Yeni Üyelik
28.
Bölüm

💎Y.E 27 Ben birini öldürdüm💎

@azamet_29_2

💎💎💎
" Bundan sonra bana borçlusun Karakız. "

Dedi ve çıkıp gitti. Gidişini izlerken başımı masaya koyarak arka arkaya vurmaya başladığımda omuzlarından geriye çekilirken Sevgi'yi duydum.

" Elmas ne oluyor? "

" Ben ayvayı yedim Sevgi."

Herkes masaya oturup bana bakarken başımı bir kez daha masaya dayadım çarparak. Kafam masa üstünde,

" An itibariyle Derman Kurtoğlu'na borcum var."

" Borç mu ne borcu? "

" Dün parçaladığım araba varya?"

" Ee! Ne oldu?
Benimki de soru.
Ne olacak!
Parasını öde dedi değilmi? "

Diyen İlknur'a çevirdim kafamı.

" Araç başka birininmiş.
Hemde Amerika'lı bir avukatın! "

" Hiiii!! "

İlknur'un elleri ağzına giderken gözleri kocaman oldu. Ramo girdi araya.

" Al işte.
Allah seni kahretmesin emi!
Atalarımız boşuna dememiş hırsla kalkan zararla oturur diye. Kim dedi sana bodoslama dal diye. Önce araba onun mu diye sorup teyid etseydin bari."

" Eben Ramo eben! "

" Ee ne oldu şimdi ben anlamadım?
Derman denen adama neden borçlusun? Araba da başkasınınmış."

Soru bu kez Anıldan geldi.

" Benim açtığım zararı o ödemiş. Yoksa adam bana dava açacakmış. "

" Şimdi sıçtın kuşum."

Ben sinirle Ramo'ya bakarken Eraydan geldi diğer soru.

" Ne kadar tutmuş arabanın hasarı? Gerekirse öderiz."

Bu kadar şeyin üstüne hâlâ burada olmasına mı yoksa boyundan büyük konuşmasına mı kızsam bilemedim. Kör şeytan kalk yerinden suratına çak kafayı diyor.

" Sanane Eray sanane!
Senin başka işin yokmu?
Bi git ya! "

Eray sessizce oturmaya devam etti ama gitmedi. Hayatımın en kötü günleri geliyor gibi hissediyordum.

💎💎💎

Cumartesi sabahı olmuş omuzumda polar şal, bir elimde sıcak çay bardağı, bir elimde telefon, ben telefona önümdeki ders kitapları bana bakıyordu.

Lafta kahvaltıyı erkenden yapıp keyif çayı içerek derslere çalışacak sonrada çamaşır, ütü yemek gibi diğer işlerimize bakıp akşamda organizasyon için cafeye gidecektim. Ama mal mal elimdeki telefona bakmaktan derse yer kalmıyordu ki.

" Elmas! "

Diyen İlknur'u duyunca,

" Hımm." Dedim gözüm hâlâ telefonda.

" Önündeki kitaplara elindeki telefona baktığın kadar baksan alim olurdun."

" Hı! Ne? "

" Yok ya kıza kal geldi. İki gündür aklı başında değil geziyor."

Dedi Sevgi. İlknur,

" Eh o kadar borç olunca olacağı buydu."

" Niye aramıyor? "

Seygi kafasını uzatarak elimdeki telefona bakarak,

" Kim aramıyor? "

" O Kocaayak şimdiye kadar arayıp parayı nasıl ve ne şekilde ödeyeceğimi söylemeliydi.
Taş kafalı gıcık. Eminim bilerek yapıyor. Diken üstünde kalayım sürekli stres olayım diye bile bile yapıyor."

" Numarası da afilliymiş ha!
Bir dakika ne biliyorsun belkide istemez."

Gözlerimi Sevgi'ye doğru çevirdim. Geriye yaslanırken gözleri kısıldı.

" Sonuçta sana ilgisi var. Hatta bence hoşlanıyor bile. Senden para alması yakışık almaz."

