Yeni Üyelik
33.
Bölüm

💎Y.E 32 Uykusuz Elmas💎

@azamet_29_2

Selâm canlarım. İstek üzerine bir bölüm daha geliyor. Ama diğer bölüm yarın 🤗 🌹 ♥️

 

" Derman..."

" Hımm."

" Haksızlık bu!
Soğuk kalbini saran bedeninin bu kadar sıcak olması haksızlık. Üşüyen bedenimin bedenini araması haksızlık. Bu yüzden uyuyamamak en büyük haksızlık. Uyumak istiyorum...
Yıllarca uyumak. Ama üşümeden sıcağında uyumak. Buda ruhuma haksızlık. "

Uyku ile uyanıklık arasında söylediğim şeyleri dilim dolaşarak beynim uyuyayarak söylüyordum. Günlerdir uyuyamamış hem zihnim hem bedenim iflas etmenin eşiğindeydi artık.

Başım yanımda oturan adamın omuzuna düşerken bayılmak üzere hissediyordum. Beni büyük eliyle omuzumdan tutarak yavaşça yerinden kalktı.
Ardından sırtımda ve bacaklarımda hissettiğim kollarıyla beni yavaşça kucağına kaldırdığında göğsüne düştü yorgunluktan dik tutamadığım başım. Yüzümde ceketini hissederken burnumda parfümünün kokusunu hissettim.

Haksızlıktı, ben montla bile üşürken bu adamın ceket gömlek gezmesi haksızlıktı. Bir mıknatıs gibi beni kendine çeken sıcaklığı yüzünden istemsizce göğsüne sindim. Bu uykusuzluk yüzünden vücut direncimde düşmüştü sanırım.

" Üşüyorum."

Dedim ağlamaklı. Gözlerim kapanırken bulanan beynimle artık hiç bir şeyi düşünemiyordum. Uçan aklımın yerine gelmesi için uyumaya, dinlenmeye ihtiyacım vardı. Kayan gözlerim ve kapanan göz kapaklarımla uykuya dalmak üzereyken hareketlerinden arabaya bindiğimizi anladım sadece. Sonra kulağıma gelen son cümlesini duydum.

" Sefa otele gidelim oldu.

Zihnimin içinde,

" Ne? Ne oteli!?"

Diye bağırsamda dudaklarımdan ağlamaklı mırıltılar çıkıyordu sadece. Yine çaresizce bu adamın yanında bulmuştum kendimi.
Ah Elmas o yılbaşı gecesi o bara gitmeyecektin. İşte sonun.

💎💎💎

DERMAN'DAN

Elmas'ı Sefa ile evine yolladığım o geceden beri neredeyse bir hafta olmuştu. O gece Sancar denen piçinde, abisi olacak şerefsiz Halit'in de hesabını kesmiştim. Hâlit zaten kara listemdeydi ve en ufak bahaneye bakıyordum. Sancar piçi Elmas'a yaptıklarıyla hem kendi ipini hem de kendini aslan sanan abisinin ipini çekmiş olmuştu. Ne onlara ne adamlarına nede mekanlarına acımamıştım. O ikisini gebertip mekanlarını havaya uçurmuştum.

Ardından çıkan çatışmada yaralanan Batur ve bir kaç adamımı hastaneye bırakıp eve gelmiştik. İçeriye girdiğimde salondaki koltuğa bırakmıştım kendimi. Başımı geriye atıp gözlerimi kapatmış olanları düşünüyordum. Onun Elmas'ın söylediği şeylerin ve ona olan şeylerin beni nasıl uçlara taşıdığını düşünüyordum. Onun için hesap kesmiş onun yüzünden yakıp yıkmıştım her yeri. Hiç bir pişmanlık duymadan hemde.

Bu kız nasıl bir şeydi. Beni nasıl bu kadar etkisi altına alabiliyordu. Oysa dışardan bakıldığında bacak kadar boyuyla, küfürbaz manyağın teki gibi görünüyordu.
Ama birşey vardı onda!
Beni kendimden alıp kendine çeken bir şey.

Elimi alnıma dayayarak cebimdeki puroyu alıp dişlerimin arasına alıp yaktım. Derin bir nefes alıp verdikten sonra ayağa kalkıp salondaki bara yöneldim.

Soğutucudaki şişelerden ikisini yanıma alıp koltuğa döndüm. Puroyu dişlerimin arasına sıkıştırıp iki elimi kullanarak açtığım şişeyi puroyu elime alarak dudaklarıma dayayarak tepeme diktim. Tek nefeste yarıladım. Şuan içimde bir yangın vardı sanki ve soğutamıyor, söndüremiyordum.

