Yeni Üyelik
10.
Bölüm

💎Y.E 9 Hayalet💎

@azamet_29_2

Selam canlarım.
Yeni bölümden merhaba.
İsteklerinizle devam kararı aldığım hikayeme söz verdiğim gibi hızlı bir bölüm bırakıyorum.

Sizlerdende bol yorum ve oy bekliyorum. Beni kırmayacağınıza eminim.
Buyrun okumaya geçelim. Umarım beğenirsiniz.
Hatalarım varsa affola.

💎💎💎

Sevgi ve İlknur' un yardımıyla indim Ramazan'ın, namı diğer Ramo'nun arabasından.
Her ne kadar önceden beni sinir eden konuşmaları olmuşsada 1 hafta önce yediğim kurşun yüzünden raporlu olup evde olduğumu ve yürüyemediğimi duyunca beni alıp okula götürmek için sabahın 8 inde evin önünde bitmişti.

Tabi bunda İlknur'un ricasınında payı vardı mutlaka. Okula geldiğimizde kırmızı sedan arabasını giriş kapısına en yakın yere kadar getirip park etmişti sağolsun.

Yoksa bir elimde koltuk değneği ile temizlenmiş olsada şuan yağarak bahçeyi doldurmak için inad eden karda daha fazla yürümem gerekecekti. Evet koltuk değneği kullanıyorum çünkü hâlâ kaynamayan iç dikişleri zorlama dedi doktor.

" Soğuktan nefret ettiğimi söylemişmiydim. Sanırım söylemiştim. Şimdi o cümlenin yanına ekleyin. Kardanda nefret ediyorum. Birde ikisi bir aradaysa deymeyin nefretime!"

" Yeter ayol! " Dedi arkamdaki Ramo.

" Valla sayende bizde nefret ettik.
Sen yat kalkta yürüyebildiğine şükret bir kere çirkin ördek."

Olduğum yerde durup Ramo'ya döndüm.

" Ramo bana bir daha çirkin ördek dersen Allah yarattı demem şu koltuk değneğini ağzına indiririm ha! "

Sevgi, " Elmas, Ramo tartışacak yer bulamayıp yağan karın altını mı buldunuz ya! İçeri girelim orda yiyin birbirinizi." Dedi.

" A a a. Zilliye bak.
İyilikte olmuyor buna ayol.
Seni arabayla getirende kabahat."

" Allah'ım, neydi günahım."

İbrahim tatlıses abimize saygılar.

" Hadi ya yürüyün."

Diyen İlknur ile pes ederek,

" Sek sek sekerek mahmure."

Nükhet Duru ablamıza da sevgiler diyerek yürüdüm.

" Kızlar ilk ders boştu değilmi? "

" Evet." Dedi Sevgi.

" O zaman ne olur cafeye girelim öncede sıcak bişey içelim. Ben dondum."

" Kızım sende kronik bu üşüme. Kahve falan kesmez, odun gibi ateşe atmak lazım seni." Dedi Sevgi.

" Yada kaynar suya atmak." Diye ekledi İlknur.

" Alay etmeyin, beddua ederim valla sizde donun diye.

Hem Ramocan'a da birşey ikram edeyimde asık yüzü gülsün.

Değilmi Ramo can? " dedim can kelimesini vurgulayarak.

Arkamdan yürüyen Ramo gözlerini devirdi.

" Gıcık cadı. Bilerek yapıyorsun."

Sırıtarak yürümeye devam ettim. Nihayet cafeye girip masaya oturduğumda bacağımı yanımdaki sandalyeye kaldırdım. 1 hafta olsada yürürken acıyordu hâlâ.

" Ahmet abi bize sıcak kahve 4 tane. Biri sütlü lütfen." Diye bağırdım.

Sütlü kahve Ramo içindi.
Hemen hergün geldiğimiz için artık kanki olmuştuk Ahmet abi ile.

Kahveleri beklerken karşımızdaki masadaki öğrenciler çekti dikkatimi.

Bizim okulun kıl dönmesi olan Fuat ve tayfasıda burdaydı.
Bir anda kahkaha atan Fuat'a baktık hepimiz.

