Yeni Üyelik
49.
Bölüm

Y.C 49 Kıskanç

@azamet_29_2

 

"Yanında o kadar kaldım.
Bi kahve ikram edersin sanmıştım."

 

"Olur bi kahve ikram ederim.

 

Şirkete geldiğinde içersin.
Esra güzel kahve yapar."

 

Dedi sinir bir gülümseme ile.

 

" Yüzüne baktım önce.
Bana bakan mavi gök ve mavi denizin karıştığı gözlerine baktım sonra.
Sana aşığım be kadın.
Her huyuna her haline aşığım."

 

Dedim içimden.

*****

 

Hastaneden çıktıktan sonra Kadir, Dilan ile beni bırakmak için önce eve uğradı.
Bahçeye girdiğimizde Dilan önden inerek eşyaları alıp bir kaç adım ilerde beklerken Aslan inip kapımı açınca bende açtığı kapıdan indim.

 

Kapının önüne kadar geldiğimizde
Aslan kulağıma yaklaştı.

 

"Yarına kadar nasıl bekleyeceğim."

 

Dediğinde yüzüne baktım.
Kendimi neye bulaşırdım ben diye düşünmeden edemedim.

 

O anda kapı açılıp ikizler kapıda göründü.

 

"Patron senin ne işin var burda hastanede olman gerekiyordu."

 

Dedi Aslan'a bakarak.

 

"Sizde biliyorsunuz hastaneleri sevmiyorum çocuklar."

 

Aslan:

 

"Kusura bakma Efe bey.
Henüz sözüm geçmiyor bu Aslan'a."

 

Dediğinde bir Efe'ye bir Aslan'a baktım.
Anlaşılan Efe Aslan'ı tembihlemişti.

 

"Cevher Aslan size teslim.
Banada musade.
Yarın 9 da görüşürüz."

 

Diyen Aslan arkasını dönerek tekrar arabaya binince Kadir'de gaza basıp uzaklaştı.
Bende içeriye girip salona geçerek kendimi koltuğa bıraktım.
Arkamdan sesizce gelen ikizlerde karşımdaki koltuğa geçip oturdu.

 

Sevim sultan salona gelerek,

 

"Cevher kızım geçmiş olsun.
Nasılsın?"

 

"Sağol sultanım. İyiyim."

 

"Size nazar değiyor kızım.
Kurşun mu döktürsek ne yapsak."

 

Kahkaha ile güldüm.
"Sultanım kurşunluk olsa her tarafımızdan geçmişliği var.
Bizimki kurşun dökmekle geçmez gibi." Dedim.
Kadında ister istemez güldü.

 

"Patron sana inanamıyorum.
Neden orda dinlenmek yerine yine eve geldin."

 

"Benim en rahat olduğum yer kendi evim Ege."

 

Kapı tekrar açılınca gelen kişiye baktım. Dilan elinde çantalarla içeri girdi.

 

" Efe eşyalarımı ve ilaçlarımı alırmısın lütfen."

 

Sinsi bir gülümseme ile baktım bunu söylerken.
Efe önce bana baktı, sonra kalkıp Dilan'ın yanına giderek elindeki çantaları aldı. Bu aradaki bakışları dikkatimden kaçmadı tabiki.

 

Kısık sesle konuştukları bir kaç kelimeden sonra Dilan dışarı çıkarak gitti. Efe elindeki giysi çantasını kenara bıraktıktan sonra ilaçların olduğu çantayla yanıma geldi.

 

"Dilan'ı kovdunmu yoksa."

 

"Hayır gidip dinlenmesini söyledim."

 

"İyi yapmışsın."

 

Efe tekrar karşıma oturup tek tek ilaçları çıkarıp bakmaya başladı.

 

"Patron bunların hepsini düzenli olarak alacaksın unutma!"

 

"Valla bilmiyorum. İşlere dalıp unutmazsam alırım."

 

"Kolun nasıl patron. "

 

"İyi Ege. Hafif bir ağrı var.
Oda zamanla geçer. Ama bu alçı işi iyi olmadı.

 

Siz ne yaptınız?"

 

" Malları indirdik ama bir süre beklemek zorunda kaldık. Belgelerde sıkıntı çıktı. Yanlış yazılan şeylerden dolayı anlaşmazlık oldu. Belgeleri yeniden düzenleyip hallettim.
Ama mallar geç inmiş oldu. Tabi bu gecikme bizi etkileyecek. Ama sorun olmaz."

 

"Sebebi kim?"

 

"Hilmi müdür."

 

"Anladım."

 

"Tolga Taşhan ile randevu ne oldu."

 

"Ayarladım. Yarın 9 a kadar gelmiş olur. Aslan'ın gelmesi ne iş."

 

"Okulun çevre düzenleme işini Taşhan'lara verirsek Aslan'la birlikte çalışacaklar. Bu yüzden tanışsınlar diye çağırdım. Ortak bir program yaparlarsa daha hızlı ilerlerler.
Aslan'lar hızlı gidiyor.
Bir kaç aya biterse yeni döneme okul açılmış olur.
Bizde o zaman kadar gerekli izinleri ve yol işini halledebiliriz."

 

"Hadi bakalım."

 

"Efe. Sende durum ne?
Bizde sorun yok.
Nihayet yoluna girdi herşey.
Yeni gereçler, adamlar, alımlar herşey tamam bir süre rahatız."

 

"Güzel.
Özge nerde? Şimdiye kadar cırlaması lazımdı.?"

 

"Özge mi?
O geveze cadı odasında."

 

"Ne oldu yinemi kavga ettiniz?" Dedim gülümseyerek

 

"Patron bu kız benim delirmem için yollanmış bir ajan bence.
Yasemin'in beni kahveye davet ettiğini öğrenmiş. Geldiğinden beri benimle alay ediyor."

 

"Kardeşim gelmişsin."
Dedi Özge. Hızlı adımlarla merdiveni kat edip yanıma kadar gelerek.

 

"İti an çomağı hazırla."
Özge Ege'ye pis pis baktıktan sonra.

 

" Nasıl oldu kolun kardeşim.
İyimisin?
Acıyor mu?
Ya başın.
Pansuman yapayım mı.?
Nasıl oldu, nasıl düştün?"

 

Efe:
"Özge bir sus.
Kardeşini pişman ettin geldiğine."

 

"İyiyim Özge." Dedim.

 

"Merak edecek bir şey yok.
Pansuman zamanı gelince yapmanı rica edeceğim."

 

" Tamam."

 

Yavaşça ayağa kalkarak. Merdivenlere yöneldim.

 

"Ben üzerimi değişip geliyorum."

 

"Tamam patron.
Akşam yemeği sen inene kadar hazır olur."

 

"Kardeşim kolunla nasıl değişeceksin?Yardım edeyim mi?"

 

"Sağol Özge kendim hallederim."

 

Odama çıkarak elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdim. Önce üzerimdeki eşofmanı kurtuldum.
Alçı yüzünde sol elinin yardımı ile sağ el parmaklarımı sonrada parmaklarımın yardımı ile sol elimi yıkayıp çıktım. Üzerime temiz başka bir eşofman takımı giyerek odadan çıktığım da kapının önünde yine çirkin çekirdeği gördüm.

 

"Sen büyümüşmüsün ne?
Çekirdeklikten zeytinliğe geçmişsin. Ama gözün yine benim odamda."

 

Ayaklarımın arasından odaya girecekken ensesinden tutup havaya kaldırdım.

 

"Senin benim odamla alıp veremediğin ne anlamdım."
Cevap miyav...
Elimde zeytin kılıklı ile merdivenlere gelerek,

 

" Özge." Diye seslendim.
Koltuktaki Özge,

 

" Efendim." Diyerek bana döndüğümde elimde kedisini görünce,

 

"Hiii.!!"
Diyerek hızla yanıma koştu.

 

"Yinemi kaçmış."

 

"Kaçmakla kalmamış.
Gözü yine benim odamdaydı."

