Yeni Üyelik
45.
Bölüm

💎Y.E 44 Deli Derman ve Karaelmas💎

@azamet_29_2

Bu bölümde 🔞 Şiddet ve kan
Hatalarım varsa affola canlarım.

Kapıdan çıkar çıkmaz, Batur! Diye bağırdım. Koşarak yanıma gelirken, araba! Dedim.

" Hazır abi." Dedi.

Az sonra bindiğimiz araba ile yola çıkarken belimdeki silahı çıkarıp kurşunları kontrol ettim.
Silahımı yeniden belimin arkasına taktıktan sonra camdan dışarıya baktım.

" Bu gece kulaklarını kapat İstanbul.

Üçünüde bulabildiniz mi? "

" Sefa'dan kaçar mı abi."

Kaçmazdı. Benden bir emir aldığında en iyi şekilde yerine getirirdi.

" Hesaplaşma gecesi."

Dedim hırlayarak. Elmas'a bunu yaşatanlara yaptıklarını ödetecektim.

" Bas gaza Batur.
Avuçlarım kaşınıyor. "

Batur dahada yüklenirken gaza aklıma Elmas geldi.

Bana nasıl yalvardığı, sonra nasıl krize girdiği. Son olarak bana söylediği ve kalbime bir kurşundan daha fazla acı veren cümlesi.

" Öldür beni ne olur."

Dişlerim bir birine geçerken çıkan sesi Batur'un bile duyduğu aynadaki bakışlarından belli oluyordu.

41 gün boyunca benim ruhum acı çekerken onun bedeni çekmişti kıvrandıran o acıyı.

💎💎💎

🔞 Şiddet kan ve uygunsuz içerik!

İlyas, Abbas ve Ökkeş...

Kapısından girdiğim deponun içindeki tek lambanın altında daha önce hiç görmediğim, sandalyeler üzerinde elleri arkalarından bağlı üç adam.

Önce yanımdaki Batur'a sonrada karşımdaki adamlara baktım. Benim burada olduğumdan habersiz,

" Sefa." Dedi en sağdaki.

Ne diyecekti?

" Seninle anlaşalım."

Söylediği şeyle Sefa'ya çevirdim gözlerimi.

"Abin gelmeden bırak beni. Ne istersen ne kadar istersen veririm. Elimizden kaçtı dersin. Anlamaz bile, sana inanır."

Sefa bir süre adamın suratını izledikten kollarını göğsünde birleştirip öne doğru eğilerek konuştu.

" Ben senin gibi karımıyım lan!"

Hoşuma gitmişti cevabı. Sadık adamımdı Sefa. En soldaki adam girdi araya.

" Hadi İlyas'la Abbas'ı aldınız. Ben ne yaptım lan. Büyük baş olan onlar ne derdiniz varsa onlarla görün. Ben ne yaptım size bırak beni."

" Ökkeş."

Dedim hırlayarak. Diğerleri Abbas ve İlyas ise buda Ökkeşti. Elmas'ın bu hâle gelmesinin tek sebebi bu piçti. Çektiği acının sebebi. Bir anda hissettiğim öfke patlamasıyla omuzumdaki ceketten kurtulup koşar adım yanlarına geldiğim gibi Ökkeş'in karşısında durup yumruğumu suratının ortasına geçirdim. Yediği yumrukla sandalye ile birlikte yere düşerken kırılan burnundan akan kanla yerde kaldı. Sinirle solurken Batur gelip arkasındaki sandalyeyi alıp kenara bıraktığında bir dizimin üzerine çöküp,

" Siktim seni adi orospu çocuğu. Şerefsizin dölü. Koduğumun piçi!"

Bir yandan küfürler ediyor, bir yandan arka arkaya yumrukluyordum yerdeki Ökkeş denen kansızı. Daha ne olduğunu bile anlamadan suratını dağıtmıştım.

" Nasıl dokunursun lan o na! Seni piç. Sen nasıl zarar verirsin lan benim olana. Seni inim inim inletmeyeni, seni ondan beter kıvrandırmayanı sikeyim lan! "

" Abi! Abim!
Ben birşey yapmadım! "

Dedi can havliyle ve yüksek sesle bağırarak.

