Yeni Üyelik
52.
Bölüm

💎Y.E 52 Sürprizlerle gelir 💎

@azamet_29_2

💎💎💎

Gözlerimi başımda bir ağrı, midemde bir bulantı hissiyle araladığımda kendimi hastane odasında bir yatakta buldum. Kolumdaki sızıya bakılırsa birde serumum vardı.

Gözlerimi tekrar kapatıp ne olduğunu düşünürken evde ve banyodaki hâlimi sonra da kararan gözlerle yerde kalışımı hatırlayınca gözlerimi yeniden aralayıp kısık bakışlarımı odanın içinde ileri geri yürüyen Derman'a çevirdim.

Yüzündeki endişeli ifadeyi ve çatık kaşlarını görünce biraz daha mı uyusam acaba diye düşünmeden edemedim. Çünkü yine bana saydıracaktı.

Bir dakika ya! Niye saydırsın ki? Tamam her seferinde bi halt karıştırmış olabilirim ama bu kez birşey yapmamıştım. Tek suçum o kadar çiğ köfte yiyip üzerine iki simit iki çay. Yetmedi bir de dondurma yemekti. Başka bir şey yapmadım bu yüzden de azar işitecek değildim herhalde. Bir dakika lan! Gıda zehirlenmesi olmayayım ben?

" Elmas! " diyen Dermanla ben kendime o ise yanıma geldi. Avuçlarının arasına aldı yüzümü. Alnımdan öptü. Canım yaaa... Kocaayak falan ama beni seviyor bu adam.

" Kotkuttun beni.
Seni öyle yerde görünce..."

Tamamlayamadı cümlesini. Gerçekten korkmuştu.

" Nasılsın?
Daha iyi misin?
Ağrın sızın var mı? "

" Yok. Midem...
Biraz tuaf, ama iyiyim. Ne zamandır buradayız? "

Yerimde doğruldum.

" Dört saat oldu." Derken, gözleri bir açıklama bekliyorum dercesine bakıyordu.

" Sen sormadan ben söyleyeyim. Hiç bir şey yapmadım. Kuzu kuzu arkadaşlarımın yanında durdum. Önce köfte yedik, sonra çay simit keyfi yaptık, yani ben yaptım. Sonra dondurma yedik, sonra da ayrıldık."

Şüpheyle baktı gözlerime.

" Valla bak! O kasıntı Batur'a sor istersen. Tek suçum biraz fazla yedim galiba. Hepsi bu."

Dememle elim mideme gitti.

" Eve gelince kus Allah kus.
Banyodan çıkarken başım döndü. Sonra da yere yapıştım. Sonrası sende."

" Seni aldığım gibi hemen buraya getirdim. Gelir gelmez İdris muayene etti. Tansiyonun düşmüş. Birde bir kaç tüp kan aldılar."

Gitti canım kanlarım yine. Bende yok zaten, bide zorla alıyorlar anasını satayım.

Dedim içimden. Derman devam etti bu arada.

" Tahlillerin çıkması biraz zaman alır, bir süre kalın dedi İdris. Sonra da odaya aldık seni. "

Biz konuşurken kapı açıldı gelen kişi hemşireydi.

" Elmas hanım uyanmışsınız. Nasıl hissediyorsunuz?"

Diyerek yanıma geldi.

" İç güveyiden hallice. Midem biraz garip. Biraz da bulanıyor. Ve banyoya gitmeliyim."

Biten serumu çıkarırken,

" Bunu çıkaralım ki rahatça gidebilin."

Dedikten sonra, kelebeği kapatıp serumu çıkardı.

" İdris hoca birazdan gelecek. Tekrar geçmiş olsun."

Diyerek çıktı. Kızın arkasında Derman yaklaşarak,

" Gel bakalım." diyerek kucağına almak istesede izin vermedim.

" Gerek yok Derman ben iyiyim."

" İyisinde burada işimiz ne? Bırak yardım edeyim. Başın dönebilir."

" Dönmez." Dedim yerdeki ayakkabılarımın yanındaki terlikleri giyerken.

" Dönerse o zaman yardım edersin. Banyoya da seninle girmeyeyim bi zahmet."

