Yeni Üyelik
36.
Bölüm

💎Y.E 35 Derdime Derman 💎

@azamet_29_2

Kısa süre sonra evimin önüne geldik. Araçtan hızla indiğimde Derman da dahil herkes arabadan indi.
Hızlıca binadan içeriye girip daireye çıktım. Kapıyı açıp içeriye girerek odama ilerledim. Hızlıca çantamı alıp çıkacaktım ama gördüğüm Eray ile şok oldum. Giysi dolabımın önünde öylece duruyordu.

Elinde gördüğüm şey...
Benim kıyafetlerimden biriydi.

" Eray sen...
Senin ne işin var burada! "

Diye bağırmıştım ki bir anda üzerime yürüyerek eliyle ağzımı kapattığı gibi beni duvarla arasına aldı. Bir kaç saniye sonra kendime gelip, omuzlarından tutarak üzerimden itmeye çalıştım ama kendini daha fazla bastırıyordu.

Elinin altından çıkan boğuk sesimle bırak diye bağırdım arka arkaya. Ama oralı bile değildi.

" Elmass... " Dedi fısıltılı sesiyle.

" Özledim seni.
Hemde çok."

Donup kaldım. Ne saçmalıyordu bu. Gözleri gözlerimi bulurken, bulanık bakışlarındaki acı çeker gibi olan hâli neydi?

Acı yada değil. Bu bakışlar hiç normal değildi. Önce kaşları çatıldı sonuna kadar. Ardından,

" Yine onun yanındaymışsın. " Dedi.

" Sevgi konuşurken duydum. O katil piçin yanındaymışsın."

Daha güçlü bastırıyordu bu kez arkamdaki duvara doğru. Yüzünü yüzüme doğru yaklaştırırken nefesi hızlanmaya başladı. Ne olmuştu buna. Kıskançlık krizi mi? Bilmiyordum ama olduğundan daha garip davranıyordu. Bakışları ve dengesiz hareketleri.. Hiç hiç normal değildi.

" Nedenn? "

Sırayla gözlerimde gezdi gözleri.

" Bilerek mi yapıyorsun?
Beni delirtmek için mi?

Neden Elmas?
Neden beni görmüyorsun.
Senin için öldümü neden görmüyorsun.
Neden beni sevmiyor, neden istemiyorsun? Ben sana ne yaptım. Seni sevmekten başka ne yaptım Elmas."

Eli ağzımda olmasa sikecem senin sevgini diyebilirdim.

Dahada yaklaşarak saçlarımı hedefine aldığında kendime gelip arkamdaki duvardan da destek alarak hızla geriye ittim Eray'ı.

" Siktir git lan evimden!
Sapık manyaklar gibi evime gizlice girmişsin! Benim odamda ve elinde benim kıyafetlerimle."

Demişti ki. Gözlerimi şifonyere çevirip açık çekmeceyi ve dağılmış çamaşırlarımı görünce sinirim bir kat daha arttı. Bu manyak iç çamaşırlarıma kadar karıştırmıştı.

" Sana inanamıyorum aklını mı kaçırdın sen? Sapık manyak! " Diye bağırdım.

Ardından bütün gücümle suratına bir tokat attım.

Başı yana dönük şekilde bir kaç saniye bekledikten sonra bir anda sinirle kollarımdan tutarak beni kendine çekti. Yüzü yüzüme yakın koyu kahveleri gözlerimde dişlerini sıkıyordu. Sonra saçlarımı buldu bakışları yine. O ân ne olduysa birden yine yumuşadı.

" Elmas kokunn.."

Diyince gözlerim dahada irileşti.
Kolumdan çektiği elinin parmağını doladığı saçımla oynamaya başladı.

" Sen...
Sen gerçekten delirmişsin! "

Dedim gözlerine bakarak.
Az önce adama tokat atmıştım ama ruhu bile duymamıştı. Daha büyük sinirle geriye iterek,

" Eeeeh! " Dedim.

" Yeter beh!
Eray!
Siktirip git evimden yoksa karışmam. Derman dışarda beni bekliyor. Seni burada görürse gebertir."

Şöyle bir baktıktan sonra söylediklerimi duymazdan gelerek devam etti.

" Senin gibi bir kız nasıl o adinin yanında kalır.
Nasıl o mafya babası ile aynı evde kalabilirsin Elmas?!
Bunu nasıl yaparsın?
Bunu bana nasıl yaparsın."

" Hâlâ ne diyor ya! "

Ne olup bittiğini bilmeden saçma sapan şeyler düşünüp birde bana hesap sorması bir yana. Bana nasıl yaparsın ne ya!

Salak sanki erkek arkadaşım. Bu hâli iyice sinir etmişti beni. Sonunda patladım.

" Sanane ya! Sanane!
Keyfimin kahyası mısın?
Canım nerde isterse orada kalırım."

