Yeni Üyelik
70.
Bölüm

Y.C 70 Bir kız ve bir erkek

@azamet_29_2

Selaaaam canlarım. Finale bir kaç bölüm kaldı. Keyifli okumalar dilerim. Hatalarım varsa affola

​​​​Bu kadar iyi olma Aslan...

Sende kız.
Bağır,çağır.
Susarak beni ezme."

Dedim yavaşça arkama dönerek.
Gözlerine sonrada patlayan dudağına baktım. Hâlâ sessiz bana bakıyordu.
Kollarımı kollarının altından geçirdim.

" Özür dilerim." Dedim sarılarak.

Yaklaştım...
Dudağındaki kanayan yere bastırdım dudaklarımı.
Yavaşca öptüm. Yumruğumla açtığım yarayı öperek iyileştirmek istedim.

Ellerini yavaşça kaldırıp avuçlarının arasına aldı yüzümü, biraz kaydırarak dudaklarımın tam üstüne bastırdı dudaklarını.
Arzuyla öptü dudaklarımdan ayrılıp alnını alnıma bastırarak,

" Özledim." Dedi.
Geri çekilirken gözlerimde gezdi gözleri. Gülümsedim.

" Kahve içelim mi? "

" Sende mi içeceksin? "

" Evet.
Neden içmeyim."

" 3 canlı biri olarak kahve sana uygun değil bence."

" Aşerdiğimi düşün. "

Dedim gülümseyerek içeriye doğru yürürken.

" Karpuz yada erik değilde kahveyemi aşerdin yani."

" Evet. "

" Sen nasıl bir hamilesin anlamadım."

" Cevher tarzı."

Merdivenlerden inerek tekrar ofise geldiğimizde Esra' nın yanından geçerken,

" Esra bize kahve getir lütfen." Dedim.

Aslan:

" Esra, Cevher hanımınki sütlü olsun."

" Hayır Esra sade istiyorum."

" Hayır, sade zararlı."

Aslan'ın kahvemede karışması sayesinde,

" Esra vazgeçtim.
Kahve falan istemiyorum. "

Diyerek içeri girdim.

" Sinir bozuyorsunuz hepiniz."

Dedim tıslayarak.

" Sade kahve bebeklere zarar dişi aslanım."

Aslan masamın önündeki koltuğa geçerken bende kendi koltuğuma geçip oturdum.

" Her şeyime karışırsanız iyi valla.
Sizinle işimiz var. "

O sırada arkamızdan giren Efe'in önce öfkeli sesi geldi, sonra kendini gördüm.

" Cevher!
Sen ne yaptığını sanıyorsun? "

" Hadii.
Al bir tane daha."

Dedim bıkkın şekilde başımı ellerimin arasına alarak.

" Ne yapmışım Efe abi."

Dedim sinirli çıkan sesimle.
Efe hızlı hızlı yanıma kadar gelerek önümde durdu. Gözleri hem sinirli hem endişeli bakıyordu.

" Ya o piç karnına vursaydı."

Dahada sinirle baktım bu kez.

" O kadar aciz değilim. İzin vermezdim. "

" Garantisimi var.
Bir daha sakın böyle bir şey yapma.
İllede vurmak istiyorsan bana söyle, ağzını burnunu dağıtırım. Ama sen yapma. Böylelerinin yanına bile yaklaşma bundan sonra. "

" O zaman zevkli olmaz. "

Dedim gülümseyerek geriye yaslanırken.

" Efe haklı Cevher."

Söylediği cümle ile Aslan'a döndük.
Bir Aslan'a bir Efe'ye baktım.
Aslan Efe'ye hak mı vermişti?
Ne oluyor burda diye düşündüm anlık.

Efe kaşları çatık Aslan'a,

" Sana ne oldu? " Dedi dudağındaki yere bakarak.

Aslan çenesiyle beni işaret ederken Efe yüzüme bakınca, elimi alnıma bastırarak,

" Özür diledim... "

Dediğimde Efe kıs kıs gülerken,

" Darısı başına kardeşim. "

Dedi Aslan, kollarını göğsünde birleştirerek.

" Kardeşim? "

Anladım kesin bir yerlerde birşey kaçırmışım ben. Efe tekrar bana döndü.

" Bugünden sonra daha sakin ol cevher.
Kendin ve ikizler için."

" Söz veremem." Diyerek yerimden kalktım.

