" Mücevherim."
Dedim.
"Denizlerinde boğulup, göklerinde can bulduğum.
Bir daha gitme.
Seninle birlikte oksijenim, enerjim, havam, suyum, güneşim her şeyim gidiyormuş.
Gidersen öldür öyle git."
" Demek cezama razısın Aslan Karabey."
" Razıyım Mücevherim."
Cevher kulağıma doğru yaklaştı.
" Beklediğin nikah ertelendi.
Karabey.
Cezan bu. "
" Yapma Cevher.
Çekip vur daha az acır."
Dedim geri çekilirken.
" İşte o yüzden vurmayacağım Aslan.
Acıtmıyor çünkü."
Dedi kapıya doğru giderken.
Anında arkasından sarılıp ellerimi beline doladım.
Çenemi boynuna dayayarak
sıkıca sarıldım.
" Acımasızsın Cevher Aslan. "Dedim kulağına.
" Ama ne yapalım razıyım dedik bir kere. Beklerim."
Dedim
Çenemi boynundan kaldırdığım yere dudaklarımı bastırdım.
Yumuşak tenini öperken derin bir nefes çektim içime.
"Ne zamana ertelendi.?"
Soruma cevap vermedi Cevher.
Omuz silerek kollarımın arasından kayıp odadan çıkarken bende peşinden yürüdüm.
Koridora çıktığımızda Efe ve Ege duvara yaşlanmış bekliyorlardı.
İkisininde kolları göğsünde birleşmiş bize bakıyordu.
Daha doğrusu Cevher'e.
Cevher yaklaşınca ikiside donuk hallerinden çıkıp yanımıza geldiler.
Cevher ellerini ceplerine sokarak sırayla baktı ikisinede.
Konuşmadı sadece baktı. Bana olduğu gibi onlarada kızgındı.
Merak ediyordum doğrusu, benimki gibi ağır olmasada onların cezası ne olacaktı acaba.
Efe:
"Patron merak ettik.
Neden öylece gittin?"
"Neden mi?" Dedi Cevher imalı şekilde.
Bakışları kızgınlığından izler taşıyordu.
Ege ortamı yumuşatmak istercesine,
"Tamaam.
Bir aradayız işte.
Patronuda bulduğumuza göre gidelim mi?"
Cevher sırayla hepimize baktıktan sonra.
" Siz gidebilirsiniz.
Ben henüz gelmeceğim.
Kendime izin verdim."
Dedi.
Efe şaşkın şekilde sordu.
"Burda mı kalacaksın?"
" Evet biraz daha burdayım.
Siz dönün Ege."
Soruyu Efe sorsada cevabı Ege'ye veriyordu. Efe'ye biraz daha fazla kızmıştı sanırım.
Sonra bana döndü.
Bir kaç saniye yüzüme baktıktan sonra yanımdan geçerek yürürken,
Ege:
"Yapma patron.
Bütün toplantılar, işler bana kalıyor.
Bu ikisinin cezasını neden ben çekiyorum."
" Oda senin cezan Ege.
Hem nede olsa bensiz idare edebiliyormuşsunuz.
Beni ikna ettiniz.
Ha bu arada Efe!
Dilan' ın görevinde değişiklik yaptım.
Artık aynı yerde değilsiniz. "
Dedi ve koridorda yürüyerek kayboldu.
Cevher'in arkasından geride kalan ikizlere baktım.
Hâllerini görünce kendimi tutamayıp gülmeye başlayınca, Efe sinirle,
" Ne gülüyorsun lan! " Diye hırladı.
" Cevher'in adletine bir kez daha şahit oldum.
En azından eşit ceza aldık. "
Ege:
" E o zaman derdime yanayım." Dedi üzgün.
" Yürüyün gidelim benim öğleden sonra bir işkencem daha var."
Efe yaklaşarak yüzüme baktı.
" Umarım o erteleme sınırsız olur Kara Aslan. " Dedi yine hırlayarak.