Başımı yavaşça geriye atarak gözlerimi kapattım. İki gündür doğru düzgün uyumamıştım. Uykum vardı ama gözlerimi her kapadığımda kollarımın arasında uyuyan Elmas'ın görüntüsüyle yeniden açıyordum. Hassiktir! Diyerek yerimde doğrulurken,

" Anasssını avradını."

Diyen Elmas'ın sesiyle karanlıkta eli kalbinde merdivenlerde oturan kızı gördüm. Bu saatte neden ortalarda geziyorduki. Yanımdaki abajurun ışığını açtığımda ayağa kalkıp bana bakarken elimdeki şişeyi yeniden tepeme diktim. Bu sırada yanıma gelerek karşıma geçip oturdu. Kısa bir sessizlik oldu. Sonra önümdeki diğer şişeyide açıp bir kaç yudum aldım.

" Çatı oluğu gibi yutuyorsun."

Dudaklarımda şişe yüzüne bakıyordum.

" İki gündür nerdesin.?"

Sorduğu şeyle şaşırarak baktım bu kez. Hiç çekinmeden hesap soruyordu bana. Sanki keyfimden gitmiştim. Nasıl bu kadar pervasızdı? Derman Kurtoğlundan çekinmeyen tek kişi olabilirdi. Bu düşünce ile bir anda kahkaha atarak gülmeye başladım. Beni izlerken kollarını göğsünde birleştirerek,

" Senin verdiğin emir yüzünden evime gidemedim."

Dedi. Susarak yerimden kalktım.

" Yukarı çıkmama yardım et. "

Dedim. Şuan sarhoş değildim. Kolayca sarhoş olmazdım. Ama onun bana yardım etmesini istemiştim işte.

" Maymunların fil taşıdığı nerde görülmüş. Sonra merdivenlerde üstüme düş altta kalıp gebereyim.

Sağol almayayım!"

Bir süre de bu sözleri için şaşkın baktıktan sonra bir kez daha kahkaha attım. Özelliklemi yapıyordu yoksa karakteri böylemiydi gerçekten. Bu kız beni çok kolay güldürebiliyordu.

" Söz, düşmem üstüne." Dedim

" Ayakta durabiliyorsan odanada çıkarsın."

Diyince ayakta duramıyorum diyerek kendimi koltuğa bıraktım. Yanıma geldi. Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Koyu, girdap, beni içine içine çeken gözlerine. Kolumdan tuttu.

" Hadi kalk koca fil.
Bak sana yeni bir lakap daha buldum."

Derken gülüyordu. Bana bir başkası isim taksa oracıkta öldürürdüm. Ama Elmas'a kıyazmadım. O kafamada sıksa sesim çıkmazdı. O başkaydı.
Kolumdan tutup çekerken kalkacak gibi yapıp bir anda beline sarılıp kendime çektim.
Tiz bir çığlıkla dizlerimin üzerinde buldu kendini. Hızla kalkmak istesede izin vermeyerek küçük bir öpücük bıraktım dudaklarına. Öyle farklıydı ki verdiği his, eşsizdi.

" Elmas..." Dedim.

" YILBAŞI ELMAS-I
Sen nasıl bir şeysin böyle. Nasıl işledin içime. Dudakların tatlı bir zehir gibi. Her dokunuşta kanıma karışıyor. "

Yakalarımdan tutup kalkmaya çalışırken yine izin vermedim. İstemiyordum. Gitmesini, benden uzaklaşmasını istemiyordum. Hep yanımda kalsın istiyordum. Sonunda dayanamadım.

" Elmas...
Gitmesen...
Hiç gitmesen olmaz mı?"

Diyiverdim. İtiraf gibiydi sözlerim. Hissettiklerimin itirafı. Şuan kendi sözlerime şasırsamda içimden geçen buydu.

" Ne? " Derken bir kez daha kapandım dudaklarına. Dayanılmaz bir arzuyla öpüyordum. Bu kız benim hem ruhumu hem bedenimi hükmü altına alıyordu sanki. Onu istiyordum. Ruhuyla, bedeniyle, herşeyiyle benim olsun, benim kalsın istiyordum. Arzuyla yanan damarlarım alev alıyordu. Kucağımda Elmas, yerimden kalkıp merdivenlere yöneldim. Bir kaç dakika içinde odamdaydık. Elmas'ı yatağa bırakıp üzerine yattım ağırlığımı vermeden. Dudaklarımı dudaklarından çekip alnımı alnına dayadığımda ikimizde nefes nefeseydik. Şuan damarlarımda kaynayan kanımı hissedebiliyordum. Adeta bir lav gibi kaynıyor, damarlarıma sığmıyordu. Ona sahip olmak için, kadınım yapmak için benim kılmak için herşeyi yapabilecek haldeydim. Delirmek üzereydim.