" Nereye? "

" Sakıncası yoksa lavaboya Aslan bey." Dedim bıkkın.

Aslan ellerini yarım şekilde yukarıya kaldırdı.
Yavaş adımlarla ofisteki lavaboya giderken birden başımın döndüğünü hissettim. Ama arkadaki ikiliye çaktırmak istemedim.
Yine akıl vermeye başlayacaklardı çünkü.
Sürekli birilerinin bana akıl vermesine yada korumaya çalışmasına alışkın değildim.

Bu zamana kadar kimseden koruma yada itina beklememiştim. Zaten hiç bir zaman ihtiyacım olmamıştı.
Şimdi ise herkesin bana camdan bir bebek gibi davranması sinir ediyordu beni. Kadın olmaktan uzak olan Cevher, anne olursa böyle oluyor işte. Dedim tıslayarak.

Yavaş adımlarla lavaboya girerek duvardan tutundum.
Olduğum yerde bir kaç saniye bekledikten sonra daha iyi hissettiğimde işimi halledip kendime gelmek için elimi yüzümü yıkadım.

Ellerimi kuruladıktan sonra tam kapıyı açacakken yine başım dönünce olduğum yerde durmak zorunda kaldım.

Bu kez daha fazla dönüyordu.
Sanırım tansiyonum düşmüştü. Birde sendeleyince gerileyerek kapalı klozetin üzerine oturdum.
Hassiktir çektim hırlayarak.
Maalesef yardıma ihtiyacım vardı.

Daha az önce fazla ilgiden dertlenirken şimdi bunun oluşu dahada sinirimi bozmuştu.

Bu yüzden inatla yardım istemeyip
bir süre öylece oturdum.
Ne kadar oturdum öyle bilmiyorum. Belki dakika belki saniye.
Birden çalan kapı ve Aslan'ın sesini duymamla yerimde irkildim.
Kapının önüne gelmiş, kapıya hızlı hızlı vurmaya devam ediyordu.

" Cevher.
Cevher iyimisin."

Birden içeri girince,

" Ne yapıyorsunuz? " Dedim sinirle.

" Cevher, iyimisin? "

" İyiyim Aslan, ne diye dalıyorsunuz."

" Uzun süre çıkmayınca endişelendim."

" Biraz başım dönünce bekledim. Tansiyonum düştü sanırım. "

Dediğimde kendimi bir anda Aslan'ın kucağında bulurken,

" Dur ne yapıyorsun gerek yok. " Desemde aldıran olmadı tabiki.

" Tabi tansiyonun düşer.
Ayakta fazla kaldın.
Birde o piç yüzünden sinirlendin.
Sonuç bu. "

Diye söylenen arkamızdaki Efe'ydi.

Aslan:

"Efe haklı." Dedi sıkkın sesiyle.

Beni odadaki büyük koltuğa getirip yatırıp ayaklarımı kolçağın üzerine kaldırdı. Gözlerimi kapatıp kendime gelmeye çalışırken,

" Bugün bu kadar iş yeter.
Biraz dinlen, toparlanınca eve gideceğiz. "

" Tamaam."

" Ne? "

"Tamam...
Tamam dedim.
İstediğini yapıyorum işte. Ama bir kerelik.
Sana vurmama karşılık."

Dedim.
Aslan alık alık bakarken Efe'ye döndüm.

" Efe sende işlerine dön.
Ege ile konuş sıkıntı çıkmasın. Depoyu ve kamyonları boş bırakmayın.

O piç rahat durmayacak."

" Tamam patron. "

Diyerek ofisten çıktı Efe.

Efe'nin gidişiyle kolumu alnıma yaslayıp gözlerimi kapattım.

" Biraz uyu istersen."

" Aslan."

" Hmm."

" Sen neden burdasın bugün."

" Neden?
Beni gördüğüne memnun kalmadın mı? " Sesinde muzırlık vardı.

" Ben değil, ama sen memnun kalmadın."

Bir kaç saniye sessiz kaldı.
Eminim yüzümü inceliyordu.
Sonra,

" Yeni araziyi görmek için dışarıdaydım.
Sonra şirkete geçerken uğrayıp seni dışarda yemeğe çıkarmayı düşündüm.
Gelmeden önce aradım hatta. Ama açmadın."

" Toplantı odasında kalmış telefon. Üstünede Toros'lar gelince dönemedim. "

"Ben geldiğimdede ortalık karışmıştı.

