@azamet_29_2
|
Selam canlarım. İstekler üzerine yeni bölüme hoşgeldiniz. Bol bol yorum ve beğeni istiyorum lütfen. Keyifli okumalar diliyorum ♥️ 💎💎💎💎💎 " Elmas dur! Duyduğum kapı sesiyle gözlerimi korkuyla açarken yerimde sıçradım. Etrafımda onu aradı gözlerim. Ama yoktu. Yine yoktu. Yine sadece kâbus görmüştüm. Bir aydan fazladır her gece ve gündüz her kısacık uykumda olduğu gibi. Kapıdan giren Sefa idi. Nihayet hastaneden taburcu olmuş çıkar çıkmazda buraya, yanıma gelmişti. En sadık iki adamımdan biriydi Sefa. Başımı kaldırıp hâlâ ayılamamış gözlerle baktım yüzüne. Çünkü günlerdir olduğu gibi gece sabaha kadar, gündüz akşama kadar sadece içiyordum. Hiç kimse, hiçbir şey, hiç bir iş umrumda değildi artık. Elmas ile kolum kanadım kırılmıştı sanki. " Nasılsın? " " İyiyim abi." Önümdeki şişenin sonunu bardağa boşalttıktan sonra şişeyi masadaki diğer boş şişelerin yanına koydum. Bardağı alıp dudaklarıma götürdüm. Büyük bir yudum alıp yuttuktan sonra masaya bıraktığım bardağı yavaşça yerinde çevirirken, " Bir daha benim işime karışma Sefa. Yoksa bir sonrakinda kafana sıkarım. " " Yine olsa, yine yaparım abi. Seninde ölmene izin veremezdim. Öldürmekse dileğin, şimdi çek vur. Zaten bir can borcum vardı. Borcumu ödedim sayarım." Başımı yavaşca önümdeki bardaktan kaldırıp çatık kaşlarla ve göz ucuyla karşımdaki adama baktım yeniden. O geceye döndü bulanık zihnim. " Çıkabilirsin." Dedim sadece. Sefa çıkarken Baturalp girdi içeri. " Abi misafirin var." " Kimseyi görmek istemiyorum demedim mi lan sana! " " Beni de mi abi? " Batur'un arkasından içeri giren kişi Derya idi. Batur çıkarken, " Sonunda sana mı söyledi o Murat." " Sen toparlanamadığın için söylemek zorunda kaldı. Dedi. " Öyle birşey yapmayacaksın." Masanın önüne gelip koltuğa oturdu. Kısa bir süre ikimizde sessiz önümüze baktık sadece. Sonunda sessizliği Derya bozdu. " Olanlara çok üzüldüm abi." Derya'nın söylediği şey beni yeniden o geceye çekti götürdü. Gözlerimin önünde uçurumdan aşağı uçan aracı, kendinden bir haber Elmas'ın o şerefsiz orospu çocuğu ile birlikte o aracın içinde denize düşmesi, arkasından atlayacakken Sefa'nın canı pahasına bana engel olması, delirip Sefa'yı vurmam. Sonrasında sabaha karşı denizden çıkartılan boş aracın ardından bulunan Eray'ın cesedi. Ve bulunamayan Elmas. O geceden sonra günlerce heryeri aradım, arattırdım. Dalgıçlardan, hatta polisden, Sahil güvenlik den bile yardım istedim. Ama yok. Sevdiğim kızın dirisini geçtim ölüsünü bile bulamıyordum. Ben bugüne kadar bu dünyada herşeye gücümün yeteceğini sanıyordum. Meğer bir hiç den ibaretmişim. " Abi. Lütfen kendine bir bak. Sen bu değilsin." Derya'ya çevirdim gözlerimi, bulanık görüyordum yüzünü. " Maalesef sevdiğin, evlenmek istediğini söylediğin kızı kaybettin. Asla diyemem üzülme diye. Ama senin bir suçun yok. Onu korumak, kurtarmak için elinden gelenin en iyisini yaptın." " Yapmadım! " Dedim yumruğumu masaya vurarak. " Kahretsin, yapamadım! " Yaptın abi. Abi... " Derya." Derken gözlerim önümdeki telefonun ekranında gelecek bir küçük habere muhtaç ağlamak üzere hissediyordum. Ben kendimi hiç bu kadar kötü hissetmemiştim. " Efendim." " Elmas çok üşümüştür." Yumruklarımı sıktım. Eklem