Yeni Üyelik
55.
Bölüm

🔥💎Yılbaşı Elmas-ı FİNAL.💎🔥

@azamet_29_2

🔥Selâm canlarım!
Lütfen okuyunuz!🔥

Dayanamadım ve yayınladım. 😁👍Evet bir hikayemin daha sonundayız. Bildiğiniz gibi bu hikâyeyi geçtiğimiz yılbaşı gecesinde kısa bir hikaye olarak yazmıştım. Amacım kısa güzel bir hikaye paylaşmaktı.
Ne mutlu bana ki beğenildi ve devamı istendi. Bu şekilde de devamı geldi.

Ve diğer hikayelerimde olduğu gibi uygun bir sonla bitiyor. Umarım gerçekten keyifle okudunuz.

Buraya bir defter bırakıyorum.📘

Elmas'ı Derman'ı ve bu hikâyeyi nasıl bulduğunuzla ilgili küçük notlar bırakın bana olur mu? Lütfen!😍

Bu hikayede de benimle olan, oyları ve gerek bölüm sonlarında gerekse özelden yazarak yorumlarını benimle paylaşan siz canlarıma çok teşekkür ediyorum.
Hepinizi seviyorum♥️
Sizide hayalet olmakta ısrar eden canlarım.♥️

Biliyorum ve inanıyorum ki yeni hikayelerimde de benimle olacaksınız.

Sevgi ve saygılarımla❤️
Hatalarım varsa affola canlar.

💎💎💎💎💎💎💎💎💎💎💎

İLKNUR' DAN

Sevgi ve bizim çocuklarla birlikte bugün için bir plan yapmıştık. Hava gayet güzel olduğu için bugünü tamamen dışarıda geçirecektik. Önce Turgay'ın da ortağı olduğu kafeye gidecek, birer kahve içip ardından sinema yapacaktık. Uzun zamandır sinemaya gitmemiştik. Çıkışta da balık restoranına gidelim, şöyle deniz kenarında felekten bir gece çalalım demiştik.

Artık evli ve karnı burnunda olan arkadaşımız Elmas'ı da çağırmıştık ama karnındaki yaramazın kontrolü ve cinsiyet öğrenme töreni var demişti. Alemdi şu Elmas.

Kaç kere arka arkaya kontrole gitmişler ama bir türlü kız mı erkek mi öğrenemişlerdi. Çünkü minik Kurtoğlu bir türlü göstermiyordu kendini. Göbek kordonuda ona yardım ediyordu. O yüzden Elmas'ı almadan çıkmaya karar vermiş, başka zamanda birlikte gideriz bir yerlere demiştik.

Sevgi ile evden birlikte çıkıp yolda bizimkilere buluştuk. Sonra da birlikte kafeye geldik. İçeriye girdiğimizde kafe dolu her zaman ki masamızda ise Romo bekliyordu.

" Nerdesiniz ayol!
Burada böyle oturmaktan kıçımda çıban, midemde kahve ağacı çıktı! "

" Suç senin Ramo." Dedim.
Sana saat ikide geleceğiz dedik. Niye erkenden gelip ağaç gibi bekliyorsun ki."

" İlknur kuşuma bak seeen.
Utanmasa dövecek. Ne yapayım Ayol sıkıldım evde. Sizin gibi manitam mı var sarayım, sarılayım. "

" Sen de yap bir manita kuşum." Dedi Sevgi.

" Hımm.
Sıraya girmişler beni bekliyorlarya sanki. "

Kıkırdayarak oturduk masaya.

" Yorma Ramo'yu Sevgi."

" Tamam ya birşey demedim." Dedi gülerek.

" Ne alırsınız kızlar alıp gelelim."

Diyen Turgay ile siparişlerimizi verdik.

" Ramo sen ne alıyorsun? "

" Ay içecek birşey bırakmadım ben. Hepsinden içtim valla.
Siz keyfinize bakın."

Anıl ve Turgay'a içecekler için Ahmet abinin yanına giderken,

" Ben bir lavaboya gidip geliyorum."

Diyen Ramo yerinden kalkıp lavaboya giderken arkasından baktık.

" Yazık ya!
Ramo ya çok üzülüyorum. Zavallı çok iyi bir ama çocuk ööyle tek başına yaşıyor."

" Öyle valla ama elimizden gelen birşey de yok ki."

Az sonra Turgay ve Anıl ellerinde kahve ve tatlılarla geldiler. Turgay kahveleri Anıl tatlıları önümüze bıraktı.

" Teşekkürler çocuklar."

" Hadi başlayın."

Dediğinde Ramo da elinde bir şişe su ile geri gelmişti. Tekrar yerine oturup şişeyi tepesine dikti.

" Ay kahveler susattı."

Bu sırada duvara monte televizyondaki haberlerde gördüğü ünlü yüz ile,

" Ay benim ki çıkmış haberlere."

Gözlerimiz anında televizyonu buldu.

" Aa Ramo.
Bu senin defileye gelen modacı değil mi? "

" Ta kendisi Sevgi kuşum. Bir kaç hafta sonra Paris'te defilesi var. Sonbahar ve kış kreasyonunu tanıtacak. Veee....
Bilin bakalım ne oldu? "

Gözlerimiz ekrandan ayrılıp Ramo'yu buldu.

" Ne oldu? "

" Size söylemeyi unuttum. Kızlar gururla söylüyorum. Bu kardeşiniz şuan ekranda gördüğünüz o modacı tarafından Paris'e davet edildi. "

Ellerimiz ağzımızda tiz bir çığlık attık. İnanamadık. Bu çok iyi bir haberdi. Hızla yerimizden kalkıp Sevgi ile aynı anda sarıldık Ramo'ya. Tebrikler kuşum! Dedik sırıtarak. Yerimize geçtiğimizde gözleri dolmuştu. Kendime gelince elimle omuzuna bir şaplak attım.

" Böyle bir haberi söylemeyi mi unuttun? Kesin bilerek söylemedin."

" Ay tamam itiraf ediyorum!
Bilerek söylemedim, henüz belli değildi çünkü.. O yüzden. Dün belli oldu. "

" Sonunda Avrupa'ya açılıyorsun ha Ramo? "

Turgay'a bakarken işaret parmağının dışıyla göz altlarını sildi.

" Sağolun çocuklar. Siz ve kızlar ve diğer arkadaşlarım olmasa o defilenin altından kalkamazdım. O defile benim için bir referans oldu. Ve bu kış Paris'te dünyanın en romantik şehrinde olacağım."

Dedi parmaklarını birbirine geçirip gözleri hayal dünyasına dalarken.

" Bu kış derken.
Yani bu yıl sende mi yoksun? "

Soruyu soran Anıldı bu kez.

" Evet can kuşlarım. Bu yıl okullarımı donduruyorum. Seneye duruma göre devam yada...
Ay! Anam seneyi seneye düşünürüm ayol! Sorguya çek..."

Demişti ki birden gözleri ekran da kala kaldı.

Ardından,

" Ay! Ay Allah'ım!"

Diyerek ayağa fırladı Ramo. Kızlar! Dedi panik dolu gözlerle. İşaret parmağını ekrana doğru uzatarak.

" Yanlış okuduğumu söyleyin! "

Dediğinde ekrana odaklandık.

" Olamaz! " Dedim ayağa kalkarken.

