@azamet_29_2
|
Evet canlarım yeni bölümden merhaba. Hatalarım varsa affola. Keyifli okumalar dilerim. Instagram hesabım azimet340 Hikayelerimle ilgili tanıtım videoları ve paylaşımlarım var. Beklerim buyrun gelin. 💎💎💎 Çok titriyordu. Neden bu kadar titriyor, üşüyordu bu kız. Yavaşça kucağıma kaldırıp koltuğa oturduğumda dahada arttı titremeleri. Yüzünü göğsüme bastırırken dişlerini o kadar çok sıkıyordu ki gıcırtısını duyabiliyordum. Ve gömleğimden tuttuğu ellerini yumruk yapmış öyle sıkıyordu ki elleri beyazlamıştı. Nöbet geçiriyordu sanki. İdris hızla yanıma geldi. Önce Elmas'a baktı. Ardından ilaç dolabından bir ilaç alıp enjektöre çekip geri geldi. Kazağının kolunu sıyırıp enjekte etti. " Ne verdin? " " Sakinleştirici. Kollarımın arasındaki kıza bakıp sıkıca sarılmaya devam ederken ellerimi kolunda ve sırtında gezdirerek ısıtmaya çalışıyordum. Kısa süre sonra Elmas'ın titremeleri azalmaya başlarken dahada sindi göğsüme. Kısık sesiyle konuştu. " Sen... Sıcaksın. Söylediği şeyle gözlerimi yüzüne çevirdim. Bu kadar çokmu üşüyordu. " Çokmu üşüyorsun?" " Üşüyorum. Ne olur kapıyı aç. Yine aynı cümleler. Nefesi hâlâ hızlı, elleri hâlâ sıkı sıkı yumruk... Şuan benimle mi konuşuyordu yoksa bilincsizce mi anlayamazken, bu kızın herkesten sakladığı bir derdi vardı artık emindim. Kafasında değildi, asıl travma ruhundaydı. Elimi kazağının altından sokup parmak uçlarımı sırtında gezdirdim. İyileşsede hâlâ hissedilebilen yanık izlerine dokundum. Bu yaralarında bu travmayla alakası vardı emindim. Elimi çekip kazağını aşağı indirdim. İdris, " Ali git da kafana baksunlar." Doktor Ali kafa pansumanı için odadan çıkınca odada sadece biz vardık artık. " Uşak kizi yatağa alalum, sonrada Yusuf hocayı cairayum. Pi baksun." " Yusuf ? " " Nöroloji toktoru." " Tamam." derken Elmas'ın yakamdaki eline uzandım. Yavaşça açmak istedim ama izin vermedi. Sanki parmakları kilitlenmiş gibi yakamdan sıkı sıkı tuyuyordu hâlâ. Elmas'ın yumruğunu açamayınca İdris yardım etmek için elini uzattı. Ama boştaki elimi kaldırarak izin vermedim. " Bırak!" Dedim. " Bırak doktor gelene kadar burda uyusun. Hâlâ az da olsa titriyordu. Demekki hâlâ üşüyordu. Yada daha kötüsü. " Doktor! " Doktor birşey söyle! " diyen adamı duydum sonra. Elmas ambulanstan inerken yanında gördüğüm adamdı. " Sefa git şunlarla sen konuş İdris'i oyalamasınlar. Durumu sen anlat. Sonra yolla gitsinler, boşa beklemesinler." " Tamam abi." Sefa örtüyü açarak kızın üzerine bırakıp çıktı. Örtüyü dahada sıkı şekilde sarıp kucağında uykuya dalan Elmas'la beklerken yüzüne dökülen saçlarını geriye doğru aldım. Kara kaşları uzun kirpikleri şimdi daha netti. " Nasıl düştün sakar kız." Sesim mırıltıyla çıkmıştı. " Konuştum abi. Yüzüne baktı kızın bir an. " Kimseyi aramaya gerek yok." " Bu arada abi. Doğru Rıfat'ı unutmuştum. Yokluğumda isyan çıkarmaya çalışan ortalığı Derman ağa öldü diyerek karıştıran Rıfat. " Batur'u ara bana ver.. " Sefa Bauralp'i arayıp