"Cevher." Dediğinde Aslan'a döndüm. Yüzüne gözlerine baktım.
Farklı bir bakıştı gözlerindeki.
Eğer beni vurursan yaralı bırakma. Tam kalbime nişan al.
Silahınla vur ama dudaklarından çıkacak o bir kelime ile vurma.
Hayır deme.
Bana bir şans ver. "
"Ne anlatıyorsun Aslan sen?"
Dediğimde yanıma dahada yaklaştı. Elleriyle omuzlarımdan tuttu.
Beni arkama çevirdi.
"Ne yapıyorsun?"
Dediğimde ise tam karşımda gökyüzünde yazılı olan yazıyı gördüm.
Hayretler içinde kocaman gözlerle okudum yazıyı.
Aslan delirmiş olmalıydı.
Bu, bu olamazdı. Çok saçma birşeydi.
Karanlık gökyüzünde terasın tam üstünde dronlarla yazılı şey...
"Benimle Evlenirmisin.?"
Yazıyordu.
Gözlerim yazıda takılı şekilde kaç saniye yada dakika kaldım bilmiyorum.
Kendime gelir gelmez arkama dönüp Aslan'a baktım.
10 dakikadır söylediği şeyler yeni anlam kazanmıştı.
Bana böyle birşey göstereceği aklımın ucundan bile geçmezdi.
Gözlerine baktım.
Gökyüzünün siyahı, ve yıldızların ışıltısı gözlerine yansımıştı sanki ve de korku.
Gözleri gözlerimden dudaklarıma kaydı. Çıkacak olan kelimeyi bekliyor ve de korkuyordu sanki.
Olumsuz cevaptan korkuyordu
Aslan'ın bakışları eşliğinde ağır adımlarla yürüyerek yanından geçtim.
Terasta duvarın hemen yanında olan demirden yapılmış banka oturdum. Bacak bacak üstüne atıp parmaklarımı birbirine geçirerek ellerimi kucağıma koydum.
Aslan hâlâ aynı yerde duruyor bana bakıyordu.
Başımı gökyüzüne çevirdim.
Dronlar gitmişti ama yıldızlar duruyordu.
Aslan yavaş adımlarla gelerek yanıma oturdu. Ben gökyüzüne,o bana bakıyordu. İkimizde sessizdik.
Bir süre sonra hâlâ gökyüzüne bakmaya devam ederek,
"Cesaretin ve azmin taktire şayan Aslan Karabey." Dedim.
"Bu güne kadar hiç kimse bu kadar ileri gidemedi, buna izin vermedim.
Hayalini bile kurdurmadım hiç bir erkeğe.
Sadece sen bu kadar inatçı çıktın.
Gençsin, yakışıklısın, güçlü, cesur birisin. İşinde yetenekli,azimli ve başarılısın.
Bir çok kızın gözü kapalı üzerine atlayacağı bir erkeksin."
"Bu kadar iltifattan sonra cevabının evet olduğunu düşüne bilirmiyim.?"
Dedi Aslan gülümseyerek.
Başım yukarda gözlerimi bana bakan Aslan'a çevirdim.
"Ve de aptalsın!"
"Ne.?"
"Sana söylediğim hiç bir şeyi dinlememişsin!"
Dedim tekrar gökyüzüne bakarak.
"Sana söyledim.
Benden kimseye eş olmaz.
Kimsenin kadını olacak biri değilim. Kimsenin çocuğunu doğuracak biri değilim.
Kimsenin aşkla bakacağı biri değilim.
Yıllar önce bir seçim yaptım.
Bu şekilde yaşamayı seçtim.
Beni ilk gördüğünde sen bile kadın olmama ihtimal vermemiştin."
"Cevher..." Dedi Aslan.
"Günlerdir düşünüyorum.
Sadece seni düşünüyorum.
Ben hiç kimseye sana hissettiklerimi hissetmedim.
Bundan sonrada hissetmem. Beklemek, vakit harcamak, sadece canımdan ve ömrümden eksiltiyor o kadar.
Sen benim gözümde görünüşünle, hareketlerinle, karakterinle, cesaretinle, şevkatinle bir kadın kadar kadın bir erkek kadar erkeksin.
Beni senin girdabına çekende bu oldu.
Cevher...
Ben senin kokunu ciğerlerimle, dudaklarını dudaklarımla ezberledim. Bundan sonra hiç bir koku senin kokun kadar güzel, hiç bir tat senin dudakların kadar özel olmayacak. Bundan sonra bu ikisi olmadan ben yaşayamam.
Bugün buraya gelirken her şeyi göze alarak geldim. Beni çekip vurmanı bile. Teklifimi red etsen bile vazgeçmem. Yine ve yine tekrar ederim. Tâki sen kabul edene kadar."