Diyerek banyoya yürüdüm. İyiydim işte, yardıma ihtiyacım yoktu. Ben ve kendim ikimiz hallederdik üçüncü kişiye gerek yoktu.

" Tamam inatçı keçi. Ama kapı açık kalacak."

Gözlerimi devirerek girdim içeri. Bir kaç dakika sonra işimi bitirip çıktığımda bir oh! çektim. Patlayacakmışım lan. Dedim üzerimdeki büyük beden pijamanın belini çeke çeke yatağa doğru yürürken. O sırada yine kapı açılınca arkamı döndüm. Hamsi amcaydı bu kez gelen. Derman anında yaklaşıp yapıştırdı soruyu.

" Tahliller nasıl?
Bir sorun yok değil mi? "

İdris bir elindeki kağıtlara bir bana bir de Derman'a baktı önce. Sonra elindeki kalemi beyazlamış saçları arasında gezdirdi.

" Bir şey var ama sorun değul. Yani benca. "

Ben merak içinde hamsi amcaya bakarken,

" Ne?
Ne var lan! " diyen Derman adamın koluna yapıştı. Canı yanan İdris'in diğer eli Derman'ın elini tuttu.

" Sâkun ol uşak! "

Derken kolunu sıkan elden kurtuldu İdris.

" Dedum ya. Kotu değul.
Kurtoğli ailesune bir kişi daha katıluyor."

Derman bana ben Derman'a baktık.

" Ne? " dedik aynı anda. İdris'in gözleri gözlerimi buldu.

" Elmas kizum hamılesun!"

Duyduğum cümle ile beynim bir anda error verirken kalbimin atışları hızlandı birden. Mal mal İdris'e bakan sadece ben değildim bu arada. Derman'ın da devreler yanmıştı muhtemelen. Şuan ikimizde karşımızdaki hamsiye bakıyorduk. Söylediği şeyin mümkünü yoktu. Saniyeler sonra kendime gelirken anında çözdüm durumu tâbii.
Öhöm öhöm, zeki ben! Kafamdaki sonuçla ellerim dizlerime dayalı kahkahayı patlattım. Bu ihtiyar hamsi bizimle kafa buluyordu. Ben gülmeye devam ederken Derman'ın da kahkaha karışık gülmelerini duydum. Zeki kocam benim. Oda anlamıştı yaşlı hamsinin bizimle dalga geçtiğini.

Kısa süre daha katıla katıla güldükten son gözümden akan yaşları silerken,

" Güzel şaka ihtiyar.
Kamera nerede?
Nereye el sallıyoruz? " dedim odanın içine bakınarak.

Oda bana bakıyordu tabi.

" Yok mu? Neyse ya bir daha ki sefere artık. Bir şeyimde yokmuş şükür.
Hadi gidelim Derman sıkıldım burdan. "

Diyerek kapıya yürümüştüm ki önüme uzanan kol ile durdum.

" Nereye uşak.
Bir kaç test daha gerekiyor, birde uzman bir doktora görünmelisin. "

Hamsi kafanın yüzündeki ciddi ifadenin ardından pişmiş kelle gibi bakan Derman'a baktım. Ne oluyor lan amına koyyım. Diye düşünürken Derman yanıma gelerek bir anda kollarının arasına aldı beni. Hâlâ gülerken,

" Elmas'ım, küçük karım benim." diyerek kaldırıp yatağa bıraktı. Ben hâlâ far görmüş geyik gibi alık alık bakarken Derman dudaklarıma kapanıp bir öpücük bıraktı.

" Teşekkür ederim."

" Ne için." dedim hâlâ kocaman gözlerle saf saf bakarak. Yok yok!
Bir yerde bir tıkanıklık vardı. Ben mi anlamıyordum yoksa beynim olacak organım aldığı ilaçlarla bir yerlerde sızıp kalmışmıydı. Konuşulanlar benim filtreden geçmiyordu. İdris gülümseyerek,

" Heyecan ve sevinçten şok geçiriyor olabilur. Sen söyle birda uşak."

Diyerek dirseği ile Derman'ı dürttünce Derman yüzümü yine büyük sıcak avuçlarının arasına aldı.

