Yeni Üyelik
42.
Bölüm

💎Y.E 41 Karanlık suların denizkızı💎

@azamet_29_2

💎💎💎

Hayır.
Hayır olamaz.
Benim dokunmaya bile kıyamadığım kız, Elmas, İlyas şerefsizinin sevgilisi olamaz.

Olamaz!
Olamaz!

&

Dakikalarca başında durup Elmas'ı izledim. Üzerindeki çamurlu kıyafetlerine kısacık olan saçlarına baktım. Gözlerinin altı morarmış yüzü ve vücudu zayıflamıştı. Yanına oturdum. Yavaşça kaldırıp kollarımın arasına aldım. Sıkıca sarılırken yanan gözlerimin dolmasına izin verdim. Burnumu boynuna dayadım sonra. Gözlerimi kapatıp özlediğim kokusunu ciğerlerimin en ücra köşesine kadar çektim defalarca.

41Gün. Dedim. Bugün tam 41gün oldu Elmas'ım.

Sevdiğim, aşık olduğum, evleneceğim kızı kaybettiğimi sandığım o geceden beri...
Tamı tamına 41 gün olmuştu.
Bunca zaman her yerde aradığım kız, öldüğünü düşündüğüm kız, acısıyla yandığım kız, her Allah'ın günü kapıma dayanan Sevgi ve İlknur'a arkadaşınızı bulamadım dediğim kız...
Elmas...
Elmas dün gece aniden karşıma çıkmış, şimdi kollarımın arasındaydı. Bunun nasıl olduğunu hâlâ anlayamazken şuanki hislerimin tarifi yoktu. Bir mucize olmuş, sanki öbür dünyadan geri, bana dönmüş gibi hissediyordum.

Ama bir şey vardı. Bir şeyler...
Bilmediğim, bana açıklaması gereken bir şeyler.

Çünkü anlayamıyordum. Bir anda nerden çıkardığını anlayamadığım o sustalıyı böğrüme saplamasına, dahası beni tanımazdan gelmesine, benden kaçmaya çalışmasına anlam veremiyordum. Neden.? Sebep neydi?

Geriye çekilip özlediğim dudaklarına baktım önce. Ardından bir buğse bıraktım. Yerine yatırırken,

" Bir an önce uyanmalı bana her şeyi anlatmalısın. Yoksa delirecem Elmas.
Delirecem! "

Dedim.

Neydi bu olanlar. Kader nasıl bir oyun oynuyordu bizimle. Peki ya Elmas'ın İlyas'ın mekanında ne işi vardı. Ya Kenan piçinin söyledikleri. Başımı tavana doğru çevirirken gerilen boynumu sıvazladım. Başıma saplanan ağrı boynuma giren kıramp...Sinirden kasılıp duran kaslarım ve damarlarım. Beyin kanaması geçirmek üzereydim.

Elmas'a çevirdim gözlerimi yeniden. Yapmazsın değil mi? Dedim. O sen olamazsın. Sen benden başkasını sevmezsin, sevdiği olamazsın.
İzin vermezsin. Değil mi?

Yerimden kalkıp üzerindeki kıyafetlerini yavaşça çıkarıp kenara attım. Sırtında ki yanık izlerini yeniden gördüm. O siktiğim izler yerli yerinde duruyordu. Oydu. Elmas'tı, bir kez daha emindim.

Ellerimi saçlarıma geçirdim. İleri geri yürüyerek kendi kendime hırladım. Sikeyim böyle işi. Anlamıyorum lan ne sikim dönüyor ortada. Durdum. Derin bir nefes alıp verdim.

Sonra bütün sinirimi yanıma alıp giyinme odasına geçtim. Elmas'ın burdayken giydiği pijamalardan birini alıp geri geldim. Üzerine giydirdikte sonra üşümesin diye üzerini örttüm.

O sırada usuldan tıklayan kapı sesini duydum. Kapıya ilerleyip hırsla açtım.

Elleri önünde bekleyen Semra bir adım geriye çekildi.

" Efendim.
Sevgi hanım ve İlknur hanım geldiler."

" Yine mi? "

" Aşağıda salondalar."

