@azamet_29_2
|
Sevdiğim adamın sımsıcak göğsünde, güçlü kolları arasında sert teninin eril kokusuyla uyandım yine.
Tam karşımdaki hâlâ uyuyan gözlerde, yakışıklı yüzde dolaştırdım gözlerimi. Kocaayak diye dalga geçtiğim Derman Kurtoğlu'nun karısı olarak dördüncü günümdü bu sabah ve halimden hiç bir şikayetim yoktu. Hayatımdaki en güzel günlerimin ve gecelerimin sahibi bu adamdı. Bundan sonraki hayatımın da tek ortağı..
Dahada sokuldum sıcak tenine. Başımı yavaşça kaldırıp bir bakış attım hedef aldığım noktaya. Kalın boynunun üzerindeki damarı bile içimde bir şeylerin hareketlenmesine sebep oluyordu. Dudaklarımı kalın kaslı boynuna bastırdım. Emerek öperken kıkırdayarak güldü. Hoşuna gitmişti azgın tekenin. Gözleri hâlâ kapalıydı konuşurken.
" Ne yapıyorsun deli.
Aynı anda dişlerimi geçirdim etine. Umursamadan gülümsemeye devam etti. Canıda mı yanmıyordu bu adamın? Isırdığım yeri yeniden öptüğümde beni tuttuğu gibi benimle birlikte bir anda sırt üstü döndü.
Geniş kaslı göğsü üzerinde küçük bir kedi gibi yatarken gördüğüm bir çift maviye takıldı gözlerim, aşkla bakan...
Ellerimi iki göğsü arasında üst üste koyarak çenemi elimin üzerine yerleştirip yüzünü izlemeye devam ederken gözleri gözlerimi, iki büyük eli belimi buldu. Hareketli eli hafif hafif okşuyor.
" Hayırdır.
Gülümsedim.
" Şuan o günkü gibi bakıyorsun."
" Hangi gün."
" Yıl başından sonra beni kucağında evime bırakırken kapı önünde bana, dönersem görüşelim. Dediğin ân ki gibi. Karanlıktan aydınlığa bakar gibiydi mavilerinin tonu."
" Çünkü öyleydi.
" Vaaayy.
" Hem söyler hem de yapar."
Derken pis pis bakıyordu.
" Görmek ister misin? "
" Doyumsuz azgın sende."
Dedim yerimde doğrulup baklavalarının üzerine otururken. Pis bir gülümseme ile baktı bir süre daha. Bir anda doğrulurken kaslarının üzerinden baldırlarının üzerine doğru kayıp oturdum. Elleri sırtımda sarılarak dudaklarıma yapıştı. Güzel bir öpücük bıraktıktan sonra,
" Kabul ediyorum.
Dedikten sonra kulağıma eğildi. Söylediği kelime ile tepeden tırnağa pancar gibi kızarırken dişlerini boynumda hissettim. Ama sadece hissettim. Acıtmadı. Canımı yakmadı. Tenimi bırakıp aynı yeri yumuşak bir öpüşle öptü. Ardından burnunu boynuma dayayıp derin bir nefes çekti. Öyle ki yaşaması bu nefese bağlıymış gibiydi hâli. Boynumdan uzaklaşan burnu öldürücü bir yavaşlıkta kulağımın altından yanağıma doğru ilerledi. Burnunun yerini dudakları aldı. Dudaklarımın kıyısına gelmişti ki...
Gayet güzel ilerleyen sabah sohbetimizi guruldayan midem bozdu. Derman içine içine kıs kıs gülerken gözlerimi devirdim. Hızlı bir öpücük bırakıp,
" Acıktım ben. Gidip kahvaltı yapalım."
Derman kucağında benimle yataktan inip ayağa kalkarken beni yavaşça ayaklarımın üzerine yere bıraktı.
" Tamam benim küçük oburum. Hadi inelim."
" Obur mu?
