Yeni Üyelik
38.
Bölüm

Y.C 37 NEREDE

@azamet_29_2

 

Selam canlar yeni bölüm geldi.

 

**********************************

 

"Aslan!
Aslan ordamısın?"

 

"Şimdilik burdayım."Sesi dişlerinin arasından çıktı.

 

"Ne oluyor?"

 

"Toprak'lar peşimde. "

 

"Ne. Neden.?

 

"Bir gemi dolusu mallarını batırdım."

 

Dedi kahkaha atarak.
Bi kurşun sesi daha duyduk sonra.

 

"Yerini söyle yardıma gelelim."

 

Dedim Efe'nin öfkesine aldırmadan araya girerek.

 

"Artık çok geç." Dedi Aslan.

 

Kısa bir sessizlik oldu.

 

Sonrada büyük bir gürültü ile ses tamamen kesildi.

 

"Aslan.
Aslan ordamısın.
Aslan cevap ver."

 

Patron sonses bağırmıştı. Ama karşıdan ses gelmiyordu.

 

Kesin birşey olmuştu.
Ya arabası bir yerden uçtu yada...

 

"Efe çabuk telefonun yerini bulun. Adamları hazırlayın çıkıyoruz."

 

"Nereye?"

 

"Nerede bulursak oraya. Çabuk olun!"

*****

 

Cevher Aslan'la son görüşmemizden buyana 10 gün geçmişti.
Bu süre içinde spor salonu ile ilgili bütün mesele ve anlaşmalar ve dahi ayarlamaları Ege Aslan aracılığı ile yapmıştık.
En son yol meselesinide yine Ege Aslan ile hallederek yol işine başlanmıştı.

 

Oysa Cevher konu okul olunca çok hassasdı. Her ayrıntıyla bizzat kendi ilgilenirdi. Hasan Babanın anısı derdi.
Şimdi son 5 gündür Aslan ailesinden hiç kimse ile diyaloğum yoktu
Cevher gerçekten beni görmek istemiyordu belliki.
5 gündür durup tamda Doğan Toprak , kardeşi ve adamlarından kaçarken aramaları hiç iyi olmamıştı.

 

Efe Aslan ilk aradığıında telefonu açamamıştım.

 

"Tamda sırasını buldun." Dedim sinirle.
Çünkü çevre yolunda son sürat peşimdekilerden kurtulmaya çalışıyordum.

 

Attığım darbeye çok fena kızmışlardı.

 

İki gün önce ayarladığım adamım sayesinde Doğan toprağın kaçak mallarını karadenizin sularına gömmüştüm.
Sebep kendiydi 4 gün önce beni aramıştı yine. İnat etmiş benimle ortak olmak istediğini söylüyordu.
Karabey Holding dünyada güven sağlamış bir şirketti.

 

Doğan da bizim sırtımızdan mallarını dünyanın her yerine götürmek istedigini cesurca dile getirmiş, razı olmazsak elimizdeki inşaatı bir gecede havaya uçuracağını söylemişti.

 

Yani Cevher Aslan'ın okulunu kastetmişti.
Bu söylediğiyle çok fena kaşınmış beni delirtmişti.
Bende Cevher ile aramda geçen olayda dâhil bütün sinirimi bu şekilde ondan çıkarmıştım. Gayette memnundum.

 

Onlarda tamda bu yüzden bugün peşime düşmüşlerdi. Öldürmeden bırakmaya niyetleri yoktu.

 

Böyle bir anda Efe'nin ikinci aramasını açtım.
Belkide bir daha konuşma fırsatı bulamayacaktım.

 

"Nerdesin lan!" Diye bağıran Efe idi.

 

"Ooo. Aslan Efe."

 

Dediğimde peşimde 4 araba vardı.
Hem arkamı kolluyor hem telefonda konuşmaya çalışıyordum.

 

"Nerdesin lan söyle oraya geleceğim."

 

Efe beni Cevher ile aramızda geçen olay için aramıştı kesin. Bu sinirin başka açıklamasını bulamadım.

 

Cevher bugüne kadar ne olduğunu söylememişti bence. Efe de başka bir yoldan her şeyi öğrenmişti.
Ama aradan 10 gün geçmişti.