yerlerimi kıracak derecede hemde. " Biliyormusun o hep üşürdü. Soğuğu hiç sevmezdi. Soğuktan yanan bahar çiçekleri gibi yanar, kurur, canı kesilirdi. Rüzgarda kalmış kuru bir yaprak gibi titrerdi. Çocukluğundan beri ailesi sandığı insanlar onu hep soğukla, karla cezalandırnışlar çünkü. Ruhuna işlemiş soğuk. " Derya." dedim yine, bu kez dolan gözlerimle. " Arabadayken baygındı. Başımı kaldırıp evet demesini bekledim. Acı çekmeden ölmesi tesellisine sığınacak kadar aciz biri gibi hissediyordum. Dolu gözleriyle gözlerime baktı ama cevap veremedi. " Ama buz gibi denize düştüğünde suyun etkisiyle kendine geldiyse... Ne olduğunu bile anlayamamıştır. Dedim ama devamı gelmedi. Boğazıma oturan yumru izin vermedi ne sesime, ne de nefesime. Kesilen nefesimle elimi boğazıma dayadım. Derin bir nefes almaya çalışırken kendi nefesim ciğerlerime battı. O kadarki cam kesiği gibiydi duyduğum acı. " Derya... Elmas... Elmas dur! Diye bağırıyorum ama beni duymuyor... O gece ben ölmeliydim Derya. " Abi." Dedi Derya. Sonra ayağa kalktı. " Bana bak." Başımı yavaşça kaldırdım ve yüzüne baktım. İki gözünden akan yaşlar yüzünü ıslatıyordu. " Elmas seni böyle görse seninle alay ederdi. Histerik bir gülümseme bıraktım. Şuan yanımda olsa yeterdi. Ne derse kabul ederdim. Yeterki yanımda olsaydı. " Derya." Geriye yaslanarak gözlerimi sıktım. " Yalnız bırak beni." Kısa süre sonra ayak seslerini duydum. Ardından onu. " Abi kendine gelmez böyle devam edersen düşmanların seni öldürmek için sıraya girerler. Dedi ve kapıyı çarparak çıkıp gitti. Gözümü açtım. Bir süre arkasından kapattığı kapının yüzüne baktım. Haklıydı. Ama kolumu kanadımı kırık hissetmekten kurtarmıyordu beni haklılığı. Yerimden yavaşça kalkarken sendeleyince masadan destek aldım. Zorlukla durdum ayakta. Kendime olan kızgınlığım, sinirim hat safhada " Abi! " Değilim! Sendeleyerek kapıya doğru yürürken zorlukla atıyordum adımlarımı. Batur hızla yanıma gelip koluma girmek istesede elimle dur orda işareti yaparak izin vermedim. O geceden beri evime gitmiyordum. Gidemezdim. Kaldığı odaya giremezdim. Acısını yeniden ve yeniden duymaya dayanamazdım. Şuan kaldığım otelimdeki ofisimden çıkıp asansöre doğru yürüdüm. Bana özel olan asansöre binip odama çıkan kata bastım. Arkama yaslanıp karşımdaki aynada kendime baktım. Derya haklıydı. Berbat görünüyordum. Bahar ayı olan Nisan'ın ilk yağmurları yağıyordu artık. Başımı yukarıya, karanlık gökyüzüne çevirdim. İnce ama hızlı yağmurun yüzüme, saçlarıma vuran damlalarının yanan kalbimi bir nebze soğutmasını istedim. Ama olmuyordu. Yanıyordu... Üzerimdeki ceketimi yavaşça çıkarıp kollarımdan aşağı düşmesine izin verdim. Ardından gömleğimin düğmelerini birer birer açıp onuda çıkarıp ceketimin üzerine bıraktm. Bedenimi geriye esneterek kollarımı iki yana açarak çıplak göğsümü artan yağmura çevirdim. Allah'ım bu nasıl bir şey di. Yanıyordum resmen. Hem ruhum hem bedenim alev alevdi ve bu yangın geçmiyordu. Dizlerimin üzerine bıraktım kendimi. Ellerimi yumruk yapıp yere dayadım. 