Yeni Üyelik
35.
Bölüm

💎Y.E 34 Başımın tâcı ol💎

@azamet_29_2

Merhaba canlarım.

Bugün fazla istek geldiği için bir bölüm daha geliyor keyifli okumalar diliyorum ❤️ 🌹

💎💎💎

" Ben senin ruhunu ısıtsam, sende benim kalbimi. Olmaz mı?
Hep yanımda kal desem...
Her gece yanımda uyu her sabah yanımda uyan desem...
Sende kabul etsen olmaz mı?"

Bir kaç saniye kıtpıştırdığım gözlerimle ne demeye çalıştığını anlamaya çalıştım. Sonra aklıma gelen ilk şeyler hızla yerimden kalkarak bağırdım.

" Hassiktir ordan!"

Gözleri kocaman oldu.

" Kapatma olacak kızmıyım lan ben! "

Diye küfrü basınca, sinirle gözlerini devirdi bu kez.

" O kadarda aciz değilim.
Bir kutu uyku hapı içer zıbarır uyurum, olur biter.

Ayağa kalkıp bıkkın şekilde elini alnına bastırırken,

" Senin anlayışını Ssss!!
Nerenle dinliyorsun sen beni!

ÖYLEMİ DEDİM BEN!!! "

Diye bağırdı. O an şunu farkettim. Biz Dermanla ya bağır çağır kavga ederek yada çok aşırı sakin konuşuyorduk. Başka bir deyişle uçlarda.

" Senin kafanı sikeyim Derman!"
Diye tısladı kendi kendine.

" Bencede sik! "

Sinirle yerden kaldırdığı iki maviyle bakıp,

" ELMAS!"

Diye kükredi bu kezde.
Altta kalır mıyım, kalmadım tabii ki? Bütün ve daha fazla sinirimle geçirdim lafı.

" Bağırma bana!"

" Bağırtma o zaman! "

diye bağırdı bu kez de.

" YA SABIR!"

" Aynen!" Dedim.

Dedim de.. Daha ne olduğunu anlamadan bir anda yanımda bitiverdi.

Lan! Adam ışınlanmayı mı buldu az önce. Diye düşünüyordum. Ki.. Kafamın yanından hızla geçen yumruğu kapıda patladı.

Gözlerimi sımsıkı kapatırken anlık korkuyla kaskatı kesildim. Bir kaç saniye öylece kaldıktan sonra yutkunarak ve sırayla açtığım gözlerim burnumun ucundaki mavilerle karşı karşıya gelince hızla geriye çektiğim kafam kapıya vurdu.

Yumruğu hâlâ kapıda üzerime doğru eğilmişti. Başını yana yatırıp bana baktı. Daha sakin ses tonuyla,

" Sen nasıl bir şeysin ya! " Dedi.

Manyak.
Bir yükseliyor bir duruluyordu.

" Büyümüsün, büyücümüsün?"

Kaşlarım havada mal gibi baktım.
Büyü?
Büyücü ?
Ne alakaydı?

Gözleri yukarıdan aşağı üzerimde gezerken devam etti.

" Boy desen yok.
Güzellik desen eh!
Nezaket desen yok!
Cilve desen oda yok!
Çirkeflik desen istemediğim kadar var!
Vücut ölçüsü desen yok!

Aa dur şimdi! "

Dedi sol elini alnına koyarak.

" Haksızlık olmasın.
Güzel kalçaların var.
Göz dolduruyor. "

Her bir kelimeyi kenara atarak son cümleye takılıp kendi popoma kayan gözlerim...

Kendi kendime. Ulan kalçalarımı ne zaman.? Demiştim ki, iki gece öncesini hatırladım.

Siktiğimin şansı. Dedim yine içimden. Ben bu şansla iyi ölmüyorum ha! Gerçi hangisi daha kötü hâlâ karar veremedim. Yaşamak mı, ölmek mi?

Ben kafamda o dışarda devam ediyorduk.