telefonu bana uzattı. Boştaki elimle telefonu alıp kulağıma getirdim. " Alo! " " Batur!" " Emret abi! " " Rıfat? " " Getirdik abi. Hırlayarak konuştum. " O piçi ayaklarından bağlayıp deponun tavanına as. Ben gelene kadar orda kalacak." " Anladım abi." Telefonu kapatıp Sefa'ya geri verdim. " Yatağa alalum." Yavaşça yerimden kalkarak kucağımda Elmas yatağa geldim. Elmas'ı yine yavaşça yatağa bıraktım fakat bir eli hâlâ yakamdaydı. Üzerine eğilmiş şekilde bedenimle elimi elinin üzerine koyarak yine yavaşça çektim ama küçük eliyle öyle sarılmıştıki bırakmıyordu. Bubahlinde sadece üşüme yoktu. Korkuda vardı. Önce İdris'e baktım sonra Elmas'ın kulağına doğru eğildim. Kısık sesle, " Karakız korkma burdayım..." Bunu söylerken elini yine yavaşça çektim. Olmuştu parmakları açılmış, bırakmıştı. " Sihirli kelima Kara kiz mi? " Duyduğum cümleyle kafamı hızla kaldırıp karşımdaki doktora döndüm. Sonra İdris'e... Ne olduğunu anlamaya çalışırken İdris halime bakıp açıklama yaptı. " Yusuf, rahmetli halamun oğli." Sefa arkadan " Ha? " Derken Yusuf, " Çekilda muayene edek uşak." Diyince bir adım geri çekilirken bir Yusuf'a bir İdris'e bakıyordum. " Bütün akrabalarım doktor hepside bu hastanede deme bana! " " Yok be uşak nerda. Aldırmaz şekilde söylediğiyle şaşkınlığım devam ederken, Sefa, " İdris ya, sorması ayıp kaç doktor var sizin sülalede? " " Çok değiul mealesef. 10 tane. " Ben hâlâ İdris'e bakarken Yusuf girdi araya. " Genel muayenede kötü birşey göremedum. Uyandiğinda tekrar bi muayene şart. Ama ondan önce bir MR alalum. İdris nobet benzeru bir titremesu oldu dedu." " Evet. Çok fazlaydı." " Hastanun bayulmasi varmiydu. Yani sık sık bayulma ataklaru? " " Bilmiyorum neden? " Düşünceli hali dikkatimi çekti. " Epilepsiden mi şüpheleniyorsun yoksa?" Dedim huzursuz. " Anlayacağuz. Hemşira hanum kizin elini pansuman edup hemen bi MR alalum." " Elimi? " Anında eline çevirdim bakışlarımı. Tuttuğu makas elini kesmişti. O an hatırladım makası açık şekilde tuttuğunu. Keskin yerini sıkıyordu. Yakama baktım sonra. Kan lekesi vardı. Eli kanıyordu ama elini öyle sıkmıştı ki fark etmemiştim. Hemşireler elini hızlı şekilde pansuman yapıp yine hızlı şekilde odadan çıkararak Elmas'ı MR çekimi için alıp gittiler. " İşin varsa sen git uşak. Ben burdayum. Yusuf'ta." " Hayır burda olacağım." " O halde yukaru çıkun kizi yukaru aluruz." " Tamam. " Diyerek Sefa ile birlikte asansöre yürüdük. Bindiğimiz asansörle yatan hasta katına bastık. Neydi? & Odaya çıkalı 10 dakika olmuştu. Sabırsız şekilde ileri geri yürüyor bir yandan kapıya bakıp duruyordum neden gecikmişlerdi. Bir sıkıntı vardı belkide. " Ee." Dedim bir Elmas'a birYusuf'un gözlerine bakarak. " Korkma uşak. MR temuz. Uyandiğunda tekrar muayene edeceğum." " Ya üşümeleri, titremesi. Daha öncede gördüm o halini." Kan tahlillaride temuz. Kansizliği var ama bu dereca değul. Bence o halinun bu durumla ilgisu yok. Piskolojik bir durum da olabilur. Yaşadiğu kaza