Yeni Üyelik
62.
Bölüm

Y.C 62 Sonuç

@azamet_29_2

Hatalarım varsa sorry. 🤗

Cevher burdaydı ve her şeyi duymuştu.

Elleri ceplerinde ve boş bir bakışla bir bana bir Melis'e bakıyordu.

Ne üzüntü ne kızgınlık ne öfke patlaması...
Hiç bir ifade yoktu yüzünde.
Ve bu daha kötüydü.

Bu boş ifade Cevher'den her şeyi beklemem gereken bir bakıştı.
En iyi bunu öğrenmiştim onu tanıdığımdan beri.

Ağır adımlarla yanımıza kadar geldi.

" Cevher." Dedim.

Gözlerimdeki bakışlarını oturan Melis'e çevirdi.
Elleri ceplerinde uzun bir bakış atarken Melis hâlâ ağlıyordu.

" Aslan."

Dedi sakin şekilde.

" Söylemek istediğin bir şey varmı.? "

" İnanma Cevher.
Yok öyle birşey.
Neden yapıyor bilmiyorum ama yalan söylüyor.
Tamamen yalan.
Öyle birşeyin imkânı yok. Bana inan güzelim."

Dedim elimi yüzüne uzatarak.

Ama anında bir adım geriledi.

O an koca dünya taştan bir duvar oldu, üzerime çöktü. Ve ben altında kalarak can verdim.

Cevher hâlâ sakin, Melis'in arkasından dolaşarak yan tarafa geçip diğer masadan bir sandalye aldı.

Melis ile arama koyup oturup
bacak bacak üstüne attı.
Bense hâlâ az önceki hareketine takılmış öylece o na bakıyordum.

Ağlamak mı.
Evet.
Her an ağlayacak gibi hissediyordum.

" Doğrumu..? Dedi Cevher Melis'e bakarak.

"Yalan mı söylüyorsun?
Melis."

" Tabiki yalan!" Diye atıldım.

Hızla Melis'i omuzlarından tutarak sarsmaya başladım.

" Söyle Melis!
Yalan söylüyorum de!
Dalga geçtim de.
Söyle!"

Melis başını önüne eğdi.
Ağlaması dahada artmış
hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Başını iki yana salladı.

O an parça parça olan ruhumdan arta kalanlarda yalan rüzgarıyla etrafa savruldu.
Yalandı. Yalan söylüyordu.
İnatla yalan söylüyordu. Nedensiz şekilde yalan söylüyordu.

Cevher'e baktım.

" İnanma Cevher!" Dedim.

" Ne olur bu yalanlara inanma.
Yemin ederim o çocuk benim değil."

Cevher öylece masaya bakıyordu.

" Otur lütfen, Aslan."

Dediğinde, o rica kelimesi olan lütfen de bile ölüm soğuğu hissettim.
Arkamdaki sandalyeye düştü çıkan canımdan arta kalan bedenim.

" Anlat..."

Dediğinde yüzüne baktım.
Mavi gözleri buz maviye dönüşmüş hiç bir hayat belirtisi taşımıyor, sadece önüne bakıyordu.

" Melis!
Anlat! Ama doğruyu anlat.
Yalansız anlat.
Söylediğin şey çok ciddi bir şey. Sonuçlarının ağır olacağı bir şey söylüyorsun.
O yüzden iyi düşün ve anlat."

Dedi Cevher.

" Özür dilerim.
Ben...
Ben sizin..."

" Melis!! " Dedi Cevher daha yüksek sesle.
Sadece.
An-lat."

Araya girdim.

" Melis Allah aşkına doğruyu söyle." Dedim.
Şuan yalvar dese dizlerimin üzerine çöker yalvarırdım hiç düşünmeden.

" Bir...
Bir yıl önce Aslan ve
Âsım İzmir'e gelmişlerdi."

Cevher bana baktı.
Onay yada red bekliyordu.

" Doğru, abimle bilikte İzmir'e gittik.
Abim iş için gittiğinden benide götürmüştü.

