@azamet_29_2
|
Dün gece Elması'ı bulup eve getirdikten sonra ciddi şekilde tartışmıştık. Ama yaptığı şeyin ve bir anda ortadan kayboluşunun sebebini anlattığında hem sinirim geçmiş hemde üzülmüştüm. Elması'ın bana anlatamadığı bir hikâyesi olduğu, hastaneden kaçırılan bir bebek olduğunu aklıma bile gelmezdi.
Elmas olan biten herşeyi, kendine benzettiği o kız çocuğu, o yıllarca babası sandığı adamı ve gece yaşadıklarını anlattıktan sonra o adamın yanında ki çocukları onlardan almamı istemişti.
Bana sarıldığında çok yorgun ve çok üzgündü. Hâlini görünce hızla kucağıma alıp odadan çıktım. Sıkıca sarılıp boynumdan öptü. Bunu yapışı hoşuma gidiyor, beni her seferinde harekete geçiriyordu. Ama bu gece olmazdı. Bu gece onun için bir işim vardı. Munzur bir şekilde uyarıp odamıza girip yatağa bıraktım. Yatırıp üzerini örttüm. Ama anında kalkıp küçük ellerini yanaklarıma koyarak küçük bir öpücük bırakıp geri yattı. Her haliyle herkesten farklı bu kıza aşıktım. Her hâline hem de. Gözlerini kapatır kapatmaz dakika geçmeden uykuya daldı. Çok yorulmuştu. Bir süre bebek gibi uyuyuşunu izledim. Resmen sızmış gibiydi hâli. Eğilip tatlı dudaklarına bir öpücük bıraktım. Sonrada kalkıp üzerini güzelce örtüp odadan çıktım. Hızlı adımlarla salona inip oradan da dışarıya çıktım.
" Batur! Sefa! "
iki adamımda anında yanıma gelirken bahçede bekleyen adamlarımda arkalrından geldi.
" Hazırlanın gidiyoruz."
" Nereye abi.
Batur arkasına döndü.
" Arabalara, gidiyoruz! "
Birlikte arabalara binip hareket ettik. Bir süre sonra Elmas'ın bahsettiği sokağa gelmiştik. Arabadan inip etrafa bir göz gezdirdim. Küçük bir mahalleydi. Adamlarıma bakmadan verdim emrimi.
" Dağılın."
Mahallede ne kadar ev varsa hepsine baskın verdik. Sonunda o adamı kadını ve Serhat denen iti buldum.
Yanıma aldığım adam ve kadınla mahalleden ayrıldığımızda saat onbire geliyordu. Benim depoya sürdük arabaları. Geldiğimizde avuçlarım kaşınıyordu. Bir kadına işkence edecek değildim. Ama ben kocasına işkence ederken karısının izlemesinde sakınca görmedim. Sebebini bile anlamadıkları işkenceye ara verip Elmastan bahsettim. Onun hakkında bildiğim herşeyi hem vurdum hem anlattım.
Elmas'ın artık Elmas Kurtoğlu olduğunu söylediğimde kocaman gözlerle baka kaldılar. Böyle bir şeyi beklemedikleri aşikardı. Sonunda en can alıcı konuya getirdim sözü.
" Size sadece bir kere soracağım. Bana cevap vermezseniz ikinizinde ellerini ayaklarını ve ağzını bağlayıp bu deponun tavanına tepe taklar asarım.
Korkuyla başını sallayan adamı yakasından tutup kendime çektim.
" Elmas'ı hangi hastaneden kaçırarak aldınız. Gerçek annesi ve babası kim ve neredeler?"
Sorduğun soruyla bir kez daha şaşırdılar.
" Hemen konuşmaya başla."
Bir süre düşündükten sonra konuşmaya başladı. Hatırlayamadığı yerlerde karısı olacak kadın anlattı.
Elmas Ankara'da değil İstanbul da bir hastaneden kaçırılmış ve Ankara'ya götürülmüş meğerse. Öz annesi İstanbul'da bir yerde çalışıyormuş.
" Yarın oraya götüreceksin bizi."
Hızla başını salladı.
" Emredersin abi. Canımızı bağışla yeter."
Dediğinde,
" Batur paketle bunları eve gidiyoruz."
Ben söyleyene kadar evin önünde bekleyecekler.
Bir saat sonra eve geldiğimde öğlen olmuştu. İçeri girerken geriye baktım.
" Burada dizlerinin üzerinde bekleyecekler." diyip girdim içeri. Hızlı adımlarla odama çıktığımda Elmas'ın hâlâ uyuduğunu görünce önce yanına gelip yüzünü izledim bir kaç saniye. Özlemiştim küçük baş belamı. Bir süre öylece izledikten sonra banyoya geçip kanlı ellerimi yıkayıp kuruladım. Ardından banyodan odaya geçip ceketimi çıkararak berjerin üzerine attım. Sonra da yatağa gelerek sevdiğimin arkasındaki boşluğa uzanıp kokusunu içime çekerek kapattım gözlerimi. &
Kısa bir uykudan sonra uyandım. Elmas hâlâ uyuyordu. Yattığım yerde yüzünü izleyerek uyanmasını beklemeye başladım. Yüzünü izlenek sakinleştirici gibiydi benim için. Rahatlatıyordu beni. Bir saat sonra kendiliğinden uyandı.
" Nihayet uyandın uykucu." Dedim.
Bana doğru döndü.
" Sabaha kadar macera yaşayıp akşama kadar uyuduğunu bir daha görmemeyi umuyorum."
Dedim birazda laf sokarak.
" Sanada günaydın."
" Akşam oldu diyorum hâlâ günaydın diyor.
" Sen ciddimisin?" Dedikten sonra yüzüme baktı.
" Sen uyumadın mı? "
Cevap vermedim.