yuzunden geçirdiği korku yada şok tetiklemiş olabilur. Amica kizi da burdadur." Sinirle baktım yüzlerine. " Şaka ula şaka." Dedi İdris. " Sabaha kadar uyur senda dinlen. Burda mi olacaksun." " Evet." " O zaman sağa iyi geceler." Gözlerim Elmas'ta odadaki koltuğa geçip oturdum. Az sonra Sefa girdi içeri. Elinde Elmas'ın çantası ve telefon vardı. " Abi kızın eşyaları aşağıda kalmış. " " Bırak." Dedim çenemle yanımı işaret ederek. Elindekileri yanıma bırakırken, " Abi çay kahve birşey istermisin? " " Kahve. " Tamam abi. Sefa çıkarken gözüm Elmas'ın telefonuna kaydı. Elime alıp önüne arkasına şöyle bi bakarak inceledim. Eski model ve ekranı çatlak içinde olan bu telefonun çalışması bile mucizeydi bence. Yan tuşa bastım. *Eray 10 arama. Ne bok yemeye bu kadar aramış bu herif. Elmas'ı evine bıraktığım geceyi hatırladım ve camda gördüğüm o herifi. Sonraki gün yaptırdığım araştırmada *Anıl 7 arama. Bu yılbaşı gecesi içip icip kafayı bulduğu mekânın sahibinin kardeşiydi. *Cevahir 3 arama. Bu adamda kafe sahibi. Sevgi 3 arama 3 mesaj. İlknur 2 arama 1 mesaj. Cevahir 1 mesaj. Eve gittinmi? Korumacı biri. Diye düşünürken Eray denen zibidi yine aradı. Açıp saydırmak isterken kesildi arama. Elmas... Elimdeki telefonu sinirle kenara bıraktığımda Sefa girdi elinde iki büyük kahve ile. " Buyur abi." " Sefa!" " Buyur abi." " Bauralp'i ara Rıfat'ı askıdan indirsin. " Tamam abi." Sefa dışarıya çıkarken elimdeki kahveden bir yudum alıp gözlerimi yeniden Elmas'a çevirdim. Sakar! & Önünde durduğum pencereden dışarıyı izliyordum.. Güneş solgun ve puslu şekilde gri bulutlar ardından gökyüzüne doğru ilerliyor olsada aydınlıktan ziyade grinin tonları hakimdi gökyüzüne. Gece boyu atıştıran kar güneşin aydınlığına izin vermemek için hızını arttırıyordu sanki. Gözlerim yeniden pencereden izlediğim manzaraya takılırken kulağıma gelen mırıltılarla anında arkama, Elmas'a dönerek hızlı bir kaç adımla hemen yanına geldim. Kaşları çatık mırıldanırken bu kez yatağın çarşafını sıkıyordu elleri. Yinemi kabus görüyordu. Eğilip dudaklarına yaklaştırdım kulağımı. Zar zor duyduğum cümle sinirlerimi bozmaya yetmişti. Bir daha yapmayacam! Anlamıyordum. Bir daha yapmayacağı neyi yapmıştı bu kız da sürekli özürler dileyip duruyordu. Dahası kimden özür diliyordu. Birden yine titremeye başlayarak aynı cümleyi tekrar edince sinirlerim iyice bozuldu. " Sefa Yusuf'u getir." Dedikten sonra kapıyı kapatıp Elmas'ın yanına döndüm. Elimi omuzuna koyup yavaşça sarsarak, " Elmas..." Dedim. Uyanmadı. Şuan ne görüyordu bilmiyorum ama bütün vücudu titriyordu yine. Ve ben buna engel olamıyordum. " Delirecem! Derdi ne bu kızın? " Dedim sinirle. Tam o sırada dişlerini sıkarak dahada arttı titremesi. Bir yaprak gibiydi. Soğuk bir rüzgarda kalmış bir yaprak... Gece yaşananları hatırladım. Bir kaç saniye düşündükten sonra aniden verdiğim kararla yatağın boş tarafına uzanıp bir kolumu başının altından geçirdikten sonra Elmas'ı kendime