Yeni Üyelik
31.
Bölüm

💎Y.E 30 Tatlı bir zehir💎

@azamet_29_2

💎💎💎

" Bırak beni. Bırak! Şerefsiz piç! "

Diye bağırdım. Boğuşmaya başladık. Sonra bir anda olduğu yere düştü. Ne oldu anlamadım. Önüme dönüp ellerime baktığımda ellerim ve üzerim kan Sancar yerde yatıyordu.

Aniden hızlanan nefesimle kalakaldım önce. Ardından bir çığlık attım.

Korkuyla açılan gözlerimle yattığım yerden doğrulurken odanın kapısından Derman girdi.

Kâbus... Kâbus görmüştüm. Ama kabusum hayâl yada rüya değildi. Hatırlamıştım herşeyi.

" Elmas! "

Dedi Derman. Altta eşofman üstünde bir hırka yarı çıplak yataktan fırlamıştı. Sesim başka odalara gidekecek kadar çokmu çıkmıştı.

Ardından ışığı açıp hızlı bir kaç adımda yanıma geldi. Yatağın kenarına oturup,

" Ne oldu? "

Dedi ellerinini omuzlarıma koyarak. Islak gözlerimi yüzüne çevirdim. Yine doluydular. Dişlerimi farkettim sonra. Yine birbirine vuruyordu çenem. Kollarımı kendime sardım.

" Ka-kabus gördüm.

O- onu gör-dümm! "

Endişeyle bakan gözleri üzerimde gezindi.

Gözlerimi kapattım. Büzülen bedenimle,

" S-S-soğuk. Ü-ü şüyorum! "

Dedim bu kez ağlamaklı. Elini alnıma koydu. Ardından sırtıma. Kıyafetlerine kadar terli ve buz gibisin.

" Yine mi lan! Sikeyim böyle işi!"

Yine. Diyecek hâlde değildim.
Hızla ayağa kalktı. Eşofmanımın üstünü uçlarından tuttu ne yapıyorsun demeye kalmadan bir anda yukarıya çekip kollarımdan ve başımdan çıkarttı. Ne olduğunu anlayana kadar kendimi karşısında südyenle buldum. Kollarımı kendime kapatırken, " Islak." Dedi. Sonra da birden omuzlarımdan bastırarak,

" Yat." Diyerek beni yatağa yatırıp örtüyü üzerime örttü. Ardından hemen dolaptan kalın bir battaniye çıkararak üzerime battaniyeyide örttü. Sıkıca bastırdı yanlarımdan. Ama üşümem geçmiyordu. Biliyordum ki sadece ter değildi sebep. Gördüğüm kabus ve tekrar yaşadığım korkuyla yine aynı titreme tutmuştu.

Örtünün ve battaniyenin altında kollarımı kendime sararak yan tarafıma dönüp cenin pozisyonu alarak dizlerimi karnıma çektim. Bedenimi küçültürsem daha hızlı ısınacağımı düşündüm çünkü. Ama zerre fark etmemiş hâlâ üşüyor, titreyen çenemle dişlerim birbirine vurmaya devam ediyordu. Derman,

" Daha iyimisin? "

Dediğinde başımı iki yana salladım. Önceki kadar kötü değildim ama iyi de değildim.

" Üşümekten nefret ediyorum! Soğuktan nefret ediyorum!
Bu halimden nefret ediyorum!"

Dedim. Neden normal insanlar gibi olamıyordum. Ne zaman kurtulacaktım ben bu üşümelerden. Neden geçmiyor, neden hep böyle oluyordu. Bu halime sebep olan insanlara olan kinim dahada arttı. Bu travma benimle öbür tarafa gidecekti anlaşılan. Gözlerim dolarken üzerimdeki örtü ve battaniyeyi kafama kadar çekip durdurmak için sıktığım dişlerimle daha sıkı sarıldım kendime.

" Koduğumun titremesi." derken bile çenem titriyordu. Dolan gözlerimin akmasına izin vererek sessizce ağlamaya başladım.

Aradan bir iki dakika geçti geçmedi, bir anda üzerimin açılmasıyla tiz bir çığlık atarken, arkamdaki boşluğu büyük bedeniyle dolduran Derman'ı hissettim. Gözlerim kocaman olmuş gerime bakacakken bir anda bir kolunu başımın altından geçirip diğer eliyle beni kendine çevirerek çıplak göğsüne bastırınca ve sıcak tenini hissedince mal gibi kala kaldım.

