Yeni Üyelik
40.
Bölüm

💎Y.E 39 Kaderin alacakaranlığı💎

@azamet_29_2

💎💎💎

.." Ramo?
Ramo iyimisin?
Ramo ne oldu uyan.
Uyan lütfen Ramo! "

O kadar bağırmama rağmen uyanmıyordu. Yanımdaki duvardan destek alarak yardım çağırmak için ayağa kalktım. Tam arkamı dönmüştüm ki karşımda yine onu gördüm. Eray'ı. Bir anda kolunun birini arkamdan sararak beni kendine çekerken diğer elindeki bezi yüzüme bastırdı. Aldığım iğrenç koku ile ne olduğunu anlayıp nefesimi tutarken bir yandanda elinden kurtulmaya çalışıyordum. Ama olmuyordu. Sonunda almak zorunda kaldığım nefesle başım dönmeye gözlerim kararmaya başlarken.
Onu duydum kulağımın dibinde.

" Seninle çok uzaklara gidiyoruz sevgilim."

💎💎💎

ANIL'DAN

Sevgi ile birlikte pistte slow müzik eşliğinde dans ediyorduk. O sırada arkadan eli başının arkasında sendeleyerek gelen Ramo'yu gördüm. Hemen barın olduğu yöne çevirdim bakışlarımı. Amacım Elmas'ı kontrol etmekti. Ama Elmas yoktu. Elmas yok yanında ona göz kulak olması gereken Ramo ise tekdi. Bir anda içime bir öküz oturdu.

Sevgi'ye," Birşeyler ters."

Diyerek dansı bırakıp Ramo'nun yanına geldik.

" Anıl."

Dedi Ramo eli başının arkasında.

" Ramo ne oldu? "

Elini başından çekince elindeki kanı gördüm. İyimisin demeye kalmadı,

" Anıl Eray! Elmas...
Başıma vurdu o sapık piç.
Elmas yok! "

" Ne?
Ne diyorsun Ramo? "

" Eray, Eray'ı gördüm.
Buradaydı. Buraya gelmiş. Ay!
Ay! Kızı ka..
Elmas! Kahretsin! "
Elmas yok!"

" Ramo.
Bi sakin ol. Doğru düzgün anlat şunu."

Derken İlknur ve Turgay da geldi.

" Ne oluyor burda? "

Dedi İlknur.

" Ramo Elmas nerde? "

Panik doluydu sesi.

" Ay onu anlatıyorum ya bende. Eray piçi.
Eray piçi burdaymış. "

" Nasıl ya? "

" Ay Allah'ım! Kız.
Kız o sapık başıma vurdu.
Bayılıp kalmışım.
Bir uyandım Elmas falan yok. Ne Elmas ne de o piç.
Ay Eray kıza bir şey yaptı kesin.

Polis... polisi arayalım. Yada Kocaayak'ı arayalım birşeyler yapalım. Hadi!
Ay kız gitti!
Ay gitti kız! " Dedi.

Korku ve panikle ne dediğini bilmez şekilde elini bacağına vura vura dövünüyordu.

" Hemen çıkıp arayalım."

Dedi İlknur.

" Deli danalar gibi döne döne birşey bulamayız. Önce kameralara bakalım."

Diyen Turgay'la hemen hep birlikte abimin yanına geldik. Ramo olanları en hızlı şekilde anlatınca abim anında barı bırakıp arkaya geçti. Bizde peşinden tabi.. Hemen bilgisayarı açıp mekanın içindeki kamera kayıtlarına bakmaya başladık.

İlk görüntülerde barın önündeki biriyle tartıştığını gördük. Abim,

" Müşterilerden birine sarınca ben ayırdım. Daha büyük bir belaya bulaşmasın diye. Ramo'ya Elmas'a elini yüzünü yıkamatmasını ve eve götürmesini söyledim. "

Diye açıklık getirdi. Ramo da onayladı. Ekranda da görünüyordu zaten. Birlikte tuvaletlerin olduğu koridora geçtiklerinde diğer kamera görüntüsüne geçtik.

Ramo çekiştire çekiştire Elmas'ı bayanlar tuvaletine götürüyor, Elmas içeri girerken Ramo'da dışarda bekliyordu. Bir dakika kadar sonra bir anda Eray girdi kareye.

" Allah'ın belası sinsice gelmiş.
Bu Eray'ın içinde bir sapık olduğunu nasıl anlayamadık biz!"