" Hadi uykucu kalk giyin işimiz var seninle."
Nedenini biliyor gibi, anında koşar adım banyoya girdi.
Ben giyinme odasına geçerkende banyodan çıkıp giyinme odasına dalıp hızlıca hazırlandı. Ben çıktıktan sonra peşimden çıkıp,
" Hazırım! "
" Tamam. Hadi inelim.
" Boşver yemeği.
" Önce yemek. Söz dinle biraz."
" Tamam." dedi arkamdan gelirken.
Birlikte aşağıya indik, sonrada mutfağa geçip hazır bekleyen masaya oturduk. Giyindiği hızda yedi yemeğini. Mesadan kalkıp salona geçip kapıdan çıktık. Dışardakileri görünce ne yapacağını merak etmiştim doğrusu.
Dizleri üzerinde bekleyen o adam ve o kadını görünce bir anda durdu ve bana baktı. Anında bana döndü. Sigaramı yakarken merakını giderdim.
" Çocuklar emniyette. Serkan öldü. Ha o iki piçde.
Öyle değil mi?"
Önündeki adam korkuyla ağlayarak başını salladı.
" Evet. Yeterki canımızı bağışla Kurtoğlu."
Az sonra arabalara bindik. Elmas,
" Derman nasıl oldu bu anlat."
Gözlerim gözlerinde konuştum.
" Dün gece sen uyuduktan sonra söylediğin o mahalleye gittim. Hepsi bu."
Kısa ve özü buydu.
" Hepsi bu mu?
" O ihtiyarı biraz silkeledim. Elmas'ın Elmas Kurtoğlu olduğunu duyunca çözülüverdi. Seni o hastaneden nasıl aldıklarından tutta nasıl kaçırdıklarına kadar herşeyi anlattı. Yalnız seni Ankara'da bir hastaneden değil burdan bir hastaneden almışlar. Gerçek ailen hâlâ buradaymış. Şimdide oraya gidiyoruz. "
Dedim. Bir anda titremeye başladı. O hâlini görünce
" İyi misin? " Dedim endişeyle.
Heyecanlanmıştı. Ve bu yüzden olmuştu.
" Kendimi engelleyemiyorum. "
Dediğinde,
" İstersen dönelim." Dedim
" Kendini hazır hissettiğinde gideriz."
" Olmaz." Dedi.
" Bugün olmalı. Bu kadar yaklaşmışken bekleyemem."
" Tamam. Ama sakinleşmeye çalış."
Başımı salladı sadece. Hâlini beğenmemiştim. Gözü sürekli dışarıdaydı. Sanki ters birşey vardı.
" Neden buradayız?" dedi inerken.
Garip davranıyordu. Hızla arkasından indiğimde çoktan o adamın yakasına yapışmıştı.
" Neden buradayız?" Diye tekrar etti.
" Elvan Eroğlu. Öz annen!"
O ihtiyarın sözlerinden sonra bir adama bir gösterdiği kadına bir bana baktı. Aynı anda bütün bedeni titremeye başladı. Ne olacağını anlar anlamaz öne atıldım. Geriye düşerek kollarımın arasına yığıldı kaldı.
" Elmas!
Dişleri birbirine vururken bedeni titremeye devam ediyordu. Hızla kucağıma kaldırdım. Sefa çabuk arabaya hastaneye gidiyoruz.
Batur bu ikisini bir yere tık. Söylediklerinin tek kelimesi yalan çıkarsa derisini ellerimle yüzecem."
Dedikten sonra hızla arabaya binip Elmas'ı kucağıma yatırdım. Bu arada Sefa motoru çalıştırıp gaza yüklendi.
" Sefa klimayı fulle."
Sefa klimayı açarken ceketimi çıkarıp Elmas'ın üzerine örtüp sıkıca sarıldım. Bu kadar etkilenmesini beklemiyordum. Yaptığıma pişman olmuştum. Hemen telefonumu çıkarıp İdris'i aradım. Durumu anlatıp hazırlık yapmasını istedikten sonra telefonu kapatıp koltuğa bıraktım. Gözlerimi Elmas'a çevirdim.
" Keşke biraz bekleseydim."
Dedim kısık sesimle.
" Senin hatan değil abi. Yenge ne zaman olsa aynı tepkiyi verirdi. Hassas bir durum kolay değil. Yıllarca görmediği annesini gördü. "
" O piç yalan söylemiyorsa tabi."
" Söyleyemez abi. Senden korkar."
Yerimde doğrulup gözlerimi Elmas'a çevirdim. Azalsa da titremeleri devam ediyordu. Yavaşça kaldırıp dahada sarılıp alnından öptüm. Kulağına eğildim sonra.
" Benim umursamaz görünen hassas sevdiğim. İyi olacaksın merak etme, ben burdayım. Her zaman yanında..."
Direksiyonda ki Sefa'ya baktım aynadan.
" Sefa hızlan. "
" Abi trafik izin vermiyor ki."
" Derman..."
Duyduğum kısık sesle önüme döndüm. Elmas'ım uyanmış kara gözleri gözlerime bakıyordu. Gülümseyerek bir elimi yanağına koydum. Başparmağımı yanağında gezdirdim.
" Korkma buradayım.
Başını iki yana salladı ağır ağır.
" Evinize gidelim."
" Gideriz. Önce İdris'e bir görün sonra."
Gerek yok. Derken bana doğru döndü.
" Sen yanımdasın bu yeter. "
Yüzünü göğsüme bastırdığında daha da sarıldım.
" Lütfen, eve gidelim."
Saçlarının üzerine bir öpücük bıraktım.
" Tamam.
Sefa eve dönelim."
" Tamam abi."
