Yeni Üyelik
40.
Bölüm

Y.C 40 İtiraf

@azamet_29_2

 

"Bırak.!!"
Duyduğum zar zor çıkan boğuk sesle donup kaldım.
Kaç gündür ilk duyduğum ses bana,

 

" Bırak!"

 

Diyordu. Ama elim hâlâ önümdeki adamın gırtlağında ve sıkıyordum.

 

"Cevher..." Dedi Aslan.

 

"Cevher...
Bı. Bırak Ali'yi."

 

Derken öksürmeye başlayınca adamı bırakıp Aslan'ın yanına geldim.
Elimi yatağın başlığına dayadım.

 

"İyimisin.?
Kazım doktoru getir."

 

"Tamam."

 

Kazım koşarak çıktı.

 

"İyiyim." Dedi Aslan, maskenin altından çıkan boğuk sesiyle.

 

"Bu kasabı tanıyormusun?"
Gözlerini kapatıp.

 

"Hıhı." Dedi zorlukla.
"A. Ali.."

 

Arkamdaki adam yanımıza gelip,

 

"Abi özür dilerim.
Sana yardım edemedim affet ne olur.
Korktum."

 

Yanımdaki adamın yakasından tuttum yeniden.
Dişlerimi sıkarak baktım yüzüne.
Diğer elim yumruk olmuş zor tutuyordum kendimi.

 

Kolumda hissettiğim el durdurdu beni.

 

"Dur."
Diyerek devam etti sonra.

 

"Senin suçun yok Ali."

 

"Ne oluyor burda anlatın hemen!"
Dedim bir Aslan'a bir Ali'ye bakarak.
Aslan ağzını açacakken,

 

"Sen değil!
O anlatacak."

 

Dedim emir verircesine.
Konuşmakta zorlanıyordu çünkü.

 

Aslan gözlerini devirirken, adam yüzünü sıvazlayarak,

 

"Aslan abiyle biz okuldan tanışıyoruz.
O gün Aslan abiyi Doğan'la görünce şok oldum.
Ben... Ben bir süredir Doğan'a çalışmak zorundaydım. Bir gece yaralı geldi kliniğime."

 

"Klinik?
Ne kliniği.?"

 

"Veteriner klinigi.
Ben veterinerim. Birde kızım var daha 7 yaşında. O gün kızımda benimleydi.

 

Doğan yaralıydı.
Polisten saklanıyormuş.
Hastaneye gidemediği için o gece paldır küldür benim kliniğe gelmiş. Kızımı öldürmekle tehdit ederek tedavi ettirdi kendini. Sonrada ne zaman ihtiyacı olsa çağırdı.

 

"Ben anlamam. Ben veterinerim desemde dinletemedim. Sürekli kızımı tehdit olarak kullandı.

 

O gün de Aslan abi için çağırmış.
Kolundan kurşunu çıkar. Dedi.

 

Tam kolununu uyuşturacakken ruh hastası herif izin vermedi. İtiraz ettim ama..."

 

"Ama kızına birşey olmasın diye yapmak zorunda kaldın."

 

"Evet.
Ama ordan çıkarken Aslan abinin eline küçük bir neşter verdim ve çıktım."

 

Konuşmamız bitmeden doktor girdi kapıdan. Biz kenara çekilirken doktor
hemen Aslan'ın yanına gelerek muayeneye başladı.

 

Ali'yi kolundan tutup dışarı çıkardım.
Kenara çekip,

 

"Şuandan sonra Kartal ve Doğan bela olmayacak başına."

 

"Cebimden kartımı çıkarıp Ali'ye verdim. Bir sıkıntı olunca yada Kartal'ı görürsen bizi ara."

 

"Tamam,çok teşekkür ederim."

 

"Hadi şimdi git. Sonra ziyaret edersin abini."

 

Ali giderken tekrar odaya girdim.
Doktorun işi bitmiş bize döndü.

 

"Bir sorun görünmüyor.
Durumu iyi. Sadece dinlemeye ihtiyacı var. Kendisini yormasa iyi olur."

 

"Tamam doktor bey sağolun."

 

Doktor odadan çıkarken bende Aslan'ın yanına gelip yatağın ayak ucuna oturdum.
Kollarımı göğsümde birleştirerek Aslan'ın yüzüne bakıyordum.
Aslan'da yarı açık gözlerle bana.

 

"Ali..?" Dedi. Maske yüzünden boğuk çıkan sesiyle.

 

"Yolladım.
Bir şey olursa beni arayacak."