" Küfür etmeye gelince erkekten betersin! "

Dişlerimi sıkarak ve hırlayarak,

" Beğenmeyen küçük oğluna almasın PAŞAM ! "

Dedim burnumu dikleştirip gözlerine bakarken. Bütün sinir uçlarım çatır çatır kıvılcım atıyordu şuan. Her an yangın çıkartabilirdim.

Önce yerinde doğruldu, sonra kapıdaki elini çekti. Bir eli cebine bir eli alnına gitti. Mavi gözleri hâlâ gözlerimde,

" Mesele de o zaten." Dedi.

U dönüşünü nasıl yapılır?
Şekil A Örnek 1

Yorgunluk ve pes etmişlik vardı bu kez ses tonunda.

" Galiba ben Kara büyücü seviyorum."

Kısa bir süre alık alık baktım. Hadiii. Aferin Elmas.
Dev Kurtoğlun'un devrelerini yaktın.

Bu yanık beynin ne hareketleri ne söyledikleri anlamlı gelmiyordu artık.
Sonunda,

" Ne saçmalıyorsun ya!
Çekil kenara gideceğim." Dedim.

Hızla kapıya dönüp kola yapıştım. Tam açacaktım. Kii. Bir anda hissettiğim kollarıyla tiz bir çığlık eşliğinde kendimi Derman'ın kucağında göz göze bakarkan buldum. Anında debelenerek,

" Bırak!
Bıraksana be! "

" Henüz konuşmamı bitirmedim Kara büyücü! "

Hâlâ Kara büyücü diyor ya!Karakızdan sonra şimdide Kara büyücü olduk iyimi. İsim takmada birbirimizle yarışıyorduk resmen.

" Ben bitirdim!
Bırak beni yoksa karışmam! "

" Ha! Birde boyundan uzun dilin vardı."

" Başlayacam şimdi boyunada diline de ha! Deveye bak!
Bırak diyorum, bırak! Koca fil bırak! "

Dedim dahada tepinerek ve vurarak. Ama adamda inkar edilemez taş gibi göğüsler vardı. Yumruklarımı ruhu duyuyor muydu Allah bilir.
Mengene gibi kolları beni dahada sıkarken,

" Elmas! "

Dedi kollarının arasında sarsarak. Anında durmak zorunda kaldım.

" Elmas evlen benimle."

Duyduğum cümle ile kaşlarım anında ve istemsiz havalandı. Az önce hareket eden uzuvlarımdaki bütün kan çekilivermişti sanki. Kollarım bacaklarım olduğu yere düştü. Şok olmuş ve mavilerine takılı bakışlarımla donup kalmıştım.

Aradan ne kadar geçti bilmiyorum.
Saniye?
Dakika?
Saat olmamıştır herhalde. Bu kadar da donmamışızdır.

Kendime gelir gelmez bir kahkaha patlattım bir elimi alnıma bastırarak. Az önce sinirden debelenirken şimdi attığım kahkaha yüzünden debeleniyordum.

Lan bu arada ben de yakında kayışı koparıp tımarhanede bulacam kendimi. Bir ağla, bir kız, bir gül...

Oynatmaya az kaldı doktorum nerde?

Burdan Fatih Erkoç abime de selamlar.

Hem kahkaha atıp hem kendi kendime konuşarak delirme yolunda bir level daha atlayan ben...

Gözlerini devirerek bakan Derman beni getirip yarım metre boşluktan yatağa bıraktı. Yada attı mı desem. Atmış olabilir bak çünkü az önce sabrının sonuna kurşun sıktım adamın.

Kendimi yatakta bulmuş olsam da hâlâ ellerim karnımda gülüyordum. Bu sırada Derman sakince yatağın yanındaki berjere kendini artarak oturdu. Gözlerini bana dikmiş öylece izliyordu. Gülmemin geçmesini bekliyordu galiba. Biraz sonra, az önce söylediği cümleyi sonuna kadar geri alacaktı eminim.

Bir iki dakika kadar daha güldükten sonra karnıma giren ağrı ile nefes nefese kalarak durdum. Derin bir nefes alıp verdikten sonra yerimden zorlukla kalkıp bağdaş kurup oturdum yatağa. Derman'a döndüm yönümü.
Gözleri hâlâ üzerimdeydi.