" Elmass...
Seni istiyorum.! " Dedim arzuyla.

" Şuan seni öyle çok istiyorumki delirmek üzereyim."

Sözlerimi duyunca anında göğsüme dayadığı elleriyle gerilemeye çalışırken,

" Olmaz, yapamam." Dedi.

Gözlerindeki pişmanlığı ve korkuyu görünce kanım çekildi sanki birden.
Biliyordum. Saftı, temizdi. O gece otelin terasında anlamıştım. Kısacık eteği ile bacaklarını örtmeye çalışırken anlamıştım. Buğüne kadar hiçbir erkekle yakınlığı olmamıştı. Her hareketinden belliydi. Korkusundan belliydi. Kekeleyerek konuşması beni anında kendime getirdi.

" Biliyorum..."

Dedim yaptığım şeyden pişman. Benden kaçmasına korkmasına sebep olmuştum.

" Olmayacağını biliyorum.
Özür dilerim. "

Gözlerimi sıkıca kapatarak konuştum. Zorlanıyordum çünkü. Her an söylediklerimi bir kenara bırakıp kendimi tutumayabilirdim.

" Git Elmas.
Hemen git buradan. Evine dön.
Burada kalırsan dayanamam. Sana zarar veririm diye korkuyorum. O yüzden git!

Merak etme kimse sana zarar veremez dokunamaz artık. Sana dokunan ellerin de, gözlerin de, sözlerin de cezasını kestim."

Yerimden kalkıp hızla odadan çıkarak kendi odama geçtim. Sırtımı yaslandığım kapıya dayadığım başımı bir kaç kez vurarak aklımı başıma almaya çalışırken bir yandanda nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Sonra cebimden telefonumu çıkarıp adamın Sefa'yı aradım.

İlk çalışta açıldı.

"Alo emret abi! "

" Alo Sefa! Nerdesin? "

" Bahçedeyim abi."

" Elmas'ı al, hemen evine götür. İçeriye girip pencereden görene kadar oradan ayrılma. Anladın mı beni? "

" Tamam abi."

Az sonra Sefa hızlı adımlarla gelerek içeri girdi. Dakikalarca penceremin önünde bekledim. Sonunda Sefa ile Elmas'ı çıkarken gördüm. Bir ara başını yukarı kaldırıp odamın pencerisine dönerek pencereyi izledi. Karanlıkta ona görünmeden onu izlediğime inanamıyordum.

&

O geceden beri aklımda teninin kokusu, dudaklarımda dudaklarının tadı. Ne işlerimde ne toplantılarımda aklımı toparlamayamaz olmuştum. O geceyi aklından çıkarmıyordum. Sonunda hiç olmayacak bir şey yaparak bir gece evden adamlarım olmadan tek başıma çıktım. Arabamı Elmas'ın evine sürdüm. O eski mahalledeki evinin karşısına çekip sabaha kadar yağmurun altındaki arabamın içinde içki ve sigara içerek gözüm penceresinde sabahladım. Hayatımda ilk kez böyle bir şey yapmıştım. Biri çıkıpta bana böyle bir şey yapacağımı söylese benimle kafa bulduğu için yumruğumu suratına geçirirdim. Ama olmuştu işte yapmıştım.

Sabah zar zor ayılarak kendime geldiğimde yan koltukta kaç şişe vardı bilmiyorum. Kolay kolay sarhoş olmazdım ben. Bu yüzden fazla içmiştim. İçip sarhoş olmak sızmak bir kaç saatte olsa Elmas'ı düşünmekten uzaklaşmak istemiştim.

Okula gitmek üzere evden çıktıklarında üç kızı arabamla durağa kadar takip ettim. Elmas yine kollarını kendine sararak yürüyordu. Anlaşılan yine üşüyordu. Hep üşüyordu bu kız. Yaşadığı kötü hayat üzerinde bu üşüme ile bırakmıştı izlerini.

Uzak bir noktaya çekip otobüs gelene kadar durakta kollarını kendine sararak bekleyişini izledim. Sonra gelen otobüse binip gidişlerini. Ardından derin bir nefes alıp verdikten sonra direksiyonu caddeye çevirdim. Sıkışık trafikte küfürler eşliğinde bir süre yol aldıktan sonra nihayet evime gelmiştim. Amerika'ya dönen Derya ve Murat'tan sonra yine bomboştu ev. İlk iş odama çıkarak üzerimdekilerden kurtulup yatağa fırlattıktan sonra banyoya girerek ılık suyun altına attım kendimi. Uzunca bir süre suyun altında kalıp ıslanarak düşündüm.