💎💎💎 Orda ne kadar kaldım bilmiyorum. Dizlerimin üzerinde öylece oturuyordum. Yağan yağmur üzerimden akıp geçiyor bense sadece izliyordum. " Abi, abi! Batur'un sesiyle geldim kendime. " Abi kurban olayım kalk. " Batur." " Emret abi." " Bir haber varmı? " " Yok abi." Derken Sefa girdi araya. "Arama ekipleri toparlandı. Artık aramıyorlar. Yutkunduktan sonra devam etti. " Karadeniz aldığını vermez dedi." Başım çaresizce önüme düştü. " Kaybettim Sefa. Batur, " Abi ne olur ayağa kalk. Tırnağın etmeyen adamlar ne olduğunu bilip bilmeden arkamızdan konuşmaya başladılar." Gözlerim Sefa'yı bulurken Batur devam etti. " Herkesin ağzında bir yalan dönüp duruyor. Kimi Kurtoğlu piyasadan çekiliyor. Kimi yaralı ölecek diyormuş. Kimileri de Gerardo'dan korktu saklanıyor diyormuş abi." Sefa yeniden girdi araya. " Abi... Duyduğum cümleler içimdeki ateşi harlarken öfkeme öfke ekledi. Hırsla ayağa kalkarken " Kimmiş lan ateşime odun atan o sikikler. " Gerardo'nun adamlarından Enrico heryerde Gerardo'nun yerine konuşuyormuş. Birde İlyas. Senin ortalarda olmadığını duyunca çevresini genişletmeye çıkmış. Mekanlara toz sokmaya başlamış. Pala'nın adamları küçük mekanlara gözdağı veriyor. Haraca kesiyormuş. Heryerden şikayetler gelmeye başladı abi. Gölgene sığınanlar, başsız mı kaldık diye kapına gelmeye başladılar. " Elimi alnıma dayadım. Sinirle solurken duyduklarım bir bir zihnimde yankılandı. Başımı yeniden gökyüzüne çevirdim. Yağan yağmuru son kez hissettim. Ellerimle önce yüzümü sonra uzayan sakallarımı sıvazlayıp ardından saçlarımı geriye aldım. Arkamı dönüp içeriye doğru yürürken Batur ceketimi ve gömleğimi aldı. Hızlı adımlarla odamın önüne geldim. Hatırladığım şifreyi girip odama geçtim. " Batur duştan çıkana kadar bana bir kuaför getir. Sizde hazırlanın. Çakal boğazlamaya gidiyoruz." " Emredersin abi." Derken ikisininde gözleri parlamıştı. Alışık değillerdi bu halime. 40 gündür ben ben değildim çünkü. Haklılardı. Kendime gelmek zorundaydım. Yoksa gerçekten düşmanlarım sıraya gireceklerdi. Şimdiden ayak sesleri geliyordu. Sevdiğim kızın acısı elbette her zaman kalbimde duracaktı. Ama bu acımı bana karşı kullanmaya çalışanların gözünün yaşına bakmayacaktım. Bu gece Kurtoğlu'nun hafife alınmayacağını bir kez daha öğreneceklerdi. & Ben banyoya girerken adamlarımda dışarı çıktılar. Sıcak suyu açıp kendimi altına bıraktım. Bir kaç dakika öylece suyun altında bekleyerek zihnimi toparlamaya çalıştım. Ama sıcak su bile Elmas'ı hatırlatıyordu. Elmas sıcağı seviyordu. Sıcak duşu, sıcak çayı, sıcak kahveyi. Allah'ım bu haksızlık. Hayatımda sadece tek bir kızı sevdim. Evlenmeden dokunmayacak kadar çok sevdim hemde. Ama o orospu çocuğu piç onu benden aldı. Zorla aldı. Engel olamadım. Kurtaramadım. Kollarımı fayansa dayadım. Üzerimden akan suyun içine gizledim gözyaşlarımı. Hayatımda ilk ve son kez ağladım. Duvar fayanslarını yumruklayarak bağıra bağıra ağladım. Bundan sonra kalbim hem soğuk hem bir taş kadar sert olacaktı. Asıl bu geceden sonra korksun bu İstanbul benden. 💎💎💎 Aradan geçen bir saatin sonunda duşumu almış saç ve sakal tıraşımı olmuş üzerime kuzgun siyah bir gömlek ve takım çekmiştim. " Sefa saat kaç. 02:21 abi. " " Batur araba? " " Garajda hazır abi." " Adamlar? " " İkinci arabayla bekliyorlar abi." " Gidelim! " Dedim odamın kapısından çıkarken. " Gidip birkaç çakal postu yüzelim." 