Haberlerin altında kırmızı şeritle Sondakika. Yazıyordu. Hemen yanından hayatımızın şokunu yaşatan cümle geçti kayarak.

Ünlü mafya babası Derman Kurtoğlu ve karısı kendi adamları tarafından evinin önünde saldırıya uğradı!

Kahretsin! diyen Anıl la Turgay da bizim gibi ayağa fırladı. Ekrandaki haber değişti. Stüdyodadaki kadın spiker konuştu.

Sayın seyirciler şuan aldığımız Sondakika haberine göre. Yer altı dünyasının ünlü mafya babalarından Derman Kurtoğlu kendi evinin önünde karısı ile birlikte kendi adamları tarafından saldırıya uğradı! Aldığımız bilgiye göre saldırı sabah saatlerinde gerçekleşti.

Bir çığlık daha attım.

Kurtoğlu ve eşi hastaneye kaldırılırken sağlık durumlarının ne olduğu bilinmiyor. Kurtoğlu'nun kardeşi ve avukat eşi özel uçakla İstanbul'a geldiler.

Saldırının sebebi bilinmiyor. Ama son dönemlerde Kurtoğlu'nun ünlü İtalyan mafya babaları ile arasında anlaşmazlıklar ve çıkar kavgaları yaşadığı yönünde. Arkadaşlarımız şuan hastanedeler ama Kurtoğlunun adamları yüzünden hastaneye giremiyorlar. Polis ekipleri ise hastanedeler.

Duyduğunuz haberle şok geçirmiştik. Ne yapacağımızı bilemez şekilde kalırken Sevgi de bende ağlamaya başladık. Arkadaşımız. Elmas...

" Hemen hastaneye gidelim."

Diyen Turgay ile kendimize gelirken çantaları alıp apar topar çıktık kafeden. Kafe önündeki arabaya binerken hâlâ ağlıyordum.

" Allah'ım ne olur birşey olmasın ona.
Allah'ım ne olur!"

Derken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım bu, kez.

Mafya olsun yada olmasın sevdiği adamla yeni evlenmiş, yıllar sonra annesini bulmuş ve bir bebek bekliyordu. Elmas için herşey yeni yeni güzelleşmeye başlarken onlara birşey olmasın Allah'ım ne olur.

" Turgay bas gaza. Daha hızlı gidelim ne olur! "

Ben artık konuşmadığım için Sevgi konuşmuştu.

Turgay cevap vermedi. Belkide veremedi. Direksiyonu yumrukladı arka arkaya sadece. Ardından araçların arasına daldı. Makas atarak geçmeye başladı her birini. Kısa süre sonra hastane önüne geldik.
Acil girişinin önü hınca hınç doluydu.
Haber araçları, haberciler meraklı insanlar polis araçları. Bunlara hastalar ve yakınları da eklenince kalabalıktan göz gözü görmez olmuştu.

Arabaya yer bulamayınca cadde üzerine bırakarak hızla inip koşarak geri geldik. Ama insanların ve polislerin arasından geçmenin imkanı yoktu.

" Ana girişten girip acile geçelim."

" İlknur haklı." Diyen Anıl ile binanın etrafından dolaşıp ana kapıdan girdik. Zemin katta koşarak ilerlerken kalbim kulaklarım da atıyordu. Bacaklarımın dermanı kesilince tökezleyerek olduğum yere dizlerimin üzerine düştüm.

" İlknur!"

Turgay anında kollarından tuttu.

" İyimisin Nurum! "

Sorduğu soru daha kötü etti beni. Gözlerim sağnak sağnak akmaya başlarken,

" Değilim." Dedim.

" Değilim Turgay.
Ya kötüyseler!
Ya Elmas'a ve bebeğine birşey olduysa. Ya! Ya öldü... "

" Kes sesini İlknur!"

Ramoydu bağıran.

" Aynı şeyi bi daha söylersen yırtarım ağzını."

Dedi kaşları çatık gözlerini silerken.
Aslında hali bizden de kötüydü. Ama iyi düşünmek istiyordu.

" Aynı şeyi kim söylerse ağzını yırtarım."

Sonra arkasını döndü. Başı önüne düştü.

" Benim çirkin ördeğime hiç bir şey olmaz. Derman korur onu. Ölsede korur. "

Diyerek koşmaya başladı. Saniyelik baktık arkasından. Yerimden kalkıp Turgay'ın kolunda yürümeye başladım hızlı adımlarla. Az sonra acil geçişi önündeydik ve buranın da dışarıdan farkı yoktu.

" Nasıl geçeceğiz." Derken kapının önündeki Derman'ın adamları arasında gördüğüm tanıdık ses ve yüzle adama baktım. Habercilere ve magazincilere bağıran kişi Batur denen adamdı. Ellerinde ve kıyafetlerinde kan izleri vardı!
Doğruydu. Duyduklarımız doğruydu.
Olamazdı. Olmasındı.

Hızla kalabalığın arasına dalıp ite kaka yanına geldik. Bizi tanıdı.

" Neredeler?
Arkadaşım nasıl iyiler mi? Yoksa? "

Dedim aklımdan geçsede dilime indiremediğim kelimeyi yutarak. Arkamdan Anıl geçti öne. Batur'u yakasından tuttu.

" Konuşsana be adam. Arkadaşım nerde nasıl?"

Başı önüne düştü. Gözlerini kapatırken kanlı yumruklarını ve dişlerini sıktı. Hali hâl değildi.

Arkamda ki Sevgi,

" Hayır olamaz!!" Diye feryat etti.

" Hayır." Dedim.

" Hayır, hayır, hayır! "

Olamazdı. Arkadaşım ve bebeği ölemezdi.

" Çekilin içeriye gireceğiz! "

Hiç birşey söylemedi. Önündeki kalabalığı geriletti. Diğer adamlar kalabalığa engel olurken kapıyı bizim için açtı. Hızla içeriye geçip koşarak geçtik koridoru.

Nefes nefese geçtiğimiz bitmek bilmeyen o koridorun sonunda bir feryat daha duyduk. Derya...
Derya buradaydı ve sinir krizi geçiriyordu. Abi! Elmas! Diye bağırışları koridoru inletirken kocası Michael yanında ve sakinleştirmeye çalışıyordu. Gördüğümüz son sahne ile bütün gücüm orada bitti. Bir adım daha atacak gücü kendimde bulamadım.

" Olamaz Elmaas! " Diyen Sevgi'nin feryadının arkasından benim ki koptu.

Son gücümüzle hıçkırıklar arasında geldik odanın önüne kadar. Derman Kurtoğlu'nun adamları acil müdahale odasının önüne etten duvar örmüş geçit vermiyorlardı.

" Çekilin!
Çekilin kenara kardeşimizi göreceğiz!"

Diye bağırdık teker teker. Önce izin vermeselerde. Kenara çekildiklerinde yan yana iki yatak vardı odada. Birinin üzerinde üzeri örtülü bir bedenki kadın olduğu belliydi, diğeri olan Derman Kurtoğlu'nun yüzünüde örtülürken gördük.

" Doğru, bu olamaz! "

Diyen Sevgi kapının önüne yığılırken Anıl tuttu arkasından. Benim de son gücüm orada bitti. Zavallı Elmas sevdiği adam ve bebeğiyle birlikte gitmişti. Ya annesi. Zavallı kadına ne söyleyecektik. Kahrından oda ölürdü.