Cevher..."

" Hmm. "

" Lütfen...
Lütfen biraz daha dikkatli ol.
Ne sana ne bebeklerimize bir şey olmasını istemiyorum.

Daha sakin ol. "

Yine bir sürelik sessizlikten sonra göbeğimde hissettiğim elle gözlerimi açtım. Aslan yanımdaki sehbada oturmuş titreyen eli karnımda, göbeğimi okşuyordu.
Gözlerine baktım.
Gözlerinde bambaşka bir bakış vardı.
Dokunsam ağlayacak gibi geldi bir an.

" İlk kez dokunuyorsun."

Gözleri göbeğime takılı,

" Korkuyorum." Dedi.

" Onlara zarar vermekten korkuyorum.

Hem ilk değil. Bu 2.ci sen hastanede kendinden bir haber yatarkende dokunmuştum.

Cevher... Bu...
Bu bir mucize.
Sen nasıl bir mucizeye ev sahipliği yaptığının farkında değilsin Cevher'im.

Burda elimin altında, canının içinde canımızdan iki parça saklıyor, büyütüyorsun.
Canınla, kanınla besliyor koruyorsun.

Bense sadece bakıyor izliyorum. Bütün zorlukları sen çekiyorsun.
O bulantılar, açlıklar, baş dönmeleri, bayılmaların, geçirdiğin kanama...

Hepsine sen dayanıyorsun.
Sen çok güçlü bir annesin ve ben senin hakkını ödeyemem. "

Yerimden yavaşça doğrulurken Aslan kolumdan tutarak destek oldu.

" Hamilelik hormonlarının beni değil seni etkilediğini düşünmeye başladım.

Oğuz'un yakasından tutup belasını sikecek Aslan nereye gitti."

" Sana ve bebeklerimize zarar vermek isteyen birini gördüğü anda ortaya çıkar o Aslan ve kimseye acımaz. "

Gülümsedim.

" Daha iyiyim hadi, gidebiliriz. "

" Eminmisin? "

" Evet."

Birlikte ofisten çıktığımızda kapının önünde Kadir ve Kazım bizi bekliyordu.

Aslan:

" Kazım biz Kadir'le gidiyoruz. Sende arabayı getir."

" Tamam abi."

Birlikte asansöre binerek garaja indik.
Benim arabama geçip oturduğumda Aslan hemen yanımda yerini aldı.

" Eve gidiyoruz Kadir."

" Peki efendim."

40 dakika kadar sonra evdeydik.
İçeri girdiğimde yavaş adımlarla odama çıkarken Aslan'da peşimden geliyordu.

Birlikte odaya çıktığımızda üzerimdeki ceketten kurtulup kenara attıktan sonra yatağın kenarına oturup ellerimi geriye yaslarken başımıda geriye doğru esnettim.

Yorulmuştum.
Bu hamilelik beni yormaya başlamıştı.
Aslan yanıma gelerek beni yavaşça yatağa yatırdı. Yerdeki ayaklarımıda yatağa kaldırarak ayakkabılarımı çıkarmaya başlayınca,

" Aslan bırak." Dedim.

Gerek yoktu. Ben halledebilirdim.
Dinlemedi.
Yatağa oturup ayaklarımı kucağına alarak masaj yapmaya başladı.

" Ne yapıyorsun Aslan, gerek yok buna."

" Dinlenmene yardım ediyorum mücevherim.
Hadi sen gözlerini kapat biraz uyu, dinlen."
Aslan'ın yüzüne baktım. Hâlinden memnun masaja devam ediyordu.

" Aslan alışırsam, her zaman isterim bak."

" İste mücevherim. Yapmazsam adam değilim."

Pes edip gözlerimi kapattım ve bir kaç dakika sonra uykunun kollarındaydım.

*****

Gözlerimi yeniden açtığımda akşam olmuştu. Yatakta yalnızdım. Banyodan gelen seslere bakılırsa Aslan duştaydı.
Yerimde doğrulup yataktan inerek giyinme odasına girdim.
Üzerimdeki gömlek ve pantolondan kurtulup eşofmanlarımı giyerek çıktığımda Aslan'da başındaki küçük havlu ile saçlarını kurulayarak banyodan çıkıyordu.