" Saçmalama Sevgi.
Bana ilgisi falan yok. Sadece benimle uğraşmaktan muazzam keyif alıyor. Beni stres topu gibi gördüğüne bahse girerim. Kaldı ki benim ona ilgim yok. Olamazda."

İlknur oturduğu koltuktan kalkıp yanıma gelip oturdu.

" Hadi hadii!
Yeme bizi Elmas.
İkinizde keçi gibi inat etsenizde biz anladık. Onun sana, seninde ona ilginiz var işte. Tencere kapak gibisiniz aslında. "

Alık alık baktıktan sonra,

" Yok öyle birşey." Dedim kızarak.

" Öyle mi o zaman neden sürekli birbirinizin dibindesiniz? "

" Sadece tesadüf."

Desemde yılbaşı gecesinden beri olanlar, yaşadıklarımız bir bir aklımdan geçince bocaladım. Tesadüf müydü gerçekten.

O gece bana yardım edişi, yaralıyken hastaneye götürmesi, İzmir'den gelince görmek isteyişi. Halil'in beni bulup saldırdığı gece hastanede yanımda oluşu, benimle ilgilenmesi. Hatta bir daha görüşmek istemediğimi açık açık söylememe rağmen Halil beni kaçırdığında ve Derman'ı istediğinde bana yardım edişi...

O an aniden banyodaki sahne geldi geçti aklımdan. Yutkunduğumu hissettim farkında olmadan. Son olarakta bir kaç gün önce beni öpüşü.

Beni neden öpmüstü? Ardından ödemem gereken o bol sıfırlı fatura. Benim yerime o parayı Derman ödemişti.

Telefonu ve çayı önümdeki sehpaya bırakıp ellerimi saçlarıma geçirdim.

İlknur'un hisleri kuvvetlidir. Söylediklerinde doğruluk payı olabilir miydi. O Kocaayak Derman'ın bana karşı hisleri mi vardı? Ya ben, benim bu bocalayan hâlim neydi? Dudaklarını hissettiğimde ki şaşalamam.

Yok ya yok!
Saçma! Hemde çok saçma!

" Saçmalamayın kızlar."

" Neden saçma olsun ki."

Diyen İlknur'a döndüm yine.

" Kızlar...
Bahsettiğiniz kız benim ben, Elmas!
Boyu 1.59 olan esmer, çirkin, huysuz, küfürbaz, adı değerli kendi değersiz beş para etmez Elmas.

Bahsettiğimiz adamsa Derman Kurtoğlu. Mafya babası. Para babası. Adam boylu poslu, yakışıklı, kaslı fit bir vücuda sahip. Bir bakan bir daha bakıyor anasını satayım. Herkül gibi geziyor ortalarda. Baktığı yerden ateş çıkarabilecek bakışlara sahip. Elini sallasa ellisi. Sabaha kadar koynunda yatmak isteyen kadınlar kapısında kuyruk, bir birini bıçaklıyordur. Onları bırakıp benim gibi yerden bitme birine mi bakacak ?
Siz kafayı yemişsiniz. Öyle birşey varsa o da kafayı yemiş. "

Cümlem bittiğinde iki kız sinsi sinsi bana bakıyordu.

" Nee? "

" Ulan adamın fizik krokisini çıkarmışsın bide ilgim yok diyorsun."

Dedi İlknur.

" Ne yani yalan mı söyleyelim şimdi?
Ne demişler Kocaayağı öldür hakkını yeme."

Sevgi sesli şekilde güldü.

" O laf öyle değil."

" Biliyoruz herhalde olmadığını. Ama uymadı mı?
Uydu işte."

" Bal gibi de İlgin var o Kocaayak'a ama neyse. Sen beklemeye devam et, ben kalkıyorum. İşim gücüm var." Dedi Sevgi.

" Çamaşırları makineye atıp ütülerimi yapacağım."

" Canım Sevgi'm. Benim iki gömleğimide ütülermisiiiin?
Söz bende seninkileri ütülerim."

