Yeni Üyelik
45.
Bölüm

Y.C 45 Sürpriz

@azamet_29_2

"Şanslı, şanslı. Gel buraya, yine kardeşimin odasına girersen bu kez beni affetmez."

"Aahh.!

Dikkat etsene sırık."

"Dikkat etmeyen sensin ufaklık.
O çirkin kedini tutacağım diye merdivenleri dört ayak çıkan ve bacağıma çarpanda sensin."

"Bana ufaklık deme dedim kaç kere.
Hem sanslı senden daha güzel bence."

"Sen başlattın.
Sırık diyen sensin."

"Sırık demek daha kolay, hehehe."

"Neyse millet nerde onu söyle."

"Efe abi bahçede adamları azarlıyor. Kardeşim spor odasında bir saatir. Heralde kum torbası patlamıştır bu sefer. Kahvaltıda masada olacaklarmış"

"Tamam.
Dur bi dakka.
Neden Efe'ye abi diyorsun da bana sırık diyip duruyorsun küçük cadı. Unuttuysan söyleyim biz ikiziz."

"Öyle olsada senden iki dakika büyükmüş. Hem abi kelimesi ona uyuyor ama neresinden bakarsam bakayım sana uymuyor napiim.

Hadi ben kaçtım."

"Bacaksız ne olacak."

"Ege?"

"A. Patron?
Nasıl geçti sabah sporu, kum torban patladımı?"

"Evet. Onu bi değiştirirmisin lütfen."

"Ne? Gercektenmi patladı.
Ben...Özge öyle diyince şaka olarak demiştim.
Saygılar patroncum hemen değişirim."

"Odama çıkıp geleceğim, birşeymi var o sesler neydi."

"Hayır.
Özge ile konuşuyorduk.
Elinde peluş oyuncak gibi gezdirdiği çirkin kedisi, senin odayı hedef almış merdivenleri çıkıyordu. Özge'de yakalamak için dört ayak arkasında çıkıyordu ve bana çarptı."

"Yinemi benim odama gidiyordu. Çirkine bak sen, benim odama göz koydu." Dedim gülerek.

"Efe nerde?"

"Bahçedeymiş gelir şimdi."

"Bi duş alıp geliyorum siz oturun."

"Sorun değil bekleriz."

*****
Mutfaga indiğimde herkes masadaydı.

"Günaydın."

"Günaydın patron."

Diyen ikizlere baktım. Efe yüzüme daha rahat bakıyordu.

"Günaydın kardeşim."

"Günaydın Özge."

"Kardeşim kızmazsan senden bir şey isteyebilirmiyim."

"Neymiş, saçma birşey değilse iste."

Dedim önümdeki çaydan bir yudum alarak.

"Şimdi arkadaşım Dilara'yı tanıyorsun."

"Hayır tanımıyorum okula bırakırken bir iki kere gördüm o kadar."

"Tamam işte tanıyorsun." Dedi gülümseyerek.

"Ee."

"Şimdi onun ana okulu öğretmeni olan bir ablası var adı Yasemin. Yarın çocukları piknik için mesire alanına götürecekmiş ve Dilara'dan yardım istemiş. Dilara'da bana sende gelirmisin diye sordu.

Hem ablasına yardım ederiz hemde eğleniriz dedik."

Ege aniden ağzındaki çayı yere püskürerek kahkaha atınca hepimiz ona baktık.

Elleri karnında iki büklüm hem öksürüyor hem kahkaha atıyordu.

"Ne gülüyorsun be sırık!" Dedi Özge sinirli şekilde.

"Sen elindeki çirkin kedine bile bakamıyorsun.
Çocuklara bakmayamı yardım edeceksin. Sen önce kendine bak."

Dediğinde biraz da olsa hak vererek gülümsedim. Özge'yi üzmemek için belli etmemeye çalışırken, Efe'nin de benimle aynı durumda olduğunu gördüm. Gülmemek için yanağını içini ısırıyordu.

Ege sakinleşip derin bir nefes alınca,

"E o zaman yardım edersin heralde Ege."

