@azamet_29_2
|
Selaaam canlarım. Arka arkaya fazla istek aldım. Ve bir bölüm daha geliyor. Sonraki bölüm yarın sabah canlar. Hikayelerimi beğenmiyorsanız lütfen oylar ve yorumları arttırın ki daha çok okura ulaşsın hikayemiz. Arkadaşlarınıza da önerirseniz oda güzel olur tabi.♥️
" Derman, uyuyamıyorum." Yerimden sendeleyerek kalktığımda İlknur destek olmak istedi ama Derman daha önce davrandı. Beni tutup kucağına kaldırdığında kollarımı boynuna sardım. Başımı omuzuna yasladım. " Derdime Derman." Dedim ağlamaklı gözlerimi kapatırken. 💎💎💎 Günlerce kendimle savaşıp sonunda pes etmiş, hayatımda yapmam dediğim bir şeyi yapmış, hatta bir gün öncesinden yüzükleri bile alarak evimde uyandığı o gün Elmas denen zırdeli kıza evlenme teklif etmiştim. Yüzükleri beğenmesi ve teklifime cevabı evet olarak hemen vermesi umuduyla yüzüklere özel tasarımla isimlerimizin baş haflerini bile yazdırmıştım. Ben hâlâ bunu nasıl yaptığıma inanamazken Elmas biraz düşünmek istediğini söylemişti. Düşünecek ne vardı anlamıyordum. Bu teklifi bu ülkedeki hangi kıza yapsam kolumdan tutar nikah dairesine gitmek isterdi. Ama Elmas delisi düşünmek istiyordu. Hem inanamamış hem de tamam anasını satayım diyerek kabul etmiştim. Bekleyecektim çaresiz. Nasılsa kabul edecekti. Bundan emindim. Çünkü ben nasıl onu istiyorsam oda beni istiyordu. Acemice olan öpüşleri, hareketleri bunu açıkça belli ediyordu. Adım kadar emindim hayatına hiç erkeğin girmediğine. Elmas birçok kızdan farklıydı. Saftı temizdi ve herşeyin usulünce olmasını istiyordu. Bende onun istediği gibi olmasını sağlayacaktım. Sabırla bekleyecek, resmen nikahlı karım olmadan sevdiğim kızın saflığına zarar vermeyecektim. Bu kızdan başkası bana böyle boyun eğdiremezdi ama bu deli kız başkaydı. Büyü gibiydi. Nasıl olmuş, nasıl bu kızın çekimine kapılmıştım hâlâ inanamıyordum. Sonunda kavga dövüş düşünmesi konusunda anlaşıp kahvaltı için mutfağa geçtiğimizde Sefa gelerek bütün keyfimin kaçmasına sebep olmuştu. Biliyordum ki önemli bir şey vardı. Yoksa içeri girip mutfağa kadar gelip kahvaltımı bölmezdi. Elmas'a bakıp birazdan gelirim diyerek masadan kalkarak salona Sefa'nın yanına geçtim. " Ne var ne oldu? " " Abi Sergey Salamon." Ellerimi ceplerime sokarken Sefa'nın yüzündeki sıkıntılı ifadeyi izledim. " Ne olmuş o piçe? " " İstanbul'a gelmiş. Yanında Silver'in kardeşi de var." " Silver'in kardeşimi? " Gerardo De costa." Elimi alnıma koyarak histerik şekilde gülümsedim. " Mati'nin başına neyin neden geldiğini araştırıp elimde kaldığını öğrenmiş olmalılar. Demek gerine gerine övündüğü ailesinde Salamon da varmış. " " Dahası seninle buluşmak ve konuşmak istediğini söylüyor. Sergey adabınca soruyoruz. Diyerek tehdit etti. Zorla getirme beni mekâna demeye çalıştı. Abi ben bu işi sevmedim." " Sevme zaten. Dedim hırlayarak. Yanlarında mutlaka hediye olarak intikam getirmişlerdir. En azından Gerardo öyle gelmiştir. Ama Salamon anlamadan dinlemeden atlamaz her boka. Bu yüzden