çevirip sıkıca sarıldım. Kollarımın arasında olsada hâlâ titriyordu. Bu sırada bir elimle sırtını sıvazlamaya başladım. " Şiişşt. Tamam." Dedim duyup duymadığını bilmeden. O an karar verdim. Bi uyansın derdi ne anlatmadan elimden kurtulamayacaktı. Bir kaç dakika o şekilde kaldıktan sonra açılan kapıyla Yusuf ve Sefa girdi içeri. Sefa bizi gördüğü anda arkasını dönerken Yusuf dikine dikine bana bakıyordu. " Nerdesiniz lan! " dedim tıslayarak. Sefa hâlâ arkası dönük, " Abi Yusuf vizitteymiş zor buldum." " Ne oldu burda? " Diye sordu. " Yine titremeye başladı. Uyandıramadım." Yusuf iki adımda yanımıza gelip Elmas'ı kontrol ederken Elmas hâlâ titriyor hâlâ, " Bir daha yapmayacam." Diyordu. Nefes alışları hızlanmaya başladığında elimi yüzüne koyarak ve sarsarak, " Elmas." Dedim " Elmas uyan. 💎💎💎 Kar... İğneler batıyor gibi hissettiğim ayaklarım çıplak ayakkabım bile yoktu bu kez. Dikkatle donan ayaklarıma ve üşüyen ellerime baktım. Bu ayaklar bu eller küçük Elmas'a ait değillerdi. Büyümüştüm ama hâlâ burdaydım. Nasıl? Dudaklarıma götürdüğüm parmaklarımı nefesimle ısıtmaya çalışırken titreyen bacaklarım ve donan ayaklarım için yapabileceğim hiç birşey yoktu. Kollarımı kendime sararak gözlerimi gökyüzüne çevirdim üzgün. Dursun istiyordum yağan bu kar. Dursun... Önüme döndüğümde karşısında durmuş baktığım ev geçmişimden kalan bir fotoğraf gibi gözlerimin önünde dururken bu halim neydi?Hayal... Bilmiyordum. Yalın ayaklarımla adım adım geriye yürüdüm önce . Sonra hızla arkamı döndüm ve olabildiğince hızlı adımlarla koşmak, kaçmak, burdan uzaklaşmak istedim. Ama yapamadım. Çünkü bacaklarımda hissettiğim acı yüklü soğuk ve ağırlık yürümeme engel oluyordu. Sanki felç olmuş gibi hissediyordum. Bilincimin üstündeki zihnim bana bunun bir kabus olduğunu söylüyordu. Uyan, uyan ve kurtul diyordu. Ama gözlerimi açamıyor uyanamıyordum. Neden uyanamıyordum. Bu nasıl birşeydi? Bir kabusun içinde sıkışıp kalmıştım adeta. O anda duyduğum hışırtılı ayak sesleriyle korkuyla olduğum yerde donup kaldım. Nefesimin kesildiğini hissederken yavaşça geriye dönüp baktığımda onu gördüm... Hızlı adımlarla yanıma gelerek bir anda kolumdan tuttuğunda korkuyla çarpan kalbimin göğüs kafesimi zorladığını hissederken çekiştirerek beni eve doğru götürüyordu. Gitmemek için direniyor geriye doğru çekiyordum bedenimi. Ama umursamadan, " Nerdesin lan sen!" Diye bağırdı. " Nerdesin bu saate kadar! Nerelerde sürtüyordun. " Büyümüş olsamda hâlâ korkuyordum ondan. Hemde ölecek kadar. Bağırdım. Son ses çığlık attım. " Bırak bırak ne olur." Dinlemedi. " Cezalısın küçük hırsız! " diyen abim elinde ateşte ısınmaktan kor olmuş maşayı tutuyordu. Oturduğum yerden korkuyla geri geri sürünerek kaçmaya çalışırken aklıma kazınan yanık acılarını hatırladım. O kızgın maşayla yine dövecekti beni. Bu yüzden yine tek kurtuluş sandığım cümleyi tekrar ettim. " Bir daha yapmayacam! Ağlarken zihnimin gerilerinden gelen sesi duydum o anda. Uyan... 