"Cevher?
Benimi sınıyorsun?
Bak sınıyorsan tehlikeli sulara giriyorsun."
Dediğinde dudaklarımı dudaklarına bastırdım.
Bunu bekliyormuş gibi kollarını bana dolayarak arzuyla öptü.
Uzun bir öpücüğün ardından geri çekildiğinde gülümsedim.
"Cezan kalktı Aslan."
*****
Duyduğum şeyle sevdiğim kadına dahada sarıldım.
Dudaklarına bastırdım dudaklarımı bir kez daha.
Dudaklarından ayrılıp alnımı alnına dayadım.
"Cevher..."
Geri çekilip denizlerine baktım.
Sonra kulağına doğru eğilip.
" Hazır ol Cevher Aslan. 5 gün sonra nikahın var."
Dediğimde kapının açılmasıyla kapıya döndüm.
" Upss...
Pardon patron.
Yanlış zamandamı geldim."
Dedi Ege sırıtarak.
" Senin zamanlamanı.!"
Demiştimki Cevher ile göz göze geldik.
" Sevsinler diyecektim." Dedim.
Alâkası bile olmayan cümlemi düzelterek.
" Gel Ege."
Dedi Cevher koltuğuna geçerken.
Bende önündeki masanın ucuna oturup dirseğimi dizime koydum.
Ege:
"Aşağıda Çağla Taşhan'ı gördüm.
Boğa gibi burnundan soluyordu.
Bir kaçda çerçevede aldı giderken.
Ne oluyor."
" Hanımefendinin çerçevelerden çıkardığı siniri, anlaşmayı bozduğum için. "
"Bozdun mu?
Neden? "
" Çağla Hanımın başka niyetleri varmış.
Bende öğrenince anlaşmayı başlamadan bitirdim.
Çevre düzenlemeyi başka birine vereceğiz. Yeniden ihale açalım."
" Madem öyle diyorsum.
Tamam. "
"Senin toplantı nasıl geçti Ege."
Ege bana bakarak Aslan'ın tavsiye ettiği kişilerle anlaştık.
Yatakhanenin iç kısımları bittiğinde gelip sayı belirleyecek binanın bitişine hazır edecekler gerekenleri.
" Güzel.
Yemekhane? "
" Ön anlaşma tamam.
Yine bina bitince gelip kuracaklar mutfağı."
" Güzel, eline sağlık.
En azından bu işler halloldu."
" O zaman bana müsade. "
Dedi Ege.
Kapıya doğru giderken.
"Daha fazla rahatsız etmeyeyim." Diyerek sırıtınca masadaki kalemi aldığım gibi arkasından fırlattım.
" Gereksiz herif."
Diye hırlarken Cevher arkamda gülüyordu.
Ayağa kalkıp Cevher'e döndüm.
Yanına gelip,
"Nerde kalmıştık." Dediğimde,
" Biyerde kalmadık Aslan."
Dedi gülümseyerek.
Yüzüne doğru yaklaştırdım yüzümü,
"Ben sabırlı biriyim.
5 gün daha beklerim. 5 gün sonra hiç bir mazeretin kalmayacak."
Dedim yerimde doğrularak.
"Bende onu konuşacaktım Aslan."
" Neyi dişi aslanım."
" Konuşmamız gerekiyor.
Ayrıntıları konuşmalıyız. Söylemem gerekenler var."
" Dur!
Ayrıntıları burda konuşmayalım.
Akşam seni bir yere götüreceğim orda konuşalım. 8 de alırım."
Gözlerini devirdi. "Tamam."
Diyince eğilip yüzünü avuçlarıma alarak dudaklarına Bir buğse bıraktım.
" Bu yol için."
Dedim ve kapıya doğru yürüyüp çıktım.
Akşam için hazırlık yapmalıydım.
*****
Aklımdakileri için ayarlama yapıp akşam tam 8 de Aslan Holding'e geldim.
Garajda asansörün önünde bekliyordum. Cevher ikizlerle birlikte asansörden çıktığında göz göze geldik.
Gülümseyerek baktım yüzüne.
