Yeni Üyelik
48.
Bölüm

Y.C 48 Aşık

@azamet_29_2

 

Odadaki sandalyeyi yatağın yanına çekip oturdum. Alnındaki bandaja baktım önce. Düşerken çarpmış olmalıydı. Sonra kolundaki alçıya çevirdim gözlerimi.
Parmağında gördüğüm şeyle anında ayağa fırladım. O kadarki sandalye geriye düşecekken tuttum, uyanmasından korkarak.

 

"Takmış..."
Dedim.

 

Teklifimi kabul etmişti.
Bu yüzüğü takarak kabul etmişti beni.
İnanamadım.
Bir an hayal gördüğümü bile sandım.
Hemen yatağın diğer tarafa geçip eline yakından baktım.
Yatağın ucuna oturdum. Canını yakmamaya dikkat ederek alçılı elini elime aldım.
Verdiğim yüzüğe baş parmağımla dokundum. Gerçekten parmağında oluşuna bir kez daha sevindim.

 

Gözlerimi kapattığımda kalbimin heyecan dolu atışlarını kulaklarımda hissediyordum.

 

Ne kadar ısrar edersem edeyim o yüzüğü parmağında görmeyi beklemiyordum aslında.

 

Cevher'in kadın tarafını etkilemeyi basarsamda erkek tarafını geçebileceğimi sanmıyordum.

 

Ama görünen oki başarmıştım.
Gerçekten başarmıştım.
Şuan dünyanın en mutlu erkeği Aslan Karabey'di. Yani ben.

 

O an Efe geldi aklıma.
Odadan çıkarken söylediği cümleyi hatırladım.

 

"Verilen şansı iyi değerlendirirsin umarım."
Demişti.
Biliyorlardı. Onlarda herşeyi biliyorlardı.
Cevher ikizlerede anlatmıştı.
Tabiki anlatacaktı.
İkizler ve Cevher birbirlerinden hiç birşeyi gizlemiyordu.
Bu yüzden beni aramıştı Efe.
Cevher'in yanında olmak isteyeceğimi biliyordu.

 

Uyuyan Cevher'e doğru eğildim.
Yüzünü ve dudaklarını ezberlercesine izledim.
Bu güzellik artık benim bir parçam oluyordu.

 

"Kabul ettin Cevher. "
Dedim.
"Bundan sonra artık benim canımın pir parçasısın.

 

Bana verdiğin bu şansı çok iyi kullanacağım.
Sana söz veriyorum! Beni kabul ettiğin için pişman olmayacaksın."

 

İster istemez dudaklarına takılı kaldım.
Cevher'e bu kadar yakın olupta o dudaklarına dokunmadan durmak imkansızdı benim için.
Zehir bile olsa dayanamazdım.
Yaklaştım, küçük bir buğse bıraktım baldan dudaklarına.

 

"Kalan hakkımı sonraya bırakıyorum dişi aslanım."
Dedim parmaklarımla saçını düzelterek. Sonra elimi cebime götürerek 15 gündür yanımda taşıdığım, Cevher'deki yüzüğün eşini alarak parmağıma geçirdim.

 

Elimi Cevher'in elinin üzerine koydum.

 

"Kalbim durmadan çıkmayacak bu yüzükler."

*****

 

Kendime gelirken ilk hissettiğim başımdaki ağrı oldu.
Gözlerimi açamıyordum ama başımdaki keskin ağrıyı hissedebiliyordum.
Elimi başıma götürmek istedim ama kolumdaki ağrı ve ağırlık beni zorladı.
Aynı anda birinin kolumu tuttuğunu hissettim.

 

Yüzümü buruşturarak gözlerimi zar zor açarken tanıdık gelen ses,

 

"Kolunu kıpırdatma Cevher." Dedi.

 

"Aslan?"
Dedim kaşlarım çatık.
Hemen sağımda yatağın yanında duruyordu. Onun ne işi vardı benim yanımda.

 

"Evet Aslan." Dedi gülümserken.

 

"Ne oluyor."
Dedim yüzüne bakarak..
Bir an beynim durmuş gibi hissettim.