Dedim sinirle.

Artık benimle ilgili şeyler düşünmesin istiyordum.
Arka arkaya hırslı nefesler aldı.

" Doğru söyle Elmas! "

Dedi bu kez omuzlarımdan tutarak. Üzgün olduğu belli sesiyle,

" Onunla oldun mu? "

Duyduğum şeyle gözlerim yeniden kocaman olurken Eray dan bir kez ve bir kez daha nefret ettim.
Bütün öfkemle bir tokat daha attım suratına. Hiç çekinmeden bana bakan gözlerine diktim gözlerimi.

" Sen istedin."

Dedim hırlayarak. Odanın penceresine doğru yürüdüm. Niyetim sadece korkutmaktı. Her ne kadar nefret etsemde Derman'ın elinde ölmek onun için bile kötüydü. Bu korkuyla burdan gitmesini umuyordum.

Ama bir anda kollarını hissettim. Arkamdan yakaladı beni. Eli yeniden ağzımı kapatırken boştaki kolu belime doladığında anlık bir korku kapladı içimi. Canımı acıtacak şekilde sıkarak odanın ortasına doğru çekerken dudaklarını kulağımda hissettiğim anda bütün gücümle elinden kurtulmaya çalışırken bir yandan debeleniyor bir yandan önüme gelen yerine vuruyordum.

" Elmas! " Dedi o anda.

" Lütfen beni reddetme.
Yemin ederim köpekler gibi aşığım sana. Ölecek kadar, o piçi öldürecek kadar aşığım hemde."

Arka arkaya söylediği şeyler sadece midemi ulamadırıyor ve nefretimi artırıyordu. Yeniden elinden kurtulmaya çalışırken merdivenlerde ki ayak sesleri ile karışık adımı duydum. Elmas diyerek seslenen oydu, Derman!
Derman geliyordu!
Ben aşağı inmeyince merak edip yukarı çıkmıştı belliki.

Öldürecek...
Eray'ı hiç acımadan öldürecekti kesin. Eray panikle kapıya baktı. Eli ağzımda kolu belimde sarılı kapıya kadar geldik. Göz ucuyla dış kapıya bakarken hırladı.

" La*et olsun! "

Kulağıma eğilip,

" Yine görüşeceğiz mis kokulum."

Diyerek beni odanın içine savurduktan sonra hızla mutfağa koştu. Balkon kapısının açılma sesini duydum. Birinci kattaydık ve balkondan atlayarak arka taraftan kaçacaktı. Aynı anda Derman'ın ayak seslerini ve Elmas diyen sesi tekrar geldi kulağıma. Açık kalan kapıdan içeri girerken yerimden zorlukla kalkıp hızla odadaki çantamı alarak antireye çıktım.

" De-Derman..
Burdayım geliyorum."

" Nerde kaldın? "

" Lavaboya girdim."

Dedim titreyen sesimle yalan söyleyerek. Lafta birşey belli etmiyordum. Ama hâlimi görür görmez yanıma geldi.

" Elmas!
Ne oldu, neyin var?
Neden titriyorsun? "

O zaman farkettim titrediğimi. Yine aynı üşüme ve aynı titremeydi. Neyse ki çok değildi.
İçimden kendi kendime küfürler ettim beni ele veren bedenime.

" Yok birşey. Ev soğuk balkon açık kalmış, üşüdüm."

Diye ikinci yalanı bastım. Eray'ın yaptıklarını anlatsam beni bırakır onun peşine düşerdi.
Hızlı adımlarla mutfağa girip balkonun kapısını kapatıp kilitledi.

" Neden kapatmıyorsun o zaman." Dedi kızarak.

" Çıkarken çekecektim sen geldin. Sen kapattığına göre hadi çıkalım."

Yanıma gelip şüpheli gözlerle baktı. Sonra evde gezdirdi gözlerini.

" Herşeyin yolunda olduğuna eminmisin."

" Eminim hadi geç kalıyorum."

Dedim. Bir an önce burdan gitmek istiyordum.

" Tamam."

Dedi beni kolunun altına çekerek. Evden birlikte çıkarak kapıyı çekip kilitledim. Bu akşam bu kilidi değişmeyi aklıma not ederek merdivenlere yöneldim.

Binadan çıkıp arabaya bindiğimizde Derman Batur'a ısıyı fullemesini söylerken kollarımı kendime sardım. Aynı anda kolunun altına çekti. Büyük elleriyle kollarımı sıvazladı hızlı hızlı. Parfüm kokusu ve sıcaklığını duymak yetiyordu rahat hissetmem için.

💎💎💎

Dakikalar sonra okulun önüne geldiğimizde daha iyiydim ama Eray'ın yaptıkları aklımdan çıkmıyordu. Olanları Derman'a anlatmak istesemde anlatamazdım. O pisliğin ölmesine bahane olmak istemiyordum. Umarım buna pişman etmezdi beni.