Ben bu kadına her bakışımda yeniden ve yeniden aşık oluyorum.
Büyü gibisin Cevher. Dedim içimden.
Bu arada Cevher ikizlere bakarak.
" Çocuklar siz önden gidin."
Dediğinde ikizlerin imalı bakışlarına maruz kalarak Cevher ile birlikte benim arabama geçtik.
Ege arkadan,
"Gecikme patron."
Dediğinde çok beklersin dedim yine içimden.
Çünkü Cevher'in bu geceyi benim yanımda geçirmesini planlıyordum. Hatta her gece kalsın istiyordum ama onun için biraz daha beklemem gerekiyordu.
Arabanın yanına geldiğimizde Cevher, arka camdan bakan Kara'yı görünce
" Kara'da mı geliyor." Dedi.
"Nereye gidiyoruz Aslan.."
Diyince,
"Seni kaçırıyorum.
Bu yüzden Kara'yıda aldım. "
Dedim gülerek.
Buna cesaret edeceğini sanmam. Dedi imalı şekilde.
Silahıyla gezdiğini anlamamak için aptal olmak gerekti.
Birlikte araca bindikten sonra garajdan çıkıp trafiğe girdim.
" Gideceğimiz yeri Kara'da seviyor.
O yüzden onuda getirdim."
" Ciddiyim Aslan nereye gidiyoruz."
Dedi arka koltuktaki Kara'ya bakarak.
" Şehir dışında bir yer, çok beğeneceksin.
Cevher, seninle tanıştığımızdan beri hiç baş başa kalmadık.
Gerçi o zamanlar senin delin değildim. Sonradan delirttin beni.
Her neyse bugün baş başa olalım konuşacaklarımızı baş başa konuşalım istedim.
İki yere götüreceğim seni. Önce yemek yiyeceğiz.
Sonrası, sonra.
Daha önce hiç gittinmi bilmiyorum.
GÖLEV
Göl kenarında küçük bir yer. Anna kadar olmasada çok güzel balık yapıyor."
" Anna ile kıyaslayacak kadar övdüğüne göre iyi bir yer olmalı."
" Emin olabilirsin."
*****
1 saat kadar sonra mekana gelmiştik.
Jeep i açık park yerine park ederek indim. Kara'da arkamdan indi.
GÖLEV, ağaçlar arasında, bir tarafı otoyol bir tarafı göl kenarı bir mekandı.
Cevher etrafa şöyle bir baktıktan sonra derin bir nefes çekerek,
" Mis gibi temiz hava.
Balık kokusuda gerçekten iştah acıyor. İyi seçim Aslan Karabey.."
" Beğeneceğini biliyordum."
Dedim Cevher'in yanına gelip elimi arkasından beline koyarak.
"Hadi girelim."
Burası farklı bir mekandı. İçeriye girdiğinizde insanı otantik bir ortam karşılıyordu. Masalar sandalyeler tahtadan yapılıydı. Duvarlarda denizci fenerleri ile ekstra aydınlatılmıştı.
Verendası hemen karşısındaki göle bakıyordu.
Sıcak bir ortamdı.
Bu saatte bile müşterisi vardı.
Bizim için ayırttığım masaya geçip oturduğumuzda garson kız gelip.
" Hoş geldiniz Aslan bey.
Siz de. "
Dedi Cevher'e bakarak ve geri döndü.
" Buraya sık sık geldiğin belli."
Dedi Cevher arkasına yaslanıp bacak bacak üstüne atarak.
"Evet bir aralar çok sık geliyordum.
Ne zaman canım sıkılsa yada moralim bozuk olsa buraya gelir burdan da sığınağıma giderdim."
"Sığınak?"
" Evet burdan sonrada seni sığınağıma götüreceğim."
Biz otururken gelen garson kız yanındaki diğer kızla birlikte 2 dakikada masayı donattılar.
İçecekleride bıraktıklarında Kara için de balık istedim.
Kara içinde büyük bir balık gelince o bizden önce keyif alarak yemeye başladı.
" Hadi başla.
Bakalım beğenecekmisin? "
Cevher eline aldığı çatal bıçakla balığı yemeye başladığında yüzüne baktım.