Dedi Ramo sinirle.
Görüntüde Ramo aniden arkasını dönüp Eray ile yüz yüze gelince hızla içerideki Elmas'ı uyarmak için içeri girmek istemiş ama Eray elindeki silahla Ramo'nun kafasına vurmuş.

" İnanamıyorum.
Silah! Silahı nerden bulmuş.?
Bu Eray iyice kafayı yemiş, delirmiş."

Tedirgin şekilde izlemeye devam ettik. Görüntüde Eray bayılttığı Ramo'yu bacaklarında tutup çekiştirerek koridorun sonuna götürüyordu.

" Ay! Ay Allah'ım!
Yerleri benimle silmiş bu şerefsiz piç! "

Hepimiz sinirle Ramo'ya bakınca,

" Pardon ama çok igrenç ya! "

Dedi iğrendiği belli yüz ifadesi ile. Gözümüzü yeniden ekrana çevirdiğimizde Elmas girdi görüntüye. Lavabodan çıkıp etrafına bakındı önce, Ramo'yu arıyordu. Sonra farketmiş olacak ki hızlı adımlarla sendeleye sendeleye koridorun sonuna koştu.

O sırada abim görüntüyü dondurup başka kameraya geçti. Bu kamera arka kapıya bakan kameraydı. Elmas Ramo'nun yanına çökmüş korkuyla onu uyandırmaya çalışıyordu.

" Canım ya nasıl korkmuş. "

Cümlenin sahibi gözleri dolu şekilde konuşan Sevgiydi. Kızlar ağladı ağlayacak hâle gelmişlerdi. Duvardan tutunarak kalkmıştıki bir anda Eray belirdi. Elmas arkasındaki Eray ile burun buruna geldiğinde Eray bir anda kızı yakalayıp yüzüne bir bez kapattı.

" Şerefsiz orospu çocuğu. Kızı eterle bayıltmış."

Derken cebimden telefonumu çıkararak küfürler eşliğinde Eray'ın numarasını çevirdim. Telefon kulağımda izlemeyen devam ediyordum.

Eray Elmas'ı hızlıca kucağına kaldırıp arka kapıdan çıkıp gitmişti. Kulağımdaki telefon çalsada açmıyordu it herif. Anında abime döndüm.

" Abi arkada kimse yok mu? Nasıl öylece çıkıp gidebiliyor? "

" Normalde var ama şuan yok.
Bende biliyorum."

Dediğinde telefon tamamen kesildi. Adi herif kapatmış olmalıydı. Abim sinirle bir kaç saat geriye aldı görüntüleri.

" Vaay orospu çocukları."

Dedi öfkeyle. İnanamaz gözlerle izledik ekrandaki görüntüyü ve Eray dan rüşvet alıp ortadan kaybolan iki piçi.

Eray piçi herşeyi hesap kitap ederek gelmişti bu gece buraya. Büyük ihtimalle peşimizde ve bizi izlemişti. Belki de defile sırasında bile oradaydı. O zamandan beri peşimizdeydi.
Kahretsin dediğimde, Sevgi kolumdan tuttu.

" Anıl ne yapacağız şimdi. Ya ona birşey yaparsa. "

" Polisi aramalıyız." Dedi İlknur.

" Boşver polisi.
Kurtoğlun'u aramalıyız! "

Dedi Ramo eli hâlâ başının arkasında.

" Önce Eray'ın evine gidelim. Birşeyler buluruz belki."

Diyen Turgay'ın dediği şuan daha mantıklı gelmişti. İlknur ile Turgay önden, biz arkadan apar topar çıktık mekandan. Tabi çıkarken,

" Abi görüntüleri bana at." Dedim.

Hızlı adımlarla Turgay'ın arabasına ilerleyerek hepimiz tek arabaya binip hareket ettik. Ramo o sarsak kafayla araç kullanamazdı bu yüzden oda bizimle geldi. Trafikte en hızlı şekilde ilerleyerek Eray'ın oturduğu adrese doğru yola çıktık. Yarım saat yada kırk dakika süren yol boyunca nerde olabileceklerini ne yapabileceğimizi konuştuk durduk ama bir sonuca ulaşamadık. O pislik her yerde olabilirdi.

" Derman kadar hızlı bulamayız."

Diyen İlknur'a katılmak zorunda kaldık. Adamın İstanbul'un altını üstüne geçirecek gücü vardı. Nihayet geldiğimiz apartmanın önünde durup arabadan apar topar indikten sonra bir zamanlar Eray ile birlikte kaldığımız için bende olan yedek anahtarı kullanarak girdik binaya.

