Yeni Üyelik
34.
Bölüm

Y.C 34 Aslan

@azamet_29_2

Uykusuz bir geceden sonra sabaha karşı bir saatlik uyku ile erkenden kalktım. Önce sabah sporu ve bir duştan sonra hazırlanıp kahvaltı için mutfağa geçtim.

Abim masada oturmuş kahvesini içerken bir yandanda tabletten son haberleri takip ediyordu.

"İyi uyudunmu?"

"Hayır."

"Biliyordum."

"Biliyorsan neden soruyorsun." Dedim somurtarak.

"Ne düşünürsen düşün ne kadar kızarsan kız o bizim babamız.
Ona karşı evlatlık görevimizi yerine getirmeliyiz."

"O nasıl beni bir türlü oğlu olarak kabul edemediyse benden onu baba olarak kabul edemiyorum.
Daha öncede söyledim abi.
Ne onun işini,ne onun mirasını nede kendini istemedim. Bu gün burda oluşumun tek nedeni sensin.
Sen bu gün yol versen dünyanın öteki ucuna gider, dönmem. "

"Emin misin.?"

Dedi imali şekilde bakarak.

"O ne demek. "

"Hiiç.
Hadi kahvaltını yapta kalkalım.
Daha şirkette geçeceğiz.

Hemm. Sende Aslan kızla buluşacaktın sanırım."

"Aslan kız.?" Dedim atıştırırken.

"Cevher Aslan işte."

"A. Evet.
Bugün şantiyeye gelecekmiş.
Araziye yerinde bakarak spor salonu için değerlendirme yapacağını söyledi."

"Aklındaki spor salonumuymuş."

"Evet.
Aslın da iyi fikir.
Okulların yanında bir spor salonu süper olur.
Bir çok öğrencinin isteyeceği birşey."

Dedim bir bardak çay daha alarak.

"Bugün nasıl gelecek, döndümü?"

"Evet.
Yattığı yer batmış olsa gerek. Durmadı."

Abim gülümseyerek bana baktı.

"Çok enteresan biri. Değişik bir karakter. Bir kadın olarak işinde başarılı bir ceo.
Şirketi ve yaptığı işler parmakla gösterilebilecek türden.
Bazı kadınlar gibi kibar çıt kırıldım,sulu göz değil.
Zeki, becerikli, sağlam karakterli biri."

"Aynı zamanda kadın olduğunun farkında olmayan biri."

"Anlamadım?"

"Abi.
Bu kadın çok acayip biri.
Nasıl desem...
Cevher Aslan sanki bir kadının vücuduna tıkılmış bir erkek gibi.
Yani karşıdan bakınca yüzü gözü, vücudu, boyu posu herşeyiyle güzel bir kadın."

"Oooo..
Kimseye bakmayan Aslan Karabey'den iltifat almış bir kadın duyacağıma inanmazdım."

"Abi dalga geçme." Diyerek devam ettim.

"Hani şöyle üzerine güzel bir elbise giyse topuklu ayakkkabı falan, erkekler arkasında kuyguk olur."

Abim elini çenesine koyarak bir süre yukarı baktı. Sonra kahkaha ile gülmeye başladı.

"Cevher Aslan'ı bu şekilde hayal bile edemiyorum."

"Onu diyorum ya.
Karaktere gelince tam bir erkek.
Kendine ve adamlarına güveni o kadar yüksekki şaşılacak derecede.
Adamlarındaki sadakatten bahsetmiyorum bile. Yani silahını çekip Efe'nin yada Ege'nin kafasına dayasa yemin ediyorum gıkları çıkmaz.
Buda onu dahada erkekleştirmiş sanki. Hastaneye dosya için gittiğimde incelerken o kadar rahattıki yanımda soyunup giyindi.
Odada oluşumu umursamadı bile."

"Sende öylece durup izledin mi.?"

"Saçmalama abi.
Tabiki de hayır.
Ben öyle birimiyim.
Hemen arkamı döndüm.

Gerçi gözümü dikip baksam onuda umursamazdı ya, neyse.
O yüzden diyorum işte kadın kadın olduğunun farkında bile değil diye.
Arada bir birinin ona kadın olduğunu hatırlatması lazım bence."

"Belkide hissettirmesi..."

"Hı?
Anlamadım?"

"Hissettirmesi lazım diyorum.
Cevher Aslan küçüklüğünden beri bir erkek gibi yetişmiş. Yetimhaneden sonra bir aile evinde büyseydi şuan ceoluk değil ev hanımlığı yapıyor olurdu.
Kadın olarak yaptığı yada yaşadığı bir şey olduğunu sanmıyorum.

Sence bir erkek arkadaşı olmuşmudur yada birini öpmüşmüdür?
Hiç sanmıyorum."

Kahkaha ile gülmeye başladım.

"Cevheri öpmeye kalkacak erkeğin aklına şaşarım.
Bunu yapan kişiyi kurşunlayarak hadım eder."

"Düşünsene." Dedi abim.

"Kaç kadın döğüş sanatlarını biliyor.
Yada silah kullanıyor.
Yada geceleri mafya babaları gibi adam kaldırtıp diz kapaklarından vuruyor.
Cevher Aslan, Hasan Aslan'ın ayak izlerine basarak yürüyor.

İkizlerde bu yolda hiç birşeyden çekinmiyorlar.
Kardeşten daha öte , başka bir kimya ile bağlılar. "

"Sen bu kadar..."

"Abini küçümseme Aslan.
Hasan Aslan, Cevher Aslan ve ikizler hakkında baya bir araştırma yaptım."

"Dostu olanlarla ilgili sıkıntıları yok ama düşman kazanmaktada üstlerine yok.
Gördük son olayda."

"Dost olarak kalmak isterim doğrusu. Cevher Aslan gibi bir düşman,yada rakip istemem.
Hadi bakmada kalk.
Bir an önce gidelim geç kalıyoruz."

"Abimin söylediği şeylerden sonra bir süre düşündüm. Haklıydı.
Cevher'i böyle kabul edecektik."

Birlikte arabaya bindiğinizde,

"O adamın son durumu neymiş." Dedim. Baba kelimesini hâlâ kullanamıyordum.

"Kötü." Dedi abim üzgün.
Ben sevmesemde abim benim gibi değildi.
O adamın durumuna üzülüyordu.

Nihayet hastaneye geldiğimiz tetereddüt ederek girdim binaya.
O adamı o şekilde görmek istemiyordum.
Son hâline acımak istemiyordum.

Önden giden abim durup arkasını dönerek bana baktı.

Yerimde durmuş yumruklarımı sıkarak düşünüyordum.
Abim ağır adımlarla yanıma gelerek önümde durdu.
Eliyle omuzunu kavrayarak yüzüme baktı.
Bişey söylemesine gerek yoktu.
Gözlerinden anlaşılıyordu.

"Hadi yaparsın." Diyişi.

Sessiz yürümeye davam ettim. Yoğun bakım odasının olduğu yere yaklaşırken karşıdan gelen bir grup insan gördüm.

Benim tanıdığım birileri değillerdi.
Ama abimin tanıdığını öfke dolu bakışlarından anladım. Öne çıkan iki kişi vardı.
Birbirlerinede benzediklerini göz önüne alınca kardeş olduklarını anladım.

"Merhaba Âsım Karabey.
Hasta ziyaretine gelmiştik bizde."

Dedi elini uzatarak.
Abim önce eline baktı adamın, sonra yüzüne.

"Sağolun." Dedi sadece ve uzanan eli sıkmadan yürümeye devam etti.
O sırada göz göze geldik.

"Görüşmek üzere."

Dedi ve onlarda yürümeye devam etti.

Hızlı adımlarla abimin yanına geldim.

"Kim bu zırtapoz?"

"Doğan ve Kartal Toprak ve itleri."

"Babamın son halini görüp keyif olmaya geldim demiyorda hasta ziyaretine geldim diyor.
İt herif."

Koridorun sonuna geldiğimizde yoğun bakım odasının önündeydik.
Odaya bakan camın önüne gelmeye tereddüt etsemde abimin bakışlarıyla camın önüne gelip durdum bakışlarımı içerideki hasta yatağında yatan bir çok kablo ve ağzına takılmış hortumların arasında kalmış adama baktım.

Gençliğinde ne kadar da heybetli görünürdü. Uzun kalıplı,yakışıklı, sert, hiç gülmeyen acıması olmayan bana bir kere olsun oğlum demeyen adam erimiş bitmişti.

"Âsım bey."

Son durum ne doktor.
Size güzel haberler vermek isterdim ama maalesef iyiye gidiş yok.
Her duruma hazırlıklı olmalıyız."

"Ya kalp nakli."

"Bu andan sonra nakil olsada garantisi yok.
Ameliyat masasında kalma ihtimalinide göz ardı edemeyiz."

"Anlıyorum.
Yapabileceğimiz başka birşey..."

"İnanın birşey olsa biz yapardık."

Doktorla olan konuşmamız bittikten sonra abim babama uzun uzun baktı.
Üzgündü...
Gerçekten hemde.

"Hadi çıkalım.
Şirkete geçeceğim sende işini bitir gel."

Hastaneden çıkıp önce şirkete abimi bırakacaktım.
Yolda,
"Doğan Toprak'ın olayı ne."