" Iımm!
Anna' nınkilerle yarışacak kadar lezzetli gerçekten."
"O zaman afiyet olsun."
Diyerek bende başladım.
Yemek boyunca işten, okulun inşaatından yatakhanenin, spor salonunun son halinden bahsettik.
Ama konuşmak istediği şeyden hiç bahsetmedi. Ya konuşmak istemiyordu yada erteliyordu.
Yemek bittiğinde,
" Kalkalım mı? "
" Kalkalım."
Masadan kalkarak çıkışa yönelirken.
" Sen Kara'yla çık geliyorum bende."
" Tamam."
Dediğinde Kara önden yola düşmüştü bile. Cevher'de Kara'nın arkasından çıkarken bende kasaya gelip hesabı ödedim. Sonrada arkalarından çıktım.
İçerde farkedememiştik ama yağmur yağıyordu.
Tabi cevher yine umursamıyordu.
Hatta ıslak olmasına rağmen Kara'yı seviyordu. Cevher'i böyle Kara'yı severken görmek ne yalan söyleyeyim şaşırtmıştı beni.
" Neden yağmurda duruyorsun arabaya geçsene."
Diyerek arabaya yönlendirdim.
Arabaya binince Kara'yı da arka kapıdan içeri aldım ve direksiyona geçip oturdum. Motoru çalıştırırken,
"Hayvanlardan tiksinmesende seni Kara'yı severken görmeyi beklemiyordum doğrusu."
" Hayvanlarla bir derdim yok.
Ne uzak ne yakın.
Bizim evde de var bunlardan bir tane."
" Öylemi köpeğinmi var, hiç bahsetmemiştin." Dedim şaşkın.
Gülerek cevap verdi Cevher. Elleriyle saçlarındaki yağmur damlalarından kurtulurken.
" Hayır köpegim falan yok.
Özge'nin zeytin gibi siyah bir kedisi var ve nedense her fırsatta benim odama giriyor."
"Seni sevmiş demekki." Dedim parktan geri geri çıkarken.
" Hayvanlar yalan söylemez. Bir insana yaklaşıyorlarsa o insan iyi kalpli bir insandır."
" Öylemi dersin.
Vurduğun kişiler öyle düşünmüyor bence. "
"O piçleri karıştırma.
Onlar hak etmiş adi insanlardı.
...Her neyse onlardan bahsedipte keyfimizi bozmayalım.
Hadi sığınağıma gidiyoruz."
" Gerçekten merak ettim bak bu sığınak nasıl bir yer.
Mağara yada yer altında bir yer olmadığını tahmin ediyorum."
Kahkaha ile güldüm.
" Beğeneceksin emin ol."
Dedim gölün etrafını dolaşırken.
10 dakika sonra karanlığın ortasındaki sığınağıma gelmiştik.
Arabadan indiğimizde Cevher merakla baktı karanlıktaki küçük eve.
" Burasımı sığınağın.
Mağara olamadığı kesin."
"Evet."
Dedim bagajı açıp poşetleri ve el fenerini alarak.
"Hadi daha fazla ıslanmadan girelim."
Hızlı adımlarla kapının önüne gelip anahtarımla kapıyı açtım.
Elimdekileri yere bırakıp kapı arkasındaki sigortaları açtığımda evin içindeki bütün ışıklar yandı.
Kara hemen şömine yanındaki yatağını bulup yatarken, Cevher içerde gezdirdi gözlerini.
" Mütevazı sığınağıma hoş geldin."
Etrafa bakarak içeri girdi.
" Güzel bir yer.
Her şeyden kaçmak, kafa dinlemek, düşünmek için çok iyi bir yer.
Beğendim doğrusu."
Cevher ağır adımlarla evi inceleyerek gezerken bende şöminenin içindeki hazır bulunan odunları tutuşurdum. İyice yandıklarında üzerine bir kaçta kalın odun koydum. Şimdi şöminenin yanı sıcacık olmuştu.
" Ateşin yanına gel ısın.
Ben geliyorum."
