Yeni Üyelik
69.
Bölüm

Y.C 69 Öfke

@azamet_29_2

Hatalarım varsa sorry 🤗🤗

Sabah uyandığımda yatakta yalnızdım. Cevher'i yanımda göremeyince panikle yerimden fırlayıp direk banyoda aldım soluğu.
Cevher yine banyoda ve kusuyor diye düşünüyordum.
Ama gördüğüm şey küvette mayışmış Cevher oldu.
Beni öyle görünce,

" Aslan, ne oluyor?
Ne bu panik? "

Derin bir nefes alıp küvetin kenarına oturdum.

" Seni göremeyince yine kötüleştin sandım. "

" Boşa paniklemişsin. İyiyim. Çıkmadan önce banyo yapmak istedim."

" Nereye gidiyorsun? "

" Sen beni baya baya ev hanımı sandın galiba Aslan.

Şirkete gidiyorum.
Aylar öncesinden planlanmış toplantılarım var.

Tekrar hatırlatayım sana.
Cevher Aslan'ın kocaman bir şirketi ve takip etmesi gereken işleri var.
Çok bile durdum evde. "

" Geçen hafta gitmiştin.
Bence bu hafda evdende çalışabilirsin.
Biraz daha dinlen bence. Kusmalar, baş dönmeleri tam geçmedi. "

" 1 aydır evdeyim ve iyiyim Aslan. Bu kadar yatmak yeter. Kusarsam ofistede lavabo var, oraya kusarım."

Dedi kaşları çatık.

" Tamaaam pes.
Ama söz ver, dikkatli olacaksın."

" Aslan, abartma yine."

" Tamam tamam.
Anlaşılan yine keyfin yok.

Ama stres bebekler için iyi değil Cevher'im. O yüzden sakin olmaya çalış.

Çıkmana yardım edeyimmi? "

Dedim gülümseyerek.

" Sağol biraz daha buradayım. Sen işine bak. "

Dedi zoraki gülümseyerek.
Yerimden kalkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra banyodan çıkarak giyinme odasına geçip giyinmeye başladım. Bugün şirkete giderek kurulacak fabrika için araziyi gezecektim.

Bir yandan kafamın içinde program yaparak giyindim. Çıktığımda Cevher de banyodan çıkmış üzerinde çamaşırlarıyla bir yandan saçlarını kutuluyor bir yandan ayna karşısında kendine bakıyordu. Havluyu boynuna takıp sağ elini alnına koyarak oğuşturmaya başladı.

Yanına gelip arkasından beline sarılarak,

" İyimisin?
Başınmı ağrıyor? "

Sesindeki siniri belli etmekten çekinmeden konuştu.

" Karnım çok erken belli olmaya başladı. 4 aylıklar gibi duruyor. Böyle giderse 3 ay sonra nasıl olurum bilmiyorum."

" Ben biliyorum.
Çok güzel olacaksın Cevher'im. "

Dediğimde çatık kaşlar ve çakmak gözler aynadan gözlerimi buldu.
Beklediği cevap bu değildi belliki.

Ağzının içinde birşeyler söyleyerek kendini kollarımın arasından çıkarıp giyinme odasına doğru ilerledi.
Ne dedi anlamamıştım, ama sormayada niyetim yoktu. Bugün bütün huysuzluğu üzerindeydi.

" Sen inebilirsin giyinip geliyorum. "

Cevap vermeden sessizce odadan çıktım. Hızlı adımlarla aşağı inip mutfağa girdim.

" Günaydın Aslan abi."

"Günaydın Özge.
Diğerleri nerde? "

" Burdayız."

Diyen Ege'ye döndüm, ceketini giyerek gelen Efe ile arkamdan içeri giriyorlardı.

" Hayırdır."

" Pek değil.
Patronunuz bugünde sizinle geliyor.
Ve sabahtan beri burnundan soluyor."

" Ciddi misin? "

" Ben günlük azarımı yedim.
Size kolay gelsin."

Dedim önümdeki çaydan bir yudum alarak. Ege'nin tedirgin bakışları çok komikti şuan.

" Kötü zamanlama. "

" Nedenmiş o."

Diyen Cevher'le arkaya çevirdi başını.

