Yeni Üyelik
43.
Bölüm

Y.C 43 İmkansız

@azamet_29_2

"Benim derdim sensin. Oldumu?" Dedim yüksek sesle.

"Gecem gündüzüm sen oldun.!"

Yüzüme baktı.
Tıpkı o geceki gibiydi gözleri. Yıldırımlar gökten gözlerine inmiş hapsolmuştu sanki.

Elini hızla kaldırdığı anda, bileğini diğer bileğiyle birlikte yakalayıp kapıya yasladım sırtını.
Dudaklarımı, dudaklarına bastırdım.

Şaşırmış mavi gözleri iyice açılmış, öylece olduğu yerde donup kalmıştı.
Duyduklarını, benden duymayı beklemiyordu belliki.

Bense ilk kez ona dokunmanın verdiği haz ile dudaklarında takılı kalmıştım. Hiç kimsenin ulaşamadığı bir şeye ulaşmak gibiydi bu.
Ateşi olduğundanmıdır bilmem, dudakları kor gibiydi.

Bileklerini bıraktığımda kolları iki yana düştü. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım öpmeye devam ederken.
Şuan itibariyle ölü biriydim belkide. Ama mutlu bir ölü olabilirdim pekâlâ.

Dudaklarından zorlukla ayrıldıktan sonra nefes almaya çalışarak ellerimi yüzünden çekip iki yanıma bıraktım.

Mavi denizlerini izlerken vereceği tepkiyi bekledim sessizce.

Oğlum Aslan an itibariyle her şeye hazır ol. Dedim kendi kendime.

Cevher'in donuk bakışları çözülüp gözlerime odaklandığında gördüğüm elektrikle birlikte çenemin sağında hissettiğim yumrukla gerisin geri sendeledim.

Elim, Cevher'in vurduğu yerde kendimi toparlarken,

"Seni adî pislik." Dedi hırlayarak.

Aynı anda sendeleyip tek dizinin ve tek elinin üzerine çöktü.
Cevher'in solu ile attığı yumruk nerdeyse çenemi kıracak gibiydi.

Hâlâ hasta ve halsiz olmasına şükrettim. Zira bu halde attığı yumruk böyleyse sağlam hali çenemi elime verilebilirdi.

Elimi acıyan dudağıma dokunduğumda bir ıslaklık hissettim. Dudağım kanıyordu.
Ama o kanatmıştı bu yüzden niyeyse hoşuma gitti. Elimle çenemi ufalayarak,

"Elin gerçekten ağır." Dedim Cevher'e bakarak.

Sinirle gözlerime baktıktan sonra kapının kolunu kavrayıp zar zor doğrularak kapıyı açtı.

Bacağı yüzünden aksayarak merdivenlere ilerleyerek aşağı inmeye başladı.

Bende hâlâ elim çenemde arkasından yürüdüm.
Salonda oturan abim bizi görünce ayağa kalkarak halimize baktı. Cevher üzerinde pijamalar yalın ayak aksayarak çıkışa yürürken arkasından yetiştim.

"Cevher dur. " Dedim kolundan tutmak isteyerek.
Ama izin vermedi.
Kapıyı açıp çıkarken abim,

"Aslan ne oluyor?" Dedi garip bakışlarla.

"Yok bişey abi."

" Belli belli,dudağın patlamış." Dedi sırıtarak.

Bu arada Cevher çoktan bahçeye çıkmıştı. Peşinden çıktığımda Kazım'a arabasını soruyordu.

Kazım garaja çektiğini söyleyince

"Getir." Dedi.

"Hayır Kazım getirmiyorsun." Dedim arkasından.

"Getir!"

"Hayır Dedim.
Henüz konuşmadık."

Kazım bir bana bir Cevher'e bakıyor ne yapacağını düşünüyordu.
Ama Cevher'in hamlesiyle,

" Hemen getiriyorum. " Demek zorunda kaldı.

Çünkü Cevher Kazım'ın belindeki silahı çekip kafasına dayamış "Getir!" Demişti tekrar.

Kazım garaja giderken Cevher'e bir adım daha yaklaşmıştım ki.
Aniden elindeki silahı bana çevirdi.

