Yeni Üyelik
49.
Bölüm

💎Y.E 48 Kabuslarla gelenler 💎

@azamet_29_2

💎💎💎
..Elmas!
Kendi küçüklüğüm! Cadde de yağmurun altında yalın ayak kolundan çekiştirilerek götürülen küçük kız çocuğu benim küçüklüğüm müydü? Yanındaki yaşlı adama çevirdim gözlerimi.

Korkum ve şaşkınlığım daha da arttı. Oydu! Ruhumdaki acıların, korkuların, üşümelerimin mimarı adam. Yıllarca öz babam sandığım adam. Ya yanındaki...

Yanındaki gerçekten benmiydim.
Ellerimi yüzüme kapatarak gözlerimi ovuşturdum ve yeniden açtım. Aynı noktaya tekrar baktım.

Yok! Kimse yoktu. Ne o adam ne ben kimse...

Harun'un sesiyle çıktım transtan.

" Yenge.
İyimisin? "

" Hı!
Ne dedin?"

" İyimisin?"

" İyiyim."

Dedim geriye yaslanıp elimle şakaklarımı ovarken.

" Uykusuzluktan halüsinasyon görmeye başladım galiba."

" İyi değilseniz abiye.."

" Gerek yok siz devam edin yola."

" Emredersin yenge."

Gözlerim yeniden dışarıya kaydı. Kesin hayal yada halüsinasyondu. Hem kendimi hem o adi pisliği nasıl görebilirdim yoksa. Hadi o piç herifi gördüm diyelim, kendi küçüklüğümü nasıl görecektim. Deliriyormuyum ne?
Ağrı giren başım yüzünden alnımı ovalarken,

" Harun ne kadar sürer yol? "

" Kırk dakika belki de bir saat falan sürer. Yağmur yüzünden trafik sıkışık."

" Eve geldiğimizde beni kaldırırsınız." diyerek kendimi koltuğa yanlamasına attım. Çantamı da başımın altına çekip gözlerimi kapatarak biraz kestirmeye karar verdim.

💎💎💎

Uyku ile uyanıklık arasında gidip geldim bir süre sonra kayan gözlerim karanlığa dalıp gitti. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Gözlerimi açtığımda karanlık bir gecenin ayazında o uğursuz evin bahçesinde buldum kendimi. Küçüktüm. Küçük Elmas'tım. Ağlayarak o demir kapıyı yumrukluyordum yine.

" Anne, baba açın.
Açın ne olur!
Üşüyorum!
Çok üşüyorum!"

Ellerim acıyordu soğuk demir kapıya vurdukça. Bir kolumu çıplak bedenime sararken diğeriyle kapıyı yumruklamaya devam ediyordum.

" Aç! Açın!
Bir daha yapmayacağım!
Bir daha yapmayacağım!"

Soğuktan titreyen çenem yüzünden dişlerim kırılacak gibi birbirine çarpıyor, dakikalardır akan gözyaşlarım yüzünden yanaklarım yanıyordu.
Ama kimsenin umurunda değildim. Ölmek istiyorum. Allah'ım öldür beni diye dua ediyorum yine. Ölmek ve bu soğuk cezalardan kurtulmak istiyorum. Kara batmış ayaklarımın üzerinde yere çömelerek kollarımı kendime sardım. Dişlerim birbirlerine daha fazla çarpmaya ve ben daha çok ağlamaya başladım. Hem ağlıyor hem titriyordum.

&

" Elmas!
Elmas! "

Derman...
Bilincim Derman'ın sesiyle açılsada kollarım hâlâ kendime sarılı gözlerim inatla kapalı kalmak istiyordu. Çenemse hâlâ titriyordu. Birden Derman'ın öfkeyle bağırışını duydum.

" Ne oldu lan!
Yolda mı birşey oldu.
Neden bu halde? "

Sıcak ellerini hissettim yüzümde.
Harun'un korkulu sesini duydum sonra.