Asansörsüz binanın üçüncü katına koşarak çıktık. Nefes nefese kapı önüne geldiğimizde hiç oyalanmadan kapıyı yumruklamaya başladım. İçerden çıkmasını ve yüzünü dağıtmayı çok istiyordum şuan.

Kapı kilidinin açılma sesini duyduğumda bir an dileğim gerçek oldu diye düşünürken kapıyı hiç tanımadığım bir çocuk açtı. İlk şaşkınlığı üzerimden attıktan sonra direk içeri daldık.

" Eray!
Eray nerdesin lan yavşak piç? "

Kapı önündeki çocuk,

" Ne oluyor ya, ne yapıyorsunuz, kimsiniz? "

Dediğinden biz çoktan odaları turlayıp çıkmıştık bile. Ama yoktu. Hızla çocuğun yanına gelip yakasından tuttum.

" Nerde lan o Eray? "

" Yok, gitti.
Dört gün önce burayı bana bıraktı. Kendide memlekete gidecem dedi."

" Kahretsin."

Diye hırlarken Sevgi'nin telefonunun sesini duyduk. Hepinizin gözü Sevgi'yi buldu. Sevgi cebinden çıkardığı telefonuna bakarken gözleri kocaman bir elini ağzına kapattı.

" O!
O arıyor!
Ne diyecem?
Valla ben konuşamam."

Biz birbirimize bakarken telefon kapandı. Ardından tekrar çalmaya başladı.

" Kesin Elmas'a ulaşamadığı için bizi arıyor."

Diyen İlknur bir anda,

" Ver şunu bana! "

Diyerek telefonunu Sevgi'den alarak açtı.

" Alo." Dediğinde.

" Neden açmıyorsunuz lan! "

Karşıdan gelen kükremeyi hepimiz duyduk.

" Neredesiniz lan!
Neden evde değilsiniz? "

" Şey.." Demişti ki.

" Elmas'ı ver bana! "

Diye hırladı Derman Kurtoğlu.

" Elmas yok."

" Ne demek lan yok!
Nasıl yok!
Nerede? "

" Ka- kayıp."

" Kayıp mı?
Ne demek lan kayıp?
Nasıl kayıp?
Delirtmeyin lan beni!
Konuşsana! "

" Şey buraya gelseniz iyi olacak konum atıyorum."

Dedi ve kapattı.

💎💎💎

Bugün defilenin ardından şuan İzmir de olan Michael'in beni arayıp ulaşamaması ve Sefa'yı aramasının ardından, Sefa yanıma gelip İzmir'de ki mekanlarımdan birinin yandığının haberini verdi. Yangının arkasından şüpheli bir kaç kişinin Michael'in bulunduğu araca saldırdıklarınıda öğrenince delirdim. Neyse ki iyiydi. Ama İzmir'e gitmeli durumu yakından görmeliydim. Apar topar kulise, Elmas'ın yanına gidip İzmir'e gitmem gerektiğini ve geceye döneceğimi söyledim. Ardından da işini bitirip hemen eve dönmesini.

Ama eve gitmeyeceğini bugün arkadaşlarıyla olacağını söyledi. Normalde izin vermez zorluk çıkarırdım ama bugün kıskançlığımla yeterince eziyet vermiş olduğumu düşünüp geceye kadar müsade etmiştim. Gece döndüğüm zaman Elmas'ı kendi evinden alıp evime götürecektim. Bu şekilde konuşup vedalaştıktan sonra yanından ayrıldım. Adamlarımla birlikte araçlara binip havaalanının yolunu tuttuk. Bir saatin sonunda kendi özel uçağımda ve havalanmıştık. Uçuş sırasında Michael'i arayıp ayrıntıları ve eski düşmanlarımdan birinin oyunu olduğunu öğrendim. Mekanımı müşteriler içindeyken ateşe vermiş herkes kaçarak kendini kurtarmaya çalışırken mekâna gelen Michael'in arabasına daha yoldayken ateş açmışlar. Küçük bir sıyrıklarla kurtulmuş Michael. Neyse ki Derya yanında değildi.

Bir saatin sonunda İzmir'e iniş yaptık. Bizi Michael'in adamları karşıladı. Birlikte olduğu mekâna geldik. Onu gördüğümde dimdik ayakta beni bekliyordu. Ama öfkesi fazla fazla belliydi. Yanıma gelip saygıyla elimi sıktı.

" Hoşgeldin abi."

" İyimisin koçum."

" İyiyim abi.
Küçük bir sıyrık o kadar.
Allah'tan Derya benimle değildi."