Dediğimde bu sefer kahkaha Efe'den geldi.
Şimdi Ege,Efe'ye bakıyordu sinirle.
Az önceki durum tersine dönmüş Özge gülmemeye çalışıyordu.

"Özge'nin yanında biri olmadan izin veremem."

"Hayır patron.
Hiç işim olmaz. Ben bu cadıya zor katlanıyorum, bir sürü veletle hiç uğraşamam."

Dedi yerinden kalkıp salona geçerken.
Özge'ye baktım. Aniden yerinden kalkarak hızla Ege'nin yanına gidip omuzlarından tuttu.
Parmak uçlarına yükselerek kulağına birşeyler söyledi.

Efe ile birlikte ne konuştuklarını anlamaya çalışıyorduk.
Ege önce Özge'ye sonra bize baktı.

"Tamam anlaştık cadı.
Ne zaman gidilecek."

"Yarın." Dedi Özge gülümseyerek.
Özge yanımıza gelirken Ege bahçeye çıktı.
Özge'nin yüzüne baktık.

"Ne söyledinde ikna oldu."

"Sabah neden Efe'ye abi diyorsunda bana sırık diyip duruyorsun diye söyleniyordu.
Bende yardım ederse onada artık abi diyeceğimi söyledim.
Yasemin'in de çok güzel bir kız olduğunuda ekledim tabi. "

Diyince bu kez kahkahayı ben patlatmıştım.

"Kardeşim.
Birşey daha var yalnız. "

"Nedir." Dedim hâlâ gülerek.

Bize büyük bir araç lazım 15 çocuk Dilara,Yasemin ben Ege yardımcı anne. Kalabalığız yani. Piknik malzemeleride var.

"Ben ayarlarım." Dedi Efe.

"Olley." Diyen Özge önce bana sonra Efe'ye sarıldı.

"Teşekkür ederim.
Bunu hemen haber vermeliyim." Diyerek odasına doğru gitti.

Masada Efe ve ben kalınca,
Yüzüne baktım. Sırtını geriye yaslamış elinde çatal tabağıyla oynuyordu.

"Nasılsın.?"

Dedim aramızda geçen şeyleri atlattığını umarak.

"İyiyim.?
Konuştuklarımız... "

Dedi gözleri tabağında.

"Bir hafta boyunca düşündüm.
Benim söylediklerimi ve senin söylediklerini. Yaşadıklarımızı. Küçüklüğümüzden bugüne kadar olan herşeyi.
Senin yerine koydum kendimi, hak verdim. Daha doğrusu hak vermeye çalıştım. Senin gözünden baktım duruma. Neden uygun görmediğini anlamaya başladım.

Bir süre sessiz durdu.

"Bir haftadır Dilan'ı izliyorum." Dedi konunun merkezini değiştirip.

"Benim sana uzaktan baktığım gibi bakıyor. Benim senden çekindiğim gibi çekiniyor. Yanımdayken başka, işini yaparken başka biri gibi davranıyor. "

"Ve sizin için bir engel yok." Dediğimde bana baktı.

Ayağa kalkarak mutfaktan çıkarken,

"Deneyeceğim." Dedi.
"Alışmayı..."

"Sevindim.
Atlatmana gerçekten sevindim Aslan Efe." Dedim mırıltıyla.

O sırada geri döndü.
"Esra aradı.
Bugün misafirin varmış."

"Kimmiş."

"Soykan."

"Ne istiyormuş acaba." Dedi geriye yaslandım.

"Özür dilemek için gelmiş olabilirmi.?" Dedim gülümseyerek.

"Bilmem."

"Gidip anlayalım o zaman."

*****

Şirkete geldiğimizde saat 10 olmuştu.
Ofisime geçerken Esra'da peşimden gelerek randevuları ve görüşmeleri hatırlattı.

Soykan saat 13:00 de gelecekti.
O zaman kadar diğer işleri halledelim.

"A bu arada efendim sabah yaşlıca bir adam geldi."

"Kimmiş."

"Adı Yasir'miş. "

"Yasir? A evet o gün lastik değiştirirken tanıştığım amca. "

"Anlamadım efendim."

"Önemli değil. Şimdi nerde?
Olmadığınızı söyleyince gitti."