Beni görmesede ben onu görüyordum. Ve belinde sarılı havlu ile şuan gerçekten göze hitap ediyordu. Havluyu yüzünden çekip yatağa döndüğünde boş yatakla anında etrafa bakındı. Beni görünce yanıma gelerek,

" Cevher'im...
Uyanmışsın. Nasılsın? "

" İyiyim, dinlenmişim. "

Derken karşımdaki adamı yukardan aşağı süzerek elimi uzatıp çıplak göğsünde gezdirdim.

Önce şaşırsada dişlerini sıkarak gülümserken, gözlerini kapattı. Başını yukarıya kaldırırken inlediğini duydum.
Elimi yavaşça aşağı doğru indirirken kıvranması çok hoşuma gitti.

" Cevher..." Dedi dişlerinin arasından.

Tam o anda çimdiği bastım.

" Aahh." Derken,

" Yasak bitene kadar bu şekilde gözüme görünme Aslan."

Dedim sırıtarak.
Eli acıyan yerinde yüzüme baktı gülerek.
Sonra hızla belime doladığı kollarıyla beni kendine çekerek dudaklarıma bastırdı dudaklarını. Arzuyla öpen dudakları ateşti kordu. Yaktı kül etti beni.

" Özledinmi beni? " Dedi munzur şekilde.

" Ben daha fazla özledim.
Bu yasak ne zaman bitiyor."

" 3 ay dolmalı dedi burcu."

" Eh birşey kalmamış.
Biraz daha sabrederim. "

Diyen Aslan'ın gözlerinde avına bakan avcı aslan bakışı vardı adeta.

" Hadi sen aşağı in yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim."

Dediğinde bende kollarından ayrılıp odadan çıktım.

Merdivenlerden aşağı inerken salondaki Ege ve Efe'yi görünce direk yanlarına giderek oturdum.

" Ege ne yaptınız.
Depoda durum ne? "

" Oğuz tırlarını ve adamlarını geri çekti."

Efe:

" Yinede güvenliği sıkı tutuyoruz."
Adamların sayısını arttırdım. Bir sey olursa bizi arayacaklar. "

" Güzel...
İyi yapmışsın."

Ege:

" Patron sen ne yapmışsın öyle. Oğuz'u elinden zor almışlar."

" Şerefsiz piç çok kaşındı.
Kimden duyduysa..."

Dedim dişlerimi sıkarak.
Sinirim bir kez daha kabarmıştı.
Bana anne kedi deyişi aklıma gelince,

" Şuan yanımda olsa yine aynını yaparım."

Demiştimki kapıdan hızla Özge girdi. Ardındanda Kara onun arkasında da Şanslı.

Özge koşarak merdivenleri çıkarken,

" Çekil Aslan abi yakalanmamam lazım."

Dediğinde hepimiz onlara bakarken Aslan'ın yanından geçen üçlüyle, evin içi Tom ve Jerry çizgi filmine dönmüş gibi geldi.

Ege:

" Bu üçü yakalamacamı oynuyor. İnanamıyorum hâle bak.
Bir kedi bir köpek farede Özge olsa gerek."

Dediğinde kahkaha ile güldüm.
Ege'ninde aklına Tom ve jerry gelmişti.

Aslan aşağı indiğinde bir yandan hâlâ arkasına bakıyordu.

" Baya eğleniyorlar." Dedi gülerek.

Sevim Sultan:

" Akşam yemeği hazır Cevher kızım.
Buyrun masaya."

" Tamam sultanım geliyoruz."

Özge'de inince masaya geçerek güzel bir akşam yemeği yedikten sonra kahveler için salona geçtik.
Konu kahve olunca Aslan ile yine tartıştık. Sonunda pes edip sütlü kahve içmeye ikna olmak zorunda kaldım.
Bir kaç saat sonra gelen uykularla herkes kendi odasına çekildi.

*****

Geçtiğimiz haftayı şirkete bir gün gelip bir gün dinlenerek geçirdim.
Hafta sonunuda evde ve çalışma odasında geçirerek yığılan işlerin çoğunu halletmiştim.
Hamileliğim yüzünden önümüzdeki aylarda iş biriktirmeme ve zor işlere kalkışmama kararı almıştım.

Bu süre içinde Oğuz Toros' dan ilginçtir hiç ses çıkmadı.
Kesin bir iş karıştırıyor ama ne? Yakında çıkardı kokusu.