Böyle birşey beklemediğim için şok olmuş beynim yine error verince kıpırdayamadan kalmıştım.

Saniyeler sonra yerine gelen aklımla ellerimi göğsüne dayayarak,

" Ne yapıyorsun bı-bırak!
Kafayı mı yedin sen! "

Diye cırlayarak geriye doğru gitmek istesemde kaslı kollarıyla izin vermeyerek üzerimizi tekrar örttü kafamıza kadar. Şuan tamamen örtünün altındaydık ve tenlerimiz birbirine dokunuyordu.

" Rahat dur! Senin için uğraşıyorum burda. Vücudun yine ısı kaybetmiş. Dişlerini kırana kadar titreyeceksin yoksa."

Örtünün altındaki karanlıkta sıcak nefesini yüzümde, ateş kadar sıcak tenini soğuk tenimde hissederek öylece kalmış nefesimi tutuyordum. Hani nefes alsam hareket edecek daha çok dokunacaktı göğüslerim. Bu sırada bir elini kürek kemiklerimin üzerinde diğerini bel çukurumda hareket ettirerek beni ısıtmaya çalışıyordu. Dahada sarılıp iyice göğsüne bastırınca tuttuğum nefesimi bırakmak zorunda kaldım.

" Buz gibisin!" Dedi.

O ise gerçekten sıcaktı. Bir soba kadar, bir şömine kadar, yanan bir ateş kadar sıcaktı. Nasıl bu kadar sıcak olabiliyordu. Soğuk kanlılıkla can yakabilen birinin teni nasıl sıcak olabiliyordu.

Ellerimi göğsüne dayayıp alnımı yine göğsüne yaslayarak ağlamaya devam ettim. İlk kez birinin bana sarılarak beni ısıtmaya çalışması garibime aynı zamanda gücüme gitmişti.

Çünkü aciz hissetmiştim. Küçük güçsüz aciz Elmas gibi hissetmiştim yine. Soğuktan ve korkudan titreyen Elmas olmuştum. Evine titreyerek gelen içeri girer girmez yanan sobanın arkasına koşan, ne ekmek ne su! Sadece ısınmak isteyen Elmas.

" Ağlıyormusun sen? "

Diyen Derman'ı duyunca burnumu çekerek,

" Sanane. " Dedim.

Dedim ama anında pişman oldum. Bu kez eli saçlarıma gidip okşayınca dahada kötü hissettim çünkü. Islanmaya devam eden gözlerim ve hissettiğim sıcaklık yüzünden çöken ağırlıkla göz kapaklarımın kapanmalarına izin verecekken,

" Ne gördün?
Onu dedin. O kim? " Diyince kasılan bedenimle tüylerim diken diken olurken nefesim durdu. Tabi anında farketti hâlimi.

" ELMAS..."

Derken, gözümün önünden geçti aynı görüntüler. Özellikle o son sahne ve sözleri. Bana sorduğu sorunun cevabını kendide biliyordu eminim. Sadece benden duymak istiyordu. Emin olmak istiyordu.

Derman'ı az çok tanımıştım. Yaşadığım şeyleri ona söylediğim de ve Sancar'ın bana olan sözlerini duyduğunda kesin delirecekti. Hiç acımadan öldürecekti o pisliği. Ne yapsam bilemedim. Söyleyip söylemekte kararsız kaldım. Benim yüzümden birinin ölmesini istemiyordum ama cezasız kalmasınıda istemiyordum. Ne yapacağım diye düşünürken yine,

" Elmas." Diyince.

" Üşüyorum."

Dedim yeniden. Aslında çok değildi üşümem. Hissettiğim sıcaklığı titreme mi geçirmişti, sadece zaman kazanmak için böyle söylemiştim.

Sessiz kaldı bir süre. Sözlerimi tartıyordu. Belkide inanmamıştı. Uyguladığı baskıyla beni biraz daha sardı. Şuan ki halimi kızlar görse 1 yıl söyler söyler gülerlerdi. Resmen adamın çıplak tenine yapışık yatıyordum. Ama benim suçum değildi ki. Sağlık meselesiydi sonuçta. Fesat olmamak lazım değil mi!

Gözlerimdeki ağırlık dahada artınca bu kez gerçekten kapattım.

&

Sabah kendi nefes sesimi duyarak açtım gözlerimi. Hızlı hızlı aldığım nefeslerle karanlık bir boşluktan çıkmış gibiydim. Yerimden doğrulurken hissettiğim şeyle bir belimde sarılı kola birde omuzumun üzerinden geriye dönünce gördüğüm çıplak kaslı bedene baktım. Sonra yarı çıplak kendime.