"Hay Allah."

"12 de tekrar gelecek."

"Anladım gelir gelmez hemen haber ver bana. "

"Peki efendim."

Saat 12 ye kadar diğer işlerimi halledip Yasir amcayı beklemeye başladım.
12yi beş gece kapı tıklayarak Esra girdi.

"Efendim Yasir bey geldiler."

Hemen ayağa kalkarak,

"Buyursun." Dedim.

Yaşlı adam çekinerek girdi kapıdan.
Yanındada 6-7 yaşlarında bir oğlan çocuğu vardı. Önce etrafa bakındı.

"Yasir baba buyur hoşgeldin."

Dediğimde dikkatini çekebildim. Kolundan tutarak koltuğa yönlendirdim.

"Buyur otur lütfen.
Esra Yasir beyle bize birer kahve bu yakışıklıyada meyva suyu getir lütfen."

"Peki efendim."

"Yasir baba nasılsın görüşmeyeli." Dedim gülümseyerek.

Ama hala şaşkın odaya bakıyordu.

"Baba iyimisin.?"

"Kusura bakma evlat. Ben Buraya gelirken böyle birşey beklemiyordum.
Yani.
Gelince Cevher'i görmek istiyorum diyince garip garip bakmışlardı. Şimdi anladım neden baktıklarını.

Bana Aslan holdinge gel dediğinde sahibiyim dememiştin."

Gülümsedim.
"Evet sahibiyim.
Cevher Aslan. Sahibi olduğumu söylesem gelirimiydin?"

"Hayır."

"Neden?"

" Ne bileyim işte çekinirdim."

"Bu yakışıklı bey kim baba." Dedim konuyu değiştirip.

"Torunun mu?"

"Evet."

"Yakışıklı adın ne?"

"Fatih."

"Bende Cevher,memnun oldum Fatih."

Biz konuşurken kapı tıklayarak Esra içeri girdi.

Elindeki kahveleri ve meyva suyu ile keki orta sehpaya bıraktı.
Fatih önüne konan kek ve meyva suyuna girişirken bizde kahvelerimizi önümüze aldık.

"Sağol Esra." Dedim çıkarken.

"Ee.. Yasir baba bir sıkıntı var değilmi. Çekinmeyin lütfen anlatın."

" Şey." Dedi yaşlı adam bir yudum kahveden sonra.

"Aslında kimseden birşey istemek adetim değildir. Buraya gelirken bile çekinerek geldim.
Annesi iş aramaya gidince torunuda yanımda getirmek zorunda kaldım.

Fatih bu yıl okula başlamıştı ama malum yanıma gelmek zorunda kaldılar. Şimdi okulu yarım kaldı. Bizim evin yakınlarında okul yok. Maddi durum olmayınca servis imkanıda olmadığı için okula gidemiyor. Kız iş arıyor ama oda bulamıyor. Benim bi emekli maaşıda işte malum, yetmiyor."

Yüzüne bakarak gülümsedim.
"Senin işin kolay baba.
Fatih'i bizim okula kaydederiz. Annesinide aynı okulda işe başlatırız. Sabah annesiyle gelir akşam annesiyle döner.
Bu kadar."

"Gerçektenmi?
Kendi okulunuz mu var?"

"Şükür.
Kendi okulumuz değil, okullarımız var. Yenileride yolda.
Bunun için kendinizi boş yere üzmüşsünüz. Keşke daha önce gelseydiniz. "

"Sağol kızım ne diyim. Allah razı olsun."

Yerimden kalkarak kapıyı açtım.

"Esra bana Dilan'ı yollarmısın lütfen."

"Tamam efendim."

Kapıyı kapatıp,

"Yasir baba şimdi gelen bayan senin işinle ilgilenecek.
Adres ve kimlik bilgilerini verirsen yarın okula hemen başlar bu yakışıklı." Dedim.

O sırada kapı tıkladı Efe ve Dilan geldi.

"Gelin."

Efe ve Dilan Yasir babaya ve ufaklığa baktı.