" Tamaaam.
Senin var mı Elmas.
Yaptın bir hayır bacağını ayır demişler. "

" Benim yok sen sizinkileri hallet."

" A bu arada kızlar bu akşam ben yokum."

İki kız Sevgi'ye baktık.

" Anıl'la dışarda olacağız."

" Ooo ne iş."

Dedim hemen.
Alay etme sırası bana gelmişti

" Bir yerde oturup birşeyler içelim dedik. Dokuz gibi de gelirim."

" Bende on gibi gelirim.
İlknur bu akşam tek kaldın canım."

" E ne yapalım, bende çamaşırları serer kek, poğaça falan yaparım. Hafta içi fırsat olmuyor."

" İlknur annee, kurabiye de yapar mısııın? "

Dedim masum bakışlarla.

" Malzeme çıkarsa bakarız yavrucuum."

Dedi İlknur alayla. Birlikte güldükten herkes kendi işine döndü.

💎💎💎

İki saat önce Sevgi Anıl ile buluşmak için çıkmıştı. İlknur da mutfağa girmiş bir yandan şarkı söylüyor bir yandan poğaça hamuru yoğuruyordu. Bende bir saat sonra yani sekizde başlayacak organizasyon için odamda üzerimi değişiyordum. Ûzerime beyaz balon kol gömlek siyah kot pantolon ve çoraplarımı giyip odadan çıktım. Vestiyere yürürken,

" İlknuur bende çıkıyorum."

" Elmas kesin onda gelir misin? "

" Kesin gelirim. Bu soğukta nereye gidecem? "

" O zaman çay da koyarım. Sen yine, soğuktan nefret ediyorum nakaratıyla gelecen nasılsa. Gelince sıcak sıcak yeriz."

" Olur valla."

Diyerek montumu giyip gırtlağıma kadar çektim fermuarı. Cüzdanımı ve telefonumu da alıp kısa botlarımı giydim. Şemsiyeyi de kaptığım gibi,

" Hadi görüşürüz." diyerek evden çıkıp kapıyı çektim. Hızlı adımlarla indim merdivenleri. Binadan çıkıp şemsiyeyi açarak durağa doğru hızlandırdım adımlarımı otobüsün iki dakikası vardı.

&

Yarım saat sonra Blue kafedeydim. Şemsiyeyi kapatıp kapıdan girdiğimde gördüğüm manzara gerçekten çok hoştu. Benim çalacağım küçük sahne ve ortada üç masa birleştirerek yapılmış olan büyük masa ve sandalyeler güzelce süslenmiş yerler ve masanın üzerindeki tavanda balonlar vardı. Masanın üzerinde tabaklar çatallar bile hazırlanmıştı. Bir pasta eksikti. Onu da barda hazırda bekleyen iki elemanımız getirecekti. Beni gören Cevahir abi.

"Oo Elmas..
Tam zamanında." Dedi.

" Abi biraz abartmamış mısınız? Sünnet düğünü hatırlattı bura bana."

" Evet banada öyle geldi. Ama müşteri özellikle istedi balonları."

" Müşteri daima haklıdır."

Dedik aynı anda.
Sonrada birlikte güldük.

" Hadi sen hazırlan birazdan gelirler."

" Tamam." diyerek arka tarafta olan hazırlık odasına yürüdüm. Elimdeki şemsiyeyi ters çevirip köşeye koydum. Islak montumu çıkarıp kısa botlarımdaki çamuru ve suyu temizleyip kuruladım. Islak saçlarımıda kurulayıp düzelterek gitarımı da alıp odadan çıktım.

Küçük sahneme gelip yüksek tabureme oturmuştumki kapıdan partici grup girdi.

Onların girişiyle bende hafiften slow bir parçayla başladım çalmaya. Bu sadece ortama giriş içindi. Asil birazdan başlayacaktım çalmaya. Kapıdan giren on kişilik grup keyifli sesler çıkararak ve gülerek masaya doğru gelirken Cevahir abi yanlarına gelerek onları karşıladı. Gelenler bir yandan da etrafı inceliyorlardı. Ve oldukça beğenmişlerdi ortamı.

