Yeni Üyelik
8.
Bölüm

💎Y.E 7 GÖRÜŞÜRÜZ💎

@azamet_29_2

Dinlen." Dedi.

" Dur! "

Durdu...
Bana döndü.

" Neden burdayım? "

Pis bir gülümseme ile bana doğru yürüdü.

" Hesap..." dedi yatağın yanında durup ellerini ceplerine sokarak.

" Seninle görülmemiş bir hesabımız var. Bana ettiğin küfürleri unutmadım. Hepside kelimesi kelimesine aklımda."

Yine yutkundum istemsiz. Huy olmuştu.

" Ya ben onları o pislik sapığa ettiğimi sanıyordum.
Bi dakika! Yoksa o numara gerçekten senin mi!? "

Sinirle baktı yüzüme.

" Tabiki değil. Şaşı!
O gece nerenle içtin sen, alkolik cüce!"

" Cüce?
Sen aynada kendine baktın mı hiç koca ayak."

" Bana bak!" diyerek hırlayınca anında geri vitese taktım.

Bana bakan gözleri kızarmaya başlamıştı çünkü. Masum Elmas'la yola devam ettim.

" Aslında içki içmem ben...
İçmemeyede çalışırım.
Dokunur bana.
Yani içince değişirim ben.. Ayh! Yani kişilik olarak değişirim."

Kaşları çatık bakarken berjere oturdu yeniden. İlgisini çekmişti.

" Bak!
Dert misin derman mı adın her neyse. Biz o gece kızlarla arkadaşımızın kulübüne gitmiştik.
Onlar alkollü içecek alırken ben sadece meyva kokteyli aldım. Ama kazara müşterilerden birinin havai fişeğini içtim. Bu fişek Anıl' ın abisinin bulduğu bir spesyalmiş.

Her neyse. Tabi bir kere tadını alınca arka arkaya devam ettim. Hep öyle oluyor yani, tutamıyorum kendimi.
Bir ara lavaboya gittiğimi hatırlıyorum. Sonra nasıl olduysa kendimi senin otelinde buldum. Önce o çarpıştığım adamdan o belleği yürüttüm sonrada kendimi terasta buldum. Ama sarhoştum. Bilinçli değil yani.

Sahi ya! Siz neden engel olmadınız bana? Elini kolunu sallayan herkes giriyor mu otele? "

Sinirle baktı yine.

" Cüceye bak hem suçlu hem güçlü! "

" Biraz daha zorlarsan senide vuracak! "

Diyen iç sesime hak verip, yavaşlayarak devam ettim.

" Bide o sapık piç mesaj atınca arayıp küfürleri bastım.
Ne bileyim seni arayacağmı. Adam 3 aydır peşimde. Son mesajı sabrımı taşırdı işte."

" Seni rahatsız etmeyecek artık."

" Hı..!
Nasıl rahatsız etmeyecek artık?"

Aklıma gelen şeyle kocaman oldu gözlerim.

" O...nu da mı. Öldürdün? " derken yüzüne baktım. Fazla rahat olmakla beraber cevap vermedi.

Galiba öyleydi.
Sakin ve yakışıklı yüzünün altında bir katil vardı nede olsa. Bu gerçeği birkez daha güncelledim kafamda. Bu adam mafyaydı ve çok rahat adam öldürebiliyordu.

Başımı önüme eğdim. Parmaklarımı birbirine geçirip sıkarken,

" Yani o gece benim kötü gecelerimden biriydi o kadar.
Sana ettiğim küfürler için kusura bakma. Özür dilerim.

Eğer beni öldürüp intikam almak gibi bir niyetin yoksa bırak gideyim. Hem arkadaşlarım da iyice merak eder."

Başımı kaldırıp yüzüne baktım.
Sakin ve sessiz beni izliyordu.

" Neden ağlıyordun? "

" Ne?"