Hassss!! Siktiirr!!!

Diyerek yerimde ters dönüp dizlerinin üzerinde gerilerken battaniyeyi üzerime çekerek,

" Sen neden hâlâ buradasın! " Diye cırladım.

Karşımdaki gamsız herif gayet sakin sağ dirseği üzerine kalkarak gözlerini açıp bana baktı. Şuan üzerimde gezen mavileri hiç beğenmemiştim doğrusu. Sonra yerinde doğrularak yataktan kalkıp berjerin üzerindeki hırkasını üzerine geçirip ellerini eşofmanının ceplerine sokarak pencerenin önüne geçti.

O sessiz dışarıyı izlerken gördüğüm görüntüyle ağzım açık kendi kendime,

O sessiz dışarıyı izlerken gördüğüm görüntüyle ağzım açık kendi kendime,

" Anasını avradını. Laan! Sabaha kadar bu vücudun yanımda mı yattım ben." Dedim yutkunarak.

Anında kafamı sağa sola sallayarak kendime gelip hızla yatağın diğer tarafından kalkarak yerde duran eşofman üstümü alıp giyindim.

Sağlık meselesiydi Elmas. Aklını kafatasında tut, kafayı yeme kendine gel.

Kafatasımı sikeyim ben!

Kendi kendine küfürlü akıllar vermeye devam ederken gözlerim yeniden Derman'ı buldu. Sessizdi. Ne düşünüyor diye düşünürken bakışları birden bana dönünce irkildim. Ardından yavaş hareketiyle bedeni döndü bana doğru. Ağır adımlarla bana doğru hareket ederken ürkmedim desem yalan olur. Hâlâ sessiz ve keskin şekilde bakan gözleri gözlerimdeydi. Ne oluyor lan!

Yürüdü, yürüdü tam önüme geldiğinde ister istemez geriye adımladım.

" Hoop ya! " Derken ellerimi kaldırıp siper ettim kendime.

" Ne oluyor? Ne diye üstüme üstüme geliyorsun? "

" Konuş Karakız!
O siktiğimin piçi sana ne yaptı?"

Gözlerim kocaman olurken nerden geldiyse aklıma bir anda rahmetli Kemal Sunal abimizin izlediğim bir filmindeki cümlesi geldi.

Tamamda bizim izin kağıdı ne oldu.

Yine gelmiştik Sancar'a. Yutkunarak baktım yüzüne.
Daha kabusumdan bahsetmemiştimki. Nerden çıkarmıştı bunu. Sesi sertleşti.

" Sana ne yaptı dedim!
Neden ölürüm daha iyi dedin."

Şaşırdım. Nerden biliyordu.
Bir anda omuzlarımdan tutarak kendine çekti beni.

" Sabaha kadar aynı şeyi sayıkladın durdun."

" Ne?! Hay ben çeneme de, beynime de uykuma da! "

Omuzumdaki ellerini çekip bir anda yüzümü sert şekilde avuçlarının arasına alıp yüzüne doğru yaklaştırdığında dengemi sağlamak için iki bileğinden tutundum.

" Sana dokundu mu?! "

Derken sesi yüksek kaşları çatık, dişlerinin arasından hırlayarak konuştu. Gözlerinin siyahlara dayanan mavisi sırasıyla kahvelerimde gezdi. Şuanki hâli o günkü hâlini anımsatıyordu. Depodaki delirmiş, pisikopat Derman hâlini.

" Ne? "

" Sana dokundu mu dedim!! "

Bağırdığı anda başımı hızla iki yana sallayarak ellerinden kurtulup geriye doğru gittim. Bir adımda tekrar yanıma gelip kolumu turarak,

" Konuş Elmas!
Dün gece herşeyi hatırladın değilmi? Gördüğün kâbus... Konuş!
Yoksa yemin ederim şüphe ettiğim herkesin gırtlağını keserim! "

Geldin kayalara Elmas. Erkeksen anlatma şimdi. Dedim bu kez kendi kendime. Bir kaç saniye sonra,

" Tamam! " Dedim kolumdaki elini tutup çekerek. Kesin parmak izi çıkmıştı.

" Tamam anlatacam. Ama bir şartla."

Tek kaşı havada başını yana devirirken anlamaz şekilde baktı. En azından öldürmese adalete teslim etse diye düşündüm bir an. Ama bunu ondan beklemek ne kadar doğruydu bilemiyordum tâbi.