Konuştuklarımızı duymuştu demekki.
" Tövbe de lan.
Beddua gibi. Ne o öyle."
" Bedduam zaten." Dedi çatık kaşlarla.
" Ben Dilan'la evlenene kadar sende bekle."
Diyerek hızlı adımlarla merdivenden inerken arkasından baktım.
" Gıcık Aslan."
*****
Bana diklenmelerinin cezasını kesip,
Efe, Ege ve Aslan'ı cezalarıyla başbaşa bırakarak koridordan geçip eski merdivenleri inerken telefonumu çıkartıp Dilan'ı aradım.
Eve uğrayıp bana bir kaç spor kıyafet ve arabamı yetimhaneye getirmesini istedim.
Sonrada aşağı kata inerek Nigar hanımın odasına geldim.
Kapıyı tıklayarak içeri girdim.
Kadın masasında yeni gelen ve giden çocukların işlemleri ile ilgili düzenlemelerle uğraşıyordu.
Beni görünce anında ayağa kalkarken.
" Lütfen kalkmayın." Diyerek karşısındaki koltuğa geçtim.
Bu odaya kim bilir kaç kere gelmiştim.
Her seferinde kavga döğüş şikayet.
Ama hiç bir zaman azar yemedim.
Ne Sevda Hanım ne Nigar, bize hiç kızmazdı.
Kendi içlerinde kızsalarda bize belli etmezlerdi. Kıyamazlardı.
Nigar hanım yüzüme baktı bir süre.
" Nasıl? Uyuyabildinmi?
Umarım Fidan seni rahatsız etmemiştir."
" Hayır etmedi.
Küçük ama çok akıllı bir kız."
" Öyle..
Cevher'im ne zamandır seninle kahve içmedik.
İçelim mi? "
" Lütfen."
Nigar hanım masadaki telefondan bi arama yaparak,
" Gülizar'cım bize iki kahve getirir misin.?" Dedi ve kapattı.
Tekrar bana dönerek,
" Seni, sizi bir gün böyle görmek..."
Dedi gözlerini kapatıp gülümsedi.
"Hasan beyin seni ve ikizleri evlat almak istediği gün, dün gibi aklımda.
Keşke burdaki her çocuk sizin kadar şanslı olsa."
" Evet.
Biz gerçekten şanslıydık.
Hem zor, hem kolay, hem güzel, hem kötü günlerimiz oldu.
Ama şanslıydık. Şanslıydım..."
Dedim.
Kapıyı tıklayıp giren genç kız kahvelerimizi bırakıp çıktı.
" Ee anlat güzel Cevher'im..
Efe ve Ege nin yanındaki delikanlı kimdi?
Fidan senin yanından geldikten sonra pek bir hevesle o delikanlıdan bahsetti biraz.
Söz dedi, güzel dedi, karma karışık bir şeyler söyledi."
Nigar hanımın gözlerinde değişik bir bakış vardı.
Biliyordu ama sormuyordu.
Sessizce elimi kaldirip yüzüğü gösterdim.
Yüzü güldü.
"Aslan Karabey." Dedim.
Nigar hanım aniden yerinden kalkarak.
" Senin adına çok sevindim.
Aslan Karabey ve Cevher Aslan.
Aslan ve Aslan ha!" Dedi imalı.
"Dünyadaki hiç bir şey tesadüf değildir Cevher'im.
Allah eşleri birbirini tamamlayacak şekilde yaratır. Demekki bu delikanlı senin diğer yarın."
Öylemiydi. Aslan, Cevher'in diğer yarısımıydı
Onu dinlerken kahvemden bir yudum aldım.
"Hem laf aramızda yakışıklı çocuk.
Birbirinize yakmışmışsınız doğrusu. "
Dedi sinsi şekilde gülümserken.
Çocuklarınız çok tatlı olacak bence.."
Dediğinde duydugum cümleyle ağzımdaki kahve yudumu boğazımda kaldı.