" Önemsiz patron."

" Söyle Ege. "

Dedi Cevher otoriter bir sesle. Sonrada masaya oturdu.

" Günaydın kardeşim."

"Günaydın Özge. Sınavlar nasıl gidiyor."

" İyi.
Sen nasıl hissediyorsun? "

" İyiyim teşekkür ederim."

Bu arada ikizlerde masaya oturdular.
Ege kısa bir süre düşünüp,

" Bugün Torosların yeni sahibi gelebilir. "

" Toroslar el değiştirdi ve benim haberim yok, öylemi. Ne zaman söyleyecektiniz? "

" Aslında akşam söylemeyi düşünüyordum."

" Kim almış."

" Alma değil geçme.
Artık büyük oğul Oğuz Toros yönetiminde şirket vee..."

" Ve ne? "

" Ve taşımacılık şirketi olarak bizimle olan anlaşmasını bitirme kararı alacak gibi. "

" Şartlar belli gereği neyse yapılır."

Dedi önündeki kahvaltıdan yemeye başlayarak.
O yerken ben onu izledim.
Gerçekten iyiydi sanırım ilk defa doğru düzgün birşeyler yiyordu.

Onu böyle görünce bende rahat rahat yemeye başladım.

Kahvaltı bittiğinde önce Cevher kalktı.
Bizde arkasından kalktık.
İkizler yine önden çıkarken Özge arkadan ,

" Beni bekleyin." Diyerek koşar adım gitti. Cevher ile birlikte çıktım bende.

Kapının önünde Cevher'e sarılarak kulağına eğilip,

" Dikkatli ol mücevherim.
Kendine ve bebeklerimize dikkat et tamam mı.
Akşam görüşürüz. "

Dedikten sonra yanağına küçük bir öpücük bıraktım. Sonrada onlar kendi aracına bende Kazım'ın beklediği kendi aracıma geçtim.

*****

Bu sabah ofisime geldiğimde aldığım kokuyla kendimi daha iyi hissetmiştim.

30 gündür doğru düzgün uğramamıştım buraya. Bir kaç kez gelip acil işleri halletim dönmek zorunda kalmıştım. Toplantılara benim adıma Ege katılmıştı.

Ofisimin kokusu bile iyi hissettiriyordu beni oysa.
Evde oturmak bana göre değildi net.

İçeri girer girmez Esra arkamdan girerek.

" Hoşgeldiniz efendim."

" Hoşbulduk Esra, nasılsın bakalım?

" Teşekkür ederim efendim. Siz nasılsınız?"

Dedi. Gözü arada bir kaçamak şekilde göbeğimi yokluyordu.

" Sağol iyiyim.
Bana türk kahvesi getirirmisin lütfen."

Esra:
" Hemen."
Diyerek çıkarken, bende koltuğuma geçerek oturdum.
Gözlerimi kapatarak geriye doğru yaslanıp iki yöne yarım tur çevirdim koltuğumu.
Esra'nın arkasından hızlı adımlarla gelen Ege, elindeki kağıdı bana uzattı.

" Bu ne? "

" E posta çıktısı."

" Toros anlaşmayı tek taraflı bozmuş."

Geriye yaslanarak,

" Kendi bilir.
Tırları bağlayın.
Babasıyla yaptığımız anlaşmada özel maddeler koymuştuk.
Güveni sarsacak şekilde tek taraflı fes durumunda mallar biz de kalır. Dedik."

Esra elinde kahvelerle geldiginde,

" Esra Toros dosyasını getir. " Dedim.

Esra hızla odadan çıkıp tekrar döndü.
Dosyayı alıp anlaşmanın yazılı olduğu kâğıdı çıkarıp maddeleri tekrar kontrol ederken Ege'de depoyu arayıp kamyonları bağlattı.
3 tır dolusu mal bize kalmış oluyordu bu şekilde.
Buda zararımızı karşılayacak birşeydi.

Kahvemden bir yudum alarak Ege'ye döndüm.
Geriye yaslanarak,

" Akşama kalmaz soluğu burda alır. Ya yeniden anlaşacak yada zararımızı karşılayacak. Aksi halde mallar bizim."

Telefonumu çıkarıp Efe'yi aradım.

