Yeni Üyelik
39.
Bölüm

Y.C 38 Ölme

@azamet_29_2

Önce gemimin yerine gemilerinden birini vereceksin. Sonrada batırdığınız gemideki mallarımın bedelinin iki katı olarak ödeyeceksin.
Yarın akşama kadar süren var."

Arkadan gelen Aslan'ın sesini duyduk sonra.

"Abi sakın! Sakın yapma! "

Sesi o kadar zor çıkıyorduki.

"Bunu yaparsan kendi kafama sıkarım."

CEVHER'DEN

Doğan telefonu kapattığında Âsım delirmiş gibi bağırdı.
İki yumruğunu birden arka arkaya masaya vurarak bildiği bütün küfürleri etmeye başladı.

"Sizde duydunuzmu."

Soruyu soran Eğe'ydi.
Üçümüzde Ege'ye döndük.
Eli çenesinde düşünüyordu.

"Neyi duyduk mu.?"

"Sesi."

Efe:
"Ne anlatıyorsun Ege."

"Videodaki sesi sizde duydunuzmu.?
Asım Bey..
Telefondaki videoyu tekrar açın lütfen."

Âsım Ege'nin dediğini yaptı. Videoyu yeniden açtı.
Aslan'ı aynı şekilde yeniden görmek canımı sıkmıştı. Dişlerimi sıkarak izledim hâlini. Sadece izliyor sese odaklanamıyordum.
Gördüğüm görüntü sindireceğim bir şey değildi. Aslan'ı direk vursa bu kadar dokunmazdı bana.
Ama o şekilde işkence edercesine kurşunu çıkarmaları beyin damarlarımı zorluyordu.

"Duydunuz mu.? "

Ege'nin söylediği kelimeyle videoyu durdurduk.

Efe:
"Neyi lan bişey yok.
Tır sesi...Arkada tır sesi var. "

"Ne var.?
Biz ses duymadık."

Başa sarıp yeniden izledik videoyu.

"İşte tam burda." Dediğinde saniyelik geri alıp tekrar açtık. Çok az bir ses vardı.

"Bu tır sesi." dedi Ege.

"Eminmisin Ege.?
Herhangi bir motor sesi gibi, hemde çok az duyuluyor."

"Akşama kadar depolarda gez sende tanırsın sesleri.
Bu, yüzde yüz tır motorunun sesi."

"Aslan'ın olduğu yer karanlık izbe bir yer. Büyük ihtimal bir depo.
Doğan'a ait depoları bulursak ve tırlarla alakalı yerleri ayırırsak arayacak yerimiz olur."

Asım hemen bilgisayardan bakmaya başladı.
"Nasıl bulacaksınız."
Diye sorarken listelere ulaştı.

"Biz geniş bir şirketiz. Altımızda ve onların altında taşaron şirketleriniz var. Herbirinin anlaşmalı olduğu yerler depolar gemiler tırlar herşey kayıt altında ve sadece bende bulunur. Biraz zaman alacak. Ama bulacağım."

"Bizde bu arada hazırlanalım.
Efe adamların sayısını arttıralım."

Âsım:
"Buldum.!
Tırların giriş çıkış yaptığı 2 depo var. "

"Ege kulaklarından eminmisin?"

Dedim Ege'ye dönerek.

Ege bana bakarak,

"Eğer o sesler tır değilse ben bu kulakları keserim."

"O zaman yerler belli.
İkiye ayrılacağız."

Efe:

"Ben patronla,Ege Asım beyle çıkacak."

"Adamların sayısını arttırmaya gerek yok. Sizin adamları siz alın.
Bizimkiler ve Kazım bizimle gelecek.
Fazla kalabalık fazla dikkat çeker. "

"Tamam.
O zaman çıkalım." Dedim.

"Hayır geceyi bekleyeceğiz."

Âsım'a döndüm.

"Âsım bey kardeşin yaralı ve manyak birinin yanında. Sense geceyi bekleyelim diyorsun.
Geceye sağ çıkacağı ne belli."