Öksürmeye başladım. Öyleki nerdeyse geri çıkaracaktım.
Nigar hanım gülerek su bardağını önüme uzatınca hemen alıp içtim.
Aslan, ben ve çocuk.
Kahkaha ile gülmeye başladım.
" Benim öyle bir niyetim yok."
Dedim.
Benden anne falan olmazdı.
Aslan bunu bekliyorsa yol yakınken dönse iyi ederdi.
" Neden kızım? "
Diye sorunca cevap vermek yerine Nigar hanım çocukları görebilirmiyim.
Dediğimde daha fazla üstelemedi.
Anlamıştı cevap vermek istemedigimi.
" Olur kızım.
Gidip bakalım ne yapıyor bizim yaramazlar.
Kahvemin son yudumunuda içince kalktım.
Birlikte odadan çıkarak aynı katın sonundaki oyun odasına gittik.
Kapıyı açtığımda bütün çocuklar odada oyun oynuyordu.
Odanın basık havası ve çocukların hepsinin odada oluşu havasız kalmasına sebep olmuştu.
" Nigar hanım çocukların sayısı artmış sanırım."
" Evet maaalesef.
Sokakta bulunan çocuklar ve koruma altına alınanlar son iki yılda daha fazla sayıya ulaştı.
Üzücü bir durum ama yapabileceğimiz tek şey onlara sahip çıkmak. Anne babalarının yerini tutamasakta aratmamaya çalışıyoruz elden geldiğince. Ama ne kadar yapabiliyoruz tartışılır."
Biliyordum.
Zor bir şeydi.
Anne babasız kalmak, hem susuz hem oksijensiz kalmakla aynıydı.
" Burda sadece elden geldiğince onlarla ilgileniyoruz. " Dedi kadın gözleri sulanarak.
"O halde daha fazlasınıda yapabiliriz.
Nigar hanım.
Bu odayı büyütelim.
Daha büyük rahat ve eğitici hâle getirelim. Bahçeden küçük bir bölümü buraya katarak bu odayı genişletelim."
" Bilmem. Olurmu.?"
" Sen o işi bize bırak.
Önce gerekli izinleri alalım.
Sonrası kolay.
Bu çocukların ruhundaki izleri silemeyiz. Ama kısa bir an olsun unutup çocuk olmanın tadını çıkarmalarına yardım edebiliriz.
Keşke daha önce aklımıza gelseydi." Dedim hayıflanarak.
" Geç olsun güç olmasın Cevher'im."
" Öyle tabi güç olmasın.
Güç olsada hakkından geliriz." Dedim gülerek.
" Cevheeer. "
"Duyduğum sesle bacağıma yapışan Fidan'ı gördüm."
" Bizimle oynamayamı geldin."
Dediğinde bir kaç saniye düşünüp,
" Evet ama ben pek bilmiyorum.
Öğretirsen oynarım."
" Ben sana öğretirim evcilik oynamayı dediğinde Nigar'la aynı anda bir kahkaha attım."
Bu kız alemdi.
Cevher Aslan ve evcilik.
"Hadi gel." Diyerek beni kolumdan tutarak odaya çekti.
Ben bir süre anlamadığım oyunla uğraştıktan sonra kapıda şaşkın bakan Dilan'ı görünce oyunda bitti.
" Fidan' cım ben artık kalkabilirmiyim.
Başka işlerimde var.
Başka bir gün yine gelirim o günde benim istediğim bir oyunu oynarız."
" Tamam ama söz ver."
"Söz.
En kısa zamanda yine geleceğim.
Belki Dilan ablada gelir."
Dedim Dilan'a bakarak.
Kız şaşkın ne olduğunu bile anlamamıştı.
Oyun odasından Fidan'a el sallayıp çıktım. Dilan'dan çantayı aldıktan sonra cebimden geldiğim arabanın anahtarını çıkarıp vererek, kendi arabamın anahtarını aldım.