Önden gelen kızlı erkekli grup masanın başına ilerlediler. Bir süre kendi aralarında harala gürele konuşmaya devam ederlerken, kapıdan giren iki erkek ve bir kız daha göründü. Önden giren 25 lerinde yakışıklı bir çocuk ve yanında koluna sıkı sıkı yapışık sarışın bir kız. Arkalarındada bir kişi daha... İlk dikkat çeken saçları oldu. O kadar kısaydı ki.
Halleri sanki buraya gelmeden önce barlardan birinde Parti'nin provasını yapmışlar gibiydi. Yani hafiften çakırkeyiflerdi. Belki birazda fazla.

Sanane Elmas işine bak sen. Dedim kendi kendime.

💎💎💎

Yağan yağmurun altında karanlık, soğuk ıssız sokakta ellerimde kan önümde yatan bedenle kala kalmıştım. Şok geçiren bedenim şuan ne hareket edebiliyordu ne de düşünebiliyordu. Arkamdan gelen fren sesiyle kendime geldim. Anında korkuyla arkama döndüm.

" Hassiktir Sancar! "

Diye bağıran birini duymamla elindeki silahı farketmem aynı anda oldu.

Sancar mı? Sancar kimdi?
Ne oluyordu. Ben neden bu haldeydim?

Arkamdaki adam bir kez daha Sancar diye bağırırken arabasından tutunarak önünden geçip üzerime doğru gelmeye başladı. Sarhoş olduğu için ayakta zor duruyor olsada niyeti beni öldürmekti. Yerde yatan bedene tekrar bakarak,

" Laaan!! Seni adi orospu! "

diyerek elindeki silahı bana çevirmeye çalışırken korkuyla geriledim. Sonrada arkama dönüp korku ve soğuktan titreyen bacaklarıma yüklenerek son hız caddeye doğru koşmaya başladım.

Tek isteğim bir an önce burdan uzaklaşmaktı. O anda duyduğum silah sesi ve acıyan kolumla sendeleyerek yere düştüm. Avuç içlerim ve dizlerim yanarken hissettiğim acıyla gözlerim doldu. Sıktığı kurşun kolumu sıyırmıştı. Elim kolumda kalkmaya çalışırken bir el silah sesi daha duydum. Ama bu kez acı hissetmemiştim. Sarhoş adam ıskalamıştı.

Yerimden zorlukla kalkıp koşmaya devam ederken arkamdan arka arkaya silah sesleri gelmeye devam ediyordu. Rastgele ateş ediyordu. Duramazdım. Koşmaya devam etmeliydim. Yoksa sorgusuz sualsiz öldürürdü beni.
Nihayet soluk soluğa caddeye ulaştığımda hiç durmadan, yağan yağmura ve trafiğe aldırmadan caddeye fırladım. Aklım tamamen karışık hatırladığım tek şey elimde kan önümde yatan o adamdı. Kimdi, neden o şekildeydik. Neden hiç birşey hatırlamıyordum bilmiyordum. Panik halindeydim ve içindeki korkuya engel olamıyordum.

Aklım dahada karışırken bir anda duyduğum fren sesi ve sol yanımda hissettiğim darbeyle aynı anda kendimi ıslak caddede yüzüstü yatarken buldum. Önce ne olduğunu anlayamazken yanıma gelen birinin,

" Delirdin mi sen?
Neden yola atlıyorsun!

İyimisin? "

Dediğini duyunca anladım. Araba çarpmıştı. Kendime gelmeye çalışarak yerimden doğrulurken,

" Kıpırdama ambulans çağırıyorum."

Dediğinde, korkuyla dahada hızlı kalkmaya çalışarak birbirine çarpan dişlerimle,

" Gerek yok!" Dedim.

" Kıpırdama şok geçiriyorsun, yaralanmışsın her yerin kan."

Dedi adam. Şok geçirdiğim doğruydu ama üzerimdeki kan benim değildi. Yani bir kısmı.

" Gitmeliyim, kaçmalıyım peşimde."