 

Gözlerini kapattı.
Bir süre öyle bekledi.

 

"Sor."

 

" Soracağım birşey yok.
Şimdilik!"

 

" Kalkınca soracaksın yani."

 

"Konuşupta kendini yorma."

 

Aniden,
"Cevher Aslan, neden burdasın?
Yüzümü görmek bile istemiyordun ama en başından beri..."

 

Bir süre birbirimizin gözlerine baktık.

 

"Kalbi 3 kere duran birine göre fazlasıyla iyisin."

 

Dedim ayağa kalkarak.
Kazım'a dönerek,

 

"Asım beyin dediği gibi bu aptalın başından 24 saat ayrılma." Diyerek ayağa kalkıp kapıya yöneldim.

 

Dönüp bir kez daha baktım Aslan'a. Sonrada odadan çıktım.

 

Ege dışarda beni bekliyordu.

 

"Hadi gidiyoruz, burda işimiz bitti."

*****

 

Gözlerimi üzerindeki ağırlıktan kurtarırken sanki yıllardır kapalıymış gibi hissettim.
Sonunda açmayı başardığımda ilk olarak yanımdaki cihazı ve üzerimdeki kabloları, arkasındanda doktoru gördüm. Hastanedeydim.
Son hatırladığım Boğaç'ın bana doğrulttuğu silah ve kısa bir an
Cevher'in yüzü.

 

Ne zamandır burdaydım bilmiyorum. Ama vücudum yatağa gömülmüş gibi hissediyordum.
Doktor yanıma gelerek,

 

"Aslan Bey.
Beni duyuyormusunuz?"

 

Yapabildiğim kadarıyla açtığım gözlerimle doktorun yüzüne bakarak başımı salladım yavaşça.

 

"Şuan solunum cihazına bağlısınız. Birazdan çıkaracağım.
Tamam mı?"

 

Başımı salladım yine evet anlamında.
Hemşire cihazı kapattığında doktorda boğazımın içindeki aleti dikkatle çıkardı. İlk tepkim öğürmek olsada sonra yavaşça nefes almamı söyleyen doktora uyunca daha düzenli nefes almaya başladım. Hemşire oksijen maskesini taktığında daha iyiydim.

 

Özel odaya geçtiğimizde abimin hızla yanıma geldiği gördüm. Yüzünde hem sevinç hem üzgün bir ifade vardı.
Benim yüzünden sıkıntılı günler geçirmişti.

 

"Nasılsın koçum?"

 

"İyi." Diyebildim sadece.

 

Çünkü hâlâ boğazım acıyordu o alet yüzünden.
Doktor ve hemşirelerin gidişiyle.

 

Abim:
"SENİN DERDİN NE!
Seni aptal!
Canına mı susadın!
O şerefsizlerin elinde nerdeyse ölüyordun.

 

Dua et yaralısın!
Yoksa seni adam akıllı benzetirdim."

 

Diye patladı. Ne diyebilirimki abim kaç gündür delirmiş olmalıydı.

 

"Kazım!"

 

"Buyur abi."

 

"24 saat bu aptalın yanından ayrılmayacaksın."

 

"Tamam abi."

 

Üstüne birde aptal olduktan sonra abim bütün sinirinide alıp odadan çıktı. Ağırlığı artınca tekrar kapattım göz kapaklarımı. Yediğim azarı sindirim umuduyla tekrar uykuya geçtim.

 

Gözlerimi tekrar açtığımda ilk gördüğüm duvara kıstırdığı Ali'nin boğazını sıkan Cevher'di.
Kazım'da arkasında onu seyrediyordu.
Ali beni görmeye gelmiş ve nasıl olduysa Cevher kim olduğunu anlamıştı sanırım.
Cevher resmen hırlıyordu.

 

"Lan hayvan herif. Senin canını almazmıyım. Senide öyle diri diri kesmezmiyim lan.! "

 

Diyerek Ali'nin boğazını sıkıyordu.

 

Ali elleriyle Cevher'in kollarından tutmuş nefes almaya çalışıyordu.

 

İlk seferinde konuşamasamda ikincide,

 

"Bırak.!!" Diyebildim zar zor çıkan sesimle.

 

Ama elleri hâlâ Ali'in gırtlağında ve sıkıyordu.

 

"Cevher..." Dedim bu kez.

 

"Cevher.
Bı. Bırak Ali'yi."

 

Derken öksürünce adamı bırakıp hemen yanına geldi.
Elini yatağın başlığına dayayıp.