" Abi ne dokunması?
Ne zarar vermesi?
Ben birşey yapmadım.
Senin olan bir şeye dokunmak ne haddime. Abi bi yanlışlık var. Öyle birşey yapmadım ben."

Yakasından tutup kendime çektim. Suratına doğru hırladım.

" Lan, o siktiğim hayatınızda sadece bir kez iyi birşey yapıp Elmas'ın hayatını kurtarmışsınız. Sırf bu yüzden istediğiniz herşeyi verirdim size lan. Krallar gibi yaşardınız lan! Ama yaptığın şey..

Yaptığın şey yüzünden köpekler gibi öleceksin Ökkeş!"

Dedim ve durdum.

" Hayır hayır. Ölmeyeceksin! Ölmek kurtuluşun olur.
Öldürmeyecem lan! Seni o krizlere sokup sokup inletecem ama öldürmeyecem lan!"

Sinirle bir yumruk daha attım suratına. Ardından bir tane ve bir tane daha. Elmas'ın o hâli gözümün önüne geldikçe yumruğumun şiddeti dahada arttı.

" Abim kurban olayım vurma.
Elmas kim?
Bilmiyorum.
Anlamıyorum. Ben senin olan hiç bir şeye dokunmam."

" Anlarsın Ökkeş..."

Derken suratına soludum.

" Denizkızı dediğin kız... Ona yaptığın şeyleri sana bir bir ödetirken anlarsın."

Gözleri anında büyüdüğünde suratının ortasına kafayı çakıp yere serdim.

" Sefa ! "

Sefa hızlı adımlarla yanıma gelirken Ökkeş'e baktım.

" Senin için birşey var yanımda."

Elimi Sefa'ya uzattım. Sefa cebinden çıkardığı enjektörü bana uzattığında bunu gören Ökkeş'in gözleri dahada büyüdü.

" Hayır.
Hayır yapma abi. Kurban olayım yapma."

Yerde yatan Ökkeş'in üzerine çıkıp sol elimi gırtlağına bastırdım. Elleri bileklerinden arkasında bağlı olduğu için sadece debeleniyordu. Elim boğazında nefessiz kalana kadar sıkarken bir yandan,

" Gözlerimin önünde o da aynı böyle kıvrandı lan!
Nefes alamadı!
Yalvardı lan!
O la*et şeyler için bana ağlayarak yalvardı LAN! "

Diye haykırdım.

" Sende yalvaracaksın! Ayaklarıma kapanacaksın ama işe yaramayacak. Sende ağlayacaksın ama işe yaramayacak. Seni ondan beter edecem lan!"

Dedikten sonra elimdekini boynuna saplayıp içindeki sıvıyı damarına bastım. Yüzü gözü kan içinde sadece inledi. Ardından üzerine doğru eğildim.

" Kendi pisliğinin tadına birazda sen bak."

Ökkeş'i yerde kıvranırken halde öylece bırakıp ayağa kalktığımda yana dönük şekilde nefesler almaya çalışıyordu. Önce gözlerimi sonra bedenimi çevirdim diğerlerine. Her birine tek tek bakarak,

" Sıra sizde!"

Dedim delirmiş bir gülümseme ile. Üçünün de bacakları titriyordu korkudan. Tek tek ve korkuyla yalvarmaya başladılar. Ama işe yaramayacaktı. Bu gece hiç birine acımayacaktım.

Bu sırada arkadaki karanlıktan Harun çıktı. Ensesinden tuttuğu Pala'yı ittire irtire getirip diğer adamların yanına attı. Onu da görünce yüksek sesle bir kahkaha attım.

" Ooo. Pala...
Ben seni tamamen unutmuştum. Bu gece çok eğlenceli olacak anlaşılan...

Bağlayın!"