Melis'e döndü bakışları.

" 5 Nisan gecesi Asım ve Aslan'ı Baykuş barda gördüm."

Kaşlarımı çatarak düşündüm.

" Evet doğru.
Ama ben bile zor hatırlarken sen nasıl bu kadar net hatırlıyorsun o tarihi."

" Arkadaşım Ece'nin doğum günü olduğu için arkadaşlarla bilikte gelmiştik bara.
Biraz eğlenecek, dönecektik.
Sizide tesadüfen gördüm."

"Yalan söylüyorsun.
Orda olduğuna inanmıyorum Melis."

Derken Cevher gözleri dizlerinin üzerindeki ellerinde konuşmalarımızı dinliyordu sadece.

" Ordaydım Aslan.
Hatta abinin yanındaki sarışın adamın barmen kızdan yediği tokatı bile gördüm."

Doğruydu söylediği şey. O salak kıza laf atınca tokatı yemişti.

" Tamam ordaydın diyelim.
Ama ben o gece seni hiç görmedim."

Dedim sinirle.
Artık delirmek üzereydim.

" İyi düşün.
Gökkuşağı renginde peruk takan bir kız vardı.."

O an, zihnimde canlandı o görüntü.

" Ooo Aslan Karabey ve Asım Karabey ve saz arkadaşları."

Diye dalga geçen sarhoş kızı hatırladım.

" Sen miydin o?"

" Hatırladın.
Ama kim olduğumu anlamamışsın. "

Dedi Melis halime bakıp.

Elimi alnıma bastırdım.
Sıkıntıyla bir nefes aldım.

" Bir süre sonra Asım Bey ve arkadaşları kalktı.
Ama sen gitmedin.
Barda oturmaya devam ettin.
Hâlâ içiyordun. Sıkıntılıydın.
Gece boyu seni uzaktan izledim.

Sonunda yanına gelip,

" Bu kadar içersen otele gidemezsin Aslan. Dedim.

Ben bu kadar içkiyle sarhoş olmam.
Keşke olabilseydim ve unutabilseydim dedin.
Kız meselesi heralde. Dedim yanına oturarak.
Sende kız meselesi kolay halloluyorda kendi çocuğunu sevmeyen baba meselesi hallolmuyor. Dedin. "

Cevher'in bakışları gözlerimi buldu.

" Doğru.
La*et olsun doğru.
Ama bunların hiçbiri söylediğin yalanı doğru çıkarmaz.

Ben sana elimi bile sürmedim.
Sen gelmiş oğlumun babası sensin diyorsun.

Melis..!
Hayatımla oynuyorsun şuan.
Bunu senin yanına bırakmam.
Yalanın eninde sonunda ortaya çıkar.
O zaman seni mahfederim. "

" Devam et."
Diyen Cevher'e baktım.

Yumruğumu masaya geçirip,

" Cevher neye devam edecek.Yalan söylüyor. Anlamıyormusun?

Sakın ona inandığını söyleme bana.
Yalan.

Evet İzmir'deydim.
O gece karşılaşmışta olabiliriz.
Ama o kadar.

Ben bu yalancıya do-kun-ma-dım! "

Dedim ellerimi saçlarıma geçirerek.

" Otele nasıl döndün."
Diyen Melis'le.

Yüzüne bakıp geriye yaslanıp kollarımı göğsümde birleştirerek öfkeyle baktım.

" Taksiyle tabiki.
Uzun boylu şişko sakallı bir şoförle otele gittim.
Denize bakan Mehtap otele."

Dedim hatırladığımı belirtecek şekilde.

" Taksi ücreti ne ödedin? "
Dediğinde durdum, düşündüm.
Hatırlamıyordum.

Cevher'in bakışları yeniden beni buldu.

" Hatırlamaman normal."

Dedi.

" Ücreti ben ödemiştim."

Dediğinde kala kaldım.
Ayakta duramadığın için seninle otele kadar geldim.
Hatta seni odana kadar çıkardım."