💎💎💎 Gece sabaha kadar mekan mekan delik delik dolaştım. İlk iş Gerardo De Costa'ın adamı olan Enrico'nun nerede olduğunu buldum. Gece kulüplerinin birinde eğlencede olduğunu öğrendiğimde soluğu o gece kulübünde aldım. Aracımdan indiğimde Sefa ceketimi omuzlarıma bıraktı. Yağan yağmura aldırmadan yürüyerek mekanın önüne geldim. Kapıdaki korumalar beni gördüklerinde sessizce kenara çekildiler. Bu şehirde hiç kimse hiç bir mekanda bana içeri giremezsin diyemezdi. Elimdeki puroyu dudağıma bırakıp ellerimi ceplerime sokarak Sefa'nın açtığı kapıdan içeriye girdim. Işıl Işıl bir mekan deli gibi içerek dans eden insanların arasında gözlerim aradığım Enrico'yu bulduğunda ağır adımlarla ilerleyerek bulunduğu locanın önüne geldim. Elinde viski bardağı kucağında içkinin dibine vurmuş sarhoş bir kız kucak dansı yapıyor siktiğimin dölü eğlencenin dibine vuruyordu. Yanına kadar geldiğimde beni farkedemeyecek kadar dalmıştı kucağındaki kızın gözlerine. Silahımı çekip kucağındaki kızın kafasına dayadığımda kafası bi milyon olan kız anında ayıldı diyebilirim. "ciao Enrico" Dedim hırlayarak. "Ho sentito che poiché ho lasciato il posto vuoto per alcuni giorni, c'erano molti coyote dietro di me. Guidati da te e Gerardo. No Enrico. Ti sei prenotato un posto in paradiso dall'altra parte? In. Sei venuto da me per morire." " Duydum ki bir kaç gün ortamı boş bıraktım diye arkamda çakallar biter olmuş. Başını da sen ve Gerardo çekiyormuşsunuz. Hayırdır Enrico. Diğer tarafta cennette kendine yer mi ayırttın. Da. Korkuyla yutkundu. " Derman Kurtoglu. "Derman Kurtoğlu. "Vaffanculo anche a te, con l'ordine che hai preso, con quello che ha dato quell'ordine" " Sikerim lan senide, aldığın emride, o emri verenide." Yakasından tuttuğum gibi kafasına dayadım silahımı. " Dov'è Gerardo? " "Gerardo nerede? " " Tornato in Italia." " İtalya'ya döndü." " Vai avanti e trova un posto per tuo fratello. Te lo manderò presto." " Sen önden git abin için de yer tut. Yakında peşinden göndereceğim." Dedim ve acımadan tetiğe bastım. Kulüpteki gürültüye karışan kurşun sesiyle etraftaki herkes bize bakarken kimseyi umursamadan kapıya yönelip hızlı adımlarla çıktım. Bu saatten sonra adımı duyan kendini sorguya çekecekti. " Sırada ki kim? " Dedim aracıma doğru yürürken. " İlyas." Dedi Sefa. Batur'un açtığı kapıdan binip arka koltuğuna oturdum. Batur direksiyona geçti. Sefa yanına oturdu. Adamlarımın olduğu diğer araçla birlikte yola çıktık. " Nerede? " Kendine küçük yeni bir yer daha ayarlamış. " Sürecem ben onu piyasaya. Hemde parça parça. Her bir adamına bir parçasını yollamayanı sikeyim." " Yeri nerdeyse oraya çek Batur." " Tamam abi." Yarım saat geçmeden yıkık dökük kenar mahallelerden birinde ev mi dükkan mı ne olduğu belirsiz bir yerin önünde durduk. Arabanın camından baktım. " Bura olduğuna emin misiniz lan? " " Adım kadar abi." " İnelim." Dedim inerken. Arkamdan Batur ve Sefa sonrada diğer adamlar indi. Bir kaç adımda köhne, atakta zor duran yerin kapısının önünde durduk. Arkamdaki adamlardan ikisine bakarken, " Kırın! " Dedim. Zaten tahta bir kapıydı. İki omuzda yere inerdi. Gelen iki adamımla bir iki adım yana geçtik. Dediğim gibi iki adamımın iki omuz hareketiyle kapı