 

"Teras merdivenlerinden düştün patron."
Diyen diğer tarafımdaki sesin sahibi Efe'ydi.
İkizler elleri ceplerinde bana bakıyordu.
Hemen yanındaki Ege:

 

"Korkuttun bizi patron."

 

Hafızamı biraz zorlayınca hatırladım.
Terastan inerken başım dönmüş kendimi merdivenlerden düşerken bulmuştum.

 

"Aaa evet.
Hatırladım.
Kusura bakmayın çocuklar sizide korkuttum. Bir an başım dönünce dengemi kaybettim."

 

"Döner tabi.
Kaç gündür ruh gibi geziyorsun." Dedi Efe.
Bir yandanda Aslan'ı süzüyordu.

 

"İyiyim merak etmeyin."
Dedim dirseklelirimin üzerinde yerimde doğrulmaya çalışarak.

 

Ama Aslan anında bir elini omuzuma bastırarak,

 

"Kalkmasan daha iyi olur dinlenmelisin."
Dediğinde bahane edip gerisin geri yattım.
Zira sırtımdaki ağrıda Aslan'la aynı fikirdeydi.
Sanırım düşerken sırtımıda ağrıtmıştım.

 

Efe ve Ege yanıma yaklaşarak.

 

"Doktor başını çarptığın için 24 saat gözetim altında kalmalı dedi.
Bileğindede kırık var."

 

Diyince,önce koluma baktım. Elimin ortasından kolumun yarısına kadar alçı vardı. Sonra sol elimi alnıma götürdüm. Burdada bir bandaj.

 

Şansıma küfürler ettim içimden.
Düşüp hastanelik olmam yetmiyor gibi birde kırık kolum vardı artık.
Elimi alnıma bastırdım.

 

"Aksiliğe bak.
Bir bu eksikti.
Neyse kalmalık bir şey yok ben iyiyim çıkalım."

 

"Olmaz patron.
Doktor kalmalı dedi. Kolun bir yana başını kötü çarpmışsın. Yarına kadar kalman daha iyi."

 

"Gerek yok dedimya."
Dedim tekrar kalkmaya çalışarak.

 

Bu kez Aslan girdi söze.

 

"Hayır.
Doktor çıkabilir diyene kadar burdasın."

 

Aslan'a çevirdim başımı.
"Sen karışma.
Hem sen neden burdasın? "

 

Dedim. Aklıma yeni gelmişti.

 

"Efe'ye döndüm.
Onun ne işi var burda."

 

"Ben çağırdım."

 

"Neden?"

 

"Sorumluluklarını yerine getirmek ister diye düşündüm. Madem bir işe kalkışmış."

 

Dedi soğuk şekilde.

 

Aslan bana dudağının kenarıyla gülümseyerek, ben Efe'ye sinirle baktım.
Şuan bizimle kafa buluyordu.

 

İma ettiği şeyi anlamamak için aptal olmak gerekirdi.
Tabi Aslan'a göre birşey yoktu.
O halinden gayette memnundu.

 

"Her neyse." Dedi Ege.

 

"Şimdi patroncum.
Doktor yarına kadar burda kalmanı söyledi.
Tetkikler çıkınca yeniden gelecek.
Bu yüzden sen burdasın.
Bizim şirkete dönmemiz gerekiyor.
İbrahim bey aradı mallar depo önünde kaldı dedi. İndirmemiz gerekiyor ama belgelerde sıkıntı varmış.."

 

Efe:
Benimde acil olan görüşmeleri halletmem gerekiyor.
Yani biz dönmeliyiz.
Kadir'i ve Dilan'ı buraya yollayacağım.
Bu herifte burdan ayrılmaz heralde. Dedi çenesiyle Aslan'ı işaret ederek.
Aslan bozulsada üstelemedi.

 

"Kıyafetlerin yanında başka bir istediğin varmı."

 

Derin bir nefes alarak,

 

"Tamam siz gidin.
Ege Tolga bey ile yeniden randevu ayarla yarına. O iş önemli.