Dedi başı önde.

" Kes şunu Melis.
Kes. Yeter artık..!
Dediklerin doğru olsada ben senin çocuğunun babası falan değilim.
Değilim!
Ne olursa olsun bunu yapacak kadar sarhoş olmadım, olmam.
Onuda geç.

Ben seni o gözle görmedim görmem.
Arkadaş olsak bile tipim değilsin.

Dediğimde anlık kafamın içinde yankılandı bu cümle.

Arkadaş olsak bile tipim değilsin!

Bir kere daha söylemiştim bu cümleyi ama nerede hatırlayamadım.

Devam ettim.

"Odama girdigimde direk banyoya girip bir duş aldım.
Sonrada üzerimdeki siyah bornozla yatıp uyudum. Bu kadar.
Sen orda değildin. Odamda benden başka kimse yoktu."

" Neden şimdi çıktın ortaya.
Neden hamileyken gelmedin.."

Sorduğu soruyla afallayarak baktım.
Cevher ciddi ciddi Melis'e inanmayamı başlamıştı, banamı öyle geliyordu.

"Cevher Hanım amacım kimseyi zorda bırakmak değildi inanın.
İşim batınca mecbur kaldım.
Oğlum için..."

Alaycı bir gülüşle güldüm.

"Değilmiş, pöeh!
İyi yalan bulmuşsun Melis.

Başkasından peydahladığın oğlunu bana yamamak için baya baya kafa yormuşsun."

" Yalan değil.
Yalan söylemiyorum.
Karan senin..."

" Kes artık şunu!
Kes artık, yoksa elimden bir kaza çıkacak."

Diye bağırınca,

" Özür dilerim.
Ben...
Ben aranıza girmek istemezdim." Dedi tekrar ağlamaya başlayarak.

Bu yüzde gitmek istedim ama izin vermedin.
Anlat diye ısrar edince. Bende..."

" Melis sen beni delirtmeyemi çalışıyorsun?
Sana öyle birşey yok diyorum."

Cevher'in hareketiyle ona döndüm.
Yavaşça ayağa kalkarken masadan destek alıyordu.
Belli etmesede duyduğu şeyler onu sarsmıştı.

Cafeden çıkmak için yanımdan geçerken,

" Cevher..."

Dedim kollarından turarak.

"Bana inan, sana asla yalan söylemedim.
O çocuk benim değil."

Yüzüme baktı.
Gözlerime...

Önce cevap vermeyerek ellerimi kollarından ayırdı.
Sonra bir adım atıp yanımda durdu.

" Bana biraz izin ver Aslan." Dedi.

" Cevher'im. "
Dedim kahrolmuş şekilde.

" Keşke öyle bakmak yerine kalbime bir kurşun sıksaydın."

Dedim elim kalbimin üzerinde.
Çünkü öyle bir sızı saplanmıştı ki kalbime, zehirli bir kurşun daha az acı verirdi.

Ağır ağır kapıya doğru yürürken arkamdakileri yeni farketmiştim.

Elleri ceplerinde bana nefretle bakan
Efe' yi ve diger masada üzgün oturan Ege'yi gördüm.
Olan biten herşeyi onlarda duymuş ve görmüştü.

Cevher kapıya yürürken Ege'de kalkıp peşinden gitti.
Cevher tam çıkacakken sendeleyince Ege kolundan tuttu.

"Cevher!"

Dedim korkuyla öne doğru adım atarak.
Ama anında Efe'nin kolunu önümde gördüm. Öfkeli şekilde bana bakarak,

" Bir süre uzak dur."

Dedikten sonra yakamdan tutup, gözlerini gözlerime dikti.

" Bu işi çöz Aslan.
Bu işi çöz!

Yoksa..."

Dedi ve yakamı bırakıp arkasını dönüp Cevher'in peşinden gitti.