" Şart mı?
Şart falan yok! "

Diye kükreyince korkuyla bir adım daha geriye gittiğimde sırtımı yatağın yanındaki duvarda buldum. Gerçekten kayalara gelmiş hissettim. Haklıydım işte. Ondan bunu beklemek öküz altında buzağı aramak gibiydi.

Tek adımda dibime gelip,

" Şimdi hemen herşeyi anlatıyorsun! " Dedi.

Burnundan aldığı hızlı nefesler ve genişleyen burun delikleri ile bir boğayı hatırlatıyordu.
Nasıl biriydi bu adam. Gece ki Derman'la bunu yan yana koyunca alaka bile yoktu.

Gözlerimi çevirdiğim gözlerindeki bakışları dalgalıydı. O an olanları yeniden düşündüm saniyelik. O gece Sancar denen o piç heriften kurtulamasaydım başıma ne gelecekti.

Söylediği cümle ile gözlerime bakış şekli canlandı zihnimde. Orada o karanlık sokak arasında buldum bir anda yine kendimi. Korkum tazelenirken duvara sürten sırtımla kendimi olduğum yere bırakarak oturdum. Dizlerimi kendime çekip kollarımı sardım. Hâlimi gören Derman yanıma bir dizi üzerine çöktü. Elini çenemin altına koyarak yavaşça kaldırırken gözlerime bakarak

" ELMAS... " Dedi.

En doğrusunu yaptığıma inanarak anlatmaya başladım.

" Doğru." Dedim.

" Hatırladım.
Kabusumda aynı şeyleri yaşıyordum. O yüzden tuttu o la*et üşüme ve titreme."

" Anlat."
Çenemi elinden çekerek dizlerime dayadım.

" Cumartesi gecesi ekstra doğum günü işi vardı. Kafedeydim.

Ben gidene kadar Cevahir abi ve çocuklar mekanı hazırlamışlar. Bende canlı müzik için hazırlanıp yerimi aldım. Bir süre sonra particiler geldi.

Gelenlerin içinde Sancar ve Çetin denen o piç de vardı."

Gözlerim anlık kısık gözlerine gidip geldi.

" Güldüler eğlendiler pasta kesildi falan. Sonra benim işim bitip çalmayı bıraktım. Müzik sisteminin açılmasıyla ve herkes dans etmeye başlayınca kalkıp lavaboya gittim.

İşim bitip ellerimi yıkarken bir baktım Sancar arkamda.
Kan oturmuş gözleriyle bana bakıyordu. Bir anda onu arkamda onu görünce korktum. Hemen döndüm. Bana doğru yaklaşıp beni mermerle arasına sıkıştırmaya çalıştı. O sırada bide bişey içti. Kafası iyiydi.

Abuk subuk konuşmaya başlayınca geriye ittirdim. Sonra çıkmak için kapıya giderken önüme geçip engel oldu. Hareketlerine ve saçma sapan konuşmalarına devam etti. Sonra,

Çıkışta benimle gelmek istermisin? Dedi."

Yutkunarak devam ettim. Birazdan duyacağım şeye kendimi hazırlayarak,

" Sa- sana harika bir gece vaadediyorum güzellik. Dedi. "

Duyduğu son cümle ile yerinden fırladı Derman. Odanın içinde bir bağırış koptu. Öfke dolu sesi odada yankılandı. O koca bedeninin sinirden titrediğini gördüm. Bir süre sıktığı yumruklarıyla odada ileri geri yürüdükten sonra aniden önümde durdu.

" Başka! " Dedi.

" Başka ne dedi o siktiğimin orospu çocuğu! "

Derman'ın bu öfkeli hâlini görünce çoğu kısmı atlayarak kısadan kestim.

" Sabun şişesini kafasında kırdım. Yere düşünce de ordan çıkıp Cevahir abiye ben çıkıyorum diyip oyalanmadan çıkıp otobüse yetişmek için durağa koştum. Otobüsün gelmesine 10 dakika vardı. Mecbur beklemeye başladım.

Ama peşime takılmış. Arabasını görür görmez kaçarak uzaklaşmak istedim ama takip ettiler. Nereye gittiğime bakmadan koştum.