"Bir adım daha atma."

Ama dinlemedim.
Ne olacaksa olsun artık. Hızla silah olan elini silahla birlikte tutarak kalbime dayadım.

"Vuracaksan ilk vurduğun yerden vur. Vurda bitsin."

Dedim mavilere bakarak.

"Ama önce 15 dakika ver bana. Sadece 15 dakika. Sonra ister vur, ister git."

Bakışları siyahlarımda gezdi bir kaç saniye.

"Sen delirmişsin.
Aklını kaçırmışsın."

"Hepsi senin suçun.
Bu yüzden bana 15 dakika borçlusun."

Dişlerini sıkarak baktı bir süre daha.

" 10 dakikan var. Ne söyleyeceksen söyle ama kelimelerini düzgün seç Karabey."

"Hava bulutlu ve soğuk. O yüzden önden buyur Cevher Aslan." Dedim. Kış bahçesini göstererek.

"Burda konuşalım.
Yalın ayak dahada hasta olacaksın."

Cevher önden yürüyerek kapalı kış bahçesine girdi.
Burası daha sıcaktı.

"Otur lütfen."

"Gerek yok."

"Otur Cevher hâlâ hastasın."

"Karabey..."

"Pekala. Nerden başlasam." Dedim elim ensemde düşünerek.

Elindeki silahla evi göstererek,

"Yukarda yediğin halttan başla."

Dedi hırlayarak.

"Yediğin baldan diyecektin sanırım."

Dedim. Ama aynı anda namnunun ucunu yüzümde gördüm.

"8 dakikan kaldı."

"Tamaam." Dedim derin bir nefes vererek.

"Dinle Cevher. Seni ilk gördüğüm andan beri hep aklımdasın.
Önceleri sadece merak,sonrası ilgi oldu. Ama arkasından sana hayranlığım arttı.
Sonrasındada aklımdan çıkmaz oldun. Çok özel bir kadınsın. Hiç bir kadına benzemiyorsun.

Akıllısın cesursun, güçlüsün, işini bilen iyi yapan, bir çok kişinin hayranlığını kazanmış birisin.

Sana önceleri Cevher Aslan olarak hayranken şimdi Cevher olarak aşık oldum.

Çekici bir kadınsın. Sen hariç herkes bunun farkında. Sadece sen farkında değilsin. Neden farkında değilsin? Neden kadın olmayı kabul edemiyorsun.
Neden sana aşık olan Aslan senin için sorun anlayamıyorum."

Bir adım atarak dahada yaklaştım. Sonra biraz daha. Ateşe yürüyen kelebek gibi ilerledim.

"Sana her bakışımda sadece beni deli eden bir kadın görüyorum artık. Buna engel olamıyorum.
Önceleri gözlerine esir olmuştum şimdi birde dudaklarının esiri oldum. Bundan sonra iflah olmam."

Cevher aniden kahkaha ile gülmeye başladı.

"Senin kalbin durduğunda beyninde durmuş olmalı.
Yada fazla oksijensiz kalmışsın."

Aniden sol eliyle yakamdan tutarak yüzüme yaklaştı.

"Ordan bakınca koynunda sabahlanabilecek bir kadın gibimi görünüyorum.?
Sen kafayı yetmişsin!

Benim adım Cevher Aslan.!
Hasan Aslan'ın varisiyim ben!
Ellerimde hem gül var hem KAN!"

Sinir bozucu şekilde gülümserken devam etti Cevher.

"Ben kimsenin kadını yada çocuğunun anası olamam."

"Cevher...
Bana bir şans ver.
Yanında sabahlamasamda gözlerinde akşamlayayım.
Kimsenin kadını olma zaten.
Sadece benim dişi aslanım ol. Olmazmı? "

Diyerek elimi kaldırıp çenesine koydum.
Yavaşça yaklaştım. Ama aniden kasığımda hissettiğim silahla durdum.

"Canına susama Karabey!"

Evet şuan resmen canıma susamış haldeydim. Bir süre bekleyip gülümseyerek geri çekildim mecburen.
Ellerini yakamdan çekerek,

"Süren bitti." Dedi.