Bir Derman Kurtoğlun'u birde kaç gündür yaşadıklarımı düşündüm. Sinirle gülümsedim üzerimden akıp gitmekte olan suyun altında. Başlarda bu kıza karşı hislerim bu kadar fazla değildi. Ama sonra...

Kahretsin!

Dedim sinirle. Etrafımda bu kadar kadın, kız vardı. İstediğim zaman istediğimi yatağıma, koynuma alabilir, defalarca sevişebilirdim, hiçbiri hayır demezdi. Ama bu kızı tanıdığım o geceden beri hiç bir kadını arzulamamıştım. Sadece o vardı zihnimde. Ne kadar uğraşsam da aklımdan çıkarıp atamıyordum. Yerin altını, üstünü titretmeye gücü yeten ben, aklıma gücüm yetmiyordu.

Şuan kendime o kadar öfkeliydim ki sinirimi banyo duvarını yumruklayarak çıkardım. Başka türlü hırsım geçmeyecekti. O sırada kolumdaki bilekliğe kaydı gözlerim. Elmas'ın alıp Baturalp ile bana yolladığı bilekliğe. Elmas'ın yolladığını duyduğum anda kolumdakini çıkarıp bunu takmıştım. O günden beri de bileğimdeydi. Çünkü o seçmiş o vermişti.

Gözlerimi kapatarak bir süre öylece suyun altında bekledim. Düşündüm, düşündüm, düşündüm.

Elmas'ı düşündüm. Kendimi düşündüm. Yaşadığım hayatı, onun yaşadığı hayatı düşündüm. Etrafımdaki dostları ve düşmanları düşündüm. Her an peşimde olan ölümü düşündüm. Sonunda aklıma gelen şeye kendim bile inanamadım. Hassiktir! Bu kadarı da olmazdı.

Hızla musluğun ısı ayarını soğuğa çevirdim. Saçlarıma ve omuzlarıma çarpan soğuk suya aldırmadan zihnimden geçen şeyi yeniden ve yeniden tekrarladım. Sonra kendi kendime yüksek sesle bir kahkaha attım.
Delirmiş olmalısın Derman Kurtoğlu. Dedim kendi kendime. Ellerim duvara yaslı ne kadar güldüm bilmiyorum. Nihayet suyu yeniden ılık ayara getirerek hızlıca yıkanıp durulandıktan sonra kabinden çıktıktan sonra siyah bornozumu giyip odama geçtim. Oradan da giyinme odasına. İyice kuruladıktan sonra üzerime siyah gömlek siyah takım elbise, siyah deri ayakkabılarımı giyindim. Kuruladığım saçlarımı ellerimle geriye yatırdım. Sonra yatağımın üzerindeki kıyafetlerimin içinden telefonumu ve cüzdanımı aldım. Yatağın yanındaki çekmecedende silahımı alıp belime taktım. Odadan çıkıp aşağıya yöneldim.
Mutfaktan çıkan Semra,

" Efendim kahvaltı.." Demişti ki,

" Hayır yemeyeceğim."

Diyerek kapıya yöneldim.
Dışarıya çıktığımda adamım Sefa beni bekliyordu. Başımı gökyüzüne doğru kaldırdım. Yağan yağmur artacak gibi görünüyordu. Hızlı adımlarla arabaya yürüdüm.

" Gidelim Sefa."

Direksiyondaki Batur motoru çalıştırırken Sefa'nın açtığı arka kapıdan geçip koltuğa oturdum. Sefa koşar adım arkadan geçerek Batur'un yanındaki koltuğa oturunca hareket ettik.

" Abi nereye gidiyoruz?"

" AVM ye, işim var."

" Abi hatırlat demiştin.
Nazım ve adamları yarım saat sonra depoda olacak. "

Nazım' ın benimle konuşmak istediğini unutmuştum.

" Derdi neydi bu adamın."

Karışık kafam yüzünden hatırlamamıştım.

" Bizim pazara girmek istiyordu. İtalya'ya kadar bizde gelelim diyordu. Sende ayak üstü konuşulacak birşey değil demiştin. "

" Neyle girecekmiş bizim pazara."

" Sen ayaküstü olmaz deyince hiçbir şey söylemeden konuyu kapatıp ayrılmıştı. Zaten ortamda müsait değildi. Karaman pür dikkat bizi izliyordu. "

" Tamam. Batur önce depoya çek. Konuşalım bakalım şu adamla. İnşallah bokumdan bir teklifle gelmez yoksa gider ayak suratını dağıtırım."