" Olanlardan haberi varmı? "

" Söyler miyim abi? Soluğu burda alırdı. "

" Aferin.
Son durum ne? "

" Az önce haber geldi.
Bulduk. Yaka paça aldık. Bizimkiler biraz hırpalamış ama hâlâ sağ. Azrail'ini bekliyor."

Beni kastettiğini belli ediyordu gözleri.

" O halde bekletmeyelim."

Dedim hırlayarak. Benimle uğraşacak adam önce kendine bir mezar kazmalıydı. Yaptığını affetmeyecek cezası neyse kesecektim. Hemde öyle bir kesecektim ki bana bulaşmak ne demek bütün âlem görecek ayağını denk alacaktı.

💎💎💎

Aradan dört saat geçmişti. Bir yandan bardağımdaki viskimin son yudumlarını içiyor bir yandanda ellerimin üzerimdeki yaralara bakarak uçağın ineceği ânı bekliyordum.
Yeniden İstanbul'a dönmeden önce bütün İzmir'e bir mesaj bırakmıştım bu gece. Mekanımı yakan, kardeşimin kocası olacak kişiye silah sıkan, bana racon kesebileceğini sanan adamı kendi ellerinle silmiştim bu dünyadan. Bu izlerde attığım yumrukların izleriydi.

" Abi bi pansuman..."

" Gerek yok Sefa."

Diyerek yanımda oturan Murat'a baktım.

" Kolun nasıl? "

" İyi abi önemsiz. Önümde sen olmasan sana saygısızlık olmasa ben bitirirdim o piçi. "

" Bana kendinimi ispatlamaya çalışıyorsun. Buna gerek yok koçum. Nasıl biri olduğunu biliyorum. Bilmesen Derya mı sana emanet edermiydim."

" Sağol abi."

" İzmir'deki işin bittiğine göre bu gece dinlen yarında Amerika'ya dön. Orayı boş bırakma. "

" Tamam abi merak etme sen."

" Hem Derya merak etmiştir seni."

Dedim muzipce.
Gülümseyerek önüne döndü.

" Bu arada nikâh ne zaman bakalım."

" Sen ne zaman uygun görürsen abi."

" Belkide çifte nikah yaparız."

Dedim elindeki bardağın içindeki sıvıda gördüğüm hayalî izlerken.
Bir anda beni buldu şaşkın bakışları.

" Çifte nikah? "

" Evet çifte nikah."

" Ooo yakışır abime. Kim bu şanslı kız. Tanıyor muyuz?"

Elmas'ın yüzü bir kez daha gözlerimin önüne gelince ister istemez gülümsedim.

" Senin arabayı haşat eden kız varya. İşte o. O çatlak kıza evlenme teklif ettim."

" Ooo.
Deli kanlı abime delikanlı yenge. Hayırlı olsun o zaman abi."

Dedi az önce benim yaptığım gibi muzipçe gülümseyerek.

" Sağol koçum.
Dönünce hazırlıklara başlarsınız.
En kısa sürede haber vereceğim."

&

Havaalanına inen özel uçağımdan önce ben ardımdan Murat ve adamlarım indik. Burdada bizi benim adamlarım karşıladı.

Murat kendi aracına ben kendi aracıma bindik. O dinlenmek için otele giderken ben Elmas'ı alıp eve gidecek aklımdan çıkmayan kokusunu daha iyi alabilmek için onu kollarımın arasına alacak sımsıkı sarılıp kokusunu içime çeke çeke uyuyacaktım bu gece.

Saat on iki ye gelirken
Elmas'ın evinin önündeydim.
Ama dairesinin ışıklarını kapalı görmek bir süprizdi. Geleceğimi bildiği hâlde yatıp uyumuşmuydu.
Hayıır uyuyamazdı. Yanımda olmadıkça uyuyamazdı. O zaman neden?

Arabamdan inip binanın dairesine ait olan kapı ziline bastım. Bekledim fakat açan olmadı. Duymuyorlar mıydı yoksa duymazdan mı geliyorlardı bilmiyorum ama bu durum sinirimi bozmuştu. Defalarca üst üste bassamda açılmadı. Hoşuma gitmeyen bir şeyler vardı. Telefonumu çıkarıp Elmas'ı aradım. Kapalıydı. Nasıl kapalı olurdu. Bunu daha önce konuşmuş açık olacağı ve her aradığımda ulaşacağım konusunda anlaşmıştık. Dahada huylandım. Sinirle arkadaşı Sevgi'nin telefon numarasına basıp aradım. Telefon çalmaya başladı. Çaldı çaldı ama açılmadı. Sinirim katlanarak artıyordu. Birşeyler tersti emindim artık. Tekrar aradım. Bu kız yine başını bir belaya sokmuş olabilir endişesi içimi kaplarken telefon açıldı. Ama açan kişi Sevgi değil İlknur du.