" Neden 2 gündür kabuslarında ağlıyordun.
Sürekli üşüdüğünü söylüyordun.
Bi daha yapmayacağım diyordun...

Neden? "

" Ben.." dedim ve durdum.

Geçmişim geldi gözlerimin önüne.
Ama anlatmak istemedim.
Onun yerine,

" Ben hep üşüyorum. Yaz ayında bile üşürüm. Kansızlıktan sanırım."

Duygusuz, şekilde gözlerime bakıyordu. O sırada kapı tıkladı.

" Gel! "

Orta yaşlarda bir kadın girdi içeri.
Başı yerden kalkmadan konuşurken Derman hâlâ gözlerime bakıyordu kıpırdamadan.

" Derman bey.
Misafiriniz var.
Sefa Bey...Geldi.
Önemli olduğunu söyledi. "

Diyerek çıktı.
Derman bir santim bile kıpırdamadan bana bakıyordu hâlâ.

Nihayet yerinden kalkıp bir adımda yanıma geldi. Ellerini ceplerine soktu. Ağır hareketlerle üzerime doğru eğilirken kafamı yastığa doğru gömdüm. Gözleri gözlerimde,

" Yalancı Cüce!

Ben gelene kadar kıpırdama karışmam." diyerek yerinde doğruldu.

Arkasını dönüp hızlı adımlarla odadan çıktı.

Allah'ım sırtımdan elektirik geçti sanki. Sapıktan kaçarken mafya bir adama yakalanmak mı?

Üzerimde bir uğursuzluk var benim, artık eminim.

Aradan geçen 10 dakikadan sonra kapı açılıp mafya Derman içeri girdi yeniden. Arkasındanda az önceki kadın girdi. Kadın yine elleri ve başı önünde bekliyordu.

Derman'ın yüzü allı morlu olmuş, kaşları çatılmış gözleri kıpkırmızıydı. Az önceki halinden eser kalmamış şuan sadece sinirini bastırdığı belli oluyordu.

Yanıma kadar gelip durduğunda birbirimize bakıyorduk.

Yüz ifadesini gördükten sonra an itibariyle onu kızdırmama kararı almıştım.
Başını çevirmeden arkadaki kadına,

" Kızın pansumanını yap.
Sonrada yardım et hazırlansın.
Yarasına dikkat et."

Bana hitaben devam etti.

" Yemeğin ve ilaçların gelecek.
Yemeğini ye, ilacını iç.
İzmir'e giderken senide evine bırakacağım."

Şu anki hali terastaki hali gibiydi.
Daha soğuk daha katı. Bir şey canını sıkmıştı sanki.

Sessiz başımı salladım. Derman odadan çıkarken kadında şifonyerin üzerindeki ilaç kutusunu alıp yanıma geldi. Yüzüme bakmamak için azami gayret göstererek,

" İzninizle" dedikten sonra önce serumu ve kelebeği çıkarıp yerine kutudan aldığı bandı yapıştırdı.

Sonrada örtüyü kaldırarak bacağımdaki sargıyı açmaya başladı.

" Acırsa söyleyin lütfen."

Kadının hareketleri ve sözleri bana baya bir garip geliyordu. Bünye bu kadar nezaket ve ihtimama alışık olmadığından olsa gerek.

Sargıyı açıp yarayı temizleyip yeniden sardı. Bu süre içinde ne konuştu ne başını kaldırdı. İşi bittiğinde,

" Geçmiş olsun." dedikten sonra arkasındaki dolabı açıp içinden siyah bir eşofman takımı ve bir çift spor ayakkkabı ile döndü. Ayakkabıları yatağın yanına bıraktı,

" İzninizle." diyerek kolumdan tutarak doğrultup giyinmeme yardım ettikten sonra arkama fazladan yastık koyarak oturmama yardım etti. Sonra arkasını dönüp kapıya yürüdü. Açılan kapıdan görmediğim birinin uzattığı ayaklı tepsiyi alıp geri geldi. Bacaklarıma değmeyecek şekilde önünme koydu.