Kısa süre sonra yeniden uykuya daldı. O uyudu ben onu izledim. Arada bir kaşları çatılıyor kirpikleri titriyordu. Kötü bir şeyler görüyordu eminim. Kulağına eğilip kısık şekilde seslendim.
" Şşiişt. Korkma burdayım. "
Mırıldanırken yüzündeki ifade rahatladı. Bu haline üzülmeden edemedim. Kötü bir çocukluk geçirmiş, zor bir hayat yaşamıştı. Genç bir kızın, genç bir kadının kaldırması güç bir hayat. Yaşadığı şeyler normal bir insanın dayanabileceği şeyler değildi ki. Elmas dışardan bakıldığında güçlü, vurdum duymaz, aksi ve küfürbaz biri gibi görünse de oda her kadın kadar hassastı. Üstelik son yaşadıklarıyla da daha da hassas hâle gelmişti.
💎💎💎
GEÇMİŞ.
" Elmas..."
Başını kaldırdı kız. Karşısında gördüğü kadına baktı.
" Geldik, inebilirsin."
Bir saattir yolda oldukları büyük arabanın arka koltuğundan aşağı indi küçük Elmas. Etrafına bakarken,
" Nereye geldik Gülten abla."
" Bundan sonra kalacağın yeni evine."
" Yeni evim mi? "
" Evet güzelim."
Başını yana çevirdi küçük Elmas. Büyük taş binaya baktı. Bir eve benzemiyordu.
" Gel." dedi Gülten. Elini uzattı. Elmas kadının gözlerindeki şefkati gördü. Uzatılan eli tuttu. Yaşayacağı hiç bir yer o zalim insanlarının yanından daha kötü olamazdı. Bunun bilincindeydi.
Yapılan şikayet üzerine Elmas ailesinin yanından alınmış ve geçilen prosedürden ve işlemlerden sonra devlet korumasına alınmıştı. Bundan sonra bu yetimhanede kalacaktı. Burada okuyacak eğitim alacak yepyeni bir hayata başlayacaktı.
Gülten abla dediği kadının elinden tutarak yanında yürüdü. Büyük demir kapıdan birlikte girdiler içeriye. Ana kapıya doğru ilerlerken Elmas'ın gözleri bahçedeki çocuklara çevrildi. Hallerinden memnun görünüyorlardı.
Büyük koridorda duyulan ayak sesleri kızın kulağında yankılanırken ne kadar büyük bir yer diye düşündü. Yukarıya çıkan merdivenlerden inen çocukları gördü. Koşarak inen çocuklar dışarı çıkmak için acele ediyorlardı. Aniden durdu Gülten. Neden durduklarına baktı Elmas. Siyah renkte ki kapı önünde durmuşlardı.
Yanında durmaya devam eden Gülten'in yüzüne baktı Elmas. Gülümsedi kadın kapıyı tıklarken.
" Girin."
İçeri girdi Gülten elinden tuttuğu Elmas ile. Küçük kız onlara bakan asık suratlı sert mizaçlı kadını görünce küçük avucundaki eli daha sıkı kavrarken Gülten'in arkasına saklandı. Karşısındaki kadın annesi olacak o kadın kadar sert bakıyordu.
" İyi günler müdüre hanım."
" İyi günler buyrun."
Diyen müdür kıza çevirdi gözlerini. Sonrada önündeki kağıtları karıştırdı.
" Sanırım bu küçük hanım Elmas Demirsoy."
" Evet müdüre hanım."
Diyen Gülten Elmas'a dönüp gözlerini gözlerine hizalayacak şekilde bir dizi üzerine çöktü..
" Korkmana yada çekinmene gerek yok küçüğüm. Buradaki hiç kimse sana kötü davranmayacak.."
Elmas'ın sesi çıkmadı. Korkusuna engel olamıyordu.
" Gel." dedi kadın kızı yanına alıp koltuğa geçti. Elmas'ın gözleri büyük ve soğuk odanın içinde dolaşırken iki kadın anlamadığı şeylerden bahsederek konuşmaya başladılar.
Bir kaç dakika sonra, müdür hanımın sesi duyuldu. Elindeki telefon kulağında gözleri Elmas'ın üzerindeydi.
" Elvan hanım odama kadar gelin lütfen."
Dedi ve kapattı.
Bu kez, iki kadının da gözleri kızın üzerindeydi. Az sonra Gülten'in gözleri yeniden müdüre hanımı buldu.
" Müdüre hanım. Elmas bundan sonra size emanet. Tıpkı diğerleri gibi."
Kadın cevap vermedi. Sadece katı bakışlarıyla kızı süzdü. Kapı tıkladı o anda. Yavaşça açılan kapıdan kırklarında bir kadın girdi. Siyah dalgalı saçları kahve rengi gözleri ve o gözlerde yerleşik bir hüzün vardı.
" Buyrun müdüre hanım."
Derken gözleri küçük Elmas'a kaydı. Anlamıştı durumu. Bir yetim daha. Dedi içinden. Gülümsedi hüzünlü bakışlarıyla.
" Elvan hanım. Bu küçüğün adı Elmas. Bundan sonra o da bizimle yaşayacak. Boş olan yerlerden birine yerleştirip herşeyi anlatın."
" Anladım müdüre hanım. Siz merak etmeyin."
Yavaş bir kaç adımda Elmas'ın yanına geldi. Bir dizi üzerine çökerek koltukta oturan kızın gözlerine baktı.
" Hoş geldin güzel kız."
Dedi dışından. Elvan'ın gülen yüzüne tezat yorgun bakışları Elmas'ı etkilerken elini uzattı.
" Hadi gel."
Elmas uzatılan eli çekinmeden tuttu. Birlikte ayağa kalktılar.
" Seninle burada ayrılıyoruz güzelim. Umarım bundan sonra herşey daha güzel olacak."