yanında olmalı. Babaları sende git demiştir." " Ne yapacağız abi? " " Tedbirimizi alalım. Mati'nin videosunu getir bana." Matteo'yu ölmeden önce döve döve konuşturmuş, birçok kişi ile ilgili sırlar öğrenmiştim. Ve bu sırlar gücüme güç katmıştı. " Bizim mekânda görüşeceğimizi haber ver. Sizde vaziyet alın. Güvenliği üst seviyeye çıkarın. " Sefa, " Tamam abi." Diyerek çıkarken bende mutfağa döndüm. Elmas'a bakarak, " Kahvaltını bitirdiysen gidelim." Dedim. " Bitti gidebiliriz. " Dediğinde birlikte evden çıkıp dışarıda bizi bekleyen arabaya bindik. Emrim üzere Sefa ve Batur hariç 10 adam silahlı şekilde iki araç ile önde ve arkada bizimleydi. Araca binene kadar ve bindikten sonra Elmas'ın gözleri sürekli etrafı turladı. Aptal değildi. Anlamıştı ama sormamıştı. Tabi bir süre sormadı. En sonunda dayanamayıp, " Ne oluyor? " dediğinde, " Hiç bir şey." Dedim. Geberttiğim Silver lakaplı Matteo'nun kuyrukları sözde hesap sormaya gelmiş diyecek değildim. " At yalanı, sikeyim inananı." Çok rahat söylediği bu cümle ile yüzüne baka kalırken, " Ne? Görende sizi âlim ulema sanır. Hiç küfür duymadınız sanki." Dediğinde kendimi tutamadım ve kahkaha ile gülmeye başladım. Bu kız tam benim tipimdi işte. Bu yüzden bu kıza vurulmuştum ben. Deli dolu, kendine has, küfürbaz ama aynı zamanda hassas. Bu dünyada bir eşi daha olamazdı. Tekrar önüme döndüm. Elmas'ın evine kadar sessiz geçti yol. O dışarıyı izlerken ben Sergey ve Gerardo ile olacak karşılaşmamızı düşünüyordum. Kısa süre sonra nihayet kenar mahallesi'ndeki binanın önüne geldik. Elmas hızlıca inip binaya girdi. Çantasını ve malzemelerini alıp okula gidecektik. Aradan dakikalar geçmesine rağmen inmeyince merak ederek gidip evden almam gerekti. Eve girdiğimde yüzündeki ifade değişik ve titriyordu. Sebebini sordum. Balkon kapısı açık kalmış üşüdüm. Dedi. Huylandamsa etrafta sıkıntılı birşey göremeyince kapıyı kapatıp kilitledim ve birlikte çıkıp arabaya döndük. Üşüdüğü için kolumun altına alarak sarıldım. Hareket edip bir süre daha yol aldıktan sonra nihayet okula geldik. Elmas inerken tutup engel oldum. Önce dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım. Sonra, " O telefon 7/24 açık olacak ve her aradığımda sana ulaşabileceğim. Ve... Dedim. " İyi dersler Karam." Diye de ekledim. Karam daha çok yakışıyordu sanki bu deliye. Ardından dudaklarına bir buğse bıraktım ve gidişine izin verdim. Elmas okulun bahçesine girene kadar bekledikten sonra, En ciddi halimle, " Batur mekâna çek." Dedim. Batur, " Emredersin abi." Diyerek gaza bastı. Sergey ve Gerardo bizim mekâna geçeceklerdi. Sefa, " Abi arayıp konuştum. Bizim mekâna geçiyorlar şimdi. Ama neden öyle istedin. Bu şerefsizlere depo bile çok. " " E İtalya'dan buraya kadar zahmet edip gelmişler ağarlamayalım mı? " Dedim alaycı ve sinirli. " Sen ne emredersen o abi. Lakin ben bu heriflerin gelişini beğenmedim." " Bu piçler daha beni tanımamışlar. Mati'nin masum olduğunu bana da hesap sorabileceklerini sanıyorlar. Hele bir gidelim, bakalım kim kime hesap soruyor. Batur bas gaza." 