"Haklı.
Geceyi beklemeliyiz.
Karanlık bizim için avantaj olacak."

Ne yazıkki Asım'a katılan Efe haklıydı.
Göstere göstere gidemezdik.
Geceyi kullanmalıydık.

Dişlerimi ve yumruğumu sıkarak koltuğu bıraktım kendimi.

"Biraz daha dayan Aslan. "

Diyen Âsım'a baktım.
Ellerini masada birleştirmiş başı öne eğik sinirden çenesi titriyordu.

Efe ve Ege de birer koltuğa oturunca ölü sessizliği ile beklemeye başladık.

Aklıma gelen görüntülere engel olamıyordum.

Cemil'in beni alıkoyduğu âna döndüm.
Eli kolu bağlı,bir manyak ile karşı karşıya kalmak ne demekti biliyordum.

Ordan kaçmaya çalışırken beni kurtarmaya gelen Aslan'ı hatırladım sonra.
Beni kucağında taşıyıcı bomba patladığında üzerine kapanışı.
Zarar görmemem için bedenini bedenime kalkan yapması.

Ve...

Ve Anna'nın yerinde olanlar.
Bana söylediği şeyler.
Benim ona söylediklerim. Gözüme görünme demiştim. Ama şimdi kendim onu arıyordum. Bu nasıl çelişkiydi.

"Seni aptal." Dedim içimden.
Düşünmeden hareket etmişti.

Sonra sinirle gülümsedim.
Birbirimize benziyorduk aslında.
Bazı huylarımız aynıydı.

Bir saniyeligine söylediği o cümleyi hatırladım.

"Şuan seni öpmemek için kendimi zor tutuyorum."

Nasıl böyle birşey düşünmüştü aklım almıyordu.

"Aptal! Kocaman bir aptalsın Aslan."

*****

Gözlerimi açtığımda kendimi bitkin hissediyordum.
Ne zamandır uyuyordum bilmiyorum.
Ama kolum ayrı başım ayrı ağrıyordu.
Aklıma gelen şeyle anında avucumun içini yokladım.
Neyseki neşter hâlâ elimdeydi.
Burdan çıkabilirsem ilk iş Ali'yi de bulup kurtarmak olacaktı.
Onun sayesinde burdan çıkabilmek için bir şansım olabilirdi.
Ali'yi okuldan tanıyordum.
Veterinerlik okuyordu. Sonra nasıl olduda bu piçin adamı oldu bilmiyorum ama zorunda kaldığı belliydi.
Kızımı takip ettiriyor demişti. Lan Ali'nin ne zaman kızı olmuştu.
Neyse ne Ali kızı tehlikeye girmesin diye bu ite uşaklık yapıyor olmalıydı.
Nasılsa öğrenirdim.
Ama önce burdan ölmeden çıkmalıydım.
Ama nasıl.

"Nasılsın Aslan Bey?"

Duyduğum cümleyle bana doğru gelen Kartal'a baktım.

Karşıma geçen Kartal bana bakarak elindeki sigarayı yakıp derin bir nefes çekti. Sonra elindeki paketi ters çevirip eline vurarak bir ikisinin ucunu dışarı çıkararak bana uzattı.

"İstermisin.?"

"Siktir git başımdan. Şerefsiz."

"Ne oldu Karabey?
Yakalandığın için moralin mi bozuk?"

Aniden sigarayı dudaklarına bırakıp sol eliyle sandalyenin arkasından sağ eliyle boğazımdan tutup hırladı.
Bir yandanda sıkmayı ihmal etmiyordu.

"Bizim gemi batarken duyduğun keyfe say şerefsiz piç.
Senin yüzünden rus mafya babalarıyla papaz olduk. Adamlara gidecek mallar karadenizin dibinde şimdi.
Hele abin yarın o paraları getirmesin o zaman bu keyfi de bulamayacaksın."

Dedi eline aldığı sigarayı göğsüme basarak söndürürken.

Bilerek yapıyordu orospu çocuğu.
Ama papuç bırakmazdım. Hissettiğim acıyı umursamadan yüzüne bakarak bir kahkaha attım.