" Elmas'ım."

Derken mavi denizleri kararlarıma odaklandı.

" Bir tanem!
Benim güzel, küçük karım!
Hamilesin!
Anlasana, bir bebeğimiz olacak!"

O anda beynimin içinde bir patlama oldu sanki. Onbeş dakikadır söylenenlerin ciddiyetini yeni anlayınca.

" Nnöööeeeeeyyyyy! " Dedim.

" Hamile mi?!
Kim?!
Ben mi?! "

Bir Derman'a bir hamsiye bakıyordum.

" Şakanında bir dozu olur ama ha!! "

Diyerek bastım feryadı.

" Bu-bu imkansız!"

İyice şaşalamış, hatta paniklemiştim.
Ne hamilesi lan. Hemde ben. Elmas!

" Elmas'ım sakin ol.
Aşırı tepki veriyorsun."

" Aşırı mı? "

Ellerimi saçlarıma geçirdim. Sinirlerim bozulmuş gülmeye başlamıştım.

" Derman...
Ben hamile olamam.
Hamile olmak istemiyorum. Ben çocuk doğuramam. Korkarım.

Şaka değil mi? Şaka yapıyor bu bunak hamsi."

İdris hiç bir şey olmamış gibi,

" Normal doğumdan korkarsan sezeryan ile de doğum yapabilirsun."

Diyince tepemin tası attı. Hızla yataktan inip yakasından tuttum.
Derman'ın,

" Elmas dur sakin ol ne yapıyorsun?" demesini aldırmadan devam ettim.

" Derdim çocuğun nereden çıktığımı sence ihtiyar hamsi."

" Bir kilo çiğ köfte ye."

" Ne?
Bir kilo mu? "

Diyen Derman'a sinirli bir bakış attım. Şuan konun bir kilo mu derecesine. Sonra devam ettim.

" Üstüne simit, üstüne yarım litre dondurma yersen böyle gıda zehirlenmesi olursun de. Anlarım. Ama hamile deme! "

" Sakin ol uşak.
Bu kadar istemeidın yapmasaydunuz."

Demez mi? Sonunda hamsi de patlamıştı işte. Derman'ın elleri bileklerimde beni çekerken bir yandan Elmas dur! diyip durdu. Ama duran kim konuşmaya devam ettim.

" Bende onu diyorum lan.
İlaç kullandım. Bir kere bile aksatmadan hemde. Dahası yakın zamanda regl oldum.
Sizin aptal tahliliniz de yanlışlık var.
Yeniden yapın! "

Hâlâ İdris'i silkeliyordum. Sonunda patlayan Derman, Elmas! diye bağırdı. Dolu gözlerle döndüm yanımdaki adama. Ellerim iki yanıma düştü. Gözlerimden akan yaşlara engel olamadım."

Başıma giren ağrı, kanı çekilen damarlarım. Bir de başım dönünce ellerimi gözlerime kapadım. Sendeleyerek geriye doğru düşerken, korkuyla Elmas! Diyen Derman'ın kollarında buldum kendimi.

" Elmas.
Elmas'ım!"

Derman beni kucağına kaldırıp yavaşça yatağa bıraktı. Ellerim hâlâ gözlerimin üzerinde,

" Olmaz Derman..
Benden anne olmaz. Bir çocuğun en büyük talihsizliği 22 yaşındaki Elmastan doğmak olur. Annesi olmayan, annelik ne bilmeyen Elmastan..."

Ellerimi yüzümden çeken elleriyle gözlerimi açtığımda şevkat dolu gözleri bana bakıyordu.

" Yanlış düşünüyorsun Elmas'ım.
Eğer hamileysen ve bir bebeğimiz olacaksa bu dünyadaki en şanslı bebek o olacak. "

Ben Derman ile konuşurken arkada bir hemşire belirdi.

" Musadenizle önce kan alıp sonra bir serum takacağım." dedi elindeki malzeme tepsiyle bakarken. Müsade etmeme gibi bir şansımız mı vardı sanki. İdris hamsisi odadan kaçıp yerine bir hemşire yollamıştı anlaşılan. Kız kolumda ki hali hazırdaki kelebekten önce bir tüp kan çekti. Sonra da bir serum daha taktı.

💎💎💎

Aradan dakikalar geçmiş ne gelen vardı ne de giden.
Yattığım yerden gülümseyerek beni izleyen Dermanla bakışıp duruyorduk.

" Neden öyle bakıyorsun? "

" Güzel karıma, bebeğimizin annesine bakmam da ne sakınca var?"

" Derman yine söylüyorum. İmkanı yok. Bir hata var. Boşa heves yapma üzülürsün sonra. Gerçi umrumda olmaz. Ben hamile falan olmayım yeter sen üzülsende olur."

Bakışları değişti. Sanki kızmıştı sözlerime.

" Ne! En başta demiştim ben sana okulum bitmeden bebek isteme diye. Sende kabul etmiştim."

" Ben sözümdeydim güzelim. Gerçi bir sene sonra seni kandırmayı düşünüyordum ama bebeğimiz buna gerek koymadı."

" Hâlâ bebek diyor ya! Dermaann! " dedim sinirle.

" Tam ayağımın dibindesin yersin tekmeyi! "

Çalan kapı ile içeriye bir kadın girdi.

" İyi geceler." dedi eli ağzında esneyerek.

İkimizde kadına bakıyorduk.

" Kusura bakmayın. Bu saatte yataktan çıkıp gelince böyle ayılmakta zorlanıyorum işte."

Derken yine esnedi.

" Sen kimsin? " dedi Derman.

" Pardon unuttum ya!
Adım Emine. Yarım saat önce dayım aradı. Hemen kalk buraya gel dedi durdu. Az öncede elime bu tahlil sonuçlarını verip birazda sen uğraş diyip kaçtı."

Ayağa kalktı Derman.

" Dayı mı?
Ne dayısı? Ne anlatıyorsun lan! Dayın kim senin? "

" Demek bu yüzden dikkat et seni vurmasın. "

Demiş diyince dayanamadım.

" Kimsin kardeşim?
Ne anlatıyorsun? "

Gülümsedi.

" Dediğim gibi adım Emine.
Emine Karadere. İdris dayım kalk hemen buraya gel diyince el mecbur geldim. Kadın doğum doktoru ve sizinde doktorunuzum."

" Hassiktir."

Dedim hızla yerimde doğrulurken. İdris'in sülaleden bir doktor daha gördüğüme mi yoksa kadının kadın doğum doktoru olduğuna mı şaşırsam bilemedim.

" Ne?" dedim yeniden, emin olmak isteyerek. Bu kadın buradaysa...

" Sizde bebiş bekleyen Kurtoğlu ailesisiniz." Demez mi?

Elimi tutan Derman'ın gözlerinin içi gülerken ben ağlamak üzereydim. Bu kadının burada olması ikinci testinde pozitif olduğunu gösteriyordu.

" Yani gerçekten hamile miyim? "

Kendimi geriye bıraktım.

" Bu test öyle olduğunu söylüyor.

Getirin kızlar."

Emine denen doktorun cümlesiyle iki hemşire ellerinde ultrason cihazı ile içeriye girip bir kaç dakikada kurarken ben sadece izledim.

" Yinede ultrason ile bakmadan emin olamayız."

" Ama ben ilaç kullanıyordum. Hem regl oldum. On gün önce bitti."

Gülümseyerek, " Önce bir bakalım." derken üzerimdeki pijamamı yukarıya sıyırıp karnımı açtı. Ardından bir jel sürüp kasıklarımda gezdirmeye başladı elindeki cihazı.
Bu sırada Derman'ın gözlerine baktım. Merakla yanımızdaki ekranı inceliyor, bir şeyler görmeye çalışıyordu ışıl ışıl bakan gözleriyle. Bu kadar mı çok istiyordu bir bebek sahibi olmayı. Bir süre sonra elimin üzerinde gezen başparmağı tenimi okşarken,

" Eee.? " Dedi kaşları çatık.

Kadın elindeki cihazı yeine koyup bize döndü. Aldığı kağıt havlu ile karnımı silerken gülümseyerek,

" Gözünüz aydın. Tebrik ediyorum. "

Dediğinden Derman yerinden fırlarken benim kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Ellerini saçlarına geçirdi.