Kararan gözlerim ve dönen başımla son hatırladığım Turgay'ın kollarının arasına düşüşüm...

&

Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum. Kendime gelirken kulağımda Sevgi'nin ağlama sesleri vardı. Gözlerimi açtığımda yanıbaşımda oturan Turgay'ı diğer yanımda da daha öncede gördüğüm adı İdris olan doktoru gördüm.

Kolumdaki serumu çıkarıyordu.

" Nasılsun uşak? "

Gözlerim yeniden doldu. Konuşamadım. Başımı iki yana salladım sadece. Turgay ve Anıl'a baktım. İkisininde gözleri kızarmış, onların da ağlamış oldukları her hallerinden belliydi. O an aklıma Ramo geldi. Etrafımda bir tur çevirdim gözlerimi. Yanıbaşımızdaki koltukta oturmuş donuk bakışları boşluğa bakıyordu. Onunda gözleri kıpkırmızıydı.

" Elmas'ın annesine ne söyleyeceğiz. Kesin duymuştur. "

Diyen Sevgi'ye bakarken doktor İdris'i duyduk.

" Elmas'ın annesi Elvan hanımda burada. Olanları duyunca fenalaşıp kalp krizi geçirmiş. Şu an yoğun bakımda."

Doktorun söyledikleriyle bir kez daha üzüldük. Ne kötü ne la*et bir gündü bu gün.

💎💎💎

Aradan iki gün geçmişti. Bir yandan üzerimize siyah kıyafetlerimizi giyiyor bir yandan yine ağlıyorduk.
Kendi arkadaşımızın cenazesine katılacağımız bin yıl düşünsek aklımıza gelmezdi.

O akşam çok sevdiğimiz arkadaşımızı hastane bırakmış eve gelmiştik. Kurtoğlu'nun adamı Sefa cenazelerin bugün öğleden sonra 3 de kaldırılacağını söylemiş gelecekseniz emirlerime uyacaksınız demişti.

Duyduğumuz cümle ile zaten gergin olan sinirlerimiz ve üzüntümüzle Anıl Sefa'nın yakasına yapışıp bağırarak,

" Ne emiri lan! Başlatmayın emrinize." Diye bağırırken Turgay,

" Bizim arkadaşımız ölmüş. Kim takar senin emrini!" Diye çıkışmıştı.

Sefa ise daha büyük bir öfke ile aynı anda ikisinin yakasından tutup,

" Sizin için diyorum lan. Cenazede eli silahlı kaç adam olacak haberiniz var mı? Bu işi kim çevirdiyse orada olacaklar. Gözleriyle görmek isteyecekler abinin ölüsünü. Hırslarını alamayanlar bize sıkacak belkide. Sizi geçtim kızlara yazık olur. Arada kim vurduya giderler. O yüzden benden işaret alana kadar uzakta kalacaksınız. Anlaşıldı mı? "

Son kelimede çocukları silkelemişti resmen. Bizimkiler sessiz kalmış Sefa Baturla birlikte bizi hastaneden postalamıştı.

&

İki gündür çocuklarla birlikte bizim evdeydik. Ne yeme içme ne uyku kalmıştı. Ve Ramo. Galiba o bizden çok daha kötüydü. En son hastane koridorunda bize kızdığı zaman konuşmuş sesini en son o zaman duymuştuk. Sonrasında ağzını bıçak açmaz olmuştu. Hâlâ sessiz koltukta öylece oturuyordu.

Sonunda giyinmiş hazır şekilde salona gelmiştik. Ağlamaktan kısılan sesimle,

" Çıkabiliriz."

Dedim. Başımız önde kapıya yürürken Ramo'nun kalkmadığını görünce durup yanına döndüm.

" Ramo hadi gidelim."

Önce sessiz bekledi. Ardından bana doğru kaldırdı başını.

" İlknur."

" Hımm..."

" Elmas bana küsmüdür?
Kızı ilk gördüğüm günden beri çirkin ördek dedim durdum. Ya bana küs gittiyse güzel kuğum. Ne yaparım ben."

Gözleri dolu dolu oldu yine.

" Elmas sana küsmez." diyen Sevgi geldi yanımıza.

" O çok iyi kalpli biriydi.

Hadi gidelim. Son görevimizi yapalım arkadaşımıza."

Ramo'nun iki koluna girip kaldırdık. Ağır adımlarla birlikte çıktık evden.
Aşağı inip arabaya binip hareket ettik. Arabanın camından dışarıya baktım ilerlerken. Havalar soğuyordu artık. Elmas yaşıyor olsaydı dışarı her çıkışında, soğukta nefret ediyordum! Derdi. Zavallı hayatı boyunca üşüyen biri olmuştu.

&

Yol boyunca kimse konuşmadı. Ölüm sessizliği dedikleri bu olmalıydı işte.
Uzun sessiz bir yolculuktan sonra son durağa geldik. Yaşayanlar için son durak ölüler için başlangıç noktası...

Arabadan inip yolun kalanını yürüyerek devam ettik. Mezarlığın dışa yakın yerindeki hazırlanmıştı mezar yerleri. İç yol siyah uzun bir kuyruk oluşturan büyük siyah lüks araçlara ev sahipliği yaparken cenazenin kime ait olduğu açıkça belli oluyordu. Şöyle bir baktım etrafa. İki tane siyah minibüs, büyük siyah sedan araçlar ve siyah giyimli siyah gözlüklü adamlar vardı her yerde. Cenaze aracı bile siyahtı. Sanki bir filmin son sahnesiydi.

Belki de öyleydi. Elmas'ın hikâyesinin son sahnesi. Gözümden akan yaşları elimin tersiyle silerken arkamdan sarılan Turgay'ı hissettim. İyi ki tanımıştım onu, iyi ki yanımdaydı.

Geldiğimizi gören Sefa yanındaki adamı Harun'a bir bakış atınca Harun hızlı adımlarla yanımıza gelirken Sefa ve Batur az ötemizdeki cenaze aracına yürüdüler. İki tabut yanyana alınmayı bekliyordu.

Batur ve Sefa cenaze aracının arkasına geldiklerinde cenaze için gelenlerden biri yanlarına geldi.

" Sefa."

Sefa arkasını döndü. Adama baktı çatık kaşlarıyla.

" Başın sağolsun. "

Sefa cevap vermedi. Göz ucuyla Batur'a baktı sadece.

" Derman Kurtoğlu'nun en iyi ve sadık adamı Sefa. Yediğin kurşun bile sadakatini etkilemedi."

Sefa gözleri adamın gözlerinde,

" Sadede gel Gerardo.
Ne istiyorsun? "

" Seni. "

Sefa'nın gözleri kısılırken kaşları dahada çatıldı.

" Seni ve sadakatini istiyorum...

Ve onun! " dedi Batur'u göstererek.

" Kurtoğlu öldü. Artık yok.

Bundan sonra benimle olursanız kralın kanatları altına girersiniz.
Büyük planlarım var Sefa. Hem İtalya'da hem İstanbul'da sadece kralın sözü geçecek. Yani benim. Ama sadakatini kanıtlamış akıllı adamlara ihtiyacım var. "

Kahkaha ile gülen adama baktım.
Sefa'nın sinirinden güldüğü barizdi.

" Biz sadece Kurtoğlu'na sadığız Geery! Ölsede yaşasada sadece abimize sadığız. "

Gülümsedi Gerardo dediği adam.