Sevgi ve İlknur yine gelmişlerdi. Yine soracaklardı Elmas'tan haber varmı diye. Ne diyecektim.
Şuan odamda olduğunu söylesem çok mutlu olacaklardı. En az benim kadar. Ama Elmas bana yaptığını onlara da yaparsa üzüleceklerdi. Hele son hâlini gördüklerinde daha kötü hissedeceklerdi. En iyisi henüz bulamadığımı söylemekti. Herşey açığa kavuştuğunda onlarada anlatırdım.

Tamam. Dedim. Elmas'a kısa bir bakış attıktan sonra Semra ile birlikte aşağıya salona indim.

Sevgi ve İlknur oturdukları koltuktan kalkarak hızlı adımlarla yanıma gelirken gözlerinde hâlâ hem umut hem hüzün vardı. Sevgi,

" Elmas'tan bir haber alabildiniz mi?"

Diye sorunca,

" Hayır. " Dedim yalan söyleyerek başımı iki yana sallarken. İlknur'un başı yine önüne düştü. Gözleri yine doldu yine taştı.

" Zavallı Elmas. Eray pisliği yüzünden bir mezarı bile olamayacak."

Dedikten sonra hızla kapıya yürürken Sevgi de arkasından yürüdü düşen omuzlarıyla. İkisi de birbirinden kötü durumda ve üzgündü. Kızlar çıktıktan sonra Batur girdi içeriye.

" Abi.
Müsaitsen..."

" Söyle."

" Pala ile ilgili şikayetler artıyor."

Küçükler seninle görüşmesi için aralarında birini seçip yollamışlar.

" Sırasımıydı şimdi. Nerde? "

Dedim sıkıntılı şekilde.

" Bahçede abi."

Bahçeye çıkıp elleri önünde bağlı beni bekleyen adamın yanına geldim.

" Konuş."

" Abi kusura bakma rahatsız ettim. Sefa abiye de söylemiştim. Pala denen o adi herif bize gözdağı verir durur oldu.
Biz senin gölgende çalışan küçükleriz. Sana danışmadan bir şey yapamayız.
Abi dersenki başınızda değilim bi... "

" Adı ne senin."

" Soner Abi."

" Geri dön Soner.
Ben gölgemdeki sinekten bile vazgeçmem. "

" Tamam abi."

Soner başıyla selam verip geldiği yöne doğru giderken Batur'a döndüm.

" Batur.
Pala'yı paket yap depoya getir. Ben gelene kadarda güzelce ısla."

Batur yanımdan uzaklaşırken içerden müthiş bir gürültü ve bağırma sesi duydum. Aklıma ilk gelen Elmas olduğu için hızla içeriye girdiğimde gördüğüm şeyle şaşkına döndüm.

Elmas...
Elmas salondaydı. Uyanmış salona inmişti. Pijamasının üst kısmını çıkarmış sadece südyen ve alt pijaması vardı üzerinde. Gerdanında gördüğüm izler?
Tırnak!
Tırnak İzlerimiydi onlar. Ne olmuştu? Nasıl olmuştu?

Yanında bulunduğu barın üzerindeki şişelerin bir kısmı yerde ve kırık camların arasında dikiliyordu.

Semra mutfaktan çıkmış şaşkın bir Elmas'a bir bana baktı.
Gözlerimle işine bak işareti verince mutfağa döndü Semra.

" Elmas..."

Dedim duyduğum özlemle yanına gelmek için bir kaç adım atarken. Ama birden gerileyip yerdeki camlara basınca anında dururken,

" Dur! "

Dedim canının yanacağı korkusuyla. Yine benden kaçıyordu işte. Ama neden? Neden? Neydi ters olan? Yeniden,

" Elmas." Dedim ellerimi yarım kaldırarak.

" Hareket etme sakın! "

Sıktığı yumrukları iki yanında öne kavisli bedeni tir tir titriyordu. Üşüyordu. Kısa saçları dağılmış bir kısmı alnından yüzüne dökülmüştü.

Titreyen sağ elinin havaya kaldırdı. Sıkmasına rağmen birbirine çarpan dişleriyle,

" Ver! " Dedi yüksek sesle.

Anlamaz şekilde baktım gözlerine. Benden neyi istiyordu?
Barın üzerindeki şişelerin kalanını da tek hamleyle yere savurduktan sonra,

" Mal mal bakma bana! Sen aldın değil mi?
Cebimden sen aldın!"

Diye bağırdı.

" Elmas..."