" Efe nerdesin? "

Aynı anda kapı açıldı.

" Burdayım."

" Gel. Toros' ların tırlarını bağladık. Depoda güvenliği arttırın. Bu aptalın adamları ve tırları yoldadır.
Çünkü mallarını bizden almak istetecek."

" Tamam."

Dedi telefonunu çıkarırken.
Telefon çalarken,

" Anlaşmayı fesmi etmiş? "

" Evet.
Aptal aklının ermediği işlere kalkışıyor. Her işi böyle yaparsa şirketi zarara uğratır. Ege sende depoya git. İbrahim'i de arayıp durumu anlat. Oraya gidince yanlarından ayrılma. Efe ile irtibatta kal."

Ege:

" Tamam."

Diyerek ayağa kalkıp ofisten çıktı. Bu kadar, şimdi diğer işlere geçebilirdik.

Efe sessizce masamın önündeki koltuğa geçip oturdu. Elinde telefon birilerine mesaj atıyordu.

" İşin yokmu senin? "

" Şuan işimi yapıyorum."

Dedi gülümseyerek.
Gelmesini beklediğim Oğuz Toros için burda bekliyordu.
Her ihtimale karşı yanımda kalmak istiyordu.
Hamile Cevher'e dikkat edecekti.

Dişlerimin arasından,

" Aman ne güzel."

Diyerek homurdandıktan sonra Esra'ya döndüm.

" Esra bugünkü program ne?"

" İmzalanacak belgeler var."

Dedi elindeki dosyayı bırakarak.

"Saat 1 de şirket içi toplantınız var.
Ayrıca
Robert Dalkıran sizinle görüşmek için randevu talep ediyor."

" Robert Dalkıran mı? "

Dedi Efe.
" Onların bizimle ne işi olurki."

" Haftaya bir görüşme ayarla Esra. Bizimle ne işleri olurmuş anlarız. "

" Tamam efendim. "

Esra odadan çıkarken bıraktığı dosyayı önüme açıp karıştırmaya başladım.
Saat 1 e kadar işleri halledecek sonrada 1 deki toplantıya girecektim.

Elimdeki kahvenin kalanınıda yudumlayıp imzalara devam ettim.
Ama bir süre sonra oturmak rahatsız etmeye başlayınca yerimden kalkarak Efe'nin bakışları eşliğinde yan taraftaki 3lü koltuğa geçerek uzandım.

Hemen kalkıp yanıma geldi.

" İyimisin? "

" İyiyim.
Sende Aslan gibi hemen panik olmaya başladın. Aynı bardaktan su mu içtiniz yoksa? "

Gözlerini devirince anlık gülme isteği geldi.

"Artık bırakın şu huyunuzu. 20 yaşında hamile yeni gelin muamelesi çekmeyin bana. Sinirlerim oynuyor.

Burda beklemek yerine gidip elemanlarını ve işlerini kontrol et.
Depoda durum ne onu öğren. "

Efe derin bir nefes alarak yeniden koltuğa döndü.
Gitmeyecekti anlaşılan. Telefonla bir arama yaparak konuşmaya başladı. Bende elimdeki dosyaya döndüm.

Bir süre sonra Efe tekrar kalkıp yanıma geldi.

" Toroslar kendi araçları ve adamlarıyla depoya dayanmışlar.
Bizimkiler izin vermemiş girişlerine.
Bir kaç işgüzar zorluk çıkarınca adamlarımız aba altından sopa göstermiş.

Adamlar geri çekilip Toros'u aramışlar.
Toros'ta Ege ile konuşmak istemiş.
Ege emrin Cevher Aslan'dan geldiğini söyleyip kapatmış."

" Güzell. Aferin Ege'ye
Bir süre düşünecek, kıvranacak çare bulamayınca buraya gelmekten başka yapacak bir şeyi olmayacak.

Geldiğinde de önünde sadece 3 seçeneği olacak.

Ya anlaşmaya devam edecek anlaşma tarihi bitene kadar iş bizde kalacak.

Ya zararımızı bizzat karşılayacak.

Yada mallar bizde kalacak."

" Tabi oda kabul ederse."