 

"İyimisin.?
Kazım doktoru getir."

 

"Tamam." diyen Kâzım koşarak çıktı.

 

"İyiyim." Dedim.

 

Bu kasabı tanıyormusun?
Diye sordu. Ali'ye direk kasap demişti. Videoyu oda izlemişti o halde.

 

Gözlerimi kapatıp.

 

"Hıhı."
"Ali.." Diyebildim nefesi zor alırken.

 

Ali yanımıza geldi.

 

"Abi özür dilerim.
Sana yardım edemedim affet ne olur.
Korktum."

 

Dediğinde Cevher yeniden yakasına yapıştı.
Sıktığı yumruğuyla öldürecek gibi bakıyordu.

 

Kolumdan tuttum.

 

"Dur." Dedim.
"Senin suçun yok Ali." Diye devam ettim.

 

Cevher:
"Ne oluyor burda anlatın hemen!"

 

Tam anlatacakken,

 

"Sen değil!
O anlatacak." Diye araya girdi cevher.

 

Ali yüzünü sıvazlayarak,

 

"Aslan abiyle biz okuldan tanışıyoruz."
Diyerek başladı anlatmaya.

 

Ali ile Cevher konuşurken doktor içeri girdi. Doktor beni muayene ederken Cevher Ali'yi de alıp dışarı çıktı.
Tekrar odaya girdiğinde doktorun kontrolu bitmişti.

 

"Bir sorun görünmüyor.
Durumu iyi. Sadece dinlenmeye ihtiyacı var. Kendisini yormasa iyi olur."

 

"Tamam doktor bey sağolun."

 

Doktor odadan çıkarken Cevher yanıma geldi.
Yatağın ayak ucuna oturdu.

 

Kollarını göğsünde birleştirip bana bakmaya başladı.
Bende ona bakıyordum.

 

"Ali..?" Dedim. Nerde anlamında. Adamı dışarı çıkarmıştı ve geri gelmemişti.

 

"Yolladım.
Bir şey olursa beni arayacak."

 

Onaylar şekilde gözlerini kapattım.
Cevherin aklında bir sürü soru vardı emindim.

 

"Sor." Dedim.

 

" Soracağım birşey yok.
Şimdilik!"

 

"Kalkınca soracaksın yani."

 

Daha fazla kendimi tutamadığım için devam ettim.

 

"Cevher Aslan neden burdasın?
Yüzümü görmek bile istemiyordun ama en başından beri...." Dedim.

 

O gün bana nefretle bakarak silah çekmişti. Öldürmesede yaralamıştı.

 

Gözlerine baktım...Baktım.
Hiç bir ifade yoktu mavilerinde.
Bunu nasıl yapıyordu.
Durgun bir deniz gibi ifadesiz sekilde nasıl bakıyordu.

 

"Kalbi 3 kere duran birine göre fazlasıyla iyisin.

 

Kâzım.
Asım beyin dediği gibi bu aptalın başından 24 saat ayrılma."

 

Diyerek ayağa kalkıp kapıya yöneldi sonra dönüp bir kez daha baktı. Sonrada çıktı.

 

Dışardan gelen sesini duydum.

 

"Hadi gidiyoruz, burda işimiz bitti."

 

Derin bir nefes aldım, ve verdim.

 

"Kazım."

 

"Buyur abi."
Dedi Kazım yanıma gelerek.
Kaşlarım çatık yüzüne baktım.

 

"Neler oldu anlat."

 

"Neyi abi?"

 

"Kazım beni yorma."

 

Kazım'ın yüzü düştü.

 

"Abi benim bildiğim sen kaybolduktan sonra Cevher Aslan ve ikizler seni telefon sinyalinden ararken Doğan iti Âsım abiyi arayıp Aslan benim elimde demiş.

 

Gemi ve para istemiş. Âsım abi nerde olduğunu bilmiyordu. Arayamıyorduda çünkü Doğan seni öldürmekle tehdit etmiş.

 

Sonra ikizlerden Ege videoda tır sesi duymuş. Âsım abide Doğan'ın tır giriş çıkışlı depolarını bulunca ikiye ayrılıp baskın verdik. Seni Cevher ve Efe buldu. Seni bulduklarında ağır yararıymışsın.
Kalbin atmıyormuş. Cevher Aslan yetişmiş.

 

"Nasıl?"

 

"Suni tenefüs ve kalp masajı yapmışlar."

 

"Ne? " Dedim bu kez.

 

"Cevher mi? Yapmış."