Dedim en ciddi halime bürünerek. Harun ve Batur Pala'yı başka bir sandalyeye bağlamaya çalışırken Pala hem direniyor hemde diğerleri gibi yalvarıyordu. Sonunda Batur dan yediği yumrukla direnci kırılınca getirildiği sandalyede bağlı şekilde buldu kendini. Ağır adımlarla yürüyerek tam önlerine geçtim ve durdum. Sırayla yüzlerindeki korkuyu izledim büyük bir hazla. Yine başladılar kurtulmak için tek çare gördükleri yalvarmalara.

" Kesin lan sesinizi.!"

Diye bağırdıktan sonra elimi Batur'a uzayarak, Batur! Dedim. Karşımdaki sus pus oturan adamlara bakıyordum hâlâ. Batur elini cebine sokup bu kez sustalı bir bıçak çıkarıp elime verdi.

" Yoksa önce dillerinizi keserim."

Dedikten sonra direk İlyas'a döndüm.

" Eveet gecenin yıldızı İlyas.
Seninle başlayacağız."

" Abi! Abi ne olur!
Abi özür dilerim! Vallaha billaha mekanlarına yanaşmam. Olduğun şehre bile gelmem. Ne olur affet."

Sol işaret parmağımı dudağıma dayayıp şsiitt! Dedim alayvari. Sonra diğerlerine baktım kısa bir an.

" Siz şimdilik izleyin. Sonra sizinlede eğleneceğiz."

" Abi." dedi Abbas.

" Abi kulun kurbanın, köpeğin olayım bırak beni. Bırak gideyim ne olur! "

Başımı ağır şekilde iki yana salladım.

" Bu gece İstanbul'un kulakları sizin seslerinizle çınlayacak Abbas. Hayatınız da tatmadığız acıları tadacaksınız."

" Abi ne olur! " dediğinde sabrımın sonuna gelmiştim artık. Bütün öfkemle attığım yumruk çenesinde patlayınca kendini yerde buldu oda. Batur ve Harun Abbas'ı yerden kaldırırken ben İlyas'a döndüm. Korku dolu bakışları bana haz verirken aynı korku yüzünden altına yapması midemi bulandırdı.

Bir kendi igrençliğine bir bana bakarken Abi...
Dedi yalvaran sesiyle. İğrenerek baktım yüzüne. Daha fazla konuşmasını izin vermedim.

" Kes İlyas!
Öncelikle okullar ve çocukların hesabını vereceksin piç!

Dediğim anda elimdekini bacağına salladım. Duyduğu acıyla AAHHH! Diye böğüren sesi depoda yankılandı. Bu ses diğerlerinin daha da korkmasını sağlarken benim kulağıma müzik gibi geliyordu.

" Bu daha birşey değil! "

Dedim hırlayarak bacağına sapladığım bıçağı bastırıp çevirirken. Bir AAHHH! daha koptu dudaklarından.

" Abi acı bana!
Abi ne olur.!
Abi affet! "

" Af mı?
Ne affı lan! Ne affı!?

Af YOK!
BU GECE SANA AF YOK ULAN! YOOK!!!"

Dediğim gibi tuttuğum bıçağı çıkarıp diğer bacağına sapladım.
Bir haykırış daha koptu depoda.

" Sefa! "

Sefa yanıma gelip elini yine cebine attı. Çıkarttığı büyük bir paket tozu açıp İlyas'ın arkasına geçti. Paketi avucuna boşalttığında elimdeki bıçağı biraz daha bastırdım. İlyas avazı çıktığı kadar bağırırken Sefa İlyas'ı saçlarından tutup avuç dolusu tozu açtığı ağzına basıp çenesini eliyle kapattı. İlyas'ın gözleri kocaman olurken oturduğu sandalyede kıvranmaya başladı. Ama Sefa benden aldığı işaretle kafasını koluna kıstırarak yerine sabitledi.

" Yut İlyas.
Tadını çıkara çıkara yut."

Dedim yine hırlayarak.
Ağlaya ağlaya yuttu ağzının içindeki tozu. Öleceğini bile bile.