Bir ara polisi aramak istedim ama telefonum düşmüş arayamadım. Sonra Sancar'ın sesini duydum. Çetin'e sen önünü kes dedi. Koşarak takılmış peşime. Korkudan ve koşmaktan kalbim duracak sandım. Koşacak halim kalmamıştı. Bir kaç saniye dinlenmek istediğimde yakaladı beni. Bir eliyle boğazımı sıkarken çıkardığı sustalıyı boğazıma dayadı. Korktum ne yapacağımı bilmiyordum. Öylece kala kaldım.

Benden kaçabileceğini mi sandın.

Dedi. Sonra vurduğum başındaki kanı gösterip, bu yaptığının cezasını çekeceksin. Dedi."

Aradaki kısmı atlayarak devam ettim.

" Kurtulmak için boğuşurken bir anda yerde kaldı. Bıçak neresine geldi. Nasıl geldi anlamadım. Sonra o...
O Çetin denen adam geldi. Bizi öyle görünce silahını çekip üstüme doğrulttu. Silahı görünce kaçtım bu kez peşinden gelerek arkamdan ateş etti.
Gerisini biliyorsun zaten."

Dedim ve suskun önüme döndüm.

" Bu mu? " Dedi az önceki halinin tersi şekilde sakin.

" Ne? " Tekrar yüzüne baktım..

" Hepsi bu kadar mı?"

" Anlamadım."

" Anladın."

Hâlâ bana tepeden bakan mavilerine bakıyordum.

" Eksik anlattın.
Ölürüm daha iyi. Dedin.
Sana ne yaptı da yada söyledi de öyle söyledin. "

" Yok sen yanlış..."

Demiştim ki bir anda yine önüme çöküp kollarımdan kavradı.

Kimi koruyorsun salak Elmas.

Diyen iç sesime hak verdim.

Tuttuğu yer dikiş olan yerdi. Acıyla inledim. Kolumu kasarak,

" Bırak acıdı." Desem de bırakmak bir yana sesini dahada yükselterek

" ELMAS! " Dedi.

Gözlerim doldu. Ama duyduğum acıdan mı yoksa Sancar'ın sözlerinden mi yada düştüğüm bu halden mi bilemiyordum.

Sinirlerim iyice bozulmuş şekilde ağlayarak,

Cezamı beni becererek vereceğini söyledi. Dedim.
Seni öyle bir becerecem ki hayatın boyunca aklından çıkmayacak dedi!" Diye bağırdım.

" Ölürüm daha iyi dedim! "

Derken sesim içime doğru gitti.

" Ölmek daha iyiydi çünkü"

Dedim dahada ağlarken.
Söylediğim son cümle ile Derman'ın bakışları bir anda değişirken dudaklarında korkunç bir gülümseme peydah oldu.

Bu hâlini görünce neden bilmem geriye doğru kaçma hissi duydum ama arkamdaki duvar izin vermedi.

Yavaşça koltuk altlarımdan tutarak beni oturduğum yerden ayağa kaldırdı. Yüzümü tekrar avuçlarının arasına alırken ben ıslak ıslak bakıyordum..

" Bir daha asla böyle birşey olmayacak. Kimse! Ama hiç kimse sana dokunamayacak! "

Ne diyor bu diye düşünürken üzerime doğru eğildi. Dudakları dudaklarımı buldu yine. Ben kalbimin titreyen çarpıntılarını kulaklarımda duyarken o arzuyla öpüyordu. Canımı yakıyor ama haz veriyordu öpüşü. İlk kez böyle bir duyguyu tadarken aynı anda kollarını belime sardığında ellerim kendiliğinden omuzlarına çıkarken ayaklarım yerden havalandı. Beni kendine bastırarak sarılırken bense ânın şoku ile gözlerim kocaman olmuş öylece kalmıştım. Yatağa getirip bırakarak geriye doğru yatırıp dudaklarımdan ayrıldı. Gözleri gözlerimde konuştu.

" Benim dedim bir kere.
Benim olana kimse, hiç kimse dokunamaz. Ne eli, ne gözü, ne sözü! Bunun cezası ölümdür."

Dedikten sonra dudaklarıma bir öpücük daha bırakıp doğrularak hırsla arkasını dönüp odadan çıkıp gitti.

Yatakta öylece kala kalmıştım. Beynim durmuştu galiba. Az önce ne olmuştu? Bu manyak adam neden benim, benim diyip duruyordu hâlâ. Hani dalga geçiyordu. Hani benimle alay ediyordu.
Yoksa öyle değilmiydi? Öyle değilse neyleydi? Ya benim kalbime olan, ya hissettiğim. Kayışı koparmama az kalmıştı.

" Elmas...
Elmas! "

Duyduğum sesle hızla yerimde doğrulunca karşımda Derya'yı gördüm.