Dedim mahalle karıları gibi elim belimde.
" Sensin obur!
Dedim çemkirerek. Gözleri üzerimde kendi kendine kıkırdadı. Sonra da kolunu arkamdan sardı.
" Dövüş horozu gibisin Elmas'ım. İlk bahanede hemen tüylerini dikiyorsun."
Aniden beni kendine çekti.
" Hadi inelim yoksa senide atarım o mideme."
Eli çenemin altında yine öptü dudaklarımdan. Evet agresif, anında kızan bir yapım vardı. Ama bu dudaklar beni anında sakinleştirebiliyordu. Antidepresan Derman. Dedim içimden. Derman üzerine ince hırkasını alırken ben pijama rahatlığımdan vazgeçmedim ve öyle indim aşağıya. &
Az sonra mutfakta kahvaltı masasındaydık. Dört gündür evde gördüğüm tek çalışan olan kadın çaylarımızı doldurduktan sonra Derman'ın sen çıkabilirsin demesi üzerine sessizce çıktı mutfaktan. Bu kadını dört gündür görüyordum ama bir kez olsun sesini duymamıştım.
" Çalışanların senden çok korkuyor."
Dedim kadının arkasından bakarken. Başını kaldırıp gözlerini gözlerime çevirdiğinde,
" Kadını dört gündür görüyorum ama sesini birkez olsun duymadım."
Yerinde doğrulup geriye yaslanırken kadının arkasından baktı.
" Benden çekindiği doğru. Ama benden korksun yada korkmasın sesini duyamazsın. Çünkü konuşamıyor."
" Konuşamıyor mu?"
" Evet, doğuştan.
Gözlerimi kısarak yüzüne baktım piçimsi bir şekilde.
" Neden? "
Adım gibi biliyordum kıskançlığı yüzünden olduğunu ama yinede sordum. Cevap,
" Öyle olması gerekiyor.
Hadi yemeğini bitirde toparlanıp dönelim."
Tabi ki itiraf etmeyecekti diye düşünürken bir anda dank etti. Evet bugün dönüyorduk ve yarında arkadaşlarımla birlikte okul ortamında olacaktım yeniden. Bir anda heyecanlanınca önümdeki tabağa daldım hemen. Hızlı hızlı yemeye başladım lokmaları mı?
Bu sırada beni izleyen Derman masanın üzerinde ki sigara paketinden bir sigara alarak dudaklarına bırakıp çakmağıyla yaktı. Adamın her odada sigara şubesi vardı. Derin bir nefes çekti gözleri üzerimde.
" Kahve yapabiliyorsundur herhalde."
Elimdeki çatalım dolu ağzımın içinde gözlerine baktım.
" Kahvomo? "
" Kahve.
" Olor yoporom. Ovonmok gobo olson gozol yoporom."
Dedim yerimden kalkarken.
" Önce boğulmadan ağzındakileri yut."
Dedi halime gülerek.
" Dedim ki övünmek gibi olsun iyi kahve yaparım."
" Obursun işte."
" Kalleş koca."
Dedim gözlerimi devirerek otururken. &
Kısa süre sonra tezgah önünde kahve yapmak için malzeme ararken buldum kendimi. Önce kahvenin nerede olduğunu bulmalıydım. Hangar gibi mutfağın içindeki bütün kapakları açıp kapatırken sandalyesinde bacak bacak üstüne atmış oturan Derman bir elinde sigarası diğer eli çenesinde dirseği masada beni izliyordu sadece. Otuz iki diş gülümsediğini görünce,
" Pişmiş kelle gibi sırıtacağına bana yardım etsen kahveyi daha hızlı yapacağım."
" Maalesef karıcım. Yerini bilmiyorum."
Bilmiyorsa bende neyim.
" Ee cezve nerde? "
Onuda bir üst çekmecede buldum.
" Nihayet be!