" Afiyet olsun. İlaçlarınızıda almayı unutmayın." diyerek küçük kutuyu gösterdi.

Sonrada çıkıp gitti. Bense önümde mis gibi yemeklerin kokusu, kadının arkasından baka kaldım.

Ben böyle hizmet görmedim hayatımda. Diyerek önümdeki yemeklere giriştim. Yemeklerin tadı birbirinden güzeldi.

Yarım saat kadar sonra yemeğim bitmiş ilaçlarımı içmiştim.
Tam tepsiyi alıp kenara kaldıracakken kapı yeniden açıldı. Derman ve o kadın geri gelmişlerdi.

Derman'ın üzerindeki kıyafet değişmiş kıravatından ayakkabısına kadar siyah ve gıcır gıcır görünüyordu. Bir eli cebinde bir elinde sigara,

" ilaçlarını içtin mi? " derken arkasındaki kadın hızlı adımlarla yanıma gelip kolundaki katlı yün şalı
yatağa, tepsiyide alıp yatağın ucuna bıraktı.

" İçtim."

" İzninizle." dedi kadın yine ve üzerimi açıp yerdeki ayakkabıları ayaklarıma giydirdi. Ardından yün şalı omuzlarıma örtüp önündeki iki düğmeyi ilikledi.

Sonunda patladım.

" Ne oluyor yahu?
Öldürmeden önce prenses gibi mi hissetsin dedin. Ne bu ilgi? "

Kadın aldığı tepsi ile odadan çıkarken
Derman elindeki sigarayı tepsiye bırakıp yanıma geldi.

Üzerime doğru eğilirken bedenim istemsiz şekilde geriye doğru kavis alıyordu. Birden kucağına aldığında şaşırdım.

" Hadi evine Karakız."

" Bırak ben kendimde yürürüm! "

Sinirle baktı yüzüme.

" Yürürmüş." Diyerek homurdandı.

" Tamam, yürüyemem.
Taşı o zaman." dedim sinirle.

Odadan çıkıp önümüze çıkan koridorda birkaç adım yürüdükten sonra aşağı inen merdivenlere geldik.
O ağır adımlarla inerken ben etrafıma bakıyordum. Gördüğüm lüks ev ile uzuuun bir ıslık çalmadan duramadım.

" Biz boşa yaşıyoruz valla dünya da." demekten alamadım kendimi.

Hiç bir tepki vermedi.
Yürümeye devam etti. Dışarıya açılan kapının önüne geldiğimizde erkek hizmetli başı önünde kapıyı açtı. Derman'ın kucağında dışarıya çıktığımda serpiştiren kar ve esinti ile yine bir üşüme hissettiğim için gözlerim kapalı yüzümü ve bedenimi Derman'a doğru bastırdım.

" Soğuk.."

Hızlı bir kaç adımdan sonra kendimi siyah arabanın içinde bulurken, araba sıcacıktı. Yanımdaki kapı kapandı diğeri açıldı. Derman bindi.

" Harun kızın evine."

" Emredersin abi."

" Batur uçak hazır mı?"

" Hazır abi."

Onlar kendi aralarında konuşurken ben de hareket eden aracın camından dışarıyı izliyor, o geceyi ve yaşadıklarımı düşünüyordum.

Bir gecede başıma gelmeyen kalmamış, şuan yanımda bir mafya babasıyla oturuyor ve hâlâ yaşıyordum. Boktan hayatım nereye doğru evriliyordu anlayamıyordum.
Acınası hayatımın fragmanını izleme şansım olsaydı doğmazdım heralde.
Bir süre sessiz ilerledikten sonra,

" Sessizsin." Dedi Derman.

" Ha! Ne? "

" Sessizsin."

Yeniden cama döndüm.
Bana bakıyordu hissediyordum.

" Göt korkusundan."