 

Duyduğum şeyle gülmeye başladım. Ama yaram acıyınca dişlerimi sıkıp inleyerek durmak zorunda kaldım. Ama yinede gülme isteği geliyordu.

 

Cevher Aslan.. Ha!
Öpmek istedim diye beni vuran Cevher,ilk kez bir erkeğin dudaklarına dokunmak zorunda kalmıştı ve o kişi bendim.
Buna gülmemek elimde değildi. İnanamıyordum bu nasıl bir ironi.
Aklı başına gelince deliye döndüğüne kalıbımı basarım.

 

"Ee sonra?"

 

"Seni buraya getirdiklerinde hemen ameliyata almışlar. Biz geldiğimizde ameliyattaydın."

 

"Cevher ne yapıyordu?"

 

"Ameliyathanenin önünde yerde oturuyordu."

 

"Bak sen.
Ciddi ciddi başımı beklemiş desene."

 

Dedim gülümseyerek.

 

Öte yandan kader birşeylerin altını kurcalıyordu bence. Kaçırıldığında o nu ben bulurken benide o bulmuştu. Ben onu hastaneye yetiştirirken, o beni getirmişti.
Neden diğerleri değilde biz, birbirimizi buluyorduk.

 

Abimin söylediği şeyi hatırladım.
"Senin adın, onun soyadı aynı.
Kader mi.?"

 

*****
Kapımın vurulma sesiyle başımı 1 saattir okuduğum dosyadan kalırdım. İçeri giren Efe'ydi.

 

"Gel Efe.
Bende seni çağıracaktım.

 

Nerdesin,nelerle uğraşıyorsun neden görünmüyorsun diye soracaktım.
Bir hatadır bir garipsin.
Nerdeyse hiç görmüyorum seni. En son hastaneye giderken gördüm ondada Ege'ye kızıp çıktın."

 

" Bazı işler birikmişti onları hallettim. Güvenlik işini bir üst seviyeye çıkarmaya çalışıyoruz.
Yeni adamlar falan. Birde.."

 

"Birde ne?"
Gözlerinde farklı bir bakış vardı Efe'nin.

 

"Konuşmak istediğin bir şey var."

 

Derin bir nefes alan Efe yanıma yaklaşarak en yakın koltuğa oturdu.
Merakla yüzüne baktım.
Endişe ve sıkıntı gördüm yüzünde.

 

"Senin çağırmanı bekledim ama çağırmadın. Malûm senden bir açıklama bekliyorum hâlâ."

 

"Ne açıklaması?"

 

Dedim dikkat kesilip koltuğuma yaslanarak. Daha önce hiç böyle birşey beklemeyen Efe, ikidir benden açıklama bekliyordu.

 

"Hâlâ anlatmanı bekliyorum."

 

"Neyi anlatmamı bekliyorsun? "

 

"O it herifle aranızda ne olduda onu vurdun."

 

"Kimden bahsediyorsun. "

 

"Aslan Karabey...
Hadi vurdun ki bunun mutlaka bir sebebi vardır. Cevher Aslan sınırları geçilmedikçe kimseye dokunmaz.
Onu vurduysan sınırını geçmiş demektir.

 

Buna rağmen,sınırını geçen birini kaybolduğu anda peşine düşüp aradın."

 

"Oda bize yardım etmişti."

 

"Aynı şey değil. Biz kimsenin sınırlarını geçmedik.

 

Ayrıca yanan arabasının önünde verdiğin tepki.
Öldüğünü sandığında verdiğin tepki. Hastaneye getirirkenki ve ameliyathanenin önünde verdiğin tepkiler Cevher Aslan'ın bir erkeğe vereceği tepkiler değildi.

 

Cevher Aslan...
Ne oluyor ve neden gizliyorsun?"

 

Efe'nin sözleriyle afallamıştım. Dışardan, gerçekten böylemi görünüyordu durum.

 

"Bir şey olduğu yok. Sana öyle gelmiş."
Dedim sadece kafamdaki karışıklığı görmezden gelerek.

 

"Cevher...
Seni çok uzun zamandır tanıyorum. Yetimhaneden beri birlikte büyüdük yetiştik. Birlikte ağlayıp güldüğümüz zamanlarımız var.
Giydiğin ayakkabının numarasından tut alerjin olan şeye kadar hakkında herşeyi en iyi ben biliyorum.

 

Neye üzülürsün, neye kızarsın, neye öfkelenirsin hepsini iyi biliyorum.