Cevher ateşin önünde yerdeki büyük ve kalın minderin üzerine otururken bende poşetleri mutfak bölümüne bıraktım. Sıcak su için ketılı doldurup açtım. Su kaynarken üst kata çıkıp küçük dolabımdan kazak ve eşofman alıp üzerimi değiştim.
Cevher içinde birer tane seçip aşağı inerken birde temiz havlu alıp döndüm yanına.
"Cevher, saçlarını kurula sonrada üzerini değiş yoksa hasta olacaksın."
Dedim elimdekileri Cevher'e uzatarak.
"Gerek yoktu. "
"Gerek var. Hadi!"
Cevher üzerini değişirken bende mutfağa geçip birer kahve hazırladım. Yemeğin ve yağmurun üzerine sıcak birer kahve iyi giderdi.
Elimdeki kupalarla döndüğümde şöminenin önünde çamaşırlarıyla durmuş elindeki kazağımı inceleyen Cevher'e baka kaldım.
Bu kadın bilerek mi yapıyordu.
" Bu kazak sanki biraz..." Demiştiki elimdeki kupaları şöminenin üzerine bırakıp, Cevher'in elindeki kazağımı aldığım gibi önce başından sonrada kollarından geçirirken,
" Yapma be kadın.
Sınavım mısın?
Beni delirtmeye mi çalışıyorsun ?" Dedim kazağı uçlarından aşağı çekiştirerken.
" Beni kalpten götürmeden giy şunuda."
Dedim eşofmanıda eline tutuşturarak.
" Yoksa 5 gün falan beklemeyecem ona göre. "
Dediğimde gülmeye başladı.
"Sen nasıl birşeysin ya?
Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?"
Diyerek kupaları alıp mindere oturdum yanan ateşe dönerek.
Eşofmanı giyip sessizce yanıma oturdu. Uzattığım kupayı iki eli ile tutup kahvesinden bir yudum alarak,
"Benim hareketlerim neden sana garip geliyor Aslan.?"
Gözlerimi Cevher'in gözlerine sabitledim.
" Yani bir erkeğin önünde yarı çıplak durmak sana normal geliyor öylemi...
Yok, yok.
Sen ciddi ciddi ne olduğunun farkında değilsin.
Acaba ikizlerle büyüdüğün içinmi oluyor bu."
Dedim sıkıntıyla elimi alnıma bastırarak.
Ben ona, o ise evin içine bakıyordu.
Gözleriyle evde bir tur attıktan sonra,
"Bu evi ne zaman yaptırdın?"
Diyerek konuyu değiştirdi.
Pes edip elimdeki kahveden bir yudum aldım. Karşımdaki ateşi izleyerek,
"Bu evi abim benim için yaptırdı."
Dedim durgun.
"Babam bana karşı çok acımasızken abim beni her zaman sevdi ve değer verdi.
Babamın zulmünden ve dayaklarından kaçtığım zamanlarda bir çadır alıp buralara gelirdim. Sonra abim gelir beni toplardı tabi. Zorla geri götürürdü.
Bir keresinde daha lisedeyim...
Bütün cesaretimi toplayıp babama, annemi ve beni neden sevmediğini sordum. Ama o kadar sinirlendiki tekme tokat girişti. Yediğim dayakla yine ağzım burnum kan içinde kaçtım elinden.
O günde otostop çekerek geldim buraya.
Soğuğa rağmen çadır kurup çadırda kaldım eve dönmek yerine.
O eve gitmek o adamı görmek istemiyordum.
Akşama kadar çadırın içinde ağladım.
Abimde olmasa ne yapardım bilmiyorum.
O gün abim almaya geldiğinde ateşler içinde baygın bulmuş beni.
Hemen alıp hastaneye götürmüş.
Bir kaburgam ve burnum kırılmış.
Kendime geldiğimde burnumda kocaman bir tampon vucudumda cigerlerime kadar sıkan bir korse vardı. Abimse başımda öldürecek gibi bakıyordu bana. O haldeyken neden onu aramadığım ve kaçtığım için çok kızmıştı.
1 aydan fazla hastanede yattım.