Cezveye suyu ve kahveyi eklerken,
" Nasıl içiyordunuz paşam?"
diye sordum.
" Koyu ve sade karıcım."
" Ooo. Erkek adamın kahvesi koyu olur havaları. Güzeeel."
Diyerek suya bir kaşık daha ekledim. Cezveyi ocağın en küçük gözüne bırakıp altını kıstım.
" Türk kahvesi ne kadar yavaş pişerse o kadar lezzetli olur."
Diyerek arkamı dönmüştüm ki Derman'ın iri bedenine çarparak durdum. Bir anda beni kollarımın altından tuttuğu gibi kaldırıp tezgahta bıraktı.
" Ne yapıyorsun ya."
" Kahvenin yanında çikolata güzel gider."
" Çikolata?"
Kaşlarım havada mavi gözlerine bakıyordum. Üzerime doğru eğilirken yüzümü avuçlarının arasına alarak fısıldadı.
" Kara kaşların, gözlerin, kirpiklerin ve saçların."
Dudağıma bastırdı dudaklarını. Bir iki saniyelik ara verip,
" Bana bitter çikolatayı hatırlatıyorsun. Ama daha tatlısın."
Tekrar öptü. Dudakları dudaklarımın üzerinde devam etti konuşmasına.
" Tadın eşsiz."
Öpüşleri dahada arzulu bir hâl almaya başlarken kollarımı tutarak boynuna bıraktı. Ardından ocağa uzanarak kapattı. Beni kendine doğru kaydırarak bacaklarımı beline sarıp kalçalarımdan sıkıca tutup kucağına aldı. Mutfaktan çıkarken dudaklarının arasından konuşmaya çalıştım.
" Gitti bizim kahve keyfi."
Merdivenleri ağır adımlarla çıkarken aynı şekilde cevap verdi.
" Kahveyi de senin üstüne içerim bitterim."
💎💎💎
Baturun açtığı arka kapıdan indiğimde akşam oluyordu ve eve, yeni gelmiştik. Bulunduğum yerden bundan sonra kalacağımız evde gezdirdim gözlerimi. Büyük, güzel, şaşalı zengin işi ve bizimdi.
Hayatım boyunca yokluk, zorluk ve yalnızlık çekmişken geldiğim son nokta garip hissettiriyordu. Derin bir nefes alırken belimde Derman'ın elini hissettim.
" Elmas.
" Yoo. Birşey olmadı.
" Geçmişteki bütün kötü anılarını sil o küçük kafandan.
O an aklıma gelen şeyle yinede bir yanımı eksik hissettim. Ya gerçek ailem. Derman'a henüz anlatmamıştım. Bir hastaneden çalınan bir bebek olduğumu söylememiştim. Bir tarafım boş ver bundan sonra sadece kendini düşün ve yaşa desede gerçek ailemi merak eden diğer yanım aileni ara bul. Diyordu. Başımı yanımda duran adama çevirerek yukardan izleyen gözlerine baktım. Gözlerim gözlerinde sabit düşündüm.
Acaba Derman'dan yardım istesem bana yardım eder miydi? Ailemi bulur muydu. Peki ya ben? Ben ailemi bulunca iyi ki de aradım buldum diyebilir miydim? Ya gerçek ailem de diğerleri gibi birileriyse. Bu korku hep içimde olacaktı sanırım. Tabi birde ya yaşamıyorlarsa düşüncesi vardı. Ya ölmüşlerse.
Gözümün önünde sallanan büyük elle kendime gelirken Derman'ın sesini duydum.
" Elmas. İyi misin? "
" İyiyim hadi içeri girelim üşüdüm ben."
Dedim eve doğru adımlarken kollarımı kendime sararak. Kafamın içinden geçenler üşümelerimi tetiklemişti. Neyseki zıngırdayacak kadar değildim.
" Semra hanım akşam yemeğini hazırlayın bizde birazdan ineriz."
