Yeni Üyelik
46.
Bölüm

💎Y.E 45 Benim güzel gelinim💎

@azamet_29_2

Hatalarım varsa affola canlarım.

" Bundan sonra hiçbir yere gitmiyorsun. En kısa sürede evleniyoruz."

Tam karşımda bana bakan gözlere bakarak itaatkâr şekilde başımı aşağı yukarı salladım.

"O zaman hazır ol Karam. Üç gün sonra Cumartesi akşamı nikahın var."

" Tamam."

Yeniden kollarının arasına alıp dudaklarıma kapanarak öptü. Geri çekildiğinde,

" Benim olacağın o günü sabırsızlıkla bekliyorum Elmas'ım.

Hadi şimdi kalkalım yoksa kendimi daha fazla tutamayacağım. O zaman da olacaklardan sorumlu olmam."

Diyerek önce kendi kalktı yataktan. Ardından ellerimden tutarak benim kalkmama yardım etti. Yeniden yaklaşarak kollarının arasına aldı sonra. Bir elini çenemin altına koyarak,

" Kahvaltı hazırdır. Kaç gündür doğru düzgün bir şey yemedin. İnip kahvaltı yapalım. "

" Olur, ama önce bi duş alsam."

Dedim birazda çekinerek. Kolları belimde beni kendine bastırdı aniden.

" Olur. İstersen yardımda ederim."

Anında büyüyen gözlerimle ellerimi çıplak göğsüne dayadım. İttirerek,

" O kadarda değil!
Kendim halledebilirim. "

Diyerek çemkirirken taştan heykel gibi olan sert ve ağır bedeni santim kıpırdamıyordu. Sesli şekilde gülerken beni bıraktı. Ellerini eşofmanının ceplerine sokarak üzerime doğru eğilirken,

" Üç gün..." Dedi.

" Üç gün sonra benimsin.
O zaman nereye kaçacaksın bakalım."

Sonra arkasını dönüp kapıya yürürken,

" Banyoda ve giyinme odasında ihtiyacın olan herşey var. Duşunu al giyin ve in."

Derman'ın odadan çıkışının ardından olduğum yerde durdum bir süre. Dünden beri olanları ve son günlerde başımdan geçenleri düşündüm.
Mafya babası Derman Kurtoğlu'nun evlilik teklifini kabul eden biriydim. İki kız, üç erkek arkadaşı olan bir kızdım. Okula giden, arkadaşlarıyla aynı evde kalan biri. Ama bana gösterilenlerin dışında hiçbir şeyi hatırlamıyordum. Sadece Derman'ın olduğu birkaç kare anı. Bu hâlimin ne zaman düzeleceğini bilmiyor olsam da doğru kişinin yanında, doğru yerdeydim ve bundan şüphe duymayacak kadar içim rahattı.

Derin bir nefes alıp verdikten sonra, umarım her şeyi daha hızlı hatırlarım. Böyle çok zor oluyor. Diyerek hızlı adımlarla banyoya yöneldim. Kapıyı açıp içeriye girdim. Kabin içindeki musluğu sıcak suya ayarladıktan sonra üzerimdekileri çıkarıp kirli sepetine bırakarak kendimi sıcak suyun altına attım.
Bir süre akan suyun altında sıcaklığının tadını çıkarırken sıcak suyu sevdiğimi hatırladım. Ne demişti Derman. Sen soğuğu sevmezsin. Gerçekten sevmiyordum. Acaba neden.

Önce saçlarımı şampuanlayıp yıkadım. Sonrada da bedenimi. Yeniden suyun altına girip önce saçlarımı duruladım güzelce. Zaten kısacıklardı çabuk durulandı. Eskiden ne kadar uzun ve güzel olduğunu hatırlayınca bir kez daha üzüldüm. Kökü bende diye kendimi avutmaya çalışarak bedenimi durulamaya başladım. Tam o anda beynimin içinde patlayan bir flaş ile zihnimin içinden Derman'lı duş sahneleri geçmeye başlayınca şaşkınlıkla gözlerim kocaman olurken lan! Dedim. Ne oluyor?