Dedim sakin şekilde. Bir adım daha attım.

" Elmas...
Elmas'ım..."

" Elmas deme bana!

Sen aldın değil mi?!
Hemen ver onları bana! "

Anlamıyordum. Ne Elmas'ın bu halinin sebebini ne de benden ne istediğini kesinlikle anlamıyordum.

" Elmas.."

Dedim yeniden. Aklının karışmış olduğu her halinden belliydi.

" Ne olur.! "

Derken titremesi dahada arttı.
Bir adımla öne gelip kırık camlara bastığında hızla öne atılıp kaldırıp kucağıma aldım.

" Dokunma bana bırak.
Bırak beni!! "

Diye bağırarak öyle bir debelenmeye başladı ki düşmemesi için ayaklarının üzerine bırakmak zorunda kaldım. Nasıl bu kadar gücü vardı. Geriye doğru sendeleyerek bir adım atarken hâlâ titriyordu.

" Elmas önce bi sakinleş.
Oturalım konuşalım. Yanlış bir şeyler var.. "

" Seninle konuşmak falan istemiyorum! Tek istediğim aldığın şeyi geri ver bana."

Titreyen elleriyle kollarını tuttarken tırnakları etine batıyordu. Kanlı tırnak izleri olan boynundaki damarları gerilerek kasılmaya başladı. Alnındaki ilk kez gördüğüm damarı belirginleşti. Öne doğru eğilirken.

" Ne olur." Dedi.

Sesi yalvarıyor şekildeydi.
Geriye doğru bir kez daha sendeleyerek iki büklüm olurken. Anında öne gelip kollarından tuttum. Aynı anda yakamdan tuttu. Göz bebeklerini gördüğümde şok oldum. İnanamadım.

" Ne olur."

Dedi yeniden. Ağlamak üzereydi.

" Ne olur...
Canım çok yanıyor.
Her yerim acıyor.
Nefes alamıyorum. Ölüyorum! Onlara ihtiyacım var."

" Elmas..."

Dedim inanamaz şekilde başımı iki yana sallarken.

" Sana ne yapmışlar."

Sevdiğim aşık olduğum kız. Bağımlı mı olmuştu. İşte buna nasıl inanabilirdim.

Sol yanıma düşen korla öyle yandım öyle kavruldum ki bütün İstanbul'u bütün dünyayı yakabilecek hâle geldim.

" Elmas." Dedim.

" Elmas kendine gel.
Korkutma beni."

Dedim yanılmış olmadığımı bilmeme rağmen yanılmayı dileyerek. Sonra kollarımın arasına çektim sevdiğim kızı. Sıkıca sarıldım bu halinin suçlusunun ben olduğumu düşünerek.

" Ne olur. Ver! " Dedi yine.

" Allah aşkına ne olur. Yalvarıyorum!
Dayanamıyorum canım yanıyor diyorum sana!
Nefes alamıyorum! "

Derken gerçekten de kesik kesikti nefesi. Evet şuan uyuşturucu krizi geçiriyordu.

" Yalvarırım.
Ne istersen yaparım.
Yeter ki ver."

Elleri yakamda ağlayarak konuşuyordu. Ne düşüneceğimi ne yapacağımı şaşırmıştım. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Ona ait olmayan göz bebeklerine baktım sırayla. Öfkem, üzüntüm, duyduğum acıma hissi ve vicdan azabım hepsi birbirine karıştı.
Bende olmayan birşey için bana yalvarması bir yana bu hâle düşmesi, onu bu halde görmemin verdiği azap hem kalbimi yaktı hem ruhumu.

" Yapamam."

Dedim mırıltıyla. Yinede duydu beni. Çırpınarak çıktı kollarımın arasından. Bağıra çağıra arka arkaya göğsümü yumruklamaya başladı.

" Sana ver dedim!
VER! VER! VER! "

Elmas bana vururken ben sadece donan aklımla ve bedenimle öylece bekliyordum. Böyle bir şey nasıl olurdu. Nasıl? Zihnimde dönüp duran cevapsız sorular, karşımda Elmas. O an aklıma İlyas piçi ve Sefa'nın sözleri geldi.

Gençleri bağımlı yapıp kurye olarak kullanıyor.

Demişti. Peki ya Kenan'ın söyledikleri. Sevgilisi olan kadın...