 

"Geciktin..." Dedim alaycı.

 

"Bu aramayı daha önce bekliyordum Efe Bey."

 

Dediğimde sağımdaki aracın yetişip beni sıkıştırmasıyla önce hızla frene bastım,sonrada kahretsin diyerek ara yola sapmak zorunda kaldım.

 

Bu arada Efe benim hâlâ rahat rahat yolda gittiğimi sandığı için,

 

"Sana diyorum trafiktesin nereye gidiyorsun,söyle gelip seni gebertecem. "
Dedi.

 

Dikiz aynamdan baktığım arabaları görünce. Söylediği şey saniyelik komik gelmişti.

 

"Üzgünüm Efe bey! "

 

Dedim gülümseyerek.
Bir yandanda hâlâ peşimdekileri atlatmaya çalışıyordum.

 

"Beni gebertmek istiyorsan sıranı beklemen gerekecek." Demiştimki.

 

Önüme geçen aracın camından çıkan Doğan'ın elindeki silahı görmemle arka arkaya iki el ateş etti.

 

Kurşunlar ön camdan girip biri boş koltuğa diğeri sol koluma isabet etmişti

 

"Aahh!" Dedim hayri ihtiyari.

 

"Kahretsin!
Şerefsiz piç.! "

 

Dediğimde karşıdan gelen sesle anlık zaman durdu.

 

"Aslan nerdesin ne oluyor."

 

Duyduğum ses Cevher'in sesiydi.
10 gündür ilk kez duymuştum bu sesi.
Ben o sesi sindirirken, bir el silah sesi daha geldi.
Önümdeki araçtaki kişi motoruma nişan almıştı ve isabet eden kurşunla motorumdan dumanlar çıkmaya başladı.

 

"Aslan!
Aslan ordamısın?"

 

Yine Cevher'di sorunun sahibi.

 

"Şimdilik burdayım."

 

Dedim dişlerimin arasından.
Artık arabayı kontrol edemiyordum çünkü.

 

"Ne oluyor?"

 

"Toprak'lar peşimde. "

 

"Ne. Neden.?

 

"Bir gemi dolusu mallarını batırdım."

 

Dedim kahkahayla.

 

Geminin battığını duyduğum anki keyifin tadı hâlâ damağımdaydı.

 

O anda bir kurşun daha geldi motora.

 

"Yerini söyle yardıma gelelim." Diyen Ege'nin sesini duydum arkadan.
Ege Efe'den daha uyumlu biriydi. Ama istesede yardım edemezdi artık.
O noktayı çoktan geçmiştim.

 

"Artık çok geç."

 

Dedim telefona bakarak.

 

Sonrasında hatırladığım son şey bariyerlere çarpan arabamla araziye doğru uçmamdı.

*****

 

"Efe buldunmu."

 

"Bulduk patron, çıkalım."

 

Efe adamımıza numarayı verip acil konum belirlemesini istenmişti. Aldığımız haberle apar topar ofisten çıktık.

 

Garaja indiğimizde iki araba hazır bizi bekliyordu.

 

Biri Kadir ve benim araba diğeri adamlarım ve minibüs.

 

Hızla araçlara bindik.

 

"Söyle nerede. "

 

"Çevre yolunun dışında ilçe yolu sapağı. Ama konum arazide görünüyor."

 

"Yani yolun dışına savruldu."

 

Dedi Ege.

 

"Büyük ihtimalle yoldan çıkıp araziye uçtu."

 

Efenin söylediği şeyle yüzüne baktım.
Kaşları çatık yüzü çok ciddiydi.
Söylediği şeyin kafamda canlanmasıyla bütün damarlarımın gerildiğini hissettim.

 

"Çok sürer mi ?"

 

"1 saat falan."

 

"Kadir bas gaza."

 

"Tamam efendim."

 

Efenin dediği bölgeye geldiğimizde gerçekten 1 saat olmuştu.
Gördüğümüz şey arazide bir araçtan yoğun duman çıkıyordu.
Araçları hemen yol kenarına çekip hızla arabadan inip araziye girdik.