Dediğimde bir anda kahkahayı patlatınca hem ben, hem öndeki adamları şaşkın Derman'a baktık. Elini alnına bastırmış resmen kahkaha ile gülüyordu.

" Hayatımda senin gibisini görmedim." derken hem gülüyor hem konuşuyordu.

Histerik bir gülümseme kırıntısıyla karşılık verirken,

" Benim kadar şansız olanını mı?
Yoksa mal olanını mı görmedin? "

Kahkahası duruldu.
Gözlerime baktı.

" Tuhaf olanını."

" Ha.. Birde o vardı seçenekler arasında değilmi?

Neden bana iyi davranıyorsun.
Terastayken nerdeyse öldürmek üzereydin."

" Farkında olmadanda olsa bana büyük bir iyilik yaptın. O bellek benim için hayati değerdeydi.

İyi davranışımı karşılık olarak düşün.
Ettiğin küfürlere gelince...
Mazeretini ve özürünü kabul ettim. Hepsi bu. "

" Abi geldik."

Diyen Harun ile araba yavaşlayarak durdu.
Batur önden inip Derman'ın kapısını açtı. İnen Derman aracın arkasından dolaşarak benim olduğum tarafa geçerken Harun'da benim kapımı açtı. Derman beni yavaşça kucağına alarak binaya doğru yürüdü. Batur'un açtığı apartman kapısından içeri girdik.

Birinci kata kadar kucağında çıkardı beni. Dairemin önüne geldiğimizde durdu.

" Teşekkür ederim...

Yeni yıla benim gibi biriyle girdiğin için kusura bakma artık. "

Diyerek zile uzandım. Tam dokunacakken bir adım gerileyip uzaklaştırdı elimi. Yaptığı şeyle şaşırarak yüzüne çevirdim gözlerimi.

Mavi gözlerinin rengi karanlıktan aydınlığa bakar gibi bir ton açılmıştı.

Sessizce baktı bir süre.

" YILBAŞI ELMAS-I..."

Ben başımı yana eğerek anlamaz şekilde bakarken onun bakışları daha farklı ve derindi.

" Dönersem, görüşelim..."

Yine anlamazken kapı açıldı aniden.
Sevgi ve İlknur cırlayarak,

" Elmas! " derken Derman tek ayağımın üstüne bıraktı beni.
Sonrada arkasını dönüp gitti.

Alık alık arkasından baktım sadece.
Kızlar koltuk altıma girdiler ve içeriye girdik. Benim için hazırladıkları kanepeye kadar gelerek önce oturdum sonra yattım.

Derin bir nefes alarak evim evim soğuk evim dedim gülerek. Ama aklım hâlâ Derman'ın sözlerinde kalmıştı. Ne demek istedi diye düşündüm. Çünkü görüşelim derken beni görmeyi kastettiğini hiç sanmıyordum.

Akşama kadar kızların çapraz sorgusunda olan bitenleri anlattım durdum. Tekrar tekrar sordular, tekrar tekrar anlattım.

Sonunda aldığım cevap,

" Vaaay beh! " Oldu.

Akşam olup kızların hazırladığı yemeğin ardından İlknur mutfağa geçip çay ve kek yaparken birden koşarak geldi. Yüzünde değişik duyguların gölgeleri vardı.

" Elmas! " dedi heyecanla.

" Ne var, ne oluyor, ne bu heyecan? "

" Kız bu o değilmi? "

" Kim, kim kız?
Ne diyorsun? "

Elindeki telefonu bana çevirdi.

Ekrandaki resim, Derman Kurtoğlu'ydu. Altındaki yazıyı okudum hemen.

" Yeraltı dünyasında büyük hesaplaşma. İzmir'in göbeğinde silahlar patladı. Yeraltı kralı olarak bilinen Derman Kurtoğlu kayıp mı? Saklanıyor mu? Yoksa öldümü?

Şimdi anlamıştım.

******************************

 

Loading...
0%