" Birşey olmadı abi. Yenge uyumak istedi.
Eve gelince uyandırın dedi." derken koltuktan dışarıya çekildiğimi hissettim. Sonra sıcak bir kucak ve onun kokusunu duydum. Sevdiğim adamın kokusunu.

" Derman..."

Dedim zorlukla, birbirine vuran dişlerimin arasından.

" Tamam Karam sorun yok." dedi kulağıma gelen kısık sesiyle.

" S- soğuk. Üşüyorum."

Gömleğini sıkıca kavrayıp geniş göğsüne sığınmaya çalışıyor, dolan gözlerimle kendimi küçük bir çocuk gibi hissediyordum yine. Başımı sessizce göğsüne yasladım. Bu üşümelerim ne zaman bitecekti benim bilmiyordum. Tek bildiğim çarem hemen yanımda kokusuna, sıcağına sığındığım adamdaydı. Eve girip üst kata kendi odamıza geldiğimizde beni hızla yatağımıza getirip bıraktı.

Kollarım hâlâ bedenime sarılı dizlerimi karnıma çektiğimde üzerime dolaptan aldığı kalın battaniyeyi örttü. Sonrada üzerindeki ceketini çıkarıp kenara attı ve yanıma gelip battaniyenin altına girip beni yeniden kendine bastırarak battaniyeyi tepemize kadar çekip sıkıca sarıldı. İkimizde sessiz sadece nefes alış verişimiz duyuluyordu. Elleri kollarımda ve sırtımda hızlı hızlı hareket ediyor ısınmama yardımcı oluyordu.

Kollarımı kendimden ayırıp beline sardım. Dahada sokuldum sevdiğim adama. Açık olan gömlek yakasından hissettiğim sıcak teninden öperek yüzümü yaslarken saçlarımdan öptü.

" Teşekkür ederim."

" Ne oldu neden kötüleştin. Uzun zamandır olmamıştı."

Sesindeki endişe barizdi.

" Yolda birşey mi oldu. Oldu ve söylemiyorsa o Harun'nun da Apo'nun da derisini yüzerim."

" Hayır.
Birşey olmadı.

Bu kadar cömert adam öldürürsen adamın kalmaz sonunda."

Dediğimi duymazdan gelerek devam etti.

" Ne oldu o zaman? "

" Kaç gündür uykusuzum diye biraz kestireyim dedim. Ama kâbus gördüm.

Yine o la*etli evi ve o adamı gördüm. Bahçede yarı çıplak o demir kapıyı yumrukluyordum yine. Kar yağıyordu. Soğuktu ve çok üşüyordum. Ölmek için dua edecek kadar hemde."

Dediğimde gözlerimde tutmaya çalıştığım damlalar sıraya dizilip akmaya başladı.

" Kurtulamıyorum bu kabuslardan ve üşümelerimden."

Hıçkırıklar arasında. Kolları daha sıkı sardı beni.

" Bir gün geçecek." Dedi.

" Geçmişini tamamen unutturacağım sana. Hiç olmamış, hiç yaşanmamış kabul edeceksin.

Hadi uyu. Dinlen. Ben buradayım, yanında. Korkma. Kâbus görmene izin vermem."

" Hadi ya. O nasıl olacak. Kabuslara nasıl engel oluyoruz.
Kabuslarıda vuracam deme..

" Gerekirse vururum. Kabuslarınıda kabuslarındakileride."

Kendi kendime kıkırdadım. Gerçek olacak birşey değildi ama yine de Derman'ın bu sözleri ve korumacılığı hoşuma gidiyordu.

" Sana güveniyorum. " dedim gözlerimi kapatarak. Kâbus görmeyeceğimden neredeyse emindim.

💎💎💎

Gözlerimi açtığımda hava çoktan kararmıştı. Komodinin üzerindeki abajurun loş ışığında odayı dolaştıktan sonra gözlerimi yanıma çevirdim. Derman yoktu. Duvardaki saate çevirdim bu kez gözlerimi. Gecenin 10 buçuğunu gösteriyordu.

Lan ölü gibi uyumuşum. Dedim kendi kendime yerimden kalkarken. Ve ne hikmetse kâbus değil rüya bile görmemiştim.