"Sen gidebilirsin."
"Size eşlik edebilirim efendim."
" Gerek yok, teşekkür ederim.
Sen dön. Efe'nin cezası başlamadı henüz."
Kız yine anlamadı tabi.
"Peki efendim."
Dedikten sonra çıkışa doğru giderken bende misafir odasına giderek üzerime spor kıyafetlerimi giyip şapkamı da takarak Nigar hanımın yanına geldim.
" Nigar hanım bir süreliğine dışarı gidiyorum.
Ama gitmeden geleceğim, akşam yemeğinde çocuklarla olmak istiyorum."
" Tamam kızım nasıl istersen. "
Bir kaç dakika sonra arabamda ve yoldaydım.
Çocuklara küçük bir süpriz hazırlamak için gideceğim yer yarım saatlik yoldu.
Yarım saatin sonunda merkezdeki büyük pastanedeydim.
Pastane LUNA.
Aklımdaki şey akşam yemeğinden sonra çocuklara tatlı ziyafeti çekmekti.
Çocukların en sevdiği şey çikolatalı yaş pastaydı. Bu akşam hepsinin gözlerinde pırıltı görmek istiyordum.
Büyük pastanenin önünde durup şöyle bir baktım. Her çeşit tatlı ve pasta mevuttu.
İçeri girerek pastanenin sahibi ile görüşmek istediğini söyledim.
Çalışan kız.
" Siz buyrun oturun, ben kendisine haber vereyim." Dedi.
" Beklerken bi kahve alabilirmiyim.
Filtre olsun lütfen."
Kız, " Tabi." Diyerek uzaklaşırken bende kendime bir masa seçip oturdum.
Bir iki dakika sonra gelen kahvemi yudumlarken arka masada bir hareketlilikle tanıdık olan sesi duydum.
Süpriiz.
Çağla Taşhan.
Saniyelik bir bakış attıktan sonra tekrar önüme döndüm.
Yanında bir arkadaşı ile birlikte gelmişti. Gelirken ne konuşuyorlarsa devam ederek oturdular.
" Sen ciddimisin Çağla.
Evet neden inanmıyorsun anlamıyorum? "
"Sence neden?"
"Kızım o günler geçti diyorum.
Sonraki görüşmemizde Aslan'a duygularımı açacağım.
Zorla kabul ettirecek değilimya."
Duyduğum şeyle kemiklerime kadar sinirden gerildim anlık.
Dirseğimi masaya koyarken elimi alnıma bastırdım.
Kadın nişanlı birine duygular besliyor bu da yetmiyor gibi açılacağını söylüyordu. Sinirle gülümsedim.
" Çağla.
Adam nişanlı değilmi? "
Yanindaki kız Çağla'dan daha akıllı.
" E ne var bunda."
Kıza göre normal bişeydi sanırım.
"Onlarınki gerçek nişan falan değildir kızım. İkisininde şirketi var.
Birilerinin zorlamasıyla oluyordur O iş. Şirket evliliği olarak düşün sen.
Birde kadını gör...
Kadın mı erkek mi belli değil.
İlk gördüğümde ofisinde adam dövüyordu. Üzerine takım elbise geçirmiş saçlar kısa ha birde beyaza boyamış nineler gibi."
Nine?
Çağla'nın söylediği her cümleyle kaşlarım biraz daha havaya kalkıyordu.
" Aslan'ın onu beğendiğini hiç sanmıyorum.
Bir Aslan Karabey'e bakıyorum bir Cevher Aslan'a bakıyorum.
Adam genç, fit, kaslı, boylu poslu bir içim su.
Kadınsa çok itici tipler olurya öyle birşey."
Yani Aslan'a bir şans veriyorum.
Şirket evliliği bile yapacaksa bizimkiyle yapsın. Hemde güzel bir kadınla evlenmiş olur. O ne olduğu belli olmayan kadınla evlenmez."
" Çağla yaptığın uygun değil.