Allah'ım delirtmek üzereydim. Ben zihnimdeki sorularla mücadele ederken Elmas bir anda ellerini saçlarına geçirerek bağırmaya çığlık atmaya başladı. Anında kendime gelirken bileklerinden tuttum.

" Elmas." Dedim.

" Elmas yapma!
Yapma güzelim."

Ellerini saçlarından çekmeye çalıştıkça daha sıkı sarılıyordu parmakları. Hissettiği acıyla iki büklüm olurken bütün vücudu kasılıyor, kendine zarar veriyordu. İstediğini alana kadar da bu şekilde devam edecek, hatta daha kötü olacaktı.

Zorlukla ayırırken ellerini saçlarından aynı anda ellerimden kurtulup kapıya koşunca arkasından sarılarak kollarından yakaladım. Daha da delirdi. Kendini yere bırakarak çığlık çığlığa bağırırken dizlerimin üzerine çöküp kollarından sarılarak kollarımın arasına aldım. Sırtını kendime yaslayıp sımsıkı sarıldım. Bir yandan öfkeyle bağırırken bir yandanda bacaklarını yere vura vura tepiniyordu. Onun bu halinin gördüğüm her saniye ondan daha çok yandı canım.

" Bırak.
Bırak la*et herif. Bırak beni.! "

Derken zorlukla nefes alıyordu. Elmas'ın çığlıklarını duymuş olacak ki kapıdan Sefa daldı.

Şaşkın şekilde halimize bakarken,

" Sefa İdris'i getir. " Diye bağırdım.

Sefa gerisin geri çıkarken Elmas kollarımın arasında çırpınarak bağırmaya ve yalvarmaya devam etti.

" Ne olur. Ya!
Bir tane ver!
Ölüyorum.! Nefes alamıyorum!
Ne olur, ne olur! "

Yapmazdım. Yapamazdım. Ben o lânet şeye el sürmez kriz geçirip öleceğini bilsem onun kullanmasına izin vermezdim.

Bir süre sonra kollarımın arasındaki çırpınışları azalmaya başlarken kasılmaları başladı. Sanki vücudunun her bir noktasına kıramplar giriyordu. Ardından titremeleri artmaya dişlerini birbirine vurmaya başladı. Bu kez sadece kriz değildi. Korkusu ve üşümesi yüzünden atak geçirmek üzereydi.

Hızla kollarımın arasına alarak ayağa kalktım. Üst kata çıkarken birden hareketleri durdu. Kolları yana başı geriye düştü.

Elmas!
Elmaass!!

💎💎💎

41 GÜN ÖNCE

" Ökkeş."

" Hmm."

" Nerde lan bu adamlar? Polislerin gelip bizi bulmasını mı bekliyorlar."

" Ne bileyim lan ben."

" Bir kaç dakikaya geldiler geldiler gelmediler arayıp basarım küfürü bak."

" Bas!
Basta bende senin kıçına kurşunu basayım."

" Ooo Esat bey. Gelebilmeniz ne büyük lütuf."

" Kes lan sesini Hamdi!
Her yer de polisler var. Kolay mı elini kolunu sallaya sallaya gelmek."

" En tekin yer bura diye çağırdığın yere bak lan. Böyle az olmuş denizin ortasında buluşalım deseydiniz. "

" Kes sesini.
Ver çantayı al çantanı."

İki adam çantaları değişirken Esat,

" İlyas dediki.
Bir dahaki sefere iki katı isterim. Polisler sıkı takip ediyor. Kuryelerim yakalandı. Risk fazla."

" Tamam, tamam anladık. Söylerim Abbas'a."

Esat ve adamı sahilden uzaklaşırken Ökkeş elindeki spor çantayı alıp sırtına taktı.

" Hadi Hamdi.
Siktir olup gidelim şuradan, kıçım dondu."

Ökkeş Hamdi'ye Hamdi sahile vuran dalgalara bakıyordu.

" Hadi lan gidelim dedim."

" Bekle." Dedi Hamdi.

" Kıçımıza kar yağmasını mı bekliyoruz lan. Polis kokumuzu alırsa geceyi kodeste geçiririz yürü. "

Ama oralı bile olmadı Hamdi. Bir anda dalgalara doğru koşmaya başladı.

" Ökkeş." Diye bağırdı.

" Lan burda biri var."