" Etti etti.
Etmezse keyfi bilir.
Şartlar belli.

Eveett. Bitti. "

Diyerek yerimden doğruldum.
Masama gelip elimdeki dosyayı masaya koyarak kendimi koltuğa bıraktım.

" Öğle arası oldu.
Dışarda yiyelim mi? "

" Sağol Efe istersen sen çık.
Benim canım istemiyor."

" Cevher, canım istemiyorla olmaz güçten düşeceksin sonra."

" O zaman sadece meyve yesem yeter."

Efe'nin bakışlarıyla.

" Canım istemiyor dedimya.
İsteyince yerim."

Dedim bıkkın.
Efe kapıya yönelip açarak,

" Esra. Cevher hanım ve benim için meyva getir."

Dedi ve geri gelip oturdu.

" Senindemi canın istemiyor."

Dedim imali şekilde.
Bir süre sonra Esra meyva tabaklarıyla gelip masaya bırakırken,

" Yarım saat sonra toplantınız var efendim."

Diyerek çıktı.

Bir kaç lokma meyva yedikten sonra toplantı odasına geçmek için ayaklandığımda Efe'de kalktı.

" Sen nereye? "

" Bugün seninle ben gireceğim toplantıya."

" Efe doğru söyle.
Aslan Cevher'in yanından ayrılma yapış falan mı?" Dedi.

" Senin yanında olmam için onun bir şey söylemesine gerek yok Cevher.
Sen burda olduğun sürece birimiz sürekli senin yanında olacağız. Hepsi bu."

Arkamı dönüp kapıya doğru yürürken,

" Evlenmek senin neyineydi Cevher Aslan. Yada hamilelik. Çek şimdi bu kuyrukları."

Dedim dişlerimin arasından.

Gerçekten sinirim bozulmaya başlamıştı. Ve hamilelik hormonlarımıdır nedir gerçekten etkiliyordu insanı. Sinirim katlanarak artıyordu çünkü.

Toplantı salonuna geçerek 2 saat boyunca orda kaldım. Sonunda ağrıyan bir baş ile çıkıp odama döndüğümde koltuğuma geçip ayaklarımı masamın üzerine koydum. Ellerimi karnımın üzerinde birbirine geçirip gözlerimi kapattım.

" Şuan bir ağrı kesici ne iyi olurdu."

Derken kapı yeniden tıklayarak Esra içeri girdi.
Elinde benim telefonum masaya gelerek,

" Efendim telefonunuz toplantı odasında kalmış ve Aslan bey aramış."

" Tamam sağol Esra.
Bana bir su getirirmisin lütfen. "

" Hemen efendim."

Esra tam kapıdan çıkarken kapı bir hışımla açılınca kız son saniye çekti kendini geriye.
Yoksa kapı kafasında iz bırakacaktı.

Kapıdan girenlerle Efe anında ayağa fırladı.

" Höst lan ahıramı giriyorsunuz? "

Gülümseyerek kapıdan girenlere baktım. Beklediğimden önce gelenler
Oğuz Toros ve kardeşi Tahir Toros'tu.

Arkalarından da Kadir ve Dilan girdi içeri.
Onlar neden buradaydı. Göz ucuyla Efe'ye baktım.
Onun işiydi muhtemelen. Oğuz gelirse sizde gelin emri almışlardı belliki. Başımı yana devirip sırayla hepsine baktıktan sonra,

" Kadir, Dilan dışarıda bekleyin lütfen."

İkiside önce Efe'ye baktılar.
Olan sinirim gittikçe artmaya başlamıştı.

"Emirleri ondan mı alıyorsunuz artık." Dedim tıslayarak.

" Dışarı! "

Diye bağırınca ikiside dışarıya çıktılar. Bizi izleyen adamlara dönerken, göz ucuyla Efe'ye tekrar baktıktan sonra koltuğuma yaslanıp,

" Toros kardeşler, hoşgeldiniz buyrun oturun."

Dedim gülümseyerek.
Adamın surat bir karış, hoşgelmediği aşikardı.
Oğuz sinirle bir kaç adım öne çıkarken Efe gövdesiyle önünü yarım kesti.
Oğuz, Efe'nin öfkeli yüzüyle yerinde durmak zorunda kaldı tabi.