Cevher elindeki silahı kenara atarak kapıya yöneldi.

"Cevabını söylemedin."
Dedim ardından.

Arkasını dönüp bana bir bakış attı.
Sonrada kış bahçesinden çıkarak bahçedeki arabasına yöneldi.

Ayak üstü Kazım ile bir kaç kelime konuşup direksiyona geçerek motoru çalıştırdı.
Gazı kökleyip hızla bahçeden çıkarak gözden uzaklaştı.

"Hadi iyisin.
Aslan kız seni kabul etti."

Konuşan abimin sesiyle kendime geldim.

"Saçmalama abi ne kabulü.
Görmedinmi hiç öyle bi hali varmıydı?"

"Hâlâ seni vurmadığına göre bir şans verdim demek değilmi bu.
Sizi izledim.
Namnu bir tarafındayken tetiğe basmadıysa hâlâ şansın var bence."

Yeni dank eden şeyle,

"İşte tecrübe bee! " Dedim gülerek.

"Sonra eliyle cenemi tutup,

"Gerçi az bi hasar var ama o kadar olur."

Dedi patlayan dudağına bakarak.

"Söyle bakalım bu nasıl oldu?"

Cevap vermedim.

"Söylediğin şeyimi yaptın lan!" Dedi abim şüpheli gözlerle gülerek.

"Aslan...
Bu dişi Aslan seni yer bitirir demedi deme. "

"Yiyecekse o yesin abi.
Ben hiç böyle hissetmedim.
Ben hiç böyle olmadım."

*****

Aslan'ın yanından ayrıldıktan sonra Kazım'ın bahçeye getirdiği arabamın yanına geldim.
Kazım kıyafetlerim ve cüzdanımın arabaya konduğunu söylemesiyle binerek hızla gazı kökledim.

Eve geldiğimde arabadan inip kapıya yürürken bütün adamlarım bana bakıyordu. Arabadan üzerimdeki pijamalarla inmiştim ve bu onlara garip gelmişti çünkü ilk kez böyle birşey olmuştu.

Arkamı dönerek,

"Hiç biriniz beni görmedi anlaşıldımı.?"

"Evet efendim." Dediler aynı anda.

İçeri girdiğimde hızla odama çıkarak kendimi banyoya attım. Küveti sıcak suyla doldurup üzerimdeki pijamaları çıkarıp çöpe attıktan sonra kendimi sıcak suyun kollarına bıraktım.

İyi gelmişti doğrusu.
Bir süre küvette kalıp bugün olanları zihnimden geçirdim.
Çocuk parkında Aslan'la karşılaşmamız ve olanlar...

Bacağımdaki kesik ve yağmurun etkisiyle ateşlenip Aslan'ın yardımıyla Aslan'ın evine gitmek zorunda kalmışım.
Eve yada şirkete gitseydim Efe ile aramızda geçen şey yüzünden işler dahada karışacaktı.

Aslan'ın evinde kendime geldiğimde önce nerde olduğumu anlamaya çalışmış aklım başıma gelince anında evden ayrılmak istemiştim.

O sırada gelen Aslan beni engellemek istesede dinlememiştim.

Ama...
Ama o son yaptığı şeye...

Ben. Ben ona nasıl engel olamadım.
Beni aniden tutup öpmesine nasıl müsaade ettim.
İlk kez biri beni öpmüş ve ben buna engel olamamıştım. Hissettiğim rahatsızlıkla kendimi küvetteki suya daldırıp nefesimin sonuna kadar suyun altında durdum.

Yeniden sudan çıktığım da küvetimin yanında yine zeytin çekirdeğini gördüm.

"Sen yinemi burdasın iyi alıştın sende. Özge nerde? Neden onunla değilsin." Demiştimki Özge'de kapıdan daldı.

"Kardeşim.?
Sen ne zaman geldin.
Efe abi sana ulaşamadığı için aşağıda küplere biniyor."

"Özge?
Hani bu çekirdek kılıklıya sen bakıyordun.
Bulduğu her fırsatta banyoma girmesi normal mi?"

"Özür dilerim kardeşim ama nedense burayı seviyor. Hemen götürüyorum."

"İkizlere evde olduğumu söyle lütfen. Yemekten önce konuşmak istediğimide."

"Peki.
Gel şanslı senin yüzünden sözünü tutamayan biri oluyorum, yaramaz kedi."

Diyerek çıktı Özge.

Bende yarım saat sonra banyodan çıkmış giyinmiş aşağı inmiştim.
Ama salonda yüzüstü yatmış kediyle oynayan Özge'den başka kimse yoktu.

"Özge?
İkizler nerde?"

"Kütüphanedeler.

Kardeşim?
Bacağına ne oldu neden topallıyorsun?"

Özge'nin cümlesinin bitişiyle ikizlerin kütüphaneden fırlaması bir oldu.

Hızla yanıma gelip,

"Patron iyimisin bacağına bir şeymi oldu. Kazamı yaptın. Birimi saldırdı. Nasıl oldu?"

"Önemli bişey değil sakin olun.
Kütüphaneye geçelim önce her şeyi konuşuruz."

Dedim önden kütüphaneye geçerken.
İçeriye girdiğimde ikizlerde arkamdan girdiler.
Çalışma masama oturup,

"Oturun lütfen." Dedim.

İkiside gözlerime bakarak oturdu. Konuşmak istediğim kişi Efe idi ama Ege'de her şeyi duymalıydı.

"Öncelikle siz sormadan söyleyeyim sabahtan buyana kayıp falan değilim.

Sizinde bildiğiniz ve takip ettiğiniz gibi Anna'nın yanındaydım.

Bu sabah ordan ayrıldım. Önce okul inşaatını görmek için şantiyeye gittim. Sonrada...
Başımı öne eğerek Hasan babanın kabrini ziyarete.

Biraz oturdum dertleştim. Yanından ayrılırken mezarlıkta üç tane çocukla karşılaştım. Bağımlı tiplerden.

Bir tanesi ile konuşurken bana saldırıp elindeki sustalıyı savuşunca bacağıma geldi ama önemsiz.

Efe yerinden fırlatıp ağzının içinde küfürler etti.

Sonra dönüşte lastiğim patladı.

Ege'yi arayıp beni almasını isteyecektim ama telefonum Anna'da kalmış.
Sonrada lastikleri kendim değişip bir süre çocuk parkında çocukları izledim.
Yetimhanedeki günlerimiz geldi aklıma ordan ayrılamadım.
Sonrada eve geldim işte."

Dedim Aslan'ın evinde olanları pas geçerek.

"Yani sizi endişelendirdiğim için kusura bakmayın lütfen."

"İyisinya gerisi önemli değil."
Dedi Efe.
"Lütfen bir daha bu kadar uzun süre gitme."

Dedi yerine oturarak.

Bir süre sessiz şekilde sadece önüme bakarak kafamda konuşacaklarımı toparlamaya çalıştım. Efe ile konuşup aramızda geçen şeyi düzeltmeliydim.
Onu ve kalbini kırmak istemiyordum ama kırmadan nasıl söyleyeceğimide bilmiyordum.

"Efe." Dedim durgun sesimle.
Anında gözleri gözlerimi buldu Efe'nin.

"Konuşalım." Dedim küçük bir gülümseme ile.

Ege anında yerinden kalkarken,

"Ege kal lütfen."

"Ben çıksam daha iyi patron."

"Hayır kal lütfen."
Ege tekrar yerine oturdu.

"Bir hafta boyunca aramızda geçen konuşmayı düşündüm durdum. Söylediğin her cümleyi her kelimeyi tekrar ettim kafamda.

Çok düşündüm. Hatamın nerde olduğunu bulmaya çalıştım.
Benim bir hatam olmuş olmalıki senin kafanın karışmasına sebep olmuşum. "
Derin bir nefes alıp devam ettim.

"Yetimhaneye ilk geldiğiniz günü hatırlıyormusunuz?

Ben iyi hatırlıyorum.
Siz ikinizi kapıda gördüğümde nerdeyse kalbim duracaktı. Ellerimin ve dizlerimin titrediğini bugün gibi hatırlıyorum.

İşte dedim.
Allah dualarımı kabul etti dedim ağlayarak.