Aynı anda ağzıma burnuma kaçan suları tükürürken ellerimle gözlerime giren suları sıyırıyordum.

Derman'la aynı suyun altında ne işim vardı benim. Bu adam sana dokunmadım demedi mi? Kendi kendime Evet demiştim ki arka arkaya görüntü güncellemeleri gelmeye başladı. Gözlerim boşluğa bakarken görüntüler bir perdeye yansır gibi önümden geçiyordu.

Evet burada bu banyoda onunlaydım. Başıma giren ağrı ile daha öncesine doğru sarmaya başladı görüntüler. Sanki bir videonun geri çekimini izliyordum. Halil dedim şuursuzca. Panikle gerileyince sırtım fayansa çarparak durdum. Halil'in saldırdığı geceyi hatırladım bir anda. Ardından beni tehdit edişi ve sonra Derman'ı ona götürmemi isteyişi.

Neler oluyordu. Tamam herşeyi bir an önce hatırlamak istiyordum ama bu çok hızlı olmuştu. Bu kez Dermandan yardım istemek için mekanına gidişim sarhoş olup Derman'ın kucağına oturuşum geldi aklıma. Hadi beh! O gece beni bu eve getirmişti duşun altına o sokmuştu.
Kolumda hissettiğim acı hissiyle elimi koluma attım. Eski yanık izine baktım. Zihnime arka arka doluşan görüntüler yüzünden damarlarımda oluşan baskı ile başıma giren ağrı artarken görüntüler geçmişten bugüne doğru akan bir nehir gibiydi. Halil! Dedim yeniden. Kolumu bu hale getirişi gelip gitti aklıma.

Ardından yeni flaşlar patlamaya başladı kafamın içinde. Bir anda küçülüverdi bedenim. Küçük zayıf aciz bir kız çocuğu olurken zaman mekan kalktı sanki. Bulunduğum yerden bir girdaba düşüp geçmişe gittim sanki. Kendimi yağan karın altında mavi demir bir kapıyı yumruklarken buldum. Soğuktu. Çıplaktım ve üşüyordum. Hem de çok. Bir yandan kapıyı yumruklarken bir yandan ağlayarak, bir daha yapmayacağım! Diyordum.

Özür dilerim bir daha yapmayacağım!
Bir daha yapmayacağım!

Çıplak ellerimi gördüm soğuk demir kapıyı tutan. Sonra çıplak, birbiri üzerine koyduğum moraran ayaklarımı. Anne ve babam bildiğim insanların beni ceza olarak nasıl soğukta yağan karın altına attıklarını hatırladım. Para çalmadım diye nasıl cezalandırdıklarını.. Bu yüzden sevmiyodum soğuğu!

" Elmas!
Elmas!!
Elmas'ım bana bak! "

Duyduğum boğuk ve uzaklardan gelen sesle karanlık bir perdenin ardından aydınlığa çıkarcasına çıktığımda gözümün önünde beliren silüet Derman ve endişeli bakışlarıydı. Elleri yüzümde beni sarsıyordu.

" Elmas!
Elmas'ım kendine gel!

" De-Derman."

Dedim titreyen çenem ve birbirine çarpan dişlerimle.

" Korkma benim Elmas'ım. İyimisin?"

" S-soguk. Ü- Üşüyorum."

Kollarımdan tutarak, " Gel!" dediğinde farkettim zeminde dizlerimi kendime çekmiş kollarımla bacaklarımı sarmış şekilde oturduğumu.

" Hadi kalk güzelim."

Dediğinde halime bakıp başımı iki yana salladım. Bu hal de ayağa kalkamazdım. Derman hızla yerinden kalkıp duvarda asılı siyah bornozumu alıp geri geldi. Üzerime örtüp kollarından tutarak ayağa kaldırırken,

" Gel buraya hadi."

Titreyen bacaklarımla ayaklarımın üzerine kalktığımda hızla arkamı çevirip dahada sardı bornozumu ve tek hamleyle kucağına aldı. Dişlerim hâlâ birbirine vuruyor, bedenim hâlâ zangır zangır titriyordu. Dizlerimin altındaki eliyle saç havlusunu da alıp kucağında benimle banyodan çıktı. Direk yatağa oturup havluyu kısa saçlarıma bırakırken elleri bornozun üzerinden bedenimde geziyor, hem beni kuruluyor hem üşümemin geçmesi için masaj yapıyordu.