Bu sabah Ege ile ofise girer girmez Esra yine elinde iş programı arkamızdan girdi.
Bugünkü işlerin çoğu Ege'nindi.
O yüzden Esra konuştu Ege dinledi.
Benim bakılacak bir kaç dosyam ve bir görüşmem vardı o kadar. Birde hastane kontrolüm vardı tabi.
Burcu 12:30 da bizi bekliyordu. Öğle arasını bize ayırmıştıki daha rahat konuşalım diye.
Bu yüzden 12 ye kadar işleri halledip beni alacak olan Aslan ile hastaneye gidecektik.
Dönüşte saat 14:00 da da Robert Dalkıran ile randevum vardı.

Amerikalı bir iş adamı, ünlü, zengin biri. Türkiye'de hiç kimseyle iş yapmamış bir Ceo neden bizimle görüşmek için randevu istemişti gerçekten merak ediyordum.

Dalkıran ile görüştükten sonrada erkenden eve gitmeyi planlıyordum.

Esra dosyaları masama getirip bıraktıktan sonra Ege kendi işleri için çıkarken bende kafamı dosya arasına
gömerek bir an önce incelemeye başladım.
Dosyada elimizdeki işler ve yeni anlaşma metinleri vardı.
Aldığım karar üzere yeni anlaşma metinlerini okumadan dosyadan çıkardım. Kalan aylarımı daha rahat geçirmeyi düşünüyordum.

Bir süre sonra ayaklarım şişmeye başlayınca koltuğa geçerek uzanmaya karar verdim. Tam yerimden kalkarak büyük koltuğa doğru ilerlerken kapı tıkladı.

Gelen Esra:

" Efendim Toroslar'dan Cevat Toros ve Tahir Toros sizinle görüşmek istiyor."

" Cevat Bey mi? "
Şaşırmıştım. Yönetimde Oğuz Toros varken babası gelmişti.

" İçeri al Esra. "

Cavit ve oğlu içeri girerken arkasından Efe, Ege ve Kadir'de girdiler.
Oğuz meselesi yüzünden ikizler tedbir alıyordu.
Bu kez karışmadım.

" Buyrun Cevat bey." Dedim Tahir'i es geçerek.

Cavit bey yanıma kadar geldiğinde Efe de tam yanımda duruyordu.
Cavit beye elimi uzatarak tokalaştıktan sonra masamın önündeki koltuğa buyur ettim. Kendimde koltuğuma geçerek oturdum.

" Buyrun Cevat Bey sizi dinliyorum. "

" Öncelikle Oğuz Toros adına sizden özür dilerim."

" Estağfirullah.
Sizin değil onun özür dilemesi gerekir."

" Son zamanlarda sık sık rahatsızlandığım için artık bu işleri oğullarıma devretme kararı almıştım. Lâkin gördümki bu bir hataymış.

Oğuz ilk iş, saçma bir şekilde aramızdaki anlaşmayı bitirip işlerin karışmasına sebep olmuş.
Bu yüzden bugünden itibaren Oğuz'u yönetimden geri çektim. Yalnızca benimle birlikte çalışacak.
Sizinle olan anlaşmamız süresi dolana kadar devam edecek Cevher Aslan. "

Cevat Beyin yüzüne baktım bir süre.

Gözlerindeki bakışlar anlaşmamızı ister nitelikteydi.

" Cevat Bey.
İstersem sizi ve konuşmalarınızı görmezden ve duymazdan gelebilirim bunu biliyorsunuz değilmi? "

" Evet.
Bunu biliyorum."

" Ama ben güvenilir insanlarla güvenilen anlaşmalar yaptığıma inanıyorum.
Size ve sözlerinize güveniyorum.
Anlaşma bitiş tarihine kadar birlikte çalışacağız.
Tırlarınızı yollayıp mallarınızı alabilirdiniz.
Ege..."

"Buyur patron."

" Cevat Beye mallarını alması için yardımcı ol."

" Tamam patron. "

" Efe beylere eşlik et lütfen. "

" Buyrun Cevat Bey."

Diyen Efe her ne kadar belli etmemek için uğraşsada siniri belliydi.

Herkes odadan çıktıktan sonra gözlerimi kapatıp derin bir nefes alarak geriye yasladım.
Şimdilik sıkıntı hallolmuştu.

Bir süre sonra kapının açıldığını duydum. Gözlerim kapalı,

" Esra bi su getir lütfen."

Dedim.
Bir dakika kadar sonra tekrar açılan kapı ile masama konan su bardağının sesiyle gözümü açtım.
Aslan karşımda bana bakıyordu.