💎💎💎 Gözlerimi açtığımda puslu bulutların ardından bana bakan bir çift mavi ile şaşkın kala kaldım. Bulanık zihnim error vermiş, ihtiyaç duyduğu güncellemeyi yaparken ben sadece bakıyordum. Kafamın içindeki parça parça dağılan anı yapbozlarını bağdaş kurup oturmuş şekilde düşüne düşüne yerlerini koymaya çalışan beynim son parçayıda tam yerine koyarken yelpaze büyüklüğünde bir el araba sileceği gibi sağa sola kayıyor gözbebeklerimde o elle beraber sağ sol yaparak zihnimin tozunu alıyordu sanki. Nihayet görüntü ve düşüncelerim berraklaşırken, Derman'ın sesini duydum. " Yusuf bunun kafası mı gitti yoksa. Neden alık alık bakıyor." Bi dakka lan! Derman!! Hem de burnumun ucunda! " Hasssssiktir! Laaannn! Diyerek yerimden fırlayıp ayağa kalınca dönen başımla tutunduğum yatağa rağmen kendimi dizlerimin üzerinde bulurken, " Elmas!" Diyen Derman'ın sesini duydum. Bir elimle dönen başımı tutarken bir elim yataktan destek alıyordum. Kolumdan tutanın kim olduğuna bakmadan kendimi kurtarıp geriye doğru kaçtım. Karışan aklımla, " Dokunma bana! " diye bağırdığımda hızla yanıma gelen Derman'ı gördüm yine. Yanıma bir dizinin üzerine çöktü. " Sakin ol deli mayak. Yine başını çarpacaksın." Ellerim kafamda karşımdaki sinirli bakışların sahibi Derman'a bakarak neler olduğunu anlamaya çalışırken, " Hemen çemkirmeden beni dinle. Kocaman gözlerle Derman'ın yüzüne bakıyordum. " Kaza? Ne kazası? " " Gel! " Dedi. Derman'ın yardımıyla yerden kalktığımda kollarımın altından bir çocuk gibi tutarak kaldırıp yatağa oturttu. " Ne oluyor ya ne hastanesi ne kazası? Şaka mı?" " Elmas Hanum ben doktor Yusuf. Evinuza giderkan basamaklardan duşerak başınuzu çarpmak suretiyle kuçuk bir sarsinti geçurmuşsunuz." Karşımda ne dediğini anlayamadığım adama alık alık bakarken, " What! " deyiverdim. " What mı " Dedi Derman. " Hah! Bende onu diyorum. Ne? Ne kazası ne düşmesi? Hepsinin yüzünde endişeli bir bakış görünce korkmalımıyım diye düşündüm anlık. " Elmas Hanum. " Töbe bismillah, bunlar mitoz bölünüyor." Diyince Derman'dan bir kahkaha koptu. İkinci doktor gözlerini devirerek bana doğru yürürken Derman hâlâ gülerek, " Aklı başına gelmeye başladı." Dedi. " Şimdi bağıracam yangın vaaar! diye. Ne oluyor ya! Anlatın artık! Valla başıma ağrı girdi ha!" Gerçekten de başıma korkunç bir ağrı saplanmıştı. Elimi alnıma bastırdım. Derman yanıma gelip yatağın ucuna oturarak. " Sen bunların dilinden anlamazsın. Ben anlatayım. Dinle." Gözlerim mavilerde kulaklarım çanak anten dinlemeye geçtim. " Dün gece sizin apartmanda oturan Elif adındaki kadın ve kocası seni merdivenin dibinde baygın bulmuşlar. " O anda beynimin içinde görüntüler oluşmaya başladı. Şapkalı bir adam, bir bıçak ve acıyan canım. Devam etti Derman. " Ambulansla buraya getirmişler. Acil bölümünde kriz geçirip doktora saldırdın. Doktorun kafasını yarıp elini makasla kesmişsin. " Ne? " Dedim şaşırarak yeni fark ettiğim sarılı elime bakarken. Sonra o anı hatırladım. Yusuf