Birden Aslan'ın ellerini hissettim. Avuçlarının arasına alarak kendine çevirdi yüzümü.
Gözlerime baktı.
Devamında dudaklarıma ilk olarak o bakışlar dokundu, sonrada dudakları.
Gözlerini kapatıp hiç korkmadan, çekinmeden arzuyla öptü beni. Hemde uzun bir öpüşle. Beni öpen ilk ve tek erkekti Aslan ve buna nasıl izin verdiğimi hâlâ aklım almıyordu.
Öylece donup kaldım.
İlk kez bir erkeğin arzulu öpüşünü hissettim.
Kıpırdamadım, karşı durmadım, karşılık vermedim.
Sadece durdum. Öylece durdum ve içimdeki kadının bundan hoşlanmasından nefret ettim.
Aslan geri çekilerek gözlerime dikti gözlerini. Daha önce hiç göremediğim
ve anlamını çözemediğim bakışları eşliğinde,
" Benden kurtulmak için artık gerçekten öldürmem gerekiyor beni." Dedi.
Tekrar yaklaşmak istediğinde ayağa kalktım.
"Artık gitsem iyi olur."
Dedim teras kapısına doğru adımlayarak.
Aslan hızla yerinden kalkıp yanıma gelip kolumdan tuttu.
Bakışlarımı Aslan'a çevirmeden teras kapısına sabitleyerek durdum.
"Cevabını vermedin."
Kolumu yavaşça çekerek kapıya ilerledim,içeri girerek asansörün düğmesine bastım.
Beklerken Aslan'da yanıma geldi. Hiç bir şey söylemeden bekledi.
Kapı açıldığında asansöre binerek balo salonunu olduğu kata bastım.
Aşağı inerken Aslan cebinden küçük bir kutu çıkardı.
Ben şaşkın şekilde bakarken sağ elimi eliyle tutarak dudaklarına götürdü. Avucumun içinede küçük bir öpücük koyduktan sonra kutuyu avucuma bırakarak parmaklarımı kapattı.
"Bunu parmağında görmeyi dört gözle bekleyeceğim" Dedi.
Bir kez daha dudaklarını dudaklarımda hissettim kısa bir an.
"Cevabını bekliyor olacağım." Dediğinde asansör kapısı açıldı.
Bana bakarak geri geri çıkarken ağır adımlarla bende çıktım.
Sonra arkasını dönerek çıkışa doğru yürüdü. İkizleri görünce kısa bir an bakıştılar. Sonra Aslan yürümeye devam edip çıkarak gözden kayboldu.
*****
Cevher'i ısrarla terasa götürerek dünden beri planladığın şeyi göstermiştim sonunda.
Kabul edip etmeyeceğini yada nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordum. Ama artık dönüşü yoktu.
Ben Aslan Karabey, Cevher Aslan'ın çekimine kapılmıştım bir defa.
Sürekli aklımda oluşuna engel olamıyordum. Flört edilecek biri olmadığınıda iyi biliyordum.
Sevgili ayakları,dışarı çıkma ayakları onda işe yaramazdı. Gece dışarı çıkmalar yemeğe gitmeler eğlence mekanları hiç biri onun tarzı değildi.
Bu yüzden tek atış hakkımı bu şekilde kullanmaya karar verdim.
Bütün cesaretimi toplayıp sonunda ona evlenme teklif etmiştim. Biliyordum acele etmiştim ama beklemek neyi değiştirecektiki.
Ben bundan sonra ondan başka hiç bir kadına bakamazdım.
Cevher gördüğü yazıdan sonra bir süre öylece yazıya takılı kaldı.
Sonra bana doğru döndü.
Gözlerinden sonra dudaklarına baktım. O dudaklardan çıkacak olan kelimeyi bekledim.
Ne diyecekti?
Evet mi?
Hayır mı?
Bekledim. Oysa bir şey söylemek yerine ağır adımlarla yürüyerek yanımdan geçip duvar dibindeki demir banka oturdu.
Bense sadece onu izliyordum.
Başını yukarıya kaldırarak gökyüzünü izlemeye başladı.
Ağır adımlarla gelip yanına oturdum. O gökyüzüne baktı ben ona.
O yıldızları seyretti ben onu.
Sonra dudakları hareket etti.
"Cesaretin ve azmin taktire şayan Aslan Karabey." Dedi.
Bana bakmadan konuşuyordu.
"Bu güne kadar hiç kimse bu kadar ileri gidemedi, buna izin vermedim.
Hayalini bile kurdurmadım hiç bir erkeğe.
Sadece sen bu kadar inatçı çıktın."
Bu sözleri beni gülümsetti.
"Gençsin, yakışıklısın, güçlü, cesur birisin. İşinde yetenekli,azimli ve başarılısın.