" Anladım. Şimdilik ısrar etmeyeceğim. Cenaze töreni bitsin yasınızı tutun sonra yine konuşuruz."

Dedi ve ellerini ceplerine sokarak yürüdü. Diğerlerinin yanına döndü.

Yanımızdaki Harun'un gıcırdayan dişlerini duyduğumda ona döndüm.
Yumruklarını öyle bir sıkıyordu ki eklem yerleri kıtladı. Beni fark edince bize döndü tek tek bakarken yüzümüze.

" Burası size uygun değil.
Bence geri dönün. Her an herşey olabilir. "

" Olmaz!
Arkadaşımıza son görevimizi yapmadan dönmeyeceğiz. "

Diyen Anıl'a Turgay destek verdi.

" Aynen."

" Evet!" Dedikten bizde.

" Benden günah gitti." derken gözleri cenaze aracına dönünce bizde anında arkamıza döndük.

İşte iniyordu ilk tabut. Altı kişi tuttuğuna göre Derman'ın tabutuydu.
Zavallı Elmas'ın ne ağırlığı vardı ki, iki kişi bile taşırdı onu.

Büyük tabut adamlarla birlikte kazılan mezarların yanına getirilirken bizde arkalarından yürüdük. Tabut yere mezarın yanına kondu. Sefa tabutun baş tarafına geçti. Batur ve diğer adamlar iki üç metre geriye çekildi.

Sefa önündeki tabuta bakarak ölmüş Derman ile konuştu.

" Abi.
Gerardo, Sergey ve Lorenzo burada. Senin için gelmişler. Onlardan başka kimse yok. Sevenlerin bu kadarmış."

Diyerek Gerardo'ya bir bakış ataraken Gerardo pis pis gülümsedi.

" Kızlar içimde tuhaf bir his var.

Ben bu adamların bakışlarını beğenmiyorum."

Diyen Ramo'nun ağlamaktan kızaran gözleri bir adamlara bir bize baktı. Gözlerimiz Ramo da kısık sesimle,

" Nasıl bir his? " demiştim ki bir anda Ramo'nun gözleri büyürken,

" Bismillahirrahmanirrahim! "

Dediğini duydum. Aynı anda arkamıza döndük. Gördüğüm şeyle az kalsın kalp krizi geçirecekken geriye doğru kaçtım. Bir kaç metre ötemizdeki büyük tabutun kapağının yana açıldığını gördüğümüz anda tıpkı Ramo gibi besmele ile tepki verdik. O anda bir şey oldu. Zaman yavaşladı, yavaşladı durma noktasına geldi sanki.

Tabutun kapağı tamamen açılıp içinden bütün heybetiyle Derman'ın çıktığını gördüğümüzde Ramo, Ay! Annecim! diyerek yere çökerken ben tiz bir çığlıkla elimi ağzıma kapattım. Tabutun içinden Derman'ın canlı şekilde çıkması beklediğimiz son şey bile değildi. Üzerinde siyah kıyafetleri ağzında sigarası iki elinde iki silah yeniden dirilmişti sanki adam. O kadar korkunç o kadar heybetli duyuyordu.

Etrafındaki adamlar neye uğradıklarını şaşırmış ölü mü dirimi anlamadığımız Kurtoğlu'nu gördüklerinde korkudan ölme noktasına gelmişler, afallayarak geriye sendelemişlerdi. Sanki zaman yeniden normale dönmüş gibi hissederken bir anda silahlar patladı. Sevgi! İlknur! diye bağıran çocuklar ve bir çığlık atan Ramo ile mezarların arasına yere attık kendimizi.

Çocuklar üzerimize kapanıp bizi korumaya çalışırken bizim ellerimiz kulaklarımızda gözlerimiz kapalı kala kalmış korkudan atan kalbimin sesi kulaklarımı zorluyordu.

Bu nasıl olmuştu? Derman nasıl yaşıyordu? Kurşun sesleri ile geçen bir kaç dakikanın ardından susan silahlarla gözlerimizi açıp yavaşça etrafa baktıktan sonra kafamı kaldırdım. Tabii diğerleride. Derman hâlâ tabutun içinde ve ayakta hâlâ ağzında sigara karşısındakilere bakarken kendi adamlarının dışında kim varsa yerde ve kanlar içinde yatıyorlardı. Bulunduğumuz yerin etrafında eli silahlı adamlar belirirken başı çeken Baturdu.

Tuzak! Tuzak kurulmuştu.
Derman'ın adamları, yani Derman bu adamlara tuzak kurmuşlardı. O halde Derman'ı öldürmeye çalışanlar şu an burada olan bu adamlar mıydı?
Sadece o üç mafya babası kalmıştı mezar başında. Diğerlerinin hepsi ölmüştü.

" Ölmemiş! Allah'ım ölmemiş! Bu adam dokuz canlı ayol! Derman ölmediyse çirkin ördeğimde ölmemiştir. Yaşıyordur! "

Diye bağıran Ramo'nun ağzını ellerimle kapattım.

" Sus Ramo."

Şuan dikkat çekmenin hiç zamanı değildi. Gözlerimiz sevinç, umut ve şaşkınlık karışık bakışlarla Derman'a döndü. Ramo'nun dediği gibi Elmasta yaşıyor muydu? Allah'ım yaşasın. Elmas'ta yaşıyor olsun ne olur diye dua ederken buldum kendimi.

Derman tek adımda tahta kutudan çıkıp karşısında korkudan titreyen adamlara doğru yürüdü.

Elindeki silahın birini adının Gerardo olduğunu bildiğim adamın yüzüne diğerinide hemen yanındakinin yüzüne doğrulttu.

" Geery, Geery, Geery."

Dedi alayla.

" Demek en iyi adamlarımı istiyorsun. Ama avucunu yalarsın. Ben ölmeden olmaz Geery! O zaman bile olmaz.

Ne oldu? Neden öyle hortlak görmüş gibi bakıyorsunuz? Çok mu korktunuz? "

Dediğinde karşısındaki adamlar hâlâ neler olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

" Doğru korkmalısınız."

Derken sesi bir yılanın tıslayışını hatırlatıyordu.

" Ben olsam bende korkardım.

Derman Kurtoğlu'nun adamlarını satın alıp kendi evinde tuzak kurmuşsam ve adamlardan biri fazla sadık çıkmışsa o tuzakta Derman Kurtoğlu ölmemişse bende korkardım.

Kurtoğlunun beni kendi için kazılan mezarına sokacağını hesap eder korkar, hatta korkudan ölürdüm ki daha az acı çekeyim. "

Saklandığımız yerde olanları izlerken daha az önce yanımızda olan Harun'un da onların yanında olması beni saşırtmamıştı. Olan biten herşeyin planlı olduğu gün gibi aşikardı. Ama nasıl?

Bir anda duyduğum silah sesi Aaahh! Diye bağıran biriyle düşüncelerimden sıyrılıp Derman Kurtoğlu'na döndüm.

Gerardo'yu yeni kazılmış mezarın tam yanına getirmiş sağ elindeki silah adama dönük adam ise parçalan bacağı ile yere çökmüş acıyla bağırıyor diğer ikisi elleri havada korkuyla sıralarını bekliyorlardı.

Adam can havli ile Derman'ın bacağına sarılıp ağlayarak yalvarmaya başladı.