Bilmediği şey o beyaz tozla ölmeyeceğiydi. Ölümü benim ellerimden ve daha kötü şekilde olacaktı. Yerimde doğrulup ellerimi ceplerime soktum.
Pis pis gülümseyerek izledim hâlini.

Arkama konan sandalyeye gerileyip oturdum. Bacak bacak üstüne attım. Sefa sigara! Anında Sefa tarafından uzatıldı istediğim sigara. Alıp dudağıma bıraktığım sigarayı Batur yaktı.

Derin bir nefes çektim. Dumanını havaya doğru üflerken karşımdaki adamın gözlerinin azar azar nasıl kızardığını, boyun damarlarının nasıl kabardığını izlemeye başladım. Ardından önce yerde kafası bi milyon olmuş Ökkeş'e sonra da İlyas'ın yanındaki adamlara baktım.

" Sizde benim kadar eğleniyor musunuz? "
Dedim sigaramdan derin bir nefes daha çekerek.

Dolu gözlerle bana bakarken iki yana salladılar başlarını. Abi! dedi Pala. Bıkmıştım artık sürekli yalvarmalarından.

" Kes sesini Pala! "

Anında sustu. Başı önüne düştü. Kabul ediyordu. Yavaş yavaş kabul ediyordu bu geceden sağ çıkmayacağını. Karşımdaki adama, İlyas'a çevirdim acımasız bakışlarımı. İlyas'ın kendi zehrinin tadına verdiği tepkiler artmaya başladığında yerimden kalkıp biraz ötede onu izleyen Abbas'a doğru yürüdüm.

" Gelelim sana."

Dedim elimdeki sigaradan derin bir nefes daha çekip suratına basarak. Yanan yüzüyle dişlerinin arasından acıyla inledi. Yaş dolu gözleri gözlerimde abi! derken bir hıçkırık çıktı dudaklarından. Karı gibi ağlıyordu.

" Abi affet.
Ne istersen yaparım.
Canımı bağışla. "

Saçlarından sıkıca kavrayıp geriye doğru çekerken kulağına doğru eğilerek fısıldadım.

" Af yok Abbasss...

Canımın canını yakanlara af yok!
Onun bir damla göz yaşına bu koca şehri yakarım Abbas. Hemde içinde seni ve senin gibileride yakarım.

Af yok Abbasss. Bir saniye daha yaşama hakkınız yok. Bitti!
Yarın sabah bütün İstanbul sizi konuşacak.

Derman Kurtoğlu gece avına çıkmış diyecekler. Abbas.
Bütün çakalları avlamış diyecekler.
İbretlik olacaksınız Abbas."

Dedikten sonra elim saçlarında bütün gücümle, bütün sinirimle yumruklamaya başladım Abbas'ı.

Gözümün önündeki Elmas'ın her hâline için bir yumruk. Gözünden akan hem damla için bir yumruk attım suratına.

Arka arkaya attığım yumruklarla depoda yankılanan acı dolu ah!lara ağzından burnundan akan kanının kokusu eşlik etti. Sonunda elimde yolunmuş saçları başı yana düştü. Ama benim hırsım geçmemişti. Bu kez bir elimle sandalyeyi sabitleyip karşımda bir kum torbası varmışçasına bedenini arka arkaya yumruklamaya devam ettim. Ciğerlerine geçirdiğim yumruklarla dudaklarından kan boşaldı. Sonunda yarı canlı olduğu halde yığılıp kaldığında attığım yumruklar yüzünden nefes nefese kalmış geri çekildim.

Gözlerimi ağzı burnu köpürmeye başlamış olan İlyas'ın bacağındaki bıçağa diktim. Tek adımda yanına gidip hızla çekip aldım bacağındaki saplı bıçağı. Abbas'ın yanına geri geldim. Saçlarından kavrayıp boğazına dayadım. Geber! Dedim ve son hamlemi yaptım.

Her hareketimi izleyen Pala ağlayan gözler ve titreyen bir bedenle bana bakıyordu.

" Abi acı bana. Ya tek kurşunla öldür beni ya da bırak. Aynı şeyi bana da yapma abi."