" Efe. Musade et. "

Dediğimde Efe kenara çekilince Oğuz konuşmaya başladı.

" Hiç hoşgelmedik Cevher Aslan. "

" Neden? " Dedim dalgalı bir sesle.

" Siz kim oluyorsunuz da mallarımıza el koyuyorsunuz. Sizinle olan anlaşmamış bitti. Malların alınmasına nasıl ve ne hakla engel olurdunuz. "

" Ben kimmiyim.?
Adım Cevher Aslan! Aslan Holding'in sahibi ve Ceo'suyum.
Nasılına gelince,

Şimdi o kulağını iyi aç ve iyi dinle Toros.

Babanızla yapılan anlaşmamızda özel maddeler kondu. Tek taraflı fes edilen anlaşmanın yaptırımları olur.
Sen bizimle karşılıklı bozma yoluna gitmeyerek tek taraflı bozdun anlaşmayı.

E bununda belli yaptırımları olacak. Sana tavsiyem bu işin okuluna git. Böyle tepeden inme öğrenilmez bu işler."

" Siz çok biliyorsunuz belli! " Dedi hırlayarak.

" Senin gittiğin yoldan ben döndüm 2. turu atıyorum yeni yetme Oğuz bey. "

Ayağa kalkarak masamın kenarına geçerek kalçalarımı masaya dayadım.

Kollarımı göğsümde birleştirerek,

" Senin için 3 seçenek var Toros.
Ya anlaşmaya devam edeceksin anlaşma tarihi bitene kadar iş bizde kalacak.

Ya zararımızı bizzat karşılayacaksın ki...Milyon dolarlık bir fatura çıkar.

Yada mallar ek madde gereği bizde kalır.
Seçim sizin."

Oğuz tepeden tırnağa beni süzdükten sonra gülümseyerek yılışık bir tarzda konuşmaya başladı.

" Bende size tek seçenek sunuyorum.
Anlaşma biter ve mallarımız bize verilir, nokta."

Kollarını göğsünde birleştirerek ve gülümseyerek devam etti.

" Bence sizde artık bu işlere ara verip evinizde oturun.
Görünen o ki evlendiğiniz ve bebek beklediğiniz doğru."

Dediğinde önce Oğuz'u sonrada bunları kimden duyduysa onu gebertme isteği duydum.

"Hamilelik hormonları yüzünden düzgün karar veremiyorsunuz zira.
Başkalarının işinide zorlaştırıyorsunuz. "

Dediğinde Efe:

" Laaann! Senin...Aa.."

" Efe! "

Diye uyarınca Efe dişlerini ve yumruklarını sıkarak sinirle soludu. Az önceki saldırıma karşılık veriyordu şuan Oğuz.

Yerimden yavaşça kalkarak ellerimi ceplerime sokarak Oğuz'a doğru adımladım.

" Oğuz Toros. Seni uyarayım.
Yerinde olsam kaşınmam.

Toroslar ve Aslan Holding arasındaki anlaşma ve şartları belli.
Anlaşma metnini eline al ve yeniden oku.
Sanırım okuma yazman vardır."

Dedim alay ederek.

" Sayfada en altta ve ek sayfada bizzat babanın imzasının üzerinde, ek madde başlığı altında yazıyor.

Okuma yazman yoksa kardeşine okut. Oda bilmiyorsa babanla görüş."

Oğuz'un gözlerinde kıvılcımlar oluşmaya başlamıştı.

İşaret parmağını bana uzatarak dişlerinin arasından,

" O malları bize vereceksin anne kedi."

Dediğinde bu cümle bardağı taşıran son damla olmuştu.

Parmağını tuttuğum gibi eliyle birlikte geriye bükerken sol yumruğumu suratının ortasına indirdim.

Aldığı darbeyle yere düştüğünde,

" Cevher." Diye bağıran Efe'ye aldırmadan yere çökerek yakasına yapışıp,

" Alabiliyorsan al lan it! "

Dedim. Efe kollarımın altından ve arkadan beni tutup çekerek kaldırırken,

" Kadir." Diye bağırdı.

Tahir'in yardımıyla ayağa kalkan Oğuz'a sinirim hâlâ geçmemişti.
Çenesini kırmak istiyordum onun.