Valla bu Derman'dan korkulur ha! Adam tehditle kabuslarımı engelledi iyi mi.

Kendi kendime gülerek çıktım yataktan. Hissettiğim baskıyla hızlı adımlarla banyoya ilerledim. Az sonra işimi halledip lavabonun önüne geçerek ellerimi yıkarken, uyanmasam altıma yapacakmışım lan neredeyse. Dedim. Gözlerim üzerimdeki kıyafetlere takıldı. Okulda giydiğim kıyafetlerle uyumuştum. Ellerimi kurulayıp kıyafetlerimi oracıkta çıkarıp kirli sepetine attıktan sonra iç çamaşırlarımla çıktım banyodan. Pijamalarımı giymek için giyinme odasına ilerlerken bir anda açılan kapıyla korkuyla sıçradım yerimde. Gelen Dermandı

Elim kalbimin üzerinde, korkuttun derken gözleri yukarıdan aşağıya beni süzüyordu. Elleri eşofmanlarının cebinde ağır ağır üzerime doğru gelirken sessiz ama bakışları can alıcıydı yine.

" Uyanmışsın uyuyan güzelim."

Tam yanımda durdu. Elleri bir anda belimi sararak beni kendine çekerken benim ellerim yine çıplak üst bedeninde kaslı göğüsleri üzerindeydi.

" Nasıl oldun? "

" Valla korkulur senden Kurtoğlu. Ne rüya ne kabus. Mis gibi uyumuşum. Tehditlerin işe yaradı." Dedim gülümseyerek.

" Teşekkür ederim."

" Öyle kuru kuruya teşekkürle kurtulamazsın Karam."

Yine gülümserken, ayak uçlarıma yükselerek kollarımı boynuna dolayıp en âlâsından güzel bir öpücük bıraktım dudaklarına. Fırsatçı, misliyle karşılık verdi.
Zar zor uzaklaştığında,

" Oldu mu? "

" Olmaz mı?
Oldu ama yetmedi."

" Yetse iyi olur kocakurt. Aç ayı oynamaz. Açlıktan ölüyorum."

" Tamam bu seferlik elimden kurtuldun. Hadi giyinde inelim."

" Hay Allah razı olsun ya!"

💎💎💎

" Oo Çirkin ördek bugün erkencisin. Ne o Ahmet abinin dükkanı açmasına yardıma mı geldin. "

Başımı önümde ki kitaptan kaldırıp uyuklayan gözlerle karşıma oturan Ramo'ya baktım. Bir yandan esnerken,

" Dalga geçme Ramo ya.
İki gündür bugünkü sınava çalışıyorum. Son sınav birde tutuştum anlayacağın. Erkenden geldim çünkü uyku tutmadı.

Sen sen ol hafızanı falan kaybetme. Bulunca misliyle kullanmak zorunda kalıyorsun."

Gözlerine devirerek baktı yüzüme.

" Şapşal bulduğuna dua et sen. Ya bulamasaydın birde. O zaman ne yapacaktın? "

Doğruydu. Ya bulamasaydım. Ya o gece Derman karşıma çıkmasaydı. Ya hâlâ Ökkeş piçinin ve Abbas'ın adamı ve hâlâ bağımlı bir zavallı olsaydım.

Geçirdiğim krizler tekrar tekrar gözümün önünden geçerken, daldığım düşüncelerden Ramo'nun elini hissetmemle ve duymamla çıktım.

" Ay!
Ay yine başladı bu titremeye.
Kız! Titrek ördek.
İyi misin? Kendine gel ayol!"

Gözlerimi ellerime çevirdim. Titriyordum yine. O kriz anlarını hatırlamam iyi olmamıştı. Ellerimi birbiri üzerine koyarak parmaklarımı sıktım durdurmaya çalışarak.

" İyiyim. Sadece..."

" Ay Ahmet abi bize sıcak iki kahve lütfen! "

Anında sandalyesini yanıma dayayıp elleriyle kollarımı kavrayarak ovuşturmaya başladı.