"Dilan, bu Yasir bey ve torunu Fatih.
Fatih yarın bizim okula başlayacak. Anneside aynı okulda iş başı yapacak.
Gerekenleri Yasir babayla birlikte halledin lütfen."

"Tamam efendim.
Buyrun Yasir bey gidelim."

Sağol kızım Allah razı olsun."

"Ne demek Yasir baba.
Bir sıkıntı olursa her zaman gelebilirsin."

"Yasir baba Dilan'la çıktıktan sonra Efe gelip koltuğa oturdu.
Arkasından da Ege girdi içeri."

"Amca kimdi."

"Bi tanıdık." Dedim sadece.

Efe:
"Patron Soykan'lar geliyor."

"Lar derken o piç heriftemi gelmiş?"

"Hayır Cafer Soykan ve kardeşi Cahit Soykan.
Öbür it ölen abisinin oğlu."

"Anladım gelsinler bakalım.
Dertleri neymiş anlayalım."

Ben cümlemi bitirirken kapı yine tıklayarak Esra girdi.

"Efendim Soykan kardeşler geldiler. "

"Buyur et."

"Peki efendim. "

"Buyrun lütfen."

Diyen Esra ile Soykan kardeşler içeri girdiler.
Önce bana sonra Efe ve Ege'ye bakıp ilerleyen ikiliye,

"Buyrun beyler hoş geldiniz.
Oturun lütfen." Dedim.

Cafer Soykan'la müşerref olmuştuk. Yanındakide kardeşi Cahit Soykan'dı.

Ben kendi koltuğuma Efe ve Ege masamın hemen önündeki koltuklara Soykan'lar da bir sonrakilere oturdu.

"Ne içersiniz beyler."

"Türk kahvesi lütfen."

"Esra.
Beylere ve bize türk kahvesi lütfen."

Esra çıkarken,

"Bu ziyareti neye borçluyuz beyler."

Cafer:

"Öncelikle o gün için yiğenim adına sizden özür dilemek isterim."

"O konuyu kapattık.
Bütün otellerimize de bilgi verdik.
Bundan sonra yiğeniniz hiç birine giremeyecek."

Esra gelip kahveleri bırakıp çıktıktan sonra devam ettik.

"Gerçekten utanç verici bir durum üzgünüm. Babasını kaybettikten sonra aklı karıştı."

"Aklı karışmaktan ziyade uçkuruna dolaşmış.
Herneyse.
Yeğeninizi aklamak için gelmediniz sanırım."

"Aslında hayır.
Ben ve kardeşim Türkiye'ye ortak iş yapabileceğimiz şirketleri araştırmak için gelmistik.

Aslan holding'i gıyabında biliyorduk.
Ama başında sizin gibi birinin olduğunu bilmiyorduk.
Yanlış anlamayın lütfen eleştiri anlamında demedim.
Nasıl biri olduğunuzu yakından gördüm ve hayranlık duydum.

Bu yüzdende.
İlk olarak size teklifte bulunmak istedik."

Geriye yaslanıp bekledim.

"Mısırda bir otel projemiz var ve size bizimle ortaklık teklif ediyoruz."

"Duyduğum şeyle şaşırdım. İyi bir teklif olabilirdi ama kabul edeceğim birşeyde değildi."

"Teklifiniz bizi memnun etti. Lâkin hemen cevap verebileceğim birşey değil. "

"Tabiki.
Düşünün taşının uygun görürseniz daha ayrıntılı şekilde yeniden görüşürüz."

Cahit:

"Eğer ortaklık teklifimizi kabul ederseniz kendi adıma gerçekten memnun olacağım.
Sizin gibi biri ile aynı projede olmak ayrıcalık benim için."

Dedi gülümseyerek.
O an yüzüne yumruk atmak istesemde kendimi tuttum.
Cafer ayağa kalkarak,

"Sizi daha fazla meşgul etmeyelim." Diyerek kalktı.
Onlar kalkınca bende kalkarak yanlarına geçtim.

"Tekrar görüşmek dileğiyle."

Diyerek uzattığı eli sıktım.

"Kısmet." Dedim.

Soykanlar çıktıktan sonra Ege:

"Patron gerçekten bunlarla bir ortaklık düşünüyormusun."