💎💎💎 Mekâna geldiğimizde dışarda Gerardo'nun adamları karşıladı bizi. Sanki benim değilde kendi mekanı piçin. Aracımdan inip cebimdeki paketten bir sigara çıkararak dudağıma bırakırken diğer adamlarımdq indiler. Batur anında çakmağı ile sigaramı yakarken Sefa ceketimi omuzlarıma bıraktı. Dışardaki adamlar gözlerini kırpmadan bize bakıyordu. Özellikle biri ki elleri ceplerinde yılan gözlerinin bakışına kıl olmuştum. Kendini ne sanıyordu? Sigaramdan derin bir nefes çekip soğuk havaya doğru üfledim. Sonra tekrar dudağıma bıraktım ve ellerimi ceplerime soktum. Ağır adımlarla adamların arasından geçerek yürürken tamda onun önünde durdum. Yüzüne bakarken gözlerine diktim gözlerimi. Aldığı cesaret gazı her halinden belliydi. Yürümeye devam edip Batur'un açtığı kapıdan girdim. Sefa ve Batur benimle gelirken diğer adamlarım dışardaki adamların karşılarında yerlerini alarak beklemeye geçtiler. Ama o yılan gözlü bizimle geldi. Mekan tamamen boşaltılmış denize bakan cam kenarındaki büyük masa bizim için hazırlanmıştı. Dahası iki misafirim masada birer adamları hemen arkalarındaydı. Kapıdan girdiğimi gördüklerinde mecburen ayağa kalkarak yaklaşma mı beklediler. Ağır adımlarla yürüdüm, yürüdüm tam masanın önünde durdum.
" Neden buradasınız? " Sırayla baktım yüzlerine. Neden burda olduklarını biliyordum elbette. " Non giocare con noi Kurtoğlu. Hai ucciso mio fratello, vero? " " Oynama bizimle Kurtoğlu. " Fanculo il tuo umore. Parlami in turco. " " Sikerim lan senin havanı! Türkçe konuş benimle! " " Diyor ki.." " Sana sormadım Sergey! Tercümanı mısın, gardiyanı mı? " Diye hırlayınca Sergey susmak zorunda kaldı. Gerardo'ya çevirdim gözlerimi. " Türkçe bilmiyor gibi birde İtalyanca konuşuyorsun benimle. Benimle türkçe konuşacaksın lan!" Sinirle baktı yüzüme ama devam edemedi. Benim mekanımda kimse bana kafa tutamaz. " Abimi sen öldürdün değilmi Kurtoğlu? " " Buraya kadar bunu sormayamı geldiniz lan! Benim yaptığımı bilmeseydiniz gelmezdiniz. Götünüz yemediği için güya önce soruyorsun.! Evet ben öldürdüm." Dedim hiç çekinmeden. " Çünkü o piç kendi kazındı." Gerardo ağzını açacakken yanındaki köpeği konuştu yine. " Düzgün konuş." Deli bir bakış attım karşımdaki adama. " Gerri, köpeğinin tasmasını fazla gevşek bırakmışsın. Gerardo yüzüme baktı kısa bir süre. Gözlerindeki bakışta az bile söyledi ifadesi vardı. Bu bakışla dahada delirdim. " Yanlış." Dedi . " Ricardo yerinde konuştu." " Gerardo! " Dedi Sergey uyarıcı tonda. Ama duymadı bile. " Abimi neden öldürdün Kurtoğlu! Hemen açıkla! Yukarıdan aşağıya süzerek baktım yüzüne. " Ailenizin en istenmeyeni senmiydin Gerardo. Dedim tıslayarak. " Tehdit etme abimi! " Diye hırlayan Rikardo'yu yeniden duyduğumda son damla düştü. Elimdeki sigarayı küllüğü bastıktan sonra hızla ayağa kalkıp belimdeki silahı çekmem, Rikardo'ya çevirip tetiğe basmam bir kaç saniye sürmüştü. Ve aynı anda