" Ben demiştim." dedi yanımızdaki duvara monte edilmiş 100 ekran televizyona bakarak. Sonra yüksek sesle,

" Ahmet abi aç şu televizyonun sesinide güzel haberleri duyalım."

Neden bahsediyordu bu salak?

" Herkesin gözünde büyüttüğü kadar değilmiş işte bak. Cesedini buldular sonunda. Demekki neymiş? Kurtoğlu'da ölebilirmiş! "

Kurtoğlu'da ölebilirmiş...

Duyduğum cümle bir haftadır kafamı meşgul eden sorunun cevabı gibiydi.
Şaşkın ve meraklı gözlerle anında yan tarafımdaki duvara ve televizyona döndük.

Bir haftadır kayıp olan, kendinden haber alınamayan, yaşayıp yaşamadığı bile belli olmayan kişi...
Derman Kurtoğlu'ndan bahsediyordu.

Haberlerdeki görüntüye dikkat kesildim hemen. Yer neresiydi kesinlikle anlamazken yüzü beyaz bir örtü ile kapalı, ölü bir bedenin polisler eşliğinde sedye ile ambulansa alınışını izliyordum.

Ölen kişinin üzerindeki kıyafeti, boyu cüssesi ve ölçüleri ona çok benziyordu. Omuydu gerçekten...

Anında yüzünü görmeye çalıştım ama yüzü görünmüyor üzerinde bir örtü vardı ve tamamen kana bulanmıştı.

Spiker kızın sözlerini duydum o an. Derman Kurtoğlu ve adamları yüzlerinden pompalı tüfekle vurulmuş olarak bulundu.

Oydu. Ve ölmüştü.

Ahmet abi getirdiği kahveleri önümüze bırakırken gözü televizyonda,

" Su testisi su yolunda kırılır derler. "

Dedi. Gerçekten ölmüştü öylemi.
Gözlerim televizyonda öylece bakıyordum hâlâ.

Görüntülerdeki ölü adam ambulansa alındıktan sonra arkasından bir kaç kişi daha ambulanslara alındığında görüntü değişerek haber stüdyosuna dönüldü.
Kadın spiker konuşmaya devam ediyordu.

" Hesaplaşmanın taraflarından olan Kara Kasım'ın da nerde olduğu henüz öğrenilemedi. Polis araştırması devam ediyor."

Haber spikeri sıradaki habere geçerken karşı masadaki kıl dönmesi keyifle gülerek geriye yaslanıp, ayaklarını yanındaki sandalyeye uzatarak üst üste koydu.

Ben hâlâ duyduğum şeyin gerçekliğini sorguluyorken Ramo,

" Kız İlkoş bu..." Dedi sonra sesini kısarak masaya doğru eğildi.

" Bu sizin Kocaayak mı? "

" Ne? " dedim yanımdaki Ramo'ya bakarak. Sonra da İlknur'a baktım.

" Ben söylemiştim." Dedi İlknur.

Gözlerimi önümdeki sıcak fincana çevirip avuçlarımın arasına aldım. Sanki üşümem dahada artmıştı, bu yüzden ellerimi fincanın sıcağıyla ısıtmaya çalışıyordum.

" Gidip oralarda öldüysen kalıbından utan Kocaayak." Dedim fısıltılı sesimle. Yinede bir tarafım o kocaayağa birşey olmamıştır diyordu.

" Elmas." Dedi Sevgi.

" Hmm.."

" İyimisin? "

Gözlerimi önümdeki fincandan karşımdaki Sevgi'ye kaldırdım.

" Evet, neden sordun? "

" Şey ne bileyim haberlerden sonra..."

" Haberlerden sonra rengin attı kuzu o yüzden." Dedi Ramo.

" Yok...
Ondan değil...
Üşüdüm ya o yüzden."

Az sonra arkamdan gelen gıcık ses,

" Kız bücür!
Ne oldu yoksa o mafya babasına mı üzüldün? " diyince yan masaya çevirdim gözlerimi.