Efe'nin elinden kurtulup bu kez sağ yumruğumu geçirdim çenesine.

Aynı anda kapıdan giren Kadir'in kucağına gerileyen Oğuz' la Efe yine arkamdan bana sarılarak,

" Cevher dur." Desede ben hâlâ Oğuz'a hırlayarak,

" Senin o dilini keserim lan!
Kesip bi tarafına sokarım.
Şerefsiz orospu çocuğu.
Al lan! Alda göreyim ne kadar erkeksin."

Diye bağırınca bu kez Oğuz başladı.

" Görüşeceğiz.
Bu iş burda bitmedi."

Derken arkasında Aslan'ı görmemle Oğuz'un yakasına yapışması bir oldu.

Kadir'in elinden aldığı Oğuz'a tıslayarak,

" Sen kimi tehdit ediyorsun lan! Sikerim senin belanı!"

Diyerek Oğuz'u koridora savururken Tahir'i de Kadir çıkardı.

Aslan içeri girerken,

Efe:

" Aslan tut şunu."

Diyerek beni Aslan'ın kollarına bırakıp koridora çıkarak kapıyı çektiğinde ben hâlâ sinirle soluyordum.

Düştüğün hâle bak Cevher Aslan. Adamların gözünde anne kedi oldun. Dedim kendi kendime.

" Bırak Aslan sende! "

Diye bağırarak Aslan'ın kollarının arasından çıktım.
Sinirim arttıkça arttı. Aslan tekrar bileklerinde tutup kendine çekti beni.

Yüzüme doğru sinirle,

" Cevher ne yapıyorsun, kes artık şunu!
Sakin ol.
Ya kendine ya bebeklere zarar vereceksin. Sakinleş artık! "

Diye bağırınca, bu kez kollarımı kurtarıp Aslan'a bir yumruk attım.

Aslan başı yanda, kaşları çatık dondu kaldı. Kolları iki yana düştü.
Şaşırmış şekilde bir kaç saniye öylece bekledi.

Bense nefes nefese ve sinirle ona baktım.
Kafamın içinde onu suçlamıştım.
Baba olma arzusunu suçlamıştım. Bu durumun suçunu ona atmıştım. Sinirimin kalanını ondan çıkarmıştım.

Sinirle yaptığım şeyi saniyeler sonra farkettim.

Aslan yavaşça bana döndü.
Dudağının kenarı patlamış kan vardı. Derin bir nefes alarak gözlerime baktı.

" Tamam mı?
Geçtimi sinirin, rahatladın mı? "

Dedi duygulu bir ifadeyle.

Gözlerinin karasına baktım. O an kendimden nefret ettim.
Arkamı dönüp kapıya doğru hızlı adımlarla yürüyerek ofisten çıktım.

Merdivenleri tırmanıp terasa geldim.
Camlı bölümden açık bölüme geçerek esen rüzgardan derin bir nefes çektim.

Ellerimi şakaklarıma koyarak ve bir yandan ovalayarak,

" Ne yapıyorum ben? "

Dedim. Bir yandanda derin nefesler almaya çalıştım. Aşırı tepki vermiştim.

Arkamdan gelen ayak seslerini duyduğumda arkamı dönmedim.

Aslan'dı biliyordum, ama az önceden sonra dönemedim.

Arkama kadar geldi durdu.
Göğsünü sırtımda kokusunu burnumda hissettim.

Kollarını kollarımın altından geçirdi.
Elleriyle göbeğimi okşarken yüzünü boynuma gömdü. Derin bir nefes çekerek,

" İyimisin? " Dediğinde,

" Bu kadar iyi olma Aslan...
Sende kız.
Bağır,çağır.
Susarak beni ezme."

Dedim yavaşça arkama dönerek.
Gözlerine sonrada patlayan dudağına baktım. Hâlâ sessiz bana bakıyordu.
Kollarımı kollarının altından geçirdim.

" Özür dilerim." Dedim sarılarak.

Yaklaştım... Dudağındaki kanayan yere bastırdım dudaklarımı.

********************************

Evet bölüm sonu.
Hadi oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.

 

Loading...
0%