"Hâyâl görüyorsunuz.
Avucunuzu yalarsınız. Babam olacak o adam size o paraları vermez. Hele benim için hiç vermez."

Kartal gülümseyerek bana baktı.

"Bizim o bunakla işimiz yok artık.
Tahtalı köyü boyladı baban.
Abinle yaptık pazarlığı ve abin senden vazgeçemez kabul etmek zorunda. Tek akrabası sen kaldın."

Anlık dondum.

"Ki. Kim ölmüş demişti?
O... O adam ölmüşmü ? "

Öylece önümdeki yere baka kaldım. Ne düşüneceğimi bilemedim.
Üzülmelimiydim.
Sanmıyorum.
İstesemde üzülmezdimki.
Bende öyle bir sevgi ve o sevgiyi kaybedince üzülecek bir duyguyu hiç hissettirmemiştiki.

Ama bu, bu cümleyi sırıtarak kuran bu Kartal itini gebertme isteğime engel değildi.

Şuan bileğimdeki ip olmasa elimdeki neşterle gırtlağını kesiverirdim.
Ama dişlerimi sıkarak sıramın gelmesini bekliyordum.

Kartal yanımdan ayrılırken Doğan geldi yanımıza bu kez.

"Ne oluyor ?"

"Hiç.
Aslan beyle sohbet ediyorduk abi."

Dedi karşımda duran sandalyeye oturup bacak bacak üstüne atarak.

Sonra cebimden paketini çıkararak sağ omuzunun üzerinden önce abisine uzattı sonra da kendi bir tane alıp yaktılar.
Yerimde biraz doğrularak boynumu kıtlattım. Sonra acıyan koluma baktım. Resmen zonkluyordu.

"Eğer abin buraya gelirken boş gelirse o kolun gibi bir kaç yaran daha olacak."

"Koluma baktığımı görüp konuşmuştu." Doğan.

Bir fırsat yakalayıp burdan çıkmalıyım. O adam öldüyse abim bu adamlara o parayı ve gemiyi verirdi. Buna izin veremezdim.
Abimden habersiz gemiyi batırmış, birde üstüne bu piçlere yakalamıştım.
Eksi ikideydim yani.

O halde B planına geçmeliydim.

"Yanılıyorsun! "

Dedim kendimden emin.
Ne o paraları ve gemiyi alacaksın ne de beni burda tutacaksın.
Şuana kadar sana sadece zaman kazanmak için katlandım.

Şimdi güzel güzel beni çözeceksiniz. Bende burdan çıkarak gideceğim."

Doğan mal mal bakarken Kartal bir kahkaha attı.
Abi bu fazla kan kaybetti galiba. Saçma sapan konuşmaya başladı."

Doğan bana bakıyordu kaşları çatık.

Yerinde doğrulup sırtımı yaslayarak,
"Satranç oynamayı biliyormusun?" Diye sordum.

"Sanmıyorum! Ne bileceksiniz siz.
Satrançta en önemli şey bir kaç adım sonrasını tahmin edebilmektir.

Doğan Toprak...
Şuan Cakabey nerde.?"

Kısık gözlerle ve çatık kaşlarla bana bakan adama baktım.
Cakabey mal yüklü ikinci gemisiydi ve Rusya'ya doğru gidiyordu.

"Yanılmıyorsam 8 saat sonra limana ulaşacaktı."

Doğan hızla yanıma gelip çenemden tutarak başımı yukarı doğru kaldırırken çene kemiğimi kıracak gibi sıkmaya başladı.

"Nerden biliyorsun?"

"Satranç."

"Başlarım lan satrancına.
Nerden biliyorsun."

Yüzüne bakarak gülmeye başlayınca attığı yumruğu çenemde hissettim.
Patlayan yanağımın içinden kan ağzımın içine sızdı. Ağzımda biriken kanı yere tükürerek devam ettim.

"Geminde iki bomba var.
Zaman ayarlı. Limana ulaşıp o anlaşma yaptığın babalar gemiye çıktığında gemin havaya uçacak.