" Alo." Dediğinde.

Öfkeyle bağırarak konuştum.

" Neden açmıyorsunuz lan!
Neredesiniz lan!
Neden evde değilsiniz? "

" Şey.." Diye mırıldanınca

" Elmas'ı ver bana! "

Diye hırladım.

" Elmas yok."

Ne demekti yok.

" Ne demek lan yok!
Nasıl yok!
Nerede? "

" Ka- kayıp."

Duyduğum o tek kelime ateşten bir ok oldu tam soluma girdi.

" Kayıp mı?
Ne demek lan kayıp?
Nasıl kayıp?
Delirtmeyin lan beni!
Konuşsana! "

" Şey buraya gelseniz iyi olacak konum atıyorum."

Dedi ve kapattı. Hızla arkamı dönüp araca binerken Sefa!
Diyerek arka kapıdan araca bindiğimde telefonuma konum geldi. Hemen açıp konuma baktım. Uzak değildi. Direksiyondaki Batur'a konumun yeri söyleyip,

" Batur bas gaza bas!" Dedim yüksek sesle.

" Abi.
Ne oluyor sorun ne? "

" Elmas kayıpmış."

" Nasıl kayıp? "

" Ne bileyim lan ben.
Bi İzmir'e gidip gelene kadar kimbilir hangi belaya soktu başını yine. Nasıl bir belayı buldu kimbilir.
Delirecem ya. Bu kız delirtecek beni sonunda. "
Bir yandan kendi kendime bağırıyor bir yandan yumruğumu kapıya vura vura hırsımı almaya çalışıyordum. Ama geçmiyordu. Kahretsin geçmezdi. Çünkü sinirden çok endişe vardı içimde. Başına kötü birşey gelmesi endişesi.

&

Konum noktasına geldiğimizde önce etrafta kimseyi göremedim. Ama az sonra aracımız durduğunda ve indiğimizde önümüzdeki gri sedandan Elmas'ın arkadaşları indi. Soğuk olduğu için araçta bekliyorlardı belliki. Hızlı adımlarla yürüyerek yanlarına gelip,

" Ne oluyor hemen anlatın? Ne demek Elmas kayıp. Nasıl kayıp?"

Kızlar endişeli erkekler sıkıntılı şekilde bana bakıyordu.
Anıl adındaki arkadaşı öne çıktı.

" Kendiniz izlerseniz daha iyi." diyerek elindeki telefonu açıp bana uzattı. Bir ekrana bir Anıl'a baktım. Sonra tekrar ekrana çevirdim gözlerimi.

Video açıldığında gördüğüm mekânla sinirle baktım her birine.

" Ne işiniz vardı lan o kulüpte. Neden evde değildiniz?"

" Bugünkü defileden sonra gidip biraz eğlenelim dedik."

Dedi Sevgi.

" Defilenizede! Eğlencenizede.!"

Anıl devam etti.

" İzleyin... Eray.
Eray Elmas'ı zorla kaçırmış."

Duyduğum şeyle videoyu durdurduğumda bütün damarlarımda hissettiğim öfke alev alev yayıldı vücuduma. Elimdeki telefonunu sıkarak baktım Anıl'ın yüzüne. Çenesi ile telefonu işaret ederek,

" Mekâna gelmiş. Ramo'yu yaralayıp Elmas'ı zorla götürmüş."

" Eray?
Eray sizin arkadaşınız değil mi lan! Nasıl böyle birşeye kalkışır."

Sevgi girdi araya.

" Elmas size söylemedi.
Ama Eray Elmas'a aşıkmış. Elmas'a da itiraf etmiş bunu. Ama her seferinde reddetti Elmas. İstemedi."

Anıl devam etti yine.

" Eray Elmas'ı takıntı haline getirmiş. En son...
Sizinle birlikte eve uğrayıp okula geldiği gün yani. Kızlar evde yokken içeri girmiş. Elmas kendi odasında Eray'la burun buruna gelmiş. Hatta bence Elmas'ı taciz bile etmiş Eray. Sizin daireye çıktığınızı duyunca da kaçmış."

Dişlerimi sıkarak hırladım.

" Demek o yüzden titriyordu.
Ne yaptığını sanıyor bu salak kız! Neden o zaman söylemedi bana bunları? "

" Sizden korktu Elmas."