 

"Tamam."

 

"Efe seninlede akşam yeniden konuşalım."

 

"Tamam. O halde biz şimdi gidiyoruz."

 

Dedi Efe.
Bir süre Aslan'a baktıktan sonra,

 

"Biz akşam tekrar uğrarız." Diyerek odanın kapısını çekip çıktılar.

 

Onların ardından sessiz şekilde yüzüme bakan Aslan'a baktım.

 

"Neden öyle bakıyorsun?"

 

"Hediyeme bakıyorum."

 

"Hediye?
Ne hediyesi.?"

 

Dedim yatağın yanındaki düğmeye basıp baş kısmını biraz daha kaldırarak.
Tam yanıma, yatağın kenarına oturdu.

 

"Senden güzel hediyemi olur dişi aslanım."

 

"Yine saçmalamaya başladın Aslan."

 

"Sen kaderimin bana bahşettiği en güzel hediyesin."

 

Şaşkın yüzüne baktım.
Bu kadar süslü kelimelere alışık biri değildim.

 

" Sana verdiğim yüzüğü takmışsın."

 

Dedi elime bakarak.

 

"Dünyanın en mutlu erkeği benim şuan."

 

Kendi elinde takılı aynı yüzüğü gösterip elini elimin üzerine koyarak, yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve devam etti.

 

"Benim kalbim durmadan bu yüzükler çıkmayacak Cevher Aslan.
Hatta öldüğümde bile bu yüzükle gömsünler beni."

 

Aslan'ın yüzüne baktım.
Adamın ağzı iyi laf yapıyordu ve gözlerindeki ışıltı o geceden daha fazlaydı.

 

"Bu kadar mı çok istiyordun bu yüzüğü takmamı ve benimle evlenmeyi."

 

Dedim alaycı şekilde.

 

Dahada yaklaştı.
Kulağıma doğru eğilerek derin bir nefes çekti içine.

 

"Ucunda ölüm olsa kabul edecek kadar istiyorum seni.
15 gündür cevabın için ölüp ölüp geri dirilirken Efe beni arayıp hastanedeyiz dediğinde bir an gerçekten kalbim durdu sandım."

 

Dedikten sonra gerileyip yüzüme dündü. Hâlâ çok yakınımdaydı. O kadarki bir iki santim boşluk var yada yoktu. Önce gözlerini gözlerime sabitledi. Bir süre takılı kaldı orda.
Sonra göz bebeklerini yüzümde gezdirerek dudaklarımda durdu. Sağ elini üzerimden geçirip diğer yana yatağa dayayıp sol elini boynuma koydu nazikçe.

 

"Verdiğin şans için pişman olmayacaksın Cevher'im."

 

Derken dudaklarını dudaklarımda hissettim. Aynı anda kolunu belime sarıp beni kendine çekerek öncekilerden daha güçlü bir arzuyla öptüğünde pes ederek gözlerimi kapattım.

 

İlk kez bir erkeğin, ilk kez Aslan'ın öpüşüne karşılık verdim.

 

Bu hareketim kendi içimde bir çatışmaya sebep olsada içimdeki kadın beni sinir edecek kadar halinden memnundu.

 

Aslan bunu hissettiğinde belimdeki eli daha sıkı sardı beni.
Uzun bir öpüşten sonra uzaklaştığında. Gözleri gözlerimde,

 

"Bundan sonra beni öldürsen bile kurtulamazsın benden.
Ruhum gelir ruhunu bulur."

 

Dedi yerine oturarak.

 

"Ben hiç bir erkeğe bana bu kadar yakın olma hakkı vermedim Aslan.
Şansını iyi kullanamazsan kendine mezarlıktan yer beğen."

 

Dediğimde kahkaha ile güldü.

 

"Bu şansı iyi kullanamazsam enayiligim için kendi kafama sıkarım zaten Mücevher'im. "

 

Dediğinde kapı tıkladı.

 

"Girin."

 

"İçeri giren kişi doktor ve bir hemşireydi."

 

"Cevher Hanım geçmiş olsun.
Nasıl hissediyorsunuz ?"