gerisin geri açıldı. İçerdeki adamlar ne olduğunu anlamaya çalışırken biz çoktan silahlarla dalmıştık bile. Karşımıza çıkan ilk iki adamı yere indirdikten sonra elleri havada kotkuyla bakan bir adamı henüz vurmadım. " İlyas nerde lan." " Abi köpeğin olayım beni öldürme. " " Sana İlyas nerde dedim lan!" Diyerek tetiğe bastığımda bacağına yediği kurşunla yerde kaldı. Bir yandan böğürürken bir yandan hâlâ yalvarmaya devam ediyordu. Abi ne olur bağışla canımı. " İlyas... " Abi. İlyas yeni parti mal için şehir dışına gitti. " " Şansını siktiğim... " Söylemedi abi. Yan taraftalardaki masalara ve üzerinde paketleme aletlerine baktım. Bir kaçta da ince dosya vardı. Masaya yürüyüp üzerindeki dosyalardan birini alıp açarak okudum. Bir çok mekan ve okul isimleri vardı. Okul isimlerini görmek fitilimi ateşlemeye yetmişti. " Okullara, çocuklara bulamayacaktınız lan!" Derin bir nefes alıp verdim. Arkamı dönüp Sefa'ya bir bakış attım. Bu bakışla silahını adama çevirdiği gibi tetiğe bastı. " Batur! Batur bir yandan gülümseyerek, " Emredersin abi." Derken keyfî yerindeydi. Ben Sefa ile kapıdan çıkacakken masadaki telefonun çaldığını duyunca durdum. Geri dönüp ekrana baktım. Ekranda İlyas yazıyordu. İçime düşen şüphe ile adamlarımdan Doğan'a aç konuş dedim. " Alo." " Nerdesiniz lan? Az önce geberen adam yalan söylemişti bize. İlyas hâlâ İstanbuldaydı. İlyas, " Makinelerden duymadık." Diyen Doğan'ın sesini yadırgamamıştı. " Kenan'ı ver bana." " Tuvalete gitti." " Söyle o geri zekalıya bitenleri alıp bara gelsin. Müşteri var." " Tamam söylerim." Dedi Doğan ve kapattı. " Gidelim. Ben Sefa ile arabaya yürürken Batur ve adamlar içeriyi ateşe vermişlerdi bile. Sefa'nın açtığı kapıdan tekrar binip koltuğuma oturduktan sonra önce saatime baktım. 05:00 olmuştu. Cebimden çıkardığım puroyu dişlerimin arasına alarak yakıp derin bir nefes çektim. Az sonra gecenin karanlığında alev alev yanan mekandan çıkan adamlarım arabalarına binerken Batur da direksiyona geçti. Motoru çalıştırıp gaza bastı. Sırada İlyas vardı artık. Geldiğimiz yoldan dönerken Sefa telefonunu çıkarıp Çoşkun'u aradı. İlyas'ın mekanlarının sabaha kadar yakılacağı emrimi iletip kapattı. " Sabah olduğunda İstanbul kafası bi milyon uyanacak abi." Dedi Batur. " Sefa, bu İlyas son zamanlarda neler yaptı?" " Abi nasıl olduysa çevresini genişletti. Kuryelerinin çoğunu polis aldı. Ama yenilerini buluyor sürekli. Kadın, erkek. Ergen gençler özellikle. Önce bağımlı yapıyor sonra kullanıyormuş diyorlar. Polis yakalasa bile İlyas'ın nerde olduğunu söyleyemiyorlar. " Batur girdi araya. " Ulan adamın boyu bir metre koca İstanbul'u parmağına doluyor. " Bu gece onu bir geçireyim elime, kendi malında boğacam onu. Çoluk çocuğa ağ atmak neymiş azar azar öldürürken soracam. Hızlan Batur. Yumruklarım kaşınmaya başladı." & Bir süre yol aldıktan sonra İlyas'ın barına geldik. Önden biz arkadan diğer araçtaki adamlarım indik araçlardan. Barın önünde duran adamlar bizi görür görmez koşarak içeri girdiler sahiplerine benim geldiğimi haber edeceklerdi. Ama bu birşeyi değiştirmeyecekti. Kenan itini buraya çağırdığına göre bar şuan boş olmalıydı. Bu gece İlyas ve etrafında kaç adamı varsa hepsi geberecekti. Hiç