" Yapma Kurtoğlu! " Diye feryat etti.

" Bağışlaaaa! Affaeeet!
Ben ettim sen etme!"

Az önce kabadayı gibi ortalarda gezen adam bir anda çocuk gibi ağlar olmuştu.

" Ne olur affet!
Yalvarırım affet,acı bana!
Kulun köpeğin olayım affet!
Büyüklerin gazına geldim!
Onlar kandırdı beni! "

Derman'ın yüzündeki donuk ifadeyi o deli bakışı daha önce hiç görmemiştik. Önce çocuklarla birbirimize sonra Derman'a ve adamlara baktık yeniden.

Önünde ayaklarına kapanan adama attığı hızlı tekme ile yerimde sıçradım. Gerardo kazılan mezarın içine yuvarlandı. Derman arkasından kükredi.

" Hiç kimse aileme el uzatamaz. Hiç kimse karıma çocuğuma kurşun sıkamaz. Yapanı da yaptıranıda yaşatmam lan! "

Delirmiş gibiydi hâli. Bağırmaya devam ederken,

" Seni doldurup bana yollayan büyüklerin neredeler biliyor musun Gerardo! "

Dedikten sonra aniden duruldu. Yüzünde hiç bir ifade yoktu. Az önceki haline tezat fazla sakindi. Dudaklarındaki sigaradan derin bir nefes çekip bıraktı havaya.

" Senden önce yolladım onları. Dün geceki aile toplantınız varya. Hani senin benim yüzümden katılmadığın... O toplantı masasıyla beraber fezaya uçtular Gerardo. Her birini parça parça yolladım az sonra seninde gideceğin yere. Ve şimdi sıra sende Gerardo. Büyüklerine selam söyle. Onlara de ki! Uyarmış! Ben düşmanlarımın elinde ölmemeye yemin ettim demiş. De! "

Diyerek silahı mezarın içine çevirdi. İçerdeki adamın Hayııır! Diye bağırmasını umursamadan tetige bastı. Hemde bütün kurşunlar bitene kadar. Ardından elindeki silahıda içine attı. Sonra aniden atkasındaki adamı tuttuğu gibi önüne çekti. Bu adamda tıpkı az önceki Gerardo'nun söylediği şeyleri söylesede Derman hiç umursamadan elindeki silahı adamın yüzüne doğrulttu. Hiç acımadan tetiğe bastığında adam gözlerimizin önünde suratı dağılarak mezarın içine düştü.
Şuan izlediğimiz şey bir korku filmini aratmayacak türdendi ama biz gözümüzü bile kırpmadan ve korkudan sesimizi bile çıkaramadan sadece izliyorduk ellerimiz ağzımızda.

Sıra en sondaki adama gelmiş bir öncekilerin akıbetine uğrayarak kendini aynı şekilde mezarın içinde bulmuştu oda. Elmas'ı seven, el üstünde tutan, ona bakarken aşkla bakan bu adamın düşmanlarına gelince gerçekten acıması yoktu.

Son olarak Batur! Dedi. Batur elinde bir bidonla gelip Derman'ın işareti ile elindekini mezarın içine boşalttı.

Derman elimdeki diğer silahı da mezarın içine attı. Ardından dudağındaki sigaradan derin bir nefes daha çekip sonuna geldiği sigarasını eline aldı. Önce dumanı havaya doğru üfledi. Sonra mezarın içine fırlattı. Bir anda alev aldı mezar. Az önce dökülen şey benzindi.

Derman adamlarına dönerek.

" Harun burada kal! Bu piçlerin hepsini aynı çukura gömün."

" Emredersin abi. "

" Batur, Sefa yürüyün gidiyoruz."

Sefa ve Batur Derman'ın arkasından yürürken bir anda durup. Onuzunun üzerinden geriye bizim olduğumuz yere baktı.

" Siz ne bekliyorsunuz?
Çıkın ordanda yürüyün. "

Biliyordu. Burada olduğumuzu biliyordu. Hepimiz aynı anda yerimizden kalksakta izlediğimiz sahneler yüzünden yanına giymeye cesaret edemiyorduk. Elini alnına bastırarak,

" Yürüyün hadi Elmas sizi bekliyor. "

Duyduğumuz cümleyle gözlerimiz kocaman şekilde ilk atılan Ramo oldu.

" Elmas mı? İyi mi?
Hadi çocuklar hemen gidelim! "

diyerek koşar adım önümüze geçince bizde çekinerek de olsa yürümeye başladık. Elleri ceplerinden bizi izleyen Derman'ın yanından geçip yürürken,

" Aranızdaki en akıllının bu kırıtık olması normal değil."

Desede cevap veremedik. Hâlâ olanların şokunu atlatamamıştık.
Sefa ve Batur minibüsün önüne Derman arkaya binip koltuklarına oturduktan sonra bizde geçip diğer koltuklara oturduk. Kapı kapanıp yola çıkarken Derman cebinden bir sigara daha çıkarıp yaktı. O kadar sakindiki anlatılmaz derecede. Sanki az önce hiç bir şey olmamış gibiydi hâli. Araç hareket edip çıkışa doğru ilerlerken, olanları sorsam mı sormasam mı diye düşünüyordum. Sonunda dayanamayıp,

" Seni gördüm." Dedim.

Derman'ın gözleri de dahil bütün gözler bana çevrildi.

" Ölmüştün.
O yatakta cansız yatıyordun. Üzerini örttüler."

Bir kaç saniyelik sessizlik oldu.

" Hâlâ anlamadınız mı? Yaşıyorum.
Herşey bir oyundu."

" Ne? Nasıl ya?
Duyduğumuz o saldırı da mı oyundu?"

Diyen Sevgi sinirle konuştu.

" Sizin bizim ne kadar üzüldüğümüzden, korktuğumuzdan neler hissettiğimizden, iki gündür ne çektiğimizden haberiniz var mı?!
Nasıl böyle bir oyun oynarsınız? Ya Elmas'ın annesi kadın kalp krizi geçirmiş. Şu an yoğun bakımdaymış. Ya bir şey olursa. Ya kadıncağız ölürse. Elmas'a ne diyeceksiniz? "

Gerçekten cevabını merak ettiğim bu soruyla gözlerimi Derman Kurtoğlu'na çevirdim. Hiç umursamaz ve sakin yüz ifadesi ile elindeki sigarayı dudağına götürüp derin bir nefes çekti. Dudaklarının arasından çıkan dumanla birlikte konuştu.

" Saldırı oyun değildi. Gerçekti. Adamlarımı satın almış.
Ayrıca Elvan hanım şu an Elmas'ın yanında. En baştan haberdardı her şeyden. Siz ortalığı karıştırmayın diye İdristen size yoğun bakımda olduğunu söylemesini istedim.

Sizde kapının önünde bayılma yarışına girmeyipte yanıma gelseydiniz o örtünün altında nefes aldığımı görürdünüz."

" Ya diğer yatakta ki kişi. O, Elmas.."

" Hayır. Odadaki hemşire kızdı. Siz kapının dışında cırlayınca açılan kapı yüzünden içeri görünecek diye kızı kullandık.

Adamlarımın ve hastanenin içinde adamları olduğunu öğrenince herkesi bu oyuna dahil ettim. Derya ve Murat'ı da tabi. Şuan neden burada değiller. Çünkü ben burda hesap keserken karımın korunması gerekiyor. Ve ikisi şuan Elmas'ın yanındalar. Karımı ve oğlumu korumak için."