Allah kardeşlerimi bana geri yolladı bana acıdı,yalnızlığıma acıdı ve bana kardeşlerimi geri yolladı.
Annemi vermedi ama kardeşlerimi geri verdi. Dedim.

Sizi ilk gördüğümde sizi gerçekten kardeşlerim sandım.
Toprağın altından çıkıp geldiler sandım. Ama çabuk farkettim ölenlerin asla dönemediğini.

Yinede sizi kardeşim olarak kabul ettim. Kardeşlerim yaşasaydı bu kadar severdim. Bu yüzden Cemil dahil kimsenin size zarar vermesine izin vermedim.
İkiniz benim için çok değerlisiniz.

Siz benim birer parçam gibisiniz. Kollarım ve bacaklarım gibisiniz. İkinizden bir olmadan ben ayakta duramam.
Aramıza herhangi bir şeyin girip aramızdaki kimyayı bozmasını hiç bir zaman istemem.

Tekrar bir nefes alıp devam ettim.

"Efe, bana olan duygularının olduğunu farkedemeyip seni umutlandırdığım için çok özür dilerim.
Beni affet lütfen.
Kalbini asla kırmak, temiz duygularını kirletmek istemem.
Ama ben...
Ben sana karşı, size karşı hiç bir zaman böyle duygular besleyemem.

Ben kardeşim gibi,vücudumun bir parçası gibi gördüğüm birine karşı bir şey hissedemem.
Ruhum bedenimden sökülüp alınsa yine olacak bir şey değil.

Benim gibi birini umutla bekleme. Onun yerine bir bakışın için hergün yanında, bıkmadan usanmadan yüzünü izleyen kişiye şans ver.

Dudaklarından adını duymak için kıvranan kıza bir şans ver."

"Ne!Efe..?
Öyle birimi var. Kim?
Patron kimden bahsediyor? "

Efe cevap vermedi. Ege'yi duymadı bile. Yumruklarını sonuna kadar sıkmış gözleri kapalı düşünüyordu.

"Yani hiç bir şansım yok. Öyle mi diyorsun?"

Kız kardeşinle evlenmekten bir farkı olmaz Efe. İmkansız yani.

Dilan'a bir şans ver sen."

"Ne? Dilan?
Bizim Dilan mı?" Dedi Ege hayretle.

Efe yine cevap vermedi.
Bir süre daha bekledi sessiz.

"Ya o...
Ona karşı ne hissediyorsun?
Aslan Karabey denen o adama."

Sorduğu soruya cevap vermek istedim ama veremedim.
Ben.
Ben Aslan'a karşı ne hissediyordum?

Başımı kaldırıp Efe'ye ve Ege'ye baktım.

Bir sey söylemezsem hâlâ umutla bekleyecekti Efe.
Benden umudunu kesmeliydi.
Yoksa benim gibi birine takılıp hayatını zindan edecekti.
Kendine bir yol ve yol arkadaşı bulmalıydı.

İkisininde merakla beklediği cevabı vermek zorunda kaldım.
Kelimelere cümlelere gücüm yetmedi.

Sadece başımı salladım Cevher Aslan'a ihanet etmişcesine.
Efe'nin benden ümidini kesmesini sağlayacak tek şey bu gibi geldi o an.

Efe hızla ayağa kalktığında başımı kaldırıp gözlerine baktım.
Kaşlarını sonuna kadar çatmış bana bakıyordu.
İlk kez gözlerinde yaş gördüm.
Sol yanımda bir acı ile başımı öne eğdim. Arkasını dönüp hızla çıktı kütüphaneden.

Ege ise önce bana baktı ne söyleyeceğini ne yapacağını bilmez şekilde.
Başım önde,

"Onu yalnız bırakma." Dedim.

Yavaşça ayağa kalkıp sonra hızlandırdığı adımlarla peşinden gitti.

Üzgündüm yorgundum ama yapmam gerekeni yapmıştım. Çabuk atlatacağını ümit etmekten başka birşey yapamıyordum.

**********************************

Selam canlarım biraz kısa oldu ama konu itibariyle öyle olmak zorundaydı.
Sonraki bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

 

Loading...
0%