Geri zekalı Fuat sandalyeye kaykılmış dirseği masada elinde sigara bana bakıyordu piçimsi gülümsemesiyle. Bizi dinlemesi yetmezmiş gibi dalga geçecek yer arıyordu dingil.

" Bana mı dedin kıl kuyruk.? " Dedim sinirle.

" Senden başka bücür var mı burda? "

diyerek etrafa bakmaya başlayınca benimde düğmeme basmış oldu.

" Sendeki boy devedede var, devenin kıç kılı.
Hem sana ne girdide çıkmıyor?
Yoksa o mafya gitmeden önce üstünden mi geçti."

Sinirle söylediğim cümleyi duyan herkes şaşkın bana bakarken Fuat kendini rezil eden cümle ile yerinden fırladı. Dibimde biter bitmez yakamdan tuttuğu gibi çekerek beni oturduğum sandalyeden kaldırarak kendine çekip hırlayarak konuştu.

" Ne dedin sen? Yiyorsa bi daha söylesene."

Yakamdaki eliyle beni silkelerken,

" Tekrar söylesene! " Dedi bağırarak.

Benim elimde armut toplamıyorduya. Bir elimle elini bileğiyle tutarken bir elimle yakasından kavrayarak yukarıya doğru, gözlerine baktım.

" Ne dediysem o lan! Kıç kılı." Dedim hırlayarak.

Çoktan yanımızda biten Sevgi, İlknur ve Ramo hep bir ağızdan,

" Bırak Fuat."

" Bırak sana lan!"

" Hem suçlu hem güçlüsün.

Önce sen laf attın."

diyerek Fuat'ı üzerimden çekmeye çalışırlarken, Fuat'ın yanındaki Sedat'ta araya girmeye çalışıyordu.

Sonunda Sedat,

" Bırak oğlum çocukla çocuk olma."

Diyerek alaylı şekilde bizi ayırdıktan sonra Fuat,

" Ne çocuğu lan!
Boyu sikim kadar, dili boyum kadar."
Dedi gerilerken.

Duyduğum şeyle zaten gerilen sinir tellerimde orda koptu işte. Pantolonunun önüne indirdim gözlerimi. Sonrada da gözlerine kaldırdım.

" En sik kendini sansanda hiç sanmıyorum. Ben daha fazla yer kaplıyorum. " Dedim.

Kuduz köpek, " Laaannn!!" Diye bağırdıktan sonra,

" Seni varya! " diye üzerime yürümüştü ki..

" Gençler ayrılın çabuk, ne bu ya!"

Diyerek Ahmet abi girdi araya.
Yoksa saçlarımı Fuat'ın elinden toplayacaktım.

" Kocaman adamlar kızlara karşı. Ayıp oluyor. Oğlum onlar sizden küçük. Hem delikanlı adamlara kızlarla kavga yakışır mı? "

" Ne kızı abi ya!
Bu kız falan değil, gremlin.
Yarısıda yerin altında bunun."

" NEE!?
Sensin lan gremlin.
Gremlin kılı."

" Yeteeerr!! "
Diye yırtınan Ahmet abi ile sustuk.

" Fuat!
Elmas!
Yater!

Elmas, ne biçim konuşuyorsun kızım sende. Dilinin kemiğide yok."

" Kendi kaşındı." Dedim hırlayarak.

" Tamam ya neyse ne.
Bir daha olmasın.
Fuat, Sedat sizin dersiniz yokmu oğlum? Hadi derse.

Kızlar sizde uslu durun sonrada dersinize gidin."

Fuat çatık kaşlarıyla işaret parmağını bana doğru sallayarak çıkışa yürürken, ben orta parmağımı diktim.

Araya giren Sevgi,

" Kusura bakma Ahmet abi."
Dedi.

" Bu delinin soğuğu yiyince beyni uyuşuyor ne dediğini bilmiyor."

Aniden kalktığım için acıyan bacağım yüzünden dişlerimi sıkarak, hırsla koltuk değneğimi de alıp çıkışa yöneldim.

" Kızlar ders başlamadan gidelim hadi."

Sevgi ve İlknur çantalarını alıp peşime takılırken Ramo,

" Görüşürüz kızlar." Dedi.