Kadınla iş yapıyorsun.
Hem hani sen proje ile uğraşıyordun.
Aniden gel pastanede kahve içelim. Dedin."
" Boş ver projeyi.
Zaten Aslan Karabey yüzünden konsantre bile olamıyorum. Aklım hep onda. Elimde kalan hazırda olanlardan bir şey uydururum artık.
Ne anlayacaklar. Anlasalar birileriyle anlaşma yapmazlar."
Çağla'yı dinledikçe sinirlerim dahada bozuldu.
" İyi günler.
Beni görmek istemissiniz."
Duyduğum sesle başımı kaldırdım.
Buradaki yetkili kişi bu adamdı sanırım.
Ayağa kalkarak başka bir masada konuşabilirmişiz dedim.
" Tabi." Dediğinde bir kaç masa daha içeriye giderek oturduk.
" Eğer bir sikayetiniz varsa..."
" Hayır şikayetim falan yok.
Ben sipariş vermek istiyorum."
Dedim.
Adam garip garip baktı.
" Çalışan kızlar yardımcı olabilirdi."
Gülümseyerek,
" Büyük bir sipariş." Dedim.
" Yetimhanedeki çocuklar için bu akşama büyük bir pasta istiyorum."
" Öylemi. " Dedi adam gülümseyerek. Bende bir sikayet var sandım doğrusu.
Saat kaçta orda olacak?"
" Saat 8 de orda olmalı. Yetiştirebilirmisiniz?"
" Siz hiç merak etmeyin.
Adresi verin yeter.
Birde nasıl bir pasta istediğinizi söylerseniz..."
" Çocukların seveceği çizgi film kahramanlarının resimleri olsun."
Dedim.
Adresi yazıp ücretini de ödedikten sonra pastaneden çıkarken göz ucuyla Çağla'ya bakıp çıktım.
Yarım saat sonra yeniden yetimhanedeydim.
*****
Akşam olmuş ve çocuklarla birlikte yemiştik yemeği.
Daha doğrusu onlar kavga gürültü yemiş bense gülümseyerek ve geçmişe dönerek izlemiştim hallerini.
Bu masada az mı yemek yemiştik bizde. Yemekten sonra çocuklar masadan kalkmadan gelen büyüüük pastayla sevinçle attıkları çığlıklar görülmeye değerdi.
Çocuklar pastalarını tadını çıkararak yedikten sonra odalarına dönerken benimde dönme vaktim gelmişti..
Nigar hanım,Gülizar ve çocuklarla vedalaştıktan sonra.
Fidan'a yine geleceğimi söyleyerek hatta söz vererek yetimhaneden ayrıldım.
Saat 21:30 da evdeydim.
Kapıdan girdiğim anda koşarak gelen Özge ağlayarak bana sarılınca şaşırarak kala kaldım.
Salona çevirdim gözlerimi.
Efe ve Ege koltuklarda oturuyordu.
İkisininde yüzü asıktı.
" Ne oluyor. Özge.
Neden salya sümük ağlıyorsun bakalım.."
Ama ağlamaktan konuşamıyordu.
Ege elini alnına bastırmış,
" Yarım saattir böyle.
Başıma ağrı girdi yeminle."
Dediğinde Efe kaşları çatık Özge'ye bakıyordu.
"Bebek gibi ağlamayı bırak artık Özge."
" Ne oluyor Özge." Dedim yine.
" Kardeşim. Sen...
Sen gerçekten. Evlenecekmisin?
Burdan gidecek misin.?"
Dediğinde ikizlere baktım.
Efe sinirli şekilde işaret parmağıyla Ege'yi gösterdi.
Ege:
"Ne? Eninde sonunda duymayacakmıydı.? "
Dedi arsızca.
Ne diyeceğimi şaşırarak Özge'yi kolumla sarıp koltuğa kadar getirip birlikte oturdum.
" Özge. Bana bak lütfen."