 

Yanan arabaya yaklaşırken Efe'nin yüzüne baktım.
Bir umut bu değil demesini bekliyordum.
Elindeki telefona bakarak,

 

"Telefonu burda."

 

Dedi
Duyduğum cümleyle sol yanımda bir sızı hissettim.

 

Aslan'ın arabasıydı ve cayır cayır yanıyordu.

Koşarak araca yaklaşmak istedim ama Ege engel oldu

 


Koşarak araca yaklaşmak istedim ama Ege engel oldu.

 

"Aslaann!"

 

"Patron dur tehlikeli."

 

"Ege bırak."

 

Arkamızdan gelen itfaiyeyi gördüm sonra. Birileri haber vermişti.
İtfaiye asfaltta durdu. Erler hemen hortumları acarak hızla aracı söndürmeye başladı.

 

10 -15 dakika sonra araç tamamen sönmüştü.
Yanına yaklaşarak içinde biri varmıydı diye baktık. Araç boştu.

 

"Kimse yok.
Burda değilmiş."

 

Diyebildim.
Şuan üzerimden büyük bir dağ kalkmış gibi hissediyordum.

 

O zaman neredeydi.

 

"Hâlâ yaşıyor." Dedi Efe.

 

" Yoksa burda olurdu.
Büyük ihtimalle yanlarına aldılar.
Gemi dolusu zararım olsa sebep olanı işkenceyle öldürmek isterdim."

 

Efe'ye baktım. Kollarını göğsünde birleştirmiş kaşları çatık, yanmış arabaya bakarak kendi kendine konuşuyordu.

 

"Toprak'larda öyle yapacak.
Aslan'ı işkenceyle öldürmek isteyecek. Yada kullanacaklar."

 

Efenin gerçekçi tatminleri boş çıkmazdı.
Aslan'ın şuanda Doğan'ın elinde olması azar azar ölmesiyle aynı şeydi.

 

"Hadi gidiyoruz." Dedim.

 

"Nereye ? "

 

"Âsım beyin yanına Ege.
Onlar nasıl bize yardım ettiyse sıra bizde.
Aslan'ı bulacağız."

 

Tekrar asfalta çıkıp adamlara işaret verdim.
"Toparlanın gidiyoruz."

 

Birlikte araçlara dönüp Âsım beyin yanına gitmek üzere yola çıktık.

*****

 

Karabey Holding'e geldiğimizde hiç oyalanmadan direk Âsım beyin olduğu ofise çıktık.
Kapıyı dahi tıklamadan direk içeri girdim.

 

Âsım Bey masasında oturmuş birleştirdiği ellerine bakarak düşünüyordu.

 

Kapı sesiyle başını yavaşça kaldırıp bize baktı.
Gördüğüne şaşırmadı.
Sessiz, el işaretiyle koltuğu işaret etti.

 

"Asım Bey. Sanırım durumdan haberiniz var.

 

"Evet var."

 

"O halde neden burdasınız ? "

 

"Doğan piçinin tekrar aramasını bekliyorum.
Aslan'ın elinde olduğunu ne kadar arasakta onu bulamayacağımı söyledi.
Yine arayacağını ve istediği şeyi söyleyeceğini söyledi."

 

"Böyle oturup o şerefsizin aramasını bekleyeceksiniz.
Siz nasıl abisiniz. "

 

"Evet Ege.
Bekleyeceğim.
Çünkü her hareketimi izletiyor. En ufak teşebbüste kardeşimi öldüreceğini söyledi.
Zaten yaralıymış. Uslu durursam ölmesine izin vermeyeceğini söyledi. Şuan elim kolum bağlı beklemekten başka çarem yok."

 

Dedi Âsım dişlerini ve yumruklarını sıkarak.

 

"Nereye götürmüş olabilir."

 

"Bu şehirde bir çok yeri,bir çok pis adamı var. Her yerde olabilir."

 

"Aptal Aslan." Dedim yerimde ileri geri yürüyerek.

 

"Neden gidip adamın gemisini batırıyorsun."

 

"Çok istiyorsan polise ihbar et yakalat."

 

"Doğan sizinde bildiğiniz gibi bizim şirketi kendi pis işlerine paravan yapmak istemişti.
Ama Aslan kabul etmeyip uyarısını vermişti. Doğan rahat durmamış.
Yine sıkıştırmış.