 

"Daha iyiyim teşekkür ederim. Hatta çıkacak kadar iyiyim. Ne zaman gidebilirim."

 

"Baş dönmesi veya mide bulantısı hissediyormusunuz?"

 

"Hayır yok."

 

" Güzel. Yinede yarına kadar misafirimiz olun. Bu arada tetkiklerinizde çıktı. Maalesef kan değerleriniz çok düşük.

 

Bu günlük serumla vitamin desteği vereceğiz. Ama çıktıktan sonra bir süre beslenmenize uyku düzeninize ve kan ilaçlarınızı almaya dikkat etmeniz gerekiyor."

 

Ben cevap vermeden Aslan atladı söze.

 

"Merak etmeyin doktor aldığından emin olacağız."

 

Dediğinde bir kaşım havada Aslan'a baktım.

 

"Yavaş ol Aslan Karabey.
Bu kadar aceleci olma bence."

 

Anında sahiplenme moduna girmişti Aslan.

 

"Senin iyiliğin için mücevherim."

 

"Cıvıma Aslan."

 

Hemşire sol koluma serumu takarken
Doktor tekrar geçmiş olsun diyerek çıktı.
Hemşire:

 

"Bu bitince gelip diğerini takacağım. Tekrar geçmiş olsun."

 

Dediğinde bir hemşireye bir kocaman seruma baktım.
Hemşirede çıkarken derin bir nefes vererek kendimi geriye bıraktım.

 

"Hay böyle şansa.
Dünya kadar iş beni beklerken ben burdayım."

 

"Birde iyi tarafından bak Cevher Aslan.
Sana kalsa hiç uyumadan çalışacaksın. Bu sayede biraz dinlenir ve enerji toplarsın. Yarına kadar sabret."

 

"Sanmıyorum. O kadar sabırlı biri değilim hastane konusunda.
Sende gidebilirsin artık.
Şirketini boş bırakmasan iyi olur."

 

"Sorun değil. Abimi rehin aldım.
O duruyor şirkette.
Ben sadece işin okul kısmına bakıyorum."

 

"Amerikadaki şirket ne oluyor abin burdayken. Yada ailesi. "

 

"Şirket bir süre daha kendini götürür.
Abim yeteneklidir ve müdürleride.

 

Ailesine gelince.
Abim yalnız yaşıyor eşinden ayrıldı.
Araları iyi değildi zaten. Arada kızı Nehir geliyor yanına.

 

Aslında abime görede iyi bir aday bulursak onuda evlendirebiliriz.
Çifte nikah yaparız. Ne dersin."

 

Dediğinde yüzüne baktım.

 

"Gerçekten arsız ve gamsızsın."

 

"Beni tanıyorsun Cevher.
Sadece senin yanında böyleyim."

 

"Yüzüğü taktım diye anında nikah bekleme Karabey."

 

"Bu yüzük parmağında olduğu sürece, kokuna ve dudaklarına dokunabildiğim sürece ölene kadar beklerim.
Ama bu ikisinden uzak kalırsam işte o zaman ölürüm. 15 gün nasıl dayandım onu bile bilmiyorum."

 

Dedi.
Bu adamı konusturmamak gerekli.
Konuştukça çenesi düşüyordu.

 

Gözlerimin kapanmaya başlayınca esnemeye başladım.
Muhtemelen serumun etkisiydi.
Aslan ayağa kalkarak,

 

"Uyu dinlen. Ben burdayım."

 

Dedi eğilip bana yaklaşarak.
Bu kez izin vermedim.

 

"Aslan farkındamısın bilmiyorum, suyunu çıkarıyorsun."

 

"Farkındayım ama elimde olan birşey değil. Bütün suç o dudaklarında."

 

Dedi yerinde doğrulurken.
Gözlerim benden izinsiz kapanmaya başladığı için pes edip gözlerime izin verdim.
Gözlerimi kapatıp uykuya bıraktım kendimi.

*****

 

Cevher uyurken Dilan ve Kadir gelmişti. Onlardan bir iki saat sonrada Efe ve Ege.
Ama Cevher ilaçlarında etkisiyle derin uyuduğu için fazla durmadan tekrar döndüler.

 

Efe bey çıkarken,

 

"Yarına kadar dinlenmesi lazım. Ama sabredemez. Çıkmaya kalkacak. Yapabilirsen izin verme." Dedi ve gitti.

 

Yapabilirsen demek,biz yapamıyoruz demekmiydi.

 

Onlar gidince Dilan sandalyeyi yatağın yanına çekip otururken bende kendimi koltuğa bırakıp biraz gözlerimi dinlendirmeye karar verdim.
Ne kadar uyudum farkında değilim ama gözlerimi açtığımda akşam olmuştu. Hemen yerimde doğrulup Cevher'e baktım. Hâlâ uyuyordu. Dilan'da elinde bir kitap hâlâ sandalyedeydi.
Gözlerimi tekrar kapattım, az önceki halimden tek farkı artık uyumuyordum.

 

"Geçmiş olsun efendim.
Nasıl hissediyorsunuz?" Diyen Dilan'ın sesiyle Cevher'in uyandığını anladım.

 

"Teşekkür ederim iyiyim.
Saat kaç."

 

"Akşam dokuz."

 

Sessiz geçen bir kaç saniyeden sonra,
Dilan:

 

"Neden kalkıyorsunuz?"

 

Dediği anda ayağa kalkıp Cevher'in yanına gelip " Nereye." diye sordum.

 

Sinirli ve şaşkın yüzüne baktı.
Bunu beklemiyordu Sanırım.

 

"Tilki uykusumu uyuyorsun?"

 

"Cevher nereye dedim.
Çıkmayı düşünüyorsan aklından bile geçirme."

 

Ayağa kalkarak,

 

"Birincisi bir şey yaparken kimseden izin almam. İkincisi banyoya gitmek içinde soracak değilim." Dedi.

 

"O kadarına karışmıyorum tabiki."

 

Dedim tekrar koltuğa oturup bacak bacak üstüne atarak.

 

"Dilan kıyafetlerim nerde?"

 

"Dolapta efendim."

 

"Kadir?"

 

"Odanın dışında."

 

" İkizler geldimi?

 

" Evet. Siz uyurken gelip gittiler."

 

"Nasıl bu kadar sızmışım ben."

 

Onlar konuşurken ben sessiz dinledim sadece.

 

Cevher odadaki banyoya girip çıktıktan sonra tekrar yatağın yanına gelerek,

 

"Dilan kıyafetlerimi verirmisin." Dedi.

 

Dilan:
"Ama efendim."

 

Dediğinde yine hızla kalkıp Cevher'in yanına geldim.

 

"Ne yapacaksın kıyafeti."

 

"Bu kadar yeter çıkıyorum.
Dilan işlemleri yap lütfen!"

 

"Olmaz dinlenmem lazım.
Çıkamazsın."

 

" Öylemi dersin.
Kendimi sizden iyi tanıyorum.
İyiyim ve çıkıyorum. Kimseye de sormuyorum.

 

Dilan tekrarlatma sende."

 

"Peki efendim."

 

Dedi Dilan dolaptan kiyafet çantasını getirip yatağa bırakırken.
Dilan çıktıktan sonra Cevher çantadan çıkartığı eşofmanlarını önce yatağa bıraktı.
Üzerimdeki hastane piyasasının altını çıkarıp sol eliyle eşofman altını giydi.

 

Bunu yaparken orda oluşuma ve onu izliyor oluşuma zerre aldırmadı yine.
Bu huyu hiç değişmeyecek gibiydi.
Nasıl yanında duran bir erkekten rahatsız olmazdı.
Benim için ölünecek bir manzara olsada bunu başka bir erkeğin yanında yaptığını düşününce saniyelik delirmekten döndüm.

 

Üzerindeki pijamanın düğmelerine geçerken, yanına gelip beline sarılmaktan alamadım kendimi. Sımsıkı sarılıp kendime çektim.

 

"Ne yapıyorsun Aslan."
Dedi kızgın gözlerle.
Hangimizin gözü daha fazla kızarmıştı acaba.

 

" Hâlâ aynısın Cevher."
Hâlâ nasıl bişey olduğunun farkında değilsin. Beni öldürmeyi istiyorsan direk vur. Böyle işkence yapmakdan daha iyidir.

 

Ve birdaha yanımda üstünü değişirsen kendimi tutamayabilirim."

 

Dedim dudaklarına yaklaşırken.
Ama bacağıma yediğim tekmeyle durmak zorunda kaldım.

 

" Bunu birdaha yaparsan kendimi tutmam. Başka yerine yerine yersin o tekmeyi."

 

"Seninle işimiz var." Dedim Bıkkın.

 

"Durda yardım edeyim bari."

 

"Gerek yok."

 

"Gerek var."

 

Üzerinden çıkarmaya çalıştığı pijamayı çıkarmasına yardım ederek eşofmanının üstünü giymesinede yardım ettim.
Alçıdaki kolunun üzerinden fermuarıda çekince yerdeki ayakkabılarını giydi.

 

Efe'nin beni neden uyardığını yeni anlamıştım.
Cevher bir şeyi yapmak istediğinde bu ne olursa olsun yapıyordu.

 

Yanımdan uzaklaşarak odanın kapısından çıkarken, ben arkasından baktım.

 

"Sen kalıyorsun galiba."

 

Dedi geriye dönüp.
Oğlum Aslan sana kolay gelsin.
Bu dişi aslanla işin var. Diyerek bende peşinden çıktım.
Arkamızdaki Kadir ile birlikte asansöre gelerek bindik.

 

Aşağı inerken,
"Neden yarını beklemeyip inatla çıktın."

 

"Evdede dinlenebilirim. Yarın erkenden şirkette olmam lazım.
Seninde."

 

"Benmi.?
Zevkle gelirim hatta bundan sonra senin şirketinde eleman olarak bile çalışırım. Yeterki sana yakın olayım. Ama sebebinide söylesen fena olmaz."

 

Bana ters bir bakış atarken,

 

"Seni yeni geçici ortağın ile tanıştıracağım."

 

"Ortak.?"

 

"Evet Tolga Bey."
Okulun çevre düzenleme işini ona vermeyi düşünüyoruz.
Eğer anlaşabilirsek siz son yerleri bitirirken, onlarda çevre düzenlemeye girecekler."

 

"Olabilir.
Onlar gereken malzemeleri hazır edene kadar zaten bir ay geçer. Bizde sona yaklaşmış oluruz."

 

"Yatakhaneler için bir yerle anlaştınız mı.?" Dedim duran asansörden inerken.

 

"Ege bir kaç yerle görüştü.
Yataklar ve mobilyalar ve mutfak için. Yemek şirketi içinde bir kaç yer var elimizde."

 

"İkisi içinde önerim var dinlemek istersen."

 

"Olur dinlemek isterim. Yarın geldiğinde tekrar konuşalım."

 

"Anlaştık."

 

Kadir:

 

"Efendim Dilan geliyor.
Siz burda bekleyin arabayı kapıya getireyim."

 

"Tamam Kadir."

 

Dilan'da yanımıza gelince birlikte binadan çıkarak arabaya bindik.
Eve doğru yola çıkarken,

 

Cevher:

 

"Kadir beni bıraktıktan sonra Aslan beyi de evine bırak lütfen."

 

"Peki efendim."

 

"Yanında o kadar kaldım.
Bi kahve ikram edersin sanmıştım."

 

"Olur bi kahve ikram ederim.

 

Şirkete geldiğinde içersin.
Esra güzel kahve yapar."

 

Dedi sinir bir gülümseme ile.

 

" Yüzüne baktım önce.
Bana bakan mavi gök ve mavi denizin karıştığı gözlerine baktım sonra.
Sana aşığım be kadın.
Her huyuna her haline aşığım."

 

Dedim içimden.

 

 

********************************
Romatik bölüm sonu.
Beğeni ve yorumlar itina ile alınır.















 

Loading...
0%