Batur'a baktım.
Getir dedim. Önce şaşırsada sonra koşar adım uzaklaştı. Az sonra elinde benzin bidonu ile geldiğinde önümdeki adam feryat figan bağırmaya başladı.

" Abiii!!
Abi kurban olayım yapmaaaa! Ne istersen yaparım! Ne istersen!!
Abi! Her şeyimi al tek canımı bağışla!
Kulun köpeğin olayım affet! Bağışla! Ömür boyu karşına çıkmam!"

Diyen Pala ve onu duymayan ben."

" Artık çok geç Pala.

Harun!"

" Emret abi."

" Ökkeş'i alın. Onunla işim bitmedi. Kendi ilacından vereceksiniz her gün. Tâki ben tamam diyene kadar."

" Tamam abi."

Harun yanında bir adamla yaklaşıp Ökkeş'i alıp uzaklaşırken elimdeki bidonu İlyas'tan başlayarak üzerlerine boşaltmaya başladım. Dökülen benzin her yerlerine boca olurken Pala halen bas bas bağırıyordu. Duymadım bile.

Bu adamların bir bir Elmas'ın önünde diz çökmesini isterdim ama aldıkları her nefes bir zarardı. Ökkeş hariç.

Ökkeş Elmas'ın ayaklarına kapanacaktı. Af dileyecekti. Ama o güne kadar yaşattığı krizlerin aynısını yaşayacaktı. Ancak ondan sonra ölebilirdi.

Boca ettiğim benzinin sonunu yere akıtarak geriledim. Belimden çıkardığım silahı önce Pala'ya çevirip tetiğe bastım. Sonra Abbas'a, sonra İlyas'a sıktım. Ardından yerdeki benzin birikintisine. Alev alan benzin yanarak ilerledi, ilerledi cansız üç bedeni sararken arkamı dönüp çıkışa yürüdüm.

🔞 Bitti

Kapıdan çıktığımda gördüğüm yağmurla başımı gökyüzüne kaldırdım. Yüzüm, saçlarım bedenim yağmurun altında ıslanırken gözlerimi kapatarak içimdeki hararetin soğumasını bekledim. Bir süre öylece bekledikten sonra iyice ıslanmış şekilde başımı önüme dönüp,

" Yakın!"
Adamlar depoyu ateşe veririken ben arabaya yürüdüm. Arabanın önünde durup kısa bir bakış attım yanan depoya. Ardından Sefa'nın açtığı kapıdan hızla arka koltuğa geçip oturdum. Batur direksiyona Sefa yine yanına geçip oturduktan sonra araç hareket etti.

" Sefa sigara."

Sefa cebindeki paketten bir dal sigara çıkararak bana uzattı. Ardından çıkardığı çakmağı ateşleyerek yine bana doğru uzattı. Sigaramı uzatılan ateşle yakıp derin bir nefes daha çektim ve geriye yaslandım.

" Batur eve çek."

💎💎💎

Aradan geçen bir saatin sonunda eve dönmüştüm. Evin önünde duran aracın içinden Batur'un açtığı kapıyla indim. Yürürken bir yandan da ellerimi kontrol ediyordum bahçenin loş ışıklarında. Ellerimde ve üzerimde o piçlerin kan izleri vardı. Hızlandırdığım adımlarla eve yürüdüm. İçeriye girer girmez hızla üst kata çıkıp kendi odama geçtim. Direk banyoya attım kendimi. Kol saatimi cüzdanımı ve silahımı çıkarıp lavaboya bıraktıktan sonra ayakkabılarımı da çıkarıp kenara bıraktım. Ardından ûzerimdeki ıslak kıyafetleri çıkarıp sepete attım. Duşa girip musluğu sıcak su ayarına getirip suyun altına bıraktım kendimi.
Ellerimi duvara yaslayıp bir süre öylece bekledim. Üzerimden akarak geçen suların öfkemi silmesini umuyordum. Az sonra yerimde doğrulup başımı yukarı kaldırdım. Derin bir nefes alıp verdim. Sonra da hızlı bir duş alırken ellerimdeki ve üzerimdeki kandan ve kan kokusundan kurtulmak için daha fazla çaba gösterdim.