Ellerimle gözyaşlarını silerken,
" Şu göz yaşlarımı bir sil.
Evet öyle bir durum var.
Üzgünüm sana daha önce söylemem gerekirdi. Ama son zamanlarda üst üste yaşananlar yüzünden fırsat bulamadım. "
" Yani gerçekten gidecek misin burdan?"
Dedi burnunu çekerek.
" Benide götürürmüsün?
Ben bu ikisiyle kalmak istemiyorum."
Dedi ikizleri gösterirken.
İkizlerin yüzündeki ifade görülmeye değerdi doğrusu.
Ege yüzünü astı.
" Sahi patron burdan ayrılacakmısın?
Yani O Kara Aslan'ın evine..."
" Saçmalamayın çocuklar." Dedim cümlenin kalanını dinleme gereği bile duymadan.
Sizde bilirsiniz ben kendi evimden başka yerde kalamam."
" O zaman gitmiyorsun kardeşim.
Öylemi? "
" Eee. Ben anlamdım nasıl olacak.
Kara Aslan'ı iç güveysimi alacağız."
Dedi bir kahkaha atarak Ege.
" Ben kendi evinden gitmem." Dedim gamsız.
O kadar çok istiyorsa o buraya yerleşir.
Sonuçta ev büyük. Odada var.
Dilan'ı da, Aslan'ı da hatta Yasemin'i de alır.
Dedim yerimden kalkarken.
Son kez ikizlere ve Özge'ye baktım.
Üçüde alık alık bana bakıyordu.
Sinsi bir gülümsemeden sonra merdivenlere çıkarken.
" Yorgunum erken yatacağım.
Size iyi geceler. Sabah görüşürüz."
*****
Tıklayan kapı sesiyle içeri ye giren Esra.
" Efendim
Aslan Karabey ve Çağla Taşhan geldiler. "
"Tamam Esra içeri al."
Esra' nın arkasından içeriye Aslan ve Çağla girdi.
" Gelin.
Buyrun oturun.
Hoş geldiniz."
Aslan ve Çağla birer koltuğa geçerken, bende kendi koltuğuma geçtim.
" Görüşmeyeli nasılsınız Çağla hanım.?"
" Teşekkür ederim.
Cevher Hanım. Siz nasılsınız."
" Teşekkür ederim. Son günlerde daha iyiyim."
"Ne güzel"
Dedi Çağla zoraki.
Sizin geleceğinizi söyleyince Esra, Aslan Beyi de çağırdım. Bugün bu konuyu sonuca bağlayalım Dedim. "
" İyi olmuş. Abim burdayken netleştirelim."
" Tamaaam. Bizim için ne hazırladınız Çağla hanım. Daha önce de konuşmuştuk. İkinci proje ve maliyet lisesinden sonra sizinle devam edip etmemeye karar verecektik."
" Evet proje yanımda.
Buyrun bakın. Beğeneceksiniz bence."
Diyerek bir dosya bana bir dosya Aslan'a uzattı.
Dosyayı elinde alarak inceledim.
Aslan'da inceliyordu aynı anda.
Bu sırada kapı açılıp Ege girdi.
" Patron bir iki dakika gelmen lazım. "
" Pardon.
Ben hemen geliyorum."
Dedim ve kalkarak ofisten çıktım. Çıkarken kapıda küçük bir aralık bıraktım.
Yandaki küçük ofise geçip bir süre bekledim.
Ege'yi ben ayarlamıştım.
Çağla geldikten 10 dakika sonra gelip beni çağırmasını istemiştim.
" Hayırdır patron.
Bu oyun neden? "
"Anlatırım.
Sen işine dön.
Yatakhanelerin mobilya işini ve mutfak işini görüştün mü?"
" Aslan'ın bahsettigi şirketlerden gelenlerle birazdan toplantı yapacağız.
Anlaşacağız gibi duruyor."
" Güzel. Hadi sen toplantıya."