"Tabiki hayır. Bu adamlar en başından beri sinirime dokunuyor."

Dubai'ye Otel kurma planı yaparken neden Mısırdaki bir otele ortak olalımki.
Ama bu ikisinin bize gelmesinin bir sebebi olmalı.
Efe araştır bakalım ne çıkacak altından."

"Bana gübre çıkacak gibi geliyor patron."

"Her neyse göreceğiz."

Aklıma gelen şeyle,

"Ege. Yarınki bakıcılık işini kabul etmişsin."

"A. Evet. Özge ile anlaştık.
Bana sırık demeyi bırakıp abi diyecek."

"Birde kız arkadaş bulmuş sana."

"Ne? Size öyle mi dedi.
Vay bacaksız cadı."

Sesli şekilde güldüm.
"Belki vesile olur, sana kalsa bakir ölürsün."

"Sen bari dalga geçme patron."

Biz konuşurken kapı yine tıkladı.
Esra bugün fazlasıyla hareketliydi.

"Efendim bu e posta ile geldi."

"Neymiş o."

"Balo davetiyesi."

Davetiyeyi elime alıp baktım. Büyük Yıldız oteldeki balo içindi davetiye.
Bir çok şirket Ceosu davet edilmişti.

Efe:

Bugünlerde herkesin keyfi yerinde sanırım. Davetler, balolar...
Bu ne zamanmış."

"Yeni moda oldu buda.
Yakında herkes sıraya girerse şaşırma."

"Gidecekmiyiz?"

"Gitmelimiyiz."

"Gitmeliyiz,kulis yapmak için."

"İş ilişkilerimizi sağlamlaştırmak için.
Ama ne yalan söyleyeyim hiç sevmiyorum bu tür şeyleri."

Efe çıkarken gider ayak,

"Hem Kara Aslanda gelecektir.
Sırf seni görmek için."

Dedi ve çıktı.
Eveet. Sonunda dilede düştüm hayırlı olsun.

*****

Çalışma odamdan çıktığımda salondan sesler geliyordu.

Ege ve Özge yine hırlaşıyorlardı.

"Birdaha seninle bir yere gidenin."

"Ne olmuş yani çocuk üzerine kustuysa."

"Bir daha hayatım boyunca velet görmek istemiyorum.
Ya ölürsün, ya bakıcılık yaparsın desinler kendi ellerimle kafama sıkarım."

"Hahaha. Ne espiri ama."

"Espiri yapanında.

Patron Özge sensiz bir yere gidemez dese hayatın boyunca bu evdesin kızım. Çünkü senin için hiç bir yere gitmem."

"Büyük söyleme Ege Aslan." Dedi Özge.

"Yasemin ablaya nasıl baktığını gördüm."

Ege,seni bastı bacak.
Diye Özge'nin üzerine yürüyünce,Özge koşarak tırmandı merdivenleri ve arkama sindi.

"Ne oluyor.
Sesiniz ta çalışma odasından duyuluyor."

"Yok bişey patron."

"Çocuklardan biri Ege abinin üstüne kustu. Yasemin ablaya rezil oldum diye bana sataşıyor."

"Özgeee!"

"Yalan mı?
Ama ne yalan söyleyim bir birlerine yakışıyorlar kardeşim.

Benim sayemde kız arkadaşın oldu işte fenamı. Hem abi de diyorum artık, bırak işte yakamı.
Ha abicim."

Dedi Özge incelik göstermeye çalışarak.

Gülerek.
" Tamam işte abisi. Uzatma sende." Dedim sırıtarak.

Ege pes edip sinirle odasına giderken,

"Bu kusmuk çıkmaz artık üstümden, 40 banyo lazım."
Diyerek hamurdandı.

Ege odasına giderken bizde salona indik.

"Sevim sultan birer kahve alabilirmiyiz lütfen."

"Hemen getiririm kızım."

"Özge anlat bakalım nasıl geçti piknik."

Çok güzeldi kardeşim.
Önce okula gidip çocukları ve Dilara ve Yasemin ablayı aldık.
Sonra mesire alanına gittik.