" Ne oldu?
Neden birden bu hâle geldin."

" Ha-hatırladım."

Derken gözlerimin dolmasına engel olamadım.

" Küçüklüğümü hatırladım. Kar yağıyordu. Ceza olarak beni bahçeye atmışlardı.. Küçücük tüm Derman. Çıplaktım. Üşüyordum. "

Dediğimde göz yaşlarım yanaklarıma akmaya başlamıştı.

" Şşiitt."

Dedi beni göğsüne çekip bastırırken.

" Tamaam geçti."

Dedi sarılıp alnıma bir öpücük bırakarak.

" O günler geride kaldı.
Bundan sonra benim yanımdasın. Ben yaşadığım sürece hiç kimse senin saçının teline bile zarar veremez."

Gözlerimi kapatıp bir elimi bornozun içinden çıkararak gömleğini kavrarken alnımı göğsüne dayadım.

" Beni bırakma Derman, hiç bırakma. Ne olur."

" Asla." Dedi.

" Seni asla bırakmam. Bir gün benden önce öl. Arkandan gelmezsem şerefsizim. Ben seni öyle sevdim Elmas. "

Duyduğum sözleri zihnimin en derinlerine asla kaybolmayacak ve silinmeyecek şekilde kazınırken hissettiğim duygunun tarifi yoktu. Eli sırtımda hareket ederken,

" Daha iyimisin?" Diye sorunca,

" Hıhı! " Dedim.

Azalmıştı titremem. Suyun altında başlayan anıların akışı azar azar devam ediyor aralıklarla yeni şeyler hatırlıyordum artık.

" Herşeyi hatırlamaya başladım."

Dediğimde midemden gelen gurultu, birazda beni hatırla der cinstendi. Derman gülümseyerek baktı.

Yavaşca ayağa kalkıp beni yatağa oturttuğunda bornozu içten tutup açılmasını önledim. Derman giyinme odasına girip benim için çamaşır ve eşofman takımı alıp geldi. Yatağa, yanıma bıraktıktan sonra tam önümde durduğunda büyük bedeni üzerinden geçen bakışlarımı gözlerine sabitledim. Hâlâ başımın üzerinde duran havlu ile saçlarımı kurularken onunda gözleri benimkilerdeydi. Saçlarımı güzelce kuruladıktan sonra kalın uzun parmaklarıyla saçlarımı tararcasına geriye doğru aldı. Ardından yanımdaki çamaşırımı alıp bir dizi üzerine çökünce panikle,

" Bu buna gerek yok!"

Dedim. Ama umursamadı. Ayaklarımdan geçirdiği çamaşırımı yavaşça yukarıya çekerken bacaklarımı birbirine bastırınca önce bana baktı sonrada gözlerini kapattı.

" Bakmam." Dedi.

" Üç gün daha sabırla beklerim."

Derken gülümsüyordu.
Yavaşça ayağa kalktığımda elleri iki yanımda yukarıya kadar çekti çamaşırımı. Ardından kapalı gözlerle yataktan üst çamaşırımı alıp ayağa kalktı. Giymeme yardım ederken minnetle kollarımı beline sardım. O da arkadan ilikledi. Ardından gözlerini açıp burnumun ucundan öptü.

" Teşekkür ederim." Dedim.

" Hadi şunları da giy."

Diyerek getirdiği siyah eşofman takımını da giydirdi.

" Artık gidip kahvaltı yapalım."

Diyerek elini belime koyup kapıya yönelince

" Derman Kurtoğlu." Dedim. Durdu gözlerini gözlerime kilitledi.

" Söyle Karam."

" Sen yumuşadın mı ne? "

Pis bir gülümseme peydah oldu yüzünde bu kez.