Adamların aklına ilk ne gelecek dersin. Doğan Toprak bize tuzak kurdu.
Babaları yok edip yerine geçmeye kalktı sanacaklar.
Senin harcın bile değil ama onlar öyle düşünmeyecek."

"Yalan söylüyorsun.
Palavra atarak burdan kurtulacağını mı sanıyorsun?"

"Deneyelim görelim.
Benim rahatım yerinde. Bekleriz." Dedim yerimde kaykılarak.

"Abimin gelmesine 12 saat geminin gitmesine 8 saat var."

Yüzüne baktı.
Endişe ve korku emareli belli olmaya başlayan gözleriyle.

"İnanma abi.
Yalan söylüyor. Atıyor."

"Öyle mi dersin.
Gemiyi bilmiyorum palavra atıyorum öylemi.
Peki kalın bezlerle sarılı siyah demir kutuları nerden gördüm acaba.
Hani üzerinde eşekarısı figürü olanlar.
Rüyandamı?"

Doğan'ın da Kartal'ın da yüzünün rengi attı.

"O gemi patladığında ordan buraya gelip senin yedi sülaleni silecekler Doğan Toprak."

Doğan hızla yanından ayrılıp demir merdivenlerden inmeye başlayınca arkasından da Kartal koşarak indi.
Şuan doğruca gemideki adamlarını arayıp gemiyi tepeden tırnağa aramalarını isteyecekti sanırım.

Yada gercekmi yalan mı onu düşünecekti.

İnanmak istemiyordu ama doğruydu.
Doğan'ın içine kurt düşmüştü ve onu izlerken eğlenecektim doğrusu.

*****

Sonunda gece olmuş Âsım ve Ege kendi araçlarıyla Efe ben ve adamlarım kendi araclarımızla bakacağımız depolara gitmek üzere yola çıktık.

Yol boyunca Efe'nin bana olan kaçamak bakışları dikkatimi çekti.
Bir şey sormak istiyordu ama çekiniyordu.

"Ne sormak istiyorsan sor Efe kıvravranıp durma."

"Bir şey yok patron."

"Var. Hadi söyle."

"Anna'nın yerinde olanları neden bize de anlatmadın."

"Sizi anlatacak kadar önemli bir şey değildi."

"Aslan sana ne söyledi de vurdun onu."

Bana sorduğu şeyle o an ne diyeceğimi düşündüm. Aslan'ın bana söylediklerini duysa eminim kendi vururdu onu.

"Ne söyledi ? "

"O an için katlanamayacağın bir şeydi, bilmenize gerek yok."

"Efendim yaklaşıyoruz."

"Tamam.
Herkes hazırlansın."

"Biz bakacağımız yere gelmiştik."
Depoya uzak olan bir yere park edip arabadan indik.
Önce etrafa baktım. Büyük bir depoydu. Hemen önünde dev gibi kasaların dizili olduğu bir alan onun yanında karşılıklı park halinde duran tırlar vardı.

"Ege umarım yanılmamışsındır." Dedim içimden.

"Adamlara dönüp kulaklıkları kontrol edin.
Sonrada etrafa dağılalım.
Kendinize dikkat edin. İçerde kaç adam var bilmiyoruz ,bir şey gören diğerlerine haber verecek."

Adamlar,

"Anlaşıldı." Diyerek hızlı adımlarla deponun etrafına sarmaya başladıklarında,

" Efe hadi bize gidelim.
Bir an önce bulmalıyız Aslan'ı.
Eğer buradaysa umarım hâlâ sağdır."

Sustalı silahlarınızı çıkararak deponun sürgülü demir kapısının üzerinden atlayarak girdik.
Alan da birçok tır vardı ve kasalarla doluydu. Malların birçoğu dışarı birçoğu içeriye dizilmişti sanki.
Böyle bir yerde mutlaka birileri nöbet tutuyordu.
Tırların ve kasaların arkasından yavaş ve temkinli şekilde yürüyerek geçerek deponun giriş kapısına geldik.
Dev kapı kapalıydı ve tahmin ettiğimiz gibi birkaç adam nöbetteydi. Depo nöbetçileri miydi yoksa Doğan ve adamları burada mıydı.
O an kapı açıldı ve biri çıktı.
Doğan dı. Verandada ileri geri yürüyerek küfürler savurmaya başladı.