 

Odanın balkonunda tek başına sabahladığın gecelerin sayısını, saçlarını yolarak ağladığın günlerin sayısını en iyi ben biliyorum.
Benden hiç bir şey gizleyemezsin.

 

İçinde yaşadığın savaşlardan, dışında yaşadığın savaşlara kadar şahit oldum.
Sen görsende görmesende hep yanındaydım. Hemen odanın kapısının dışındaydım."

 

Efe'nin anlattıklarını hayretle dinliyordum.

 

Elimde oynadığım kalemide alıp ayağa kalktım.
Efe'nin oturduğu koltuğun karşısına geçip oturdum.

 

"Ne demeye çalışıyorsun Efe açık konuş."

 

Yüzüme baktı.
Tartıyordu. Söyleyip söylememeyi tartıyordu. Kızıp kızmayacağımdan emin olmak istiyordu.
Efe ve Ege.
İkiside benim için değerliydi. Hiç bir zaman onlara tam anlamıyla kızamazdım.

 

"Kafandaki her neyse açık söyle."

 

"O adamı sevme!"

 

Dedi tek nefeste.
Duyduğum şeyle elimdeki kalemi nasıl sıktım nasıl kırdım farkında değilim. Bununlada kalmadı.

 

"Bu dünyada hiç kimse seni benim kadar tanıyamaz ve benim gibi sevemez."

 

Bu duyduğum ikinci cümle beynimde ve kulaklarımda bomba etkisi yarattı.

 

"A.
An..lamadım.?
Ne? Ne dedin.?
Ya. Yani sen... Beni.."

 

Ayağa kalktı Efe.

 

"Bu dünyadaki hiç bir erkek seni benim kadar sevemez dedim."

 

"Efe sen içki falanmı içtin."

 

"Hayır." Dedi dudağındaki gülümseme kırıntısıyla tekrar oturarak.

 

Önündeki sehbaya takılı kaldı bakışları.

 

"Ama düşünmedim değil. Karşına geçip,
Cevher Aslan ben sana oldum olası aşığım. Dememi kolaylaştıracağını bilsem içerdim.
Ama o kadar etkili olmazdı.

 

Ayık olmak istedim. Ne kadar ciddi olduğumu gör istedim."

 

"Sen iyi değilsin Efe.
Çık bir hava al." Dedim dişlerimin arasından.

 

"İyiyim hemde hiç olmadığım kadar iyiyim.
Yıllarca bekleyip sonunda içimde biriken her şeyi söylemek ne kadar zor ve ne kadar iyi hissetiriyor bilemezsin."

 

O çıkmazsa ben çıkacaktım. Yoksa kendimi tutamayabilirdim.
Hızla ayağa kalkıp seri adımlarla
kapıya yürümeye başladım.

 

" Sana olan sevgimi ispatlamam için bana bir şans veremezmisin.?"

 

Efe'nin dudaklarından yalvarırcasına çıkan cümleyle durdum.
Efe'nin sesini hiç böyle duymamıştım.
Gerçekten bu kadar mı seviyordu.
Ağlamaklı olacak kadar mı?
Cevap vermedim. Odamdan çıkıp terasa giden merdivenler yöneldim.

 

Kendimi terasa attığımda derin bir nefes çektim.
Ne oluyor böyle. Neden her şey birden acayip bir hâl aldı anlamıyordum.

 

Önce Aslan,sonra Efe.
Birden ikiside bana karşı hisleri olduğunu mu farketti.
Hemde...
Bana... Bu çok saçma.
Ben Cevher Aslan'ım.
Nasıl böyle duyguların kaynağı olabilirim ben. Ben başka kadınlar gibi değildim. Hiç de olmadım.

 

Arkamdaki ayakkabı sesiyle arkamda duran kişinin Efe olduğunu tahmin edip hızla arkamı döndüm.
Ama o değil, Eğe'ydi.

 

"Ege?"

 

"Patron hayırdır. Ofisten sinirle çıktığını görünce bir şeymi oldu diye bakmak istedim. Bir sorun mu var."

 

"Ne olduğunu bilmiyorsun öyle mi?"

 

"Hayır ne oldu. İşlerlemi ilgili.?"

 

Ege'ye baktım. Gerçekten bilmiyormuydu, yoksa numaramı yapıyordu. Bu ikizler birbirinin nefesini bilirken, Ege Efe'nin söylediklerinden bir haber olabilirmiydi.

 

Hiç sanmıyorum.

 

*********************************

 

Evvet bölüm sonu canlarım.
Beğeni ve yorumları görelim. 🤗🤗

 

Loading...
0%