Duran araçtan önce Batur ve Sefa indiler. Batur kapımı açmış tam inecekken Derman'ın elini hissettim kolumda. Beni kendine çevirdiğinde önce mavilerini gördüm. Sonra dudaklarımda hissettim dudaklarını. Küçük bir öpücük bırakıp ardından,

" O telefon 7/24 açık olacak ve her aradığımda sana ulaşabileceğim. Ve...
Evet diyene kadar uyuyamadığın her zaman kollarım ve sinem sana açık. Ara yeter, gelir alırım.

İyi dersler Karam."

Dedi gülümseyerek.
Ardından bir buğse bıraktı. Kısa bir süre gözlerinin mavisine takılı kaldım. Bu maviler bana güven veriyordu gerçekten. Ve bunu şuan daha iyi anlıyordum.
Gülümseyip önüme dönerek arabadan inip hızlı adımlarla bahçeye girdim. Arkamdaki 3 siyah aracın uzaklaşmasını bekledim önce. Sonra da yönümü okuldan Ahmet amcanın cafesine çevirdim. Öğle arasına bir ders kalmıştı zaten. Onada girmesem farketmeyecekti.

Bir dakika kadar sonra cafeye girmiş boş olan masalardan birine oturmuştum. Çantamı yanımdaki sandalyeye bırakıp geriye yaslandım.

Olan biten herşey bir bir gözümün önünden geçerken ellerimin titrediğini hissettim yeniden. Ve bedenimin. Eray'ı ve yaptıklarını hatırladıkça titremem artmaya başladı. İyide buraya gelene kadar bir şey yoktu, iyiydim. Şimdi neden böyle olmuştu. O an dank etti yine. Derman...

Arabada Derman'ın yanında, kolunun altında ve sıcaklığında gelmiştim buraya kadar. Bu nasıl bir şeydi ya. Adamın gölgesi bile bana iyi geliyordu. Ama uzaklaşınca anında değişiyordu bedenim. Birde bana büyücü diyor asıl büyücü kendinsin haberin yok. Diye sızlandım.

Kollarımı kendime daha sıkı sararken bıkkın şekilde başımı önümdeki masaya bıraktım. Ayarı tuttaramayınca çıkan sesle acıyan alnıma elimi koyarken kulağımın dibinde Elmas kelimesini duyunca hızla kalkıp bütün gücümle bir yumruk savurdum kim olduğuna bakmadan. Son anda gördüğüm Turgay attığım yumruğun yüzüne gelmesine çapraz tuttuğu kollarıyla engel olurken,

" Hey, hey, hey!
Sakin ol, benim."

" Turgay? "

" Evet Turgay.
İki günde beni unutmuş olamazsın değilmi? "

" Ya kusura bakma.
Birden öyle seslenince..."

Dedim ama seni Eray iti sandım diyemedim. Piç herif yüzünden diken üstündeydim. Yerime otururken kollarımı kendime sardım yine.

" İyimisin?
Titriyorsun."

" İyiyim. Sadece bana sıcak birşeyler getirirmisin lütfen.
Soğuk yüzünden üşüdüm galiba."

Yalandı. Ama inanmıştı.

" O kadar soğuk mu dışarısı."

Diyerek hızla kalkıp içeriye girdi. Bir iki dakika sonra elinde sıcak salep ile geri geldi. Önüme koyduğu büyük kupayı iki elimle tuttum. Avuçlarımı sıkıca bastırdım bardağa. Sıcağı algılar algılamaz dudaklarıma götürürken,

" Dikkat et çok sı..."

Cümlesini tamamlayamadan ben büyük bir yudum almıştım bile. Üşüdügüm zamanlarda sıcağı çok algılamıyordum.

Kocaman gözleri bana bakıyordu.

" Dilin yanmadı mı?"

" Hayır, ben sıcağı severim."

Dedim sıkıca tuttuğum kupayı dudaklarıma bir kez daha götürürken.

" Sen neden derste değilsin?

" Bugün dersim yok."

" Ya sen?
Kızlar derste sen burada."

" Ben biraz gecikince boş verdim dersi. Bir sonrakine girerim."

" Elmas.
Bir şey mi oldu? "

Turgay'a cevap veremeden,

" Elmas."

Diyen İlknur'un sesiyle konuşmamız bölündü. Gözlerimi kapıya çevirdiğimde Sevgi, İlknur ve Ramo birlikte giriyorlardı. Bizi görünce hızlandı adımları. Gelip masaya oturdular hemen. Sevgi anında yanımdaki sandalyeyi dibime sokup.

" Kızım nerdesin iki gündür. Niye bir arayıp ölümüsün dirimisin söylemiyorsun ya!
Neden kapalı o telefon."

Salep bardağını tekrar dudağıma götürürken cebimden telefonumu çıkarıp masaya bıraktım.