" Bitti mi gülme krizin?"

Başımı aşağı yukarı salladım.

" Bitti."

Dedim gülmekten akan göz yaşlarımı silerken.

" Sinir almak için iyi taktik.
Zira sabahtan beri duygu karmaşası yaşatıyorsun."

Yerinden kalkıp sakince yanıma gelerek yatağın kenarına oturuşunu izledim. Gözleri hâlâ gözlerimdeydi. Yatağın yanındaki komodine doğru uzanıp çekmeceden küçük siyah bir kutu çıkardı. Ardından biraz daha yaklaştı ve elindeki kutuyu açarak bana doğru çevirdi.

Gördüğüm şeyle neye uğradığımı şaşırdım. Bir kutuya bir Derman'a baka kaldım. Bu neydi şimdi. Ciddi olamazdı.

" Dalga geçmenin de bir sınırı vardır Kurtoğlu. Bokunu çıkarma."

Başını yukarıya kaldırıp ciğerlerine bir nefes çekip yeniden bana döndü

Başını yukarıya kaldırıp ciğerlerine bir nefes çekip yeniden bana döndü. Hâlâ sabır çekiyordu.

" Elmas.
Ne dalga geçiyorum ne de taktik yapıyorum. Sana ciddi ciddi evlenme teklifi ediyorum. "

Ellerimi bacaklarıma dayayarak kafamı kutuyu daha yakından görecek şekilde uzatarak kutunun içindeki yüzüklere baktım. D ve E harflerini görünce şaşkınlığım bir kat daha arttı. Resmen salaklamış şekilde bakmaya devam ederken,

" Sen?
Bana? "

" Sana söyledim Elmas, içime işledin.
Ben bu güne kadar hiç bir kadının kapısına gitmedim.
Hiç birinin kapısında sabahlamadım Elmas. Sadece senin.."

" Ne? Ne zaman yaptın bunu? "

" Sen başkasın Elmas.
Nasıl yaptıysan yaptın beni kendine bağladın.
Tenin, kokun, dudakların büyüledi beni. Günlerdir aklımdan çıkmıyorsun."

Histerik şekilde güldü.

" Günlerdir itiraf etmemek için kendimle savaşıyorum. Ama kaybettim. İlk defa kaybettim.
Sana kaybetttim.

İtiraf ediyorum Karakız...

Beni kendine aşık ettin. Koca Kurtoğlun'u kediye çevirdin."

Söylediği şeyleri inanamaz şekilde ağzım açık dinlerken ne diyeceğimi bilemedim. Şaka maka değil bu Kocaayak ciddi ciddi bana aşık olmuş evlenme teklifi mi ediyordu. Yok artık daha neler.
Sessizce yüzünü izliyordum.

" Ee!
Bana cevap verecekmisin? "

" Sen kafayı yemişsin! "

Dedim en ciddi halimle.
Kaşları anında çatıldı.

" Delirmişsin! "

Diyede pekiştirdim.

" Derman Kurtoğlu!
Mafya babası.
Yerin altını üstüne getirebilecek gücü, adamları, parası olan adam. Elini şıklatsa Herkül gibi vücuduyla 50 kızı kapısına düşecek olan adam...

Şaştın da bana mı aşık oldun!
Ve evlenme teklif ediyorsun!
Bana! Elmas'a!
Uzunlar aptal olur derlerdi de inanmazdım.

Sen gerçekten buna inanmamı mı bekliyorsun? "

Omuz silkti.

" Ne yapayım!
O kadar kızın içinde kara bir kıza vuruldum işte.
Kara, büyücü bir kıza. Beni büyüleyen bir kıza.

Hem...
Sen bensiz yapamıyorsun, ben sensiz. Sen bensiz uyuyamıyorsun ben sensiz. Evlenmek için daha güzel bir mazeret bulamayız.. Şöyle birbirimize sarılarak sabaha kadar uyusak fena mı olur? "

Gülümsedi.

" Şimdi cevap ver bana.
Teklifimi kabul ediyormusun?
Benimle evlenecek misin? "

Kısa bir sessizlik oldu odada.