 

O kadarki kabul etmezsek okul inşaatını bir gecede havaya uçurmakla tehdit etmiş.
Aslan da benden habersiz böyle bir işe kalkışmış."

 

"Nasıl? Yani bizim okul inşaatınımı uçuracakmış."

 

"Aslan'ı delirten bu oldu sanırım.
Gidip adamı en çok acıtacak yerden vurmuş.
Şimdide bedelini ödeyecek.

 

*****
Gözlerimi zar zor açtığımda açılan hava yastığının üzerinde direksiyonda yatıyordum. Kendimi geriye çekip arkama yaslandım.

 

Motordan çıkan dumanlar dahada artmış,ufaktan alevler vardı. Arabam düz bir şekildeydi ama ,buraya kadar takla atarak gelmiştim sanırım.
Çünkü tavan çökmüştü. Sol kaşım açılmış yüzüme doğru akan kanı hissediyordum. Emniyet kemerim sayesinde hâlâ koltuktaydım.

 

Görüşüm bulanık sol kolum ise uyuşuktu. Kan kaybetmiştim. Hemen kemeri açtım.
Başımı solumdaki cama çevirip dışarıya baktığımda
birkaç kişi fark ettim.

 

Şerefsiz sürüsü dışardaydı.
İçlerinden en iri olan ayı, kapımı açtığı gibi yakamdan tutarak beni dışarı çekip yere savurunca kendimi sırt üstü yerde buldum.
Bütün vücudum ağrıyor, bıçaklar batıyordu sanki.

 

Ayı durmadı yanıma gelerek beni tekmelemeye başladı.
Niyeti birkaç kaburgamı kırmaktı sanırım.
Sonra konuşmaya başlayan kişiyi tanıdım.

 

Doğan:
"Seni adi şerefsiz,piçkurusu.
Demek gemimi batırırsın.
Demek beni zarara sokarsın ha! Milyonluk malım emeğim senin yüzünden Karadeniz'in dibinde."

 

Yanıma eğilip yakamdan tutarak kaldırdı. Sana bunu öyle bir ödeteceğimki..
Öldürmeyecem lan.
Seni lime lime edecem ama öldürmeyecem. "

 

Sesli şekilde gülerek yüzüne baktım.
Tabi dahada delirdi.
Şuan onun bu kudurmuş hâlini izlerken inanılmaz keyif duyuyordum.

 

"Seni ölmekten beter edecem.
Ölmek için yalvaracaksın."

 

Dedi beni yere savurup ayağa kalkarken.
Sonrada ayakkabısının topuğuyla kolumdaki yaraya bastı.
Kıpırdayacak halde değildim.
Sadece dişlerimi sıkarak inledim.

 

"Kartal"

 

"Bizim baytarı depoya çağır.
Yaralı bir köpek getiriyoruz de.
Bu köpek ölürse abisiyle anlaşamayız.

 

Ayıboğan al bunu bagaja tep. Birileri gelmeden gidelim."

 

Duyduğum son cümleydi bu sonrası yok.

 

******
Yüzüme çarpan soğuk suyla öksürerek kendime geldim.

 

Gözlerimin üzerinden damlayan sulardan başımı iki yana sallayarak kurtulup etrafıma baktım. Şuan belden üstüm çıplak bir sandalye üzerinde ellerim arkadan bağlıydım.
Kendime baktığımda vücudumdaki tekme izlerini gördüm.

Kendime baktığımda vücudumdaki tekme izlerini gördüm

 


Karşımda Doğan,Kartal ve o ayı vardı.

 

Doğan:

 

"Hiç uyanmayacaksın sandım." Dedi alayla.

 

Kartal:

 

"Boğaç.
Nerde baytar?"

 

Ayıboğan aslında Ayıboğaç'mış meğer.

 

"Gelir şimdi abi."

 

"Kartal."

 

"Buyur abi."

 

"Dediğimi unutma."

 

"Sen merak etme abi, çok eğlenceli olacak."

 

"A, bu arada Aslan Bey.
Abinin selamı var sen uyurken bir iki dakika konuştuk."