Kızlar ve Ramo şaşkın bakarken Turgay telefonun adından hafızasına kadar bütün özelliklerini döktürdü. Yetmedi dudak uçuklatan fiyatınıda söyleyip üstüne tüy dikti.
Rakamı duyduğumda ağzımdaki salep boğazıma kaçınca öksürerek püskürdüm yere doğru.

" Hassiktir." Dedim.

" Ciddi misin sen? "

" Elindeki telefonun ne olduğundan haberin yok.
Ama sende, nasıl oluyor? "

Dedi meraklı Turgay.
Önümdeki bana göre külçe altın gibi görünen telefona baktım bir kez daha.

" O gereksiz Kocaayak benimkini kırıp atmış.
Yerine de bunu almış."

" Aaaa!
Deme kıız!
Ayol böyle birşey alacaksa benim telefonumuda kırsın. Vallahi gıkım çıkmaz."

Dedi Ramo.
Anlamaz şekilde bakan Turgay'a dönüp,

" Turgay sana borcum borç ödeyeceğim merak etme."

" Önemli değil Elmas rahat ol."

" Boş verin telefonu şimdi.
Neler oldu anlat Elmas."

Cümlenin sahibi İlknurdu.

" İki gündür neden ortalarda yoksun yine. "

" Sormayın kızlar."

" Sorduk bile." Dedi Sevgi.

İki gün boyunca uyumuşum.

" Ne? " Dediler aynı anda.

" Bir haftadır uyuyamıyordum ya. Sizden sonra o gece durakta uyuklamaya başladım. O kadar kötü oldum ki yığılıp kalacakken Derman geldi.

" Ay inanmıyorum!
Kuşum bu adam 7/24 seni mi takip ediyor ayol! Nerden bilmiş orda olduğunu? "

Yine Ramo'ydu sorunun sahibi.
Turgay girdi araya.

" Derman kim? "

" Sahi ya sen bilmiyordun değilmi? " Dedi İlknur.

" Neyi?"

" Neyi değil. Doğru soru kimi olacaktı.
Derman Kurtoğlu."

" Derman Kurtoğlu mu? Şuu maf..."

" Ta kendisi." Dedi İlknur.

" Kendisi bu Elmas'ın belalısı ve manitası olur."

İlknur'un sözlerinden sonra, Turgay' ın irice açılan gözleri beni buldu. Uzun bir ıslık çaldı.

" Ne diyorsunuz? "

" Artık değil. "

" Nasıl değil?
Ne oldu?
Yoksa yinemi hırlaştınız geçinemeyen karı kocalar gibi."

Diyerek kahkaha atan Ramo'ya bakarken,

" Turgay bunları bir gör.
Biri kedi biri köpek. Harr, harr, harr bir ısırmadıkları kalıyor ayol!"

" Ramo! "

" Yalan mı ayol? Gözlerimle gördüm."

" Ramo bi dur ya. "

Dedi Sevgi ve devam etti.

" Ayrıldınız mı yoksa? "

Herkes merakla bana bakıyordu.

" Bana evlenme teklif etti. "

Dedim hiç istifimi bozmadan.
Kızlar ve Ramo ayağa fırlarken masada,

" Neeee!?! " Ler uçuştu.

" Şaka yapıyorsun?
Değilmi? "

Diyen Ramo oturdu ilk olarak yerine.

" Ay inanmayın kıız! Bu çirkin ördek kafa buluyor bizimle."

Ayağa kalkarak,

" Niye kafa bulayım ya! " Dedim.

" Gerçekten evlenme teklif etti."

Dediğim anda bu kez,

" Neeh!"

Diyen kalın, tanıdık ve nefret ettiğim sesi duydum.

Başımı girişe çevirdiğimde şaşkın şekilde bakan Anıl ve Eray'ı gördüm. Pislik herif. Hiç birşey olmamış gibi buraya gelmişti birde. Bir anda dibimde biterek kollarımdan tuttu beni.

" O orospu çocuğu sana evlenme mi teklif etti? "

Dedi sarsarak. Hâlâ hesap soran haline inanamadım. Bu nasıl bir beyinsizdi.

" Bırak lan!
Bıraksana be manyak! "

Derken kollarımı kurtarmaya çalışıyordum. Eray'ın öyle bir niyeti olmayınca kızlar ve Anıl girdi araya. Zorla söküp aldı Anıl üzerimden.

" Ne yapıyorsun oğlum delirdin mi? "

Tabi kimse olanları bilmediği için anlam da veremiyorlardı.
Bütün sinirimle bağırdım.

" Evet delirdi.
O kadarki level atlayıp manyak bir sapık gibi gizlice evime, odama girmiş pislik."

Diye bağırdım.