Efe'ye baktım o da benim gibi dikkat kesilmiş Doğan'ı izliyordu. Doğan'ın arkasından Kartal dışarı çıktı.

"Abi ona inanma yalan söylüyor bence."

"Nasıl anlayacağız lan.
Adam diğer geminede bomba koydum diyor."

Duyduğumuz şeyle Efe ile birbirimize baktık.
Aslan daha da ileri gidip diğer gemiyedemi bomba koymuştu.

"Aklını mı kaçırmıştı bu." Dedim.

"Abi adamları arayıp soralım."

"Sorsak ne olacak lan. Koca gemide nasıl bulacaklar 8 saatte.
Hadi buldu dokundukları anda patlayacak.
Gerçekten bomba varsa o gemi o limanda havaya uçacak. Sonrada o adamlar bizi yok edecek.

"Peki ne yapacağız?"

"Konuşacak konuşturacağız."

"Abi ölse konuşmaz."

"O zaman öldürürüm lan,öldürürüm. Onuda öldürürüm abisinide öldürürüm. Ben gidersem onlarda benimle gelir.

"Sinirli Doğan ve kartal'ın tekrar depoya girdiğini gördükten sonra Efe'ye dönüp,

"Girelim hemen." Dedim.

Efe elini kulaklığına götürüp adamlara Aslan'ın ve Doğan'ın burada olduğunu içeri gireceğimizi söyledikten sonra önce kapıdaki duran adamları indirdik.

Sonra da kapıya yaklaşıp önce içeriyi kontrol ettik. İçerisi daha da karışıktı.

İkinci bir kat daha vardı.
Aslan ve Dogan içeride alt katta mı yoksa üst kattamıydı.

Ayrılmak zorundaydık Efe'ye soldan gitmesinin benimde sağdan gideceğimi işaret ettim.

Efe yanıma yaklaşarak.

"Patron dikkat et,o piçin yüzünden sana bir şey olmasını istemiyorum."

Dedikten sonra cevabımı beklemeden yanımdan uzaklaştı.
Önce alt kata bakmak gerekiyordu ama adamlarım zaten arka taraftan dolaşıp içeriye gireceklerdi.
Bu yüzden alt kata bakmayıp üst kata bakacaktım.

Üst kata yönelmiştimki alt katı üste bağlayan yerdeki merdivenlerin etrafında 20 ye yakın adam gördüm.

Elimi kulaklığıma götürüp,

"Efe merdivenlerde ki adamları görüyormusun."

"Evet.
Adam it sürüsüyle gelmiş."

Aynı anda adamlara.
"Çocuklar girişte merdivenlere yakın yerde 20 kişi var."

Karşıdan cevap geldi.
"Abi arkada 5 kişi görünüyor."

"Bizim tarafta kimse yok."

"Boştakiler diğerlerini koruyun.
Silâh sesiyle harekete geçeceğiz hazır olun."

Hepsi aynı anda,

"Tamam abi." Dedi.

*****

"Konuş!
Konuş!
Konuş! "

Bir kahkaha daha attım.

"Hayır." Dedim Karşımda soluyan Boğaç'a bakarak.
Şuan ne attığı yumruklar nede tekmeler umrumda değildi. Kudurmuş köpek gibi saldırıyordu. Ama ne o bombanın yerini söyleyecektim nede kodunu.
Ben burdan çıkmazsam o babalar onuda gömecekti.

Yüzümü kaldırıp Doğan'a baktım. Ayıboğan beni öldüresiye döverken o sadece izliyordu.

"Eğer bombanın yerini öğrenmek istiyorsan. Polisi arayıp teslim olacaksın. Geminin yerinide söyleyeceksin. O zaman söylerim bomba nerde. "

Doğan ayıboğanı kenara iterek bir yumruk atıp çenemi tuttu.

"Lan köpek. O gemideki maldan haberin varmı senin."

"Var. Silahlarda dahil milyon dolarlar. Bu yüzden bırakacaksın beni."

"O sırada koşarak bir yanımıza çıktı.
Abi. Abi gemiden haber var.
Rus polisi gemiyi takip ediyormuş."

"Ne?" Dedi bana bakarak.
Sadece sırıttım.
"İlahi adalet."
Dedim.

Şimdi ölen polislerde senin üstüne kalacak.
Sıkıştıkça sıkışıyorsun Doğan Toprak.

Ben Doğan'a bakarken aynı anda aşağıdan silah sesleri gelmeye başladı.

Aklıma ilk gelen abimdi.

Doğan küfürler savurarak yanımdan ayrılırken,

"Boğaç burda kal dönmezsem gebert." Dedi.
Ama ben çoktan elimdeki ipi kestim Doğan efendi.
Yanımda sadece giden Doğan'ın arkasından bakan ayıboğan vardı. Kollarımı sandalyeden kurtararak yavaşça ayağa kalktım. Aşağıdan hâlâ sesler geliyordu.
Abim ve adamları beni nasıl buldu bilmiyorum ama zamanlamaları harikaydı.

Önümde arkası dönük duran Boğaç'a,

Hişt. Dediğimde bana dönmesiyle birlikte elimdeki neşteri yüzüne doğru savurdum.
Çenesine attığım çizigi hissettiğinde aynı anda kasığına yediği tekmeyle öne eğildi.
Ne kadar ayı olsada erkek erkektir.
Kasığına tekme yiyen adamın soluğu kesilir.
Sol elimle saçlarından kavrayıp elimdeki neşteri göğsüne sapladım.

Aldığı darbelerle yere serildi.
Ama benimde gücüm bitmişti. Dizlerimin üzerine bıraktım kendimi.
Sağ elimle yerden destek alırken sol kolumu öylece bıraktım.
Bir kaç nefesten sonra tekrar ayağa kalktığında merdivenlerde Kartal'ı gördüm.
Bok var. Geri dönüyordu.
Anında ayının silahını almak için döndüm.
Ama eksim üç olmuştu. Anlaşılan en şanssız günümdü.

İşi yarım bırakmamalıydım. Ayının göğsünde neşter yerli yerinde duruyordu ama ayağa kalkmayı başarmıştı.
Elinde bana doğrulttuğu silahın tetigine bastığında göğsümde hissettiğim acıyla geriye sendeledim.
Son gördüğüm yere düşen Boğaç ve kaçan Kartal dı.
Sonra kendimi yerde buldum.
Zorlukla nefes almaya çalıştım ama sanki ciğerlerime kan doluyor gibi hissediyordum.
Nefesim kesiliyordu. Birazdan kalbim duracaktı.
O an aklıma Annem geldi.
Nasıl ölmüştü. Ölürken ne hissetmişti.
Yoksa hiç birşey hissetmemişmiydi..

"Aslan. Aslaann!"

Cev-her.

*****
Daha alt kattayken adamlar bizden önce bizi farkedip ateş edince birden bütün silahlar patladı. Herkes karşısındakini indirmeye çalışıyordu.

O sırada üst kattan Doğan'ın indiğini gördük.
Efe nin olduğu yöne gidiyordu.

Kulaklıkla,

"Efe senden tarafa geliyor Doğan. Yakala o piçi. Sağ istiyorum onu."
Dedim.

Sonra gözüme Kartal ilişti. Üst katta gittiği yere baktım. Aslan orda olmalıydı. Hemen peşine takıldım.

Tabi çıkarken bir iki kurşundan kaçmam gerekti ama hedefim sadece yukarı çıkmak olduğu için onlarla uğraşmadım.
Son basamaklara gelmiştim ki üst katta silah sesi duydum. Aslan!

"Aslan. Aslaann!"

Koşarak çıktım basamakların kalanını. Önce etrafa baktım. Loş ışıkta yerde yatan bedeni gördüm.

Aslan yerde sırt üstü öylece yatıyordu.

