Yeni Üyelik
27.
Bölüm

Y.C 27 Yok

@azamet_29_2

 

Gözlerim yarı açık şekilde yerde yatıyordum.
Ne baygın ne ayıktım.
Hareket edemiyordum, felç gibiydi bedenim.

 

Cemil'in sesini tekrar duydum.

 

"Hadi lan al şunuda arabaya götür.
Birileri gelmeden gidelim burdan."

 

"Abi adamları ne yapalım."

 

"Bu yarma hariç öldürün."

 

Kahretsin adamlarımı öldürecekti. Tabi hala yaşıyorlarsa.
Şerefsiz köpek.

 

Birinin beni yerden kaldırarak omuzunun üzerine attığını hissettim.

 

"Gel bakalım güzelim.
Seninle bu gece çok eğleneceğiz."

 

Dedi iğrenç şekilde gülerek.

 

Birkaç adım yürüdükten sonra kapı açılma sesiyle birlikte beni omuzundan aşağı bırakınca kendimi sert bir zeminde hissettim.

 

Hâlâ kıpırdayamıyor, olduğum yerde yatıyordum.
Sanırım beni bir minibüsün içine atmıştı.
Sonra yanıma gelerek kollarımı arkama aldı.
Kollarımı ve ayaklarımı bağladı.
Gözlerimi tekrar araladığımda karşımdaki koltuğa gelip oturan Cemil'i gördüm.

 

Elindeki puroyu ağzına alarak çakmağıyla yakıp derin bir nefes çekerek üfledi.
Sonrasında bulanıklaşan görüşüm ve karanlık.

*****

 

EFE'DEN

 

Şirkette kendi odamda Dilan ile birlikte Hasan babanın adaşı ve dostu Hasan amcanın evinin taşınmasının ardından oğlunun hastaneye yatma işini konuşuyorduk.

 

Bu işi Dilan ve ekibine vermiştik. Oda hakkıyla görevi yerine getiriyordu.
Biz konuşurken zaman nasılda hızlı geçmişti.

 

Cevher ile konuşmamızdan bu yana iki saatten fazla olmuştu.
Dahası içime bir sıkıntı oturmuştu.

 

"Dilan sen hastane işinide halledince haber ver.
Şimdi gidebilirsin."

 

Diyerek Dilan'ı yolladıktan sonra nerede olduklarını ve şirkete mi yoksa eve mi geleceğini öğrenmek için tekrar Cevher'i aradım.

 

Telefon çalıyor ama açılmıyordu.
Müsait değil diye düşünerek Kadir'i aradım.
Ama Kadir'in telefonuda açılmayınca kıllanmaya başladım.
Korumaları tek tek aradım ama onlarda açmayınca iyice huzursuz olmuş artık yerimde duramıyordum.

 

Hemen Ege'yi aradım.
İlk çalışta açtı telefonu.

 

"Ege."

 

"Efendim."

 

"Ege, Cevher yada Kadir ile konuştunmu hiç bugün."

 

"Hayır.
Ne oldu?
Sorun mu var."

 

"Kimse telefonlarımı açmıyor."

 

"Kadir'i aradın mı?"

 

Dedi aynı anda kapıdan girerek.

 

Sonra telefonu kapatıp yanıma geldi.

 

"Yada korumaları ara."

 

"Yok. Kimse açmıyor. Neden açmıyorlar?
Ters giden biseyler var."

 

"Cemil'in oyunundan sonra, tuzak falan kurmasın Cemil."

 

"Bilmiyorum kahretsin bilmiyorum."

 

"Aslanlarda ordaydı.Aslan'ı arayalım."

 

"Neden o herifi arayacağız."

 

"Bir şekilde haberleri olabilir yada ulaşabilirler. "

 

"Hay böyle işi...
Sen Aslan'ı ara bilgi al. Bende sinyal takibiyle yerlerini bulayım."

 

Ege Aslan'ı ararken bende adamlarımı arayıp telefonlardan yerlerini tespit etmelerini isteyecektim.
Adamları araken kulağım Ege'deydi.

 

"Alo iyi günler Aslan Bey."

 

"İyi günler Ege Bey.
Aramanızı neye borçluyum."

 

"Hiç lafı uzatmayacağım Aslan Bey.
Patrona ve Kadir'e ulaşamıyoruz.
Korumalarada.
Bilginiz varmı diye aradım. "

 

"Nasıl ulaşamıyorsunuz.
Benim bir bilgim yok.
İki saat kadar önce otelden ayrıldı.
Hava alanına gidecekti.
Nasıl bilmiyorsunuz nerde olduğunu."

 

"En son yola çıkarken görüştük.
Sonra ulaşamadık. Hâlâ da ulaşamıyoruz. "

 

"Kesin bir terslik var.
Hangi güzergahı kullanacaktı söyleyin hemen o yöne gider bakarım."

 

"Şuan telefonların yerini tespit etmeye çalışıyoruz. Bulunca size konum atarız.
A. Bir saniye bekleyin."

 

Ege'ye bakıp bekletmesini işaret etmiştim.
Adamımın yolladığı konumu bakarak.

 

"Kahretsin hareket etmiyor telefonlar.
Antalya çevre yolunda bir yer."

 

Elimdeki telefona bakarak Ege"nin elindeki telefonu çekip aldım.

 

"Alo Aslan." Dedim Bey kelimesini siktir edip.

 

"Telefonlar çevre yolunda bir yerden sinyal veriyor ama hareket yok.
Sana konumu atıyorum sen önden git. Bizde yola çıkıyoruz.
Acele edin.
O Cemil şerefsizi bi bok yemiş olabilir.
Hayatı tehlikede olabilir."

 

"Hemen çıkıyoruz."

 

Dedi Aslan endişeli şekilde.
Sonra telefon kapandı.

 

Telefonu kapatarak küfürler yağdırırken bir yandanda masamın çekmecesinden silahımı alıp belime taktım.
Sonra adamlarımı arayıp hazırlanmalarını ve garaja inmelerini istedim.
Yolunuz uzundu. Önce hava alanına gidecek ordanda özel uçakla antalyaya gidecektik.

 

Cevher'in başına birşey gelmesinden ölesiye korkuyordum.
Ona bişey olmasına dayanamazdım.
Karşısına çıkan herkesle baş edebilecek biriydi ama kalleşlikle kurulan bir tuzağa düşmüş olabilirdi.
Bunun düşündeki bile beni deli ediyordu.

 

"Ege gidiyoruz."

 

"Tamam silahımı alıp geliyorum." Dedi kendi masasına giderek.
Birlikte asansöre binip sonra da garaja indik.

 

Adamlar garajda tam takım hazır bekliyordu.
Araçlara binerek hava alanına doğru yola çıktık.

*****

 

Abimin isteği üzerine yarın dönecektik.
Bu yüzden otelde kalmak yerine dışarı çıkıp biraz dolaşmaya hatta dışarda yemek yemeye karar verdim.
Abimede gelmesini teklif ettim ama toparlanması gerektiğini söyleyip beni ekti.

 

Bende çaresiz adamım Kazım ile gitmeye karar verdim.

 

Otele yakın sahile bakan bir mekana geldik.
Akdeniz mutfağının yöresel yemeklerinden yemek üzere içeri girip oturduk.

 

"Abi şey...
Ben dışarda bekleyim istersen."

 

"Neden Kazım. "

 

"Abi ne bileyim.
Böyle...
Biraz garip oluyor.
Aslan Karabey korumasıyla yemek yedi diye duyarsan...
Milletten."

 

"Siktir et milleti Kazım.
Canım kiminle isterse onunla yerim. Kimseye hesap verecek değilim. Sen hem korumam hem dostumsun. "

 

"Sağol Abi."

 

Siparişleri vermiş yemeği beklerken denizi izliyordum.
Manzarası gerçekten hoştu. Yemeklerinin yanına manzarada eklenince gerçekten tercih edilebilir bir mekandı burası.

 

Çalan telefonla izlediğim manzaradan koptum.
Telefonu cebimden çıkararak ekrana baktım.
İkiz iki yazıyordu.

 

İkizleri Ikiz bir ve ikiz iki olarak kaydetmiştim.
Arayan Ege'ydi.
Önce Kazıma sonra tekrar ekrana baktım.

 

Kazım:

 

"Abi kötü bişey mi?"

 

"Umarım değildir." Dedim telefonu açarken.

 

"Alo iyi günler Aslan Bey."

 

"İyi günler Ege Bey.
Aramanızı neye borçluyum."

 

Dedim birazda imalı.
Benden fazla hoşlanmadıklarını biliyordum.

 

"Hiç lafı uzatmayacağım Aslan Bey.
Patrona ve Kadir'e ulaşamıyoruz.
Korumalarada.
Bilginiz varmı diye aradım. "

 

Duyduğum cümlelerle bir anda bütün kemiklerimde bir elektrik hissettim sanki. Anında yerimden kalktım.