Sinirden gözlerim yanarken ellerimin titremesine engel olmaya çalışıyordum. Hem arkadaşlarımın hem cafedekilerin bakışları Eray'ın ve bizim üzerimdeydi. Rezilliğimizde cabası.

" Ne?
Ne diyorsun sen Elmas."

Soruyu soran Sevgi'ye baktım.
Bir bana bir Eray'a bakıyordu.

" Anahtarı siz vermediğinize göre..."

Hepimizin gözü Eraydaydı.

" Doğrumu lan! "

Dedi Anıl Eray'ı yakasından tutarak. Turgay hızla yanında bitip Anıldan kendine çevirdi Eray'ı.

" Konuş lan doğru mu? "

Turgay'ın bir kaç günde bu kadar sahiplenici bir arkadaş oluşuna ayrıca şaşırdım. Eray Anıl'ı ve Turgay'ı görmezden ve duymazdan gelerek bana bakıyordu hâlâ. Sonunda bana hitaben,

" Kabul ettiğini söyleme bana."

" Ettim."

Dedim burnumu dikleştirerek..

Herkesin şaşırması bir yana Eray başka bir şaşırdı. Evet yalan söylemiştim ama Eray'ın bu tavırlarından bıkmıştım artık ve yakamı bıraksın istiyordum.

Gözleri gözlerimde bir kaç saniye baktıktan sonra,

" Yalan.
Yalan söylüyorsun! "

" Hayır." Dedim daha sakin.

" Yalan söylemiyorum.
Sana daha öncede söyledim Eray.
Senin saçma sapan düşüncelerin umurumda değil.
O yüzden bundan sonra aklını başına al. Etrafımda dolanma. Evime gelme. Gizlice girmeyi düşünme bile."

Öfkeden kızaran gözleriyle baktı bir süre daha. Sonra da bütün hırsıyla arkasını dönüp çıkıp gitti. Kalktığım sandalyeye bıraktım kendimi. Bu iş nasıl bu hale gelmişti. Bu Eray neden bu kadar takıntı haline getirmişti beni.

" Hişt çirkin ördek.
Gerçekten kabul mü ettin kız."

Başımı kaldırıp Ramo'ya ve üzerimdeki diğer gözlere baktım.

" Tabiki hayır.
Sadece düşünmem gerek dedim."

Herkes yerine otururken,

" Tamam işte kabul etmişsin.

O değilde modelimin birini kaybettim."

" Başlatma modeline Ramo. Adam sapık gibi evime girmiş. Odama girmiş. Kıyafetlerimi kurcalamış."

Dedim kısık sesimle hırlarken.

" Salak sapık konuşmalarını siktir ettim. Derman beni bekliyordu. Aşağı inmeyince eve çıktı. Bu geri zekalıyı evde benim odamda benimle görseydi sorgusuz sualsiz orada gebertirdi."

" Haklı. " Dedi Sevgi.

" Kafayı yemiş bu Eray."

" Korkarım Elmas'tan reddi yiye yiye onu takıntı haline getirmiş. Ben sevmedim bu işi. "

Dedi İlknur.

" İlk iş kapı kilidini değişelim. Bu saatten sonra ben bu Eray'a güvenmem."

Anıl, " Kızlar bu akşam tek kalmayın. İzin verirseniz bende sizinle kalayım."

" Haklı. " Dedi Turgay.

" Olmadı yarında ben kalırım.
Tabi kabul ederseniz."

" Acaba Kocaayak'a mı söylesek."

Diyen Ramo'ya baktık.

" Olur söyleyelim.
Bir saat sonra mezarında, senin kafana sıçayım beyinsiz Eray.
Göz göre göre kendini öldürttün diye dua ediyor oluruz. "

" Haklısın." Dedi elini çenesine koyarak düşünceli.

" Bu durumda erkekler iş size kaldı."

💎💎💎

Eve gelip kapı kilidini değiştirdikten sonra bugün dördüncü gündü.
Dört gündür ne okulda ne evin civarında Eray'ı görmedik. Sessiz sedasız ortadan kayboldu. Anıl okula da gelmiyor artık demişti. Nerede ne bok yiyordu bilmiyorum. Umurumda da değildi zaten. Benden uzak olsunda cehenneme direk olsun.

Bu dört gün boyunca sabah akşam beni arayan Derman'a olanları çaktırmamak için nasıl kıvrandığımı bir ben bilirim.

Eray olayı bir tek kızlara yaramıştı. Dört gün boyunca Anıl ve Turgay sırayla bizim evde ve salonda, kızlarda başları dizlerinde sabahladılar. Ders ödev desen hak getire. Resmen bahaneye bakıyorlarmış.

Eray'ın yüzünden Sevgi ve İlknur manitalarını fazladan görüyorlardı böylece. Hatta bu sabah hem Anıl hem Turgay, ikisi birden bizde ve kızlar sabah kahvaltısı hazırlıyorlardı.