 

"Özür dilerim kardeşim söz birdaha olmaz. Neden ısrarla senin odana girmek istiyor anlamdım."

 

Ege:
"Senin gibi gıcıkta o yüzden."

 

"Sensin gıcık.
Yada,sırık mı desem."

 

" Özgeee!! "

 

"Ne var?"

 

Sevim sultanın, "Yemek hazır."
Sözleriyle Efe araya girdi.

 

"Kesin kavgayı."

 

Kavga bitince birlikte mutfağa geçtik.
Akşam yemeğinden sonra ilaçlarımı hatırlatan Efe sayesinde içip herkes odasına geçerken bende kendimi odama ve yatağına attım.

*****

 

Sabaha kadar doğru düzgün kapanmayan gözlerimi açtığımda saat 7 olmuştu. Kolum yüzünden iyi uyuyamamıştım.
Sanki koluma 1kilo taş bağlı gibi ağırlık hissediyordum.
Buda beni rahatsız ediyordu.
Uykulu gözlerle kalktım. Banyoya girip işlerimi halledip çıktıktan sonra giyinme odasına geçtim.
Bu arada kapı çalındı.

 

"Gel."

 

"Kardeşim uyandım mı.?"

 

"Evet Özge gel. Giyinme olasındayım."

 

Özge odanın hemen yanında durup.

 

"Giyinmene yardım edeyim mi diye sordu.
"Teşekkür ederim Özge.
Benim akıllı kızım büyümüş yardımlar teklif ediyor."

 

"Yaa kardeşim."

 

"Senin okulun yok mu.
Niye burdasın." Dedim gülerek.

 

" İlk ders boş."

 

"Sakın derslerini aksatma."

 

"Sen merak etme kardeşim."

 

Dedi elimdeki gömleği alarak arkamda durup, giymeme yardım ederken.

 

Elimle saçlarını karıştırıp teşekkür ettim.
Sonrada askıdan kahve renkli ceketimi alıp odadan birlikte çıkarak aşağı indik. Bizle beraber ikizler de salona gelince birlikte mutfağa geçerek kahvaltı masasına oturduk.

 

Ardından biz şirkete Özge okula yola çıktık.
Saat 08:15 kendi ofisime gelişmiştim. Kapıdan girereken,

 

" Esra bana bir kahve getirir misin lütfen.?"

 

"Hemen efendim."

*****

 

Cevher'i evine bıraktıktan sonra Kadir, benide evime bıraktı.
İçeri girip kendimi salona attığımda abim salonda elinde telefon bir ileri bir geri yürüyordu.

 

Beni görüp otur işareti yapınca,
koltuğa geçip oturdum.
Telefonu kapattığında karşımdaki koltuğa geçip.

 

"Anlat ne oluyor.
Koştur koştur bi gittin, gidiş o gidiş. Aramalarıma cevap vermiyorsun mesajlara bakmıyorsun ne oluyor?"

 

"Sen benimi aradın." Dedim telefonu çıkararak ekrana bakarken.
15 arama ve 10 mesaj vardı.

 

"Abi pardon ya.
Sabah Efe arayınca çıkmak zorunda kaldım. Cevher kaza geçirmiş."

 

"Ne? Trafik kazasımı?"

 

"Hayır merdivenlerden düşmüş. "

 

" Kötü değildir umarım. "

 

" Değil. Başını çarpmış.
Birde kolu kırık.
Asıl büyük haber ne biliyormusun.?"

"Ne?"

 

" Verdiğim yüzük, parmağında."

 

"Oooo." Dedi abim ayağa kalkarak.
Bende kalkınca önce elimi sıktı sonra sarıldı.

 

"Kardeşim zaferin kutlu olsun."
Dedi gülerek.

 

"Artık özgürüm demek ki."

 

"Ne demek özgürüm dönüyormusun ?" Dedim oturarak.

 

"Gitmem gerekiyor. Diğer şirkette bizim oğlum. Daha fazla başı boş bırakamam.
Nehir'de aradı. Gelmek istiyor."

 

"Anladım ne zaman döneceksin."