birinin gözünün yaşına bakmayacaktım. Sefa gerimizden gelen adamlara dönerek vaziyet alın. Emri verdiğinde arkadaki 5 adamım ardından da Sefa ve Batur silahlarını çıkardılar. Son olarak ta ben omuzumda ki ceketimi geriye doğru savurup belimdeki silahı çekip kapıdan girdik. Vestiyer bölümünden geçip ikinci kapıya da tekmeyi geçirdiğimde açılan kapıyla arka arkaya kurşun yağmaya başlayınca üzerimize. Anında kapının iki yanında siper aldık. " İlyas! " Diye bağırdım. " Sen artık bir ölüsün! İçerden ses gelmedi. Sadece ateş etmeye devam ettiler. " Sefa burda kalıp oyalayın ben arkadan dolaşacağım." " Tamam abi." Bizimkiler onları oyalarken bende mekândan çıkıp yan taraftaki duvarın üzerinden atlayarak arka tarafa geçip mekanın arka kapısına doğru elim ettikte ilerlemeye başladım. İçerden silah sesleri geliyordu hâlâ. Kapıya bir kaç adım kala aniden açılan kapıyla birinin çıktığını ve koşmaya başladığını gördüm karanlıkta. Bacak kadar boyuna bakılırsa İlyas canını kurtarmak için kaçıyordu. Koşarak peşine takılırken tam ayaklarının dibine ateş ettiğimde ayakları birbirine dolaşarak yüz üstü yere düştü. Yerden dizleri ve elleri üzerinde kalkmaya çalışırken yanına gelip tepesine dikildim. Silahımı kapşonla örttüğü kafasına doğrultum. " Benden kaçağını sanacak kadar geri zekalı ve embesilsin İlyas." Dedim. Geri geri gidip sırtını duvara yaslarken titreyen ellerini yarım şekilde havaya kaldırdı. Sessizdi. Sokak lambalarının loş ışığında dikkatimi çeken ince parmaklara baktım. Kahretsin İlyas değildi. Kimdi peki. Hızla yakasından tutup kaldırırken sırtını arkasındaki duvara vurarak ayağa diktim. " Sen kimsin lan İlyas nerde? " Diye bağırdım. Sessiz kalmaya devam etmesi sinirlerimi iyice bozmuştu. " Konuşsana lan! " Dedim sarsarak. Ardından başındaki kapşonu hızla geriye çekip silahımı çenesine dayadım. İşte o anda orada bir şey oldu. Hayretler içinde kocaman olmuş gözlerle baktığım, sokak lambalarının loş ışığında zar zor yüzünü gördüğüm bana bakmakta olan bu kız, bu gözler... " Elmas..." Dedim. Elmas'tı. Günlerdir duyduğum ızdırapla, hasretle, özlemle bir anda kollarımın arasına çektim Elmas'ı. Sımsıkı sarıldım. Onu ne kadar çok özlediğimi şuan daha iyi anlamıştım. Sevinçten patlayacak derecede atan kalbimin sesi dışardan bile duyuluyordu. O mu dirilmişti, ben mi ölmüştüm bilmiyordum. Umrumda da değildi. Yanımdaydı ya. Kollarımın arasındaydı ya. Yeterdi. Ölmüş olsamda umrumda değildi. " Elmas " Dedim. "Elmas'ım... Hasretle kokusunu içime çekmek isterken bir anda sol yanımda bir acı duydum. Sevdiğim kızdan ayırdığım gözlerimi kendi bedenime çevirdim. Elmas'ın elindeki küçük sustalı bıçak karnımın solunda saplı kanım sevdiğim, aşık olduğum, kızın eline akıyordu. Sol elimi Elmas'tan ayırıp yarama bastırırken gözlerimi korkuyla bakan yaş dolu gözlerine çevirdim. Ne olduğunu neden böyle birşey yaptığını anlamaya çalışıyordum ama anlamıyordum. Birşeyler vardı. Ters giden birşeyler. " Abi! " Arkamdaki Sefa'nın sesiyle Elmas önce arkama baktı göz ucuyla. Sonra bir anda arkasına dönüp koşmak istedi ama anında belinden yakaladım. Bir daha kaybetmeyecektim onu. Bir elimle yarama bastırırken bir kolumla debelenen Elmas'ı