 

"Nasıl ulaşamıyorsunuz.?
Benim bir bilgim yok.
İki saat kadar önce otelden ayrıldı.
Hava alanına gidecekti.
Nasıl bilmiyorsunuz
nerde olduğunu? "

 

"En son yola çıkarken görüştük.
Sonra ulaşamadık.
Hâlâ da ulaşamıyoruz. "

 

"Kesin bir terslik var." Dedim Kazım'a bakarak.
Dahada endişelenmiştim şuan.

 

Aklıma gelen şeyle,

 

"Hangi güzergahı kullanacaktı söyleyin hemen o yöne gider bakarım." Diye ekledim.

 

Aklıma gelen tek şey bu olmuştu.

 

"Şuan telefonların yerini tespit etmeye çalışıyoruz.
Bulunca size konum atarız.
A. Bir saniye bekleyin."

 

Dediğinde durup cümlenin devamını bekledim.

 

Arkadan Efe'nin sesi geliyor ne dediğini zar zor duyuyordum.

 

"Kahretsin hareket etmiyor telefonlar.
Antalya çevre yolunda bir yer."

 

Dedi. Sonra telefonu alıp devam etti.

 

"Alo Aslan.
Telefonlar çevre yolunda bir yerden sinyal veriyor ama hareket yok.
Sana konumu atıyorum sen önden git. Bizde yola çıkıyoruz.
Acele edin.
O Cemil şerefsizi bi bok yemiş olabilir.
Hayatı tehlikede olabilir."

 

"Hayatı tehlikede olabilir.
Hayatı tehlikede olabilir."

 

Bu cümle kafamın içinde duvardan duvara çarparak yankılandı.

 

"Hemen çıkıyoruz." Dedim. Kazım'a gözlerimle çıkacağımızı işaret ederek. Sonra da telefon kapatıp,

 

"Kazım gidiyoruz."

 

"Nereye gidiyoruz Kime ne oldu. Anlamadım abi."

 

Arabaya doğru koşarken,

 

"Yolda anlatırım geç direksiyona."

 

Birlikte arabay bindik.
Olabildiğince hızlı Efe'nin attığı konuma doğru ben yönü tarif ederken Kazım da arabayı kullanıyordu.

 

"Ne oluyor abi."

 

"Cevher Aslan ve adamları kayıp. Birden bağlantı kuramaz olmuş ikizler. Telefonları belli bir noktada sinyal vermiş. Ama sinyal hareket etmiyor.
Bu işte bir iş var Kazım.
Kesin birşey oldu.
Ben demiştim.
O Cemil piçi rahat durmaz bela olur demiştim. Kalıbımı basarım onun işi."

 

Aklımda sadece Cevher'i kötü bir şekilde bulmamak vardı.
Bunun için dua ediyordum içimden sürekli.

 

Aşağı yukarı 1 saat kadar yol gittikten sonra yolumuzun üzerinde iki tane siyah araç ve polis araçlarını gördüm.

 

Onlarmı bilmiyordum ama sol yanıma bir ağrı saplandığını hissettim.

 

"Kazım çek.
Sağa çek."

 

"Abi onların arabası."

 

"Eminmisin lan. "

 

"Evet abi otelin garajında görmüştüm adamlarını."

 

"Kahretsin.
Kahretsin." Dedim hızla araçtan çıkarak.

 

Koşarak polislerin yanına gittiğimde yerdeki ölmüş adamları ve devrilmiş ters duran minibüsü gördüm.

 

Olamaz.!
Olamaz.!

 

Hemen polislerin yanından geçip devrilen araca gitmek istedim.
Polis memuru önüme geçip engel olurken,

 

"Beyefendi durun nereye? Kimsiniz.?"

 

"Memur vey bayan arkadaşımın aracı iyimi kendisi nerde.?
Yaralı mı hastaneye mi götürüldü.? Durumu nasıl.?" Dedim panikle.

 

"Beyefendi araçta bayan olan kimse yoktu."

 

"Eminmisiniz memur bey."

 

" Eminim. Yalan mı söyleyeceğim. Yaralı bir erkek vardı sadece.
Adı..."

 

"Kadir.
Kadir mi.?"

 

"Evet adı Kadir. Kimliginde öyle yazıyor.
Göğsünden vurulmuş haldeydi kendinde değildi. Şehir hastanesine götürüldü. Diğer adamlar ölmüş. Savcıyı bekliyoruz.
Sonra cenazeleri şehir hastanesi morguna kaldıracağız."

 

Kahretsin nereye gider.
Gözlerimi kapatıp düşünmeye başladım.