Hızla arkamı dönüp,

" Melis! "

Demiştimki. Melis'in çalan elefonu konuşmamı engelledi.
Melis telefonunu çantasından çıkarıp açtı.

" Tamam geliyorum." Diyerek kapattı.

"Karan acıkmış.
Gitmem lazım.
Üzgünüm Aslan.
Ben...Böyle olsun istemedim. "

Diyerek hızlı adımlarla çıkıp gittiğinde, sinirle masa ve üzerindeki herşeyi yere savurdum.
Ama geçmedi.
Ne sinirim ne çaresizliğim geçmedi.
Aşık olduğum, uğruna ölecek kadar sevdiğim kadının şüpheli bakışları beni ölmekten beter edip gitmişti.

Nasıl olur, nasıl böyle bir sorunun ortasında kalırdım.
Hızla cafeden çıkıp hastaneye girdim.
Önce abimi görmeli ve doktoruyla konuşmalı, sonrada bu sorunu çözmek için bir şeyler düşünmeliydim. Yoksa sevdiğim kadını kaybedecektim.

Acil girişinden girip asansöre binerek abimin olduğu kata çıktım.
Önce abimin doktoru olan İpek'in yanına giderek konuşmaya karar verdim.

Bu sırada telefonum çaldı.
Tanımadığım numarayı açınca doktor İpek'in sesini duydum.
Korkuyla cevap verdim.

" Alo İpek hanım.
Bir sorun mu var? "

" Hayır Aslan bey.
Sorun yok ama görüşebilirmiyiz."

" Tabiki.
Bende sizinle görüşmek istiyordum.
Odanızdaysanız oraya geleyim."

" Evet odamdayım, bekliyorum. "

Koşar adım İpek'in odasını bulup kapıyı tıklayarak cevabı beklemeden içeri girdim.
Korkulu ve meraklı gözlerle baktım kadına.

" Aslan Bey, endişelenecek birşey yok sakin olun lütfen. " Dedi önce.

" Buyrun oturun."

Gösterdiği koltuğa oturarak merakla baktım yüzüne. Aklımdan bin türlü şey geçiyordu.

" Abim nasıl.?"

"Bende onun için görüşmek istedim sizinle.
Abinizin ilaçlarını bu sabah kestik. Uyanmasını bekliyoruz.

Tahlil sonuçları iyi.
Sadece uyanmasını bekleyip uyandığında kontrolünü yapacağız."

" Çok şükür."

Dedim.
Şuan abimin desteğine o kadar çok ihtiyacım vardı ki.

" Teşekkür ederim İpek hanım.
İlginiz ve yardımlarınız için çok teşekkür ederim."

" Rica ederim.
Birde şu Hanım kelimesine kullanmasak mı? " Dedi gülümseyerek.

" Sağol İpek...

Ben kalkayım.
Abimi dışarıdanda olsa göreyim."

" Tabi.
Tekrar geçmiş olsun." Dedi yumuşak bir sesle.

" İpek'in odasından çıkarak aynı kattaki yoğun bakım odasına geldim.
Koridora bakan oda camından içeriye baktım.
Makinaya bağlı abimi böyle görmek ciğerlerimi yakıyordu.

Abim benim için babamdan daha iyi babaydı.
Her zaman yanımda olmuş ne zaman düşsem, ne zaman yardıma ihtiyacım olsa hep yardımıma koşmuştu.

" Abi." Dedim.

"Abi kalk ne olur.
Bana yardım et.
Aptal kardeşin yine başını belada buldu.
Abi... Sevdiğim kadını kaybediyorum.

Yemin ederim suçum, günahım yok.
Asla Melis'le birlikte olmadım.
Yediği boku unutacak adam değilim ben. "

Dedim cama dayadığım koluma başımı yaslayarak.

" Abi?
Abi kötü bir şeymi var."

Arkamda duyduğum ses Kazım'ındı.

" Kazım?
Sen ne zaman geldin."

" Biraz önce. " Dedi nefes nefese.