" Bu soruyu dün gece elimde kalan adamlara sor birde istersen. Tabi geriye birşey kaldıysa. "

" Elinde kalan adamlar? "

" İlyas ve Abbas...
Ellerimle geberttim onları. Hemde en kötü şekilde.
Benim yumuşaklığım sadece en yakınım olanlar içindir."

Dediğinde göz bebeklerinde mavi alevler yanıyordu sanki.

" Bunun dışındakiler ya itaat ederler ya korkarlar benden. Üçüncü bir seçenek yoktur onlar için. Karşıma geçen ölür.

Dahası! Hiç kimse!!
Ama hiç kimse benim değer verdiğim insana zarar veremez! Cezası yine ölümdür hemde en acı şekilde. "

Gözlerime bakan gözlerinin mavi alevleri sönmüş yerini ölüm kuyusu karalar almıştı bu kez de. Devamını duymak istemedim. Abbas ve İlyas için üzülecek değildim. Ölmeyi sonuna kadar hakediyorlardı.

" Hadi inelim."

Birlikte odadan çıkıp aşağı,salona indik. Oradan da yine birlikte geçtik mutfağa. Masada iki kişi daha vardı. İkisi birden günaydın! Dedi. Yüzleri bir yerden tanıdık geliyordu. Sırayla yüzlerine bakarak günaydın diyip boş olan sandalyelere oturduk.

" Geçmiş olsun Elmas.
Nasıl oldun! Daha iyimisin? "

Diyen sarışın kıza baktım.

" Sarışın iş! " Diyiverdim.

AVM de Derman'ın yanında görmüştüm ilk olarak. Ben kız arkadaşı sanarken kardeş olduklarını öğrenmiştim.

" Hatırladın."

Diyen Dermandan sonra,

" Sen... Derya!"

" Evet." Dedi gülümseyerek.

Yanındaki adama baktım sonra.

" Hassiktir. "

Dedim bir anda. Parçalandığım arabayı hatırlamıştım çünkü.
Murat şaşkın baka kaldı.

" Pardon ya sana değil lafım. Arabanı hatırlayınca kendimi tutamadım."

" Düzeliyor olmana sevindik." Dedi.

Murat da Derya'nın nişanlısıydı.

" Beynim yavaş yavaş güncelleniyor işte. Yakında fullenmesini bekliyorum. "

" Aaa! "

Diye cırlayan Derya ile yerimde sıçradım. Hepimiz ona bakarken o ayağa kalkmış masanın üzerinden eğilerek elime bakıyordu. Birden Derman'a döndü,

" Abi? Yüzük! "

Diyince elime baktım. Derman,

" Cumartesi nikahımız var. Sizde yapın hazırlığınızı.
Çifte nikah olacak."

Derya Murat'a, Murat Derya'ya baktı. İkisininde gözlerinden belliydi mutlulukları. Belliki bunu bekliyorlardı.

" Tamam abi." Dedi ikisi birlikte.

💎💎💎

" Evet! "

" Hayır! "

" Evet! "

" Hayır! "

" Evet! "

Salondaki koltuklarda oturan Sevgi ve İlknur hemen yanlarında Derya ve Murat bir Derman'a bir bana bakıyorlardı.

Kahvaltıdan sonra beni yeniden görmeye gelen Sevgi ve İlknur'la konuşurken olan biten herşeyi anlatmış...
Tabiki ayrıntılar hariç. Hemen herşeyi hatırladığımı söylemiştim. Konuşma sırasında konular iyice açılıp sonunda okula ve devamsızlığım yüzünden kalmama gelince Murat, okul yönetimiyle bir konuşsanız belki bir istisna yapabilirler. Hafıza kaybı keyfii birşey değil. Doktor raporu falanda olunca dönüşüne izin verebilirler belki diyince resmen bu fikrin üzerine ağlamıştık üç kız.

Çünkü bir yıl geriden gelip arkadaşlarımdan ayrı kalmak istemiyordum. Gerekirse canımı dişime takıp gece gündüz çalışır yetişirdim onlara. Yeter ki sınıfta kaldın demesinlerdi.

Derman'ın okumana ne gerek var çalışmaya ihtiyacın olmayacak. Demesini beklerken okul yönetimi ile konuşmaya bende gelirim demesiyle karşılıklı tartışma çıkmıştı aramızda. Ne yönetime ne de Derman'a güveniyordum.