" Bana bak ördek. Sakın kötüleşeyim deme valla kocan olacak mafya beni vurur."

Bu halde bile gülümsetmişti beni.

" Yok iyiyim.
Sadece kötü anılar aklıma gelince... Ondan oldu.
Hem merak etme kocam arkadaşlarımı vurmuyor."

" Ay bellimi olur çeker vurur valla. Hiç güven vermiyor. "

Bu sırada Ahmet abi kahvelerimizi getirdi.

" Sağol abi. "

" Afiyet olsun çocuklar."

Ahmet abi uzaklaşırken ellerimi kahve fincanına yapıştırdım. Ellerim yavaş yavaş ısınırken Ramo'yu duydum yeniden.

" Elmas..."

" Hımm."

" Nasılsın? "

Yüzüne baktım. Gözlerindeki bakışları farklı, yüzü durgun bir hâl aldı.

" Anlamadım."

" Nasılsın derken? "

" Yani o mafya babasının yanında rahat mısın? Sana kötü davranmıyor değil mi?"

" Ne?
Saçmalama Ramo.
Asla! Beni seviyor.
Hemde çok.
Gerçekten."

Seviyordu. Her haliyle belli ediyordu bunu. Bakışlarıyla, dokunuşlarıyla, konuşmalarıyla hatta sesinin tonuyla bile.

Titremesi geçiveren ellerime kaydı gözlerim. Gülümsedim. Sonra sesli şekilde gülmeye, ardından kahkaha atmaya başladım. Baya baya kahkaha atarak gülüyordum şimdi. Hâlimi saf saf izleyen Ramo,

" Kız deli ördek.
Kafayı mı yedin ayol! "

Gözlerimde yaş gülmeye devam ederken başımı salladım. Ramo'nun beni anlamaz bakışları eşliğinde bir süre daha güldüm, sonra sesim azaldı, gözlerim daha da doldu. Sol yanıma bir sızı oturdu.

" Hadiii!
Ayol şimdi de ağlıyor.
Allah canımı alsın delirdi. Durduk yere bir gülüyor bir ağlıyor.
Kız ne oldu da ağlıyorsun şimdi?
Manyak! Ay!
Ay daral geldi yemin ederim! Kız konuşsanaaa! " dedi dürterek sessiz halime bakıp.

" Derman'ın bana söylediği cümle geldi aklıma."

Dedim burnumu çekerken.

" Ay ne dedi seni böyle ağlatacak.
Hani seni seviyordu o Kocaayak. Daha az önce öyle demedin mi ya!?"

Başımı kaldırıp sulu gözlerimi arkadaşıma çevirdim.

" Ramo. Kulağını kalbime dayadı. Bu kalp benim. Dedi.
Sadece benim için atmalı. Durduğu gün benimkide durmalı. Dedi. "

Gözleri irileşirken,

" Ay anaaammm!
Kııızz! Bu Kocaayak sert kabuğunun içinde tam bir romantik saklıyormuş ya! "

" Ramo."

" Ay ne!? " Dedi bu kez sıkkın.

" Bir zamanlar arkadaşım dediğim biri beni öldürmeye kalkarken katil dediği adam benimle ölecek kadar beni seviyor Ramo. Buna inanabiliyor musun? "

" Ay inandım valla kız. Bu dev Kocaayak sana aşık valla. "

" Aa! Elmas, Ramo! "

Duyduğum İlknur'la anında gözlerime attım ellerimi. Gözyaşlarımı silerken gelen kızlara baktım.

" Günaydın. Erkencisiniz."

Kızlar ve sevgilileri Anıl ve Turgay masaya yanımıza oturdular. Günaydın dedik.

" Elmas." Dedi Sevgi.

" Ne oldu neyin var?
Ay ağladın mı sen? "

" Ay aldırmayın ona. Fazla sevilmeye alışık değilmiş. Ondan bahsediyordu gözleri doldu."

Diyerek Ramo kurtardı beni açıklama derdinden. Kızlar gülümserken Anıl,

" Emin misin? O adam bir şey..."