" Ege, Aslan abinin yanına git diyince birşey oldu diye korkup hemen geldim. "

" Ege'mi söyledi."

" Evet abi.
Asım abi nasıl? "

"İyi olacak...
İlaçları kesmişler uyanmasını bekliyoruz."

" Nehir nasıl? "

" Bütün gün Özge ile üzgün üzgün salonda oturdu."

" Cevher geldimi? "

" Hayır.
Evde sadece Özge ve Nehir var.
Abi bir sorun mu var? "

" Var Kazım var.
Büyük sorun var.
Çözemezsem hayatıma mâl olacak bir sorun. "

" Geçen yıl..."
Demiştim ki.

Kazım:

" Abi.
Âsım abi uyanıyor." Dediğinde hızla arkama dönüp camdan baktım. Aynı anda koridorda İpek'i ve bir hemşireyi gördün.
Hemen abimin yanına girdiler.

Yatağa yaklaşarak abimle bir kaç kelime konuştuktan sonra önce yavaşça makineden ayırdılar. Sonrada oksijen maskesi yaktılar.

Şükürler olsun.
Allah'ım abimi benden almadın şükürler olsun.
Dedim içimden.
İpek abimi muayene ettikten sonra odadan çıktığında hemen yanına geldim.

" Nasıl.?"

" Durumu iyi.
Birazdan normal odaya alacağız. "

Derin bir nefes çekip bıraktım.

*****

Yarım saatin sonunda abim özel odaya alınmış bende yanına çıkmıştım.
Bu arada Kazım'ı da eve yollayıp Nehir'i getirmesini istedim.
Kız kaç gündür perişan olmuştu.
Babasını görünce en azından rahat edecekti.
Hemşire serumu ayarladıktan sonra çıkarken.
Abime baktım.

Sağ bacağında bütün bir alçı.
Kırık kaburgası yüzünden üzerinde korse ve beyin kanaması için yapılan operasyon yüzünden başının arkasında da bir bandaj vardı.

" Nasılsın abi.
Beni çok korkuttun."

Dedim üzgün.

" İyiyim koçum.
Sen yatarken ne hissettiğimi anlamışsındır artık."

Dedi halsiz gülümseyerek.

" Nehir nerde?
Zavallım çok korkmuştur."

" Bizde.
Birazdan gelecek.
Kazım almaya gitti.

Abi...
Ne yapsam hakkını ödeyemem ben.
Burdan kalk ne istersen yapacam."

Dedim.
Gözlerimin dolduğunu fark etmeden.

" Aslan, sende bir şey var."

Dedi zor çıkan sesiyle.

" Ne oldu.
Bu kadar mı üzüldün halime lan."

Başım öne düştü.

" Kötüyüm abi." Dedim.

"Çok kötüyüm.
Sevdiğim kadının kırğın bakışları ruhumu bedenimden çekip aldı. Geriye ölüden farksız bu beden kaldı.
Susuz, güneşsiz bir toprağa döndüm."

Dedim ağlamaklı.

" Niye ne oluyor anlat."

" Sonra abi şimdi dinlen yorma kendini."

" Başlatma Aslan yorgunluğuma. "

Başım önde sessiz bekledim.
Nasıl anlatacağımı bilemedim.

" Aslan kaldırma beni ayağa. Konuş oğlum ne oluyor.!"

" Abi.
Bugün Melis'i gördüm. Burda bu hastanede."

" Melis mi?
Bizim Melis mi? Şu çatlak kız.
Organizasyon işleriyle meşhur Melis.
Ee. Ne var bunda? "

" Abi, oğlu olmuş.
İki aylıkmış."

" Ee.
Babası sevinsin oğlum bize ne? "

" Abi...

Babasının ben olduğumu söylüyor."

" Ne." Dedi kocaman gözlerle bana bakarak.

" Ne saçmalıyorsun lan sen.
Buna hayatta inanmam.
Nerden çıkarmış bunu."

" Daha kötüsü biz konuşurken Cevher her şeyi duydu.
Bana öyle bir bakışı vardı ki abi.
Yemin ederim öldürse canım o kadar yanmazdı."

" Melis' le konuşmadın mı.?"

" Konuşmaz olurmuyum,konuştum.
Biz konuşurken Cevher'de vardı.
Kızdım bağırıp çağırdım.
Yalan söylüyorsun Dedim. Tehtid bile ettim.

Ama...
Ama ısrarla aynı şeyi şeyi söyledi durdu. "

" Oğlum sen şunu doğruca bir anlatsana."

" Geçen yıl Nisan ayında İzmir'e gitmiştik."

" Evet."

" Arkadaşlarla birlikte gece bara gidelim demiştiniz hani.

Melis o gece ordaydım diyor.
Yanımıza gelip dalga geçen gökkuşağı peruklu kız oymuş. "

" Ciddimisin? O Melis miymiş.
Bende şaşırmıştım ne kadar rahat dalga geçiyor diye."

" Siz gittikten sonra yanıma gelip oturdu. Bir kaç cümle konuştuk.
Sonra bende kalktım.

Otele gittiğimi hatırlıyorum ama Melis'in benimle geldiğini hatırlamıyorum.
Benimle otele geldiğini taksi ücretini bile ödediğini ve odama kadar benimle çıktığını söylüyor.

" Ve.
Ve...
Sikeyim böyle işi."

Dedim ayağa kalkarak. Oğlumun babası sensin diyor. "

" Aslan bana bak."

Abime döndüm.

"Aslan o gece aranızda birşey oldumu gerçekten. "

" Asla!" Dedim yüksek sesle.

" Olsa hatırlarım abi.
Yediği boku unutacak kadar içip sarhoş olan birimiyim ben.
Beni tanımıyor musun sen? "

" O zaman ne korkuyorsun oğlum.
Yaptırın bir DNA testi herşey ortaya çıksın."

" Nasıl yani suçlamayı kabul edip test mi yaptıracam.
Asla.
Ben kendimden eminim."

" Aslan senin emin olman değil, ispatlaman önemli.
Temize çıkmak için o test lazım."

Önüme bakarak düşündüm.
Dediği doğruydu.
Gurur yapacak halde değildim.

" Haklısın abi.
Melis'le konuşup DNA testi yaptıracağımı söyleyeceğim.

Ama ya, ya pozitif çıkarsa diye de korkmuyor değilim.
Ya gerçekten bi bok yediysem. Cevher'in yüzüne nasıl bakarım. "

" Aslan bu ihtimal olsa bile bu testi yaptırmadan bilemezsin.
Eninde sonunda o test yapılır. "

" Babacım.!"

Diyerek içeri giren Nehir ve arkasından gelen Kazım ile konuşmamız bitti.

Abime baktım.
Gözlerinde gördüğüm cesaret veren bakışlardan sonra.

"Abi ben çıkıyorum.

Kazım sen burda abimle kal."

Dedim Kazım'a bakarak.

" Tamam abi."

" Önce Cevher'le konuşmalıyım.
Sonrada o sıçtığım testi yaptırmak için Melis'i bulmalıyım. "

Diyerek çıktım odadan.

*****
Hızla hastaneden çıkarak arabaya atlayıp yola çıktım.

Cevher eve gitmediyse hâlâ şirkette olmalıydı.
Onu iyi tanıyordum artık.
Eve gideceği bile şüpheliydi. Yağan yağmura aldırmadan gaza dahada bastım. Aklım hâlâ olanlarda ve darma dumandı.

Dünyada en çok istediğim şeylerden biri olan babalık bu şekilde olamazdı.
Ben Melis'e dokunmadım.
Bundan emindim.
Hatırlardım. Yaptığım şeyleri unutacak kadar sarhoş olmadım hiç.

Şu işten bir kurtulayım içeni sikeyim.
Hem arabayı sürüyor hemde İzmir'de geçen o geceyi çok düşünüyordum.

Odama gelip içeri girişim. Direk banyoya giderek duş almam. Sonra bornozla yatağa yatışım. Hepsi bu, kimse yoktu yanımda. Yoktu.

Direksiyona bir yumruk geçirdim.
O test.
Herşey o testle çözülecek.

Şirkete geldiğinde arabayı garaja bırakıp direk asansöre yöneldim.
Saate baktığımda akşam 9 u geçmişti.

Hâlâ ofiste olmalı diye düşündüm.
Asansör durduğunda anında inip ofise yöneldim. Koridorda kimse yoktu herkes çıkmıştı.

Kapıyı çalmadan içeri girdiğimde koltukta Efe'yi gördüm.
Ön koltukta da Ege.

" Cevher nerde?" Dedim.
Efe ayağa kalktı.

" Ne yapacaksın Cevher'i. "

" Cevher nerde?" Dedim tekrar.

Şuan Efe ve öfkesiyle uğraşacak halde değildim.

Ege:
" Terasta yalnız kalmak istedi."

Dediğinde hemen çıkıp terasa yöneldim.

Hızla çıktım merdivenleri.
Terasa geldiğimde camlı bölümde kimse yoktu.

Açık olan yere yürüdüm.
Oradaydı.
Yağmurun altında üzerinde sadece bir gömlek elleri ceplerinde öylece şehri izliyordu.
Ceketimi çıkararak yavaş adımlarla yaklaştım.
Omuzlarına bırakarak,

" Cevher." Dedim.

Gözlerini kapattı bir süre.
Sessiz ve derin bir nefes çektiğini gördüm.

" Hasta olacaksın."

Hiç kıpırdamadı.
Konuşmadı sadece sustu. Bir süre öylece kaldık.
Sonra yavaşça önüne geçtim.

Yüzünü avuçlarımın arasına alırken
gözlerine baktım.

" Denizlerinde boğulup, göklerinde can bulduğum kadın.
Beni sessizliğinle öldürme.

Cevher, istediğini söyle ama susma.
Ben sana hiç yalan söylemedim bu sana ispatlayacağım.

Test yaptıracağım.
O çocuk benden değil. Bunu ispat edeceğim."

Yine cevap vermedi.
Kızgındı.
Kırgındı.
Benimle konuşmak istemediğini düşünüp dönmek için yanından geçip içeri yöneldim.

" Aslan..."

Adımı onun ağzından duymak çıktığını hissettiğim ruhumu bedenime çekti.

Geriye döndüğümde cennete açılan iki pencere gördüm.

" Sana inanıyorum...
Ben...
Ben bundan sonra sensiz...
ZOR! "

Dediğinde hızla yanına gelerek sımsıkı sarıldım. Canıma katmak istercesine sarıldım.
Saatlerdir alamadığım kokusunu ciğerlerimin en ücra noktalarına kadar çektim.
Dudaklarına kapanıp bağımlı olduğum dadını kanıma karıştırdım.

Geri çekilip alnımı alnına dayadım sonra.

"Ben senden başka kimseyi sevmedim, kimseyle olmadım Cevher...

Hadi artık içeri gir hasta olacaksın yoksa.

Dedim başımı kaldırıp.

" Bende hastaneye dönüp o salak kızı bulup test konusunu konuşacağım."

" Bende geleceğim.
Hemde Asım Beyi görürüm.

Kazım Nehir'i almak için gelince duymuş Özge.
Asım Bey uyanmış odaya alınmış.

Tamam gel.

*****
Bir saat sonra Cevher ile birlikte hastanedeydik.

Önce abimi ziyaret ettik. Daha iyi olduğunu gördükten sonra,
Melis'i bulmak için çocuk bölümüne gittik.

Biz geldiğimizde Melis elinde bebeği koridorda dolaşıyordu.

Yanına yaklaştığımızda bizi görünce durup sadece önüne bakarak bekledi.

Yanına gelerek durdum.
Cevher'de yanımda bizi izliyordu.

" Aslan..."