Diyebildim. Olabildiğince ve hızlı ama aksayan adımlarla yürüyerek karşıya geçip sahile doğru uzaklaştım. O kadar üşüyordum ki. Bir an önce eve gitmek istiyordum ama nasıl yapacağımı bilmiyordum. Zihnimdeki bütün düşünceler dalgalı, hiç bir şeye odaklanamıyordum.

Sahil yoluna geldiğimde yorgun, ıslak, titreyerek ağlıyor, ayakta bile zor duruyordum. Ne yapacağımı bilmeden yürürken bir anda kolumda hissettiğim elle korkuyla geriye giderken,

" Elmas! " Diyen endişeli ses tanıdıktı. Derman mıydı? Evet onun sesiydi. Hızla önüme geçerek yüzümü avuçlarının arasına aldığında sağnak sağnak aktı gözyaşlarım. Gözleri bütün bedenimde gezerken,

" Nerelerdesin sen? Bu halin ne? Bu kan da ne?
Yaralımısın? "

Arka arkaya sorduğu soruların arasına girdim.

" De- Derman..." Dedim birbirini kırarcasına çarpan dişlerimle.

Söylediğim adıyla gözlerimi buldu gözleri. Gecenin karanlığında bile seçebiliyordum mavilerini.

" Ben...
Ben birini öldürdüm!!! "

" Ne yaptın? "

Kocaman oldu mavileri.

" Be- ben birini.." derken son gücünde kesilince kendimi olduğum yere bıraktım. Yere düşerken kolları arasında buldum kendimi.

" Elmas!
Elmas!? "

💎💎💎

DERMAN'DAN

Gözlerimi karşımda oturan adamların üzerinde gezdirdikten sonra elimdeki puroyu dudaklarımın arasına bırakarak derin bir nefes çekip havaya üfledim. Her biri sessizce gözlerime bakıyor ama konuşmuyorlardı. Kimse benden önce konuşmazdı bu masadaki toplantılarda.

Gözlerimle yanımda oturan kişiyi işaret ederek,

" Bu bey, Michael Murat Honest. Bazılarınız tanıyor zaten. Kız kardeşimin nişanlısı ve avukatımız."

Öyleydi. Kardeşim Derya bu yıl Amerika'da mastır yapıyordu. Murat'la da orda tanışmışlardı. Ve Murat kim olduğumu nasıl biri olduğumu bilmesine rağmen geri adım atmayan, kardeşimi sevdiğini ve duygularında ciddi olduğunu söyleyecek kadar cesaretli bir avukattı. Babası Amerika'lı annesi türktü. Ailesinde birden fazla avukat vardı. Arkası sağlam ve güçlü bir aileydi.

Derya bana gelip iznin olursa nişan takmak istiyoruz diyince ve kardeşimin gözlerinde uzun zamandır ilkkez mutluluk parıltıları görünce izin vermiştim. O günden beri Murat benimde avukatımdı ve işinde iyiydi.

Düşüncelerimden sıyrılıp önümdeki adamlara döndüm.

" Bir kaçınız bizzat tanışmak zorunda kalmıştı. " Dedim imalı şekilde.

" Bugün." Dedim karşımdaki adama bakarak.

" Seninle tanışacak Halit Erzurumlu."

Halit'in yüzü anında asıldı. Biliyordu başına geleceği.

" Emirlerimin dışına çıktın Erzurumlu. İyi niyetimi suistimal edip meşkuliyeti mi kötüye kullandın."

Dediğimde aklıma Elmas geldi bu kez. Erzurumlu farkında değildi ama hesabının bugüne kalma sebebi Elmas'tı. Elmas sarhoş halde yeni kulüpte yanıma geldiği gün Erzurumlu'nun hesabını ertelemiştim. Sonrada o Halil denen adamla uğraşırken Erzurumlu geçici olarak keyif sürmüştü. Halit'e döndüm.