Bense Derman'ın yanından ayrıldığımdan beri yani dört gündür yine yarım yamalak uykularla sabahlıyordum.

Yatağımdan kalkıp hırkamı giydikten sonra odadan uyuklayarak çıkıp mutfağa yöneldim. Anırır gibi esneyerek girdim mutfağa. Bir gözüm hâlâ kapalı diğer gözümle ağlak gördüğüm şey bizim kızlar ve manitleri dört çarpı dört elle kahvaltı hazırlıyorlardı.

" Ooo burası baya kalabalık bana gerek yokmuş."

Diyip masaya oturarak başımı masaya kolumun üzerine koydum.

" Yine mi uyuyamadın? "

Dedi Sevgi. Gözlerim kapalı ve ağlamaklı konuştum.

" Biri kesin beddua etti bana başka açıklaması yok."

" Elmas bir doktora görün artık. Sonunda düşüp kalacaksın bir yerlerde."

Ağzımı ayıra ayıra esneyerek,

" Benim doktora değil Derman'a ihtiyacım var. "

Dediğimde her biri bana bakıyordu.

" Ne? "

Yalan değildi.

" Belki de benimde bir dize ihtiyacım var uyumak için. Olamaz mı?"

Kızlar ve manitaları birbirlerine bakarken kızarıp bozarınca,

" Halinizi görmelisiniz."

Dedim sesli şekilde gülerek.

Ardından yüzüm yeniden asıldı. Başımı tekrar kolumun üzerine koyarken. Adamın sıcaklığı ile ilgili söyledikleri geçti kafamdan.

Sıcaklığımı özlersin, beni özlersin.

Demişti. Bu adamın haklı çıkmasından nefret etmeye başlamıştım. Çocuklar kahvaltılıkları masaya yerleştirirken çalan kapı ile aniden yerimde sıçradım. Aklıma ilk gelenin Eray olması normal miydi.

" Korkma Ramo."

Dedi İlknur kapıya koşarken. Geride ki Sevgi,

" Kahvaltıya çağırdık. Sonrada provaya gideceğiz. "

" Provamı?

Bir an önce bitse şu iş valla kabul ettiğime pişman olmak üzereyim. Ayakta bile duracak hâlim yokken, nasıl modellik yapayım."

Derken tekrar esnedim.

" Merak etme kuşum. Bugün son."

Diyen Ramo girdi mutfağa. Elindeki simit olan poşeti Sevgi'ye uzatırken,

" Bugün podyumda nasıl yürüyeceğinizin provası var. Sonra defile gününe kadar serbestsiniz."

" Ramooo...
Yarın yapsak olmuyormu? "

" Yarın olmaz." Dedi Sevgi.

" Bugün dersler boş."

" Ve yarınki dersler Biçer Bey'in dersleri."

Diye ekledi İlknur.

" O adamdanda hiç hoşlanmıyorum. Öğrencileri dersten bırakmak için azami gayret gösteriyor. "

Diye devam etti.

" Bugün sık dişini kurtul işte."

Diyen Ramodan sonra Sevgi girdi araya.

" Hadi oturun kahvaltıdan sonra çıkalım. Prova işlerini bitirir sonrada bir yerde kahve içeriz.
Şöyle kaynar kaynar, fokur fokur."

Gözlerim parladı desem yeridir.

" Olur valla."

Dedim yerimde doğrulup. Alık alık bakan Turgay,

" Ya Elmas senin ağzın, dilinde mi yanmıyor."

" Ayol o dediğin normal insanlar için geçerli. Bu çirkin ördek kuşu normal değil ki."

Gözlerimi devirip Ramo'ya baktım. Yeniden esnerken bir yandan konuştum.

" Ben sürekli üşüyen biriyim Turgo. Yaz ayında bile hipotermi geçirebilen biri."

" Ciddi olamazsın."

" Maalesef ciddi." Dedi İlknur.

" O yüzden soğuktan nefret eder sıcağa bayılırım. Bir gün köşeyi dönersem çöle gidip mayo ile deve üzerinde gezerek tatil yapmayı düşünecek kadar hemde."

Ramodan bir kahkaha koptu.

" Saçmalama ayol!

Devenin hörgücü kıçına yapışır sıcaktan. "

" Ha.
Ha.
Haaa.
Çok komikti Ramocan."

Turgay girdi araya.

" Ama bu normal değil. Hiç doktora gitmedin mi? "

" Gittim." Sıcak çayımdan bir yudum alırken.

" Pisikolojik diye düşünüyorum dedi o kadar."

Zaten öyleydi.
Bu hâlim çocukluğumdan kalan travmalar yüzündendi.

&

Uyuklayarak ve sohbet ederek ettik simitli kahvaltıyı.