" Sen gelmiyor musun? "

" Hayır kahvemi içerken nette biraz dedi kodu yapacağım. Sende kimseye bulaşma bence. "

Sinirle döndüm Ramo'ya. Sonrada masaya yürüyüp geri oturdum.
Kızlar,

" Elmas hani gitmiyormuyuz? " diyerek yanıma dönerken,

" Ya Ramo? " dedim gözlerimi kısarak.

" Sen niye bu okula geliyorsun?

Başka okulda moda tasarım okuyor, burda derse bile girmiyorsun.
Hâlâ neden burdasın? "

Ramo fincanını eline alıp geriye yaslanarak bacak bacak üstüne attı.

" Evet başka okulda da okuyorum.
Ama burayada gelmem gerekiyor çünküüü, kıçımda dedemin adamları var ve hergün buraya gelip gelmediğimi rapor ediyorlar dedeme.
1 saat burda takılıp sonra kendi okuluma gidiyorum."

Dediğinde karışan kafamla,

" Yani Ramazan sosyal bilimler, Ramo moda tasarım okuyor."

" Aynen zeki ördek.

" Yani dedeni ayakta uyutuyorsun! "

" Hadi hadi dersinize.
O pisliğede bulaşma."

" Sanki ben bulaştım yah!." diyerek yerimden sinirle kalkıp acıyan bacağım ve kızlarla birlikte çıkışa yürüdüm.
Kapıdan çıkıp yan tarafa, bina girişine ilerlerken hâlâ kar yağıyordu.
Neyseki cafe okula bitişiktide çok yürümeyecektim.

Sevgi koluma girerek,

" Elmas ne yapıyorsun sen?
Ne diye sarıyorsun o pisliğe. Başımıza bela olur bak. "

" Sizde gördünüz önce o sıçradı."

" Yok yok.
Bir şey oldu orda sana.
Haberlerden sonra birden alev aldın."

" O adamın öldüğünü duyunca üzüldün. O yüzden değilmi Elmas? "

" Saçmalama İlknur." Hâlâ sekerek yürüyerek,

" Ne üzülmesi.
Bir gece ve bir kaç saat gördüğüm adam için neden üzüleyim.
Ahmet abinin dediği gibi su testisi işte. Su yolunda kırılmış.

Aslında Fuat'ın bana bücür demesine ifrit oldum ben. Ağzının payını aldı ama. Neyse ya.
Hadi derse girelim. "

10 dakika sonra içerde ve derslikteydik. Bizden sonrada Anıl ve Eray girdiler içeri. Bizi görüncede gelerek,

" Günaydın. " Dediler.
Eray yanıma otururken, Anıl Sevgi ve İlknur'un olduğu tarafa oturdu.

" Bugün nasılsın?
Bacağın nasıl oldu? "

" İyi." Dedim yüzüne bakmadan.

Aklım hâlâ haberlere takılıydı.
Kapının önünde vedalaştığım Derman Kurtoğlu ile sedyede yatan ölü beden kafamın içinde sırayla dönüp duruyorlardı.

" Bugün geleceğini neden söylemedin? Bilseydim almaya gelirdim sizi. Keşke söyleseydin."

Diyen Eray'la kendime gelerek yüzüne baktım. Gözlerinde üzgün çocuk bakışı vardı. Sanki büyük bir şey kaçırmış gibiydi hâli.

Eray yılbaşı gecesinden beri daha farklı davranıyordu bana.
Yakınlaşmaya çalışıyordu sanki. Galiba benden hoşlanıyordu. Kumral, yeşil gözlü 1.70 civarı boyuyla yakışıklı çocuktu. Ama tipim değildi.

O gece içtiğim şey yüzünden geceyi bacağımdaki kurşunla bitirince kendini suçlayıp durmuştu. İçip sarhoş olan Elmas ortadan kaybolup kutlamalar sırasında nerden geldiği belli olmayan serseri bir kurşunla vuruldu olarak biliyordu herkes beni. Tabi oda.

Hemen hergün eve gelmiş nasıl olduğumu sorup durmuştu. Bazen ders notlarını bahane ediyor, bazen de geçerken uğradım diyordu mazeret olarak.