Derman'ın ya Elmas'ı okula geri alırsınız yada hepinizi vururum demeyeceği ne malumdu ki. Yapardı valla.

" Hayır dedim ya hayır!
Sen gelmiyorsun! "

" Geliyorum! "

Dedi elleri ceplerinde istifini bozmadan.

" Hayır ya!
İstemiyorum.
Sen adamları vurmaya kalkarsın."

Dediğim de yüzünde piçimsi bir gülümseme oluşunca,

" Tipe bak ya.."

Dedim gözlerimi devirerek. Resmen onaylıyordu lafımı.

" Nikahtan önce bu işi halletmemiz lazım."

Diyince kızlar bir anda ayağa fırlayarak,

" Neeee? " Dediler.

" Evlendikten sonra okula dönebilirim belki de."

Diyince ikinci,

" Neee?! "

Koptu salonda. O an aklıma geldi. Kızlara nikâh yapacağımızdan bahsetmemiştim ki.

Sevgi, " Ne nikahı?" derken
İlknur, " Ne evliliği?! "

Diyince elimdeki yüzüğü gösterdim. Hayret ben gösterene kadar onlar da farketmemişti.

Cumartesi günü nikahımız var kızlar. Çifte nikâh hemde dedim Derya ve Murat'a bakarak. İki kız cırlayarak yanıma gelip iki taraftan sarıldılar sımsıkı.

" Canım ya tebrikler.
Gözüm aydın!"

Dedikten sonra Derya ve Murat'a dönüp, teprik ederiz.

" Allah mesud etsin." Dediler

" Amin. Amin de ne olacak benim okul işi."

" Murat sen ve ben okula gidip okul yönetimi ile konuşacağız."

Diyen Derman'a baktım yine.

" Bakma öyle.
Okuluna devam etmek istiyorsan ben ne diyorsam onu yapacaksın."

Bir kızlara bir Derman'a baktım. Düşen omuzlarımla koltuğa bıraktım kendimi. Çaresizce başımı salladım.

" Ha şöyle yola gel."

Diyince Ramo'nun defile gününden tanıdık gelen cümle ile,

" Yolunu sikeyim." Dedim bıkkın.

Bilerek yapıyordu. Bilerek kızdırıyordu beni. Cebinden telefonunu çıkarıp bir arama yaptı.

" Alo İdris Elmas'ın hafıza kaybı için okula verilmek üzere uygun bir rapor lazım. Bir saatte elimde olmalı. Harun'u yolluyorum."

Diyerek kapattı. Sonra bir arama daha yaptı.

" Batur Harun'u İdris'e yolla."

Dedi ve yine kapattı.

" Siz de hazırlanın gidiyoruz."

💎💎💎

Bir saat sonra kızlar ve ben Derya da dahil. Çünkü Ahmet amcanın kahveleri süper diyerek kızıda ayartmış hep birlikte okulun yanında ve Ahmet amcanın yani Turgay'ın cafedeydik. Gerçi beğenmişti kahveyi.

Öğle arası bittiği ve derslere girmedikleri için kızlarda benimle birlikte ve ellerimizde kahvelerle oturuyor, Derman ve Murat'ın birilerini topuğundan vurmadan gelmelerini bekliyorduk.

Zira ben burada diken üstü beklerken Derman, avukatımız Murat'la birlikte okulda yönetimle konuşuyorlardı.

" Elmas sakin ol!"

Diyen Derya'ya baktım. Gözleri stresten sek sek seken dizlerimdeydi.

" Sakin mi?
Valla hiç olamıyorum. Abin her an birini vurabilir ve okul hayatımı yakabilir korkusu beynime taht kurmuş yayıla yayıla oturuyor. "

" Aaaa!
Kız çirkin ördek sen misin? "

Diyen Ramo'nun sesiyle döndüğümde koşarak yanıma gelip boynuma sarıldı.

Başını yukarıya kaldırıp,

" Allah'ım bugünleri de gördüm ya sana şükürler olsun yarabbim. Telli babaya gidip ne adaklar adadım bir bilsen."