Duştan çıktıktan sonra siyah bornozumu giyip banyodan çıkarak yatak odasından giyinme odasına geçtim. Hızlı şekilde kurulanıp üzerime eşofman altımı giyerken yan tarafımdaki dikişe baktım. Elmas'ın bedenimde açtığı yaraya. Kim bilir nasıl korkmuştu o an. Sadece bunu düşündüm.

Saçlarımı kurulamaya devam ederek çıktım odadan. Bir yandan yalın ayaklarla Elmas'ın olduğu odaya yürüyor bir yandan saçlarımı kuruluyordum hâlâ. Önünde durduğum kapıyı yavaşça açarak içeriye girdim.

Elmas'a baktım ilk olarak. Hâlâ uyuyordu. Derya yatağın ayak ucunda İdris berjerde oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı. Beni gördüklerinde ikiside susarak ayağa kalktılar. Derya hızla yanıma gelip sıkıca sarıldı.

" Abi iyisin değil mi? "

Geri çekildiğinde ellerimi yanaklarına koydum. Gülümseyerek baktım gözlerine.

" İyiyim merak etme."

İdris'e çevirdim bakışlarımı sonra.

" Ben yokken bir şey oldu mu?"

Ağzı açık esneyerek,

" Olmadu uşak. Sabaha kadar uyur. Senda git uyu. Ben uyumaya gidiyorum çunku. Yetar bu kadar nobet. Ben yaşlı bir toktorum. "

Diyerek odadan çıkarken gözlerim yeniden Elmas'ı buldu.
Aldığı ilacın etkisi sürüyordu.

" Abi."

" Hıımm! "

" Anlatacak mısın neler olduğunu? Yoksa meraktan çatlayacam valla. İdris amcaya sordum. Abine sor uşak dedi durdu."

Elimdeki havluyu şifonyerin üzerine atıp yürüdüm. Yatağın kenarına, Elmas'ın yanı başına oturup elimi kısa saçlarına götürdüm. Okşayarak konuştum.

" Nasıl olmuşsa olmuş o gece Elmas o arabadan sağ çıkmış Derya. O buz gibi suda nasıl donmadan kaldıysa birileri onu bulana kadar yaşamış. Ama yaralıymış. Başını çarpmış."

Derken elim saçlarının arasındaki yara izine doğru ilerledi. Elmas'ı bulanlar onu eski bir doktorun yanına götürmüşler. O doktor tedavi etmiş yarasını. Ama Elmas o çarpmayla hafızasını kaybetmiş. Bu da yetmezmiş gibi bulanlardan biri onu uyuşturucu bağımlısı yapmış."

" Ne!?
Ne diyorsun abi?
İnanamıyorum! "

" Elmas'ın polise gitmesini engellemek ve kurye olarak kullanmak için yapmışlar.

İki gece önce tesadüfen çıktı karşıma. Onu gördüğümde nasıl şaşırdım nasıl sevindim anlatamam. Günlerce arayıp tam umudumu kesmişken bir anda karşıma çıkması bir mucize olmalı, başka birşey değil."

" Peki bu gece nereye gittin? "

" Ona bunu yapanlara hesap sormaya."

Derya sustu.
Beni tanıyordu. Değer verdiğim insanlar için neler yapabileceğimi biliyordu. Şuan aklından neler geçiyordu tahmin edebiliyordum. Ve çoğu doğruydu.

" Bu gece bir çok insan ve İstanbul üç pislikten kurtuldu."

Başımı kaldırıp beni izleyen mavi gözlerine baktım.

" Elmas'ın yanında kaldığın için sağol. Hadi sen de git dinlen artık."

" Tamam." dedi Derya. Kapıya doğru yönelip yürüdü, durdu. Dönüp bir kaç saniye bana baktı. Gülümsedi.

" İyi geceler abi."

" İyi geceler gülüm."