" Sana dönmedim yakandan tutmadım diye her şeyi yapacağını sanmam ne büyük aptallık. Amerika'da ki kurallar başka, buradakiler başka işler Erzurumlu. Kendi bölgenin dışına çıkıp yer açtın. Benim bölgeme girip racon kestin. Adamlarıma göz dağı vermek için mekânına kurşun yağdırdın."

Gözlerime bakarken yutkundu.
Geriye yaslanarak bacak bacak üstüne atıp,

" Kimlerin yaptığını bulamam sanman daha da aptallık.
Bunun bir yaptırımı olacak."

Diyerek elimdeki puroyu küllüğe bastım.

" Pazartesi günü ilk uçakla Amerika'ya gidiyorsun Halit.
Bölgemdeki ve elindeki mekanı Murat'ın üzerine geçiriyorsun."

Gözleri bir bana bir Murat'a baktı.

" Derman.
Tamam, kabul ediyorum hata yaptım. Ama bedeli bu kadar ağır..."

Öfke yüklü yumruğumu masaya geçirdim.

" Sikerim senin hatanı Halit!
Şuan baban, babamın arkadaşıydı diye yaşıyorsun! Yoksa çoktan keserdim senin o gırtlağını. Sen kimsin lan bana kafa tutacak, hafife alacak.
Bu ceza sana son uyarım! Bir hatanı daha görürsem babanın yanında kendinize yer kaz Halit.
Lafım sizede! "

Dedim masadakilere bakarak. Bana kafa tutanın kafasını keserim! Şuan itibariyle hiç kimsenin hata hakkı yok! YOK!

Toplantı bitti. Çıkın! "

Herkes alacağı dersi alıp odadan çıktı.

&

Saat gece ikiye geliyor, toplantı bitmiş otelden ayrılıp yanımdaki Sefa, Murat ve Batur'la kapının önünde bekleyen siyah minibüse binerek eve doğru yola çıktık. Murat,

" Abi Halit'in aklı şaştı. Bir daha iki kere düşünür."

" Aklı şaşmış olabilir ama sen yine de gözünü dört aç koçum. O ite güvenmiyorum. Hatasından ders çıkarmak gibi huyu yoktur onun. Sadece sindi. Fırsat koklayacak. En ufak fırsat geçsin eline korkmadan üstümüze yürüyecek."

" Sen merak etme abi orada işler bende. Aklın kalmasın."

" Sefa sende gözünü aç. Erzurumlu'yu boş bırakmayın."

" Tamam abi. Abi bu arada adamlar aradı Murat'ın arabasını eve bırakmışlar."

" Tamam."

Dediğimde Elmas'la olan konuşmamız ve yüzünün şekli geldi aklıma. Kendi kendime gülerken Murat,

" Abi hayırdır? Halit'e sinirinden mi?"

" Yok koçum.
Senin arabayı patlatan kızın yüzünü hatırladım birden. Arabanın benim olmadığını duyunca aklı uçacaktı neredeyse. Faturada yazan senin ismini ve miktarı görünce gözleri yerinden fırladı. Şansına ettiği küfürleri duymalıydın. "

" Derya'nın bahsettiği kız mı?
Elinde haydarla arabanın üzerinde görünce şok oldum. Demişti."

" Aynen.
Derya'yı bile korkuttu.
İlk defa bu kadar manyak bir kız görmüştür herhalde. "

Derken sesli gülmeye başlamıştım artık.

Gülmeye devam ettiğim sırada çalan telefonumun sesini duydum. Bu saatte kim arar diye düşünerek ceketimin cebinden çıkarıp ekrana baktım. İsimsiz bir numara arıyordu. Şüpheli olsada açtım.

" Alo! " Dedim sert sesimle.

" A-alo!"

Duyduğum ses bir kadın sesiydi.

" Alo kimsin? "

" Ş-şey.. Ben Sevgi.
Elmas'ın arkadaşı."

Şaşırdım neden bu saatte beni arıyordu.

" Söyle.
Ne oldu neden aradın? "

" Elmas sizinle mi? "

Duyduğum soruyla içime bir huzursuzluk çöktü. Elmas neden benimle olsunduki. Ters giden birşeyler vardı kesin.