" Doğru! Gerçekten doğru!
Baba oluyorum! İnanamıyorum baba oluyorum. BABA! BABA! "

Şuan karşımda hiç görmediğim ve göremeyeceğim bir Derman vardı. Baba olacağı için sevincinde yerinde duramayan bir Derman. Doktora döndüm.

" Ama nasıl, anlamıyorum. O ilaçlar ne boka yarıyor o zaman? " dedim sinirle.

" Şöyle açıklayayım. Nadiren de olsa doğum kontrol haplarına rağmen hamilelik görülebiliyor. Ve on gün önce gördüğünüz regl de öyle. Hamileliği sırasında regl olan bir kaç hastam daha olmuştu.

Birinci barajı geçmişsin. Bebeğiniz rahme güzel bir şekilde tutunmuş ve üç haftalık olmuş. İlk aylar önemli. Aşırı stres, aşırı korku, ani ve riskli hareketler yani atlama, zıplama, düşme gibi şeylerden uzak durun. Beslenmenize dikkat edin. Kullanıyormusunuz bilemiyorum ama alkol ve sigara bebeğe zarar verir o yüzden uzak durmanız iyi olur.
Size bir beslenme listesi vereceğim. Ve vitamin takviyesi. Sabah bulantıları yada geceleri bulantı ile uyanma sık rastlanan bir durumdur ve normaldir. Bir kaç ay içinde de geçer. Bunun dışında ayda iki kere de kontrol. Hepsi bu. "

Emine yerinden kalkıp,

" Bu geceyi burada geçirin. Sabah çıkabilirsiniz. "

Dedikten sonra cebinden bir kart çıkarıp Derman'a uzattı.

" Hamilelik boyunca her saatte beni araya bilirsiniz.

Şimdi bana müsade. Tekrar gözünüz aydın." dedikten sonra yine esneyerek çıktı odadan.
Onun gidişiyle Derman anında yanımda bitti. Yatağın kenarına oturup elimi ellerinin arasına aldı önce. Ardından öpüp yanağına dayadı. Sonra yüzümü avuçlarının arasına alıp alnımdan ve dudaklarımdan öptü.

" Teşekkür ederim Karam. Bana dünyaları hediye ettin."

" Derman.."

" Söyle Karam.
Güzelim, bebeğimin annesi emret!"

" Telefonunu ver. "

Söylediğim şeye şaşırsada, yapıp çıkardığı telefonunu bana uzattı. Aldığım telefona aklımdaki numaraları yazıp bir arama yaptım.

" Kimi arıyorsun gece gece."

" Sinirimi çıkaracak birini." derken çalan telefon açıldığında karşıdan gelen uykulu ses ile,

" Allah cezanı versin emi! Şom ağızlı Ramo! " diyerek kapattım telefonu.

Çünkü Ramo'nun aş eriyor olma lafını hatırlatmıştım.

💎💎💎

Gözlerimi açtığımda da Üçüncü sabah olmuştu. Üç gün önce hastanede geçirdiğim gecenin sabahında eve gelmiş o günden beri kendime gelmeye çalışıyordum.

Bu arada Ramo aramış gece gece bana neden beddua edip kapattın diye sormuş, bende cevabı sonra vereceğimi şimdi Dermanla birlikte çiflikte olduğumu söylemiştim.

Tabii ki yalandı. Çünkü aldığım şok haberden sonra kendime gelmeye çalışıyordum hâlâ.

Bu hamilelik işi hem çok heyecanlı, güzel, hem çok korkutucu geliyordu bana.
Hâlâ inanamıyordum. Aldığım tedbire rağmen nasıl hamile kalırdım ben yah!

Hepsi o doyumsuz Derman'ın yüzünden. Evlenmeden önce ne yapıyordu lan bu Kocaayak. Diye hırladım yattığım yerde. Adamın eli dursa ayağı, ayağı dursa bir tarafı durmuyordu ki. Tepemden inmeyen bu herif iki ilaç arasında bi boşluk tutturmuş, yumurtalıklarımı gafil avlamış işte.