çıkan silahlarla Sefa ve Batur'un karşımdaki diğer adamlara nişan alması, suratı dağılan Rikardo'nun yere düşmesi Gerardo'nun korkuyla ayağa kalkıp adamına bakması. Hepsi, hepsi sadece bir kaç saniyeydi. Hızla Gerardo'nun suratına çevirdim silahımı. " Sikerim lan sizin belanızı! Abinin yediği boklardan haberin yok, bana erkeklik taslamaya mı geldin lan! Ya sen Sergey! " Kurtoğlu! Masanın diğer tarafındaki Sergey'i yakasından tutup silahımı kafasına bastırdım. " Derman Kurtoğlu lafını bilmez lan! Diye bağırdım. Silahım hâlâ kafasına dayalı devam ettim. " Matteo denen şerefsizi öldürdüm evet! KALAMAZ!!! Ne o, ne adamları! " Her bir cümleyi üzerine basa basa söyledim ve devam ettim. " Ben adamın derisini yüzer, ciğerini sökerim lan! Son cümlemi resmen hırlayarak söyledim. Sergey'i geriye itip, " Sadece ben değil. Sergey, Sergey, Sergey..." Dedim alaycı şekilde. "Matteo'nun bana yapamadığı şeyi size yaptığından, ailenizdeki herkesin sırlarını gizlice çalıp rus babalara satacağından haberin var mı? " " Ne?! " Diyen Sergey hayatının şokunu yaşadı. " Yalan inanmam. " Hassiktir lan. Dedim yine alaycı. " İndirin silahları." Diyerek yerime oturdum. " Matteo ile ölmeden çok güzel bir sohbet ettik. Seninle ilgili Gerardo ile ilgili yedi sulalenizle ilgili çok güzel şeyler anlattı bana. Anı olarak kalsın diye videoya bile aldım." " Derman Kurtoğlu söylediklerine inanmıyorum." Gerardo'ya çevirdim gözlerimi. " Burada sana çok güzel bir örnek verebilirim Gerri. Sanada Sergey. Ama sırlarınız benden başka kulaklarada gider. Derken sırayla baktım ikisine. Karşımdaki bu ikisinin de birbirinin kuyusunu kazdığını aldığım bilgilerden biliyordum. " Bir bakmışsınız kardeşler gece avına çıkmış." Karşımdaki iki adam birbirine bakarken gözlerinde hep şüphe hemde korku vardı. " En kötüsü ne biliyormusunuz? Dedim geriye yaslanarak. " Bana veya adamlarıma birşey olursa bilgileri emanet ettiğim on adam on ülkede yaymaya başlayacak. Yani anlayacağınız benim sabrımı taşırıp, ateşime odun atmayın. Yoksa alayınızı yakarım. Azdan az çoktan çok gider canınız çekiyorsa gelin. Şimdi kuyruklarınızı götünüze sokup siktir olup gidin." Dedim yumruğumu masaya geçirerek. İki adam ne yapacağını bilemez şekilde baktı bir kaç saniye. Sonra yavaşça yerlerinden kalktılar. " Gerri! Ha birde. Bir daha karşıma çıkma. Yoksa kendini şu leş gibi bulursun." Gerardo ve Sergey kalkıp kapıya yürürken gerideki adamları yerdeki adamıda alıp çıkıp gittiler. " Sefa." " Emret abi." " Bu piçlerin peşine adam tak. İstanbul'dan gidene kadar peşlerinde olsun." " Tamam abi." " Bizde çıkalım." & Ertesi gün ikisi ve adamları İstanbul'dan hava yoluyla ayrıldılar. Ama İtalya'ya değil İzmir'e geçtiler. Bundan hoşlanmasamda yapacak bir şey yoktu. Ben en sert şekilde uyarımı yapmıştım. Sözlerimi dikkate aldılar, aldılar... 💎💎💎 Aradan dört gün geçti. İlk gün birşeyler yapacaklarını düşünerek her an tetikte bekledim. Ama sakin geçti. Uyarımı ciddiye almışlardı.