Diyerek tekrar odama döndüm.
Aralıktan içeriye baktım.
Bekledigim gibi yokluğumu fırsat bilen Çağla yerinden kalkarak Aslan'ın olduğu koltuğa geçmişti.
Ne konuşacağını ne söyleyeceğini merakla bekliyordum.
Ve Aslan'ın tepkisini.
" Aslan gerçekten Cevher hanımla evlenecekmisin?"
Aslan önce sessiz kaldı.
"Aslan gerçekten o kadınla evlenmeyi düşünüyormusun.?"
" Bu özel bir konu ve sizi ilgilendiren bir şey değil."
" Hadii yapma. Bence sen onu sevmiyorsun bile.
Öyle bir kadın senin gibi bir erkeğin ilgisini çekmiş olamaz.
Abin Asım Karabey mi zorluyor.
Klasik şirket evliliğimi? "
" Çağla hanım.
Dediğim gibi özel bir durum ve sizi ilgilendirmez.
Cevher Aslan benim nişanlım ve evleneceğiz. Bu kadarını bilin yeter."
" Aslann...!
Etrafinda benim gibi biri varken neden onun gibi erkek görünüşlü bir kadınla evlenesinki.
Senin gibi bir erkeğe yetermi onun kadınlığı. Bence iyi düşün. Sana deli gibi aşık olan bir kadın mı. Yoksa taş gibi soğuk bir kadın mı?
Aslan sinirle ayağa kalktı.
" Dua edin Cevher Aslan'la iş yapıyorsunuz.
Yoksa daha ağır konuşurdum.
Ne buraya geldim.
Ne sizi gördüm. Nede dediklerinizi duydum.
Ve sizinle bir kez daha görüşmek istemiyorum."
Duyacağımı duymuştum.
Esra bize iki kahve getir diyerek kapıyı yavaşça açtım. Amacım geldiğim anlaşılsın.
İki kahve ise Aslan ve benim içindi. Zira birazdan Çağla gidecekti.
İçeri girdigimde Aslan hızlı adımlarla yanıma gelip,
" Benim çıkmam gerekiyor.
Sonra görüşürüz. "
Diyerek kapıya ilerlerken,
" Gitmiyorsun." Dedim gözlerine bakarak elinden tutup çekerken.
"Otur lütfen."
Dediğimde huzursuz baktı gözlerime.
Oturmadı..
Oturduğum koltuğun yanına kadar gelerek ellerini ceplerine sokarak ayakta durup bekledi.
" Çağla'ya dönerek,
Çağla hanım.
Gösterdiğiniz proje ve maliyet listesini beğenmedim.
Dahası karakteriniz... Onu hiç beğenmedim.
Dün pastanedeki bugün burdaki konuşmalarınız hepsini duydum.
Uslubunuzu ve karakterinizi de alıp burdan çıkın.
Görüşme bitmiştir. "
Çağla Taşhan duyduğu şeyle şok şekilde baktı.
Şaşkın ve kızgındı.
Ne diyeceğini bilemez şekilde çıkıp gitti.
Aslan bir giden Çağla'ya bir bana bakıyordu.
" Ne kaçırdım." diye sordu şaşırarak.
Yavaş adımlarla yanına kadar geldim.
Önünde durdum.
Aslan'ın yüzü yüzümün önünde, gözleri gözlerimde, bakışları garipser şekildeydi.
Ellerimi uzatarak belinden sarıldım. Dahada yaklaştım.
"Cevher?
Benimi sınıyorsun?
Bak sınıyorsan tehlikeli sulara giriyorsun."
Dediğinde dudaklarımı dudaklarına bastırdım.
Bunu bekliyormuş gibi kollarını bana dolayarak arzuyla öptü.
Uzun bir öpücüğün ardından geri çekildiğinde gülümsedim.
"Cezan kalktı Aslan."
**********************************
Bölüm sonu canlarım Beğeni ve yorumlarınızı merakla bekliyorum.