 

Nefretle baktım yüzüne. Burdan çıkarsam onuda götürmeyi yazdım kafama.

 

O sırada kapı açıldı. Elinde çanta biri içeri girdi. Kapının önünde ve ışık arkasında kaldığından yüzü anlaşılmıyordu.

 

"Gel baytar.
Şu iti tımar et ölmesin.
Uzunca bir süre bana lazım."

 

Gelen adam çantasıyla yanıma yaklaştı. Koluma baktı önce.

 

"Dokunma, yardım falan istemiyorum."

 

Dedim dişlerimin arasından hırlayarak.

 

"Seni kayırmıyorum Karabey meraklanma.
Sen ölürsen seni abine karşı kullanamam. O yüzden bir kaç hafta yaşaman lazım.
Hem abinede söz verdim."

 

Dediğinde gözlerindeki bakışı hiç sevmedim.

 

Gelen adam ayağa kalkarak Doğan'a,

 

"Kurşun içerde hâlâ. " Dedi.

 

"Biliyoruz heralde lan!
Seni ne diye çağırayım yoksa. Çıkar!"

 

Adam çantasına eğilip bir şırınga çıkardı.

 

"O ne olacak.? " Dedi Doğan.

 

"Kolunu uyuşturmam gerekiyor."

 

"Gerek yok."

 

"Ama Doğan bey.."

 

"Aması yok ,uyuşturmayacaksın.
Öyle çıkar kurşunu."

 

"Bu şekilde olmaz.
Adam dayansa bile kolu kasılır kıpırdasa yara açılır kanama artar."

 

"Ayıboğan sana yardım eder.
Kıpırdamasını engeller sende rahatca işini görürsün.

 

Değil mi Ayıboğan."

 

"Evet abi." Dedi ayı sırıtarak.

 

Duyduklarımla sinirim bozulmuş halim olmasada gülmeye başlamıştım.

 

"Gül Karabey gül.
Bakalım birazdan da gülebilecekmisin."

 

Yanımdaki adam kısık sesle.

 

"Abi senin bu katillerin elinde ne işin var."
Dediği anda çaktırmadan yana baktım.

 

Yüzü tanıdıktı.

 

"Ali?"

 

"Benim abi.
Kusura bakma sana yardım edemiyorum.
Kızımı izletiyor."

 

"Boş ver, ne diyorsa yap."

 

Demiştim ki Ayıboğan elinde sandalye gelip, oturduğum sandalyenin arkasına sandalyesini koyarak oturdu.
Aynı anda bir kolunu boğazıma dolarken diğer eliyle sol kolumu arkadan kavradı. Bu adam gerçekten ayıydı.
Şuan Ali kolumu kesse kıpırdayamazdım.
Dislerimi sıkarak gözlerimi karşıma geçen Kartal'a çevirdim. Elindeki telefon bize bakıyordu. Olacakları kayda alacaktı ve eminim abime yollayacaktı.

 

Kusura bakma abi Dedim içimden.

 

"Başla." Diye emir veren Doğan'la Ali'nin elindeki neşteri kolumda hissettim.
Gözlerimi kısıp dişlerimi sıkarak hırladım desem en doğru tarif olur.
Şuan kolumdaki acıyı beyin damarlarımda hissediyordum. Doğan ve Kartal'da hâlimi zevkle izliyorlardı.

 

Canım ne kadar yanarsa yansın Doğan'ı daha fazla eğlendirmeyecektim. Üstelik abim bu videoyu izlerse canı benden fazla yanardı, biliyordum.
Ali işini bitirene kadar bir tek ses daha çıkarmadım ama sırtımdan akan tere de engel olamadım.
Kendimi o kadar sıkmıştımki sırtımdan ter boşalmıştı.

 

Sonunda Ali'nin işi bittiğinde bende nefes nefese yığılıp kaldım. Kurşunu çıkarmış dikiş atmıştı. Sonrada sardı.

 

Şuan kolummu yoksa çenem mi daha fazla ağrıyordu karar veremiyordum.

 

Arkamdaki ayı kolunu boğazımdan çektiğinde başım ona düştü. Ayağa kalkarken omuzuma vurarak,
"Baya dayanıklı çıktın." Dedi alaylı şekilde.