Ramo nerdeyse herşeyi hazırladığını söyledi. Bir hafta sonra kendi tasarladığı kıyafetlerini arkadaşları olarak bizler ve diğer okulundan 3 kişi daha sergileyecektik. Eray olmadığı için yerine bir kişi daha bulmuştu. Neyseki bedenleri aynıydı da takımlarda oynama yapması gerekmeyecekti.

Kahvaltıdan sonra hazırlanıp evden çıktık. Ramo'nun ve Turgay'ın arabaları ile hareket ettik. Ben atölyeye gittiğimizi zannederken Ramo bizi okuluna getirdi.

" Neden buraya geldik Ramo? "

" İçeriye girince anlarsın kuşum.

Hadi inin."

Araçlardan inip Ramo'nun arkasına takılıp okulun spor salonuna doğru yürüdük. İçeriye girdiğimizde hayretle baktık.

" Vay, vay, vay. Ramo kuşum.
Bu neee!
Varya sen süper ve tam bu işlerin adamı.. "

Dedim ve durdum.

" Adam? Kadın?
Canım her neyse osusun işte. Yani süpersin. "

Salonun giyinme odalarını kırmızı yüksek perdeli bir paravan ile ayırmış perdenin önünede bir platform yaptırmıştı. Platformun iki tarafına da sandalyeler yerleştirilmişti protokol olan öğretmenler ve o ünlü modacı için özel olarak ayarlanmıştı burası.

" Giyinme odalarında hazırlanıp perdenin arkasından platforma çıkıp yürüyecek, dönecek ve perdenin arkasına geçeceksiniz."

Gerçekten süper olmuş Ramo ellerine sağlık.

" Çok teşekkür ederim çirkin kuşum. Ama arkadaşların da çok yardımı oldu. Ay anamız ağladı kız! Bir haftadır bunun için uğraşıyoruz biliyor musun? "

" Çok uğraşıldığı kesin, ama değmiş."

" Değmiş değil mi? "

Derken mutluluktan ve heyecandan gözlerinin içi parlıyordu Ramo'nun.

Arkasındaki çocuklara dönüp hepinize tek tek bakarak,

" Çok teşekkür ederim yanımda olduğunuz için. Bu iyiliğinizi hiç unutmayacağım kuğularım benim."

Dedi sevinçle. Sonra tekrar bana döndü.

" Birazdan Canberk gelip size podyumda nasıl yürüyeceğinizin dersini verecek.

A bu arada Çirkin ördek.
Senden son bir isteğim var."

" Benden mi? "

" Evet."

" Nedir. "

Defile gecesi gitar çalıp şarkı söyleyerek sen yapacaksın açılışı."

" Ne?
S-saçmalama Ramo.
Ben bok ederim işi. Tamam gitarda fena değilim ama sesim kurbağalardan beter. Olmaz.!"

" Olur olur! Ben sana güveniyorum. Böylelikle Ramo'nun ve sizin bir farkınız olacak. Sana çok güzel bir kıyafet ayarladım. Birde gitar."

Gözleri yalvarır gibi bakıyordu.
Çocuklar ve kızlar ise kabul et der gibiydi.

" Bence kabul et Elmas."

Dedi Anıl.

" Bence de." Dedi kızlar.
Turgay omuz silkti sadece. Sen bilirsin dercesine.

" Ramo emin misin bak pişman olma!?"

" Olmayacağım kuğum."

Biz konuşurken araya giren sesle arkamıza döndük.

" Nihayet geldiniz güzellerim."

" Hah! Canberk'te geldi."

Karşımda duran kişiye baktım alık alık. Kel, bıyıklı ama full makyajlı giydiği dar deri kısa paça pantolonun altında topuklu ayakkabılı arafta kalmış gibi görünüyordu.

Bir anda patlattığım kahkaha ile ellerim karnımda kendimi geriye bırakınca arkamdaki sandalyeye oturdum. Ama sırt dayama yerini hesap edemeyince kendimi direk yerde buldum. Sandalyelerin arasında ve yerde hâlâ katıla katıla gülerken bizim kızlar ve oğlanlar benim gibi olmamak için kendilerini zor tutuyorlardı.

Şuan gördüğüm arkadaş Ramo'nun bir üst modeli gibiydi. Ama bize ders verecem derken şeklin bokunu çıkarmıştı.

" Sen ona aldırma Can kuşum."

Dedi Ramo.

" Elmas bu mu? "

Dedi Canberk kollarını göğsünde birleştirip yan dönüp sağ omuzunun üzerinden kısık gözleriyle bana bakarken.

" Hani şu ota boka herşeye güler sen kafaya takma dediğin zilli."

" Eveeet burdaaa! "

Dedim. Elimi havaya kaldırırken hâlâ gülüyordum.

Anlaşılan Ramo tepkimi tahmin edip rezil olmamak için suçu bana atmıştı haklı olarak.

" Kalk şurdan şapşal ördek."

Diyen Ramo'nun elini tutarak kalktım yerden.