Güneşin ilk ışıkları ile tan yeri ağarmaya başladığında vurdu Elmas'ın hareketsiz bedeni kıyıya. Hamdi kızı kollarından tutarak sudan çıkarırken,

" Ölmüş mü? " Dedi Ökkeş.

Dizlerinin üzerine çöküp kızın üzerine eğildi adam. Kulağını önce dudaklarına sonra kalbine dayadı.

" Yaşıyor." Dedi.

" Yardım ette hemen götürelim burdan."

" Lan oğlum salak mısın? Başımıza bela mı alacaz."

" Ne yapalım ya, burda mı bırakalım."

" Büyük ihtimalle intihara kalkıştı ölmedi. Yoksa ne işi vardı bu havada buz gibi denizde.
Bırak ölüp kurtulsun. Sanki dünya çok mu iyi."

Hamdi kafasına bir şaplak geçirdi.

" Konuşmada tut. Dünyayı bok edenlerden biride senken verdiğin akıla bak!"

Adamlardan biri kollarından diğeri bacaklarından tuttu Elmas'ı. Hızla geldikleri arabaya taşıyıp arka koltuğa yatırdılar kızı.

" Ökkeş!
Motoru çalıştır klimayı fulle. "

Ökkeş sırtındaki çantayı çıkarıp yan koltuğa attıktan sonra söyleneni yaparken Hamdi hızla bagajdan kalın bir battaniyeyi getirip arabaya bindi.

" Gazla hemen baytara gidelim."

Ökkeş gaz pedalına köklerden Hamdi arka koltukta yatan kızın üzerindeki kıyafetleri bir bir çıkardıktan sonra kızı battinye ile sarıp sarmaladı. Sonrada Ökkeş'in yanına geçip oturdu.

" Senin yüzünden başımız belaya girecek."

" Ya sür ya in lan! "

" Koduğumun delisi."

Dedi Ökkeş gaza basarak. Ardından,

" Abbas ağzımıza sıçacak bak."

Hamdi arka koltukta ki kıza baktı.

" Sorumluluk benim." Dedi.

&

Kısa süren yolculuktan sonra ücra semtteki en ücra evin önünde durdu araç. Önden indi Hamdi. Önce etrafı kontrol etti. Ardından önünde durduğu kapıyı tekmeleyerek çaldı. Açılmayınca bir kez daha tekmeledi. Tam o andan aniden açılan kapıyla dışarı çıkan kadın Hamdi'yi yakasından kavradı.

" Alacaklı gibi ne vuruyon lan Allah'ın öküzü."

" Bi sus lan cadaloz karı."

Diyerek arkasına baktı Hamdi. Ökkeş sırtında çanta omuzunda kız hemen arkasında belirdi. Hamdi kadını içeriye iterken Ökkeş omuzundakiyle içeriye girdi. Kızı getirip yeni yanmış sobanın yanındaki eski kanepeye bıraktı.

" Ne oluyor lan!
İnsan kaçakçılığına mı geçtiniz?"

" Kes sesini de kıza bak.
Denizden çıkardık."

Ökkeş kendisini diğer kanepeye atarken kadın anında kızın yanına geldi. Hızla battaniyeyi açıp kıza ve başından akan kana baktı.

Ökkeş gamsız şekilde,

" İntihar edip ölmemiş. Bu mal Hamdi yüzünden başımıza bela olacak."

" İkinizde dışarı çıkın hemen."

Dedi kadın. Ökkeş ve Hamdi odadan çıkarken kadın seri şekilde Elmas'ın üzerindeki battaniyeden kurtuldu önce. Ardında ıslak olan atlet ve çamaşırlarını çıkardı. Hızla diğer odadan bir havlu, battaniye ve yorgan getirdi. Önce kızın saçlarını ve bedenini iyice kuruladı. Sonra güzelce battaniyeye sarıp bütün bedenine hızlı hızlı masaj yaparak kan dolaşımını hızlandırmaya çalıştı. Hamdi! diye bağırdı sonra. Dışarıdan içeriye giren adama sobaya daha fazla odun atmasını söylerken masaja devam etti. Arada bir nefesini ve ve kalp atışlarını dinledi. O sırada fark etti nefesindeki alkol kokusunu. Kendi kendine gülümsedi.

" Seni şanslı kız."

Hamdi elinde odunları sobaya atarken sordu.