Bu süre içinde Ege abinin
Yasemin ablaya kaçamak bakışlarını görmeliydin. Bence hoşlandı.

Mesire yerindeyken hazırlıklara yardım bile etti.
Bence Yasemin ablada Ege'yi beğendi. Arada bir bakarken yakaladım.
Bu ikisi olur bence.

"Bak sen çöp çatanlıkta yapıyorsun ha."

Sevim sultanın getirdiği kahveleri içerken Özge kahkahalarla Ege'nin üzerine kusan çocuğu ve nasıl kustuğunu anlatırken Efe girdi kapıdan.

Doğruca yanıma geldi.
Önce bana sonra Özge'ye baktı.

"Anladım anladım.
Özel konu.
Tamam ben kaçtım.
Gidip Şanslıya bakayım. "Dedi Özge.

Özge gidince Efe karşıma geçerek oturdu.

"Ne oldu."

"Şüphelerimizde haklıymışız.
Soykanlar bir iş çeviriyorlar.
Sadece bize değil bir kaç şirkete daha gidip ortak aradıklarını söylemişler.
Dibini araştırdık.
Soykanlar aslında batmanın eşiğindeler. Sağdan soldan yüksek miktarda para bulmaya çalışıyorlar.
Projelerinin olup olmadığı bile şüpheli."

Bak sen.
Bir çok şirketi aynı yalanla kendilerine ortak yapıp paraları toplayacaklar. Sonra ya battık diye yada kaçarak vurgun vuracaklar.
Vay vay vay."

"Aynen."

"Cevabımız belliydi zaten yarın davette açıklarız kendilerine."

*****

Akşam olmuş davet zamanı yaklaşmıştı.

Efe ve Ege ile hazırlanıp 8 de çıkacaktık. Onlar hazırlanıp aşağıda beklerken bende hazırlığımı yeni bitirip odamdan çıktım.

Merdivenlerden inerken Özge'nin çaldığı ıslıkla ikizler bana dönünce birer ıslıkta onlardan geldi.

"Kardeşim harikasın.
Bütün erkeklerin gözü sende olacak bence."

Ege: "Patron o gözleri oyar."

Efe: "O oymazsan Kara Aslan oyar.
O da oymazsa ben hem Aslan'ı hem bakanları oyarım."

"Abarttınız yine hadi çıkalım. " Dedim inerek.

"Ya keşke bende gelebilseydim."

"Sana uygun bir yer değil Özge."

"Biliyorum, benim yerimede eylenin bari."

Özge'nin bakışları eşliğinde beyaz kabanımıda alıp evden çıkarak benim aracıma bindik.

1 saat sonra otele gelmiştik. Çok kişi olmasada kalabalıktı. İş stresini atmak için bu daveti bahane etmişlerdi

Ege'nin açtığı kapıdan inerek Efe'yi bekledik. Anahtarı valeye vererek yanımıza geldiğinde ikizlerin ortasında yürüyerek kanatlı kapıdan içeri girdik. Balo salonuna geçtiğimizde cıvıl cıvıl bir ortam vardı.

Kabanları girişe bırakıp aralarına katılmak için ilerledik. Gözüme ilk çarpan Soykan'lar oldu.
Aslında burda göreceğimi sanmıyordum ama onlarda gelmişlerdi.

Yanımızdan geçen garsondan birer kokteyl alarak etrafı izlemeye başladık. Bu sırada Soykan'lar da yanımıza geldiler.

"Cevher Hanım iyi akşamlar.
Bu akşam çok şıksınız.

"İyi akşamlar."

"Sizlerede iyi akşamlar beyler."

Desede ikizler cevap vermediler.

"Sizi burda görmekten memnun oldum açıkçası. Bizde cevabınızı merak ediyorduk.
Bizimle ortak olmak konusunu düşündünüzmü?"

"Düşünmedim.
Başından beri böyle bir niyetim yoktu zaten. Sizin ne teklif edeceğimizi ve neden bize geldiğinizi merak ettim sadece.
Öğrendimde ve emin olun herkesin ögrenmesini sağlayacağım."

"A-Anlamadım." Dedi yarı şaşkın yarı sinirli.