"Sağlam papuç değil. Yaptığı şirket işlerinin dışında da çok iş çeviren biri.
Pis işler müdür olan kardeşiyle her boku yiyecek türden biri.
Babamla bir çok kez ortak iş yapmak istedi.
Aslında pis işlerine paravan olarak bu ortaklığı istiyordu. Ama babam razı olmadı. Bir keresinde babamı o kadar sinirlendirdiki babam yaptığı kaçak nakliyeyi polise ihbar etti.
Yakalanan tırlarda eroin ve bir kaç silah yakalandı. Topraklar kıçlarını kurtarsada malları kaybettiler. Dahası karşı tarafın dayağını yediler.

Şimdi babamın durumunu gördüya aynı şeyleri bize teklif etmenin hesabını yapıyordur."

Anladım.
Abimi şirketin önünde bıraktıktan
sonra şantiyeye doğru yola çıktım.
Bir saat kadar sonra şantiyeye geldiğim henüz kimse yoktu.

Cevher'i beklerken şantiye şefi ile görüşüp son durumla ilgili bilgi aldım.

Bazı malzemeler eksilmiş olduğu için yavaşlayan kısımlar vardı.
Telefonla önce abimi arayıp bilgi verdim.
Sonra gerekli yerlerle konuşup malzemeleri istedim. Hem yurt olan binaları hem okul olan binaları aynı anda bitirmek için uğraşıyorduk.

Ben telefondayken bulunduğum yere doğru gelen aracı görünce,

Ben tekrar arayacağım." Diyerek telefonu kapattım.

Gelen araç Cevher'in o acayip aracı değildi. Telefonu cebime koyup arabama yaslanarak gelenleri beklemeye başladım.

Araba yanıma kadar gelerek arkada durdu.
Bir dakika kadar kimse inmedi.
Sonra şoför inerek arka kapıyı açtığında ağır adımlarla inen kişiye baktım.

Doğan Toprak.
Yerimde doğrularak dikkat kesildim.
Neden gelmişti bilmiyorum ama bildiğim şey hayırlı birşeye gelmediğiydi.

Yanındaki adamı ile bana doğru emin adımlarla gelerek bir adım yanında durdu.

"Merhaba Aslan Karabey."

Yüzüne baktım sadece.
Bu adam konuşulacak biri değildi.
Ama ne istediğini de merak etmiştim.

"Merhaba." Dedim yarım ağız.

"Seninle görüşmek istemiştim ama şirkette olmadığını bu bölgede olduğunuzu söylediler."

Sonra etrafa baktı alıcı gözle.

"Oo..
Büyük iş,kârlı bir anlaşma yapmışsınız sanırım.
Kimin için yapılıyor bu inşaat. "

"Neden geldin Doğan Toprak."

Bana baktı bir kaç saniye sessiz.
Gülümseyerek devam etti.

"Abinle konuşmayı düşündüm ama zor bir insan anlaşamıyoruz. Diğer yandan seninle konuşmak daha kolay olur gibi geldi."

"Hangi konuda.
Dur tahmin edeyim. Yıllar önce babama teklif ettiğin bir işi bana getireceksin."

Yüzüme baktı.

"Zekisin Aslan.
Akıllı, zeki ve yetenekli.
O babanın yıllarca sana neden bir böcek gibi davrandığını anlamıyorum."

Dişlerimi sıkmıştım.
Dediğinin doğruluğuna mı yoksa bunu o itin bilişine mi sinirlensem karar veremedim.

"Sanane lan.!" Dedim aniden yakasına yapışarak.

Yanındaki adamı anında elini omuzuma dayayarak sıktı.
Güç gösterisi yaparak göz dağı vermeye çalışıyordu.

Gözlerimi Doğan'dan kaldırıp yanındakine baktım.

Doğan elini kaldırarak adamına,

"Tamam sakin birşey yok."

Dediğinde geri çekildi.

"Sakin ol Aslan.
Sadece konuşuyoruz.
Babanın seni kabul etmediğini bu âlemde bilmeyenmi var.
Bana kızma.
Ben sana bir imkan sunmaya babandan da intikam almanı sağlamaya geldim.

Şimdi şu güçlü ellerini yakamdan çekersen daha rahat konuşuruz. Ne dersin.?"

Ellerimi yakasından çekerek bekledim.
Sonunda suratına bir yumruk yiyicekti ama garanti olsun diye son cümlesini merak ediyordum.

"Son cümleni söyle."

"Ben sana bir ortaklık teklif ediyorum.
Sen bana yardım et bende senin gücüne güç katmana yardım edeyim.
Babandan daha büyük ol.
Babanın kemiklerini sızlayacak kadar büyük.
Öyleki baban, Aslan Karabey'in gölgesinde kalsın.