denen doktor, " Hatirlaimusun? " " Ben, sadece parça parça görüntüler hatırlıyorum. O an kabus gördüğümü falan sanıyordum. Herkesin yüzü aynıydı. Siyah yüzler.. Herkes... derken başımın ağrısı daha da arttı.. " Beyın sarsintularunda kafa karışikliğu baş ağrisu, gormede yada duymada geçıci bozukluklar olabilur. " Yani hayal yada rüya öyle birşey mi?" " Aynen. Şimdi nasıl hissediyusunuz?" " Başım ağrıyor hemde çok." Doktor yanıma gelip, " İzun verırsan tekrar muayene edeceğum." Başımı salladım. " Daha oncede dediğum gibi görunen kotü bir şey yok MR da temuz. Şimdi yatıp biraz dinlenin. Çıkarken soylerum hemşire hanum gelip size bir ağrı kesici versun." Başımı sallarken karışık kafam dahada karıştı. Hatırladığım o şeyler neydi peki. Gerçekmiydi hayal mi? Ben orda Halil yüzünden mi bayıldım. Yoksa bayıldığım için Halil'i mi gördüm. " Doktorlar ve diğer adam odadan çıkarken Derman iki adımda yanlarına gitti. Kendi aralarında kısık sesle bir şeyler konuştular. Doktorlar çıktıktan sonra bana dik dik bakan Derman ile baş başa kalmıştım. O hâlâ bana bakarken bir anda aklıma gelen şeyle, " Bi dakka ya." Dedim. " Sen neden burdasın? Neden her ayıldığımda seninle burun buruna geliyorum ben. Yoksa beni mi izliyorsunuz hâlâ. " Bu mafya kocaayağı bir daha görmeyeceğimi söylerken yine burnumun dibinde bitmişti. " Her neyse cevabı merak etmiyorum." Derken odaya bir hemşire girdi. Elinde serum ve bir de ilaç vardı. Yerimden kalkıp, " Gerek yok şuan iyiyim ve çıkmak istiyorum." Dediğimde hem hemşire hem Derman bana bakıyordu şaşkın. Tabi aldırmadım. Şuan tek istediğim burdan çıkıp gitmekti. Bana olan bakışlar eşliğinde kapının arkasında kalan dolap bölümüne yürürken, " Kıyafetlerim nerde? Burda mı? " Dedim. Ama bir anda hissettiğim elle geriye çekilirken Derman'ın sinirli sesini duydum. " Hoop! Yok öyle yağma nereye? " Geriye dönüp gözlerime odaklanmış mavi irislere baktım. Ve çatık kaşlara. " Bırak kolumu be. Bir yandan kolumu çeksemde gevşemeyen parmakları izin vermiyordu gitmeme. " Bıraksana be Kocaayak! " Dedim bu kez sinirle. " Önce konuşacağız Karakız. Konuşmadan şurdan şuraya gidemezsin! " " Ne? Derken ve ne olduğunu anlayamadan " Dışarı! " Kız, Demiştiki Derman sinirle, " Dışarı dedim sana! " diye kükreyerek kızın yanına gidip kolundan tuttuğu gibi çekiştire çekiştire dışarıya attı resmen. Ardından kapıyı kilitleyerek anahtarı alıp cebine koyduğunda korkmadım desem yalan olurdu. Şuanki hali hiç normal değildi. Derdi neydi bunun. Yerimden kalkarak, " Ne yaptığını sanıyorsun sen! " Hiç bir yere gidemezsin. Önce konuşacağız." Ellerini ceplerine sokarak ağır ağır üzerime doğru yürürken, " Ne konuşması." Dedim. Ne soracaktı ne öğrenmek istiyordu. " Anlat. Kimden şiddet gördün? Duyduğum şeylerle gözlerim kocaman olurken ruhumun bitmeyen kışı yüzünden geri gelen üşümem... ******************************** Evet canlarım bölüm sonu. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.
|
0% |