 

Doğan ve Kartal'ın yanına giderek çekilen videoyu izlemeye ve konuşmaya başladılar.

 

Ali ayağa kalkarak benim işim bitti. Dediğinde Doğan yüzüne bile bakmadan,

 

"Tamam çık." Dedi.

 

Başım öne eğik sedece konuşulanları duyuyordum.

 

O sırada bağlı olan elimde bir şey hissettim. Parmaklarımla ne olduğunu anlamaya çalıştığımda neşter olduğunu anladım..
Ali elime neşter bırakmıştı ve gidiyordu.
Anında iki elimin arasına gizledim neşteri.
Şuan gücüm yoktu bir sey yapamazdım. Ama ilk fırsatta bu iplerden kurtulup sonrada bu ikisinden kurtulacaktım.
Gözlerim kapanırken yine Doğan'ın sesini duydum.

 

"Asım'a yolla."

*****

 

Yarım saattir Âsım Beyin odasında gelecek telefonu bekliyorduk.

 

"Yeter.
Daha fazla bekleyemeyiz.
Sizi takip ettiriyor olabilir ama bizi ettirmiyor biz ararız."

 

"Biraz daha bekleyelim."

 

"Asım Bey size inanamiyorum."

 

"Bakın Cevher Hanım. İnanın şuan delirmemek için kendimi zor tutuyorum.
Ama fevri hareket edemem."

 

"Aslan'ı da kaybedemem."

 

"Anlamadım?"

 

"Siz gelmeden önce hastaneden haber geldi. Babam kalp krizi geçirmiş.
Artık Aslan dan başka bir akrabam yok. Onuda bir hata yapıp kaybedemem."

 

Söylediği şey ve gözlerinde gördüğüm hüzünden sonra sadece,

 

"Başınız sağolsun." Diyebildim.

 

O sırada telefona gelen mesajla Asım Bey'e baktık.
Hemen ekrana baktı.

 

"Video yollamış" Dediğinde hepimiz Âsım beyin arkasına geçerek açtığı telefonun ekranına odaklandık.

 

Asım bey gelen videoya basarak açtı. Gördüğümüz şeye hayretle baktık.

 

"Aslan bir sandalyeye bağlı şekilde oturuyordu. Yüzü vücudu kolu yara bere içinde kolundan ve alnından kan sızıyordu. Arkasındaki iri yarı adam
Aslan'ı boynundan ve kolundan sıkıca tutmuş, yanındaki bir kişide Aslan'ın yaralı kolundan kurşunu çıkarıyordu."

 

Aslan'ın hissettiği acı yüzünden okunuyordu. Ama ilk an hariç sesi çıkmamıştı.

 

"Kolunu uyuşturmamışlar."

 

Söylediği şeyle Efe'nin yüzüne baktık.
Hiç acımadan oturduğu yerde canlı canlı ameliyat ediyorlardı kolunu.
Biz ise elimizden birşey gelmeden
Şok şekilde izliyorduk videoyu.

 

Video bitip Doğan'ın aramasını görünce hemen açtı Âsım.

 

Şuan karşıdaki Doğan'a gün yüzü görmemiş küfürler savunuyordu.

 

" Sakin ol Asım Karabey.. "Dedi Doğan iti.
"Şimdi...
İlk olarak sözümü tuttum.
Kardeşinin kolunu tedavi ettik."

 

"Sen buna tedavimi diyorsun orospu çocuğu."

 

"Biraz daha devam edersen sana kardeşini parça parça yollarım Âsım.
Kes sesini dinle beni şimdi.

 

Önce gemimin yerine gemilerinden birini vereceksin. Sonrada batırdığınız gemideki mallarımın bedelinin iki katı olarak ödeyeceksin.
Yarın akşama kadar süren var."

 

Arkadan gelen Aslan'ın sesini duyduk sonra.

 

"Abi sakın! Sakın yapma! "

 

Sesi o kadar zor çıkıyorduki.

 

"Bunu yaparsan kendi kafama sıkarım."

 

*********************************
Evet.
Bölüm sonu canlarım Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum mutlaka

 

Loading...
0%