Dedi İlknur.

" Yani Eray'ı öldürürsün diye..."

" Siktiğimin piçini öldürürüm diyemi korktu aptal! O orospu çocuğu evine giriyor!
Onu taciz ediyor ama o hâlâ onu mu düşünüyor!
Nasıl bir beyinsiz bu? "

Elimdeki videoyu açtım tekrar.
Sonuna kadar hızlandırarak izlediğimde bütün İstanbul'u yakacak haldeydim.

" Nerde bu mekan. "

Anıl adresi söylerken görüntüleri kendime ve Sefa'ya attım. Adreside alıp araba yürürken İlknur geçti önüme.

" Onu bulun ne olur." Dedi.

" O adi ona zarar vermeden bulun."

Gözleri dolmuş taşıyordu.

" Elmas evlenme teklifini kabul edeceğini söyledi bugün. Sizi seviyor."

Duyduğum şeyle hem şaşırmış hem sevinmiş hem korkum dahada artmıştı.

" Ne olur..."

Diyerek bitirdi cümlesini. Korkuyordu. Elmas için korkuyordu. Ama şuan hiç kimse benim kadar korkamazdı. Elimi yavaşça koluna koydum.

" Siz eve dönün."

Dedikten sonra,

" Sefa gidiyoruz
Bu gece İstanbul'a uyku haram."

Diye bağırdım. Ardından hızla aracımın arka kapısından arka koltuğa geçip oturdum. Sefa da binince hareket ettik.

" Sefa!"

" Emret abi!"

" Adam yolla, mekanın etrafındaki bütün kamera görüntülerini toplasın. Yerin altına üstüne haber salın. O piçin resimlerini herkese yayın. Kim bulursa, görürse ağırlığınca altın alacağını ilan edin. Lağım farelerine kadar herkes peşine düşsün. Ama sağ olmalı. Sağ olmalı ki kendi kanından boğayım onu."

Son cümlemi söylerken hem dişlerimi hem yumruklarımı sıktım. O şerefsizin piçin Elmas'a dokunduğunu düşünmek deli ediyordu beni.

Sefa eline aldığı telefonuyla arka arkaya aramalar yaptı. Bütün adamlarım ve onların adamları hepsi harekete geçmişti. Sefa arkaya doğru dönüp,

" Abi av başladı. Yarım saat içinde İstanbul'un yarısı bu piçin resmini görmüş olur. "

" Güzel...
Batur şu mekâna gidelim önce."

" Tamam abi."

" Maho da mekâna gidiyor abi. Biz oraya geçene kadar görüntüleri alacak."

Dedi Sefa.

&

En hızlı şekilde yol alarak kısa sürede mekana geldik. Dışardan bakıldığında çok büyük bir yer değildi. Ama giriş çıkış yapanlara bakılırsa kalabalıktı. Araçtan inip mekana doğru yürürken Sefa abi diyen Maho'yu görünce durduk.

Önce bana bakarak başıyla selam verirken,

" İyi akşamlar abi."

Dedi ve devam etti.

" Mekanın etrafındaki kamera görüntülerini aldık. Aradığınız adam 2 cadde aşağıdaki katlı otoparka giriş yapmış. Adamımız şuan orada katlardaki kamera görüntülerini kontrol ediyor."

" Hemem gidelim."

Koşar adım araca dönüp hareket ettik. Dediği caddenin sonundaki büyük katlı otoparkta gelerek direk içeri girdik. Diğer adamımız bizi bekliyordu.

Hızla inip girişteki yazaneye gelerek içeri girdim. Adamım ve çalışan elemanın önündeki masa üzerindeki açık ekranda siyah sedan bir araç görünüyordu.

" Bu mu? "

" Bu abi."

" Oynat."

Görüntünün köşesinde -3 yazıyordu. Yani -3. Kat. Görüntüdeki araç otoparkta hızlı şekilde ilerleyerek en sonda durdu. İçinden inen kişiyi görünce,

" Durdur! " Dedim. Ardından da

" Büyüt! "

Görüntü büyüdüğünde arkamdaki Sefa, " Bu o piç abi." Dedi.

Oydu Eray denen itin dölü. Elime geçirdiğimde lime lime edeceğim orospu çocuğu.

" Devam et."

Görüntü devam etti. Eray aracın ön tarafından geçip şoför koltuğunun yanındaki diğer kapıyı açtı. İçeriye doğru eğilip, hâlâ kendinde olmayan Elmas'ı kucağında dışarı aldı. İşte o anda bütün damarlarımda lavlar akmaya başladı. Şuan onun yanında olup boğazını kesmeyi düşündüm.