" İyimisin?
Ne oluyor?
Bir uyandım abim bağırıyor.
Abimle mi tartışıyordunuz yine?
Çok sinirli görünüyordu. Nereye gidiyor? "

Bana doğru gelirken ben hâlâ olanı biteni anlamaya çalışıyordum.

" Ne olmuyor ki! "

💎💎💎

İki!

Tam iki gündür Derman ortalarda yok. Tabi kuyrukları olan adamları da.

İki gündür şuan karşımda oturmuş akşam yemeği üzerine hiç bir şey olmamış gibi kahvelerini içerek oturan Murat ve Derya ile aynı evdeydim.

Derman'ın ortadan kaybolmasıyla Murat beyefendi ve nişanlısı Derya aniden Amerika'ya dönmekten vazgeçtiler. Meğer emir büyük yerdenmiş.

Derman, ben dönene kadar bu evden kimse çıkmayacak diye emir vermiş. Dahası dışarıdaki adamlar iki katına çıkmıştı. Kesin bir yerlerde bir şeyler yapıyor yada birilerinin boğazına çöküyordu. Dizlerimi kendime çekmiş sarılarak oturduğum yerden, karşımdaki rahat rahat oturan ikiliye döndüm.

" Hiç merak etmiyor musunuz.?"

" Neyi? " dedi Derya.

" Neyi değil, kimi? "

" Haa abi mi soruyorsun?
Tabi ki merak ediyorum."

" Belli belli."

Gülümsedi. Murat,

" Tabi ki merak ediyoruz. Ama abim işini bilir.
Sağ salim dönecektir."

O sağ sâlim dönerde geride kaç ceset bırakır acaba.

Diyen iç sesim yine kulaklarımı tırmaladı. Bu ara iç sesimin çenesi düşmüş gereğinden fazla konuşur olmuştu.

Yerimden kalkıp salon penceresine doğru ilerleyip dışarıya baktım. Ellerinde silahlar her an tetikte adamlar volta atıyor, biz içerde kahve içiyorduk. Yerime dönüp bir süre daha oturduktan sonra daha fazla dayanayıp ben odama çıkıyorum size iyi akşamlar diyerek merdivenlere yöneldim.

Basamaklar bitince çıktığım koridorda kendi odama doğru yürüdüm. Daha doğrusu Derman'ın odası olan odama. O an aklıma yeni dank eden şeyle durdum,

Lan! Dedim.
Bi dakika!
Ben onun odasını kullanıyorsam o nereyi kullanıyordu. Odamın yanındaki odaya kaydı gözlerim. Kabus görüp bağırınca dakikasında odamda bittiğine göre yan oda olmalı diye düşünürken gereksiz ayaklarım yan odaya doğru ilerledi.

E kapıya kadar gelmişken bakmadan dururmuyuz. Kapı kolunu açıp kafamı içeriye uzattım.

Rubik küpüm benim.

Yine içimdeki gevezeydi.
Bu oda benim kullandığım odanın bire bir aynısıydı.

Vaaay anasını satayım. Adamda iki oda varmış ya lan! Hemde birbirinin aynı. Pes valla.

Diyerek kapıyı kapatıp gerisin geri kendi odama döndüm. Kapıyı kapatıp yatağa ilerleyerek kendimi çarpı şeklinde yatağa atıp tavana diktim gözlerimi.

Arkadaşlarımı ve kendi odamı özlemiştim. Tamam küçüktü, dardı, soğuktu. Uyuyabilmek için iki yorgan bir battaniye örtüyordum üzerime, ama kendi evim kendi odamdı. Bu arada derslerdede geri kalmıştım yaah! Ne mutlu bana!

Şu Kocaayak bir an önce dönsede bende kendi evime dönseydim artık. Telefonum olmadığı için kızları da arayamıyordum. E onlarda beni arasalarda bulamazlardı. Zira telefonum mort olmuştu.

Mort? Dedim hızla yerimde doğrularak. Yeni dank etmişti. Artık bir telefonum yoktu.
O gece kaçarken düşürmüştüm. Şimdi bide yenisini almam gerekiyordu. Yenisi dediysem ikinci el tabiki. Ama o bile benim için pahalıydı.
Kahretsin! Dedim üzüntüyle. O piçin yüzünden birde telefon masrafına girmiştim.
Yaah! Diyerek kendimi yatağa bırakıp olduğum yerde tepinip durdum. Bütün sinirimi yataktan çıkarıyordum.