Hayır o eski mahalleden nereye geçiyordun da uğradın diyesim gelsede kırmamak için diyemiyordum.

" Sağolsun Ramazan bıraktı diye atladı İlknur."

" Hı.. Öylemi? " dedi Eray biraz şaşkın birazda keyifsiz.

" Neyse çıkışta ben bırakırım sizi.
Önden çıkıp gitmeyin. " Dedi Eray.

Sonunda dersliğe giren hoca sayesinde beni geren bu sohbetten kurtulurken herkesin yerine geçmesiyle bir oh çektim.

Konuşmaya başlayan hocaya dönerek anlattıklarını dinlemeye çalıştım. Başarıyordumda. Yani ilk bir kaç dakika dersi gayet iyi dinlemiştim ama sonrasında dağılan aklımla ders geçtim dünyadan kopup gittim.

Error veren beynim beni 31 Aralık'a götürünce o günü ve geceyi yeniden yaşamaya başladım.

İlk o sapık herifin mesajlarıyla başlayan aksiyonum Anıl'ın abisinin mekanına gidişimizle devam etmişti.

Ardından içtiğim o fişek midir nedir onun yüzünden kafam uçmuş kendimi çaldığım o flaş bellek ile birlikte Kurt Otel'in tepesinde o mafya babası olan Kocaayakla karşı karşıya bulmuştum.

Ardından damdan atlamaya kalkmam, odaya kilitlenmem, beni öldürmek istiyen birinden koşa koşa kaçmam, vurulmam, mafya Kurtoğlu'nun kollarında hasteneye gitmem, ameliyat olup 2 gün sonra gözlerimi yine Kurtoğlu'nun evinde açmam...
A birde evime kadar kucakta taşınmam var dı tabi..

Boktan hayatımda derdim az gibi, o sapık yetmez gibi, birde bir mafya babasıyla hayatımın en aksiyonlu ve garip gecesini geçirmiştim.

Yeni yıla böyle girdiğimi tekrar hatırlayınca yılın geri kalanından korkmadım desem yalan olurdu.

Malûm yeni yıla nasıl girersen öyle geçermiş.

Sıçtın Elmas. Diyen iç sesime hak vermemek elimde değildi.

Dinleyemediğim ders nihayet bitince kızlar ve çocuklarla birlikte derslikten çıktık. Eray yanıma gelip,

" Yardım istermisin." Dedi.

" Sağol gerek yok." diyerek devam ederken yanımda yürümeye devam etti.

Koridorda birlikte ilerlerken yine o kıl dönmesini gördük, o da bizi ama bulaşmadı bu kez. Kaşları çatık bakarak geçip gitti. Ama bu hâli ve bakışları bizim çocukların dikkatini çekmişti çoktan.

" Ne bakıyor bu it? "

Sorunun sahibi Eray dı.

" Boş ver." Dedim.

" 1 saat önce Elmas çizdi."

Dedi Sevgi. Elmas ve çizmek. Benzetme yapmıştı zeki kızımız.

" Neden, ne oldu.? " Dedi Anıl.

" Bana bücür dediğine pişman oldu.
Hepsi bu. " Dedim sırıtarak.

" Sıcak çay isteyen varmı? " diyerek konuyu değiştirdim cafeye bir kez daha girerken.

" Ahmet abi bize çay lütfeeen." diye bağırırken İlknur,

" Elmas'ın ki 100 derece kaynar olsun." dedi gülümseyerek.

" Aynen abi."

Birlikte oturup çaylarımızı içip Eray'ın ısmarladığı sandviçlerimizi yedik. Sonrada yeniden dersliğe çıktık. Günü derslere gire çıka bitirirken dolu kafam yüzünden çoğunu anlamadım konuların. Evde 2. Bir tur atacaktım anlaşılan.

Sonunda çıkış saati geldiğinde Ramazan bizi almaya gelmiş olsada Eray,

" Ben bırakacam sizi." diye tutturunca,

" Sende yarın bizi al bari Ramo." diyerek gri sedan araca yöneldik kızlarla. Biz arkaya Eray ve Anıl da öne binince hareket ederek eve doğru yola çıktık.