" Neee!! "

Diye cırlayan Ramo ile yerimde sıçradım.

" Ay oğlan!
Oğlan dedi kız!
Biliyordum!
İçime doğmuştu biliyordum! "

Derman Kurtoğlu'nun gülümsediğine yemin edebilirim ama ispatlayamam.

" Peki nasıl yaşıyorsunuz? "

Soruyu soran bu kez Anıldı. Derman sırayla bize baktı sadece. Pis bir gülümseme ile devam etti.

" Beni hafife alanlar pişman oldular."

Kısa öz bir cevaptı. Üstünü sormayın der gibiydi son bakışı. Bizde öyle yaptık. Söyleyeceği veya anlatacağı hiçbir ayrıntı umrumda bile değildi. Merak da etmiyordum. Elmas...Arkadaşımız ve bebeği yaşıyordu. Elmas'ın sevdiği ve kocası, bebeğinin babası olan bu adam da yaşıyordu. Gerisi bizim için önemli değildi. İki gündür çektiğimiz üzüntünün üzerine yaşadıklarını görmek duymak mucize gibiydi.

&

Kısa süre sonra araç hastane önüne geri döndüğünde şaşırdım.

" Neden buraya geri döndük. Yoksa Elmas yaralı mı? "

Dedim korkuyla. Evet yaşıyor olabilirdi ama yaralıda olabilirdi.

" Elmas'ın biraz daha dinlenmesi lazım."

Dedi Derman araçtan inerken.

" Yaşadığı korku yüzünden kanaması oldu. "

O önde biz arkada yüreğim pır pır ederek yürüdük. Hastane binasına girip önce asansöre bindik. Katları çıkarken Derman bize bakarak,

" Olan hiçbir şeyi görmediniz ve anlatmayacaksınız.
Sorarsa siz geldiğinizde herşey bitmişti. Anlaşıldı mı? İkinci bir kanama olursa iyi olmaz. "

" Tamam." Dedim arkadaşlarıma bakarken.

"Hiç bir şey görmedik." dedi Turgay.

Sevgi ve Anıl başlarını sallayarak onayladılar. Öyle söyleyecektik ama gördüklerimizi ömür boyu unutamayacaktık bu kesindi.

Nihayet asansör durmuştu. Açılan kapı ile asansörden çıkıp hızlı adımlarla yürüdük. Koridorda gördüğümüz Murat, Derya ve Elvan hanım ile Elmas'ın kaldığı odada belli olmuştu.
Hızlı adımlarla odanın önüne gelince bir anda Derya önümüze geçti.

" Hemen giremezsiniz doktor odada. Muayene ediyor. "

Derman bir anda Derya'nın kolundan tuttu.

" Ne oldu iyi mi? "

" Sancıları oldu Elmas'ın. Hemen doktoruna haber verdik."

Korkuların günüydü anlaşılan. Biz beklerken doktor çıktı odadan. Derman hemen kolundan tuttu kadını.

" İyi mi? Karım, oğlum iyi mi? "

" Merak etmeyin iyiler."

Hep birlikte bir oh çektik desem yeridir.

" Kanamadan sonra düşük riski olduğu için endişe ettim ama kötü bir şey yok. Aklı hâlâ sende ve bebekteydi. İlaç verdim rahatlasın diye."

Doktor bize baktı.

" Sadece eşi girebilir yanına."

Tamam. Dedik.
İyilerdi yaşıyorlardı ya yeterdi bize. Beklerdik.

💎💎💎

Gözlerimi açtığımda yanıbaşımda gördüğüm Dermanla kendimi rahatlamış hissetsemse bir anda boşalan sinirlerimle ağlamaya başlamıştım yine. Son iki günde yaşadığım şeyler hamileliğimle birleşince çok fazla etkilenmiş, sürekli ağlar olmuştum.

Ama dönmüştü nihayet. Yanımdaydı. Ağladığımı duymuş olmalı ki bir anda açtığı gözleriyle ve korkuyla sol dirseği üzerine kalkıp,

" Elmas'ım." Dedi.

" Güzelim iyimisin. Sancın mı var?
Sen kıpırdama hemen Emine'yi çağıracağım. "

" Bekle. " Dedim.

" İyiyim. Seni görünce..."

İç çektim.

" Korktum. Senin için. Bebeğimiz, oğlumuz için... Ama geldin, bana döndün. Oğlumuza döndün."

Derken yanıma doğru dönüp sıkıca sarıldım. Gömleğinin açık yakasının arasından teninin kokusunu içime çektim. Huzur bulduğum tek yer burasıydı.

" Şşiitt! Tamam ağlama.
Korkma artık.
Bundan sonra korkma güzelim.
Bir tanem. Yanındayım. Her zaman yanında olacağım.
Artık korkacağın hiç kimse hiç bir şey yok."

" Gitme Derman.
Hiç gitme. Hep bir arada olalım. Sen ben oğlumuz."

" Her zaman bir arada olacağız güzelim. Sana söz veriyorum. Hadi sil gözlerini ağlama."

Derken baş parmaklarıy yanaklarımı sildi. Gözlerine çevirdim bakışlarımı. Umut veren mavilerine. Gülümsedim.

" Arkadaşların dışarda.
Seni görmek için sabırsızlanıyorlar."

Anında mod değiştirdim.

" Geldiler mi getirdin mi onları da?
Zavallı arkadaşlarım kim bilir nasıl üzülmüşlerdir. "

" Senin kırıtık arkadaşın beni görünce besmele çekti korkudan. Hortlak sandı. Az kalsın ruhunu teslim edecekti."

Diyerek kalktı yanımdan. Kapıyı açıp dışarıya baktı. Gelin! Dedi.

Ardından arkadaşlarım tedirgin şekilde girdiler içeriye. Onların arkalarından da annem ve Derya girdi ve Murat. Kızlar bir anda ağlamaya başlayarak yanıma geldiler. Sırayla sarılıp sıkıca kucakladılar.

" Elmas.
Arkadaşım, canım!
Nasıl korktuk nasıl üzüldük bilemezsin canım benim! "

Sonra çocuklar sarıldı. Ramo kızlardan daha beter ağlıyordu sarılırken. Tabi bende başladım onlarla birlikte.

" Allah'ım sana şükürler olsun. Bu güzel kuğumu görmeyi bana yeniden nasip ettin ya Eyüp Sultan camii önünde sadaka dağıtacam yeminle."

Diyerek tekrar sarıldı. Hallerine baktım. İki gündür ne çektikleri yüzlerinden belki oluyordu. Ağlamaktan kızaran gözleri, çöken yüzleri kararmış göz altları. Derman'a baktım sonra.

" Keşke kızlara da söyleseydin."

" Söyleyemezdik güzelim. Her yerde adamları varmış. O piçleri toplayana kadar iki gün geçti. Ama bu ikisi bayılma yarışına gitmeselerdi kazarada olsa öğreneceklerdi."

Gözleri kızlardaydı. Sevgi ve İlknur'un kızgın bakışları Derman'ı buldu. Oğlanlar da kızlardan farksızdı. Gerçekten kızıyorlardı. Ama birşeyde diyemiyorlardı.