"Sen benim nakliye işlerimde bana yardım et. Dünyanın heryerine ulaşabileyim. Bende seni paraya boğayım. Daha zengin daha güçlü ol."

Evet.
Son cümle gelmişti.
Beni babamın üzerinden kandırarak pis işlerinde ona yardım etmemi istiyordu. Babama olan nefretimi kullanmaya çalışıyordu. Babama olan nefretim kendi adamlığımdan büyük değildi. Böyle işlere girip adamın diye ortada gezecek biri değildim.
Suratına attığım yumrukla arkasındaki arabama yaslandı. Aynı anda yakasından tutarken oda benim yakamı kavradı.

"Bana bak Doğan.
Beni kendinle bir tutma ben senin gibi şerefşizmiyim.
Pis işlerine kendin gibi pis birilerini bul. Seni bir daha etrafımda yada abimin etrafında görürsem derini yüzer tuzlarım."

O anda Doğan ani bir hareketle neresine soktuğunu anlamadığım silahını çekip kafama dayadı.
Kanlı dişleriyle sırıtırken,

" Şşşiittt uslu dur Aslancık."

Göz ucuyla silaha baktım.

"Bassana!
Hadi bas o tetiğe."

Dedim.
Aynı anda görüşüme bir silah daha girdi.

Ama Doğan'ın kafasına dayalıydı.

"Silahını iş ortağımın kafasından çekermisin lütfen.
LÜT FEN..."

Duyduğum sesi tanıdım,Cevher'di. Ne ara gelmişti de konuya dahil olmuştu.
Doğan'a hırlamaktan onun gelişini fark etmemiştim.
Doğan silahını indirirken,

Cevher:

"Aslan Bey.
Rica etsem..."

Dediğinde Doğan'ın yakasını bırakıp geriledim.

Doğan yerinde doğrulup silahını beline koyarak yakasını düzeltti.

Aynı anda Cevher'e baktı. Tabi bende.
Arkasındaki Ege Doğan'ın adamının, Kadir de şoförünün kafasına silah dayamıştı.

Bende neden hâlâ adamı beni engellemiyor diye düşünüyordum. Meger Ege taşına takılmıştı.

"Cevher Aslan...
Bu ne tesadüf."

"Doğan Toprak...
Tesadüf diye birşey yoktur."

Dedi Cevher elindeki silahı beline takarak.

"Hımm sanırım burası sizin için yapılıyor.
Gerçekten kârlı iş Aslan. "

Dedi bana bakarak. Sonra devam etti.

"İyi yere dükkan açmışsın.
Demek ortaksınız."

"Kaşınma Doğan." Dedim tıslayarak.

Cevher:
"Sorun ne?"

" Küçük bir anlaşmazlık hepsi bu. "

"Her küçük anlaşmazlıkta silah mı çekersiniz?"

"Sizde hep silahlama gezersiniz. "

"Evet."
Dediğinde bozulsada belli etmemeye çalıştı Doğan.

"Her neyse zaten konuşmamız bitmişti.
Ben artık gideyim. "
Diyerek uzaklaşırken,

"Teklifimi bir düşün." Dedi son kez bize dönerek.

"Sende tehtidimi düşün."

Dedim dişlerimi sıkarak.
Doğan arabasına binip giderken arkasından bakıyorduk.

Ege ve Kadir 'de silahlarını yerine koyarak yanımıza geldiler.

"Neler oluyor.
Bu pis herif neden burda." Dedi Ege.

"Canına susamış.
Pis işlerine ortak arıyormuş."

Dedim üzerimi düzelterek.

"Siz ne zamandır burdasınız.
Hiç fark etmedim gelişinizi."

"Tabi adama bağırırken bizi duymamışsındır.

Biz geldiğimiz de seni paraya boğmaktan bahsediyordu."

"Ben onu daha önce boğmazsam iyidir.
Herneyse boş verin onu.
Hadi işimize bakalım."

Dedim Cevheri alana yönlendirerek.

"Bu arada buçuk borcumu ödedim."

"Anlamadım?"

"Bir buçuk can borcu...
Buçuğunu ödemiş oldum."

"Beni vurmayacaktı."

"Benim baktığım noktadan öyle görünmüyordu."

Dediğinde yüzündeki gevrek gülümsemeyi gördüm.

"Tamam anladım.
Buçuğu sildim.

Kaldı bir."

*****

"Alo."

"Alo Doğan bey."

" Nerdesin ?"

" Şantiyedeyim. Şuan onları izliyorum. Alanı geziyorlar."

"Gözün üzerlerinde olsun sürekli takip edeceksin. "

" Tamam efendim."

"Sadece şantiyede değil. Dışarda da takipte kal."

" Anlaşıldı efendim."

********************************

Bölüm sonu canlar.
Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.

Loading...
0%