" Böyle şans mı olur? "

" Olur." Dedi kadın.

Atlamadan önce ne içtiyse vucudunu kızdırarak donup ölmesini engellemiş. Tabi başındaki yaranında etkisi var. Vücut tepki olarak ateşlenince faydası olmuş. Ama bu halde yüzebilmesi bir mucize işte. Gerçi sürüklenmişe daha çok benziyor."

Dedikten sonra yorganı kızın üzerine örttü. Ardından yan odaya girip elinde sağlık çantası ile birlikte geri döndü.

Odadaki sandalyeyi kanepenin yanına çekip kızın kirli, yosun dolaşmış, çamurlu saçlarının arasında kalan yaraya baktı önce.

" Dikiş gerekiyor." Dedi.

" Ama bu saçlarla olmaz. Üzgünüm, saçlarınla uğraşacak vaktimiz yok. Kökü sende nasılsa."

Dedikten sonra eline aldığı makasla kızın saçlarını tutam tutam kesti. Kısalan saçlarının arasındaki yaranın üzerini daha fazla kesti. Sonrada enfeksiyon kapmaması için pansuman yapıp yaraya dikiş atmaya başladı.

" Nasıl oldu bu bakalım? Düşerken mi, düştükten sonra mı? "

Bir yandan dikiş atarken bir yandan kızla konuşuyordu sanki duyuyor gibi.

" Gerçekten ölmek mi istedin. Yoksa birileri mi yaptı.
Burası İstanbul kızım. Bu şehirde insan kılığında o kadar çok hayvan varki."

Asya dikiş işi bitince yaraya küçük bir bandaj yaptı. O bunları yaparken ve kızla konuşurken Hamdi sadece izliyordu. Az sonra odaya Ökkeş girdi. Kızın arabada kalan kıyafetlerini getirip yanan sobanın yanına bıraktı.

" Ee..."

Dedi ağzındaki sigarayı eline alırken.

" Şimdilik iyi."

" Vay anasına öldürmeyen Allah öldürmüyor işte."

Dedi bu kez Ökkeş omuz silkerek.
Elmas kendinden bir haber uyurken kadın kızın kıyafetlerini eline alıp ceplerine baktı. Hiç birşey yok.

" Kimdir, nedir belirsiz."

Karanlık sular Elmas'a ait ne varsa alıp gitmişti ceplerinden.

" Ne olacak şimdi."

Dedi Ökkeş.

" Şimdilik iyi ama ya ters bir şey olurda burda ölürse. Bizden bilirler. Yada daha kötüsü. Uyanınca polise gidip bizi ihbar edebilir. "

Hamdi'ye baktı.

" Senin salaklığın yüzünde kodese girersem önce seni gebertir öyle girerim."

Kadın girdi araya

" Ölecek kadar kötü görünmüyor. Tabi iç kanama varmı, olurmu bilemem. Sonuçta hastanede değilim."

Asya yıllarca okuyup doktor olsada bir anlık sinirle yaptığı bir hata yüzünde mesleğinden atılmış cezaevinde kalmış ve o günden sonra önüne sadece kötü yollar açılmıştı.

" Mallar ne olacak? Abbas birazdan buraya damlar."

" Damlamasın o zaman. Götürün siz verin adamın malını buraya gelmesin."

" Asya haklı. Gidelim."

" Hiç halim yok valla gidemem. Bir şeyler yiyip uyuyacam ben."

Geçici olarak tuttukları bu evi birlikte kullanıyorlardı.

" Ökkeş ne diyorsam onu yap yürü. Birde seninle mi uğraşacam lan!"

" Ne o lan, ne bu ilgi.
Amıma koyayım sanki denizkızı buldun."

Bir anda boğazına yapışan elle sesi kesildi Ökkeş'in.

" Canımı sıkma Ökkeş. Canını alırım."

" Tamam lan."

İki adam birlikte çıkarken Asya kızın yanına gelip elini alnına koydu. Ateşi yoktu. Vücudu hâlâ sağuktu. Kollarına ve bacaklarına elini hızlı şekilde sürterek masaj yapmaya başladı yeniden. Bir saat kadar sürekli bu şekilde masaj yapmaya devam etti.