" İki gün ne çektiğimizden haberiniz yok tabi. "

" Özür dilerim kızlar. Böyle olsun istemezdim ama bize saldıranların başında kim var böyle öğreniliriz dedi Derman. "

" Yalnız hâllerini görmeliydin Elmas'ım.
Hepsininde beti benzi attı."

Derken gülüyordu. O sırada kapı tıkladı. Yine ve yine Sefa. Abi gelsen iyi olur. Sende Murat abi. Diyince Derya da takıldı peşlerine. Onlar çıkarken kızlar yatağın kenarına oturdular.

" Nasılsın Elmas."

Elimin üzerindeki elini tuttum.

" İyiyim Sevgi."

" Sakın bir daha böyle birşey yapmayın bize. Üzüntüden ölüyorduk."

Diyen Ramo'ya döndüm.

" Affedin ne olur. Sizi üzmek istemezdim."

" Peki siz nasıl kurtuldunuz saldırıdan Elmas. "

Turgay'ın sorusunu,

" Aynen. Nasıl kurtuldunuz o kurşunlardan. " diyen Anıl destekledi.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alırken o an o korkum yeniden gözümün önünde canlandı.

" Derman'ın sayesinde ölmedik. O gece fazla hareketliydi ortalık. Birşeylerin ters gittiğini anlamıştım. Ama birşey söylemedi Derman. Sabahta kahvaltı yapıp hastane için çıkacakken önce gömleğimi değiştireyim dedi. Gömleğini değiştirip indikten sonra kapıdan çıktık. Tam arabaya binecekken bir anda biri Kurtoğlu diye bağırdı. Kendi adamlarından biriymiş bağıran. Sonra da arka arkaya silah sesleri geldi. Derman bir anda önüme geçip sarıldı. Korkma dedi. Kurşunlar sırtına gelirken hâlâ bana sarılıyordu.
Çok korktum. Bebeğim için, bize kalkan olan Derman için.

Derman ile birlikte yere düşerken o korkuyla bayılmışım.
Gözümü açtığımda burdayım. Ağrılarım ve kanamam vardı."

Bunları söylerken gözlerimin dolmasına engel olamadım.

" Ya Derman?
O nasıl hâlâ ayakta. Kız bu Kocaayak ölümsüz falan mı?
İki kurşun yiyip ayakta gezen adam mı olur? "

Ramo'ya bakarak gülümsedim gözlerimi silerken.

" Gömlek değişirken içine çelik yelek giymiş meğer. O sayede yaşıyor."

" Vaay!
Görüyor musunuz enişteyi gençler. Helal olsun.
Ayol ben demedim mi?
O korur Elmas'ı mı. Ölse bile korur demedim mi? "

" Dedi valla." diyen Sevgiden sonra Anıl,

" Derman Kurtoğlu'nun yanında sana hiç birşey olmaz arkadaşım. Adam ölümü atlayıp yanında kaldıysa sana havada karada ölüm yok."

" Hele birde oğlan doğuruyorsunya sırtın yere gelmez."

Ramo'nun söylediği cümlelerle hep bir ağızdan gülmeye başlarken anneme kaydı gözlerim. Halimize bakıp oda gülmeye başladı.

" Evet erkekmiş." Dedim utanarak.

" Geldiğimde öğrendik."

" Ayol zavallım korkudan ters dönmüştür. Miniğide ayan beyan görünmüştür. "

Aynı anda bir gülme daha aldı bizi.
Gözlerimi kapatıp ellerimi kalbimin üzerine koydum.

" Allah'ım. Bundan sonra huzur olsun hayatımda. Sadece huzur."

💎💎💎

" Aaaaahhhhhh!!
Ay! Ay annem ölüyorum! "

" Tamam Elmas.
Derin derin nefes alıp vermeye devam et tamam mı? "

Derman bir yandan yanımda koşar adım yürüyor, bir yandan elimi tutuyor, bir yandan da beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

Kasıklarıma giren o öldürücü ağrıyla bir çığlık daha attım. Aaaahhh!!
Sedye üzerinde hızlı hızlı doğumhaneye giderken Derman ve Emine yanımda annem ve kızlarda arkamızdan geliyordu.

Allah'ım bu nasıl bir acıdır yarabbim. Ellerimden biri sedye demirinde diğeri Derman'ın elinde öyle bir sıkıyordum ki. Ama o ağrıya zerre kadar faydası yoktu.

" Elmas bu ağrılar normal korkma."

" Emine. " dedim dişlerimin arasından inleyerek.

" Efendim."

" Kaç çocuğun var?"

" Ben evli değilim Elmas."

Bir anda kocaman oldu gözlerim.

" Hadi ya! Ciddimisin? "

Dedim şaşkın. Bilmiyordum. Hiç sormamıştım ki. O an ok gibi giren sancıyla bir kez daha bağırdım.

" Evet." Dedi.

" O zaman bilmediğin acıyı savunma bana! Bu acı normal değiiiill! "

Diye bağırdım bu kez. Doğumhanenin önüne geldiğimizde artık kemiklerimin ayrıldığını sanıyordum.
İçeriye girmeden önce Emine,

" Babalık gelecek misin? "

Diye sorunca Derman'a baktım. Tam ağzını açıp cevap verecekti ki onun yerine ben verdim cevabı.

" Tabii ki gelecek!"

" Tabii ki geleceğim güzelim."

Bir Emine'ye bir de Derman'a baktım.

" Gelsin ki görsün ceviz kadar yerden Diyarbakır karpuzu kadar birşey nasıl çıkıyor.
Görsün de bir daha oğluma kardeş yapalım demesin bana!

Hem ben yorulunca o bağıracak benim yerime."

" Ne? "

Derken bir ağrı daha girince bastım çığlığı.

" Kızlar babayıda hazırlayın!" nidalarıyla girdim doğumhaneye.

&

Bir süre sonra doğum masasında bacaklarım iki yanda buldum kendimi. Derman steril kıyafetlerle hemen yanımda ve elimi tutuyordu.

" Allah'ım ne ara geçti bu dokuz ay on gün!
Vazgeçtim ben!
Doğurmak istemiyorum!
Dursun yerinde. O da gelmek istemiyor zaten baksana. Beraber yaşarız oğlumla ben. Ekmek elden su gölden yatsın orda. Oh mis! "

Derken resmen kıvranıyordum.
Emine ve Derman gülümsedi..

" Sen niye gülüyorsun babalık."

Diye hırladım bu kez. Emine,

" Saçmalama Elmas.
Her annenin ki gibi senin bebeğinde doğacak. Hadi sen şimdi derin bir nefes al ve ıkın. "

" Ama benimki küçük bir Kocaayak. "

Derken sinirle bakıyordum yine Derman'a. Ardından derin bir nefes alıp bütün gücümle ıkınmaya başladım. Ama olmadı. Hiç de doğacak gibi görünmüyordu bana.

Derin derin nefesler alıp verirken belimden aşağısı ağrıdan yanıyor gibiydi.

" Hadi Elmas gayret, yapabilirsin.
Sen güçlü bir annesin."

" Emine." Dedim hissettiğim acıyla karışık derin nefesler alıp verirken.

" Evlenip çocuk doğurduğunda beni de çağır doğuma."

Dedim kıvrana, kıvrana. Derin bir nefes daha çektim içime.

" Sen acıdan kıvranırken aynı yalanları ben de sana söyleyeceğim."