" Hayır!
Benimle değil! "

" Tamam kusura bakmayın.."

" Bekle! " dedim kapatmasına izin vermeden.

" Neden?
Bir sorun mu var?
Elmas nerde? "

" Saat on dan beri ulaşamıyoruz. Gecikmeyeceğini söylemişti ama hiç bir yerde yok. Arkadaşlarada gitmemiş. Cafeden onda çıkmış ama hâlâ gelmedi. Telefonunu açmıyor ulaşamıyoruz. Bizde sizinle olabilir diye düşünmüştük ama.."

" Tamam siz evde kalın ben hallerim." Diyerek kapattım.

" Abi ne oluyor? "

Diyen Sefa'ya döndüm.

" Bizim manyak Elmas eve gitmemiş. Telefonunu açmıyormuş. Kesin bir yerde bir belaya bulaştı. "

" Hemen öyle düşünme abi."

Diyen Murat'a baktım.

" Elmas'ı tanısan öyle demezdin.
Kız belaya bulaşmakta uzman. Bu uzmanlığı sayesinde tanıdım onu."

" Ne yapmayı düşünüyorsun abi?"

Batur'dan geldi bu kez soru. Adamları ara cafe'nin etrafındaki mekanları dolaşsınlar önce, sonrada. "

Demiştim ki, arabanın camından gördüğüm sahil yolunda aksayarak yürüyen kıza takıldı gözüm.

" Elmas.."

Dedim şaşırarak. Elmas'tı.
Herkes gözünü cama çevirdi.

" Gerçekten de bu o kız abi, neden bu saatte burada? "

Gerçekten neden bu saatte buradaydı hem de bu yağmurda, bu soğukta.

" Sedat kenara çek hemen! "

Minibüsü kullanan Sedat aracı hemen sağa çekti. Hızla kapıyı açarak inip yağan yağmura aldırmadan koşar adımlarla Elmas'a doğru yürüdüm.

Hâli hiç normal değildi. Ayakta güçlükle duruyor yürürken ayaklarını sürüyordu ve aksıyordu. Hızla yanına gelip kolundan tuttum. Ani hareketimle korktu, geriledi.

" Elmas! "

Dedim önünde durup. Hiç iyi görünmüyordu. Yüzünü avuçlarımın arasına aldığımda ağlamaya başladı. Gözlerim üzerinde gezerken,

" Nerelerdesin sen? Bu halin ne? Bu kan da ne?
Yaralımısın? "

Dedim panikle.

" De- Derman..."

Dedi. O kadar üşümüştüki dişleri birbirine çarpıyordu.

" Ben...
B-ben birini öldürdüm!!! "

Duyduğum şeyle şok oldum.
Ne demişti o?!

" Ne yaptın? "

" Be- ben birini.." derken bir anda olduğu yere yığıldı. Düşmesine izin vermeden anında yakaladım.

" Elmas!
Elmas!? "

Elmas'ı hızla kucağıma alıp araca dönerken tekrar seslendim.

" Elmas aç gözlerini Elmas! "

Gözlerini aralarken araca bindim. Koltuğa oturduğumda zangır zangır titriyordu hâlâ.

Murat,

" Abi ne oluyor iyi mi?"

" İyi değil. Sedat bas gaza İdris'in yanına gidiyoruz.
Sefa! İdris'i ara!
Isıtıcı ayarlasın."

Dedikten sonra ceketimi çıkarttım.

" Şu haline bak.
Ne oldu? Neye bulaştın yine."

Diyerek üzerine örttüm. Ama üşümesi bir ceketle geçecek gibi değildi. Ceketi bedenine dahada sararken, Sefa'da İdris'i arayıp durumu anlattı ve kapattı.

" Bizi bekliyor abi."

Zor çıkan sesiyle tekrar etti Elmas.

" Be-Ben bi- birini. öldürdümm..."

***************************
Evet canlarım bölüm sonu.
Sonraki bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın ♥️

Loading...
0%