" Emredersiniz efendim."
Merdivenlere doğru ilerlerken evin her bir köşesinde dolaştı gözlerim. Burası artık benim evim yanımdaki adam artık benim eşim önümde beni bekleyen hayat benim hayatımdı.
Üst kata çıkıp yeni odamıza yerleştik. Kıyafet namına sadece üzerimdekileri getirmiştim yanımda. Çünkü hem diğer evde hemde bu evde benim için alınmış yeni kıyafetler, çamaşır ve ayakkabılarla doluydu giyinme odası. Hiç olmadığı kadar kıyafetim vardı artık. Sırıtarak baktım girişinde durduğum giyinme odasına. Üzerimdekiler çıkarıp rahat bir tayt ve uzun salaş bir penye tunik giydim üzerime. Ayağımdakini çıkarıp rahat ev sporlarımıda giyip odadan çıktığım da Derman üzerinde aynı gömlek ve pantolon banyodan çıkmış yüzünü siliyordu.
" Hadi inelim."
" Böyle sıkılmıyor musun sen ya! Rahat bişey giysene."
" Daha önce de sormuştun, daha önce de söylemiştim. Hayır. &
Akşam yemeğini birlikte yedikten sonra salona geçtik.
" Elmas'ım yakında herkes Elmas Kurtoğlu olduğunu duyacaktır. Yani bundan sonra her zaman dikkatli olmalısın.
Benden habersiz hiç bir şey yapmak yok. Benden habersiz eğlence, parti arkadaş toplantısı yada başka birşey yok. Bara, kulübe falan asla tek gitmeyeceksin. Hatta hiç gitme."
" Hayırdır Derman reis, hapis mi olacağım burada."
Aksi aksi baktı gözlerime. Sonrada sarılıp kendine çekti.
" İndir şu tüylerini dövüş horozu. Öyle mi dedim ben. Kafana göre hareket edersen seni koruyamam. Ben Derman Kurtoğluyum. Dostum yok, düşmanım çok. Anladın mı? Sana benim yüzümden bir şey olursa kendi kafama sıkarım."
Son cümlelerini duyunca hakvermedim desem yalan olurdu. Bu adamın kim olduğunu ne olduğunu bilerek kabul etmiştim evlenme teklifini. Derin bir nefes alıp verdim göğsüne yaslanarak.
" Aferin sana Karam."
Dedi alayvari. Biz konuşurken kapı açılarak Sefa ve Harun girdiler içeri. İkisini görünce bu şekilde görünmekten çekinip doğrulmak istedim ama Derman daha sıkı tutarak izin vermedi. Bacak bacak üstüne attı birde.
" Harun."
" Emret abi."
" Bundan sonra yengenin koruması sensin."
Harun bir bana bir Derman baktı.
" Emredersin abi."
" Sefa."
" Emret abi."
" Harun'un yanına Apo'yu ver."
" Tamam abi."
" Yarından itibaren her sabah okula götürüp, orada bekleyip dönüşte getireceksiniz."
" Emredersin abi." Dedi Harun.
" Çıkabilirsiniz."
İki adam iyi akşamlar dinleyip çıkarken ayağa kalktım. Hadi gidip dinlenelim artık yarın okul var.
💎💎💎
Sabah küçük çocukların hissettiği okul heyecanıyla uyandım uykumdan. Derman'ın kollarının arasında zorlukla dönerek saate bakmaya çalışırken homurdanan Derman,
" Kıpırdanma be kadın uyuyamıyorum."
Diyerek daha fazla sarılıp beni kendine çekerken ona aldırmayan ben, kaslı kollarının arasından saati görmeye çalışıyordum. Nihayet başımı kaldırıp saatin yediye geldiğini görmeyi başarınca,
" Derman..." Dedim.
" Hımm? "
" Uyan."
" Imm.. İstemiyorum. "
Kaslı kollarına vurarak,
" Uyan be adam uyan!