" Derman... Buuuuu!
Bu çok a-ani oldu!
Nasıl desemm..
Yaani. Birden bire evlenmek?
Ne ne bileyim.
Çıkma yook, söz yook, nişan yook."

" Elmas.
Siktirme bana formariteleri.

Direk evlen benimle diyorum sana. Kraliçem ol diyorum!
Başımın tacı ol diyorum. Herşeyimi ayakların altına sereyim diyorum.

Ne çıkması?
Liseli ergen aşıklar gibi çıkmaca mı oynayacağız. "

" Hah!
Hoşgeldin Derman Kurtoğluuu!

Bende gerçek Derman nereye gitti diye düşünüyordum.

Zira yarım saattir başka biriyle konuşuyor gibi hissediyordum!"

Bu kez o şaşırarak baktı bana.

" Elmaass! "

" Ne olur oynasak."

Dedim gıcığına.

" Ne? "

" Ne olur yani oynasak diyorum. Çıksak, flört etsek. Pastaneye muhallebiciye gitsek. "

Bir anda elindeki kutuyu kapatıp komidinin açık çekmecesine bıraktığı gibi üzerime atlayarak altına aldı. Elleri iki yanımda ve bileklerimde yatağa bastırırken bacaklarımı bacaklarının arasına aldı.

" Ne yapıyorsun ya!
Bırak!"

Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında nefesi tenimde gözleri gözlerimde geziyordu.

" Elmas.
Zaten zor sabrediyorum.
Usulünce teklif ettim. Usulünce kabul et evlen benimle. Kadınım ol."

Çok ciddi bakıyordu gözlerime.
Devamında üzerime doğru eğilerek burnunu yanağımda gezdirdi.

" Yoksa ne kadar sabredebilirim bilmiyordum."

" Ya kabul etmezsem."

Derken zorlukla nefes aldım.

" Bana numara çekme Elmas. Sen de beni istiyorsun. Öpüşlerinden nefes alışlarından belli. Sadece usulunce olmasını istiyorsun. Ben zorda olsa sabrederim. Ama sen..."

Dedi pis pis gülümseyerek.
Yanağımdaki burnu boynuma doğru yol alırken derin bir nefes çekti içine.

" Eninde sonunda kabul edeceksin."

Kıkırdadı mı o?

" Bensiz sittin sene uyuyamazsın Karakız. Öyle uyku hapı falanda kesmez seni."

Kulağıma doğru ilerledi.

" Sıcaklığımı özlersin. Beni özlersin."

Sesindeki tını karnımın içine uçuşan kelebekler bırakırken, kaldırıp bana çevirdiği gözleri sinsi ve bu durumdan zevk alan bakışları gözlerimde ve dudaklarımda gezindi.

Haklılığına mı yoksa alay edişine mi kızsam bilemezken, nefeslerimiz hızlanmıştı.

Birden üzerimden doğrulup ayağa kalktı. Aynı anda bende kalktım tabi. Berjere doğru gerilerken,

" Hem ben sabredemezsem söylediğin kızlardan birini ayarlarım. Ama sen uykusuzluktan delirirsin. O yüzden bir an önce kabul et bence. "

Alay etmek için söylediği bu cümle yalanda olsa canımı sıkmıştı. Söylediği şeyi yutacak değildim. Restine rest çektim.
Sinirli bakışlar atarak,

" Demek öyle? " Dedim.

" Peki benim öyle bir şey yapmayacağımı nerden biliyorsun?! "

Cümlem biter bitmez saniyesinde dibimde bitti yeniden. Nasıl bu kadar hızlı hareket edebiliyordu.
Belime sardığı sol koluyla beni kendine bastırdığın da belim geriye doğru kavis alırken büyük eli çenemdeydi.

Yaşadığım şaşkınlıkla nefesimi tutarken aynı anda çenemi tutan elinin bileğini kavradım ellerimle.

Öfkeli sesi kulaklarımı, hemen önümdeki dudaklarından çıkan nefesi dudaklarımı yalayıp geçti.
Gözleri o öfke ile kararmış, siyahın sınırlarına dayanmıştı.