" Ay hayır.
Kocam beni çok seviyor ve mutluyum. "

Dedim net bir tavır ve kollarımı birbirine sararak.

" Kapatalım şu konuyu da bugünkü sınava odaklanalım. Güya beraber notlara bakarız diye erken geldim. Biçer hoca benide ekin başağı gibi biçecek diye ödüm patlıyor."

Dedim ellerimle biraz daha uzayan saçlarımı geriye alırken.

" O korku sadece sende değil hepimizde var Elmas."

Dedi İlknur.

" Sınıftaki herkes gözüne batmamak için Biçer hocayı gördüğü yerde yön değiştiriyor korkudan."

Ramo ellerini açıp,

" Allah'ım sen acı bu zavallı kullarına. Biçer zebanisinin şerrinden sana sığınıyoruz yarebbim! "

Hep bir ağızdan cami cemaati şeklinde bir,

" Aaamiiin!! " Dedik.

Arkasından birlikte bir kahkaha patlattık. Güleriz ağlanacak hâlimize durumları işte.
Anıl ve Turgay kalkıp bizim için sandiviç ve çay alıp gelince bir yandan çay içip sandviçlerimizi yedik bir yandan da son sınav için son kez notların üzerinden geçtik. İlk ders boş olduğu için bize yaramıştı. Sınav olacağımız ikinci ders saati gelince birlikte kalkıp çıktık cafeden.

Biz yürüyerek, Harun hemen arkamızda, Apo ise araçla okul binasına döndük. İki kuyruğumu dışarda bırakıp içeri girdik. Dersliğe çıkıp yerlerimize geçtik. Derin bir nefes alıp oturacakken kapıdan giren Muzo ile nefesim boğazımda kaldı yeminle. Adamın yüzünü görmek bile korku salar olmuştu. Sonunda hepimizin Muzofobisi olacaktı. Dakikalar sonra Muzaffer Biçer hocayla en son ve en zor olan sınava girdik. Bu adam sınıfın yarısını bırakmazsa bende birşey bilmiyorum. Allah'ım acı bize. Çok çok amin.

&

Hiç bitmeyecek gibi geçen sınavdan sonra sırtımdan kıçıma doğru akan ter damlaları ile çıktım sınıftan. Sadece ben değil.
Bütün öğrenciler aynı durumda hatta bir kaç çocuk ağlamaklı bir kız resmen ağlayarak çıktı sınıftan. Biçer hoca ise elinde kağıtlar bir eli cebinde dudaklarında kalleş bir gülümseme ile çıktı derslikten ve koridorda kayboldu. Yemin ederim dersten bırakmaktan doyumsuz bir haz alıyordu bu adam. Keşke tümden kaybolsa ne güzel olurdu. Mesela uzaylılar falan kaçırsa eve giderken..

" Son sınavıda verdiğimize göre hadi okulu asalım."

Diyen Anıl'ın peşine takılıp kendimizin bahçeye atarken cep telefonumun sesiyle durdum.
Cebimden çıkardığım telefonun ekranına bakarken omuzumun üzerinden bakan Ramo atladı,

" Ooo romantik enişte arıyor."

" Romantik? "

Diyen Sevgi ile hepimiz Ramo'ya baktık.

" Ördekle bizim aramızda kuşlar.

Sen de aç şunu ayol! "

Çalmaya devam eden telefonu açtım.

" Karam..."

Diyen Derman'ın sesini duyan sevgili arkadaşlarımdan bir,

" Ooooo! "

Koptu koro halinde.
Anında gerime dönüp baktım sırıtan suratlara.

" Ne ya!
Ne?"

" Hiç kuşum. Sen devam et rahatsız olma."

Diyerek gülen Ramo'nun koluna çimdiği bastım. Ramo elimin altında kıvranırken ben devam ettim.

" Derman.."

" Etini koparmaya çalıştığın kırıtığı bırakta yanıma gel Karam."