Diyerek tekrar sarıldıktan sonra hemen yanımdaki sandalyeye oturdu. Eli kolumda, yüzü yüzümün dibinde

" Nasılsın kuşum. Daha iyimisin?"

Dedikten sonra yanımdaki kızlara,

" Naber kızlar? "

Diyip Derya'ya baktı.

" Aaa! Sen de mi burdasın sarı kuş. Hoşgeldin ayol aramıza."

" Hoş bulduk." dedi Derya gülümseyerek. O ana kadar uzaylılara bakar gibi bakıyordu halimize.
E Amerika'daki öğrenciler bizim gibi değillerdi muhtemelen.

Bir anda duran Ramo,

" Bir dakika bir dakika.
Siz niye buradasınız ayol!
Ne oluyor kız ördek? "

" Ramo." Dedi Sevgi.

" Öncelikle Elmas herşeyi hatırlamaya başlamış."

" Aaa! Sen ciddi misin?!
Ay! Vallahi çok sevindim."

Derken gözleri doldu. İşaret parmağının tersiyle nazikçe gözlerini silerken İlknur konuştu.

" Derman Kurtoğlu, Derya'nın nişanlısı olan avukat Murat'la birlikte Elmas'ın devamsızlığının silinmesi için okulla konuşmaya geldiler. Onları bekliyoruz."

Ramo bir Derya'ya bir bize baktı.

" E bu süper!
Vallahi çok üzülmüştüm ayrılacağız diye."

" Daha süperide var. Elmas ve Kurtoğlu cumartesi günü nikah masasına oturuyorlar."

Gözleri kocaman olan Ramo bana doğru dönerken,

" Neeee?!"

Diye cırlayarak ayağa kalktığında parmağımdaki yüzüğü gösterdim elimi havaya kaldırırken. Elleri kendi yanaklarında,

" Ay inanmıyoruuuum!
Kız çirkin doğrumu bu? Aşkolsun ama ya. Niye en son ben duyuyorum! "

" Sen duyduğuna şükret."

Derken pencereden gelenleri gören Derya,

" Geliyorlar! "

Diyince hızla pencereye dönerek masadan kalkıp fişek gibi çıktım cafeden. Soluğu dışardaki Derman'ın yanında aldım. Elim kolunda,

" Ne oldu, ne oldu?
Ne dediler? "

İkiside sessizdi. Bu hallerine bakınca omuzlarım düştü, moralim çöktü.

" Kabul etmediler değil mi?
Zaten şansım olsa o gece donup ölürdüm."

Bir anda tutulan kollarımla Derman'ın kollarının arasında buldum kendimi.

" Sakın,!" Dedi.

" Sakın bir daha bu cümleyi kurma! Sakın! "

Sonrada beni kendine çekip sarıldı. Sıkıca sarıldı.

" Oldu.
Devamsızlığın kalktı. Balayımızdan sonra okula geliyorsun küçüğüm."

Duyduğum şeyle gözlerim kocaman şekilde şaşkın bakarken aynı zamanda çok mutlu olmuştum.
Kollarımı ceketinin altından kalın beline sararak yüzümü göğsüne bastırdım.

" Çok teşekkür ederim."

Eğilerek kulağıma fısıldadı.

" Karım olacak kız için küçük bir şey."
Başımı kaldırıp,

" Birilerini vurmadın değil mi? "

Dedim yandan bir bakış atarak.
Gözlerini devirdi. Sadece kaşlarını kaldırdı.

" Önüne gelen herkesi vuran birine mi benziyorum?"

" Evet! Ama vurmamışsın. Aferin. Eh o zaman bir kahveyide hak ettin."

Dedim gülümseyerek.

" Sen mi ısmarlıyorsun? "

" Tabiki de hayır.
Zengin koca adayım sensin. Sen ısmarlayacaksın.
Hadi gel."

Diyerek çoktan nişanlısının yanına doğru içeriye giren Murat'ın arkasından gidecekken kolumdan tutarak engel oldu. Durup geriye döndüm.