Allah'ım ne diyorum ben ya!
İki ilaç arasında bi boşluk tuttumak ne?! dedim ellerimi saçlarıma geçirerek. Bu hamilelik bana iyi gelmiyor. Dedim bu kez salaklığıma yanarken. Yerimden kalkıp yatağın kenarına oturdum. Ardından kalkıp dolabın üzerindeki aynaya baktım. Sonra da üzerimde ki geceliği çıkarıp aynadaki iç çamaşırlı halime. Hiç hamile gibi değildim.

Saçmalama Elmas daha üç haftalık. Derken ellerimi göbeğimin altına koydum. Burada elimin altında bir bebek vardı. Atan bir kalp. Allah'ım bu inanılmaz. Bir mucize olduğu çok açıktı. Yoktan var olan bir ruh ve beden.

Peki ya benim, ben hamile olamam. Hamile olmak istemiyorum diye ortalığı birbirine kattıktan sonra bu duruma alışmaya başlamam. Kabul etmem ve rahmimdeki küçücük nokta kadarcık bir cana bağlanmam. Bu da bir mucizeydi. Annelik bir mucizeydi. O an annem geldi aklıma. Beni annemden zorla aldıklarında annem ne hissetmişti? Nasıl dayanmıştı? Benim bebeğimi benden alsalar ben ne yapardım. Dayanamazdım.

" Elmas." Diyen Derman'ın sesiyle arkamı döndüm. Gözleri yarı çıplak bedenimde gezerek yanıma gelip arakama geçti. Kollarının arasına alıp büyük ellerini göbeğime dudaklarını boynuna yerleştirdi.

" Nasılsın?
Miden bulanıyor mu? "

Başımı iki yana salladım.

" Hâlâ inanamıyorum.
Ben... Elmas Kurtoğlu hamile."

Sinirle arkama döndüm. Göğsünü yumruklarken,

" Hepsi senin suçun Derman Kurtoğlu."

Dedim sinirle. Gülümseyerek gözlerime baktı. Beni kendine çekerek sarılıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Tatlı tatlı öptü. Yumuşak öpüşleri sinirlerimi gevşetirken karşılık verirken buldum kendimi.

Tek suç kocan da değil Elmas. Sende az değilsin.

Diyen içimdeki zilli Elmas'ı küfürler eşliğinde siktir ederken uzaklaşan Derman,

" Suçsa suç. Pişman değilim. Olmayacağım da.

Hadi giyin gel. Arkadaşların seni aşağıda bekliyor."

" Arkadaşlarım mı? "

Tabi ya. Dün her birini tek tek arayıp bugün için kahvaltıya gelmelerini söylemiştim. Tamam diyerek hızla banyoya ilerledim. İşlerimi halledip elimi yüzümü yıkadım. Kurulanıp yine hızlı adımlarla giyinme odasına geçtim. Üzerime siyah bir tayt, fakir kol gri uzun salaş bir penye giyindim. Ev ayakkabılarımı da giyinip,

" Hazırım hadi inelim." Dedim.

Birlikte aşağıya indik. Arkadaşlarım salonda oturmuş bizi bekliyorlardı.

" Günaydın çocuklar.
Hoş geldiniz çocuklar."

Koro hâlinde bir hoşbulduk geldi.

" Karam benim çıkmam lazım."

Diyen Derman sarılıp boynuma bir öpücük bıraktı. Sonra da arkadaşlarıma doğru bakarak,

" Sizde ben gelene kadar buradasınız."

Diyerek emri vaki yapıp evden çıkarken arkasından baka kaldım. Neden böyle bir cümle kurmuştu anlanaya çalışırken,

" Ne işler dönüyor kuşum? " diyen Ramo'nun sesiyle yerimde sıçradım.

" Allah cezanı vermesin Ramo."

dedim şaplağı yapıştırarak.

" Hadi mutfağa geçelim. Size anlatacaklarım var." diyince herkes ayaklanıp peşimden mutfağa yürüdüler.

Kapıdan girişte bir ıslık duydum. Anıldı.

" Vay anam vay. Elmas bu nee? "

Diyen İlknur' un ardında Ramo girdi araya.

" Ay Allah'ııım!
Ayol kaderde padişah sofrası görmekte varmış."