Sonra durdum. Gözlerim yine tavanda düşündüm.

Derman o adamlara ne yapmıştır diye geldi aklıma. Hastanedeki Çetin denen adamı hatırladım o an ve bir vuruşta burnunu nasıl kırışını. Depoda olanları hatırladım ardından. Halil'in çığlıklarını hatırladım ve sonlarını.

Sonra Derman'ın saçımdaki eli geldi aklıma. Beni ısıtmak için sarılışı. Adam ya siyah ya beyaz. Ya sıcak ya soğuk. Ya iyi ya kötü. Ortası yok. Niye yok. Olmaması gerekiyordu belkide.

Gözlerimi kapatıp iki gün öncesine döndüm. Benim dedim bir kere diyişini hatırlayınca önünü arkasını düşünmemek için yatak örtüsünün ucunu üzerime çekip gözlerimi kapattım. Uyu Elmas yat zıbar.

&

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Uyuya kalmıştım. Dilim damağıma yapışmış çok susamış hissediyordum. Akşam yemeği yüzündendi galiba.

Yerimden kalkıp karanlıkta ilerleyerek odadan çıktım. Mutfağa gidip su almak için aşağı merdivenlere yöneldim. Çapaklı gözlerimi ovuştura ovuştura merdilerin sonuna kadar gelirken salonun loş ışığında gördüğüm karanlık suretle elim kalbimde,

" Anasssını avradını." Diyerek gerilerken gerisin geri merdivenlere oturdum.

Gecenin yarısı karanlıkta elinde içki şişesi ve purosuyla koltukta bacak bacak üstüne atmış oturan bir Derman'ı görmeyi hiç beklemiyordum. Zira adam iki gündür kayıpları oynuyordu.

Önce yanı başındaki ayaklı büyük abajurun ışığını açtı. Sonra da sakin şekilde bana çevirdi başını. Gözlerinin uykusuz olduğu uzaktan bile anlaşılıyordu. Galiba iki gündür uyumamıştı. Yerimden ayağa kalktım, kısa bir süre birbirimize baktık.

Yeniden önüne dönüp elinde tutmakta olduğu şişeyi tepesine dikti. Kalan yarısını tek seferde içip dibini sıyırdıktan sonra sehbaya bıraktığında ağır adımlarla yanına doğru ilerleyip tam karşısına geçip oturdum.

İkimizde sessizdik. O dalgın önüne bense ona bakıyordum. Elindeki puroyu dişlerinin arasına alıp sehbadaki diğer şişeye uzandı. Kapağını açtıktan sonra dişlerinin arasındaki puro dudaklarının arasına geçince derin bir nefes çekip havaya doğru üfledi. Ardından da yeni açtığı diğer şişeyi tepesine dikti. Arka arkaya yudumlarken düşük çenem sağolsun,

" Çatı oluğu gibi yutuyorsun." Diyiverdim.

Dudaklarında şişe dururken bakışları beni buldu. Kan çanağı gözleriyle gözlerime bakıyordu.
Dudaklarına ve bir kaç günlük olan sakalına bulaşan sıvıyı koluna silerken elinin üzerindeki yaraları gördüm. Sonra diğer eline kaydı gözlerim. Puro tutan elinde de vardı aynı yaralar. Ellerindeki izlere sebep olan yüzlerin şekli gözümün önüne gelsede hepsini kenara sıyırıp,

" İki gündür nerdesin.?"

Dedim kocasına hesap soran kadınlar gibi. Sorduğum soruyla kaşları havalandı. Ardından bir anda kahkaha atarak gülmeye başladı. Ciddi ciddi gülüyordu hemde. Şuan sarhoş olduğu içinde olabilirdi bu hâli tabi. Kafası iyiydi zira.
Kollarımı göğsümde birleştirerek,

" Senin verdiğin emir yüzünden evime gidemedim."

Dedim toparlayarak.

Yavaşça yerinden kalktı. Sendeleyerek dengesini zar zor sağladıktan sonra,

" Yukarı çıkmama yardım et. "

" Maymunların fil taşıdığı nerde görülmüş. Sonra merdivenlerde üstüme düş altta kalıp gebereyim.

Sağol almayayım!"

Kocaman gözleriyle bir kaç saniye daha baktıktan sonra bir kahkaha daha attı.

" Söz, düşmem üstüne."

" Ayakta durabiliyorsan odanada çıkarsın."