Dedi ve sarıldı. Sıkı sıkı sarıldı hemde.
" Kendine iyi bak. Allah'a ve buradaki güzel insanlara emanetsin."
Gülten ayağa kalkarken Elvan elinden tuttuğu Elmas ile çıktı odadan. İkisininde diğerinin kim olduğundan haberi yoktu.
Gülten yıllardır tanıdığı kadına döndü.
" Elvan hanım yeni mi? "
" Evet. İki yıldır bizimle. Psikiyatri doktoru arkadaşımın ricası üzerine işe aldık."
" Anlamadım."
"Kötü bir hikâyesi var. Tıpkı buradaki çocuklar gibi. Elvan hanım uzun zaman hastanede kalmak zorunda kalmış biri."
" Öyle mi, neden?"
" Yıllarca bebek sahibi olmak istemiş ama olamamış. Sonra hastane falan. Doktorlar bebeğin olmaz demişler. Kısırsın. Eşi ise bebek sahibi olmayı çok istiyormuş. Sonunda Elvan hanım boşanalım başka bir kadınla evlen demiş. Kocası olmaz senden başka kadından bebek istemem demiş. Olmayacaksa olmasın. Bebek istemeyi bırakmışlar. Sadece birbirlerini daha çok sevmişler. Elvan hanım eşinden bahsederken gözleri öyle bir patlıyor ki sanki ölmemiş hep yanında gibi."
" Eşi, ölmüş mü?"
" İki yıl sonra Elvan hanım bir mucize olarak hamile olduğunu öğrenmiş. Çok sevinmişler. Mucize olarak düşünmüşler. Doktorlar bile şaşırmış.
İki kadın odada konuşmaya devam ederken Elmas bundan sonra kalacağı odaya çıktı. Küçük çiçeklerle süslenmiş yeşil kapıdan içeriye girerek odadaki yataklardan boş olanın yanına geldiler.
" Elmas..."
Başını kaldırdı kız. Onu izleyen gözlere baktı.
" Bundan sonra bu yatak senin. Bu dolapta. Ailemize hoş geldin. Benim adım Elvan. Elvan anne diyor bütün çocuklar. İstersen sende öyle seslenebilirsin. İstemezsen nasıl istersen öyle seslen. "
Sessiz kaldı Elmas. Hayatı boyunca annesinden şefkat görmemişti. Bu yüzden anne demeyecekti. Ama bunu ona söylemedi. &
O günden sonra bu binada bu insanlarla ve çocuklarla birlikte kaldı Elmas. Çoğu zaman sessizce yatağında kısacık hayatında yaşadığı şeyleri düşündü. Hiç şanslı değildi. Kötü bir ailede büyümüş, kötü işlerde kullanılmış, aç ve susuz bırakılmış, dayak yemiş, abisinin kızgın demirle yaptığı işkenceye maruz kalmış hastanede yatmıştı.
Sonunda da devlet babanın koruması altına alınmıştı. Elmas uzun zaman burada kaldı ve bir kere olsun özlemedi geldiği yeri ve o insanları. Elvan'a Elvan anne demedi,diyemedi. Sadece Elvan...
💎💎💎
Gözlerimi açtığımda evde kendi odamda ve kendi yatağımdaydım. Derman ise yatağın hemen yanındaki berjerde gözleri kapalı uyuya kalmıştı anlaşılan. Benim yüzümden oda uyuyamamıştı iki gündür.
Gözlerimi yüksek tavana kaldırıp olanları düşündüm. O adi pisliğin beni öz annem diye götüre, götüre ilk zamanlar kaldığım yetimhanedeki Elvan Eroğlu'na götüreceği bin yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Hâlâ inanamıyordum. Bu gerçek olamazdı. Olmamalıydı.
Yerimden doğrularak yatağın içinde oturup sırtımı başlığa dayadım. Dizlerimi kendime çekip kollarımı sararken dolan gözlerim yavaştan akmaya başladığında Derman'ın sesini duydum.
" Elmas.
Uyanmıştı. Hemen yerinden kalkıp yanıma geldi ve yatağın kenarına oturdu.
" Değilim."
İyice yakınıma gelip yüzümü avuçlarının içine aldı. Gözleri gözlerimde,
" Neyin var kötü hissediyorsan hastaneye..."
" Derman.."
Ellerimi ellerinin üzerine koydum.
" O adi, aşağılık insan artığı yalan söylüyordur değil mi?
Anlamaz ve ne diyeceğini bilemez şekilde yüzüme bakıyordu. Başparmakları gözlerimden akan yaşları sikerken,
" Bunu bilmiyorum güzelim. O adam yalan söylüyor olabilir. Olmayadabilir. O kadın annen mi değil mi tıbbi şekilde anlamak kolay ama zaman gerekiyor. "
" İstemiyorum.
" Elmas.
" Derman...
" Ne? "
" Sonra yani biraz daha büyüyünce yetiştirme yurduna geçtim. Beni o aileden alan devlet bir kaç gün sonra bu yetimhaneye getirdi. O ilk gün müdürün odasına gelip beni yanına alarak kalacağım odaya çıkaran kadın oydu. Elvan Eroğlu.
Bir hıçkırık kaçtı boğazından benden izinsiz.
" O gece...
Gözlerimdeki yaşlar git gide arttı. Arttıkça da daha çok taşmaya başladı. Oradaki bütün çocuklar ona Elvan anne derdi. Ben...
Derman... Bu haksızlık.
O kadın annem çıkarsa buna nasıl dayanırım. Bu haksızlığa bu üzüntüye nasıl dayanırım bilmiyorum. Kaderin bana oynadığı bu oyuna nasıl dayanırım, gerçekten bilmiyorum.