Trafikte yol alırken Eray,

" Elmas üşümesin." diyerek aracın klimasını fulledi.

O ara aklıma gelen şeyle ve hazır bu ikisini bir arada yakalamışken fırsat bu fırsat diyip,

" Çocuklar bana yeni bir iş lazım."

Dedim.
Çünkü garsonluk yaptığım yerden 5 gün önce kovulmuştum. Gerçi iyide olmuştu acayip sinir oluyordum o bizi köle sanan adama.

" İşmi ne işi? " dedi dördü birden. Aynı anda aynı şeyi söylemelerine şaşırsamda çaktırmadan devam ettim.

" Sizin etrafınız geniş. Uygun bir şey duyarsanız bana söylermisiniz? "

Eray, " Saçmalama Elmas. Ne işi?
Bu halde çalışmayı düşünmüyorsun heralde. "

Derken Sevgi, " Aynen. " diye ekledi.

" Tabikide düşünüyorum." Dedim.

" Bir iki güne tamamen iyi olurum. Siz şimdiden bakın diye söyledim. Böyle yatarak eve katkıda bulunamam. "

İlknur girdi araya.

" Elmas kimse sana çalış demiyor. İdare ediyoruz işte. Önce tamamen iyileş."

" İyiyim ben.
Hem yarış atı olarak iş aramıyorum. Bacağıma göre bir iş olursa diyorum."

" Tamam ben buldum sana bir iş." Dedi Anıl aniden.

" Gerçekten mi? "
Dedim hevesle. Ama sonra kıllandım.

" Oturduğun yerden yapabileceğin bir iş hemde. "

" Bu kadar hızlı olunca kıllandım bak. Ne o güzel sanatlarda heykelciler için çirkin insan mı lazım oldu. Benide heykel modelliğine mi düşündün."

Anıl gülerken, " Hayır kız." Dedi.

" ÇAM CAFE.
Cevahir abinin dediğini hatırladım. Canlı müzik olsa dahamı çok müşteri gelirdi diye konuşmuştuk.

Sen gitar çalabiliyorsun. Oda adam arıyordu. Oldu bu iş. Hemen yarın konuşurum Cevahir abiyle. "

" Tamam." Dedim. Sevinmiştim.
Oturduğum yerden yapabileceğim birşeydi sonuçta. Orta okuldan beri gitar çalıp birşeyler mırıldanabiliyodum. Mırıldanmada fena sayılmasamda çalmada iyiydim. Her parçayı çalabiliyordum.

Olmuştu bu iş.

💎💎💎

" Aloo...
Elmas Demirsooy. "

Uyan be kızım. 3 dür gelip gidiyorum. Saat 7 Okula gitmek istiyorsan hemen kalk."

" Tamaam ne olur çalar saat sesini kısarmısın İlknur."

" Çay hazır hadi."

Diyen İlknur üzerimdekileri tek tek kaldırdıktan sonra,

" Aaa! Sana inanmıyorum Elmas.
İki yorgan bir battaniye çorap.
Valla sende bir sıkıntı var. Kızım kuzey kutbundakiler böyle yatmıyor."

" Uğraşma benimle İlknur."

" Uğraşma şu kızla İlknur, her zamanki hali." dedi kapıda dikilen Sevgi.

" Sen git geliyorum."

İlknur ve Sevgi mutfağa dönerken yerimden kalkıp önce pandiflerimi sonra kalın hırkamı giyindim. İlk iş banyoya girip işlerimi hallettim sonra elimi yüzümü yıkadım. Sonrada odamdan telefonumu alıp mutfağa gelerek masaya oturdum. Neyseki kahvaltı hazırlama sırası bende değildi. İlk iş kaynar kaynar bir yudum çay içtim. Sonra telefonumu açarak arama motoruna son dakika haberler yazdım.
Sayfa güncellenirken bir yudum daha aldım çayımdan. Cep telefonumun interneti iyi çekmediği için peynir zeytin den bir lokma alıp çiğneyerek bekledim sayfanın açılmasını.
Nihayet açılan haber sayfasını işaret parmağımla yukarıya kaydıra kaydıra okumaya başladım.