Gülümsedim.

" Hadi oturun. Kusura bakmayın çocuklar." Dedim mahcup.

" Şimdiye kadar misafir etmeliydim sizi. Ama okuldu, dersti, sınavdı derken aklıma gelmedi.

" Birde yeni evli olduğunuz için tabi." dedi yine Ramo sırıtarak.

Sevgi'nin dirseği bögrüne yiyince,

" Ne var ayol!
Yalan mı? Canım cicim aylarında misafirin ne işi var evde.
Değil mi kuşum? "

" Semra hanım çay servisini yapar mısın? "

Semra servisi yaparken çocuklar da tabaklarına çeşitlerden koymaya başladılar. Bir yandan da kızların bakışları üzerimdeydi. Sevgi,

" Eee Elmas?
Ne anlatacaksın."

Derken İlknur,

" Evet hadi merak ettik iyice."

" Kızlar merak ettiğinize emin misiniz. Bu çirkinin normal bir hayatı yok! "

Diyen Ramo'ya baktım.

" Anca laf şok sen Ramo. Zaten sana bir sıfır önde atarlıyım."

" A. Aaa! Delinin zoruna bak! Ben ne yaptım ayol! Asıl benim sana atar yapmam lazım.

Neydi o gece arayıp, Allah cezanı vermesin emi Ramo. Diyip kapatmak.
Senin benimle derdin ne acaba!? Ha! Ne acaba? "

" Şom ağızlısın Ramo." dedim önümdeki tabağa girişirken. Laf aramızda fena acıkmışım ya.

" Şom ağız mı?"

Diyen Turgay'a döndüm.

" Ne dedin Ramo bu kızı bu kadar kızdıracak. Sana sinirinden tabağı yiyecek nerdeyse." dedi gülmeye başlayarak. O an farkettim önümdeki tabağa deli gibi girişip hapur hupur yediğimi.

" Ne diyecem ayol!
Kimbilir hangi lafımı kıçından anladı bu çirkin ördek."

" En son buluşmamız da bana ne demiştin Ramo.? "

" Dur bakayım ne zaman. Ha! Hatırladım. Bir kilo çiğ köfteyi görmedik gibi yerken mi? "

" Bir kilomu?" dedi erkekler.

" Kız nerene yedin bir kilo çiğ köfteyi."

Diyen Anıl' a dönüp,

" Bir kilo köfte ile kalsa iyi. Üstüne iki simit iki çay bide koca bir kutu dondurma yedi bu pis boğaz."

" Hey maşallah Elmas'ıma."

Dedi Turgay. Aynı anda bir kahkaha koptu masada. Elimdeki çatalı tabağın kenarına bırakıp geriye yaslandım.

" O yüzden şom ağızlısın dedim sana. Farkında olmadan iki kişilik yiyormuşum." diyerek taşı gediğine koydum.

Bir anda bir sessizlik çöktü masaya. Soğuk bir rüzgar geçti sanki. Herkes alık alık bakarken,

" Aaaaaayyy!
Ay! Ay! İnanmıyorum! "

" Ne oluyor ya!" diyerek yerinde sıçrayan İlknur'a cevabı yine Ramo yapıştırdı.

" Ne aptalsınız ayol! Bu çirkin ördek aşeriyormuş gerçekten."

Kocaman bir, neeeh! Ardından da birer çığlık koptu. Önce kızlar kalkıp, cırlayarak yanıma koşup sarıldılar. Sonra Ramo. Sonra da Anıl ve Turgay.

Utanarak kabul ettim tebrikleri.

" İnanmıyorum teyze mi olacağız biz şimdi."

Herkes yerine otururken Sevgi'ye çevirdim gözlerimi.

" Evet kızlar teyze olacaksınız."

" Belliydi ama. Çiğ köfte de çiğ köfte. Yedin yedin doymadın ayol! "

" Sormayın ya o geceyi hastanede geçirdim birde. Yediklerim geri bastı. Bide üstüne bayılmışım. Hastanede öğrendim hamile olduğumu."

" Elmas.
Derman ne diyor bu duruma."

İlknurdu bu kez soruyu soran.