Anne sandığım kadın beni öz annemden kaçırarak alıyor. Acı dolu yıllardan sonra bilmeden öz annemin yanına geri dönüyorum. Ama annem olduğunu bilmeden. Yanında kalıyorum yıllarca. O hissetmiş gibi bana öyle güzel öyle şefkatli davranıyordu ki...
Bir anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
" Bu haksızlık..."
Derman ayağa kalkıp beni kucağına alıp sarılarak tekrar yatağa otururken kollarımı boynuma doladım. Yüzümü boynuna dayayarak ağlamaya devam ettim.
" Şşşiitt.
Elmas'ım.
Şu an anne babamın yanımda olmaları için neler verirdim bir bilsen."
Başımı kaldırıp yüzüne çevirdim gözlerimi. Doğruya, Derman'ın anne babası yoktu.
Her zaman söylediği şey, ben babam gibi düşmanlarımın elinde ölmeyeceğim oluyordu. Annesinden ise hiç bahsetmemişti. Ellerimle gözlerimi sildim.
" Özür dilerim.
" Elmas." Derken gözleri karşıya bakıyordu.
" Hıımm!"
" Benim babam gözlerimin önünde öldü. Adamlarından birinin kurduğu tuzakla en büyük düşmanı onu gözümün önünde öldürdü. Engel olamadım. Annem, babamın ölüm haberini aldığında olduğu yere yığıldı kaldı. Beyin kanaması geçirmiş dedi doktorlar. Önce felç oldu. Sonra da kalp krizi geçirdi. Babamdan bir yıl sonra aynı gün aynı saatte öldü. Onlardan sonra Derya ve ben yalnız devam ettik hayatımıza.
Size haksızlık yaptığını düşündüğün hayat, size ikinci bir sans veriyorsa bunu iyi değerlendir bence."
Burnumu çekerek izledim konuşurken boşluğu dalan gözlerini.
Kollarımı yeniden dolayıp boynuna bir öpücük bıraktım. Anında hareket edip aynı şeyi bana yaparken,
" Uslu dur deli. Sen bunu yapınca kanım kaynıyor."
Gülümseyerek daha sıkı sarıldım.
" Derman...
Dedim hâlâ üzgün.
" Sen sadece bir kaç örnek vereceksin hepsi bu. Başka bir şey yapmayacaksın. Ne yapılması gerekiyorsa ben yapacağım. Sen kendini üzme yeter."
" Örnek mi? "
" DNA testi için."
" DNA mı? "
" Evet. Gerçeğin ne olduğunu ancak bu şekilde öğrenebiliriz."
" Ama o...
" Sen merak etme. Gerisini ben en iyi şekilde halledeceğim. Her ihtimale karşı Elvan'ın da haberi olmayacak. Negatif çıkma olasılığına karşı yani."
Gözümde öyle bir yerdeydi ki Derman, onun yapamayacağı hiçbir şey yoktu bu dünyada. Ona sonuna kadar güveniyordum.
" Tamam." Dedim sadece.
💎💎💎
Ertesi gün ilk iş hastaneye İdris'in yanına gittik. Anlattığımız hikayeyi dinledikten sonra alık alık baktı önce.
İdris kadından alınan örneklerden sonra bir hafta hadi garanti olsun on günde belli olur dedi. On gün. On gün sonra herşey belli olacaktı.
Hastaneden çıkıp arabaya binip okula doğru hareket ettik. Midemde büyük büyük tırtıllar dolaşıyordu sanki. Ellerimi mideme bastırdım.
" Elmas? İyi misin? "
" Çok heyecanlıyım Derman. Midemde koca koca tırtıllar geziyor gibi hissediyorum. Kendimi kasmaktan oluyor. On gün sonra belki de hayatım değişecek. "
" Herşeye hazırlıklı olmalısın Elmas."
" Biliyorum. Ama kendime engel olamıyorum. "
Diyerek derin bir nefes alıp verdim.
" En azından sınavlar bitti. Bu on gün kızlarla birşeyler yapıp kafa dağıtayım bari. Zaman hızlı geçer."
" Elmas kesinlikle kulüp falan yok. Söyleyeceğin hiç birşeyi de kabul etmiyorum."
Önce yüzüne baktım. Sonra,
" Yok bu sefer kulüp falan değil. Bugün ve yarın okul var zaten. Hafta sonu piknik falan yaparız belki. Yada çiğ köfte yemeye gideriz. Gözlerimi kapatıp,
" Iımm... " Dedim.
"Acılı acılı mis gibi. Üstüne biraz nar ekşisi dökerim birazda limon oh! Şöööyle kıvırcık içine de sarıp... Ay! Ağzım sulandı yeminle. Siktir et pikniği. Çiğ köfte yaparız biz. Epeydendir de gitmemiştim."
Gözlerimi açtığımda karşımda Derman aynadan Batur geriye dönmüş Sefa, hepsi bana bakıyordu.
" Ne?! Canım çekti ne var?
Diğer hafta da seninle lunaparka gidelim mi? Atlı karıncaya bineriz."
Gözlerini devirerek baktı bu kez.
" Canınıza susamayın."
Tehtidini duyar duymaz susuverdiler.
" Yok olmadı."
Dedim gülerek.
" Kocamaaaaannn Derman Kurtoğlu atlı karıncaya bindi derler rezil oluruz."
" Siktir et lunaparkı. O kadar çok binmek istiyorsan çiftliğe gidelim."
" Çiftlik derken.
" Evet."
" Hassiktiiirr.
Gözlerini devirdi.
" İyi ki kadınsın Elmas. Erkek olsan nasıl konuşurdun acaba. "
" Kusura bakma Derman reis. Alışmadık götte don durmuyor.