Aradan yarım saat ya da 40 dakika geçmişti. Marina'nın gerisinde kalan depolarından birinin önünde durduk. Acil olan başka işlerim olduğu için Sefa'yı beklemeden çıktım. Hızlı adımlarla depoya ilerledim. Benim geldiğimi gören adamlarım kapıyı açarak elleri önlerinde beklediler. İçeriye girip etrafa göz attım. Nazım ve birkaç adamı içeride dolu depodaki kasaları gözleriyle inceleyerek bekliyorlardı. Beni gören adamlarından biri Nazım'ı kolundan dürtünce hızla bana döndü. Elindeki sigarasını yere atıp söndürdükten sonra ellerini ceplerine sokarak bekledi.

Deponun ortasına doğru ilerlerken o da ağır adımlarla bana doğru yürüdü.

" Biraz geciktin Kurtoğlu. Ama önemli değil. Beklerken buradaki malları izleyerek güzel hayaller kurdum. Zengin hayaller. Kıtalar arası hayaller."

Dedi sırıtarak. Tam karşısına geçip onun gibi sol ellerimi cebime sokarak durduktan sonra ceketimin iç cebinden bir puro çıkardım. Uç kısmı dişlerinle koparttıktan sonra dudağımın arasına alıp çakmağımla yakarak derin bir nefes çektim.

" Buraya hayal kurmak için geldiğini sanmıyorum Nazım. Son görüşmemizde bir şeyler gevelemiştin."

" Sen de şimdi sırası değil sonra konuşalım demiştin."

" Konuş."

" Sana büyük bir teklifle geldim Derman Kurtoğlu.
Pazarına beni de al. Dolaştığın bütün kıtaları ben de dolaşayım. Kazancımız katlanarak artsın. İmparatorluğun genişlesin. Ne dersin."

Kıstığım gözlerle bir süre yüzünü izledim.

" Benim kim olduğumu nasıl çalıştığımı kimlerle çalıştığımı ve pazarımda nelerin olup nelerin olmayacağı herkes bilir. Eminim sen de biliyorsundur.

Bu yüzden saçma sapan bir teklifle gelmemiş olduğunu umuyorum."

" Bana göre saçma değil. Büyük iş. Çok kazandıran bir iş. Bütün dünyada para kazandıran bir iş."

Şüphe ile baktım gözlerine.

" Beyaz." Dedi.
" Her türlüsü."

Bir anda gelen gülme isteğiyle bir kahkaha attım. Gerçekten sinirlerimi bozuyordu bu piç. Aniden yakasından tutup kendime çektiğimde adamları silahlarına davrarken benimkiler de aynı şekilde çektiler silahları. Nazım elini havaya kaldırarak engel oldu adamlarına.

" Gelirken çekipte mi geldin Nazım. Daha az önce benim pazarında nelerin olacağını nelerin olmayacağını herkes bilir demedim mi? Sen hangi ağacın arkasında uyuyordun Nazım. Yada canına mı susadın.

Benim pazarıma asla giremezsin. Civarından bile geçemezsin. Konuşma bitmiştir. "

Diyerek arkama dönüp çıkışa yöneldim. Arkamdan bağırarak,

" Bekle Kurtoğlu.
Ben daha sözümü bitirmedim."

Dedi.

" Ben bitirdim.
Senin pisliğini pazarım da istemiyorum. Konu kapanmıştır. Bir daha aynı teklifle bana gelme karışmam."

Diyerek Sefa ve Batur ile birlikte kapıya yöneldim. Çıkarken depo önündeki diğer adamlarıma bakarak atın şunları burdan. Dedim. Sonrada arabaya yürüdüm.
Nazım boşyere zamanımı almıştı. Arka koltuğa geçip otururken Sefa yanıma, Batur direksiyona geçti.

" Batur AVM çek."

Marinadan ayrılıp dükkanlarımın olduğu büyük alışveriş merkezine doğru yola çıktık. Yağmur altında geçen yolculuktan sonra nihayet gelerek kapalı garajına girdik. Asansör ile altın çarşısı olan 2. Kata çıktım. Aralarında ki en büyük mağazaya girip bir saat kadar kaldım. Saatime baktım çıkarken. Burdan şirkete, oradan da iş yemeğine gitmem gerekiyordu. Akşam otelde kendi adamlarım bir toplantı vardı. Bugün bu şekilde geçecekti.

***************************

 

Loading...
0%