Biraz yaklaşarak,

"Batıyorsunuz Soykan. Ama hâlâ kuyruğunu dik tutmaya çalışıyorsun.
Bir kaç şirkete daha giderek ortaklık teklif ettin değilmi?

Paraları alıp battım mı diyeceksin yoksa Avrupa'yamı kaçacaksın.
Hangisi."

"Bu ne demek sen benimle nasıl böyle konuşursun." Dedi dişlerini sıkarak.

"Dişlerini gösteren çakala Aslanlar papuç bırakmaz.

Efe ve Ege aynı anda.
ve son anda elini Soykan'ın omuzunu sıkarken gördüğüm Aslan'da Soykan'ın arkasından atılıp geri bas lan."


Diyince şaşırarak susmak zorunda kaldı.
Cafer bir arkasına bir bize baktı.

"Ne oluyor lan!"

Dediğinde gülmek istedim haline.

"Sana bir teklifte bulunayım Cefer Soykan. Bu gece bu ülkeden gideceksin,bir dahada dönmeyeceksin.
Kendi kendine bat, kimseye bulaşmadan.

Çocuklar musade edinde Soykan bi hava alsın." Dedim sakince.

İkizler biraz kenara çekilince
Cafer ve kardeşi hızlı adımlarla uzaklaştılar.

Aslan yanımıza dahada yaklaşınca ikizler uzaklaştı. Aslan'ı fazla sevmiyorlardı ve belli etmekten çekinmiyorlardı.

"Bu ikisi benden hoşlanmıyor." Dedi Aslan, önce onlara sonrada bana bakarak.

"Nasıl vardın bu kanıya." Dedim gülümseyerek.

Elleri ceplerinde bana dahada yaklaşarak kulağıma doğru,

"Bu akşam çok şıksın Cevher'im." Dedi.

"Sana rahatlık mı batıyor?"

"Neden ki?"

"Sürekli beni kızdırma çabalarındasın."

"Emin ol kızdığında daha da güzel oluyorsun."

"Aslan canına mı susadın sen?"

"Evet!
Rica etsem benimle terasa gelirmisin? Beni orda vurursun.?

"Ne.?"

"Sadece 10 dakika.
Beni vurmazsan yine buraya inersin."

"Ne saçmalıyorsun Aslan? İçkimi içtin sen."

"Hayır içmedim.
Hadi benimle gel.
Sadece 10 dakika. 1 dakika fazla değil."

Kolumdan tutan Aslan ile asansöre doğru ilerlerken arkamızdan ikizlerin baktığını gördüm.

Asansöre girdiğimizde,

" Aslan sonunda kendini bana gerçekten vurduracaksın."

"Biliyorum."

Dediğinde camla kapatılmış terastaydık.
Başımı yukarı kaldırdığımda simsiyah bir gökyüzü gördüm. Bulutsuz berrak bir geceydi.

"Manzara güzelmiş. Böyle bir manzarası olduğunu bilmiyordum."

"Cevher." Dediğinde Aslan'a döndüm. Yüzüne gözlerine baktım.
Farklı bir bakıştı gözlerindeki.

Eğer beni vurursan yaralı bırakma. Tam kalbime nişan al.
Silahınla vur ama dudaklarından çıkacak o bir kelime ile vurma.
Hayır deme.
Bana bir şans ver. "

"Ne anlatıyorsun Aslan sen?"

Dediğimde yanıma dahada yaklaştı. Elleriyle omuzlarımdan tuttu.
Beni arkama çevirdi.

"Ne yapıyorsun?"

Dediğimde ise tam karşımda gökyüzünde yazılı olan yazıyı gördüm.

Hayretler içinde kocaman gözlerle okudum yazıyı.
Aslan delirmiş olmalıydı.
Bu, bu olamazdı. Çok saçma birşeydi.

Karanlık gökyüzünde terasın tam üstünde dronlarla yazılı şey...

"Benimle Evlenirmisin.?"

*******************************

Tadaaaaa.
Süpriz sonlu oldu değilmi.
Bekliyormuydunuz.?😁😁😁😁

Loading...
0%