Ooo okula da geldik hadi bana müsade kocam bey." diyerek kapının kolundan tutacakken Derman kolumdan tutup engel olduğunda öndeki ikili aynı anda indiler arabadan. Kapıları örtüp beklerken Derman beni kendine çekip,
" Öyle kolayca gitmek var mı karıcığım? "
Ellerimi yanaklarına koyup dudaklarına bastırdım dudaklarımı. Yumuşak ve tatlı tatlı öptüm. Uzaklaşırken gözleri aşkla bakıyordu.
" Oldu mu? "
" Olmaz mı?
Bugün çıkışta Batur ve Metin alacak seni. Uslu dur ki onları da vurmak zorunda kalmayım."
Sonra cebinden bir telefon çıkarıp uzattı. Öyle ya. Telefonum yoktu. Telefon kaybetme uzmanı olduğum için yeni bir telefon daha almıştı.
" Bunu boynuma bari asayım."
Teşekkür bâbında bir öpücük daha bırakıp çantamı da alarak hızla çıktım kapıdan. Koşar adım bahçede beni bekleyen arkadaşlarımın yanına geldim. Her biri ile ayak üstü kucaklaştım. Sonrada birlikte içeriye yürüdük.
" Neredesin Elmas. Neden aramalarımıza cevap vermiyorsun? "
" Bu çirkin kocası varken bizi unutuyor kuşum ondan. "
" Yok be Ramo. İki gündür yaşadıklarımı öğle arası size de anlatacağım."
" Elmas? " Dedi Anıl.
" Kötü bir şey olmadı değil mi? "
Kısa bir an düşündüm.
" Biraz karışık aslında. Öğlen dinleyince siz karar verin artık."
Hepsinin kafasında kocaman bir soru işareti asılı kalmıştı. Ama cevap için öğleni bekleyeceklerdi.
💎💎💎
Öğle arasında yine Turgay ve Ahmet abinin kafedeydik.
Her zaman ki masamıza çaylarımızı ve bol malzemeli tostlarımızı da alıp oturduktan sonra her birinin gözü üzerimdeydi.
" Ay! Şimdi düşüp bayılacam ayol!
Ramo'nun sözleriyle her birinin gözlerine baktım. Derin bir nefes alıp verdim.
" Arkadaşlar size anlatacağım hikaden sonra umarım benden uzaklaşmasınız. "
" Elmas ne oluyor." Diyen Sevgiden sonra,
" İçimden bir ses bu hikayeyi sevmeyeceğim diyor."
Diyen Anıl ile devam ettim.
" Size gerçek Elmas'ı anlatacağım bugün ve son iki günü."
Ellerimin arasındaki sıcak bardağa bastırdım ellerimi. En başa gittim. Hırsız Elmasdan başladım anlatmaya.
Hırsızlık yapan Elmas, dayak yiyen Elmas, soğuk karlı gecelerde sokaklarda olan Elmas, yine soğukla cezalandırılan Elmas, devletin ailesinden alarak kurtardığı Elmas, ve Halil'in kaçırıp Ankara'ya götürdüğü Elmas'ı anlattım onlara.
Tam iki saat boyunca hiç bilmedikleri Elmas'ı dinlediler. İki saatin sonunda artık hakkımda ki herşeyi biliyorlardı. Önümdeki başımı kaldırdığım da Sevgi ve İlknur ağlayarak yanıma gelip sarıldıklarında onlara eşlik etmekten alıkoyamadım kendimi. Kızlar sıkı sıkı sarılırken üç kız beraber anladık. Anıl ve Turgay kaşları çatık yumruklarını sıkarak bizi izliyorlardı. Ramo'ya kaydı gözlerim.
" Ayyy! Ay çok fena olduuum! "
Yerinden kalkıp yanıma geldi. Arkama geçip sarılırken,
" Benim zavallı çirkin kuşum. Neler yaşamışsın sen böyle. Ay! Çok kötü üzüldüm! " Derken
" Neden bugüne kadar bunları bizimle paylaşmadın." Diyen İlknur gözlerini silerek sordu.
" İnanın çok istedim ama yapamadım. Galiba korktum. Arkadaşım olmak istemezsiniz diye korktum."
" Aptal! " Dedi Sevgi. Oda gözlerini siliyordu.
" Nasıl böyle düşünürsün. Hiç mi tanıyamadın bizi. "
Anıl girdi araya.
" Şunu asla unutma Elmas.
" Ben sonradan katıldım ama seninle arkadaş olmaktan çok mutluyum."
Dedi Turgay. Her birine teker teker baktım. Islanan gözlerimi silerken,
" Çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız."
" Eee son iki gün?
" En büyük bomba da o Ramo."
Diyerek konuya giriş yaptım.
Son iki günde olanları da ayrıntısına kadar anlattığımda öz annemi bulmuş olabilirim cümlesiyle kızlardan ve Ramo dan tiz bir çığlık koptu. Ramo ayağa fırladı.
" Ay inanmıyorum!
Kız ördek sen yaz bu hayatını ben kitap bastırayım. Yok satmazsa Allah canımı alsın."
İlknur Ramo'yu kolundan tutup sandalyesine oturttu.
" Eee son durum ne şimdi? "
" Buraya gelmeden DNA için örnek verdim. O...
" Yani haberi var mı? "
Soru bu kez Turgay dan geldi.
" Hayır yok. Derman her ihtimale karşı söylemeden ben halledeceğim dedi. "
Ramo geriye yaslanıp,
" Halledeceğim dediyse halleder. "
Ellerim saçlarımda dirseklerim masada,
" Sonuç en geç on gün sonra çıkar dedi İdris. Nasıl geçecek bu on gün bilmiyorum. Meraktan çatlayıp ölmem inşallah. "
" Sen ne olmasını istiyorsun kuşum."