Odadan çıkarken Semra ile karşılaştım. Beni görür görmez bir adım gerileyip ellerini önünde birleştirerek bekledi. " Ufak bir iki ayrıntı kaldı efendim. Umarım istediğiniz gibi olmuştur." " Beğendim." Dedim sadece. Sonrada aşağıya, salona ardından da mutfağa geçtiğimde beni bekleyen kahvaltı masasına baktım. Bu sabahta kahvaltıyı tek başıma yapacaktım. Yine aklıma o sabah geldi sandalyeye geçip otururken. Elmas'a sen teklifimi kabul et. Her sabah böyle kahvaltı edelim demiştim. Eninde sonunda kabul edeceksin Karam. Dedim sanki yanımdaymış ve beni dinliyormuş gibi. Sonrada hızlıca kahvaltımı yapıp evden çıktım. Sergey ve Gerardo sessiz dursalarda ailenin kalanından yada bizzat kendilerinden bir hamle geleceğini düşünüyordum. & Toplantı uzun sürmüş saat 4 gelirken bitmişti. Otelden çıkıp adamlarımla birlikte araçlara bindik. Batur, " Şimdi nereye gidiyoruz abi." " Eşref'e gidelim. " Tamam abi." İki araç hareket ettik. Az sonra caddeye inip akşam trafiğinde dura kalka yol alırken, " Sefa." Dedim. " Emret abi." " Gerardodan haber varmı? " " Hâlâ İzmir'de abi. Ama Sergey İtalya'ya dönmüş. Gerardo yerleştiği otelden çıkmıyormuş." Gülümseyerek konuştum. " Matteo kardeşlerinin ve aile liderlerinin birbirlerine olan güvenini sarstı. Şuan herkes kendi sırlarının ne kadar ifşa olup olmadığını kontrol ediyordur." " Aynen abi." " Bırakalım birbirlerine düşsünler. Bir süre rahat dururlar işte." Sefa ile konuşurken telefonuma gelen mesaj sesiyle konuşmamız yarıda kaldı. Telefonumu çıkarıp ekranına baktım. Şaşırdım. Elmas'tan bir mesaj gelmesi beklediğim son şeydi. En son dün gece konuşmuştuk. Bir sorun mu var düşüncesiyle hemen açtım mesajı. Tek kelime. Uyuyamıyorum. Yazmış, altınada bir adres yazmıştı. Daha doğrusu bir cafe ismi. Okuduğum şeyle sessiz güldüm kendi kendime. Bensiz uyuyamayağını bilmekten haince bir zevk alıyordum. Çünkü sonradan çıkan bu huyu onu bana getiriyordu. Bu huyu beni teniyle, kokusuyla ve dudaklarıyla buluşturuyordu. Ve bu durumdan gayet memnundum. Batur'a Eşref'in yerine gitmekten vazgeçtiğimi ve cafenin ismini söyledim. Cafenin olduğu yere gitmek üzere direksiyonu başka caddeye doğru kırdı. " Ne kadar sürer." " Bu trafikle yarım saat abi." & Yarım saat kadar sonra mesajda adı yazan yere geldik. Arabadan inip hızlı adımlarla yürüyerek cafenin önüne gelip kapıdan içeri girer girmez gördüğüm Elmas ve arkadaşlarının olduğu masaya yöneldim. Masadakiler şaşkın bir ona bir bana bakarken ben sadece ayakta uyuyan Elmas'a bakıyordum. " Karam..." Dediğimde, " Derman, uyuyamıyorum." Diyerek ayağa kalkmaya çalıştı. Ama sendeledi. Uykusuz ve yorgun olduğu her halinden belliydi. Kaç gündür uyumuyordu bu kız ve neden bugüne kadar söylememişti bana. İlknur Elmas'ı tutmak istediğinde izin vermeden kucağıma aldım. Kollarını boynuma doladı