Derya kapıyı çekip çıktığında gözlerimi Elmas'a çevirdim yeniden.

" Sana dokunan ellerinde, gözlerinde, sözlerin de hesabını kestim. Bundan sonra hiç kimsenin seni incitmesine izin vermeyeceğim."

Yerimden kalkıp yatağın diğer tarafına geçtim. Elmas'ın yanındaki boşluğa uzanıp bedenini kollarımın arasına, özlediğim, hasret kaldığım, meftun olduğum kokusunu ciğerlerimin en ücra köşesine çektim sevdiğim kızın.

Nasıl dayanmışım. Nasıl delirmemişim. Nasıl o denizi benzine bulayıp yanmamışım.

Nasıl...
Nasıl yaşamışım 41 gün. Dedim kısık sesimle.

Bir kaç saniye sonra kıpırdanarak bana döndü. Kollarını kendine sararken göğsüme sokuldu. Bir şeyler mırıldandı. Sonra da tekrar daldı ne gördüğünü bilmediğim rüyalarını çevreleyen uykusuna.

Kollarımın arasındaki kızı izlemeye koyuldum duyduğum hasretle. Bir süre sessiz nefesini dinledim.

Elmas...
Elmas...
Yılbaşı Elmas-ı.

Dedim gözlerimi kapatırken.

💎💎💎

Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey bir çift mavi oldu. Karışık kafamla ne olduğunu anlamaya çalışırken birde gördüğüm çıplak üst bedenle,

" Hassiktiir! "

Diye cırlayarak doğruldum yerimde. Ama aynı anda gülerek sarılan koluyla beni yeniden yanına çekti. Ellerim otomatik olarak çıplak göğsüne dayandığında bir anda düne gitti zihnim.

" Yeniden başlamak istiyorum seninle."

Demiştim kollarında uykuya dalmadan önce. İstiyordumda. Dün onun kucağında beni öperken ilk hatırladığım onun dudaklarıysa oydu benim hem geçmişim hem de geleceğim.

Sol dirseğinin üzerine kalkıp,

" İşte benim Elmas'ım.
Bu hâlini özlemişim Karaelmas."

Derken gözlerinde mavi dalgalar oluştu.

Karaelmas...
Karaelmas tanıdık gelmişti. Yine onun dudaklarından onun sesiyle duymuştum daha önce bir yerlerde emindim.

Parmaklarının tersini yanağıma koydu önce. Gözlerim hâlâ mavilerindeydi. Üzerime doğru eğilirken o maviler çakmak çakmak oldu birden. Büyük ve sıcak eli açıldı avucu yanağımı ve boynumu kapladı. Önce alnımdan öptü, sonra burnumun ucundan. Sonrada dudaklarıma bastırdı dudaklarını. Nazikçe başlayan öpüşü arzuyla sarmalandıkça hırçın dalgalara dönüştü. Büyük eli boynumdan sırtıma oradan aşağıya belime doğru indi. Beni kendine bastırırken dilini hissettim dudaklarımın arasından içeriye girmek için zorlayan. Hafızamdaki hisler canlanmaya başlayınca direnenedim izin verdim girişine. Dilimi bulan dili ve öpüşleri ruhumu talan ederek haz verirken az sonra geri çekildi. Alnını alnıma dayandığında ikimizde nefes nefeseydik. Sonra birden kocaman bedeniniyle bedenimin üzerine çıktı. Ağırlığını vermeden o şekilde dururken komodine uzandı. Çekmeceden bir şey alıp tekrar yanıma geçti. Yeniden sol dirseği üzerine kalkıp elimi tutarken ben ne yaptığını izliyordum. Birden sol elimi tuttu. Yüzük parmağımı diğerlerinden ayırdığında, ne oluyor ne yapıyorsun demeye kalmadan sarı altın halkayı parmağıma geçiriverdi. Kocaman gözlerle baka kaldım.

" Bundan sonra hiçbir yere gitmiyorsun. En kısa sürede evleniyoruz."

****************************

Evet canlarım bölüm sonu. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın ♥️♥️♥️

 

Loading...
0%