" Ne diyecek ayol! Giderken ki hâlini görmedin mi? Kaşıkçı Elmasına bakar gibi bakıyordu karısına. Durumdan memnun yani. Mafya babası Kurtoğlu'nun varisi geliyor boru mu?"

Kahkahayı patlattım.

" Durum aynen böyle." Dedim gülerek. Yemeğimizi yemeye devam ederken kız mı erkek mi diye başladık sohbetimizin devamına.

Kızlar bence kız derken oğlanlar erkek dediler. Ben kız diye düşünüyordum. Ramo ise şöyle dedi.

" Bu mafya adamın ilk çocuğu erkek olacak bence."

Duyduğum bu cümleyle kız çocuktan umudu kestim desem yeridir. Temiz kalpli Ramo'nun içine doğan herşey çıkar olmuştu çünkü.

100 puanlık soru ise Anıldan geldi.

" Ee okul?
Okulun ne olacak? "

Bütün gözler üzerimdeydi şimdi.

" Yapacak bir şey yok." dedim önümdekileri yemeye devam ederek.

" Donduracağım gibi görünüyor. Karnım burnumda soğuk ve karla mücadele ederek okula gitmek istesem bile sömestirden sonra yine gidemeyeceğim.

Ama yinede o zaman düşünürüm. "

&

Aradan geçen dakikalardan sonra kahvaltı faslı bitmiş salona geçmiştik.
Yediklerimizi biraz sindirdikten sonra Semra hanımın getirdiği kahveleri içtik. Tabi kahveler bitince fincanlar neyse halim çıksın falim diyerek ters döndüler. Fal baktırma sırasına girdik. Ramo mu baksın İlknur mu derken yazı turayla karar verdik bakacak kişiye. Sonuç, oğlanlara Ramo, kızlara İlknur bakacaktı. Büyük koltukların birine Ramo diğerine İlknur oturduğunda oğlanlar Ramo'nun yanına, biz İlknur'un yanına geçtik. İlknur Sevgi'ye fincanını döktürürken benim kulaklarımda Ramo'nun söylediklerindeydi. Laf aramızda Ramo fısıldarken duydum. Turgaydan İlknur'a teklif geliyordu sanırım.

Sevgiden sonra sıra bana geldi. İlknur fincamı çevirip içine şööyle bir baktı. Baktı. Bir daha baktı. Sonrada geri kapatıp sehpaya bıraktı.

" Eee?
Ne oldu şimdi?
Neden bakmadın? "

" Baktım.
İlk gördüğüm şey çok mutlu bir haber alacağın oldu. Bende devamına bakıpta tılsımı bozmak istemedim."

" Mutlu bir haber mi?"

Aklıma ilk gelen beklediğimiz DNA testinin sonucu oldu.

" Acaba o test pozitif mi çıktı? "

" O kadarını bilemem canım. Ama güzel haber var fincanında."

" Yaa çok merak ettim bak. İlknur sen otel damında ki Derman'ı da görmüştün."

Demiştim ki açılan kapı ile içeriye giren Derman'ı gördüm.

" İyi mafya lafının üzerine gelirmiş. İşte soracağım adam da geldi."

Diyerek ayağa kalktım. Salona giren Derman'ın yanına gelip kolundan tuttum.

" Bende şimdi senden bahsediyordum. "

" Benden mi? "

" Evet senden. Şu test işi ne durumda onu soracaktım."

Gülümsedi önce. Sonra avuçlarının arasına aldı yüzümü.

" Elmas.." dedi burnumun ucundan öptü. Elini göbeğimin üzerine koyarak,

" Heyecanlanma sakin olmaya çalış tamam mı. Bebeğimiz için."

Anlamaz gözlerle baktım.

" Ne? Neden heyecanlanacam ki."

Yavaşça kenara çekilirken büyük bedeninin arkasında kalan görüntü ve kişi ile yüz yüze geldim. Ağlayan gözleri ile bana bakan kadın Elvan Eroğlu'nun ta kendisiydi.

" Bebeğimizin annesi Elmas'ım. Sana anneni getirdim. Öz anneni. "

*****************************

Evet canlarım bölüm sonu. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın. Hepinizi seviyorum.

 

Loading...
0%