Diye çemkirince beni bırakıp gözlerini açarak sol dirseği üzerine kalktı.
" Tamaam kalktık."
Hızla yataktan inip banyoya koştum. İşlerimi halledip çıkarak giyinme odasına koştum bu kez. Ben ne kadar hızlı ve telaşlıysam oda o kadar sakindi. Biraz sonra da o girdi odaya. Ben giyinirken oda giyinmeye başladı ve benden önce giyinip saçlarını geriye doğru yatırarak çıktı.
" Hadi geç kalıyorsun."
Dedi birde alay ederek. Gözlerimi yan tarafıma çevirdim. Gördüğüm kıyafetlere şöyle bir bakıp, adamın bütün takımları siyah anasını satayım. Hangisini giysem derdi yok ki. Ben onu mu giysem bunu mu giysem derken geride kalmıştım.
Hızla siyah kot bir pantolon. Beyaz bir gömlek ve kırmızı bir hırka giydim üzerime. Ayağımada çorap ve kırmızı spor ayakkabılarımı geçirip kısa oldukları için hâlâ üzgün olduğum saçlarımı elimle geriye tarayıp odaya girdim. Dudakları arasındaki sigarasını yakan Derman'ın izleyen bakışları eşliğinde şifonyerin yanındaki çantamı alıp telefonumu içine attığımda önüme uzatılan cüzdanla durdum.
" Bu ne? "
" Yeni cüzdan ve kimliğin."
Elime aldığım halis deri cüzdanın içini açarak baktığımda yeni düzenlenen ve üzerinde Elmas Kurtoğlu yazan kimliğimi, hemen yanında bir kredi kartı, onunda yanında bir tomar nakit parayı görünce alık alık baktım bir süre.
" Kartın şifresi senin ve benim yaşım."
Ben maaş aldığım zaman bile bu kadar parayı bir arada görmemiştim hiç. Bakmaya devam ederken Derman'ın avucunu çenemden hissetmemle başımı yukarıya kaldırıp gözlerimi gözlerine çevirdi.
" Ne oldu.
" Alışık değilim.
" Sigarasını sol eline alıp sağ elinin iki parmağı arasına aldı çenemi. Eğildi bir buğse bıraktı.
" Benim olan herşey senin. Çekinme. Tuhaf da hissetme."
Gülümsedim. Büyük yüzünü küçük avuçlarımın arasına alıp dudaklarına bir öpücük bıraktım.
" Teşekkür ederim."
Dedikten sonra elimdeki cüzdanı da çantama atıp omuzuma aldım ve,
" Hadi gidelim. "
Diyerek kapıya yöneldim. Birlikte aşağıya inip güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra evden çıktık. Derman'ın eli arkadan dolaşıp belimi sararken,
" Harun, Apo arkadan gelin."
Dedikten sonra Sefa ve Batur'un hazır beklediği araca bindik.
" Bugün birlikte gidiyoruz. Yarından sonra Harun ve Apo ile gidip geleceksin."
" Tamam."
Dedim itaatkâr şekilde.
💎💎💎
Kırk dakika kadar sonra okul önündeydik. Sanki okulun ilk günüymüşceşine heyecan yapmış, bir an önce arkadaşlarımın yanına ve kahve içmek için Ahmet abibin kafesine gitme isteği, resmen içimden dışıma tepiyordu. Araç durur durmaz Sefa ve Batur inip kapım açılırken ben anında kapının koluna, aynı anda Derman'ın eli de koluma yapıştı.
" Karam. Birşey unutmadın mı? "
Panikle gerileyip elimdeki çantamı açarak içine baktım.
" Yoo her şey yanımda. Unutmamışım."
Gözlerini devirerek baktıktan sonra,
" Bu kadar hızlı satılmayı beklemiyordum."