" Beni sınama Elmass..."

Dedi. Kararan gözleri gözlerimi sırayla dolaşırken,

" Beni sakın sınama!
Öyle bir şey olursa sana dokunan piçide 7 sülalesinide lime lime doğradım. Yemin ederim yaparım! "

Bakışları beni ürkütmeye yeterken, bir anda tam tersi şekilde sakinleşti. Mavileri geri geldi. Elini çenemden çekerek avuçlarının arasına aldı yüzümü. Hâlini kocaman gözlerle izliyordum. Ayarı yoktu.
Bir anda delirip bir anda sakinleşebiliyordu.
Alnını alnıma dayayıp gözlerini kapatarak konuştu.

" Sevdiğimi, aşık olduğumu söylediğim, evlenme teklif ettiğim kız teklifimi kabul etsin etmesin, kimse ona dokunamaz.
Lime lime ederim onu!

Elmass..." Dedi sonra.

Sesi acı çekiyor gibiydi yine.

" Elmas ne olur deneme beni.
Sınırlarımı deneme. Ben hiç böyle olmadım Elmas..
Önüme diz çök desen çökerim.
Bu saatten sonra senden vazgeçemem.
Artık olmaz...
Sensiz olmaz.

Herkesi dize getirebilen Kurtoğlun'u dize getirdin Karakız. Bir sen getirdin.
Bu halimi bir sen gördün.
Ne bundan önce bir tek kişi gördü nede bundan sonra görecek.
Sadece sen...
Teklifimi kabul et Karakız... "

Yutkundum.

" Derman..." Dedim geri vitese takarak.

Gözlerini anında gözlerime kilitledi yerinde doğrulurken.

" Bana biraz süre ver. Düşüneyim. "

Kaşları çatıldı. Rengi yeniden değişen gözlerini sıkıca kapattı ve açtı. Sabır gösteriyordu. Kolları iki yanına düşerken bir adım geriledi. Başını aşağı yukarı salladı.

" Tamam."

Dedi zorlukla.

" Tamam anasını satayım!
Başka kızların üzerime atlatacağı teklife düşüneyim diyorsunya bunada tamam."

Ardından ellerini ceplerine sokarak tekrar yaklaştı. Yavaşça eğilip yüzünü yüzüme hizaladı.

" Tamam biraz düşün.
Sırf gönlün olsun diye.
Sonunda nasılsa evet diyeceksin.
Zaten hayır dersen de kabul etmem. Seni zorla kaçırırım."

" Bu günlerde çok yogunum, kafam karışık, dersler, defile falan. Zamana ihtiyacım var."

" Ne? Ne defilesi? "

" Ramo'nun defilesi."

Anlamaz şekilde yüzüme baktı.

" 10 gün sonra Ramo'nun defilesi var okulda. Kendi tasarımları.

" Bize ne o ojeli kırıtığın defilesinden.
Evet! De. Ondan sonra git izlemeye.

" İzleyici değil model olarak gideceğim. Kaç gündür bizim kızlarla ve çocuklarla hazırlanıyorduk. "

Yüzüme baktı alık alık.

" Kim? Sen mi?
Model mi? "

Dediğinde dudaklarını birbirine bastırdığını görünce, kollarımı göğsümde birleştirip,

" Yiyosa gül! " Dedim tehtitvari.

Aklından geçenin ne olduğu gün gibi aşikardı.

Bir karış boyla model! Aynen böyle düşündüğüne kalıbımı basardım.

" Gül de, hayır cevabını şuracıkta yapıştırayım."

Anında yüzündeki ifadeyi düzeltip yüzümü avuçlarının arasına aldı yeniden. Dudaklarını dudaklarımın önüne kadar getirip bekledi. İzin istiyordu bu kez bekleyerek. Kıtpıştırarak kısa bir süre mavilerinde gezen gözlerimi kapattığımda izin vermiş oldum.

Bende özlemiştim sanırım. Sanırımı fazlaydı. Özlemiştim işte dudaklarını.

Önce dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Sonra sardığı bedenimi kendine... Arzu doluydu öpüşü. Ve canıma can katıyordu sanki..