" Aslan?
Ne zaman geldin."

"Sen su istediğinde. "

" Teşekkür ederim."

" Afiyet olsun."

Suyu içtikten sonra ayağa kalkarak,

" Gidebiliriz, şimdilik işim bitti."

" Tamam Cevher'im gidelim."

10 dakika sonra ikizlere çıktığımızı haber verip garaja inmiştik.
Arabaya binip hastaneye yoluna girdiğimizde Aslan:

" Toroslar gelmiş yine."

" Evet ama baba Toros gelip ortalığı toparlamak istemiş.
Bende daha fazla zorluk çıkarmadan eski düzen devam edeceğiz dedim."

" İnşaallah o Oğuz iti sonra sorun çıkarmaz. "

" Göreceğiz.
Sen ne yaptın bakalım."

" Öncelik işçiler için yaşam alanı kuracağız, şuan o alan kuruluyor. Başlarına bizimkileri dikip buraya geldim. Bir aksilik olmazsa 2 gün sonra inşaatın temeline gireriz."

" Hadi bakalım.
Hayırlı olsun Karabey' ler."

" Teşekkür ederiz Cevher Aslan Hanım."

Dedik karşılıklı gülümseyerek.

Aslan:

" Bugün bebeklerin cinsiyetinide öğrenebilirmiyiz acaba? "

" Merakla beklediğini bilmiyordum."

" Tabiki merak ediyorum, sen etmiyormusun? "

" Etmiyorum."

Yüzüne baktı Aslan.

" Gercekten mi?
Gerçekten merak etmiyormusun.? "

Gülümsedim.

" Etmiyorum çünkü biliyorum.?
Bir kız ve bir erkek. "

Dahada şaşkın bana bakıyordu Aslan.

" Nasıl anladın. Ya-yani nerden biliyorsun."

Başımı öne eğerek gördüğüm rüyaya döndüm anlık.

" İlk gün. Hastanede öğrendiğimizde...

O gün rüyamda annemi gördüm.
Kucağıma bir kız ve bir erkek bebek verdi annem. Bu melekler senin dedi.
Uyandığımda ve ikizlere hamilesin dediginizde o zaman gördüğüm rüyanın ne kadar doğru olduğunu ve bebeklerin bir kız ve bir erkek olduğunu anladım."

" Peki bana neden söylemedin."

" Merak ettiğini söylesen bende söylerdim."

" Cevher'im dediğin doğru çıkarsa dile benden ne dilersen."

" Ciddi misin sen? "

" Tabiki.
Bir kızım ve bir oğlum olacaksa daha ne isterim.
Melek gibi bir kız ve cesur bir erkek.

Bak isimleride belli oldu.
Ne dersin?
İsim olarak Melek ve Cesur iyi değilmi. "

" Melek ve Cesur...
Melek ve Cesur.
Bilmem olabilir. "

Sonunda 12:20 ve biz Burcu'nun odasındaydık.

" Hoş geldiniz.
Cevher Hanım, Aslan Bey..."

" Şu beyi, hanımı kaldırsak."

Dedim.
Aslan bencede dediğinde Burcu'da,

" Olur, karşılıklı kaldıralım o zaman." Diyerek yatağa buyur etti eliyle.

" Nasıl hissediyorsun.
Ağrı şancı vs. varmı.?"

" Hayır ama ara ara baş dönmeleri devam ediyor. Geçen haftada tansiyonum düştü."

Dedim yatağa yararken.
Burcu'nun yardımı ile karnımı açarken Aslan'da yanımızda bizi izliyordu.

Burcu:

" Önce bebişlere bir bakalım sonrada kan tahlili isteyeceğim.
Bebekler ikiz, sendede kansızlık varsa bu baş dönmelerini ve tansiyon düşüklüğünü tetikleyebilir."

Burcu karnıma sürdüğü jel ile elindeki âleti karnımda gezdirmeye başladı. Bizde ekrandaki 2 küçük bebeği görmeye çalıştık. Ama çok küçüklerdi ve bizim gözümüze daha küçük görünüyorlardı.

Burcu:

" Eveeet.
Bebişler gayet sağlıklı görünüyorlar.
Şuan 13 haftalıklar. "

Aslan söze girdi.

" Burcu, kız mı erkek mi öğrenme şansımız varmı? "

Burcu gülümseyerek baktı.