Ramo'nun duygulu bakan gözleri üzerimde,
" Bilmiyorum.
Ellerini birbirine çarparak gülümsedi.
" O zaman iyi düşünelim iyi olsun herşey. Evrene güzel mesajlar yollayalım ki güzellikler bulsun bizi öyle değil mi? "
Gülümseyerek baktım Ramo'ya. Çok farklı bir insan ama çok iyi bir arkadaştı. Ve iyi ki benim arkadaşımdı. İyi ki benim arkadaşlarımdı hepsi.
" Teşekkür ederim. Hepimize teşekkür ederim. İyi ki benim arkadaşlarımsınız.
💎💎💎
Bu sabahta yine saçma sapan rüyalar görerek uyandım. Sabah dediysem saat on bire geliyordu. Bu DNA sonucu bekleme işi ve ucundaki öz aile meselesi beni strese sokuyordu. Beklemek ise gerçekten zordu. Geceleri doğru düzgün uyuyamaz hâle gelmiştim artık. Araya birde rahat durmayan Derman ve dudakları girince sabahta böyle geç uyanıyordum.
Aklımı dağıtmak için iki gün arkadaşlarımla takılıp okula gidip geldim. Derman bu sefer daha sıkı tuttu ipleri. Yanıma taktığı kasıntı Batur ve Metin denen adamları bi tuvalette rahat bıraktılar beni. Ama kızacak halde değildim. Sabıkalıydım çünkü. Cumartesi evde kalıp bugün yani Pazar günü arkadaşlarımla buluşma ayarladık. Hep beraber çiğ köfteciye gidecektik. Kafaya taktım bir kere yiyecem o çiğköfteleri. Yataktan kalkıp önce banyoya girip işlerimi hallettim. Sonra da elimi yüzümü yıkayıp kurulanıp giyinme odasına girip Mayıs ayı sonuna uygun ne ince ne kalın bir kombin yapıp giyinerek çıktım. Bu aylarda ne giyeceğini şaşırıyor insan. Odadan çıkıp aşağıya indiğimde merdivenlerin dibinde elinde telefon konuşan Derman'ı gördüm. Sabah sabah kimi bulupta emirler yağdırıyordu acaba.
Derman arada bir uyuyordu da ya adamları, sanki hiç uyumuyorlar gibiydi. Ne zaman birini arasa adamlar emrine amede kapıda bitiyordu.
Merdivenleri bir bir inip sessizce Derman'ın arkasına kadar geldim. Konuşmaya o kadar dalmıştı ki beni fark etmedi bile. Son bir kaç basamağa gelip avına odaklanan bir kedi gibi geriye esnedim. Tek hamlede sırtına atlayarak kollarımı boynuna bacaklarımı beline sardım. Anlık neye uğradığını şaşırsada saniyeler içinde sağ kolu ve eliyle beni sırtına sabitleyerek konuşmasına devam ederken başımı geniş omuzuna yatırıp boynuna bir öpücük bıraktım yine. Bundan huylandığını biliyordum ve onu kıvrandırmak hoşuma gidiyordu.
Telefondaki her kimse sonra devam ederiz diyip kapattıktan sonra, telefonu cebine tıkıştırıp sırtından kucağına çevirdi beni. Kollarım hâlâ boynunda, bacaklarım hâlâ belinde sarılıydı.
" Rahat dur deli yoksa gideceğin yer dışarı değil gerisin geri yatak odamız olur." Dedikten sonra dudaklarıma bir öpücük bıraktı.
" Zaten doymadım."
Derken elleri kalçalarımı sıkıyordu.
" Senin doymanana kaldıysak yandık." Diyerek indim kucağından.
" Sen doyumsuzun birisin Kocakurt."
Beni kolunun altına alıp mutfağa yönlendirirken,
" Senin suçun." Dedi. Mutfağa girip kahvaltı masasına geçtik. Semra çay servisini yaptı. Önümdeki çeşit çeşit kahvaltılıklardan tabağıma alırken konuyu değiştirdim.
" Derman. DNA işi ne oldu? "
" Daha erken. Henüz dört gün oldu. En az dört gün daha beklememiz lazım."
Elimdeki çatalla tabaktaki zeytinleri dürterken devam ettim.
" Amma da zormuş."
" Sabır acı meyvesi tatlıdır."
Dediğinde yüzüne çevirdim gözlerimi.
" Haklısın.
Diyerek önümdekilere döndüm. Ama konuşurken bütün iştahım kaçmıştı. Bir iki lokmayı zor yiyip bir kaç yudum çay içip,
" Beni sen mi atarsın yoksa o kasıntı Batur mu atacak."
" Birlikte çıkalım.
Unutma Karam. Bela yok."
" Yok ya ne belası.
Bugün çiğköfteciye gideceğiz bizim kızlarla. Bir de Ramo. Batur'u da çağırayım bari de masada beklesin.
Böyle giderse kadrolu kalacak gibi."
" Aynen." dedi kalkarak.
" Bundan sonra Batur olacak yanında."
" Hadi beh! Ciddimisin? "
" Ciddiyim ve itiraz istemiyorum.
Derman ile birlikte çıktık evden. Biz aynı arabada, Batur ve Metin ikilisi arkada ilerledik.
💎💎💎
Bir saat sonra arkadaşlarımın olduğu mekana gelmiştik. Derman beni bırakıp giderken Batur Metin ile birlikte mekanın önüne demir attı.
" Biz siparişleri verdik."
Dedi Sevgi.
" İyi olmuş beklemeyiz böylece."
Dedim sırıtarak.
" Hayırdır Elmas."
Dedi İlknur önümdeki bardağa su doldururken.
" Ne bu çiğköfte aşkı kaç gündür."
Elimdeki bardağı tepeme dikip içiyordum ki Ramo,
" Kız çirkin sakın aşeriyor olma."