Bir çok kızın gözü kapalı üzerine atlayacağı bir erkeksin." Dedi
"Bu kadar iltifattan sonra cevabının evet olduğunu düşüne bilirmiyim.?"
Dedim yine gülümseyerek.
Gözlerini bana çevirdi.
"Ve de aptalsın."
"Ne.?" Dedim şaşırarak.
"Sana söylediğim hiç bir şeyi dinlememişsin."
Dedi tekrar gökyüzüne bakarak.
"Sana söyledim.
Benden kimseye eş olmaz.
Kimsenin kadını olacak biri değilim. Kimsenin çocuğunu doğuracak biri değilim.
Kimsenin aşkla bakacağı biri değilim.
Yıllar önce bir seçim yaptım.
Bu şekilde yaşamayı seçtim.
Beni ilk gördüğümde sen bile kadın olmama ihtimal vermemiştin."
"Cevher... " Dedim.
"Günlerdir düşünüyorum.
Sadece seni düşünüyorum.
Ben hiç kimseye sana hissettiklerimi hissetmedim.
Bundan sonrada hissetmem. Beklemek, vakit harcamak, sadece canımdan ve ömrümden eksiltiyor o kadar.
Sen benim gözümde görünüşünle, hareketlerinle, karakterinle, cesaretinle, şevkatinle bir kadın kadar kadın bir erkek kadar erkeksin.
Beni senin girdabına çekende bu oldu.
Cevher...
Ben senin kokunu ciğerlerimle, dudaklarını dudaklarımla ezberledim. Bundan sonra hiç bir koku senin kokun kadar güzel, hiç bir tat senin dudakların kadar özel olmayacak. Bundan sonra bu ikisi olmadan ben yaşayamam.
Bugün buraya gelirken her şeyi göze alarak geldim. Beni çekip vurmanı bile.
Teklifimi red etsen bile vazgeçmem. Yine ve yine tekrar ederim.
Tâki sen kabul edene kadar.
Dedim
Yüzünü avuçlarımın arasına alarak.
Yüzüne, gözlerine dudaklarına baktım. O dudakları beni yine kendine çekti.
Zehir olsa umursamayacak kadar arzuladım.
Gözlerimi kapatarak dudaklarımı dudaklarına bastırdım.
Hiç bir tepki vermedi.
Ama karşıda koymadı. Bu küçük umuda tutundum. Belki dedim oda birşeyler hissediyor.
Geri çekilerek gözlerine baktım yeniden.
O maviler denizdi, gökyüzüydü.
Beni içine çeken girdabı ise bir hortum olmuş beni denizlerinden göklerine kaldırıyor sonra yeniden denizlerine atıp diplerine çekiyordu.
Bundan sonra havaydı, suydu, gökyüzüydü.
Gündü, güneşti benim için Cevher.
" Benden kurtulmak için artık gerçekten öldürmen gerekiyor beni." Dedim.
Başka türlü onu bırakamazdım.
Bir kez daha öpme isteğime engel olamazken ayağa kalktı.
"Artık gitsem iyi olacak."
Dedi teras kapısına doğru yürüyerek.
Oturduğum yerden kalkıp hızlı adımlarla yanına gelip kolundan tuttum.
Bakışları kapıda sabit, durdu.
"Cevabını vermedin." Dedim.
Bekledim.
Sana bir şans vereceğim demesini bekledim.
Ama o kolunu yavaşça çekerek kapıya ilerledi,içeri girerek asansörün düğmesine bastı ve beklemeye başladı.
Cevap vermesede hayırda dememişti.
Bu hâlâ ihtimal var demekti benim için. Hiç bir şey söylemeden yanına gelip durdum.
Kapı açıldığında asansöre bindik. Balo salonunun olduğu kata bastı.
Aşağı inerken elimi cebime sokarak cebimdeki küçük kutuyu çıkardım.
Cevher'in bakışları arasında sağ elini elimle tutarak dudaklarıma götürüp
avuç içini öptüm.
Sonra kutuyu avucuma bırakarak parmaklarımı kapattı.
"Bunu parmağında görmeyi dört gözle bekleyeceğim" Dedim.
Bir kez daha dudaklarımı dudaklarına dokundurdum.
"Cevabını bekliyor olacağım." Dediğimde asansör kapısı açılmıştı.
Artık gitmeliydim.
Cevher'e bakarak geri geri çıktım.
Oda ağır adımlarla çıktı. Gözlerinde hâlâ garip bir bakış vardı.
Sonra arkamı dönüp çıkışa yürüdüm. İkizleri görünce bir kaç saniye bir birimize baktık. Sonra yürümeye devam edip otelden çıktım.
*****
Aslanın çıkışının ardından İkizlerin yanına gelerek,
"Gidelim artık." Dedim.
Efe'de, Ege'de garip bir bakışla bana bakıyorlardı.