Eray kapıyı kapatıp uzaktan kumanda ile kilitledikten sonra otoparkın içinde yürüyerek sütunun arkasında kayboldu.

" Diğer taraftaki kamera bozulmuş abi. "

Dedi adamım soracağımı bildiği için beklemeden.

" Sikeyim böyle işi. Nasıl bozuk lan! Niye bozuk? "

" Abi sakin ol. Bozuk ama bir aracın çıkışı bu kameradan görünüyor. Beyaz bir panelvan."

Az sonra dediği gibi bir panelvanın çıkışını gördük ama ön cam tavan ışıkları yüzünden parlama yapıyordu.

" En dış kameraya geç."

Dedim hemen. Dış görüntüyü açtı adam. Otoparkın çıkışında ikinci kere gördüğümüz aracın bu kez net görünen ön camlarında Eray ve Elmas görünüyordu.

Hemen plaka ve aracı bütün adamlara yayın. Bu gece bitmeden bulunacak o piç.

Ekrandaki donuk görüntüye baktım.

" Sen artık bir ölüsün!"

💎💎💎

Aradan sadece 1 saat geçmişti ama sanki bana yıllar geçmiş gibi geliyordu. Bir saattir denizin kenarında karanlıkta simsiyah görünen denize ve boğaz köprüsüne bakarak oturuyordum. İlk kez canımın yandığını hissediyordum. Sevdiğim kızı bulamamak canımı yakıyordu. 6. Sigaramdan bir nefes daha çekerken elimi alnıma bastırdım.
Son beş dakika önce sorduğum şekilde yine,

" Sefa." Dedim.

" Haber? "

" Yok abi.
Ama kısa sürede gelecektir eminim. İstanbul'un yarısı yengeyi arıyor."

Sefa da beş dakika önceki cümlelerin aynısını tekrar etmişti.

" Nasıl birşey bulamazlar lan!
Yer yarılıp içinemi girdiler! "

Demiştim ki,

Sefa'nın telefonunu duyduk. Hızla çıkarıp açtı. Hoparlörlere verdi sesi.

" Konuş."

" Abi ben Çoşkun. Aradığınız araç ve adam şuan tam önümde seyrediyor."

Batur anında motoru çalıştırıp hızla geri vitese aldı. Park yerinden hızla çıkarken Sefa,

" Nerdesin hemen söyle."

" Abi O-7 üzerinden batıya gidiyoruz. Konum atıyorum."

Bir dakika olmadan konum geldi. Sefa konumu Batur'a gösterdiğinde Batur kendinden emin,

" Yarım saate ordayım."

Derken gaz pedalını kökledi. Batur yarım saat dediyse o kadar bile sürmezdi. İstanbul'un haritasını yeniden çizecek kadar iyi bilirdi İstanbul'u ve bütün kestirme yolları. Yinede işi şansa bırakmatacaktım.

Telefonu Sefadan alıp,

" Coşkun yavaşlamalarını sağla ama dikkat edin arabadaki kıza zarar gelmeyecek."

" Emredersin abi."

Dedi ve kapandı telefon.

&

Batur dahada asıldı pedala. Çevre yolu, ara yollar derken
aradan 20 dakika geçmiş ve biz konum noktasını az önce geçmiştik. Yola devam ederken Çoşkun tekrar aradı.

" Abi trafiği felç ettik ama çakal tepeye çıkan yola kaçtı. Bence şüphelendi. Peşinde olduğunu biliyor abi. "

" Koduğumun piçi."

Hırlayarak kapattım telefonu.

" Duydun Batur devam et. "

Birkaç dakika sonra ilerde Çoşku'nun dediği yerdeydik. Coşkun yolu tıkamak için kaza yapmış yolun kapanmasını sağlamıştı. Ve kaza yaptığı araçta bizim adamlarımızdan birinin aracıydı. İyi taktikti. Taktiri sonraya bırakıp tepe yoluna saptık. Batur aynadan bakarak konuştu.

" Abi bu yolun sonunda uçurum var. Burdan öteye gidemez. Bulduk onları."

Duyduğum şey yinede hoşuma gitmedi. Uçurum.. Beş dakika sonra tam tepenin üzerindeydik. Bulmuştum onu. Sevdiğim kızı bulmuştum. Yeniden kollarımın arasına aldığımda asla bırakmayacağım kızı bulmuştum nihayet.
Aracımın uzun farlarının aydınlattığı karanlık gecede tam karşımda bize dönük duran, motoru hâlâ çalışır haldeki panelvanı gördüğümüzde silahlarımızı çekip hızla aşağı indik.