Ne demeye çalıştığını anlayınca, Derman'a dönüp yaklaştım ve yanağına küçük bir öpücük bıraktım. Tam kapıya dönmüştüm ki beni tuttuğu gibi geri çekip eli ensemde dudaklarıma yapıştı. Yavaşça geri çekilip gözlerime kilitledi gözlerini sonra.
" Akşama kadar özleyeceğim."
Dedi elini çekip. Gülümseyerek çıktım araçtan. Sonrada hızlı adımlarla turnikeden geçip bahçeye giriş yaptım. Adımlarımı tekrar hızlandırırken son kez geriye dönüp baktığımda siyah araç ve Derman uzaklaşırken yerini Harun ve Apo alıyordu.
" Elmaaass. " Diyerek üzerine atlayan Sevgi'ye çarparak durdum.
" İnanamıyorum.
" Tek farkla."
Diyen İlknur sarıldı sonra.
" Tek fark Elmas artık evli bir arkadaş."
Söylediklerini dinlerken yanan yüzümle,
" Yapmayın kızlar." Dedim.
" İlk ders boş hadi hemen birer kahve alıp sorguya geçelim."
" Sizi, burayı, bu ortamı çok özlemişim yaa. Hadi gidip kaynar birer kahve içelim."
Kızlar ve Ramo ile birlikte bahçeden çıkıp hemen yan taraftaki kafeye doğru ilerlerken bir anda Harun ve Apo bittiler dibimde.
" Yenge sorun mu var? "
Kızlar ve Ramo şaşkın ördek gibi bakarken konuya açıklık getirmek adına,
" Çocuklar bunlar kocam beyin adamları Harun ve Apo. Korumam ve şoförüm."
Cümleten bir,
" Neeee???" geldi çocuklardan.
Elimi ağzımın kenarına koyup kısık sesle kuyruklarım. Diye ekledim. Sonrada Harun ve Apo'ya dönüp,
" Uzağa gitmiyoruz.
Harundan aldığı işaret ile Apo hızlı adımlarla arabanın yanına dönerken kendiside bize eşlik edip kafenin önüne kadar gelip kapının önünde durdu. Biz içeriye doğru ilerlerken Apo arabayı kafenin önüne çekince Harun da araca dönüp ön koltuğa geçip oturdu. İkisininde gözü kafedeydi.
" Ayol mafya babasının karısı olunca böyle oluyormuş demek. Kıçında silahlı koruma, şoför ve araç. Kız çirkin ördek. İyi yere serdin postu."
" Alay etme Ramo ya. Hiç istediğim birşey değil. Ama Derman ısrar etti. Benim dostum yok düşmanım çok dedi. "
Boş masaya geçip otururken,
" Adam haklı."
Diyen İlknur devam etti.
" Tanıştığınızdan beri yaşamadığınız kalmadı."
" Ya neyse kızlar."
" Ooo yeni evli arkadaşımız Elmas Kurtoğlu gelmiş."
Başımı çevirip baktığım Turgay otuz iki diş sırıtıyordu.
" Yazık ya bunuda kendimize çevirdik valla."
Dedim gülümseyerek.
" Hoşgeldin!
" Sağol Turgay."
" Ee ne alırsınız? Ne getireyim size? "
" Bana sıcak, sımsıcak bir kahve."
Diye atladım.
" Benimki şekerli ve sütlü kuşum."
Ramodan sonrada kızlar sade kahve dediğinde Turgay geri döndü. Beş dakika kadar sonra elinde tepsi geri geldi. Kahveleri önüme bırakarak kendi kahvesinide alıp yanımıza daha doğrusu İlknur'un yanına oturdu. Turgay'ın elini İlknur'un arkasından omuzuna koyduğunu görünce Sevgi'ye döndüm.
" Sevgi kuşum Anıl nerede? "
" Abisi çağırdı. Derse yetişirim diyerek oraya gitti."