hemen. Başını omuzuma yasladı. " Derdime Derman." Dedi. Yine ağlamaklıydı sesi. " Ne zamandır uyumuyor? " " Dört gündür." Dedi Sevgi. Şaşkındı bakışları. " Dört gün mü? " Dedim şaşırarak. Yani benim yanımdan gittiği günden beri. Kucağımda Elmas kapıya yönelirken, " Bu gece beklemeyin." Diyerek çıktım cafeden. " Abi? " Dedi. Birşey mi oldu bakışıyla. " Yok birşey." Diyerek kucağımda Elmas ile birlikte arka koltuğa geçip oturdum. " Baturalp ısıyı aç." Baturalp ısıyı açarken Sefa'nın ön koltuğa geçmesiyle gaza bastı. " Eve gidiyoruz." " Tamam abi. Abi bu kız sana iyice yük olmaya başladı." Sinirle baktım hiç bir şeyden haberi olmayan Batur'un aynadan gördüğüm gözlerine. " Pardon abi. Ben sadece seni yorduğu için öyle..." " Kulağınızı iyi açın." Dedim sertçe. O sırada kıpırdanarak iyice göğsüme yaslanan Elmas'a bakarak devam ettim. " Bu kız yengeniz olacak." Batur ve Sefa aniden bana döndüler inanamaz bakışlarla. " Saygıda kusur edenin gözünün yaşına bakmam anlaşıldı mı? " Bir kaç saniye sonra kendine gelen ikili, " A-anlaşıldı abi." Dediler sırayla. Eve kadar olan yolu sessizce kucağımda uyuyan Elmas'ı izleyerek geldim. Onu izlemek gün içindeki bütün stresimi alıp götürmüştü. Nihayet geldiğimizde Batur açtı bu kez kapımı. Kucağımda Elmas'la inip eve yürüdüm. İçeri girip üst kata çıktım. Daha bugün biten yeni odaya girip yatağın üzerine bıraktım sevdiğim deli kızı. Üzerimdeki ceketi çıkarırken kapalı gözlerle bir anda yerinde doğruldu. Başı önünde elini boşluğa uzattı. " Gitme." " Şaşırdım." Daha az önce ölü gibi uyuyan kız bir anda hortlak gibi dikilmişti. Ceketimi berjere bırakıp yanına geldim. Üzerindeki montunu çıkarıp ceketimin yanına attıktan sonra yanına gelip ayakkabılarını çıkarttım. Omuzlarından tutarak geriye yatırdım, " Burdayım." Diyerek. Kendi ayakkabılarımı da çıkarıp yanına uzandım. Kolumu başının altından geçirirken anında bana doğru dönüp belime sardı kolunu. " Derman." " Hımm." " Sen olmadan uyuyamıyorum. Asıl büyücü sensin. Dev büyücü." Dedikten sonra biraz daha sokuldu. " Sıcaksın. Sıcak ve..." Devamını getiremedi, uyuya kaldı. Daha doğrusu sızdı. Kendime bastırarak saçlarından öptüm. Senin kaderin benim kaderimin içine yazılmış. Şimdi uyu Karam. 💎💎💎 Gözlerimi açtığımda kendimi bambaşka bir yerde buldum. Uyku hali bir boklar oldu yine diye korkarak kocaman açtığım gözlerimle etrafimı bir tur gezdikten sonra hızla yerimde doğrulup dizlerimin üzerine oturdum. Yanımda yarı çıplak sırt üstü uyumaya devam eden Derman'ı görünce biraz olsun rahatladıktan sonra yeniden etrafıma bakındım. Farklı bir odadaydık. Ev miydi otel mi. Lan bu adamın kaç evi kaç oteli vardı. Neyseki Derman'ın yanındaydım. Da! Burası neresiydi. Elimi çeneme dayayıp olanları düşündüm. Gelip beni cafeden almasını istemiştim, oda gelmişti. Daha bunun