 

"2 gün sonra, Cumartesi."

 

"İyi bari. Yarın Aslan Holding'e gitmem gerekiyordu."

 

"Hayırdır?"

 

Bildiğin gibi okul işinde sonlara yaklaşıyoruz. Çevre düzenleme ve yeşillendirme işi için Tolga Taşhan'la anlaşacaklarmış.
Hem ayrıntıları konuşmak hemde tanışmak icin orda olacağım.

 

" Tolga Taşhan?"

 

"Tanıyormusun.?"

 

"Herkesin tanıdığı kadar.
Şuana kadar yaptığı işlerden şikayeti olan olmamış biri. Buda işini iyi yaptığını gösteriyor. "

 

"O zaman sıkıntı beklemiyorsun."

 

"Aynen ama yinede gözünü aç."

 

"Eee. Nikâh ne zaman. "

 

"Ne nikâhı."

 

"Oğlum senin kafan nerde. Az önce dedinya Cevher yüzüğü takmış diye."

 

"Abi nikah uzakta duruyor gibi."

 

"O niye?"

 

" Yüzüğü taktım diye hemen nikah bekleme diyor."

 

"Oo bak bu iyi olmamış."

 

" Anlayacağın önümde şahane bir pasta var ama yemek yerine bakmaya mahkumum."

 

Dediğimde abim kahkahayı patlattı.

 

" Yazık sana ya.
Valla bak.
Ben sana dedim ama. Senin bu dişi aslandan çekeceğim var."

 

Dediğinde gülümsemesen edemedim.

 

"Çektirsin abi.
Çektirecekse o çektirsin..
Beni kabul etti ya şimdilik bana yeter."

 

"Mecnun Aslan'da hiç çekilmiyor.
Hadi ben kaçar."

 

Diyerek yukarı çıktı abim.

 

*****
Sabah uyanır uyanmaz, daha doğrusu uyumadan uyanmaz demeliyim. Çünkü doğru düzgün uyumamıştım. Dünkü heyecanım olduğu gibi duruyordu. Yüzüğü parmağında gördüğüm anki sevincim ve heyecanım geçmemişti.
Dünden sonra şimdiden özlemiştim kokusunu.

 

İlk iş hızlı bir duş ve hazırlanıp salona indim.
Kapıya yönelmişken abimin sesi geldi.

 

"Aslan buraya gel.!"

 

Mutfaktaki abimin yanına gelmek zorunda kalıp,

 

" Buyur abi."

 

"Ne bu acele oğlum birşeyler ye öyle git."

 

"Sağol abi aç değilim."

 

"Otur!"

 

Abimin zoruyla bir parça peynir ve zeytin attım ağzıma. Bir bardakta çay içip, " Görüşürüz." Dedim.

 

Arkamdan bağırdı,

 

"Liseli ergenlere benzemişsin. "

 

Dediğini duydum ama aldırmadım.
Bahçede beni bekleyen Kazım'ın açtığı kapıdan arabaya binip oturdum.
9 a çeyrek kala Aslan Holding'de kapalı garajdaydık.

 

Park yeri beklemeden ben önden inerken Kazım arabayı başka yere çekmek için devam etti.

 

Garajdaki asansöre yönelip düğmeye bastım. Asansörün gelişini beklerken elime aldığım telefonla mesajlarımı kontrol etmeye başladım.

 

O sırada yanıma gelen bir kadın ve erkek dikkatimi çekti. Onlarda asansörü bekliyorlardı.
Yönümü dönüp baktığımda Tolga Taşhan'ı tanıdım.
Ben ona bakarken oda bana bakınca o da beni tanıdı.

 

"Aslan Karabey." Dedi hevesle.

 

"Merhaba sizinle yukarda karşılaşacakken burda karşılaştık. Güzel tesadüf."

 

"Merhaba Tolga Bey."

 

Dedim elimi uzatarak.
Biz tokalaşırken yanındaki kadında bana bakıyordu.
Bende yukardan aşağı kadını süzerek baktım.
Mavi mini etek, beyaz dekolte bluz, siyah ceket ,siyah ayakkabı ile belli ettiği öz güven sahibi hanımdı.