" Beni çok bekletme Karam.
Seni öpmek yetmiyor artık. Daha fazlasını istiyorum."

Bir kez daha yutkundum.

" Hadi hadi.
Aşağı inip kahvaltı yapalım.

Sonrada beni eve bırakın. Daha okula geçeceğim."

💎💎💎

Derman önden çıkıp odasına geçti. Bende üzerimdeki pijamaları çıkarıp kendi kıyafetlerimi giyindim. Cüzdanımı cebime, montumu elime aldım. Telefonu aradım sonra. Ama bulamadım. Neredeydi? Yatağın etrafına sonrada komidinin çekmecesinin içine baktım. Gördüğüm tek şey az önce önüme uzatılan küçük siyah kutuydu.

O kutuyu yavaşça elime alıp açtım. İçindeki yüzükleri gördüm yeniden. Üzerinde isimlerimizin baş haflerinin olması peki...
Bu adam gerektiğinde oldukça romantik olabiliyormuş.

Kutuyu kapatıp yerine bıraktım. Düşünmeye ihtiyacım vardı. Derman Kurtoğlu ile evlenmek basit birşey değildi. Her ne kadar kendince zor olsada onun yaşadığı hayat ile benim hayatım çok farklıydı.

Kapıya dönüp odadan çıktığımda Derman da diğer odadan çıkıyordu. Her zamanki gibi grand tuvalet giyinmişti. Yukarıdan aşağı cillop gibiydi.

" Ne o.
İlkkez mi görüyorsun?"

Diyince farkettim akbaba gibi baktığımı.

" Sıkılmıyormusun sürekli böyle takım elbise içinde? "

" Hayır.
Benim tarzım bu.
Şimdiye kadar alışman gerekirdi."

Kolunu belimin arkasına sararak yönlendirdi. Birlikte aşağıya inerken birden durdum.

" Telefonumu bulamadım. Nerde? "

" Mutfakta."

" Mutfakta mı?
Neden mutfakta? "

" Hadi yürü görünce anlarsın."

Birlikte mutfağa girdiğimizde Semra ve dört dörtlük bir kahvaltı masası bizi bekliyordu. Masaya geçip oturduktan sonra montumu yanındaki boş sandalyeye bıraktım. Aynı anda Derman cebinden çıkarıp bir telefon bıraktı önüme. Mutfakta dediği telefonun cebinden çıkması bir yana, bu benim telefonum değildi. Bir telefona bir Derman'a baktım.

" Bu benim telefonum değil."

Önündeki çaydan bir yudum alırken,

" Senin." Dedi.

" Benim ki nerede? "

Dedim. Yemezler bakışıyla.

" Attım."

" Ne!? "

" Kırıp attım."

" Ne?!
Delirdin mi sen?!

Daha ben onun taksitini bile bitirmedim be! Nasıl atarsın?! "

" Sana bir telefon vermiştim. Sense verdiğim telefonu kullanmak yerine gidip hurda bir tane alıp bir de borç yapmışsın.

Şimdi sana nerden aldın söyle borcunu kapatayım diyecem..."

" İstemez ben kendi borcumu kendim öderim. "

" Hah!
İşte tamda böyle bana boş yere çemkireceksin. O yüzden söylemiyorum. Hiç olmazsa iyi bir telefonun borcunu ödüyor gibi yap."

Sinirle baktım ifadesiz bakan yüzüne.

" Gıcıksın." Dedim.

" Sağol o senin gıcıklığın..."

Gerçekten sinir bozucuydu.

" Telefonun yeni hattı içinde. Ayarlarını da yaptım. Rahatlıkla kullanabilirsin."

" Hay Allah razı olsun ya! Sanki senden öyle bir şey istedim.

Şuna bak ya. Birde kırıp ta atmış."

Beni başından atmak için,

" Kahvaltını yap okula geç kalacaksın yoksa."

Diye uyardı.
Alışkın olmadığım için yemeye nereden başlayacağımı şaşırdığım kahvaltılıklara bakarken Derman,

" Beğenmedin mi. İstediğin birşey varsa onu yapsınlar! "

Demez mi?