 

Biri Cevheri almış Kadir'i yaralı bırakmış diğer adamları öldürmüştü.

 

Peki kim.
Cemil.
Cemil den başkası olamazdı.
Yemekte olanlar fitilini ateşlemiş olmalıydı.

 

Başımı kaldırıp kamera varmı diye etrafı incelerken telefonum çaldı.
elime aldığımda ikiz bir yazısını gördüm.

 

Şimdi nasıl anlatacaktım durumu.

 

Cevher ile ilk karşılaştığım kazada alıp hastaneye götürdüğümde yakama yapışıp hesap soran Efe geldi gözümün önüne.
Kuduracaktı duyduklarından sonra.

 

Telefonu açtığımda karşıdan kükreyerek,

 

"Neden açmıyorsun be adam kötü bir şey mi var. Konuş,anlat neredesin. Konuma ulaştın mı.?
Cevap versene." Diye bağırdı.

 

"Ulaştım." Dedim.

 

Sesim sıkıntılı çıkmıştı.

 

"Cevher'in aracı yol kenarında devrilmiş şekilde,polisler var başında."

 

"Cevher?
Cevher nasıl iyimi.?
Yaralı mı.?"

 

"Cevher yok.
Kadir yaralı hataneye kaldırmışlar.
Diğer korumalar ölmüş."

 

Telefonun diger ucundan gün yüzü görmemiş küfürleri dinledim.

 

"Şimdi olay yerindeyim etrafı araştırıp kamera görüntüsü varmı bakacağım.
Ama kalıbımı basarım bu iş Cemil'in işi."

 

Bu kez Cemil'e edilen küfürleri duyarken telefonu kapattım.

 

"Kazım etrafı araştıralım yol boyunca olan kameraları ve yolun karşısındaki binalarda ve iş yerlerinde kamera varmı diye bakalım."

 

"Tamam abi.
Burası çevre yolu mutlaka mobese vardır. Ama Cemil olduğundan emin olsak bile Cemil'i bulmak mesele."

 

"Biliyorum Kazım.
Kahretsin biliyorum.
Önce bir emin olalım. Gerisini sonra düşünecez."

 

Kamera ve mobese bulmak üzere ordan ayrılırken telefonum yine çaldı. Abimdi arayan.
Hızla açıp olanları anlattım.

 

Bana destek olarak bir kaç adam daha yollamasını istedim.

 

******

 

Gözlerimi açtığımda boş bir odadaydım.
Küçük bir pencereden giren bir ışık ile etrafı zorlukla seçebiliyordum.
Kollarımı çekiştirdiğimde bir sandalyede kollarımdan yanlara bacaklarımdan da sandalyenin bacaklarına bağlanmış olduğumu gördüm.

 

Karşımda ise kırmızı bir koltuk ve o koltukta oturan Cemil, yanındaysa beni bayıltıp taşıyan adam ayakta durmuş bana bakıyorlardı.

 

Başımı kaldırıp sessizce Cemil'e baktım.

 

"Günaydın Cevher Aslan.
Nihayet uyanmaya karar verdin. Bende bu yanımdakine kızıp duruyordum ilacı fazla mı verdi diye.
Zira beklemekten sıkılmaya başlamıştım artık."

 

"Çok üzüldüm şişko.
Seni bekletmek istemezdim.
Ama malûm köpeklerin arkadan saldırdı.
Adam olsan kendin erkekçe karşıma çıkardın.
Ama nerde sen,nerde erkeklik."

 

Cemil sinirle ayağa kalkarak yanıma geldi.
İğrenç şekilde puro kokan eliyle çenemden tutarak yüzünü yüzüme yaklaştırarak konuşmaya başladı.

 

"Seni bu gece terbiye edecem Cevher.
Benimle nasıl konuşman gerektiğini öğreneceksin."

 

Dedi çenemi savurarak bırakırken.

 

Sonra cebinden bir kelebek bıçak çıkardı.

 

Önce kelebeği açtı.
Sonra keskin ucunu yüzüme koyarak yavaşça boynuma doğru indirdi.
Oradanda gömleğimin en üstteki düğmelerine gelerek üstteki düğmeleri birer birer kesti. Açılan yakamdan gerdanımı izleyerek,

 

"Bu gecenin sonunda seni yaptıklarına öyle bir pişman edeceğimki sen bile şaşıracaksın. " Dedi iğrenç şekilde bakarken.

CEMİL**********************************

 


CEMİL
**********************************

 

Evet bitti biraz merak edelim.

Loading...
0%