Aramızda sadece 10-15 metre mesafa vardı. Ön koltuktaki hâlâ kendinde olmayan Elmas'a baktım. Sonrada yanındaki gözlerini dikmiş bize bakan Eray piçine diktim gözlerimi. Bütün öfkem, nefretim ve öldürme arzumla,

" Benden kaçabileceğini mi sanıyordun lan piç! Hemen in o araçtan."

Diye haykırdım. Araca doğru ağır şekilde iki adım atarken bir anda elinde gördüğüm silahı Elmas'ın kafasına dayadı. Anında kaskatı kesildim.

" Sakın!
Sakın yapma! Seni pişman ederim."

Diye bağırdım. Ardından ikna olmasını umarak,

" Eray.
Elmas'ı bırak siktir git burdan.
O zaman yaşamana izin veririm. Yemin ederim."

Sessizce beni izliyor ve dinliyordu.

" Eray!
Eğer ona bir zarar verirsen yemin ederim seni öldürmem. Her gün küçük bir parçanı keserim ama öldürmem. Hayatın boyunca işkence ederim sana ama öldürmem.!"

Bir anda,
" Herşeyin suçlusu sensin pislik herif. Senin yüzünden herşey."

Diye bağırdı. Bir yandan da ağlıyordu. Aklını tamamen kaybetmiş gibiydi.

" Senin yüzünden reddetti beni!
Ona olan aşkımı kabul etmedi. Oysa onu deli gibi seviyordum. Ona senden daha iyi bakabilir daha çok sevebilirdim. Ama o ne yaptı? Beni reddedip senin gibi adi bir katili tercih etti."

" Sikerim lan senide aşkınıda!
Benim sabrımı zorlama lan!

Sana yaşaman için son bir şans veriyorum Eray. Oda sadece Elmas'ın hayatı için. Siktir git buradan."

" Hayır! " Diye bağırdı.

" Asla onu sana bırakmayacam asla! Ya benimle yaşar yada benimle birlikte ölür! "

Söylediği şey kanımın alev almasına yetmişti. Aynı anda altındaki aracın arka lastikler patinaj yapmaya başladı.
Kahretsin bu olamaz, bu adi şerefsiz Elmas ile birlikte kendini öldürmeye kalkacaktı.

" Hayır!
Sakın, sakın yapmaa!! "

Diye korkuyla bağırdım.
Ne düşüneceğimi ne yapacağımı şaşırmıştım bir an. Şuan tam kafasına sıksam da sıkmasam da debriyajdaki ayağı çekildiği anda araba geriye uçacaktı.

Bunu bilerek yapıyordu. Tetiğe basarsam suçlusu ben olacaktım. Basmazsam onun istediği olacaktı. Gider ayak intikam almak istiyordu belkide benden. Hızla elimi havaya kaldırdım.

" Tamam!
Tamam sen kazandın.
İzin vereceğim. Elmas'la birlikte gitmene izin vereceğim. Sadece ona zarar verme."

Dedim ve yutkundum. Hayatımda ilk kez geri adım atmıştım. İlk kez bir pisliğe yalvaracak hâle gelmiştim. Ama Elmas'a birşey olmasındansa buna razıydım. Şuanki cendereden çıksak yeterdi, gerisi kolaydı. Yine bulurdum bu piçi.

Bir kaç saniye sessizce sadece yüzüme baktı. Sonrada saniyelik şekilde Elmas'a.

" Bize bu dünyada rahat vermezsin Kurtoğlu. Sana inanmıyorum! Bize bu dünyada kavuşmak yok, bu yüzden..."

Dedi ve bir anda ayağını debriyajdan çekti.

" Hayıır!! "

Diye haykırarak hem Eray'a hem de arabanın lastiklerine arka arkaya ateş ettim ama durdurmaya gücüm yetmedi. Gözlerimin önünde uçurumdan aşağıya uçtu araç. Korkuyla uçurumun kıyısına doğru koştum. Dizlerimin üzerine çökerek aşağıya baktım. Gecenin karanlığında zar zor gördüğüm tek şey metrelerce aşağıda denizin içinde batmakta olan beyaz araçtı.

" Hayır!
Hayır, hayır, hayır!

Elmaaasss.!!!

***************************

Evet canlarım aksiyonu bol bir son oldu.

Gelecek bölümlerde sizce neler bekliyor bizi?

Gelecek bölümde görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın ♥️🌹♥️

 

Loading...
0%