" Ne?
Nerden gördün?
Yoksa burada mısın? "

Arkamdaki kızlar iyice sokuldular. Sevgi,

" Kız yoksa burada mı? "

" Çıkışa bak." diyen Derman ile bahçe çıkışına döndüm yönümü. Büyük sedan araç ve hemen önünde bekleyen Batur'u gördüm."

" Geliyorum."

Diyerek kapattım.

" Ya! Zalim ördek!
Bıraksana ya artık! Bırak!
Vallahi morardı ya! "

Ramo'nun kolunda unuttuğum parmaklarımı çekip.

" Bana müsade kızlar siz devam edin."

" O hoo. Hani okul asıyorduk."

" Söz bir ara beraber birşeyler yaparız ama şimdi gitmeliyim."

Diyerek adımlarımı hızlandırdım. Önemli birşey vardı mutlaka. Yoksa Derman beni almaya gelmezdi. İçime bir öküz çökmüş yattığı yerden geviş getiriyordu.

Aracın yanına gelir gelmez Batur çantamı alıp arka kapıyı açtı.

Ben Derman'ın yanına binerken Batur'un Harun'un yanına yürüdüğünü gördüm.

" Derman neden burdasın ne ol..?"

Demiştim ki cümlem beni saran kollarla Derman'ın kucağına geçmemle kesildi. Bacaklarım iki yana açık dizlerimin ve bacakları üzerinde otururken buldum kendimi. Bir eli kalçamı diğeri ensemde boynumu tutarken ateşli dudakları dudaklarımı buldu. Uzun iştahlı bir öpücük bırakıp,

" Özlemişim."

Dedi geri çekilirken.

" Yok artık!"

Dedikten sonra kulağına doğru eğilerek fısıldadım.

" Daha sabah tepemde değilmiydin Kocakurt? Ayrılalı kaç saat oldu ki özledin yahu! "

" Hâlâ canım cicim ayındayız Karam. Özlemem normal değil mi? "

" Hadi ordan."

Dedim kendimi geriye çekerek.

" Senin bile saatin var. Bütün işlerini bırakıp beni öpmek için taa buraya gelmiş olamazsın değil mi? "

Kesin bi boklar dönüyordu. Adım gibi emindim.

" Neden, gelemezmiyim."

Derken beni kendine kendini bana bastırmaktan çekinmedi.

" Rahat dursana be adam. Biri görecek. Manyak mısın neredeyse arabada tövbe tövbe."

" Birincisi camlar siyah. İkincisi karım değil misin? Seni istediğim yerde öperim de severim de. Hatta..."

Demişti ki elimi ağzına kapattım.

" Terbiyesini siktiğiminin kocası!"

Dedim sinirle. Sonra devam ettim.

" Yeme beni Derman Kurtoğlu.
Ne oluyor dökül."

Beni kollarımın altından çocuk gibi tutarak yan tarafa geçirip bıraktı.

" Günlerdir ders, sınav dedin durdun. Bu yüzden bekledim."

" Neyi bekledin. "

Derken ön kapı açıldı. Batur binerek çantamı yanındaki koltuğa atıp direksiyona geçti. Motoru çalıştırıp gaza basarken,

" Her şey hazır abi bizi bekliyorlar."

Dedi ve hareket etti. Gözlerim yeniden Derman'ı bulurken dahada kıllandım. Bi bok dönüyordu net.

" Anlatsana ne oluyor?
Ne çeviriyorsun? "

" Sana bir şey göstereceğim."

" Bana bir şey mi göstereceksin?
Ne? Ne göstereceksin? "

" Biraz sabret Karam. Yarım saate orada olacağız."

Derken az önceki yumuşak hâlinden eser kalmamış en ciddi hâline bürünürken, maviden karalara geçiş yapan gözleri tam karşıya odaklanmıştı. Bu hâlini oldum olası sevmiyordum.

💎💎💎

Aradan yarım saat kadar geçtiğinde şehir dışına ve denize yakın bir yere geldik. Yanyana birkaç deponun sıralı olduğu bir yerde depolardan en küçüğünün önünde durduk. Durduğumuz yerde gördüğüm iki araba tanıdıktı. Araçlardan birinin içinden Sefa indi.