&

Elmas başında hissettiği ağrıyla gözlerini açtığında aradan 3 gün geçmişti. Üç gün boyunca aynı yerde uyumuş Asya ilgilenmişti kızla. Elmas'ın donuk bakışları önce eski isli tavanda dolaştı bir süre. Boş zihni ve beyni sanki reset olmuş bir bilgisayar gibi yeni baştan çalışmaya başlıyordu sanki. Bir süre sonra tavandaki bakışları odanın duvarlarına ve aşağılara doğru kayarken ne olduğunu nerde olduğunu anlamaya, hatırlamaya çalışıyordu. Yavaşça yerinde doğruldu. Önce kendine baktı. Üzerinde kalın bir kazak altında bir eşofman vardı. Sonra ellerine baktı. Uyuşuktu. Ardından boşlukta kalmış hissi ile ellerini saçlarına götürdü. Parmakları kısacık saçlarının arasında dolaştı bir kaç kez. İnanamadı. Saçları neden bu kadar kısaydı. Uzun saçları neredeydi.

Yavaşça ayağa kalktığında önce sendeledi. Kaç gündür kıpırdamadan yatıyordu. Vücudu halsiz ve yorgundu. Kaç günlük açlıktandı bu hâli. Uyku arası bir kaç kaşık çorbadan başka bir şey gitmemişti midesine.

Hâlâ yanan soba sayesinde sıcacık olan odada kendi etrafında bir tur dönerken kapı açıldı. Korku ile bir adım gerilerken kapıdan Asya girdi.

Elmas kadına, kadın Elmas'a baktı bir kaç saniye. Asya iki adımda içeri girerken hem şaşkın hem mutluydu.

" Uyanmışsın nihayet.
Nasılsın, nasıl hissediyorsun? "

Elindeki ekmek poşetini salonun köşesindeki masanın üzerine bıraktı. Ardından ağır adımlarla kıza doğru yaklaşırken Elmas yüksek sesle,

" Yaklaşma bana uzak dur! "

Diye bağırdı ellerini öne doğru kaldırarak. Şuan hiç bilmediği bir yerde ve tanımadığı biriyle aynı evde olmak inanılmaz korkutucu geliyordu.

" Şşşiitt! Sakin ol.
Benden korkmana gerek yok.
Ben doktorum."

Dedi Asya. Sonuçta eskiden doktordu.

" Bizimkiler seni denizden çıkarmışlar."

Elmas önce kadının yüzünü inceledi. Sakin gülümseyen yüzü az da olsa güven verdi.

" Hadi önce otur konuşalım."

Elmas hâlâ tedirgin bakışlarla gerileyerek koltuğun ucuna bıraktı kendini.

" Adım Asya.
Senin adın ne. Üzerinden kimlik vesaire hiç bir şey çıkmadı."

Elmas Asya'nın sorusuyla bir anlık düşünceyle daldı.

Adı?
Adı neydi?
Düşündü, düşündü zihnini zorladı ama hatırlayamadı. Dahada zorlamaya başladı. Şakaklarına ağrı girene kadar hemde. Aynı ağrıyla ellerini başına bastırdı. Ardından saçlarına geçirdi parmaklarını. Gözleri korkuyla büyüdü. Sadece adını değil hiç bir şeyi hatırlayamıyordu. Başını iki yana sallayarak,

" Hatırlamıyorum.
Hiç bir şey hatırlayamıyorum."

Dedi ağlamaklı. Korktu. Panik oldu. Bir anda ayağa kalktı. Gözlerinde yaşlar akarken başındaki ağrı dahada artmaya başladı. Midesinin bulandığını hissetti. Ardından dönmeye başlayan başı ve kararan gözleriyle karşısındaki Asya'ya baktı son kez. Asya olan şeyi anlasada engel olamadı olduğu yere yığılıp kalışına.

&

Kulağına gelen seslerle bilinci gidip gelen Elmas kendine gelmeye çalışıyordu.

İlk sesi tanıdı. Adının Asya olduğunu söyleyen kadındı. Diğer ses erkek sesiydi. Aralarında tartışıyorlardı.

" Asya! Polis Hamdi yi aldı. Hemen bu evden ayrılmalıyız!"

" Kahretsin.
Nasıl?"

" Kapalı çarşıda enselediler."

" Sen nasıl kaçtın."

" Beni görmediler."

" Lan doğru söyle. Sen mi gambazladın Hamdi'yi."