 

" Merhaba bende Çağla Taşhan.
İş arkadaşımın böyle genç ve yakışıklı bir beyefendi olduğunu söylememiştin abi."

 

"Abi?" Dedim Tolga' ya bakarak.

 

"Aslan Bey tanıştırayım. Kız kardeşim. Çağla."

 

Dediğinde asansör açıldı. Birlikte binerken devam etti Tolga.

 

"Kız kardeşim yeni katıldı bize.
Birlikte çalışıyoruz. Ayrıca kendisi bu işte oldukça yetenekli ve güzel fikirler üreten birisidir."

 

"Memnun oldum birlikte iyi iş çıkaracağımızı umuyorum."

 

Dedim elini sıkarak.

 

"Ben daha çok memnun oldum." Dedi.
Sanırım şuan bana asılıyordu.
Hâline gülümsemeden edemedim.

 

Birlikte asansörden çıkıp. Ofise giderken,

 

"Siz Cevher Aslan'la çalışıyorsunuz.

 

Nasıl biri, yani biz ilk kez yüz yüze görüşeceğiz. Nasıl bir olduğunu hakkında hiç bir bilgiye ulaşamadım.
Ama sizinle ortak olduğuna göre biraz tüyo verebilirsiniz."

 

Kapının önüne geldiğimizde,

 

"Size tek söyleyebileceğim çok farklı biri olduğu.
Sizde görürsünüz." Dedim gülümseyerek.

 

"Esra hanım, Cevher Hanımla randevumuz vardı."

 

"İçerde ama..."
Demesiyle içerden gelen yüksek ses.

 

" Lan dallama bu kaçıncı.
Seni kaç kere uyardım."

 

Duyduğum gürleme ile hızla kapıyı açıp içeri girdim. Peşimdede Taşhan'lar.

 

Gördüğüm manzara tam Cevher 'likti.
Cevher sol eliyle yakasından tuttuğu adamın burnuna girmiş dişleriyle beraber yakasını sıkarken odadaki Ege masanın kenarına oturmuş umursamaz şekilde elideki dosyayı karıştırıyordu.

 

Bir Cevher'e bir Ege'ye baktık.
Aynı anda Cevher hırladığı adamdan çektiği bakışlarını bize çevirdi.

 

"Sanırım yanlış zamanlama." Dedim.

 

Cevher tekrar adama dönerek,

 

"Seni o şişelerde boğarım lan.
Son hakkını kullandın. Muhasebeye gidip hesabını kes. Seni bir daha burda görmeyeceğim."

 

Cevher elini adamın yakasından çekerken adamda eli burnunda geri geri çıkıp gitti.
Cevher'in adama kafa atmış olma ihtimali yüksekti.
Kolunun alçıda olması birini dövmesine engel değildi yani.

 

Yanımda hayretle bakan Tolga'ya dönmeden.
Nasıl biri olduğunu anlamışsınızdır.
Dediğimde,

 

Cevher:

 

"Kusura bakmayın.
Buyrun lütfen. "

 

Tolga ve Çağla şaşkın şekilde masanın önüne gelince Cevher sol elini uzatarak tokalaştı hepimizle. Sonrada Ege tabi.
Birlikte koltuklara oturduk.

 

İçeriye giren Esra'ya,
" Esra hanım bize kahve lütfen.

 

"Aslan beyinki filtre."

 

Dedi bana bakarak.
İçtiğim kahveyi biliyor olmasına şaşırsamda yine aynı sebepten mutlu olmuştum doğrusu.

 

"Az önceki tatsızlık için kusura bakmayın lütfen. "

 

Tolga: " Estağfurullah."
Derken ben cevap vermedim. Alışkındım nasılsa.

 

"Şey, geçmiş olsun. Kolunuz ve başınız için." Dedi Tolga Cevher'e bakarak.

 

"Önemsiz. Küçük bir kaza."

 

Esra tekrar gelip kahveleri getirerek çıktıktan sonra.