" Kaynaman bittiyse derse geçelim."

Dedi Canberk.

" Ya kusura bakma Canberk kuşum. Ben öyle arada bir kopuyorum. " Dedim hâlâ kıkırdayarak.

" Belli belli son kopan geri gelmemiş, aklın yani."

Söylediği şeye kızmam gerektirdi ama hâlâ gülmemeye çalışıyordum. Nihayet durmayı başarınca gelen diğer öğrencilerle birlikte perdenin arka kısmına geçip topukluları giyindik.

Canberk kardeş erkeklere bastığınız yer nasıl yakılır isimli çalışma ile karizma yürütmeyi, biz kızlara da bu sivri topuklularla düşüp kıçımızı kırmadan nasıl kırıta kırıta yürürüz onu gösterdi. Hemde iki saat boyunca. Ay öyle bir kırıyordu ki bizden güzel yürüyordu valla.

Sonunda kızlar 10 üzerinden 9 la bende 7 ile geçtik. Bu şeyler bana göre değil arkadaş. Alışmadık götte don durmuyor işte.

Bizim çocuklara gelince. Değişen bir şey olmadı. Onlar zaten karizma imiş.

&

Nihayet işimiz bitip çıktığımızda öğleni geçmişti saat. Yol boyunca Ramo'nun evde tekrar yapın sözlerini başımı cama yaslayarak dinledim. Tıpkı geçen hafta olduğu gibi ayakta uyuyordum. Az önceki provadan sonra dahada kötü olmuştum. Artık hem yorgun hem uyukluyordum.
Daha doğrusu uyumak istiyor uyuyamıyordum.

Geldiğimiz Cafe bara girip boş masalardan cam kenarı bir yer bulup oturduk. Turgay ve Anıl siparişleri vermeye giderken ben başımı masaya bıraktım yine.

Yarı açık gözlerle bakarak,

" La*etlendim galiba." Dedim.

" Biriniz bana Dermansız uyuyama inşallah mı dediniz ne?"

" O ne demek. " Diyen İlknur ile kızlara ve Ramo'ya baktım.

Kızlar ben size birşey itiraf edecem. Benim işim doktorluk değil. Benim Derdimin dermanı Derman.

" Bunun beyni yandı kızlar. O ne ayol öyle tekerleme gibi. "

" Ben...
Derman yanımda olmayınca uyuyamıyorum artık. Uykusuzluktan ölsemde uyuyamıyorum. İflah olmayacam ben."

Dedim cebimden telefonumu çıkararak. Yanlamasına koyduğum başımın yanına koyarak tek parmakla bir mesaj yazıp bulunduğum mekanın adınıda yazıp yolladım.

" Kime yazdın? " Dedi Sevgi.

" Uyumak istiyorum."

Dedim sadece. Bu sırada Turgay ve Anıl da kahvelerle gelip masaya oturdular. Anıl sıcak fincanı önüme koyarken,

" Bu kaynar kahve senin."

Desede umursamadım. Baygın bakışlarla fincana bakarak beklerken,

" Kızlar yarın derse girmesem biçer benide biçer mi? "

" Biçer." Dedi İlknur.

" Geçen gün birini sınıftan atmış."

" O zaman kocama şikayet ederim onu.
Topuğuna sıktırırım. "

" Elmas senin beyinden duman çıkmaya başladı. İyice saçmalamaya başladın. Kahveni iç de kendine gel."

" Sevgi siz sıcağın kıymetini bilmiyorsunuz biliyormusun? "

" İnanmıyoruum!! "

Diyen İlknur'a çevirdim bakışlarımı. Gözleri camda kolumu tuttu.

" Elmas ona mı mesaj attın."

" Allah'ım sana geliyorum.
Bir mesajla Kurtoğlun'u ayağına mı getirdi bu çirkin ördek. "

Diyen Ramo ile başımı cama çevirdim. Hızlı adımlarla yürüyerek cafeye doğru gelen siyah takım elbisesi içindeki yürüyen bir dağa benzettiğim Derman'ı görünce neden bilmiyorum gözlerim doldu. Acizlik, çaresizlik, sevinç, ümit...
Hangisiydi sebep.

Kapıdan içeri girer girmez yanımıza geldi. Masadakiler hâlâ şaşkın bir ona bir bana bakarken onun gözleri sadece bendeydi.

" Karam..." Dediğinde masadakilerin gözleri dahada büyüdü.

" Derman, uyuyamıyorum."

Yerimden sendeleyerek kalktığımda İlknur destek olmak istedi ama Derman daha önce davrandı. Beni tutup kucağına kaldırdığında kollarımı boynuna sardım. Başımı omuzuna yasladım.

" Derdime Derman."

Dedim ağlamaklı gözlerimi kapatırken.

**************************

Bölüm sonu canlarım. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın ♥️🌹♥️

 

Loading...
0%