" Melis hiç uzatmayacağım.
Sanada yalanlarınada inanmadım.
Bu çocuk..."

Dedim uyuyan bebeğe bakarak.

" Benim oğlum olamaz.
Bunu ispatlamanın tek yolu babalık testi.
Bu testi yaptıracağız."

Yüzüme baktı.

" Aslan.
Ben vazgeçtim.
Seni...
Sizi zor durumda bırakmak istemiyorum.

Siz beni ben sizi görmemiş olayım."

Söylediği şeylerle sinirim katlanarak arttı.

" Dalgamı geçiyorsun benimle.
Çamur at izi kalsın diyorsun yani.
Yok öyle yâma. O test yapılacak ve ben yalanının hesabını sana soracağım."

" Aslan bırak zorlama.
Siz hayatınıza dönün ben hayatına."

Melis'i kolundan tutarken,

" An itibariyle hayatının içine sıçtın Melis, dönemiyorum. O yüzden o test yapılacak. "

*****

Ertesi gün
Melis'i de alarak labaratuvar katına inerek yetkili doktoru bulup konuyu anlatarak test istedigimizi söyledik.

Doktorun onayıyla hem benden hem bebekten örnekler alındı.
Sonuçların 1 haftada çıkacağı söylendi.
Melis'i tekrar görmemek umuduyla kattan ayrılıp abimin yanına çıkıp olanları anlattım.

Abim:

" İlk başta istememesi beni şüphelendirdi. Yalan söyleme ihtimali kuvvetli."

" Bu bir hafta nasıl geçecek bilmiyorum abi. Hem bu mesele çözülecek diye seviniyor, hemde..."

" Aslan.
Yinede sormak zorundayım.
Ya..."

" Hayır abi o bebek benden değil, o kadar. "

Dedim sinirle. .
Sonrada odadan çıktım.

*****

Ölümle kalım arası.
Zulümle gülüm arası.
Geceyle günün arası.
Cennetle cehennem arası nasıl ben bu hafta öğrenmiştim.

Geçen bir haftadan sonra sonuçlar için hastanedeydik.

Cevher ve ikizler de benimle gelerek laboratuvar önünde Melis'le buluştuk.

Cevher koridordaki koltukta öylece yere bakarak beklerken ben kapının önünde dört dönüyordum.

Sonunda doktor kapıdan elinde bir zarf ile çıktı.
Merakla bir doktora bir kâğıda bakıyordum.

" Hadi doktor sonucu söylese bitsin bu işkence." Dedim.

Doktor elindeki kâğıdı açarak yüzüme baktı.

" Pozitif. "

Dediğinde cehennem kapıları açılıp içine atıldığımı hissettim.

" Ne!?" Dedim bir doktora bir Melis'e bir Cevher'e bakarak.

" Bebekten ve sizden alınan örnekler uyumlu. Bebeğin babası sizsiniz."

O an dünya üzerime çöktü.
Na- nasıl olabilir?
Nasıl...?

Derken Cevher'in ayağa kalktığını gördüm.
Başı öne eğik hâlâ yere bakıyordu.

Bana bakmak bir yana, yönünü bile dönmedi.
Ağır adımlarla asansöre doğru yürürken başım öne düştü.

Ne diyecektim.
Ne söyleyecektim. Herşey ortadaydı.
Aslan Karabey, yediğin bokun cezasını çek. Dedim kendime.

Birden Patron! Diyen Ege'nin sesiyle ona döndüm.

Cevher öylece yerde yatıyordu.

" Cevher." Dedim panikle..

Yanına gitmek için adım atmıştım ki
Efe bu sefer bütün bedeniyle önümde durdu.

" Bundan sonra ondan uzak duracaksın."

Dedikten sonra hızla Cevher'in yanına giderek kucağına aldığı gibi uzaklaştı.

**********************************
Evet bölüm bitti.
Hadi gelsin küfürler. Ama abartmayın Aslan'ada yazık.🤗

Loading...
0%