 

" Evet, hem kahveleri içip hemde konuşalım."

 

Ege elindeki dosyalardan hepimize bir tane vererek konuyu açtı. Okul alanı. Yerin şekli çevre koşulları yeşillendirme ve ağaçlandırma projesi vs hakkında 2 saate yakın konuştuk.

 

Tolga:

 

"Cevher Hanım bu projede yer almak bizi mutlu eder.
Biz sizinde net bir sekilde karar vermeniz için masraflar ve temin edilecek canlı ağaçlarla ve masraflarla ilgili fiyat listesi hazırlayarak tekrar görüşelim.
Sizde uygun görürseniz Aslan beylerle bir araya gelip ortak bir çalışma şekli ayarlar ve başlarız."

 

"Anlaştık." Dedi Cevher.
"Ne kadar zamanda hazırlarsınız."

 

"Listeyi size yarın çağla ile gönderirim."

 

"Anlaştık o zaman."

 

"Anlaştığımıza göre biz kalkalım.
Bize bir sans verdiğiniz için teşekkür ederiz."

 

"Karşılıklı memnun kalmamızı umuyorum." Dedi Cevher.

 

Tolga ve Çağla kalkarken Cevher ile bende kalktım.
Çağla:

 

"Aslan bey. Sizinle tanıştığımada memnun oldum.
Bir gün müsait olduğunuzda sizinle bir kahve içmek isterim."

 

Dedi.
Göz ucuyla Cevher'e baktığımda o yıldırımları tekrar gördüm.

 

"Oğlum Aslan Azrail'in sana bakıyor. " Diyen iç sesime kulak verip.

 

"Son zamanlarda çok yoğunum." Dedim.

 

"Yinede bir gün ayarlayıp görüşebiliriz. " Diyerek yürüdü.

 

"İki kardeş çıkarken Ege'de yanlarında çıktı eşlik etmek için."

 

Nihayet yalnız kalınca soluğu Cevher'in yanında aldım.
Cevher koltuğuna dönerken arkasından beline sarılıp
burnumu boynuna dayayarak derin bir nefes çektim.
Ruhum kokusuyla can bulurken,

 

Cevher sinirli sesiyle,

 

" Rahat dur." Diye uyardı.

 

"Anlaşma yaptık.
Kokundan uzak bırakmayacaktın."

 

Dedim kendime çevirip gözlerine bakarak.

 

"Ve dudaklarından..."
Diyerek bir buğse bıraktım dudaklarına.
Ama soğuk hali devam etti.

 

"Neye bu kadar kızgınsın."

 

"Hangisini soruyorsun? "

 

"Hangisi derken.
Kaç tane var."

 

"Kovduğum müdürü soruyorsan, çalışırken zıkkımlanıp işini baştan savma yaparak malların giriş çıkışını zorlaştırdı. Uyarı almasına rağmen dinlemedi."

 

"Sana gelince."

 

"Bana mı.?"

 

"Çağla Hanım'ın hareketleri hoşuma girmedi. Samimiyet derecesini beğenmedim. "

 

"O zaman ona teşekkür etmeliyim."

 

"Nedenmiş o." Dedi kaşları çatık.

 

"Onun sayesinde senin beni kıskandığını öğrenmiş oldum."

 

"Benim sınırlarımın ne olduğunu en iyi sen bilirsin Aslan Karabey.
Ona göre."

 

"Merak etme dişi aslanım.

 

Benim gözüm sende başkasına bakarsa çek silahını gözümden vur beni."

 

Dedim ellerimi Cevher'in beline sararak. Sonrada koluna dikkat ederek kendime çekip dudaklarına bastırdım dudaklarımı.
Burda ölebilirdim şuan.
Dudaklarından zar zor ayrıldığımda kulağına yaklaşarak.

 

"Su nikah işini çok uzatmasak olmaz mı?"
Önümde bir gül bahçesi var ama ben uzaktan bakıyorum."

 

*********************************
Bölüm sonu canlarım.
Yeni bölümlerde görüşmek üzere.

Loading...
0%