" Kız mı bekliyorsunuz erkek mi? "

" Sağlıklı olsunlar yeter. " Dedim.

Aslan:

" Evet önce sağlıklı olsunlar tabiki.
Ama bilmekte güzel olur.
Cevher biri kız biri erkek olacak diyor. Rüyasında görmüş."

Dediğinde Burcu yeniden gülümsedi.
Tekrar ekrana odaklanarak biraz daha gezdirdi o âleti karnımda.
Bir süre sonra işi bittiğinde sessizce karnımı sildi.
Biz hâlâ ne söyleyeceğini merak ederek onu izliyorduk.

" Aslan sonunda dayanamadı."

" Eee belli değil mi hâlâ."

" Bebekler 12 haftalık olduktan sonra belli olur cinsiyetleri.
Belli, yani ben biliyorum kız mı erkek mi?
Müjde olarak ne vereceksin Aslan Karabey." Dedi sırıtarak.

Aslan heyecanla,

" Ne istersin, söyle. "

" Bebeklere iyi birer anne baba olun yeter.
Bir kız ve bir erkek geliyor."

Aslan'dan bir,

" Allaaaaaahhh! " Nidası koptu.

Önce bana sarılıp alnımdan öptü sıcacık.

" Söylemiştim Aslan." Dedim.

"Teşekkür ederim mücevherim."

Dedi. Sonrada Burcu' ya teşekkür etti.

" Müjdeni karşılıksız bırakmayacağım."

Ayağa kalkıp üzerimi düzeltirken.

Burcu:

" Kan tahlili de verdikten sonra gidebilirsiniz.
Bundan sonrada ayda iki kere kontrol."

Yanından ayrılıp kan odasına giderek kan tahlilimide verip hastaneden çıktık. Arabaya bindiğinizde Aslan ilk iş üzerime eğilip dudaklarıma kapandı.

" Annelerin en güzeli."

Dedi geri çekilirken.
Dile benden ne dilersen.

" Canım erik çekti. Erik diliyorum." Dedim.
Yüzüme baktı gülümseyerek,

" Erik ağacı alır gelirim sen iste yeter."

Dedi ağzı kulaklarında. Ben bu adamı çözemiyordum hâlâ. Benimle ilgili şeylerde hep uçlarda tepki veriyordu.

Birde beni Robert Dalkıran' la olan randevuma yetiştir.

" Kim?
Robert Dalkıran mı?
Dalkıran'larla randevun mu var?
Ne iş."

" Bilmiyorum.
Arayıp randevu istemişlerdi. Bugün için randevu verdim.
Ne iş gidince anlayacağız." Dedim.

Şirkete giderken yolda 3 kilo erik aldık. Yiyeceğim bir avuç erik için Aslan kasayı istediğinde zor vazgeçirdim. Neymiş evde bulunsunmuş.
Sonunda ofise çıktığımızda elimizdeki erikleri Esra'ya verip yıka getir dedim.Ofise geçip kendimi koltuğa bıraktım. Bir kaç dakika sonra Esra elinde yıkanmış eriklerle içeri girdi. Bir tabak benim bir tabak Aslan'ın önüne bırakarak,

" Efendim.
Robert Dalkıran ve eşi Didem Dalkıran geldiler."

" Tamam Esra içeri al."
Kapıyı açıp içeri buyur ettiğinde ilk kez karşı karşıya geldiğim Robert Dalkıran ve eşi içeri girdiler.

Koltuğumdan kalkıp masamın önüne geçerek Aslan ile birlikte karşıladık ikiliyi.

Önce Robert Dalkıran'a uzattım elimi. Babası türk olduğu için ve türkçe bildiği için türkçe şekilde,

" Hoşgeldiniz." Dedim elini sıkarak.

" Hoşbulduk." Dedi gülümseyerek.
Benden sonrada Aslan aynı şekilde

" Hoşgeldiniz." Dedi.

Sonra elimi eşi olan Didem hanıma uzattım.

" Didem hanım hoşgeldiniz." Dedim elimi uzatarak.

Ama kadın elimi tutmadan sessiz şekilde önce yukardan aşağı beni süzdü.
Haline anlam veremedim. Elim havada beklerken aniden boynuma sarılıp,

" Hoşbulduk

KUZEN ASLAN..."

*********************************

Bölüm sonu canlar.

Pamuk eller yıldıza ve yoruma lütfen.

 

Loading...
0%