" Eh Onuda gelince görürüm." &
Birlikte hem kahvelerimizi içtik hemde sohbet ettik. Bu sırada Sevgi ve İlknur benim için hazırladıkları iki defteri önüme bıraktılar. Meğer ben yokken ki derslerin notlarını çıkarmışlar son dört günde. Vakit kaybetmeden çalışmaya başlayım diye. Yaptıkları karşısında gözlerim doldu.
" Sizden daha iyi arkadaş bulamam ben."
Dedim minnetle. Tekrar tekrar teşekküre boğdum kızları. Sohbetimiz devam ederken bir anda Turgay'a olan telefon borcumu hatırlayınca gözlerim kocaman şekilde Turgay'a döndüm.
" Ne?
Dedi şaşkın..
" Benim sana telefon borcum vardı. Ödeyemedim."
Aklıma cüzdanımda ki nakit paralar gelince borcumun hepsinin hemen burada kapatmaya karar verdim. Tam elimi çantama atmıştım ki.
" Borcun yok Elmas."
" Hayır öyle olmaz Turgay. Borcum borç dedim ve ödeyeceğim. Sende alacaksın. Yok arkadaşız. Yok hediyem olsun falan kabul etmem."
" Elmas.
Şaşırdım.
" Ne? Ne zaman? "
" Geçen hafta.
Gözlerimi devirirken dudaklarımı büzdüm.
" Zahmet edip de söyleme gereği bile duymamış Kocaayak."
Dedim sinirle.
" İyi madem. "
Demekle yetinip kahveme döndüm. Kahveler bittikten sonra da hep birlikte kalkıp derse girmek için tekrar okul binasına döndük.
💎💎💎
Okuluma dönmemin ve herşeyin biraz olsun yoluna girmesinin üzerinden neredeyse bir ay geçti. Mayıs ayının ortalarıydı artık. Bu zaman boyunca gece gündüz sadece derslerime odaklandım. Okul, ev, kütüphane üçgeninin dışına çıkmadım. A bir kerede kızların evinde sabahladım. Ama kapıda duran 10 adamla birlikte olunca ona da tövbe ettim. Yaklaşan sınavlara çalışmaya evdeki çalışma odasında devam ediyordum artık. Derman'ın geç geldiği gecelerde uyuyamadığım için daha fazla çalışma imkanım olsada acısı sonraki gece çıkıyor, masa başında uyuya kalıyordum. Bir kaç gece Derman'ın kollarında uyanmış ardından yatağıma götürülerek kollarının arasında devam etmiştim uykuma. Tabi rahat durduğu zamanlar... Kocalı öğrenci olmak zormuş arkadaş. Adamın eli dursa ayağı durmuyordu ki. &
Vee sınav haftası. &
Apo'nun kullandığı araçta Harun'un göz hapsinde uyuklayarak ilerliyorduk.
" Neden bakıyorsun? "
" Kusura bakma yenge.
" Gerek yok." dedim elim ağzımda anırırcasına esneyerek.
" Sınav yorgunluğu." diye ekledikten sonra işkence derecesinde yavaş ilerleyen tarafik de ilerleyen aracımızın camına dayadım başımı. Baygın bakışlarımı camdan dışarıya çevirdim. Yağan yağmur, cadde de hızlı hızlı ilerleyen insanlar ve saat 2 olmasına rağmen sanki akşam üzeri gibiydi hava. Derin bir nefes alıp verdim.
Tam uyumalık bir hava. Dedim kendi kendime. Eve gider gitmez kendimi yatağa atıp deliksizce uyuyacaktım. Bu hevesle kapanan gözlerimi zorlukla geri açtığımda dışarda gördüğüm görüntü ile gözlerim kocaman açıldı.
Elmas!
Korkum ve şaşkınlığım daha da arttı. Oydu! Ruhumdaki acıların, korkuların, üşümelerimin mimarı adam. Yıllarca öz babam sandığım adam. Ya yanındaki...
***************************
|
0% |