Babam bir kere bile aramadı, sormadı, gelmedi. O günden sonra abim babamdan gizli burayı yaptırdı.
Abim babam gibi değildi.
Beni hiç hor görmedi.
Onun hatrı olmasa çoktan izimi kaybettirirdim..."
Bir yudum daha aldım kahvemden.
" O günden beri ne zaman kaçsam yada ihtiyaç duysam buraya geliyorum.
Bu sefer hariç...
Bu sefer seninle vakit geçirmek ve konuşmak için geldim."
Dedim beni dikkatle izleyen mavilere bakarak.
" Hadi başla ne konuşmak istemiştin.
Önemli olduğunu düşünüyorum."
Cevher yönünü ateşe döndü. Şöminenin yanındaki odunlardan birini alıp önce ateşi karıştırdı.
Sonrada odunu ateşin içine bıraktı.
" Aslan..." Dedi .
Cevap vermeden yüzünü izledim.
" Hiç gevelemeden söyleyeceğim.
Bana karşı olan duygularından eminmisin.?"
Dedi gözlerime bakarak...
"Sana o günde söylemiştim.
Ben kimsenin kadını yada çocuğunun anası olamam. Demiştim.
Ama inadın ve sevginle değişmeme sebep oldun.
Lâkin bu değişiklik beni tamamen değiştirmeyecek.
Sana karşı duygular beslesemde karakterim değişmeyecek.
Cevher Aslan, hep Cevher Aslan olarak kalacak.
Benimle evlendiğinde benden bir kadın gibi kadın olmamı beklemen yada...
Yada baba olmayı istemen hayalden öteye gidemez.
Bir sabah yanımda bana olan duygularından pişman olarak uyanabilirsin.
Bunun yanı sıra.
Ben evimden ayrılamam.
Ben o evde Hasan baba ve ikizlerle büyüdüm. Bütün hayatım orda o evde geçti.
Özge'yi ve ikizleri yalnız bırakamam."
*****
Aslan'a aklımdakilerin hepsini hiç eveleyip gevelemeden direk söyledim.
Fikrini değiştirecekse bu şimdi olmalıydı.
Sonra daha çok acırdı canı. Bir kaç saniye gözlerime takılı kaldı siyah hareleri.
" Cevabın ne olursa olsun saygı duyacağım Aslan."
Dediğimde yerinden kalktı ve mutfak bölümüne gitti.
Kendine bir kahve daha hazırlamaya başladı.
Az öncekine göre daha yavaştı hareketleri.
Düşünüyor söylediklerimi tartıyordu.
Elini cebine atarak cebimden sigara paketini çıkararak bir dalı dudaklarına bıraktı.
Eline aldığı kahve ile dış kapıya yöneldi. Kapıyı açıp dışarı çıktı.
Söylediğim şeyleri düşünüyordu belliki.
Saygı duyacaktım. Cevabı ne olursa olsun saygı duyacaktım.
Bu iş dönecekse burdan dönecekti.
Yönümü tekrar döndüm ateşe.
Bir odun ve bir odun daha attım içine.
Sonra parmağımdaki yüzüğe kaydı gözüm.
Küçük Fidan'ın söyledikleri geldi aklıma.
Sendemi söz verdin Demişti.
Evet söz vermiştim. Ama sonunda kırık bir kalp kalacaksa geriye, o sözün bir anlamı yoktu.
Bana bakan Kara'ya baktım.
" Bakma öyle.
Sahibinin ilerde üzülmemesi için söyledim bunları."
Dedim sanki beni anlayacak gibi.
Ama başını yere yatırıp gözlerini kapattı sadece.
Elimdeki kupayı alıp yerimden kalktım. Yeni bir kahve yapmak için mutfak bölümüne geçtim.
Ketıldaki sıcak suyu kullanarak bir kahve daha hazırladım.
Yerime dönerken Aslan kapıdan girdi.
Yüzüne saniyelik baktıktan sonra yürümeye devam edip şöminenin yanına geldim.
Kupayı şömineni üzerine bırakıp yan taraftaki odundan bir tane daha almak için eğildiğinde Aslan'ın elini kolumda hissettim.