" Ne? Ne oldu gel miyormusun? "

Bir anda sol kolunu belime sarıp beni kendine çekerken sağ eli çenemde dudakları dudaklarımı buldu. İlk şaşkınlığı üzerimden attıktan sonra koluna vura vura uzaklaştırdım kendimden.

" Ne yapıyorsun ya! Birileri görecek! "

" Gören görsün umrumda bile değil. Karım olacak kızı öpüyorum."

Başımı kaldırıp yüzüne, gözlerinin ateşli mavilerine baktım.

" Derman." Dedim.

"Söyle güzel Karam."

" Gerçekten benimle evlenmek istediğine emin misin?"

" Emin miyim değilmiyim Cumartesi günü görürsün."

Diyerek cafeye doğru yönlendirirken,

" Hadi gidelim de size kahve ısmarlayayım."

💎💎💎

Nikahımız var

Ağır adımlarla yürüyerek karşımda ki gelinliğin önünde durup baktım.

 

" Elmas iyimisin canım."

Gözlerim dolunca Sevgi endişeyle sormuştu bu soruyu.

İşkence dolu geçen çocukluğum, devlet korumasında geçen ergenliğim, can ciğer kardeşten öte olan arkadaşlarımla geçen günlerim...
Ve evlilik hazırlığı yapan ben.

" Elmas..."

" İyiyim Sevgi. Sadece çok garip hissediyorum.

Birgün kendimi bu şekilde bulacağımı rüyamda görsem inanmazdım."

Sabahın ilk saatlerinden beri Derman'ın otelinde ve nikah hazırlıkları yapıyorduk. Nikahımız otelin küçük balo salonunda ve kendi aramızda olacaktı. İki gelin iki damat ve arkadaşlarımız.

" Bak! Sakın ağlayım deme! Makyajın akar sonra."

Dolu gözlerimde ki yaşları geriye iterken gülümsemeye çalıştım.

" Kızlar çok teşekkür ederim. İyiki varsınız iyiki yanımdasın. Sizi çok seviyorum."

" Ya böyle söyleme. Şimdide biz ağlayacağız. "

Diyen Sevgi'ye sarılıp hemen yanındaki İlknur'u da kendime çektim.

" Teşekkür ederim."

" Hadi hadi. Makyajları yenilemek zorunda kalmadan giy şu gelinliğini de duvağını taksın kızlar. "

Ramo'nun ağlak sesiyle kendime geldim. Sabahtan beri kızlarla birlikte oda yanımdaydı. Nede olsa anlıyordu bu işlerden.

Elinde duvak ve çiçekli tac ile bekleyen yardımcı kızlara baktım. Zavallılar saatlerdir iki ayakları üstünde cilt bakımından tut da manikür, pedikür, makyaj dahil herşeyi en iyi şekilde yapmak için didinmişlerdi.

Yanıma gelen kızlar mankenin üzerindeki gelinliği çıkarırken bizim kızlarda benim üzerimdeki saten sabahlığı çıkarmama yardım ettiler. Yardımcı kızlar,

" Buyurun Elmas hanım."

Diyerek giymeme yardım ederken kızlarda merakla bekliyorlardı nasıl görüneceğimi. Nihayet gelinliği giydiğimde ve arkamdaki fermuar çekildiğinde hem kızların hem Ramo'nun hayran bakışları üzerimdeydi.

" Hiiii!! Elmaaass!!!

Çok çok güzel olduuun!"

Diyen İlknur'a bakarken,

" Elmas kuşum.
Şimdi tam bir elmas oldun! "

Dedi Ramo. Arkamdaki aynaya dönüp gülümseyerek baktım kendime.

" Keşke saçlarım eskisi gibi uzun olsaydı."

Dedim hüzünlü.

" Üzülme arkadaşım kökü sende."

Dedi Sevgi beni rahatlatmak adına. Ramo girdi araya ellerini şaklatarak.

" Hadi kızlar takın şu duvağı da inelim. Yoksa birazdan gelirler hâlâ hazır değil misiniz demek için."

Tuvalet aynasının önüne oturdum hemen. Kızlar duvağı ve çiçekli tacı kısa olsada maşayla kabartılan saçıma yerleştirip tokalarla tutturdular. Sonrada Ramo gelip duvağımı öne doğru indirirken,

" Yüz görümlüğü almadan açma tamam mı? " Dedi sırıtarak.


" Yüz görümlüğü ne lan! Yüz görümlüğü mü kaldı bu devirde."

" Vakit kazanırsın kuşum. Yoksa ilk dakkadan üstüne atlar o Kocaayak. Yani kolay lokmada değil hani. Enine boyuna Dalyan gibi adam."

" Ne?
Ne anlatıyorsun sen ya? "

Önce elini alnına bastırıp ovaladı. Sonrada gözlerini havaya dikip,

" Allah'ım kör cahillerle niye sınıyorsun? "

Dedikten sonra yanıma gelip kulağıma eğildi. Fısıldayarak konuştu. Duyduğum şeylerle gözlerim kocaman olurken, hızla iteklerim yanımdan.

" Çüş! Oha Ramo! Bende ne diyor diyorum."

Elini çenesine dayayan Ramo,

" Ne yapalım kuşum. Bir yerlerden yaşlı teyze transfer edecek halimiz yok ya. İlk geceyi anlatmak..."

" Sus Ramo sus! "

Derken odadaki kızların hepsi kıkırdıyordu.

" Ne gülüyorsunuz beh!
Açında bi tarafınıza gülün siz."

Ben çemkirirken kapı açıldı aniden. Kapıdan giren Dermandı. Şapşal Ramo'nun sözlerinin üzerine gelince yutkunmama engel olamadım. Ağır adımlarla odanın ortasına doğru ilerlerken gözleri irice açılmış hayranlık dolu bakışları üzerimdeydi.
Ben ise Ramo yüzünden al al olmuş yanaklarımla karşımdaki adama bakıyordum.

Aynı şekilde ağır adımlarla bana doğru ilerlemeye devam ederken ellerimi koyacak yer bulamayınca eteklerime yapıştım başım önüme eğilirken. Ramo kısık sesiyle,

" Hişt kızlar biz çıkalım hadi."

Dediğinde siyah deri ayakkabılar tam önümde durdu. Büyük cüsseli bedeni ise tam karşımda. Sessizdi. Ama gözleri üzerimdeydi hissediyordum. Ben yeniden yutkunurken ellerimi ellerinin arasına aldı. Yukarıya doğru kaldırıp dudaklarına götürdü ve bir çiçeği öper gibi öptü.

" Çok güzel olmuşsun Elmas'ım."

" Sende çok yakışıklı görünüyorsun."

Elini duvağıma atınca bileğinden tuttum.

" Hop öyle hemen olmaz. Önce nikah sonra da yüz görümlüğü."

Dedim. Az önce Ramo'ya cırlarken şimdi böyle birşey söylemem de ayrı garipti. Derman kendi kendine gülerken ben gözlerimi devirdim.

" Nikah memuru aşağıda bizi bekliyor zaten. E yüz görümlüğünü de peşin peşin vereyim bari."

Kollarını iki yana açarak etrafa bakarken,

" Seni ilk gördüğüm yer...
Bu otel...
Yüz görümlüğün olarak senin olsun."

Gözlerim kocaman olmuş şekilde baka kaldım.

" Ney? Lan beşi bir yerde falan beklerken beş yıldızlı otelden yüz görümlüğü mü aldım ben. "

Gülümseyerek bana döndü.

" Öyle olduğuna göre artık gelinimi görmemde sakınca yoktur herhalde."

Ellerim iki yana kalkık omuz silktim.

" Yapacak birşey yok."

Dedim izin vererek. Elleri duvağıma uzanırken gözlerimiz birbirini buldu. Kaldırıp altına girerken uzun bacaklarını dizlerinden kırdı. Duvağı ikimizin üzerine bırakıp yüzümü avuçlarının arasına alarak dudaklarıma bastırdı dudaklarını.

" Benim güzel gelinim."

**************************

Evet canlarım bölüm sonu yine. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın. Hepinizi seviyorum.♥️ Tabi sizleride hayaletlerim.

 

Loading...
0%