Söylediği şey yüzünden içtiğim su soluk boruma kaçınca neredeyse boğulacaktım. Zar zor konuşup,
" Ne." Derken kızlar kocaman gözlerle bana bakıyor, cevabımı bekliyorlardı.
" Yok öyle birşey Ramo!
Yani boşa heves yapmayın."
Üçününde yüzü değişti.
" Yok artık!
" Bir an teyze olacağım sandım."
Dedi Sevgi gülerek.
" Yok kardeşim yok.
Derken siparişlerimiz geldi. Aşkla baktığım köfteleri yerken bir yandan da yaz tatilinde yapmak istediklerimizden bahsettik. Aklıma gelen çiftlikle,
" Kızlar size haberlerim var.
" Çiftlik mi?
Diyen Ramo'nun gözleri parladı.
" Ay bayılıyorum atlara! Çok asil hayvanlar."
" Derman Kurtoğlu'nun olmasında bizim mi olsun? " Dedi İlknur.
Önümdeki köfteyi kıvırcığa sarıp üzerine limon sıkarak ağzıma attım. Dolu ağzımla,
" Önümüzde ki hafta çiftliğe götürecek beni. Sizlerde gelsenize. Hep birlikte gidelim."
" Kız manyak. Kocan seni götürüyor bizim ne işimiz var kara kedi gibi ayol! Belkide romantik birşeyler düşünüyor adam."
İkinci ve üçüncü köfteyi ağzıma basarken,
" Yok yo.
" Ay sus be!
Ağzımdakileri yutup,
" Dedim ki.
Luna parka gidelim atlı karıncaya binelim dedim oda illa bineceksen çiftliğe gidelim dedi. "
Bir anda bir kahkaha koptu masada. Ramo katıla katıla gülerken kızlar sadece gülümsüyordu.
" Allah cezanı vermesin emi!. Adam neredeyse iki metre atlı karıncaya binecek. Ay! Ay o hâlinizi düşününce..."
Bir kahkaha daha attı. Söylediği şeyi hayal edince bende başladım gülmeye. Sonrada kızlar. Bir süre mekanda gülme seslerimiz yankılandı. Sonunda atılmamak için sustuk. &
Mekandan çıktığımızda sanki canıma can eklenmiş gibi hissediyordum.
" Ben baya özlemişim çiğ köfteyi.
Şimdi nereye gidelim."
" Sahilde çay içelim mi? "
Ramo'nun teklifiyle sahile gittik. Bir kaç bardak çay içtik. Kimse istemese de ben birde simit aldım çayına. Sıcak ve çıtır çıtır oluşu yüzünde canım çekmişti. Bir süre oturup denizi izledik. Yarım kalan tatil sohbetimize devam ettik. Saat ilerlerken son olarak da birer dondurma ile konuyu kapattık.
Akşama doğru canım arkadaşlarımla vedalaşıp ayrıldım. Gölgem olan Batur ve Metin ile arabaya binip kendimi arka koltuğa bıraktım. Sanırım çok yemiştim. Çünkü yaşlı teyzeler gibi uykum gelmişti.
" Gölgelerim beni eve gelince uyandırırsınız. "
Diyerek gözlerimi kapatıp biraz kestirmeye karar verdim.
💎💎💎
Midemde hissettiğim bulantı ile uyanıp yerimde doğrulurken bahçeye yeni giriyorduk.
" Yenge geldik."
Resmen sızmış şekilde uyumuştum ama mide bulantısı ile kalkmıştım. Valla Ramo haklıydı. Hiç yememiş gibi yemiştim. Üstüne de çay simit, yetmedi bir de dondurma işte sonuç. Elim midemde indim arabadan. Hızlı adımlarla içeriye girip üst katın yolunu tuttum. Zira midem birazdan geri basacak gibiydi.
Koşar adım odama girip elimdeki çantayı yere attığım gibi banyoya kostum. Klozetin önüne çöktüğüm gibi bir anda gelen öğürme ile midemde ne varsa çıkarmaya başladım. Arka arkaya gelen öğürmeler bir süre devam etti. Sonunda boşalan midemle biraz olsun rahatlasamda dizlerimin üzerinde iki büklüm kala kaldım.
Pis boğaz Elmas. Diyerek kalktım yerimden. Kapağı kapatıp sifona bastıktan sonra lavaboya yöneldim. Elimi yüzümü yıkayıp yavaş hareketlerle çıktım banyodan. Yerimde doğrulup derin bir nefes alayım demiştim ki tekrar bulanan midemle gerisin geri banyoya dönerek yeniden klozetin önünde buldum kendimi. Boşalan midemdeki kalan safrayı da çıkardıktan sonra bir süre kaldım yerimde. Sanki bütün vücudumun kanı, canı kesilmiş hiç halim kalmamıştı. Kendimi zorlayarak ayağa kalktım. Lavaboya gelip mermerinden destek alarak titreyen bacaklarımın üzerinde durmaya çalışırken karşımdaki aynaya baktım. Tenim bir anda sanki bir hayalet gibi beyaza dönmüştü.
Neden birden böyle olduğuma anlam vermezken başımın döndüğü hissettim. Telaşla banyodan çıkmaya çalışırken sadece kapıya kadar gelebildim. Duvara yaslanarak kendime gelmeyece çalışırken, Elmas diyen Derman'ın sesini duyunca kapıyı açıp odaya baktım. Derman odada arkası dönük ceketini çıkarıyordu. Zor çıkan sesimle Derman diyebildim. Anında bana döndü.
" Elmas?! "
Cevap veremedim. Kararan gözlerimle olduğum yere düştüm. Uzaktan duyduğum Derman'ın sesi son hatırladığım şeydi.
********************************
|
0% |