cevabını kendime veremeden yarı çıplak olan Derman yüzünden gözlerimi kendi üzerime çevirdim. Yeni olduğu her şekilde belli olan kırmızı bir pijama takımı vardı üzerimde. Ama giydiğimi hatırlamıyordum. Anlaşılan yine o giydirmişti. Anasını satayım her seferinde görsel şölen yaşatıyoruz adama. Dedim dişlerimin arasından. Üstüne atlamadığına şükret sen salak. Diyen iç sesimle yutkunurken, bir yandan da onun bana yaşattığı görsel şöleni izliyordum. He lan! Resmen adamın kaslarında baklavalarında geziniyordu gözlerim. İçimdeki Elmas, yine dile gelip salyalarını topla ayıp ayıp. Derken, ayıp mı? Ayıpsa sergilemesin o da anasını satayım. Dedim bu kez içimdeki Elmas'a doğru çemkirerek. " Yedin bitirdin gözlerinle." Bir anda duyduğum sesle yerinde sıçrarken Derman gözlerini açtı. " N-ne ? " Sağ dirseğinin üzerine kalkıp mavilerini kahvelerime dikerek devam etti konuşmasına. " Gözlerinle yedin bitirdin diyorum. Kimsenin öldüremediği Derman Kurtoğlun'u nazar değdirip sen öldüreceksin diyorum." " Hadi be! Kendi kendime bu yangın Ali çıplakkende mi üşümüyor? Diyordum. " " Ben kolay kolay üşümem." " Koduğumun şansı. Kendi kendime söylediğim sözlere önce bir kahkaha atarak karşılık verdi. Bu asık suratlı adama gülmek yakışıyordu aslında. Hemde çok. Bir anda hızla yanına çekerken tiz bir çığlıkla kendimi tam dibinde sırt üstü yatarken buldum. " Cezalısın." Dedi üzerime doğru eğilirken. " Ne? Ne cezası beh!? " " Dört gündür bana yalan söyledin. Ben sana uyuyamadığın her zaman kollarım ve sinem sana açık. Demedim mi? Neden dört gündür uyuyamadığın hâlde söylemedin?" " Söylememek ayrı yalan ayrı." " Hayır, bana göre aynı." Üzerime doğru eğilirken, " Yanımdan gittiğinden beri uyumamışsın. Seni her seferinde ayakta uyurken buluyorum. Elmas.." Dedi. Sesinin rengi ve tınısı değişti bir anda. " Teklifimi kabul et. Hemen bugün basayım nikahı. Hep burda kal. Hep yanımda, hep kollarımda ol." Dahada yaklaştı. Nefesi yüzümü yalayıp geçerken alev alev bakan gözleri gözlerimi, dudakları dudaklarımı bulduğunda ellerimi göğsüne dayadım. O an ellerim ilk kez temas etmiş gibi hissettim göğsüne. Oysa geçen seferlerde de kollarının arasında sabahlamıştım. Galiba o zamanlar bilinçsizce yaptığım için böyle etkilememişti beni. Bu adamın kalbî soğuk teni çok sıcacıktı. Beni bir mıknatıs gibi kendine çekiyor olsada, dudaklarının arasından konusabildiğim kadar konuşarak, " Olmaz. Daha oturup düşünme fırsatım olmadı." Dedim. Yavaşça ayrıldı dudaklarımdan. " Seni istiyorum Elmass... Seni!" Sesi kısık ve inlercesine çıkıyordu. Burnunu yanağıma sürterek boynuma doğru inerken, " Teninle, kokunla herşeyinle benim ol istiyorum. Sen benden daha acımasızsın Elmas. " *************************** Evet canlarım bölüm sonu. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın. |
0% |