İlk konuşan Efe oldu.
" Patron bir sorun mu var.?"
Hayatımın şokunu yaşadım.
Ben.
Cevher Aslan.
Bir erkekten ,hemde Aslan'dan evlenme teklifi aldım diyemedim.
Bunu bilseler ne tepki verirlerdi kim bilir.
Ege'yi bilmem ama Efe sinir krizi geçirebilirdi. O yüzden,
"Hayır bir sorun yok hadi gidelim." Dedim kapıya doğru yürüyerek.
Kabanımı alıp kapının önüne çıktığımızda araba gelmişti.
Ege direksiyona geçerken Efe'nin açtığı kapıdan arabanın arka koltuğuna binip oturdum. Efe'de Ege'nin yanına bindi.
Eve doğru yola çıktığımızda elimdeki kutuyu sıkıyordum hâlâ. İçindekinin ne olduğunu tahmin etmek zor değildi. Bir yüzüktü belliki.
Avucumu açıp siyah kutuya baktım.
Nasıl bir şey olduğunu merak etmekten kendimi alamadım.
Alyans mı yoksa tek taş mıydı?
İkiside bana göre değildi.
Kutuyu yavaşça açarak içindekini çıkardım.
Bunu beklemiyordum gerçekten.
Altın üzerindeki gümüş zeminde aslan kabartması olan altın bir yüzüktü.
Beni iyi tanımıştı.
Alyans yada tektaş sevmediğimi nerden anlamıştı acaba.
Ne demişti.
"Bunu parmağında görmeyi dört gözle bekleyeceğim"
Bu yüzüğü takmam demek cevabım evet demekti.
Peki bu yüzüğü parmağıma takacakmıydım?
Sanmıyordum.
Yüzüğü kutunun içine koyarak kapatıp kabanın cebine koydum.
Başımı geriye yaslayarak bu gece yaşadığım şeyleri düşündüm.
Böyle bir şekilde böyle bir teklif alacağım aklıma gelmezdi.
İnanması zor bir şeydi benim için.
Aslan inatla hep aynı şeyleri söylüyordu.
Bir çok insan benden,
Cevher Aslan'dan çekinirken o beni sevdiğini açıkça söyleyebiliyordu.
Gerçekten arsız ve yüzsüzdü.
Bu Aslan aklını kaçırmış olmalıydı.
Benimle nasıl bir gelecek hayal edebiliyordu anlamadım.
Evinde kocasını bekleyen, ya hamile ya kucağında bir bebek olan bir
Cevher.
Aklıma gelen görüntüyle birden bir kahkaha koptu dudaklarımdan.
Aynı anda Ege korku ve şaşkınlıkla biran arabanın kontrolünü kaybetti, sonra toparladı.
Bu kez elimi alnıma bastırarak dahada kahkaha ile gülmeye başladım.
Efe arkasını dönerek şaşırmış bir halde bana bakarak,"
"Patron iyimisin." Dedi.
"İyiyim,iyiyim.
Aslan'ın söylediği şeyler geldi aklıma kendimi tutamadım. " Dedim.
"Bu kadar komik ne söyledi."
"O kadar önemli birşey değil. " Dedim sadece.
Eve geldiğimizde geceyi geçmişti.
Arabadan inerek hızlı adımlarla içeri girdim. Hava bayağı soğuktu. Kasım sonuydu ve her an kar yağacak bir hava vardı.
Sabah kar ile uyanırsam şaşırmazdım doğrusu.
İçeri girip hızlı adımlarla merdivenleri çıkarak odama geldim.
Cebimden siyah kutuyu alıp aynanın önüne koydum.
Üzerimdeki kaban ve kıyafeti çıkararak askıya takıp dolaba bıraktım.
Banyoya girip suyu ayarlayarak küveti dolmaya bıraktım.
Elime aldığım siyah kutuyla gelip kendimi sıcak bıraktım. Suyun içindeyken kutuyu tekrar açtım.
O an Aslan'ın beni öpüşünü hatırladım ve hissetiğim duyguyu. İçimdeki kadın hâlâ her hücresiyle kadındı ve Aslan'a karşı birşeyler hissediyordu belliki.
Bu iyi değildi.
Benim için iyi değildi.
Cevher Aslan için iyi değildi.
Böyle giderse Aslan beni değiştirilebilirdi.
Değişirsem bütün kariyerim, saygınlığım her şeyim bir anda sarsılabilirdi.
Yüzüğü kutuya koyup kenara koydum.
Sonra işimi halledip banyodan çıktım. Kurulanıp giyinerek kendimi yatağıma bırakarak gözlerimi hiç bir şey düşünmeden uyumak üzere kapattım.
********************************
Bölüm sonu canlarım.
Yeni bölümler de görüşmek üzere sağlıcakla kalın.