" Bu masayı beğenmeyeni Allah taş eder. Sadece hergün böyle zengin sofrası görmeyince önce görüntüyü sindireyim dedim. Yoksa soda gerekecek."

" Sen bana evet de. Her gün seninle böyle kahvaltı edelim Karam."

" KARAM...
Bakıyorum da her fırsat değerlendiriliyor."

Dedikten sonra herşeyden biraz aldım tabağıma ve yemeye başladım.

Gülen yüz emojisine benzeyen yüz ifadesi mutfağa giren Sefa'yı görünce anında kırmızı suratlı emojiye dönüştü.

Bir Sefa'ya bir Derman'a baktım.
Felaket tellalı Sefa kim bilir neyin haberini getirmişti. Ben hiç umursamadan önümdekileri yemeye devam ederken Derman yerinden kalkıp,

" Birazdan gelirim."

Diyerek Sefa ile birlikte mutfaktan çıktı.

" Nah! Gelirsin birazdan."

Dedim arkasından.
O Sefa kim bilir neyin haberini getirmişti.

Aradan bir süre geçmiş dediğim gibi olmuştu. Ben evire çevire kahvaltı yaparken o hâlâ gelememişti. Nihayet çatalı bıraktığımda,

" Kahvaltını bitirdiysen gidelim."

Dedi mutfak kapısından bakarken. İçtiği bir bardak çayla kalmıştı.

" Bitti gidebiliriz.
Eline sağlık Semra hanım."

" Afiyet olsun efendim."

Masadaki telefonumu, daha doğrusu yeni telefonumu da alıp cebime koyduktan sonra montumu da giydim.

Ne oldu Sefa neyin haberini getirdi. Neden suratın asıldı gibi gereksiz soruları sorma gereği duymadım.

Mafyalığı tescilli birine bunları sorsamda cevap vermeyecekti zaten.

Birlikte evden çıkarken dışarıdaki olağan dışı hareketlilik dikkatimi çekti.

Yine bu boklar dönüyor Elmas.

Diyen iç sesimi bu kadar çabuk anlayabildiği için tebrik ederek kapısı açık olan lüks araca doğru ilerledim. Önden ben bindim arkadan Derman. Batur kapıyı kapatıp direksiyona geçerken Sefa onun yanına geçti. Arabanın camından dışarıya kaydı gözlerim. Silahlı adamlar iki araca doluşurken araçlardan biri önümüze geçerek hareket etti.
Diğeri de bizim hareketimizden sonra arkamızdan geliyordu.
İki aracın ortasına alınmıştık. Gerçekten bir boklar dönüyordu.

Sonunda dayanamayıp sordum.

" Ne oluyor? "

" Hiç bir şey."

" At yalanı, sikeyim inananı."

Direksiyondaki Batur aynadan bakarken diğerlerinin dik bakışlarına maruz kaldım.

" Ne?

Görende sizi âlim ulema sanır. Hiç küfür duymadınız sanki."

Diyerek dışarıya çevirdim gözlerimi. Ama duyduğum Derman'ın attığı kahkahası ile yanıma döndüm. Bana baktı bir süre ama birşey söylemedi. Tekrar önüne döndü. Bende onun gibi yaparak önüme döndüm. Belli ki konuşmak istemiyordu.

Kısa süre sonra evimin önüne geldik. Araçtan hızla indiğimde Derman da dahil herkes arabadan indi.
Hızlıca binadan içeriye girip daireye çıktım. Kapıyı açıp içeriye girerek odama ilerledim. Hızlıca çantamı alıp çıkacaktım ama gördüğüm Eray ile şok oldum. Giysi dolabımın önünde öylece duruyordu.

Elinde gördüğüm şey...
Benim kıyafetlerimden biriydi.

" Eray sen...
Senin ne işin var burada."

Diye bağırmıştım ki bir anda üzerime yürüyerek eliyle ağzımı kapattığı gibi beni duvarla arasına aldı.

**************************

Eveeet canlarım bölüm sonu. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

 

Loading...
0%