" Yine hiç bir şey yok." Dedim.

Okulun kafesinde izlediğim o haberin üzerinden 10 gün geçmiş, sadece ilk iki gün, oda aynı laflarla bahsedilmişti Derman Kurtoğlu'ndan.

" Yine yokmu bi haber."

" Ne? " dedim karşımdaki kızlara bakarak.

" O günden beri her gün her fırsatta haberlere bakıyorsun Elmas. Artık inkar etme. O adamı merak ediyorsun işte."

Telefonumu masaya bırakıp sıcak çayımdan bir yudum daha aldım.

" Tamaaam pes ediyorum. Merak ediyorum işte ne var bunda.
O günden beri başka bir haber çıkmadı.

Sanırım gerçekten öldü. Derken yüzüm düştü.

" Ne yalan söyleyim biraz üzüldüm. Mafya falandı ama vurulduğumda beni kan kaybından ölmekten kurtardı."

İlknur, " Birde boylu poslu ve yakışıklıydı değilmi? Sahi ya faldaki gibiydi boyu 1.95 vardı ha rahmetlinin. Bu arada mafyalara ölünce rahmetli deniyormuydu ya.. "

İlknur'a aldırmadan derin bir nefes alıp verdim sıkkın. Boktan hayatımdan bir mafya geçti. Dedim içimden. Ardından yarım yamalak yaptığım kahvaltıdan sonra hızla hazırlanıp evden çıktık ve otobüs durağının yolunu tuttuk.
5 dakika sonra gelen otobüse binip okula doğru yola çıktık. Ben yine arada bir telefonumdan son dakika haberlerine bakıyordum. Yine yoktu tabi.

Telefonu montumun cebine koyarak ellerimi yanaklarına getirip kendimi tokatladım hafiften.

Sınavlar var sınava odaklan Elmas. Dedim.

💎💎💎

Bütün günü kızlar, Anıl ve Eray ile birlikte derslikler arasında gezerek geçirmiş, elimden geldiğince onu düşünmemeye çalışıp her dersi anlamak için uğraşmıştım. Arada çocuklarla cafeye inip kahve eşliğinde konuların kritiğini yapmış hangi soruların çıkabileceğini konuşup notlar almıştık.

Nihayet çıkış saati geldiğinde ben çalıştığım Çam Cafe'ye giderken diğerleri evlere dağıldılar. 1 haftadır Anıl'ın yardımıyla girdiğim cafede canlı müzik işindeydim. Ben patronumdan, patronumda benden karşılıklı olarak memnunduk.

Saat 4 gibi kafeye gelip önce patrona göründüm. Sonra çantamı çalışanların kullandığı odaya bırakıp, aynada saçımı başımı biraz düzeltip, üzerime çeki düzen verdim. Odadaki gitarımı alarak çıktım. Masalara yakın küçük bir sahne havasındaki köşeme geçerek tabure benzeri sandalyeme oturdum. Gitarı dizime yerleştirip ilk olarak slov bir müzikle başladım işime.
💎
Arada bir kere yemek molası verip saat 22 olana kadar elimde gitar mekana gelen giden insanları izleyip durdum. Kimisi çift olarak, kimileri arkadaş grubu olarak gelmişti mekana.

Bir kaç kişi daha gördüm, sanki iş görüşüyorlardı. Bazılarıda tek gelmişti. Mesela karşımdaki köşedeki takım elbiseli arkadaş gibi.
İçtiği kaçıncı fincandı acaba. Zira 6 dan beri burdaydı. Arada bir saatine bakıp duruyordu. Kesin kız arkadaşı ekmişti bunu. Buda kahve içerek intihar ediyordu. O kadar kahve ile zehirlenebilirdi zira.

Her neyse banane diyerek saatime baktım. Saat 22:00 ve benim mesai biterdi. Yavaşça yerimden kalkıp odaya doğru ilerledim. İçeri girip gitarımı bırakıp montumu giyip çantamı alarak çıktım. Kasada her zaman kendisi oturan patroncuğumun yanına giderek,

" Bana musade, ben çıkıyorum patron." Dedim.