Tam şüphelendiğim gibi bir işler çeviriyorlardı ama anlamıyordum.
Derman bana bir şey göstereceğini söylemişti. Etrafıma şöyle bir baktım. Şehir dışında bir yer, depolar ve silahlı adamlar. Burada bana ne gösterebilirdi gerçekten merak ediyordum ama sormaya korkuyordum. Önden inen Batur'un kapımızı açmasıyla önden ben arkamdan Derman indik. Hızlı adımlarla yanımıza gelen Sefa,

" Hoş geldin abi. İçeride seni bekliyor." Dedi.

Ben Sefa'nın ne demek istediğini anlamaya çalışırken Derman'ın kolu arkadan belime dolandı.

" Gel Karam."

Dedi beni deponun kapısına doğru yönlendirirken. Bense hâlâ ne oluyor diye düşünüyordum. Kimdi içeride bizi bekleyen ya da ne? İçimden bir ses içeride göreceğim şeyden hoşlanmayacağımı söylüyordu.

Depo kapısının önüne geldiğimizde aniden durdum. Yanımdaki adama dönüp kolundan tutarak,

" Derman ne oluyor anlatacak mısın artık? "

Yüzüme baktı ama cevap vermedi. Eli yeniden belimi buldu. Sessizce uyguladığı baskıyla beni yürümeye zorladı. Birkaç saniye sonra karanlık deponun içinde birkaç adım ilerleyip durduk.

Aydınlık olan dışarıdan karanlık deponun içine girince görmekte zorlanan gözlerim bir süre sonra karanlığa alışınca karşımda ve yerde dizleri üzerinde oturan birini gördüm. Başı önüne eğilmiş kolları arkasından bağlanmıştı.

Derman yanımda tam önünde durduk. Bir elimle Derman'ın ceketinden tuttum.

" Bu kim?
Neden buradayız?
Daha doğrusu ben neden burdayım? "

Dedim yönüm Derman'a gözlerim adama dönük.

" Kaldır başını." dedi buz damlayan sesiyle.

Yerdeki adam başını yavaşça kaldırdığında Derman arkama geçti. Çenesini sağ omuzuma koyarken sol kolunu arkamdan belime doladı.

" Tanıdın mı bu piçi? "

Karşımdaki adama baktım.

" Tanımalı mıyım? Tanıyamadım."

Nasıl tanıyacaktım ki. Adamın yüzünün tamamı şişlik ve morluk, ağzı burnu kan içinde, dişlerinin çoğu kırılmıştı. Gözünün biri kapanacak şekilde şişmişti.

Kulağımın dibindeki ses,

" İyi bak! " Dedi.

Gözlerimi kısarak daha da baktım. Baktım...

" Özür dilerim affet."

Dediği anda tanıyarak kocaman gözlerle geriye kaçmak istediğimde sırtımın çarptığı Derman engeliyle kaldım yerimde.

Ökkeş...
Ökkeşti.
Beni o la*et şeylere alıştıran, bağımlı yapan. Kendimi duvardan duvara vurarak kriz geçirirken elinde sigara keyifle beni izleyen şerefsiz orospu çocuğu Ökkeş. Kaçmama yardım etti diye Asya'yı gözümün önünde acımadan gözünü kırpmadan öldüren Ökkeş.

" Özür dilerim.
Ne olur affet.
Bağışla. Kurtar beni ne olur! "

Diyerek ve titreyerek dizlerinin üzerinde bana doğru ilerleyince korkuyla gerilemeye başladım. O kadarki arkamdaki koca bedeni bile zorluyordum.

" Hayır!
Hayır! "

Dedim sayıklarcasına.
Ellerimin ve dizlerimin titremesine engel olamazken hâlâ geriye kaçmaya çalışıyordum. Derman'ı duydum yeniden.

" Şşşiiitt. Korkma küçüğüm...
Bu köpek sana dokunamaz yaklaşamaz bile.