Yoksa...
Ölmüşmüydü.
Koşarak yanına geldim.
Yüzü gözü çürükler ve kan içindeydi. Göğsünde kurşun yarası vardı.

"Aslan.!" Dedim bağırarak.

"Aslan uyan.
Aslaaann!"

Parmağımı kana boyanmış boynuna dokundum. Damarını bulup nabzına baktım. Ama atmıyordu.

Hemen ellerimi kalbine yerleştirdim.
Kalp masajı yapmaya başladım. Hızla kulaklığıma dokunup masaja geri döndüm.

"Efee!
Efe hemen yukarı gel çabuk."

"Hadi Aslan.!
Ölme!
Sakın... Sakın ölmeyim deme.
Bu kadar kolay ölürsen seni asla affetmem.
Anladın mı asla!!"

Dedim tekrar damarına bakarak.
Yine yoktu nabız.

"Yapma Aslan. Bunu yapma.
Abine, bize...
Bana bunu yapma."

Hemen elimle çenesini yukarı kaldırarak başını geriye aldım.

Derin bir nefes alıp dudaklarımı dudaklarına götürüp bütün nefesimi ciğerlerine üfledim.
Sonra derin bir nefes daha alıp bir kez daha aynısını yaptım.
Ellerimi tekrar kalbine koyup yeniden masaja başladım.
Bir süre ara vermeden yaptım.
O sırada Efe geldi.

Halimi görünce,

"Hassiktir. " çekti.

"Efe yarasına bastır." Dedim soluk soluğa.

"Efe üzerindeki yeleği çıkarıp yaraya bastırdı."

Yine derin bir nefes alıp dudaklarına bastırdım dudaklarımı. Bütün gücümle üfledim ciğerlerine ama tepki vermiyordu.

Tekrar masaj yapacakken.

"Bırak ben yapayım." Dedi Efe.

Aslan'ın kalbine koydu ellerini benden daha güçlü ve seri şekilde bastırarak.

"Bana bak Aslan Kayabey sakın öleyim deme.
Yaşa adi herif.
Seninle görülecek hesabım var.
Ölüpte kurtulurum sanma sakın."

Derken ben bir kez daha derin bir nefes alıp Aslan'ın ciğerlerine üfledim.

Efe masaja devam ederken aynı anda Aslan derin bir nefes aldı.
O kadar gerilmiştik ki o nefes alınca kendimizi yere bıraktık.

Efe Aslan'ın damarını kontrol edip göz bebeklerine baktı.

"Hemen hastaneye yetişmesi lazım."

Aşağıdaki adamlardan ikisini çağırıp Aslan'ı apar topar aşağı indirip arabaya taşıdık. Önden ben binip Aslan'ı kucağıma yatırdım. Yarasına baskıya devam ettim. Yoksa kan kaybında ölecekti.

"Hadi Efe!
Acele et.!"

Efe:

"Sadık, siz diğer araçla gelin Doğan'ı da getirin diye emir verdikten sonra direksiyona geçti. Vitesi atıp gazı sonuna kadar kökledi. O kadar hızlı kullanıyorduki daha önce böyle kullandığını görmemiştim.

İlerlerken Aslan bir ara gözünü araladı. Bakışlarını bana çevirdi.

Dudağının kıyısında bir gülümseme kırıntısı gördüm. Zorlukla bir nefes alarak kısık sesiyle,

"Kader." Dedi.
Sonra gözleri yeniden kapandı.

Trafik ışıklarını hiç umursamadan kaç makas attık bilmiyorum.
Hastaneye geldiğimizde acile korna basarak girdik. Personel hemen sedye ile gelince araçtan inip Aslan'ı çıkarıp sedyeye alışlarını izledim.

Hızla içeriye alıp acil müdahale odasına girerken doktorda koşarak peşinden girdi.
Önce yaraya baktı,yüzü değişti.

"Hemen ameliyata alıyoruz.
Hadi. Hadi!"

**********************************
Evet bölüm sonu canlarım.
Beğeni ve yorum yorum yorum.

 

Loading...
0%