" Tamam Elmas dikkatli git." diyerek kasadan çıkardığı günlük yevmiyemi bana uzatınca keyifle alıp cebime koydum ve çıktım.

Kar yağmıyordu ama hava ve yerler buz olmuştu. Montuma sıkıca sarılarak yine aynı nakaratı okudum.

Soğuktan nefret ediyorum!
Soğuktan nefret ediyorum!
Soğuktan nef- ret e- di- yo- rum!

Ve yeni yürüyen bebek dikkatiyle otobüs durağına doğru yürümeye başladım.

" Allah'ım hem kış, hem soğuk, hem kar, hem buz, hem gece, sen bana acı bu gece." Diyerek üşüye üşüye yürümeye devam ettim.

Bir süre yürüdükten sonra arkamda ayak sesleri duymaya başlayınca hemen arkamı döndüm. Ama kimseyi göremedim, sokak boştu.

Yanıldım heralde diye düşünsemde korku kanıma karışmıştı bir kere.
Adımlarımı hızlandırarak yürümeye devam ettim. Bir an önce her zaman bana uzak olan o durağa gitmek istiyordum.

Bir süre sonra aynı sesleri yeniden duyduğumda hem yürüyüp hemde arkama baktım. Siyah uzun paltolu bir adamı arkamda benim gibi hızlı adımlarla yürürken görmek şuan isteyeceğim son şey bile değildi.

Korkuyla atmaya başlayan kalbimle dahada hızlandım. Bir yandanda arkama bakıp hâlâ peşimdemi diye kontrol ediyordum.

Kimdi bu herif. Neden peşimdeydi.
" Kahretsin." Dedim soluk soluğa.

" Sen! Hemen dur orda." Diyen kalın sesini duyduğumda salak gibi aniden durup arkama döndüm.
Aklım başıma gelir gelmezde geri geri adımlayarak,

" Defol git. Uzak dur benden. Yoksa polis diye bağırırım."

Dedim bağırarak.
Adam ağır adımlarla üzerime yürürken sokak lambasının altına geldiğinde şok şekilde baktım yüzüne. Saat 6 dan beri cafede oturan adamdı.
Allah'ın belası bir sapık dahamıydı?

Kahretsin diye diye gerilerken boş bir sokağın ortasında yalnız oluşuma la*etler ettim. Korkuyla gerilemeye devam ederken donmuş su birikintisine basınca bir anda kendimi yerde bulurken, başımın arkasında müthiş ir acı hissettim. Sonrası kararan gözlerimle karanlık bir boşluk oldu.

💎💎💎

O halde ne kadar kaldım bilmiyorum. Başımın arkasındaki soğuk hatta çok soğuk olan bir şeyi hissederek geldim kendime. Başımın arkası ve beynimin o kısmı kesin donmuş olmalıydı.

Gözlerimi araladığımda kendimi yumuşak bir yatakta sağ yanımın üzerinde yatar şekilde buldum. Yatağın baş ucundaki sarı loş ışığın verdiği aydınlıkta nerde olduğumu anlamaya çalışırken, " Başım.." Dedim.

" Çok mu acıyor." Diyen sesi duymamla birlikte bir anda sonuna kadar açıldı gözlerim.

Hemen yanı başımda oturan adamı gördüğümde,

" Haassiktir!!
Hayaaaleeet! " diyerek yerimden fırladığım gibi geriye doğru kaçınca bir anda büyük yatağın diğer tarafından aşağı düştüm.

Daha başımdaki acı geçmemişken hissettiğim yeni acıyla başımın arkasına gitti elim. Bu sırada bana kahkaha ile gülen adama bakarken o bana tavandan bakıyordu sanki. Yada yerde yattığım için bana öyle geliyordu.

" Korkma Karakız hayalet falan değilim." Diyerek bir dizinin üzerine çökerek sağ elini bana uzattı.

Oydu. Derman Kurtoğlu.
Ölmemişti. Yaşıyordu.

******************************

Evet canlar geldik bölüm sonuna.
Gelecek bölümde görüşmek üzere.

 

Loading...
0%