Ayakta duramıyorum diyerek geri oturdu koltuğa. Derin bir nefes alıp verdikten sonra, gözlerimi devrij bakarak ayağa kalktım.

Kalıbımı basarım numara yapıyordu. Yanına gelip yüzüne bakarken mavileri yine kahvelerimi buldu.

Şuan Sancar'a ne yaptığıyla ilgili dünya kadar soru sorabilecekken hepsini sabaha bırakıp kaslı kolundan tuttum. Bu ney anasını satayım. Kas mı kalas mı. Diye düşünerek,

" Hadi kalk koca fil." Dedim.

" Bak sana yeni bir lakap daha buldum."

Derken gülüyordum.

Önce kalkacak gibi yaptı. Sonra bir anda belime doladığı koluyla beni aniden çektiğinde tiz bir çığlıkla kendimi sağ kolu ve dizleri üzerinde yatarken buldum. Anlık salaklamam geçince hızla kalkmak istesemde izin vermeyerek sol kolunu devreye sokup sarılınca bir çocuk gibi kaldım kucağında.

An itibariyle sol eli çenemin altında gözleri gözlerimde bakışları tehlikeliydi.

Kaç Elmas bu herif normal bakmıyor.

Diyen içimdeki sese uyana kadar sıcak iki dudak dudaklarımı buldu birden. Küçük bir öpücük bırakarak alnını alnıma dayadı.

" Elmas..." Dedi.

Sanki acı çekiyor gibiydi sesi.

" YILBAŞI ELMAS-I..."

Kısık sesiyle konuşmaya devam etti.

"Sen nasıl bir şeysin böyle. Nasıl işledin içime. Dudakların tatlı bir zehir gibi. Her dokunuşta kanıma karışıyor. "

Alık alık mavilerine bakıyordum. Sonunda,

" Derman Kurtoğlu, senin kafan uçmuş bırak beni kalkacam!"

Diyip gömleğinin yakalarından tutarak kalkmaya çalışırken yine izin vermedi..

" Elmas...
Gitmesen...
Hiç gitmesen olmaz mı?"

Şaşkın kocaman gözlerle,

" Ne? " demiştim ki bir anda yeniden dudaklarımı buldu dudakları. Bu kez daha fenaydı öpüşleri. İçtiği içkinin tadı dilime, puro kokusuyla karışık parfüm kokusu burnuma gelirken aklım ve hissettiğim duygular yüzünden azar azar bulanarak allak bullak olan zihnim uyuşmaya gözlerim kapanmaya başladı. Ellerim gömleğinin yakasında dudaklarım dudaklarında kaldı.

Asıl zehir onun dudaklarındaydı. Öperken verdiği hazla felç ediyor kıpırdayamaz hâle getiriyordu beni.

Bir anda kucağında benimle ayağa kalktı. Bir iki dakika sonra gözlerimi açtığımda odadaydık. Hani ayakta duramıyordu bu sahtekar. Ne ara buraya geldik diye anlamaya çalışırken, aniden kendimi yatakta Derman'ın iri bedenini üzerimde buldum.

Hissettiğim Derman'la gözlerim kocaman olurken dudaklarını dudaklarımdan çekip alnını alnıma dayadığında ikimizde nefes nefeseydik. Tam ağzımı açarken,

" Elmass... "

Dediğinde nefesini yüzümde hissettim. Gözleri gözlerimde, yüzümde, dudaklarımda gezindi kısa süre.

" Seni istiyorum.!
Şuan seni öyle çok istiyorumki delirmek üzereyim."

Anında ellerimi üzerimdeki bedene dayayarak iterken,

" De-Derman..!
Olmaz, yapamam. Be-ben..."

Kahretsin kekeliyordum. Kafana sıçayım Elmas. Dedim kendi kendime yine. Beni öpmesine izin verdiğim için iş buraya kadar gelmişti.

" Biliyorum..." Dedi.

" Olmayacağını biliyorum.
Özür dilerim. "

Gözlerini sıkıca kapatıp,

" Git Elmas." Dedi.

" Hemen git buradan. Evine dön.
Burada kalırsan dayanamam. Sana zarar veririm diye korkuyorum. O yüzden git!

Merak etme kimse sana zarar veremez dokunamaz artık. Sana dokunan ellerin de, gözlerin de, sözlerin de cezasını kestim."

Üzerimden kalkıp hızla arkasını dönüp odadan çıkarken kapıyı öyle bir çarptı ki bütün ev titredi sanki.

**************************

Bölüm sonu canlarım.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın ♥️🌹

Loading...
0%