tutuyordum. Deli kuvveti vardı bu kızda. Bir elim yaramda olduğu için zorluyordu beni. " Bırak beni. Bırak! Duyduğum sesi ve ettiği küfürler gerçekten Elmas olduğunu gösteriyordu. Ama neden beni tanımazdan geliyordu. Neden benden kaçmaya çalışıyordu? Sefa koşarak yanıma geldi. " Abi iyimisin." Elime baktı. " Yaralımısın." Dedi panikle. " Önemsiz." Dedim. " Sefa tut şu deliyi." Elmas'ı Sefa'nın kollarının arasına bırakırken hâlâ tepiniyordu. Sefa arkasından kollarından sıkıca tutarken Elmas, " Sikerim lan senin delini de akıllınıda. Bırakın lan beni! Sefa duyduğu sesle şaşırıp kaldı. " Abi bu kız.. " Evet. Yanına gelip elimi çenesinin altına koyup gözlerine diktim gözlerimi. " Elmas ne oluyor? Bir anda yüzüme tükürünce daha iyi anladım. Gerçekten yanlış birşeyler vardı. " Anandır lan Elmas!" Diyerek attığı tekmeden kenara çekilerek sıyırdım yaramı. " Abi evde mi konuşsanız. Yaran kanıyor ve birazdan burayı polis basacak. Hemen gidelim." " Tamam gidelim. Dedim Sefa'ya başımla işaret vererek. Sefa'nın eli Elmas'ın ensesini bulduğunda sıktığı noktayla Elmas olduğu yere yığılıp kalırken hızla kucağına aldığı Elmas ile Sefa önde ben arkada elim yaramda ön tarafa geçip arabalara bindik. Arka koltuğa geçip oturduğumda Sefa Elmas'ı yanıma bıraktı. Sevdiğim kızı yavaşça kucağıma yatırdım. Batur aynadan merakla arkaya bakarak gaza basarken, Sefa cebinden çıkardığı telefonundan bir arama yaptı. Tek cümle söyledi. "Alo İdris bütün malzemelerini al eve gel acil." "Abi ne oluyor yaralımısın?" " Önemli değil." derken kucağındaki Elmas'ı izliyordum. " Kız kim? Ne iş." Sefa verdi cevabı. " Elmas yenge." " Ne? Kim? Bir yola birde aynadan bana bakıyordu. " Ben de anlamadım, ev de anlayacağız." Elimle saçlarını okşadım. Uzun güzel saçlarını kesmesi içimi burktu. 💎💎💎 Eve geldiğimizde sabah olmuştu. " Abi hastaneye mi gitseydik." Gözlerim Batur'un kucağındaki Elmas'ta, " Tırnak çakısı kadar bıçak yüzünden hastaneye mi gidilir lan. Derdim yara falan değil Sefa. Ters birşeyler var." İçeriye girdiğimizde İdris karşıladı bizi. " Ne oldi uşak ne bu hal." Batur Elmas'ı yukarı çıkarırken bizde arkasından çıkıyorduk. " İdris hiç seninle uğraşamam. Hemen bak şu siktiğim yaraya." Üst kata çıktık. Elmas'ı yatak odasına bırakıp diğer odaya geçtik. Sefa'nın yardımıyla gömleğimi çıkarıp yatağa uzandım. İdris surat bir karış yanıma geldi. Önce çantasında enjektöre çekili bir ilaç çıkardı. Yaranın iki yanına enjekte etti. Yara yeri uyuştuktuktan sonra yavaşça bıçağı çıkarıp kontrol ettikten sonra. " Kuçuk birşey. Ama dikiş lazum." " Çok konuşma da hemen at." İdris sinirle baktı yüzüme. Ne olmuştu. Günlerce aradığım kız o denizden nasıl sağ çıkmıştı. Kendimi çıkmıştı yoksa birilerimi çıkarmıştı. O anda aklıma Kenan iti geldi. İlyas için dostu olan karı yanında diyişini hatırladığımda kan beynime sıçradı. " Tamam uşak." Diyen İdris ile hızla yerimden fırladım. " Abi. " Diyen Sefa ve Batur'a aldırmadan odadan çıkıp yatak odasına daldım. Yatakta hâlâ baygın uyuyan Elmas'ın yanına gelip üzerindeki örtüyü çekip alarak yere savurduktan sonra tepeden tırnağa üzerinde gezdirdim gözlerimi. Hayır. Olamaz! Eveet canlarım bölüm sonu. Gelecek bölümde görüşmek üzere. |
0% |