Bir yandan ıkınıyor bir yandan laf yetiştirmeye çalışıyordum salak gibi.

" Söz çağıracağım. Sen şu bebişi bir doğur vallahi çağıracağım.
Bak az kaldı hadi. Oğluşun doğum kanalında. "

Bütün gücüm bitip kendimi geriye bıraktım. Yorgun ve bitkin hissediyordum.

" Olmuyor işte olmuyor!
Yapamıyorum! " dedim bir anda dolup akmaya başlayan gözlerimle. Evde başlayan sancılarım saatlerdir sürüyordu. Bu kadar sancıya bu bebeğin şimdiye kadar doğması gerekirdi. Hâlimi gören Derman üzerime eğilip yüzümü avuçlarının arasına aldı. Alnımdan öptü.

" Güzelim bir tanem.
Biliyorum zor. Elimden bir şey gelmiyor, ama sen güçlüsün yapabilirsin.

Anneler güçlüdür. Senin ki ve benim ki gibi. Sende güçlüsün.

Hadi güzelim gayret et."

Gözleri dolu doluydu. Onu ilk kez böyle aciz görüyordum. Benim için üzülüyordu. Ama çaresi yoktu.

Bu sancılar, bu acılar sadece benim çekmem gerekendi. Gelen sancıyla
dişlerimi sıktım yeniden.

" Hadi Elmas derin bir nefes al ve tutarak sonuna kadar it. "

Emine'nin dediğini yaparak nefes alıp tutarken ıkındım. Sonuna kadar iterken,

" Geliyor! Oğlun geliyor Elmas.
Hadi az kaldı."

Demişti ki bir anda hissettiğim boşlukla birlikte geriye bıraktım kendimi. Deriiin bir nefes alırken oğlumun avaz avaz ağlayışını duydum.

" İşte oldu." dedi Emine.

" Hoşgeldin paşaaa. "

Başımı zorlukla çevirip Derman'a baktım. Ağzı açık gözleri kocaman ama hayran şekilde oğlumuza bakıyordu. Şuan gücüm olsa kahkaha ile gülerdim hâline. Gücüm olmadığı için de gülümsemekle yetindim sadece. Emine'nin elindeki oğluma baktım sonra. Cıyak cıyak ağlıyordu. Bir iki dakikada temizleyip örtüye sararak yanıma geldi Emine.

" Bay ve bayan Kurtoğlu. İşte yeni üyemiz."

Dedi ve yavaşça kucağıma koydu oğlumu. Küçücük elleri, minicik parmakları yumuş yumuş derisi ama masmavi gözleri vardı bize bakan. Tıpkı babasına benziyordu gözleri.

" Bak Derman, oğlumuza bak.
Senden daha yakışıklı."

Dedim. Hem gülüyor hem ağlıyordum. Derman yeniden üzerime doğru eğildi yüzüme avuçlarının arasına alıp dudaklarımdan öptü. Gözleri gözlerimde,

" Teşekkür ederim." Dedi.

" Karam, Karaelmasım.
Karım.
Kadınım.
Oğlumun annesi.
Beni baba yaptınya. Dile benden ne dilersen."

" Ne istersem yapacak mısın? "

" İste yeter."

" Altını sen temizleyeceksin."

Bana şaşkın şekilde öyle bir bakış attı ki şu ana kadar çektiğim bütün sancılar ağrılar o saniye geçti. Kahkaha ile gülmeye başlarken,

" Şu an ki halini görmeni isterdim."
Dediğim de arkamdan Emine de gülmeye başlamıştı.

💎💎💎

Aradan geçen bir saate yakın zamandan sonra artık özel odamızda oğlum kucağımda annemin ve Emine'nin gösterdiği şekilde sütünü emiyordu. Oğlum sütünü emiyor Sevgi, İlknur teyzeleri ve Derya halası ise bir mucizeye bakar gibi izliyorlardı.

" İnanamıyorum Elmas anne oldun."

" Sen mi ben mi Sevgi.
Bu çok çok değişik bir şey.
Anne olmadan tarif edilemeyecek bir şey. "

Derken yanıbaşımdaki anneme ve Derman'a baktım. Annem saklamaya çalışsa da ağladığı belliydi. Eliyle saçlarını okşayıp yanağımdan sıcacık öptü.

" Sen çok güzel bir annesin."

" Ee dayıları nerdeler? "

Diye sordum. Anıl ve Turgay'ın da burada olup oğlumla tanışmaları gerekiyordu.

" Akşam gelecekler.
Hediyeleriyle birlikte." Dedi İlknur.

Bu sırada kapı açılıp paldır küldür biri girdi. Bir anda durup donuk şekilde baka kalan Ramo'ydu elbette.

" Ay!
Ay Allah'ım!!
Yetişemedim! " Dedi üzgün.

Hızlı adımlarla yanıma gelip,

" Kusura bakma kuğum!
Uçağım rötar yaptı.

Enişte müsade et."

Diyerek Derman'ın yanından geçip yanıma geldiğinde Derman eli alnında ovalayarak sabır çekiyordu.
Ramo'nun parlayan gözleri oğlumda,

" Aman yarabbim!
Ay! Ay bu ne güzel...
Ay pardon! Yakışıklı bir bebek! "

Ellerini havaya kaldırdığında hepimiz Ramo'ya bakıyorduk. Kendi kendine birşeyler mırıldanıp hepimize üfledi.

" Allah nazarlardan kem gözlerden korusun inşallah kız!
Bu arada."

Diyerek arkasındaki Derman'a baktı..

" Vallahi tebrik ediyorum enişte bütün genlerini bebişe geçirmeyi başarmışsın, tıpkı sen olmuş bu. "

Ramo sırıtırken Derman'ın sinirden kızaran yüzünü görünce hem kızlar hem ben gülmemek için zor tuttuk kendimizi.

" Ee bebişin adı ne?
Ne koydunuz adını? "

Gözlerimle Derman'ı işaret ettim çocuklara. Adını Derman koyacaktı. Böyle anlaşmıştık. Oğlan olursa o, kız olursa ben verecektim adını.

Derman gururla Pusat. Dedi.

" PUSAT KURTOĞLU. Aslanımın adı! "

Uzun bir ıslık çaldı Ramo.

" Daha aşağısı uymazdı zaten."

Sevgi yerinden kalktı.

" Evet Kurtoğlu ailesi. Bir resim çekmeme izin var mı? "

" Tabii ki." dedim hevesle. Derman'a yanıma gel işareti yapınca yanıma oturup kolunun altına aldı beni. Oğlumu kaldırıp diğer koluna yatırdım. Gözleri önce oğlumuzda gezindi. Ardından beni buldu. Eğildi dudaklarıma bastırdı dudaklarını. O anda bastı Sevgi düğmeye.

" Yeni makineler bir harika." Derken elindeki kağıdı sallıyordu. Nihayet getirip elime verdi. Gördüğüm kare hayatımın en güzel anını ölümsüzleştirmişti.

Hayatım bir kitap olsaydı. Kapağının üzerinde çıplak ayakları ile karda yürüyen yarı çıplak Elmas olurken, son sayfasında bu resim olurdu.

Bu resim aynı zamanda bundan sonraki hayatımın da başlangıcı...

💎SON💎

Hikâyemde bize eşlik eden herkese teşekkürler ediyorum ❤️

 

Loading...
0%