamadım! Çok tatlısın bebeğim. "

Kesin iyiydi kafası. Az önce içtiği şeylede double olmuştur kesin.

" Benim adım Sancar.
Senin ki ne? "

" Zıkkımın kökü."

" Ooo sinirli ve güzel. Sevdim seni."

İyice üzerime doğru geldiğinde kendimi mermere dayalı bulurken Sancar adındaki piçide burnumun ucunda buldum. İğrenç nefesi yüzümü yalarken,

" Çıkışta benimle gelmek istermisin? "

Dedikten sonra kulağıma doğru eğildi.

" Sana harika bir gece vaadediyorum güzellik."

Dediğinde dahada panikledim.
Piç resmen beni taciz ediyordu. Ellerimi göğsüne dayayarak tekrar ittirdim. Ama bu kez bileklerimden tuttu.

" Abartma işte kızım.
Fazla naz aşık usandırır.
Gel dedik gel! Sanki yapmadığın şey. "

Duyduğum şeyle şok oldum. Ne demekti lan yapmadığım şey. Beni yattığı zillilerle karıştırıyordu piç. Sinirle mermerin üzerindeki sıvı sabun şişesine uzandım.

" Siktir git lan piç! "

diyerek kafasına geçirdim cam şişeyi. Bu kez acıyla Ahh! Derken eli başında yere devrildi. Hızla çıkıp Cevahir abinin yanına gelip,

" Abi ben çıkıyorum. Yarın görüşürüz."

Diyerek çıktım cafeden. Dışarda Yağan yağmur karşıladı beni. Yetmez gibi montumu ve şemsiyemi almayı unutmuştum. Ama geri dönmeye niyetim yoktu. Hızlı adımlarla caddeye dönüp otobüs durağına doğru ilerlemeye başladım. Bir an önce burdan uzaklaşmak istiyordum. Adımlarımı dahada hızlandırdım. Bir kaç dakika sonra durağa geldiğimde saate baktım. Otobüsün 10 dakikası vardı. Kollarımı kendime sarıp beklemeye başladım. Neyseki durağa yağmur girmiyordu. Bu sırada da bir yandan etrafıma bakıyordum o piç peşime düşer kokusu ile.
Ve maalesef bir kaç dakika sonra korktuğum başıma geldi. Karşıdan gelen lüks araç ve camdan etrafa bakarak beni arayan Sancar piçiydi.

" Çetin bas gaza! "

diye bağırdığını duyunca otobüsü siktir edip tabana kuvvet koşmaya başladım.

Nereye gittiğime bakmadan koşuyor onlarda arabayla peşimden geliyorlardı. Ne kadar koştum, kaçtım bilmiyorum. Sanki labirente girmiş bir fare gibi aynı yerlerde dolaşıyordum. Sonunda nefes nefese ara sokaklardan birinde buldum kendimi. Aklıma yeni gelen polisi arama fikriyle elimi cebime attım. Ama telefonum yoktu. Kahretsin düşmüştü.

Sancar'ın Çetin'e sen önünü kes dediğini duyunca peşimden yürüyerek geldiğini anladım. Kendime ve şansıma söverek koşmaya devam ederken dahada hızlandım. Ama nefesim çatlamak üzereydi artık. Bir süre sonra elimi duvara yaslatarak durmak zorunda kaldım. Sadece bir kaç saniye. Bir kaç saniye dinlenip yeniden kaçmayı düşünürken bir anda saçlarıma dolanan elle korkudan nefesimin kesildiğini hissettim.

Ardından duvara çarpan bedenim ve tam karşımda o vardı. Sol elini boğazıma dayadığında öyle sıkıyordu ki nefes alamıyordum. Yumruk ve tekmelerle vurmaya çalışırken cebinden çıkardığı sustalıyı boğazıma dayadı. Gözlerim kocaman kala kaldım. Her zaman soğuk yüzünden öleceğimi düşünürdüm ama soğuktan değil bıçakla ölecektim galiba. Elindeki bıçağı yavaşça boğazıma sürterken,

" Benden kaçabileceğini mi sandın yavru ceylan."

Dedi. Nefes nefese yüzüne bakıyor boğazımdaki bıçak yüzünden kıpırdayamıyordum. Boğazımdaki elini başına götürdü. Vurduğum yerden akan kanı eline sürerek bana gösterirken,

" Bu yaptığının cezasını çekeceksin." Dedi.

" Seni öyle bir becerecem ki hayatın boyunca aklından çıkmayacak."

Duyduğum şeylerle korkum tavan yapmıştı artık.

" Ölürüm daha iyi." Dedim.

İki elimle bıçak tutan eline sarılıp uzaklaştırmaya çalışırken bacak arasına tekmeyi geçirdim. Acıyla iki büklüm olurken bıçak tutan elini ellerimle ittirerek kaçmaya çalıştım. Ama saçlarımda tutarak geri çekti beni.

" Bırak beni. Bırak! Şerefsiz piç! "

Diye bağırdım. Boğuşmaya başladık. Sonra bir anda olduğu yere düştü. Ne oldu anlamadım. Önüme dönüp ellerime baktığımda ellerim ve üzerim kan Sancar yerde yatıyordu.

Aniden hızlanan nefesimle kalakaldım önce. Ardından bir çığlık attım.

Korkuyla açılan gözlerimle yattığım yerden doğrulurken odanın kapısından Derman girdi.

Kâbus... Kâbus görmüştüm. Ama kabusum hayal yada rüya değildi. Hatırlamıştım herşeyi.

***************************

Evet canlarım bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın ♥️

Loading...
0%