Bacaklarını, ellerini, dişlerini bizzat kırdım sana yaptığı şeylerin cezası olarak. Sana yaptığının aynısını yaşıyor günlerdir. Günlerdir uyuşturucu krizleri geçirip köpek gibi yalvarıyor.

Şimdi senin önünde yere kapanıp yalvaracak. Ölüp kurtulmak için yalvaracak."

Ökkeş dizlerinin üzerinde biraz daha ilerledi sürünerek. Bir anda yüzüstü ayaklarımın dibine bıraktı kendini.

" Affet!
Ne olur affet...
Kurtar beni...
Ne olur söyle öldürsün beni."

Hızla arkamı dönüp Derman'a sarıldım.

" Gidelim! Ne olur gidelim burdan."

Kollarımı Derman'ın beline sararken yüzümü göğsüne bastırdım.

" Gidelim!"
Kulağıma doğru eğilip boynuma bir öpücük bıraktı.

" Tamam.
Küçüğüm gidiyoruz."

Dedikten sonra elini beline attı. Silahını çıkardı. Hemen arkamdaki patlayan silahla yerimde sıçradım. Gözlerim kapalı daha sıkı sarıldım bedenine sığındığım adama.

Elindeki silahı belindeki yerine geri döndükten sonra kollarının arasında yerden kucağına yükseldim. Kollarımı boynuna dolarken yüzümü boynuna gömdüm. Yaşadıklarım gözlerimin önünden yeniden ve yeniden geçerken ağlamaya başladım.

Atıştıran yağmur altında hızlı adımlarla yürüyerek arabaya geldiğimizde Derman'ın kucağında bindim arabaya.

" Batur eve çek."

" Emredersin abi."

Araç hareket ederken Ökkeş'in o hâli gözümün önünden gitmiyordu.

" Üzülmedim."

Dedim mırıltılı sesimle. Neden bu kadar ağlıyordum bilmiyordum ama üzülmemiştim. Artık eskisi gibi değildim.

Karanlık aydınlanırken aydınlık kararır mıydı. Galiba öyleydi.

Gözlerimi kapatıp sevdiğim adamın sıcak sinesine bıraktım kendimi.

Orada ne kadar uyudum bilmiyorum. Ama uyandığımda açılan göz kapaklarımla hâlâ Derman'ın kucağındaydım ve beni izleyen maviler tam karşımdaydı.

" Şimdi nasılsın?

Cevap vermedim usulca kalkıp yanındaki boşluğa oturup koluna sarılarak başımı koluna yasladım. Yolun kalanını camdan dışarıyı izleyerek ve sessiz şekilde devam ediyordum. Dermansa hiç bir şey sormuyor söyleniyordu. Kendi haline bırakayım diye düşünüyordu sanırım. Yağan yağmur yüzünden trafik yine yavaşlamıştı. Sonunda kırmızı ışıkla durduk. Kırmızı lambanın üzerindeki geri sayıma takıldı gözlerim. 79-78-77 derken bir anda hızla karşıya geçen kız çocuğu ile yerimde doğruldum.

O! Yine oydu! Küçük Elmas!
Ne oluyordu. Nasıl...
Nasıl kendi küçüklüğümü görüyordum ben. Hızla kapıyı açıp Elmas diyen Derman'a aldırmadan son hız koşarak küçük kızın peşinden koştum. Nasıl bu kadar hızlıydı. Koşmaya devam ederken arkamdan bağıran Derman'ı duysam da duramazdım. Binaların arasında kaybolan kızın peşinden bende ara sokağa girdim. Sokak bitmiş açık alana çıkmıştım ki kolumdan tutan el devam etmeme izin vermedi.

" Elmas!
Elmas ne oluyor?
Delirdi mi?
Neden birden arabadan atlayıp koşmaya başladın? "

Bir Derman'a bir etrafıma bakındım.

" Elmas."

Dedi yeniden yüzüm avuçlarının arasında gözlerime bakarken.

" Ne oldu?"

" Derman...
Galiba ben kafayı yiyorum."

*****************************

Evet canlarım bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın ♥️♥️

Loading...
0%