Dedi Asya adamı yakasından tutarak.

" Yok artık daha neler. O kadar mı adiyim lan ben! "

" Her dakika köpek gibi hırlaşıyorsunuz ya! "

Hırsla çekti ellerini yakasından kadının.

" Hamdi kıçını kurtarır da biz kurtaramayız. Hemen gitmemiz lazım."

Kıza baktı Ökkeş.

" Kızı ne yapacağız? "

Asya'nın gözleri kızı buldu.

" Kız hiç birşey hatırlamıyor. Hafızasını kaybetmiş. Başındaki yara yüzünden olmalı. Şimdilik yanımızda götürelim.
Toparlanınca da bırakalım gitsin bence. "

" Salak mısın sen Asya?
İlk iş nereye gidecek biliyormusun? Polise! Ve bizi ele verecek. Aynasızlar bizi anında alırlar. "

" Asıl salak sensin Ökkeş.
Kızın tedavi olması gerek. Bu bir.
İkincisi bir ailesi arayanı soranı vardır. Asıl o zaman bela olur başımıza.
Hem üstelik söyleriz bizden bahsetmez. "

" Tabi ya ne demezsin. Kesin bahsetmez. Polis eliyle koymuş gibi bulur lan bizi.

Ne diyecez o zaman. Polis abi biz şimdi sahilde uyuşturucu alış verişi yapıyorduk. İşimiz bitip malı aldık. Tam dönecekken bide ne görelim, bu kız ölü balık gibi sahile vurmuş. Bizde Allah rızası için kurtardık. Sizde bu sefelik bizi affedin mi diyecez.

Bırakalım bizimle kalsın. Zaten adama ihtiyacımız vardı. Polis her gün birimizi alıyor. Son olarakta Hamdi gitti. Toparlayınca kurye olarak kullanırız. Değişik yüz gerekiyor bizede."

" Olmaz! Kızı bu pisliğe sokmayacağız."

" Artık çok geç Asya. Bu kız bizi gördü, tanıyor. Ya bizimle olur yada ölür. Onu sağ bırakmam.
Canımı sokakta bulmadım ben."

" Ökkeş olmaz. İzin vermem."

" Asya! "

Diye bağırdı adam.

O sırada kadının telefonu çaldı. Açtı, konuştu ve kapattı.
Yerinden kalkıp kapının yanına giderken,

" Abbas aradı. Polisten kaçarken vurulmuş. "

" Kahretsin!" Dedi Ökkeş.

" Azar azar bitirecekler bizi."

Montunu alırken,

" Gidip gelecem. Sonrada burdan siktir olup gidelim."

Asya evden çıkarken Ökkeş hâlâ sinirli bakışlar atıyordu etrafına.
Sonunda kızı buldu gözleri. Ayağa kalkıp yanına kadar geldi.
Bir süre ayakta öylece kızı izledi.

Bilinci yeni yeni yerine gelen Elmas bitkin halde karşısında gördüğü adama bakarken,

" Ooo Denizkızımız da uyanmış."

Dedi alay ederek. Kız korkuyla kendini geriye çekmeye çalıştı.

" Şşiitt! Sakin ol denizkızı.
Sen uslu durduğun sürece benden sana zarar gelmez."

Dedikten sonra geriye adımladı. Diğer kanepenin yanına dönüp oturma kısmını kaldırıp altından küçük bir kutu çıkardı ve masaya bıraktı. Bir süre başında oyalandıktan sonra elinde bir şırınga ile geri döndü kızın yanına.
Elmas bulanık zihni ile neler olduğunu anlamaya çalışırken adamın elindeki şırıngayı bir anda kolunda hissetti. Damarların da hissettiği sıvı yüzünden acıyla inlerken bulanık aklı dahada bulunmaya başladı. Kısa süre sonra gözlerinin önündeki görüntüler dalgalanmaya başladı. Getirmeye çalıştığı bilinci yeniden kaybolmaya başlarken kulağının dibinde son kez duydu Ökkeş'in kıkırdayan sesini.

" Nasıl, beğendin mi?
En kalitelisi. Sana özel...
Bundan sonra istesende gidemezsin. Asya bile bırakamaz seni. Aramıza hoşgeldin Denizkızı. "

*****************************

Evet canlarım bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın ♥️♥️

Loading...
0%