Başımı çevirip yüzüne baktım.
Kara gözleri dahada kararmıştı.
Ayağa kalktım.
" Sanırım kararını verdin." Dedim sakin.
" Ne olursa olsun ce.va.."
Demiştimki soğuktan üşümüş dudaklarını dudaklarımda kollarını belimde hissettim.
Dudakları soğuk olsada öpüşü ateşliydi. Geri çekildiğinde kara gözlerini gözlerime dikti.
"Senden asla vazgeçmeyeceğim Cevher Aslan. O yüzük ölsemde çıkmayacak parmağımdan.
Ben seni her halinle sevdim, aşık oldum. Baba olmak ise en çok istediğim şeylerden biriydi. Ama baba olacaksam annesi sen olmalısın, başka bir kadın değil.
Baba olmayacaksam da başka bir kadınlada olmayacak.
Sabırla bekleyeceğim bir gün çocuklarımıza anne olacağını duymayı. Bunu kabul etmezsen hiç şikayet etmeyeceğim. Ama bir gün kabul edersen babamdan daha iyi bir baba olacağım.
Ne kadar sürerse sürsün ama senden vazgeçmeyeceğim.
Seninle evleneceğim,başka bir kadınla değil. Benim kaderim sensin.
Benim kadınım, dişi aslanım, sevdiğim, diğer yarım.
Sadece sen olacaksın.
Sığınağım olacaksın.
Ne zaman üzülsem, yorulsam yada kaçsam gelip tek sığınağıma saklanacağım. Tenine, kokuna dudaklarına sığınacağım.
Cevabım bu!"
Dedi kollarımı omuzlarına koyarak dudaklarını yeniden hissettiğimde..
Arzuyla öptü uzun uzun. Sonra dudakları kayarak boynuma doğru ilerledi. Oradan omzuma doğru yol çizmeye devam ederken aynı anda elleri kazağımdan içeri girerek sırtıma doğru yöneldi.
Derin bir nefes çekti kokumu ciğerlerine hapsedercesine.
Dudakları tekrar dudaklarımı bulduğunda ellerini çekti sırtımdan. Kazağın uçlarını aşağı çekerek beni kendine bastırdı.
Dudaklarımdan ayrıldığında,
" 5 gün daha.
Sonra benimsin Cevher Aslan.
Sadece benim..."
" O zaman benim evimde yaşamayıda kabul ediyorsun. " Dedim.
" Şuan yaşadığım ev benim değil zaten. Ama ikizlerin hayat garantisini isteme benden. O Efe ile birgün birbirimize gireceğiz sadece zaman meselesi. Bana iç güveyi gibi davranırlarsa o süre aniden kısalabilir ve elimde kalırlar."
" Merak etme." Dedim gülerek.
"O ev bir damat ve iki gelin gelecek kadar büyük.
A birde Kara var değilmi." Dedim Kara'ya bakarak.
"Şanslı ile geçinebilirmi dersin."
"Şanslı? "
"Özge'nin kedisi."
" Kara diğer köpekler gibi değildir. Kedileri umursamaz bile."
Elimden tutarak üst kata doğru çekiştirdi. Birlikte merdivenleri çıkarak üst kattaki büyük yatağa getirdi.
"Gece oldu, uyuyalım artık."
Dediğinde şaşırarak baktım.
" Sen yatağında uyu ben aşağıda uyurum."
" Burda benimle uyu Cevher." Dedi yatağı açarak beni oturturken.
" Sınırlarımı aşmayacağım."
Dedi omuzlarımdan tutup yatırırken.
"Kokundan mahrum etme"
Dedi yanımdaki boşluğa uzanarak.
Sonrada aniden beni kendine çekip üzerimizi örttü. Arkamda ve eli belimde sarılı Aslan, burnunu boynuma doğru getirip derin bir nefes daha çekti.
" Cevher'im.
Nasıl bir şeysin.
Büyü gibisin."
*******************************
Eveet bölümün sonuna geldik. Hatta hikayenin sonuna doğru gidiyoruz canlar.
Bu bölüm hakkındaki düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim.